Bir l(utlu Doğum Şaheseri MEVLIDve SULEYMAN ÇELEBI -=Edi törler Bilal l(emildi Osman Çetin
Mevlid ve Süleyman Çelebi Bi/al Kemikli-Osman Çetin Yayın No: 476 Sempozyum ve Paneller Serisi : 45 ISBN 978-975-389-649-8 -, 1 o.ci6.y.ooo5.476 Yayıncı Sertifika No: 15402 Bütün Hakları Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir. 1. Baskı, Eylül 201 O, Ankara 1.000 Adet ilksay Kurulu'nun 09.02.2010 tarihve 2/5 sayılı kararıyla uygun görülmüş ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin 16.02.201 O tarih ve 1333 /16 sayılı kararıyla basılmıştır. Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret işletmesi'nin dizgi, fotomekanik, ofset ve cilt tesislerinde hazırlanıp basılmıştır. TÜRKiYE DiYANET VAKFI Yayın Matbaacılık ve Ticaret işletmesi Alınteri Bulvan 1256 Sokak No: 11 Yenimahalle 1 ANKARA Tel: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks:O 312 354 91 32 web: www. diyanetvakfiyayin.com.tr. e-posta: tdvyayin@diyanetvakfi.org.tr
Mevlid ve Süleyman Çelebi 1 549 SÜLEYMAN ÇELEBİ'Yİ ANMAK Prof. Dr. Süleyman ULUDAG Emekli Öğretim Üyesi, Sayın başkan, değerli misafir ler, aziz katılımcılar ve ilim adamları, Mevlid yazarı merhum Süleyman Çelebi'yle ilgili sempozyumun ilki 17-19 Ekim 2007'de Bursa'da yapıldı. İkincisi bugün, 16-17 Nisan 2009 tarihlerinde, yine burada yapılmaktadır. Alh asır Osmanlı ülkesinin ana bölümünü ve kitlesini sürekli olarak derinden etkileyen Süleyman Çelebi ve Vesfletü'n-Necfit'iyle ilgili olarak iki sene evveline kadar herhangi bir sempozyumun; ciddi ve kapsamlı bir araşhrmamn yapılmamış olması bence düşündürücü olmalı. Gerçi daha evvel Süleyman Çelebi ve eseri hakkında çeşitli makaleler yazılmış, bazı şairler Vesfletü'n-Necfit'ı ve yazarını övmüşlerdir. Bu arada Bursa Din Görevlileri Derneği başkanı Ulucami emekli imamlarından Hafız İbrahim Aydın Hocaefendi'nin, SÜleyman Çelebi'nin vefahnın sene-i devriyesinde, merhumun kabrinin bulunduğu yerde düzenli olarak anma toplantıları düzenlediğini, davet edilen Türkiye'nin tanınmış Mevlid-hanlarının burada mevlid, ilahller ve aşırlar okuduklarını; akademisyenlerin Süleyman Çelebi ve eseri ile ilgili konuşmalar yaphklarını özellikle zikretmekle ona olan teşekkür borcumuzu dile getirmemiz gerekir. Bu geleneğin tesisi ve devam ettirilmesi önemlidir; ama bu alanda daha kapsamlı çalışmalara ve araşhrmalara olan ihtiyaç da ortadadır. Belli zaman dilimlerinde, üç senede veya beş senede bir, bu konuda sempozyum düzenlenmesi çok faydalı olur. İlah:iyatçılardan, edebiyatçılardan, tarihçilerden ve sanatçılardan oluşan akademisyenler kadrosu bu işi ehliyetle yapabilecek ve başarabilecek bir durumdadır. Düzenlenecek yeni sempozyumlar eskilerinin tekran olmayacak, daha özgün bilgiler ve yeni görüşler içerecektir. Geniş bir coğrafyada alh asır etkili olan bu klasik eserin bırakhğı define ve rrılras buna kaynak olacak niteliktedir. İlim ve fikir adamlarımızın ve sanatkfuunızın çalışmalarının ürünü olan bildirileri ilgiyle izledik ve bunlardan faydalandık Sunulan tebliğlerle Mevlid'in, Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelam, tasavvuf ve
