Peygambersiz dönemde yaşamak

Benzer belgeler
Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Zaman Anlayışımız ve Ramazan Çarşamba, 08 Haziran :17

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!


TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir?

Asr-ı Saadette İçtihat

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

Teheccüd namazını lazım tutun!

Dua ve Sûre Kitapçığı

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

HACCA. Manevi Hazırlık

Evet, bu Hadisi paylaştıktan sonra gelelim yazımıza.. Medine nin kadınları hem güler yüzlü, hem de güzel yüzlüdür..

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK


ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

Yarım Hoca Dinden Eder - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

1BİLGE SOYAK ORTAOKULU

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Hadisler Işığında Tasavvuf un İslâm daki Yeri

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Başlıktaki sözü bilmeyen yoktur, bir atasözünün yarısı. Tamamı ise şöyle: Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Istılah olarak;peygamber Efebdimiz zamanında yaşamış ve de Peygamber Efendimizi görerek ona inanmış olan kişilere denir.

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.

OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

SEN ONLARIN ARALARINDA İKEN, ALLAH ONLARA AZAP ETMEZ Cuma, 18 Haziran :45

AŞINDIRILAN DEĞERLERİMİZ : ÂİLE MÜESSESESİ

Muhammed Salih el-muneccid

KUR AN I KERİM HAKKINDA KISA BİLGİLER. Soru 2 : Allah(c.c.) ın dilediği şeyleri Peygamberlerine bildirmesine ne denir? Cevap : Vahy denir.

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Zilhicce Ayının İlk On Günü Çarşamba, 11 Kasım :28

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

KİTABIN TANITIM YAZISI Cuma, 12 Ekim :57

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

RABBİNİ TANI Allah hüküm ve hikmet sahibidir.

İlim öğrenmek kadın ve erkek her müslümânâ farzdır", (1)

Hz. Mehdinin (A.S.) geleceği ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir konu daha vardır.

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Dinî bir terim olarak ise; günahlardan arınmak, temize çıkmak, ilâhî af ve rahmete nâil olmak demektir.

7. KEVSER SÛRESİ ÖĞRENELİM

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SADAKA-I FITR İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur:

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

Siyonist rejim emrivakilerle fiili durum oluşturarak, dünyayı bu yeni duruma alıştırmak istiyor

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06

Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun. Ki Allah'da sizi sevsin." (Âli İmran, 31)

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kur an Ayı Ramazanda Kur an Pazartesi, 31 Temmuz :46

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Transkript:

Peygambersiz dönemde yaşamak peygambersiz yaşamak değildir. Bu, özellikle Ümmet-i Muhammed için son derece önemli bir noktadır. Zira Efendimiz s.a.v., Size iki şey bırakıyorum; onlara sıkıca sarıldığınız zaman asla yoldan sapmazsınız: Allah ın Kitabı ve Rasulü nün sünneti.. buyurmuştur. Müminleri diğer insanlardan ayıran en temel özellik, istikamet üzere yürüyor olmalarıdır. Onlara bu farklılığı kazandıran ise, peygamberler silsilesinin tarih boyunca insanlığa hatırlattığı, uygulamalı olarak gösterdiği ve nihayet Son Peygamber s.a.v. de ekmel seviyesine ulaşan özelliktir: Hayatı rabbanî boyutuyla hissetmek ve yaşamak!.. İnsanın da, evrenin de kaynağı aynı ilahî irade olduğuna göre, hayatı böyle görmenin ve yaşamanın şaşılacak bir durum olmadığını, hatta meseleyi böyle değerlendirmenin esas olduğunu anlamak zor değil. Allah tan geldik ve yine O na döneceğiz (Bakara, 156) demek, hayatın rabbanî yönünü varlık anlayışımızın merkezine koymak demektir. İşte bu noktada başta Efendimiz s.a.v. olmak üzere peygamberler silsilesinin (hepsine selam olsun) insanlık için arz ettiği önem karşımıza çıkıyor. Onlar olmasaydı varlığı ve hayatı bu kıvamda kavrayıp hissedebilir miydik? Peygambersiz dönemde yaşamak Yüce Rabbimiz tarih boyunca insanlığı rehbersiz bırakmamış, yollarını her şaşırdıklarında kullarına, rahmet ve merhametinin bir tecellisi olarak 124 bin peygamber göndermiştir (Ahmed b. Hanbel, el-müsned, 5/266). Son Peygamber s.a.v. in insanlığa getirdiği, hatırlattığı, öğrettiği ve yaşadığı ise, rabbanî hayatın zirve seviyesiydi. 1 / 8

