MUSHAFLARDA İMLÂ PROBLEMİ/ Dr. TAYYAR ALTIKULAÇ 1

Benzer belgeler
MUSHAFLARDA İMLÂ MESELESİ 1

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İNSANLARIN RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMELERİ GEREKİR Mİ?

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

Osmanlı dan Günümüze Kur an Ve Hüsn-İ Hat Sempozyumu Kasım 2013, Amasya

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İSMAİL DURMUŞ PROFESÖR

ALİMLERİN TAKLİDİ YEREN SÖZLERİ KİMLERE HİTAP ETMEKTEDİR?

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

02- Sevde binti Zem'a el-amiriye (Sevde binti Zama) Meydan Larousse C.11, s.22

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Acaba hali hazırda elimizdeki Kur an Peygamber (s.a.a) e nazil edildiği suretteki Kur an mıdır?

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

HZ. OSMAN IN YAZDIRDIĞI MUSHAFLAR GÜNÜMÜZE ULAŞTI MI? 1. Konuşan: M. Selim Gökçe

KUR ÂN-I KERİM DE 19 MESELESİ 1

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-4 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER NADİROĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

Hâmile kadın için haccın hükmü

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

- 1 - Hz. Bahaullah-ın hicri yılı olarak mübarek doğumu 1233 suudu ise 1309 mübarek yaşı 76 yıldır.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

DERGİ YAYIN İLKELERİ

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...10 ÖNSÖZ...12 GİRİŞ...16 I- İSRÂ VE MİRAÇ KELİMELERİNİN MANALARI...16 II- TARİH BOYUNCA MİRAÇ TASAVVURLARI...18 A.

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

ASHAB-I KİRÂMIN KIYMETİ

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Prof. Dr. Bünyamin ERUL

حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} şeyh Muhammed Salih el-muneccid

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Tuvâlet ihtiyacını giderirken önünü veya arkasını kıbleye dönmenin hükmü nedir?

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

1 MAYIS - 30 HAZİRAN RAMAZAN KAMPANYASI AFİYET OLSUN İSRAF OLMASIN.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TEFSİR DKB

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

HZ. PEYGAMBERİN (S.A.) YARDIMCISI HZ. ZÜBEYİR b. AVVÂM (Radıyallahu anh)

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Terceme : Muhammed Şahin

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

KUR ÂN İMLÂSININ GELİŞİM SÜRECİ ÜZERİNE BAZI TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER *

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

İnsanlar arasında akrabalık bahşeden Allah Teala ya hamd, akrabalığın hükümlerini beyan eden Resulü Peygamber Efendimize salât-u selam olsun.

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ

ON EMİR الوصايا لعرش

Kadınların Savaş ve Sağlıkla İlgili Hizmetleri

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KADINLARIN YERİ Levent Öztürk, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, 246 s. Fatmatüz Zehra KAMACI

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ YAYIM İLKELERİ

BESMELE VE ALLAH LAFZ-I CELÂLİ'NİN SAYIMLARI

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HURUF-İ MUKATTAA MUKATTA HARFLERİNİN TECVİT TAHLİLLERİ

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

zeytinvearkadaslari.com

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

10. TEBBET SÛRESİ ÖĞRENELİM

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

Transkript:

