BİR Her şey nasıl mı başladı? Bu olay, 1809 yılının 3 Eylül ünde, sabaha karşı saat iki dolaylarında gerçekleşti. Mekân, Buckingham Dükü ne ait olan fakat Crosshaven Kontu tarafından doksan dokuz yıllığına kiralanan ve Kont un şu an için yirmi üç yıldır yaşadığı evin arka salonuydu. Foye Markisi nin küçük kardeşi olan Lord Edward Marrack in de o gece orada bulunduğunun altını çizmek gerekir. Eski bir aile dostunun kızıyla nişanlanana kadar hovardanın tekiydi kendisi. Crosshaven Kontu ise hâlâ hovardanın teki olmaya devam ediyordu Lord Edward Marrack, kendisine doğru yönelen şişeyi geri çevirerek daha fazla şarap almayı reddetti. Sandalyesine yaslanırken, arkadaşı Crosshaven Kontu ki kendisi kaçınılmaz surette akşamın ilgi odağıydı- elini kaldırıp kayda değer bir vurgulamayla o iki sözcüğü söyledi: Sabine Godard. Salondaki diğer erkekler bundan etkilenmişe benziyorlardı. Çünkü o iki kelimenin ardından, Lord Edward da- 7
hil hiçbiri, Cross un Sabine Godard isimli hanımefendiyi elde etmiş olduğundan bir an için bile şüphe etmedi. O ana kadar genç bayanın şöhretine dil uzatmak mümkün değildi. Sabine Godard, çocukluğundan beri amcası tarafından yetiştirilen bir yetimdi. Kuleler kenti Oxford da bir hayat kurmuşlardı. Henry Godard, yakın zamanda şehrin ünlü okulundan emekli olarak ayrılana kadar, orada öğretmenlik yapıyordu; aynı zamanda kendisi ünlü bir düşünürdü. Londra ya gelmeleriyle birlikte Godard, Kral ve İmparatorluk için yaptığı fikri katkıları karşılığında şövalyelik nişanını alabilecekti. Godardlar Londra ya geleli çok uzun zaman olmamıştı ama Lord Edward, birçok kişiden Bayan Godard ın güzelliğini dinlediğini anımsıyordu. Çok güzel ve bir o kadar da ulaşılmaz bir kızdı. Eğer Lord Edward ın duyumları doğruysa Bayan Godard, amcasının daimi bakıcısı konumundaydı. Zaten kendi ebeveynleri tarafından yetiştirilmeyen tüm çocukların kaderi böyledir. Neticede amcası artık Sör Henry Godard olarak biliniyordu. Art arda tırmandıkları basamaklardan sonra gelinen nokta her ikisi için de kayda değer bir yükselişti. Lord Edward, ulaşılmaz Bayan Godard ın Crosshaven tarafından takip altında olduğunu da duymuştu. Crosshaven Kontu nun aynı zamanda hem meleksi hem de şeytani bir yakışıklılığı vardı. Tavırları nazik, zekâsı birinci sınıftı. Lord Edward, ortada başka bir şey yoksa sıradan bir arkadaşlık ilişkisini anlatarak insanları rahatsız etmeyi sevmezdi; fakat Crosshaven ın ağzı, Lord Edward a göre pek o kadar sıkı değildi. Bu gece bunu bir kez daha kanıtlıyordu. Lord Edward, Cross u fazlasıyla severdi aslında, ancak onun bu geceki palavralarıyla böbürlenme hali çok çirkindi. Hiç centilmence bir davranış değildi. Gecenin akışında kadehini art arda boşaltıp doldururken, saygın bir ailenin 8
genç bir kızını ayarttığını insanlara ilan etmesi mazur görülemezdi. Öte yandan doğru yoldan ayrılmış bir kız olarak Sabine in, işlediği suçun cezası olarak amcasının ona uygun gördüğü kadere terk edilmesinin en doğrusu olduğunu düşünmeden edemiyordu insan. Nasıldı? diye sordu diğer delikanlılardan biri. Cross parmak uçlarını öperek bu sayede kutsanan elini tavana doğru kaldırdı. Bunun üzerine bazıları Cross un yatak odası marifetleri, diğerleri ise Sabine Godard ve Crosshaven ın cinsel münasebet ve ateşli bir evlilik dışı ilişkiyle ilgili ona öğretmiş olabilecekleri hakkında birçok müstehcen yorum yaptı. Lord Edward a göre, otuz yaşına basmak üzere olan Cross, sahip olduğu tüm o kibirli ve afili unvanlara rağmen şeref ve edep namına öğrenecek çok fazla şeyi olduğunu kanıtlamıştı. Sevdiği birkaç adamla hoş bir buluşma olarak başlayan akşam, Lord Edward ın gözüne artık çok da güzel görünmüyordu. Bir baştan çıkarma, diye ortaya konuştu Lord