Burada bizi bekleyen önemli bir soru var: Efendimiz s.a.v. den sonra peygamber gelmeyeceğine göre, gelişen olaylar ve değişen durumlar karşısında Ümmet-i Muhammed rabbanî istikametini nasıl muhafaza edecek? Şurası açıktır ki, peygambersiz dönemde yaşamak peygambersiz yaşamak değildir. Bu, özellikle Ümmet-i Muhammed için son derece önemli bir noktadır. Zira Efendimiz s.a.v., Size iki şey bırakıyorum; onlara sıkıca sarıldığınız zaman asla yoldan sapmazsınız: Allah ın Kitabı ve Rasulü nün sünneti.. (el-muvatta, el-müstedrek) buyurmuştur. Efendimiz s.a.v. in buyurduğu her şey haktır. Dolayısıyla Kur an ve Sünnet e gereği gibi sarıldığımızda, onları hayatımızın merkezine yerleştirdiğimizde yoldan sapmamız da, rehbersiz kalmamız da söz konusu olmayacaktır. Ancak Ümmet-i Muhammed in şu anda içinde bulunduğu ahvale baktığımızda, aklımıza kendiliğinden bir soru daha takılıveriyor: Allah ve Rasulü nün arzu ettiği hayatı yaşamanın garantisi Kur an ve Sünnet ise, bu iki temel kaynak şu anda elimizde olduğuna göre, niçin bu durumdayız? İslâm alemi olarak içimize ve dışımıza çöreklenmiş bulunan bunca zilletin, meskenetin, acının ve ızdırabın izahını nasıl yapabiliriz? Kur an ve Sünnet hayatımızda beklenen dönüşümü niçin gerçekleştirmiyor? Miras mevcut, ya vâris? Efendimiz s.a.v. in sünnetini Kur an ın hayata indirilmiş, ete-kemiğe bürünmüş hali olarak tavsif etmek yanlış değilse, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Şu anda elimizde Efendimiz s.a.v. in mirası olarak Sünnet-i Nebeviyye eksiksiz biçimde mevcut bulunuyor. Zira geriye doğru kaç yüzyıl gidersek gidelim, geçmişimize hayat verenin de aynı kaynak olduğunu tesbit etmek zor olmayacaktır. Öyle ise aynı hayat kaynağına sahip olduğumuz halde, geçmişimizi bugünümüzle kıyaslanamayacak şekilde adil, merhametli, dirayetli, seviyeli, bilgili, takvalı ve muhteşem kılan neydi acaba? 2 / 8

Bu sorunun tek cevabı olduğunu düşünüyoruz: Hayatın merkezinde ulemanın bulunması... Yani Efendimiz s.a.v. in mirası her zamanki zenginlik ve canlılığıyla varlığını muhafaza ediyor; ancak onu ehliyet ve liyakatle okuyan, değerlendiren, hayata intikal ettiren ve bize tekrar hayat vermesini sağlayan Peygamber vârisleri kadrosunda sıkıntı yaşıyoruz. Bir taraftan bu sıkıntı kemiyet boyutunda kendini gösterirken, diğer taraftan da o kadro ile toplumun ilişkilerinde yaşanan arızalar dikkatimizi çekiyor. Şu bir gerçek ki, Kur an ı ve Sünnet i hakkıyla anlamak, yaşamak ve topluma aktarmak, her şeyden önce bir birikim, seviye, ehliyet ve liyakat meselesidir. Geçmişte Kur an ve Sünnet bizi dünyanın sayılı toplumlarının önderi yapmışsa, bunun temelinde ilim müesseseleri vardır; toplum ve devlet hayatımızın merkezini teşkil eden ilim müesseseleri... Bugün yaşadığımız sıkıntıların kaynağında ise, o müesseselerin ve onlara vücut veren Peygamber vârisi ulemanın toplumsal hayatın merkezi ile irtibatının koparılmış olması yatmaktadır. Hal böyle olunca, Kur an ve Sünnet adına konuşan, yazan, toplumu yönlendiren pek çok kimsenin Peygamber vârisi olma vasfından hayli uzak bulunması gibi bir garabetle karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz oluyor. Tam bu noktada biraz durup, Efendimiz s.a.v. in alimi oturttuğu konuma bir bakalım: Şöyle buyurmuş Alemlerin Efendisi s.a.v.: Alimler peygamberlerin vârisleridir. (Değişik rivayet yolları ve lafızları için bkz. ez-zeyla î, Tahrîcu l-ahâdîs ve l-âsâr, 3/9 vd...) Bu demektir ki Efendimiz s.a.v. den bize intikal eden ne varsa hepsi üzerinde söz söyleme ve görüş beyan etme selahiyeti münhasıran O nun vârisleri olan ulemanındır! 3 / 8