MUSHAFLARDA İMLÂ PROBLEMİ/ Dr. TAYYAR ALTIKULAÇ 1 Mushaflarda imlâ konusunu problem kelimesiyle birlikte konuşmama başlık yapmış olmam yadırganmış olabilir. Ama yabancı bir ülkeden Türkiye deki bir yayınevine 100 bin mushaf sipariş edilmiş ve bu mushaflar basıldıktan sonra sipariş veren ülkeye gönderildiğinde Kur an-ı Kerim tahrif edilmiş, bu mushaflar baştan sona yanlışlarla dolu diye iade dilmişse, aynı mushaflar Bursa Gümrüğü nde çürümeye terk edilmişse, ya da herhangi bir İslâm ülkesinde basılıp Türkiye ye sokulmak istenen mushaflar Diyanet İşleri Başkanlığı nca incelendikten sonra bunlardan bazıları için Türkiye ye giremez diye rapor veriliyorsa -ki, bunların hepsi yaşanmış ve hâlen yaşanmakta olan olaylardır 2 - ortada gerçekten ciddi bir problem olduğunu başta kabul etmemiz gerekiyor. Problemin detaylarına ve mushaflarda imlâ konusuna geçmeden önce Arapça yazının menşei hakkında kısaca bilgi vermekte fayda görüyorum. En son araştırmalara göre Arapça yazının menşeinin Nabat yazısı olduğunu biliyoruz 3. Bu yazıdan esinlenerek geliştirilen Arapça yazıyı Mekke ye ilk defa Bişr b. Abdilmelik adındaki hıristiyan bir şahıs getirmiştir. Bişr Mekke ye geldiğinde Harb b. Ümeyye nin kızı Sahbâ ile evlenmiş, onun yazı yazdığını gören Süfyân b. Harb b. Ümeyye ile Ebû Kays b. Abdimenâf bunu kendilerine öğretmesini istemiş, o da bu isteği yerine getirmiştir. 4 İbn Ebî Dâvûd un (ö. 316/929) naklettiği rivayette ise Bişr yazıyı Süfyân b. Harb e öğretmiş, aynı rivayette yer alan bilgiye göre Ömer b. Hattâb: Mekke de bulunan Kureyşliler yazıyı Süfyân b. Harb in babası Harb b. Ümeyye den öğrendi demiştir. İbn Ebî Dâvûd, Harb in torunu olan Muâviye b. Ebî Süfyân ın da yazıyı amcası Süfyân b. Harb den öğrendiğine dair bir ayrıntıya yer vermiştir. 5 İbn Kesîr in (ö. 774/1373) kaydettiği bilgiye göre de Bişr yazıyı kayınpederi Harb b. Ümeyye ile kayınbiraderi Süfyân b. Harb e öğretmiş, Ömer b. el-hattâb da Harb den öğrenmiştir. Muâviye b. Ebî Süfyân ın yazıyı amcası Süfyân b. Harb den öğrendiğine dair bilgi İbn Kesîr in de notları arasındadır. 6 Hz. Peygamber kendisine vahyedilen âyetleri, henüz ortaya çıkış döneminin başlangıç yıllarında olan bu yazı ile yazdırıyordu. Yani vahiy kâtipleri tarafından kullanılan imlâ, -ister nübüvvetin başlangıç döneminde, isterse son yıllarında olsun- bu gün gerek Türkiye de gerekse diğer İslâm ülkelerinde baskısı yapılan mushaflarda kullanılan imlânın tıpatıp aynısı değildi, onun basit şekliydi. İbn Haldûn a göre dönemin yazısındaki bu yetersizliği sahâbîlerin yazdığı mushaflarda görmek mümkündür. Onların bu konudaki yetersizliğinin kendileri için bir kusur sayılmaması gerekir. Hz. Peygamber de okuma yazma bilmiyordu. Bu kendisi için 1 2 3 4 5 6 Bu makale önce Amasya da??? tarihinde düzenlenen Osmanlı dan Günümüze Kur an ve Hüsn-i Hat Sempozyumu nda irticalen tebliğ olarak sunulmuş, daha sonra yazılı hale getirilerek Amasya İlâhiyat Fakültesi Dergisi nde yayımlanmak üzere gönderilmiştir. İçerik itibariyle Mushaflarda İmlâ Meselesi başlıklı makaleden oldukça farklıdır. 100.000 adet mushafın Türkiye ye iade edilmesi olayı 1980 li yıllarda yaşanmıştır. Tahrif var diye mushafları iade eden ülke Küveyt tir. Mağdur olan yayınevi ise İstanbul da o tarihlerde Cağaloğlu nda faaliyet gösteren İslâmî Kitabevi dir. Kitabevi sahibi: Mehmet Özdemir. bk. Çetin, Nihad M., Arap (Yazı), TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), İstanbul 1991, III, 276-282. Belâzürî, Ebü l-hasan Ahmed b. Yahya, Fütûhü l-büldân (nşr. Rıdvân Muhammed Rıdvân), Beyrut 1398/1978, s. 457. İbn Ebî Dâvûd, Abdullah b. Süleyman b. el-eş as es-sicistânî, Kitâbü l-mesâhif, (nşr. Arthur Jeffery), Kahire 1355/1936, s. 4-5. İbn Kesîr, Ebü l-fidâ İsmail b. Kesîr, Fedâilü l-kur ân, Beyrut 1385 / 1966, s. 26. Muhammed Hamidullah ın aynı kaynakları kullandığı halde Mekke ye yazıyı ilk getirenin Harb olduğunu söylemesi ve Bişr den hiç söz etmemesi, bir sehiv eseri olmalıdır (bk. Hamidullah, Muhammed, Kur ânı Kerîm Tarihi, s. 51). 1