550 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi ahlakla; aynca edebiyat, şiir, musıkl ve tarihle olan alakası ve irtibatı ortaya konuldu. Bunlar hep birbirini tamamlayan ve aralarında sıkı Vesfletü'n-Nec&.t, dini-tasavvufi bağlantılar olan ilim ve sanat dallarıdır. bir metin olduğu kadar edebi bir metin, tarihsel bir belgedir. Din psikolojisi, din sosyolojisi, özellikle sosyal psikoloji bakımından da araştırılmaya değer bir metindir. Mevlid'in okunınası kadar okuma esnasındaki tertip-düzen, adalıerkan, gösterilen ta' zirn-hürmet de mühimdir ve bunlardan her biri zamana, mekana, bölgelere ve kavimlere göre farklılık gösterdiğinden bunların tespiti de önemlidir. Belli bir dini-edebi metnin, değişik zam~arda ve dönemlerde, farklı bölgelerde ve kavimler arasında nasıl farklılıklar gösterdiğini bu vesileyle görüyoruz ve bunu görmek ilginçtir. Vesfletü'n-Nec&.t, Muhammed (a.s.) merkezli bir dini metin olmakla beraber, bu metinde Allah (c.c.) ve O'nun alemi yaratması konusu da önemli bir yer tutar. "Allah, Resulü için alemi/ evreni yarattı" önermesindeki dört kavram (Allah-Resul-Alem-Yaratma) hem kelam ilminin hem de tasavvufun temelini oluşturur. Vesfletü'n-Nec&.t'ta bu dört kavrama vurgu yapılmıştır. Tebliğ sahibi akademisyenler Vesfletü'n-Nec&.t'ın Kur'an, hadis ve siyerle olan bağlantısından başka bu metnin edebiyat, şiir ve musıklyle olan ilişkisini de ortaya koymaya çalışmışlardır. Bu arada Süleyman Çelebi'nin yaşadığı zamaı: dilimi hem siyasi hem de sosyo-kültürel yönden de incelenerek Vesfletü'n-Neca.t'ın hangi ortamda ve ne gibi koşullarda ortaya çıktığı tesbit edilmiş, bu konuda önemli noktalara da işaret edilmiştir. Sultan Süleyman Çelebi İmparatorluğu: Sultan Süleyman Çelebi ve eserinin Müslüman Osmanlı halklan ve kavimleri arasında birliğin beraberliğin ve dostane ilişkilerin kurulmasında, bu suretle mütesanid ve mütecanis bir toplumun, millet-i Osmaniyenin oluşmasında son derece etkili olduğu tarihsel ve toplumsal bir olgudur. Hatta bu mübarek metnin Osmanlı'nın gayr-i Müslim tebaası üzerinde bile olumlu etkiler bıraktığı, onları rahatsız edecek herhangi bir unsur ihtiva etmediği de ayn bir gerçektir. Sultan Süleyman Çelebi ve eseri hakkında gayr-i Müslimlerle ilgili olarak anlatılan bir hayli olumlu anekclotun bulunması da bunu gösterir ki az da olsa bildirilerde buna da işaret edilmiştir.
Mevlid ve Süleyman Çelebi 1 551 Süleyman Çelebi'yi veya doğrudan doğruya Mevlid diye bilinen Vesfletü'n-Necat'ı bir hükümdara benzetirsek bu hükümdar/padişalı belli bir coğrafyada asırlarca saltanat sürmüştür. Bu hükümdarın saltanat sürdüğü toprakların sınırları, doğuda Elviye-yi Selase denilen Artvin-Kars-Batum' da biter. Bu üç vilayeti kapsar, daha öteye gitmez. Kuzey Kafkas Müslüman halklan arasında Mevlid'in etkisi oldukça zayıftır. Ancak Kars'a bitişik bir Osmanlı vilayeti veya yönetim birimi olan Ahıska'yı da bu üç vilayete eklemek gerekir. Şimdi bu bölgede Ahıskalılar yaşamadıklarından söz konusu hükümdarın buradaki saltanatı 1944'tensönra nihayete ermiştir. Ancak Alııskalı Müslümanlar şu sıralarda yaşadıklan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Ukrayna, Rusya Federasyonu gibi devletlerde Mevlid okuma geleneğini az çok devam ettirmektedirler. Bu husus incelemeye ve araştırmaya değer bir konudur. Mevlid hükümdannın saltanatı hiçbir zaman, 1639' da Osmanlılarla Safeviler arasında Kasnşirin' de imzalanan anlaşmayla tesbit edilen sınırların doğusuna geçmemiştir. Nahçivan'da bile Vesfletü'n-Necat hükümdannın saltanatı yoktur. Safevi şahlan ve himaye ettikleri Şillik, Mevlid'in saltanatını ve hükümranlığını bu sınırda durdurmuştur. Azerbaycan da dahil olmak üzere Ortaasya cumhuriyetlerinde Süleyman Çelebi Mevlidi bilinmez. 1992' de Mevlid Kandilinde Kazakistan' da Almaati' de bulundum. Cuma günü camide Mevlid okundu. Okunan Mevlid metni Arapça idi. Burada Süleyman Çelebi Mevlidi'nden bir eser, bir iz bile yoktu. Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler ve Kazan Tatarlan arasında da durum budur. Hatta Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda yaşayan Kürtlerin kendi dillerinde mevlidleri bulunduğundan, aynca buradaki hocaların çoğu Arapça bildiğinden ve Arapça mevlid okuduklarından Süleyman Çelebi Mevlidi'nin buradaki tesiri ve saltanatı zayıftır. Suriye, Irak, Ürdün, Filistin, Mısır, körfez ülkeleri ve Yemen'de de Vesfletü'n-Necilt'ın hükümranlığı yok denecek kadar siliktir. Bunun sebebi buralarda yaşayan Müslümanların Osmanlı Devleti kurulmadan çok evvel kendilerine özgü ve yerleşik bir mevlid geleneğine sahip olmalarıdır. Şemliil, Hilye, Siyer, Delliilü'n-Nübüvve ve Şevlihidü'n-Nübüvve gibi kitaplar, yazılan kaside ve naatlar onlara yetiyordu; bunları okumayı adet ve alışkanlık haline getirmişlerdi. Zaten Süleyman Çelebi Mevlidi' nin kaynaklan da söz konusu eserlerdi. Aslı ellerinde iken Türkçe mevlide ihtiyaç duymamaları son derece tabii idi. Arap ve Kürt kavimleri tarafından kuşatılmış bir halde yaşayan Kerkük ve Halep Türkmenleri
552 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi Osmanlı tebaası iken Süleyman Çelebi'nin etkisinden epey uzak kalmışlardı. Kerkük Türkmenlerinin önemli bir kısmının Azerller gibi Şii olmaları da Hükümdar Vesfletü'n-Necat'ın egemenliğini kabul etmelerine engel olmuştu. Osmanlı sınırları içinde kalan Libya, Tunus ve Cezayir gibi Kuzey Afrika ülke ve halldarında da durum böyledir. Şu halde Vesfletü'n-Necat, Balkan Müslümanlarının tamamında, Doğu Karadeniz' deki Mohti-Mengrel denilen Lazlarda, Acara Batum' da, Anadolu'nun tamamına yakın kısmında hüküm-ferma olmuş, saltanat sürmüştür. Bursa-İstanbul-Edirne ekseninde oluşan Mevlid'okuma geleneği ve buna bağlı ritüeller bu eksenden Balkanlar' a ve Acara'ya kadar yayılmıştır. Ayrıca bu coğrafyada yaşayan alim, şair ve dindar Müslümanların, söz konusu Mevlid geleneğinin bütün unsur ve levazimi ile gerek teşekkülünde gerekse yayılmasında ve yaşamasında, kayda değer katkıları da olmuştur. Vesfletü'n-Necat, Süleyman Çelebi'nin olduğu kadar söz konusu coğrafyadaki halkların da malıdır. Bu coğrafya aynı zamanda Süleyman Çelebi'nin daha doğrusu Mevlidi'nin manevi bir saltanat kurduğu ve egemen olduğu bir saha olduğundan, Süleyman Çelebi'ye veya Mevlidi'ne 'sultan' unvanını vermemiz yadırganmamalı. Osmanlı İmparatorluğu sona erdiği halde Sultan Süleyman Çelebi imparatorluğu yıkılmamıştır; bütün azameti ve ihtişamıyla hala yaşamaktadır. 1950' den sonra radyolarda, 1970'ten sonra televizyonlarda okunmaya. başlayınca Mevlid, eskisine göre daha muhteşem olan tahtına yeniden oturdu. Ehliyetli ve yetenekli hafız ve mevlid-hanlar tarafından nitelikli bir şekilde okunduğundan, etkisini, egemenliğini artırdı; yayılma sahasını genişletti. Mevlid'in doğduğu ve geliştiği bir coğrafya olduğu için Mevlid'in anavatanı diyebileceğimiz topraklardan Avrupa'ya, Amerika'ya ve Avustralya'ya hicret e4en milyonlarca Müslüman, bulundukları ülkelerde mevlid okutmakta, okumakta, ayrıca radyo ve televizyonlarda okunan Mevlidleri manevi bir ruh hali içinde. huşft ile dinlemekte; bu suretle gurbet ellerde yalnızlığın verdiği gariblik duygularını gidermeye veya hafifletmeye gayret etmekte, aynı günlerde, yani kandil geceleri Müslüman ana kitle ile manen birlikte bulunmakta, aynı duyguları yaşayarak ve paylaşarak onlarla duygudaş/hem-hal olmaktadır. Sultan Süleyman Çelebi ve Mevlid'i yeni şartlarda ve teknolojinin verdiği yeni imkanlarla saltanatını ve hükümranlığını daha etkin bir biçimde sürdürecektir.