İlim, hayatımızın en önemli meselesiydi Sahabe den (Allah hepsinden razı olsun) Ebu d-derdâ hazretleri bir gün Şam mescidinde talebeleriyle otururken yanına bir adam geldi. Aralarında şu konuşma geçti: - Ey Ebu d-derdâ! Peygamber s.a.v. şehrinden (Medine den) buraya, senin Rasulullah Efendimiz s.a.v. den işittiğini duyduğum bir hadisi senden bizzat dinlemek için geldim. - Burada başka bir hacetin yok mu? - Hayır. - Ticaret için de mi gelmedin? - Hayır. - Sadece o hadisi benden dinleme arzusuyla mı geldin yani? - Evet. - Ben Rasulullah s.a.v. in şöyle buyurduğunu işittim: Kim ilim talebiyle bir yola girerse, Allah bu sebeple onu cennet yollarından bir yola sevk eder. Melekler kanatlarını ilim yolunda olan kimseye hoşnutlukla sererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, (hatta) sudaki balıklar alim için dua ve istiğfar ederler. Alimin abide üstünlüğü, ayın ondördündeki dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak dinar ve dirhem (mal ve servet) bırakmazlar; ilim bırakırlar. Kim o ilmi elde ederse, çok büyük bir nasip elde etmiş olur. (Ebu Davud, Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel) 4 / 8

Peygamber - ilim ilişkisi İlmin hayatımızın en önemli meselesi olduğunu söylerken dikkate aldığımız bir husus var: Allah Tealâ nın, artırması için Efendimiz s.a.v. in kendisine dua ve talepte bulunmasını istediği tek şey ilimdir. De ki: Rabbim, ilmimi artır. (Tâ-Hâ, 114) emr-i ilahîsi, aynı zamanda Efendimiz s.a.v. e, ümmetine bırakacağı mirasın artmasını talep etmesi anlamını da ihtiva etmektedir. Zikrettiğimiz ayet-i kerime, peygamberleri ilim sahipleri nin önderleri olarak görmemizin de normal, hatta gerekli olduğunu göstermektedir. Elbette bıraktıkları tek miras ilim olan kutlu peygamberler silsilesi (hepsine selam olsun), bu özellikleri dolayısıyla ilmin menbaı ve ilim sahiplerinin gerçek üstadlarıdır. Allah şahitlik etti ki, gerçekten kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaleti ayakta tutarak buna şahitlik ettiler. O ndan başka ilah yoktur; O Azîz dir, Hakîm dir. (Âl-i İmran, 18) Bu ayette peygamberler in ayrı bir zümre olarak zikredilmemiş olması, konumuz bakımından dikkat çekici bir durumdur. Allah Tealâ dan başka ilah olmadığına şahitlik eden meleklerin yanında ilim sahipleri nin de zikredilmiş olması, peygamberlerin şahitliğinin öncelikle söz konusu olduğunu gösterir. Zira peygamberler dışındaki ilim sahipleri, ancak peygamberler vasıtasıyla Allah Tealâ nın birliğine şahitlik edecek kesinlikte ilim elde edebilirler. Bu ayette peygamberlerin ayrı bir kategori olarak değil, ilim sahipleri zımnında zikredilmiş olmasının bize verdiği en önemli mesaj, ilmin ve alimin Allah Tealâ katında pek büyük bir ehemmiyeti haiz bulunduğudur. 5 / 8