bir eksiklik mi sayılacaktır? 7. O günkü Arap toplumunda az çok kullanılan ve henüz gelişimini tamamlamamış olan imlâ da İbn Haldûn un sözünü ettiği bu imlâdan başkası değildi. Medine dönemine gelindiğinde okuma yazma işi biraz daha gelişti ve kurumsallaştı. Abdullah b. Said b. Âs, Medine de yazı yazmayı öğretmekle görevlendirilen isimlerden biriydi 8. Abdullah b. Ümmi Mektûm un Medine ye hicret ettiğinde Dâru l-kurrâ ya yerleştirildiğine dair verilen bilgi de, artık bu dönemde Kur an okuma, okutma ve muhtemelen yazma konusunda uzman şahsiyetlerin yetişmiş olduğunu göstermektedir 9. Hz. Ali nin arkadaşlarından Hâlid b. Ebi l-heyyâc adındaki şahıs, hattının güzelliği sebebiyle mushaf yazmakla ve ayrıca şiir, haber gibi şeyleri kayda geçirmekle görevlendirilmiştir 10. Hz. Peygamber in eşlerinden Ümmü Seleme ve Âişe, kendileri için birer mushaf yazdırdıklarına göre 11, mushaf yazmayı iş edinen başka sahâbîlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Mushaflarda imlâ problemini anlayabilmemiz için sözü Resm-i Osmânî ye getirmemiz gerekiyor. Bilindiği gibi, ümmetin mushaf konusunda birliğini sağlamak üzere Hz. Osman, başlarında Zeyd b. Sâbit in bulunduğu dört kişilik bir heyete mushaflar yazdırmıştır. Bu mushafların sayıları hakkında farklı rivayetler bulunmakla birlikte şahsî kanaatime göre bu sayı altıdır ve bunlar Mekke, Kûfe, Basra ve Şam a gönderilmiş, biri de Medine de alıkonulmuştur. Bir nüsha da Halife nin kendisi için yazılmış olup şehadeti sırasında okuduğu Mushaf bu olmalıdır. Günümüze herhangi birinin ulaştığı konusunda bilgimiz bulunmayan bu mushafların imlâ özelliklerine dair rivayetler vardır. Filan kelime Kûfe ye gönderilen Mushaf ta şöyle yazılmış, Basra Mushafı nda böyle yazılmış türünden bilgilere sahibiz. İşte Hz. Osman ın bu mushaflarında kullanılan imlâya Resmi Osmânî diyoruz. Mushaf yazımında bu imlâ esas alınırken yazının gelişmesine paralel olarak hattatlar, yavaş yavaş bu imlâdan uzaklaşma eğilimi göstermiş, bunun üzerine Resm-i Osmânî den uzaklaşmak, ona aykırı mushaf yazmak caiz mi değil mi? tartışmaları gündeme gelmiştir. Bazı âlimler ve mezhep imamları buna karşı çıkmış, meselâ Mâlik b. Enes (ö. 179/795), Resm-i Osmânî ye aykırı mushaf yazmayı câiz görmemiştir. İmam Mâlik yalnız imlâ konusuna değil, mushafların harekelenmesi işine de olumsuz yaklaşmış, ancak Kur an öğretiminde kolaylık olsun diye çocuklar için yazılacak mushaflarda Resm-i Osmânî ye muhalefet edilebileceğini belirtmiştir. 12 Ahmed b. Hanbel ise (ö. 241/855) Resm-i Osmânî ye muhalefetin haram olduğunu söylemiştir 13. Daha sonraki asırlarda Beyhakī (ö. 458/1066) ve Zemahşerî (ö. 538/1144) gibi âlimler de aynı görüşü paylaşan, söz konusu muhalefeti doğru görmeyen âlimlerden bazılarıdır 14. Ezher ulemasının da aynı doğrultuda fetvası vardır 15. 7 İbn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed,, Mukaddimetü İbn Haldûn, (nşr. Dervîş el-cüveydî), Beyrut 1416/1996, s. 388-389. 8 İbnü l-esîr, Ebü l-hasan Ali b. Muhammed el-cezîrî, Üsdü l-gābe fî ma rifeti s-sahâbe, Kahire 1393 / 1973, III, 262. 9 bk. İbn Abdilber, Ömer b. Yûsuf en-nemerî, el-istî âb fî ma rifeti l-ashâb (İbn Hacer in el-isâbe si içinde), Kahire 1328, II, 259-260. 10 bk. İbnü n-nedîm, Muhammed b. İshâk, el-fihrist Kahire ts. (Matbaatü l-istikāme), s. 15-16, 67. 11 bk. İbn Ebî Dâvûd, Kitâbü l-mesâhif, s. 85-88 (Bu mushaflar Resûl-i Ekrem in vefatından sonraki döneme ait mushaflar olmalıdır). 12 Dânî, Ebû Amr Osman b. Saîd, el-muhkem fî nakti l-mesâhif (nşr. İzzetHasan), Dımaşk 1379 / 1960, s. 11. 13 Dânî, el-mukni fî ma rifeti mersûmi mesâhifi l-emsâr (nşr. Muhammed Ahmed Dehmân), Dımaşk 1359 / 1940, s. 9-10. 14 Beyhakī, Ebû Bekir Ahmed b. Hüseyin Şu abü l-îmân (nşr. Ebû Hâcer Muhammed Saîd Besyûnî Zağlûl), Beyrut 1410 / 1990, II, 548; Zemahşerî, Cârullah Mahmud b. Ömer, el-keşşâf an hakāiki gavâmidı t-tenzîl ve uyûni l-ekāvîl fî vücûhi t-te vîl, Beyrut 1366 / 1947, III, 265. 15 Mecelletü l-ezher, Kahire 1355 / 1936, VII/1, s. 730. 2