Edward, usulünce yapıldığında o süre zarfı içinde her iki tarafı da mutlu eder, ilişki sona erdiğinde de kimse küçük düşmez. Ondan ayrıldığımı kim söyledi? diye sordu Crosshaven. Ben, diye yanıtladı Lord Edward. Biraz aklı olan herkes anlamıştır bunu herhalde. Crosshaven üzgün bir ifadeyle kafasını salladı. Bir adam âşık olduğunda başına bu mu gelir gerçekten? Bilmesem, genç, güzel bir bayanla birlikte olmak istememekle itham ederdim seni. Sonra göz kırparak ekledi: Evlilik menfaati olmadan birlikte olmak demek istiyorum tabii. Lord Edward a doğru hafifçe gülümsedikten sonra kade- 9
hini alay edermişçesine havaya kaldırarak salonu süzdü. Sabine Godard a. Şerefe, şerefe, dedi içlerinden birkaçı. Birçoğu sadece şaraplarını tatmak istiyordu. Crosshaven, Ren şarabından içiyordu. Bu sırada gözlerini Lord Edward ın üzerinden ayırmadı. Onun kadehini kaldırmadığını fark etmişti. Bu kadar sıkıcı olmaktan vazgeç Ned, diye söylendi gözlerini devirerek Crosshaven. Henüz evli değilsin, seni ihtiyar. Doğru. Fakat Ned üç ay içinde evlenmiş olacaktı. Bu hallerden, içerek ve kadınlarla yatarak geçen gecelerden, hayatta yaşanacak başka hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaktan gerçekten bıkmıştı. Henüz evlenmemişti fakat Rosaline in şu anda karısı olmasını dilerdi. Lord Edward, kadehini bıraktı ve ayağa kalktı. Kendini bir anda dev gibi hissetmişti. Bunun bir sebebi vardı. Salondaki, oturan veya ayakta duran herkese tepeden bakıyordu. İyi geceler beyler, lordlarım. Ne? dedi Cross. Bu saatte mi gidiyorsun Ned? Henüz erken. Lord Edward arkadaşının davranış biçimini onaylamadığı gerçeğinden doğan gerginliği hafifletmek için gülümsemeyi denedi ama yapamadı. Üstüne üstlük sessiz de kalamadı. Bir adamın şöhreti yolunda herhangi bir hanımefendinin lime lime edilen kişiliğinin hikâyesini dinlemek ilgimi çekmiyor. Hakir görülen gururuyla Cross gözlerini Lord Edward a dikti. Olması gerektiğinden daha iyi bir kız değil o. Doğru, diye cevap verdi Lord Edward. Fakat boşboğazlılığın en ağır neticelerine hep kadınlar katlanmak zorunda kalır. Bu gece o kızı baştan çıkardığın için alkışlandın ve erkekliğe biraz daha layık görüldün. Çapkınlığınla edindiğin ün, resmi olarak da tasdik edildi. 10
Crosshaven ıslıklar arasında eğildi ve sırıtarak doğruldu. Salonda sırıtmayan tek kişi Lord Edward idi. Onun şerefi pahasına gerçeği kanıtlamak zorunda olmanın sebebi nedir? Kadınları baştan çıkarma konusundaki becerinle ilgili kimsenin şüphesi yok, dedi Lord Edward ve içini çekti. Cross a ders vermeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktu. Yarın uyandığında, sesinde hüzünlü bir yumuşaklık vardı, Bayan Godard için dünya pek hoş bir yer olmayacak. Kızı, işte böyle bir kadere mahkûm etmekten sakınmalıydın. Olması gerektiğinden daha iyi bir kız değil o, Ned. Crosshaven sarhoşların genellikle yaptığı gibi ayık davranmaya uğraşıyordu ancak gerçeklikten uzaktı. Saygısızlık etmiyorum Lord Edward. Fakat kız hakkında söylediğim doğru. Olması gerektiğinden daha iyi biri değil. Lord Edward, Cross u başını eğerek selamladı. Gülümsemiyordu; çünkü arkadaşıyla ilgili hayal kırıklığına uğramıştı. Sen de öyle. Dışarıya çıkarken Lord Edward, Bayan Godard ın hayatının böylesine, tamir edilemez bir biçimde mahvolmasının ne kadar üzücü olduğunu düşünüyordu. Crosshaven ın, kız üzerinden böbürlenerek anlattığı hikâyeler yarın öğlene kadar her yere ulaşmış olacaktı. Sabine Godard ı kişisel olarak tanımıyordu fakat yakın zamanda onun ve amcasının içine düşecekleri rezillik hali onu rahatsız ediyordu. Her ikisi de Crosshaven ın boşboğazlılığının kurbanı olacaktı. Şövalyelik nişanına henüz sahip olan Sör Henry Godard ın, zavallı kızı sokağa atması muhtemeldi. 11