Peygamber - alim karşılaştırması Hakkında hadis alimlerinin, manası doğrudur, ancak hadis olarak aslı ve senedi yoktur dediği bir tesbit, konumuz bakımından kelâm-ı kibar olarak dahi önemli bir boyuta işaret ediyor: Ümmetimin alimleri, İsrailoğulları nın peygamberleri gibidir. Yukarıda zikrettiğimiz Alimler peygamberlerin vârisleridir. hadisi ile birlikte düşündüğümüz zaman görüyoruz ki, alimlerin toplum hayatında ifa ettiği fonksiyon, İsrailoğulları na gönderilen nebilerinki ile aynıdır. Bilindiği gibi İsrailoğulları na Hz. Musa, Hz. Davud (ikisine de selam olsun) gibi kendilerine kitap verilen peygamberler (rasul) gönderildiği gibi, herhangi bir kitap verilmeksizin, sadece Hz. Musa nın getirdiği Tevrat ı ve şeriatı yürürlükte tutmak için gönderilen peygamberler (nebi) de gönderilmiştir. Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya bunlardandır (hepsine selam olsun). İşte bu nebiler, İsrailoğulları nın Tevrat tan ve Hz. Musa a.s. ın şeriatından unuttukları ve terk ettikleri şeyleri hatırlatmak, dini tecdid etmek ve İsrailoğulları nı istikamet üzere tutmak için gayret göstermişlerdi. Ümmet-i Muhammed in alimleri de İslâm tarihi boyunca aynı görevi deruhte etmiş, dinin tecdidi, halkın irşadı ve yöneticilerin inzarı konusundaki sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Bu sebeple Efendimiz, alim ile abid arasındaki farkın, (bize yakınlığı ve ışığından istifademiz bakımından) ayın ondördü ile yıldız arasındaki fark gibi olduğunu belirtmiştir. Ulema bu benzetme üzerinde dururken, şu noktaya dikkat çekmiştir: Abid yıldız gibidir. İbadetinden dolayı elde ettiği kemal ve nur kendisini aydınlatır, yüceltir; başkalarını aynı seviyeye yükseltmez. Alim ise ay gibidir. Işığını başkasından (Efendimiz s.a.v. den) alır ve başkasına yansıtır. Bununla birlikte, buradaki alim i, ilimle iştigal yönü ağır basan abid, abid i de ibadetle iştigal yönü ağır basan alim olarak anlamak en doğrusu olsa gerektir. Zira ilmiyle âmil olmayan 6 / 8

kimselere zaten alim denmez. Kemal de zeval de ulemaya bağlıdır Ulemanın hayatımızdaki merkezî rolüne işaret eden iki hadis üzerinde durarak yazımızı nihayetlendireceğiz. Bunlardan ilki tecdid hadisi diye bilinen rivayettir: Allah Tealâ bu ümmete her yüzyılın başında dinini tecdid edecek kimse(ler) gönderir (Ebu Davud, el-hakim, et-taberanî). Bu hadisten anladığımız odur ki, bu Ümmet in dinî hassasiyetinde belli zaman aralıklarıyla bir takım aşınmalar, eksilmeler olacaktır. Halk arasında çabuk yayılan ve pek itibar gören zaman değişiyor, hangi devirde yaşıyoruz gibi içi boş değerlendirmelerle kaybolmaya yüz tutan dinî kavram, kurum ve anlayışlar, yüz yılın başında yetişecek ehliyetli ve liyakatli ilim adamları eliyle yeniden ihya edilecek, aslî muhtevasına kavuşturulacaktır. Bu yönüyle bu Ümmet in yetiştirdiği alimler, gerçekten de İsrailoğulları nın nebilerinin yaptığını yapmışlardır, yapacaklardır. Zikredeceğimiz ikinci hadis ise, bu Ümmet in geride bıraktığı devirlere nazaran bize daha yakın gibi görünen bir durumu tasvir ediyor: Muhakkak ki Allah, ilmi insanlardan söküp almak suretiyle kabzetmez. Fakat ilmi, ulemayı almak suretiyle kabzeder. Ulema kalmayınca ilim de kalkar. Bu suretle hiç alim kalmayınca insanlar cahilleri rehber edinir ve (meselelerini) onlara sorar. Onlar da ilimsiz olarak fetva verir; hem kendileri sapar, hem de halkı saptırırlar. (el-buharî, Müslim, et-tirmizî, İbn Mace, Ahmed b. Hanbel ) İşte bu durum Ümmet in de insanlığın da felaketi demektir. Peygamberlere vâris olmaya hiçbir şekilde ehil ve layık olmayan insanların Din hakkında fetva vermeye, görüş belirtmeye, ahkâm kesmeye başlaması, gerçek ilim adamlarının aramızdan çekilip alınmasıyla olacaktır. 7 / 8

Kaynaklarımızda ilim öğrenmenin farz-ı kifaye olduğu yazar. Yani toplumda yeterli sayıda kimsenin ilimle iştigal etmesi, diğerlerini sorumluluktan kurtarır. Bu doğru bir tesbittir şüphesiz ve bugüne kadar da şöyle veya böyle süregelmiş bir durumu anlatmaktadır. Bir de şu soru üzerinde düşünmeye ne dersiniz: Yeterli sayıda ve gerçek anlamda ilim adamı yetişmesi için toplum olarak, fert olarak üzerimize düşen sorumluluğu tam olarak yerine getirdiğimiz söylenebilir mi? Elbette Hiç Peygamber vârisi alim yoktur! demek büyük bir yanlış olur. Onlar her zaman vardır ve var olmaya devam edeceklerdir. Problem onların sayısının ve etkinliğinin artması, kendilerinden beklenen irşad, ıslah, ihya, tecdid faaliyetlerini gereği gibi yerine getirmesinin imkânlarının oluşturulması noktasındadır. 8 / 8