Gelişen yazı ile mushaf yazmak caizdir, esas olan doğru okumaktır, Resm-i Osmânî ye uyamasak da olur, anlamında görüş beyan eden âlimler de vardır. Bakıllânî (ö. 403/1013), İbn Abdi s-selam (ö. 660/1262) ve İbn Haldûn (ö. 808/1406) bu görüşte olan âlimler arasında yer alır 16. İslam âlimlerinin ve daha genel anlamda İslâm ümmetinin birçok konuda ihtilaf halinde olduğunu biliyoruz. Ama küçülen dünyamızda ve iletişimin baş döndürecek kadar hızlı yaşandığı çağımızda, kezâ ihtilafların uluslararası boyutta rahatsızlık ve gereksiz tartışmalara yol açtığı şartlarda artık İslâm ülkeleri yetkili kuruluşlarının hiç olmazsa kutsal kitaplarının imlâsında birleşmelerinin önemini kabul etmemiz ve üzerinde durmamız gerekmez mi?. Denilebilir ki: Birleşmeli, ama nerede, hangisinde, hangi imlâda?. Evet, problemin püf noktası tam da burasıdır. Resm-i Osmânî den başka birleşilebilecek başka somut bir örnek mi var? Onun dışında her örnek, onu ortaya koyan hattatın kişisel tercihinden ibarettir ve hiçbirinin de temeli, kuralı, ilkesi, tercihe esas olacak bir özelliği yoktur. Birleşme olacaksa ancak Resm-i Osmânî de mümkün olabilir, demek mümkündür. O nedenle tamam, ben de buna razıyım diyorum ve bunu söylerken Resm-i Osmânî ye muhalefetin caiz olduğu ya da olmadığı tartışmasına girmeye gerek görmüyorum, İslam ümmetinin kutsal kitaplarının imlâsında birliği sağlamanın zarureti ortada iken ayrıntılarla ve gereksiz tartışmalarla zaman harcamanın doğru olmadığına inanıyorum. Bunun da ancak Resm-i Osmânî olarak itibar edilen imlâda birleşmekle mümkün olacağını ben de görüyorum. Bu imlânın sahabe imlâsı olması ve farklı bir hatıra değerine sahip bulunması dolayısıyla birleşme senaryosunda işimizi kolaylaştıracağını düşünüyorum. Ama burada başka bir soru daha akla gelecektir: Resm-i Osmânî yi yüzde yüz tespit edebiliyor muyuz? Eminim ki, bu da önemli bir sorudur. Bu gün yazdığı mushafla Resm-i Osmânî yi bizim önümüze koyan zât Haddâd lakabıyla tanınan Muhammed b. Ali b. Halef el- Hüseynî (ö. 1357/1939) adlı Mısır şeyhülkurrâsıdır 17. et-tenzîlü r-rabbânî bi r-resmi l- usmânî adıyla ilk defa 1337 de (1918-19) Kahire de basıldığı anlaşılan ve daha sonra baskıları tekrarlanan bu mushafın 1342 (1923) baskısı küçük boy bir nüshasını, Bekir Topaloğlu nun özel kütüphanesinde görmek mümkündür. Peki, Haddâd Resm-i Osmânî yi neye göre tespit etmiştir? Hz. Osman ın mushaflarından herhangi birini görmüş müdür? Hayır. Niçin? Çünkü İslam ümmeti, İslam ın en büyük serveti olan bu mushafları veya onlardan hiç olmazsa birini -sayılarını ister beş, ister altı, ister yedi kabul edin, isterseniz sekiz rivayetine itibar edin- bu mukaddes emanetleri bu günlere taşıma becerisini gösterememiş, bu beceriksizliğin ve hatta sorumsuzluğun ayıbını kıyamete kadar taşımak zorunda kalmıştır. Ö yüzden de Haddâd bu çalışmasını yaparken iki kaynağın verdiği bilgilere ve rivâyetlere dayandırmak zorunda kalmıştır. Bunlardan biri Ebû Amr ed-dânî'nin (444/1053) el-mukni fî ma rifeti mersûmi mesâhifi l-emsârı ı, diğeri onun talebesi Ebû Dâvûd Süleyman b. Necâh ın (496/1103) Muhtasaru t-tebyîn li-hicâi t-tenzîl adlı kitabıdır. Aslında Resm-i Osmânî konusunda bu iki kaynaktan önceki dönemlere ait herhalde onlarca eser yazılmıştır. Ancak ne yazık ki bunların hiç biri günümüze ulaşmamıştır. Önemli bir soru daha: Peki, bu müellifler Hz. Osman ın mushaflarından herhangi birini görmüş müdür? Haddâd ın mushafının sonunda yer alan açıklamada bunu cevabı vardır. Şöyle demektedir: Bu Mushaf ın imlâsı, resm-i mushaf âlimlerinin Hz. Osman ın Basra, 16 17 Bâkıllânî, Ebû Bekir Muhammed b. et-tayyib, el-intisâr li l-kur ân (nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt 1407/1986 (Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Kara Mustafa Paşa], nr. 6 da kayıtlı yazma nüshadan tıpkıbasım), s. 375; Zerkeşî, Bedrüddin Muhammed b. Abdillah, el-burhân fî ulûmi l-kur ân, (nşr. Muhammed Ebü l-fadl İbrahim), Kahire 1376 / 1957, I, 379; İbn Haldûn, Mukaddimetü İbni Haldûn, s. 388-389. Biyografisi için bk. Kehhâle, Ömer Rıza, Mu cemü l-müellifîn, Dımaşk 1380/1960, XI, 8. 3

Kûfe, Şam ve Mekke ye gönderdiği mushaflarla Medineliler için tahsis ettiği ve ayrıca kendisi için ayırdığı Mushaf tan yaptıkları rivayetlerden ve sözü edilen bu mushaflardan istinsah edilmiş diğer nüshalardan yaptıkları nakillerden alınmıştır. Bu ifadelerden sonra Haddâd, cümlelerine şu ayrıntıyı eklemek durumunda kalmıştır: Ancak bu mushaflar arasında farklılık gösteren az sayıdaki örneklerde daha çok kullanılan yazım tercih edilmiş; bu yapılırken Mushaf ın imlâsının, kırâati göz önünde bulundurulan kırâat imamının okuyuşuna uygunluğu dikkate alınmış, ayrıca ihtilaflı yerlerde resm-i hat âlimlerinin ortaya koyduğu kaideler de nazarda tutulmuştur ki, bu konuda Ebû Amr ed-dânî ile Ebû Dâvûd Süleyman b. Necâh ın rivayetlerine dayanılmıştır. 18 Suûdilerin mushaflarının sonunda Haddâd ın açıklamasının önemli bir kısmına aynen yer verilirken bu açıklamanın içindeki Ancak bu mushaflar arasında ihtilaf bulunan az sayıdaki örneklerde daha çok kullanılan yazım tercih edilmiş, bu yapılırken Mushaf ın imlâsının, kırâati göz önünde bulundurulan kırâat imamının okuyuşuna uygunluğu dikkate alınmış, ayrıca ihtilaflı yerlerde resm-i hat âlimlerinin ortaya koyduğu kaideler de nazarda tutulmuştur ifadesi çıkarılmış, bunun yerine Bu yapılırken iki şeyhin naklettiklerine uyulmuştur demekle yetinilmiştir. Yani Suûdiler Haddâd ın, Resm-i Osmânî nin tam olarak tesbitinin mümkün olmadığını belirten ifadesine yer vermeyi her nedense uygun görmemişlerdir. Peki, Haddâd ın kitaplarından yararlandığı bu iki zâtın (Dânî ve Ebû Dâvûd un) dayanakları nedir? Onlar Hz. Osman ın mushaflarını veya bu mushaflardan herhangi birini görmüş müdür? Hayır. Dânî bunu açıklarken Hz. Osman ın Mekke, Medine, Basra, Kûfe ve Şam mushaflarından hocalarının naklettiği rivayetlere dayandığını söylemekte, ayrıca bu mushaflardan istinsah edilmiş diğer bazı mushaflardan yararlandığını belirtmektedir. Dânî ayrıca Hz. Osman ın imam nüshasından gelen bazı rivayetlerden de faydalandığına dikkat çekmektedir. Yani Hz. Osman ın mushaflarından herhangi birini görmemiştir. Diğer müellif Ebû Dâvud ne yapmıştır? En başta hocası Dânî nin kitabından istifade etmesi yanında özellikle Gāzi b. Kays ın (ö.199/814-15) konu ile ilgili kitabındaki rivayetlerden faydalanmıştır. Ayrıca diğer bazı âlimlerden ve Hz. Osman ın imam nüshasını gören Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm dan (ö. 224/839) rivayetlerde bulunmuştur. Yani o da bize Resm-i Osmânî yi anlatırken Hz. Osman ın mushaflarından herhangi birini görmeden bu işi yapmıştır. Sadede gelecek olursak; Resm-i Osmânî nin tam olarak tesbiti mümkün görünmemektedir. Kaynakların verdiği bilgiler ve naklettikleri rivayetler sayesinde bir hayli kelimenin Hz. Osman ın mushaflarında nasıl yazıldığını biliyorsak da, Kur an daki bütün kelimeler için bunu söylemek imkânımız yoktur. Nitekim Ebû Dâvûd un zikrettiği bazı örneklerde bu durum açıkça görülmektedir. İşte bunlardan birkaçı: daki إ mim in bitişik mi, yoksa ayrı mı yazılacağı نما (en-nahl 16/95): Burada إ نما ع ن د الله hususunda Ebû Dâvûd farklı rivayetlerin mevcudiyetinden söz ettikten sonra tercihte bulunmuş ve bitişik yazılmasının daha doğru olacağını söylemiştir 19. 18 Dânî nin biyografisi için bk. Çetin, Abdurrahman, Dânî, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), İstanbul 1993, VIII, 459-460; Ebû Dâvûd un biyografisi için bk. a.mlf., Ebû Dâvûd Süleyman b. Necâh, DİA, İstanbul 1994, X, 119. 19 Ebû Dâvûd, Süleyman b. Necâh, Muhtasaru t-tebyîn li hicâi t-tenzîl (nşr. Ahmed b. Ahmed b. Muammer Şirşâl), Medine 1423/2002, I, 290. 4

mı, kelimesindeki hâ nın (yuvarlak tâ) uzun tâ ن ع م ة (es-sâffât 37/57): Burada و ل و لا ن ع م ة ر بي yoksa yuvarlak tâ mı olacağı hususunda ikilemde olan müellif her iki yazımın da güzel olduğunu söylemek durumunda olmuştur. 20 kelimesinin elif le mi, yoksa ف نا ظ ر ة (en-neml :(27/35 Bu âyette ف نا ظ ر ة ب م ی ر ج ع ال م ر س ل ون elif siz mi yazılacağı hususunda da belirsizlik söz konusu olup müellif kelimenin bazı mushaflarda elif le, bazılarında ise elif siz yazıldığını görmüş, bu konuda kâtibin muhayyer olduğunu belirtmiştir. 21 Dânî nin kitabında da bu tür örnekler çoktur. Bu örnekler de göstermektedir ki, Resm-i Osmânî nin tam olarak tesbiti mümkün değildir, çünkü Hz. Osman ın yazdırdığı mushaflardan hiçbiri günümüze ulaşmadığı gibi, onlardan herhangi birini görerek imlâ özelliklerine dair her şeyi bize nakleden herhangi bir kaynağa sahip değiliz. Resm-i Osmânî hakkındaki bilgileri bize ulaştıran Dânî ile onun talebesi Ebû Dâvûd un hicrî V. (XI) asır âlimlerinden, yani asr-ı saâdete oldukça uzak bir nesilden olduklarını hatırlamamızda da fayda vardır. Bu imlâyı söz konusu iki kaynağı kullanarak ortaya koyan Haddâd da bu çalışmasını yaparken yer yer tercihlerde bulunmuştur. Bugün Suûdîlerin, Mısırlıların ve diğer bazı İslâm ülkeleri yetkililerinin Resm-i Osmânî diye üzerinde hassasiyet gösterdikleri imlâ budur ve onlara göre bu imlâya aykırı olarak mushaf yazmak ve basmak caiz olmadığı gibi basılmış olanlar ülkelerine sokulmamalıdır. Türkiye de yaygın olan imlâ ile basılan mushaflar da bu ülkelerin sınırlarından içeri sokulmaması gereken ve sokulmayan mushaflardır. Bu açıklamalardan sonra konuşmamın başlığında problem kelimesini niçin kullandığım, umarım daha iyi anlaşılmış olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı nda önceki adı Mushafları İnceleme Kurulu iken bu gün Mushafları İnceleme Ve Kıraat Kurulu olan kurulun üzerinde durduğu imlâya gelince; bu imlânın tutarlı ve ilkeli bir imlâ olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. Zira bu imlâda bazı kelimelerin yazımında Resm-i Osmânî olarak itibar edilen imlâ korunurken bazılarında hiç dikkate alınmamıştır. Med le okunan kelimelere -hepsinde olmasa da, çoğunda- bol bol elifler ilâve edilmiştir. Adı geçen kurulda uzun yıllar üyelik yapan Turhan Baycan, günümüzde Türkiye de basılan mushaflarla Resm-i Osmânî ye uygunluk anlayışıyla basılan mushaflar arasında 4704 kelimede farklılık olduğunu tespit etmiştir. Buna dair hazırladığı liste elimizdedir. Söz konusu imlâda Resm-i Osmânî nin korunduğuna dair örnekler vermek gerekirse; meselâ ابن ام ifadesi Kur an- iki yerde geçmektedir. Birinde قال ابن ام (el-a râf 7/150) diye yazılırken diğerinde قال یبنؤم şeklinde (Tâhâ 20/94), yani birinde ابن ve ام kelimeleri bitiştirilmeden, diğerinde bitiştirilerek ve elif siz olarak yazılmıştır. Bir başka örnek: Resm-i Osmânî de أیھا kelimesi genel olarak elif le yazıldığı halde üç yerde (en-nûr 24/31; ez-zuhruf 43/49; er-rahmân 55/31) أیھ şeklinde elif siz yazılmıştır. Mushafları İnceleme Kurulu bu örnekleri aynen korumaktadır. ساوریكم Resm-i Osmânî ye uyulmadığını gösteren birkaç örnek: Resm-i Osmânî deki ساریكم (el-a râf 7/145; el-enbiyâ 21/37; bk. Dânî, el-mukni, s. 53) yerine bu mushaflarda yazılmış, vav terk edilmiştir. Kezâ Resm-i Osmânî de elif siz yazılmış olan ملك kelimesi (el- Fâtiha 1/4; Âl-i İmrân 3/26) مالك şeklinde elif le yazılmıştır. تعلى فتعلى kelimeleri geçtiği her 20 21 Ebû Dâvûd, Muhtasaru t-tebyîn, I, 285. Ebû Dâvûd, Muhtasaru t-tebyîn, I, 285. 5

yerde elif siz yazıldığı halde (Âl-i İmrân 3/153) تعالى فتعالى şeklinde yine elif le imlâ edilmiştir. Bu tür örneklerde genel olarak okuyuşu kolaylaştırmak gerekçesinden söz edilirken meselâ de ولا bu kurala riayet edilmemiş, Resm-i Osmânî ye uygun olarak vav dan sonra onu تلون uzatmak üzere -okuyuşta uzatıldığı halde- ikinci bir vav yazılmamıştır. Son 30 yıl içinde Diyanet İşleri Başkanlığı nın iki ayrı imlâ ile onayladığı mushaflar da var. Hasbelkader bu kurumun başında bulunduğum yıllarda Araplarla, Acemlerle, İslâm ümmetiyle mushafların imlâsında birleşelim. İslâm ülkelerinden gelen mushaf taleplerine cevap verebilelim. Bu ülkelere gönderdiğimiz mushaflar gümrüklerden geri gelmesin şeklinde geliştirdiğimiz tez üzerine, 1985 te Resm-i Osmânî diye itibar edilen imlâ ile bir mushaf yazdırmıştık. Bizim harekeleme tarzımıza göre de harekelenen bu mushaftan 30 bin adet basılıp dağıtılmış ve kimse de bunun imlâsının Resm-i Osmânî mi yoksa Aliyyü l-kārî (ö. 1014/1605) imlâsı mı olduğunun farkına bile varmamıştı. Geçtiğimiz yıllarda aynı mushaf tekrar yayımlandı. Diyanet in hâlen de her iki imlâ ile yazılmış mushafları onaylıyor olması memnuniyet verici olmakla birlikte bu anayasal kurumun Aliyyü l-kārî imlâsı ile yazılanlardan vazgeçme eğilimine girmesi beklentilerimiz arasındadır. İslâm ümmetinin hiç olmazsa mushaf imlâsında birliğini sağlamak üzere, herhangi bir temele dayanmayan ve içinde tutarsızlık ve ilkesizliği de barındıran Aliyyü l-kārî imlâsından artık tamamen vazgeçilmesinde kanaatimce zaruret vardır. Bu vesile ile şahsen bir itirafta bulunmam gerekiyor. Ben mushaf yazımında, Arap olmayan okuyuculara kolaylık olsun diye elif vs. ilâvelerin ilk defa Aliyyü l-kārî tarafından yapıldığını ve bunun Türk-Osmanlı coğrafyası ile sınırlı olduğunu düşünürdüm. Son dönemlerde elime geçen bir mushaf nüshası, yanıldığımı ve Aliyyü l-kārî den asırlarca önce mushaflarda imlâ disiplininin bozulduğunu, Resm-i Osmânî ye aykırı imlâ örneklerinin mushaflarda bol bol mevcut olduğunu gösterdi. 353 (964) yılında, muhtemelen bir Acem hattat tarafından Taberistan bölgesinde yazılmış olan ve incelemem için Cidde den birkaç sayfası gönderilen bir Mushaf ta, Aliyyü l-kārî imlâsından çok daha fazla keyfî imlâ örnekleri bulunduğu anlaşılmaktadır. Geçen senelerde Kahire de Dâru l-kütübi l-mısriyye de yetkililerin en eski mushaflardan biri diye gösterdikleri bir el yazması mushafta gördüklerim ise benim için daha da şaşırtıcı olmuştur. Demek ki mezhep imamları Mâlik b. Enes ve Ahmed b. Hanbel gibi zevâtın Resm-i Osmânî ye muhalefetin caiz olup olmadığını tartıştıkları dönemlerden itibaren mushaflarda bu işin disiplini bozulmaya başlamış, müslümanlar Hz. Osman ın emaneti olan ilk mushafları koruyamadıkları gibi, âlimlerin üzerinde hassasiyet gösterdikleri imlâ konusunda da duyarlılık gösterememişlerdir. Şimdi bütün bu söylediklerimizden sonra gerek Resm-i Osmânî üzerinde hassasiyet gösteren Arap kardeşlerimize gerekse bütün ilgili kişi ve kuruluşlara belirtmek isteriz ki: Resm-i Osmânî olarak itibar edilen imlâ, sağlam temellere oturmamaktadır. Çünkü: Hz. Osman ın mushaflarından herhangi biri elimizde değildir. Hz. Osman ın mushaflarındaki imlâyı bizzat inceleyerek tesbitlerini bize nakleden herhangi bir kaynak yoktur. Hz. Osman ın mushaflarındaki imlâyı bize naleden kaynakların dayanakları bazı rivayetlerden ibaret olması yanında bu kaynaklar Kur an daki her kelimenin nasıl yazıldığı sorusuna tam olarak cevap verememektedir. O halde: İslâm ümmetinin mukaddes kitaplarının imlâsında birleşmelerine olan zaruret ortadadır. Hz. Osman ın mushafları elimizde değilse de İslam ın birinci veya ikinci asrından günümüze ulaşan mushaflardan bazıları günümüze ulaşmıştır. Bunlardan Hz. Osman a nispet 6

edilen Topkapı, Taşkent, Kahire (el-meşhedü'l-hüseynî) mushaflarıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesi Mushafı, kezâ San â da bulunan ve Hz. Ali ye nispet edilen Mushaf tahkikli olarak neşredilmiştir. Hz. Osman ın mushaflarındaki imlâyı bize nakleden eserlerin dayanaklarından biri de gördükleri eski mushaf nüshaları değil midir? Dânî ve Ebû Dâvûd kitaplarını yazarken -ne kadar eski oldukları dahi bilinmeyen- bu mushaflardan faydalandıklarına göre İslâm ın ilk veya ikinci asrından bize gelen bu mushaflardan da bizim yararlanmamıza ve bu konuda çalışma yapmamıza herhangi bir engel yoktur. Bunu yaparken elbette Dânî nin ve Ebû Dâvûd un bize getirdikleri rivayetler de dikkate alınacak, böylece Resm-i Osmânî ye daha yakın, bizi ashâbın imlâsına daha çok yaklaştıracak bir imlâyı yakalamak mümkün olacaktır. Bunu gerçekleştirmek üzere uluslararası nitelikte uzman bir heyet birkaç ay çalışmalı, yüzde yüz olmasa da ashâbın emanetine bizi daha da yaklaştıracak bu imlâda (Resm-i Osmânî de) bütün İslâm ümmetinin birleşmesi yoluna gidilmelidir. Hattatlarımız hünerli kalemleriyle bundan böyle Resm-i Osmânî ye aykırı mushaf yazmaktan vazgeçmeli, sözünü ettiğim uluslararası nitelikte bir çalışma yapılmasa da Resm-i Osmânî olarak itibar edilen imlâda ısrarcı olmalıdır. Birliği sağlamanın başka bir yolu yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı mushaf imlâsı konusunda İslâm ülkeleriyle birlikte hareket etmeye özen göstermelidir. Son olarak şu da belirtilmelidir ki, mushaflarda imlâ farklılığının, yüce kitabın mevsûkıyeti (güvenilirliği) konusu ile bir ilgisi yoktur. Yani bu farklılıkların farklı manalara yol açtığı elbette söz konusu değildir. O mukaddes metin Resm-i Osmânî ile de yazılsa, bu konuda Aliyyü l-kārî veya başka bir hattatın tercihine de uyulsa mana aynı olacaktır. ÖZET: Türkiye de ve diğer İslâm ülkelerinde basımı sürdürülen mushaflar arasında pek çok imlâ farklılıkları vardır. Bizde basılan mushaflar onların gümrüklerinden geri dönmekte, onların mushafları da bizim ülkemize sokulmamaktadır. Küçülen dünyamızda ve iletişimin baş döndürücü hıza ulaştığı günümüzde bu ihtilaf geçmişe kıyasla müslümanlar arasında daha çok rahatsızlıklara ve tartışmalara neden olmaktadır. Resm-i Osmânî üzerinde ısrarcı olan ve buna muhalefeti caiz görmeyen İslâm ülkeleri yetkilileri ilkesel olarak haklı görülmekle birlikte Resm-i Osmânî nin sağlam temellere dayanmayan hayli unsurları vardır. Türkiye de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yıllardır tercih edilegelen Aliyyü l-kārî (ö. 1014/1605) imlâsının dayandığı herhangi bir temelden söz etmek ise hiç mümkün değildir. O halde günümüze sahabe veya tâbiîn döneminden intikal ettiği tahmin edilen mushaflardan bazıları neşredildiğine göre bu mushaflardan ve Resm-i Osmânî diye itibar edilen imlânın dayanağı olan eserlerdeki rivayetlerden de yararlanarak uluslararası bir uzmanlar heyetinin konuyu yeniden ele almasına ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Mushaf, imlâ, ihtilaf, Resm-i Osmânî, Hz. Osman. BİBLİYOGRAFYA: Bâkıllânî, Ebû Bekir Muhammed b. et-tayyib, el-intisâr li l-kur ân (nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt 1407/1986 (Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Kara Mustafa Paşa], nr. 6 da kayıtlı yazma nüshadan tıpkıbasım). Belâzürî, Ebü l-hasan Ahmed b. Yahya, Fütûhu l-büldân (nşr. Rıdvân Muhammed Rıdvân), Beyrut 1398 / 1978. Beyhakī, Ebû Bekir Ahmed b. Hüseyin, Şu abü l-îmân (nşr. Ebû Hâcer Muhammed Saîd Besyûnî Zağlûl), Beyrut 1410/1990. 7

Çetin, Abdurrahman, Ebû Dâvûd Süleyman b. Necâh, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), İstanbul 1994, X, 119. a.mlf., Dânî,, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), İstanbul 1993, VIII, 459-460. Dânî, Ebû Amr Osman b. Saîd, el-muhkem fî nakti l-mesâhif (nşr. İzzetHasan), Dımaşk 1379/1960. a.mlf., el-mukni fî ma rifeti mersûmi mesâhifi l-emsâr (nşr. Muhammed Ahmed Dehmân), Dımaşk 1359 / 1940. Ebû Dâvûd, Süleyman b. Necâh, Muhtasaru t-tebyîn li hicâi t-tenzîl (nşr. Ahmed b. Ahmed b. Muammer Şirşâl), Medine 1423 / 2002. Hamidullah, Muhammed, Kur ânı Kerim Tarihi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1993. İbn Abdilber, Ömer b. Yûsuf en-nemerî, el-istî âb fî ma rifeti l-ashâb (İbnHacer in el- İsâbe si içinde), Kahire 1328. İbn Ebî Dâvûd, Abdullah b. Süleyman b. el-eş as es-sicistânî, Kitâbü l-mesâhif (nşr. Arthur Jeffery), Kahire 1355 / 1936. İbn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddimetü İbni Haldûn (nşr. Dervîş el- Cüveydî), Beyrut 1416 / 1996. İbn Kesîr, Ebü l-fidâ İsmail b. Kesîr, Fedâilü l-kur ân, Beyrut 1385/1966. İbnü l-esîr, Ebü l-hasan Ali b. Muhammed el-cezîrî, Üsdü l-gābe fî ma rifeti s-sahâbe, Kahire 1393 / 1973. Kehhâle, Ömer Rıza, Mu cemü l-müellifîn, Dımaşk 1380/1960. Mecelletü l-ezher, VII/1, Kahire 1355/1936. İbnü n-nedîm, el-fihrist, Kahire ts. (Matba atü l-istikāme). Zemahşerî, Cârullah Mahmud b. Ömer, el-keşşâf an hakāiki gavâmidı t-tenzîl ve uyûni lekāvîl fî vücûhi t-te vîl, Beyrut 1366 / 1947. Zerkeşî, Bedrüddin Muhammed b. Abdillah, el-burhân fî ulûmi l-kur ân (nşr. Muhammed Ebü l-fadl İbrahim), Kahire 1376 / 1957. 8