Bayram. Alvarlı Efe Hace Muhammed Lütfi Hazretleri. Mevlâ bizi afvede Gör ne güzel ıyd olur Cürm ü hatalar gide Bayram o bayram olur



Benzer belgeler
Kurban, Bir İbadettir Perşembe, 04 Kasım :47

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurbanın Mahiyeti, Vücubu ve Şer î Hikmeti Pazartesi, 31 Ağustos :59

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

yerine getirmede ne iyi yardımcısın..! dedi..

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

KURBANIN MAHİYETİ, VÜCUBU VE ŞER İ HİKMETİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Zilhicce Ayının İlk On Günü Çarşamba, 11 Kasım :28

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Kurban, Bir İbadettir Pazartesi, 01 Aralık :22

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KİMLER KURBAN KESMEKLE YÜKÜMLÜDÜR?

KURBAN İBADETİ Cuma, 04 Eylül :26

1. İHRAM YASAKLARI VE CEZALARI

Cahiliyye Döneminde Bir Bayram Günü

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

HAC SEMİNERİ 2 HOŞGELDİNİZ

Kurban hayvan katliamı demek değildir

Hoş Geldiniz Kutsal Misafirler

HAC ve UMRE. Memduh ÇELMELİ. dinkulturuahlakbilgisi.com

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Yazar Rehnüma Cumartesi, 20 Kasım :00 - Son Güncelleme Cumartesi, 20 Kasım :09

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK (MAZERET) SINAVI 14 ARALIK 2013 Saat: 11.20

HAC ve UMRE. Memduh ÇELMELİ

T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı. (İl Müftülüğü)

HAC ÖNCESİ DİNİ HAZIRLIKLAR

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Kurbanla ilgili merak edilen sorulara cevaplar

HAC ÖNCESİ DİNİ HAZIRLIKLAR

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

dinkulturuahlakbilgisi.com

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

EDİTÖRDEN. Kurban Bayramı`nızı tebrik ederim. Saygılarımla Kerime Cesur

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

Kurban Kimlere Vaciptir

Kurban Allah a yakınlaşmanın adıdır. Sahip olduklarımızın Allah yolunda feda edilmesidir, teslimiyettir, teşekkürdür.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SADAKA-I FITR İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur:

İÇİNDEKİLER. Mütercimin Önsözü 15 Yayıncının Önsözü 17 Şeyh Seyyid Ebu l-hasen Alî el-hasenî en-nedvî nin Takdimi 19 Müellifin Önsözü 23

Mikat yerini geçtikten sonra ihrama girmenin hükmü

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?


Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

İslam'ın başlıca ibadetlerinden birisi de ramazan ayında oruç tutmaktır.

ZEKAT, HAC VE KURBAN İBADETİ

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Kurban Kesmek. (Kurban: Yaklaştıran Şey) Eski Topluluklarda Kurban. Yahudilikte Kurban. Tevrat ta Kurban Kıssası. Hıristiyanlıkta Kurban

Transkript:

Bayram Mevlâ bizi afvede Gör ne güzel ıyd olur Cürm ü hatalar gide Bayram o bayram olur Merhamet ede Rahîm Dermanı vere Hakîm Lutfede luf-i Kadîm Bayram o bayram olur Feyz-i mehabbet-i Hak Nur-i hidayet siyak Cennet-i â lâ durak Bayram o bayram olur Hakk ı seven merd-i şîr Kalbi olur müstenîr Allah ola destigîr Bayram o bayram olur Merhametin kânıdır Afv ü kerem şânıdır Hep ânın ihsânıdır Bayram o bayram olur El tuta kitâbını Dil tuta hitâbını Can tuta şitâbını Bayram o bayram olur Mevlâ yı candan seven Rıza-yı Hakk a even Lüft-i Hüdâ ya güven Bayram o bayram olur Hakk ı seven dîl ü cân Aşkı eden heyecân Feth ola bâb-ı cinân Bayram o bayram olur Bahr-i keremden Hüdâ Gark eden nûr-i Hüdâ Afv ola bây u gedâ Bayram o bayram olur Ganîler ede kerem Ref ola derd-i verem Sahî ola muhterem Bayram o bayram olur Nûr-i hidayet dola Dilde hidayet bula Nâsırın Allah ola Bayram o bayram olur Tevhîd ede zevk ile Hakk ı seve şevk ile Tasdîk inerse dile Bayram o bayram olur Dilde ki Rahmân olur Dertlere dermân olur zâde fermân olur Bayram o bayram olur Lutfî ye lutf u kerem Dâhil-i bâb-ı harem Dâima Allah direm Bayram o bayram olur. Alvarlı Efe Hace Muhammed Lütfi Hazretleri

editör den Hayatı anlamlı kılan şey, hayatı verene karşı vazifeleri yerine getirmekle mümkün oluyor. Namaz, oruç zekât ve diğer bütün ibadetler hayatın anlamıdır. Bu ibadetlerin elbette ki bir takım manaları mevcuttur. Ama bu ibadetlerin içerisinde kurban ibadetinin anlamı bambaşkadır. Kurban etmek kurban olmaktır. Malı, zamanı ve canı Allah için kurban etmektir. Kurban sadece kurbanlık bir hayvanı tutup kesmek değildir. Kurban, içimizdeki mal biriktirme duygusunu, mala bağlılığı, dünyevileşmeyi, doyumsuzluğu, maddiyatçılığı ve Allah tan başka olan her şeyi Allah için terk etmenin adıdır. Ya Rabbi! Bana verdiğin nimetleri senin için harcadığım gibi her şeyimi dahi senin için harcamaya, yoluna vermeye hazırım demektir kurban. Kurban, İslam ın güzelliklerinden bir güzelliktir. İsmail olup canını Rabbine feda edenlerin güzelliğidir kurban. Kurban sırı da bu güzellikte saklıdır. Evladını Rabbinin yoluna feda eden bir baba ve güle oynaya kurban olmaya giden bir İsmail olmak için kurban ibadetini iyi anlamamız gerekiyor. Neyimiz Rabbimize kurban? Kurban Arapça fu lan veznindendir ve boğazına kadar yakınlık demektir. Kimin kime yakınlığı? Hac mevsimindeyiz. Elestte verilen ahidler lebbeyk nidalarıyla yenileniyor. Müminler her geçen gün yeni coşkularla Rablerine koşuyor, dinlerine bağlanıyor. Müslümanların üzerinde oynanan her türlü oyuna rağmen İslam rüzgârı her taraftan esiyor. İslam ın rahmet mevsimleri böyle peşi sıra geliyor. Ramazan bitiyor kurban ve hac geliyor. Diri ve canlı bir dinî hayatın doya doya yaşanması için bizlere bu günleri lütfeden rabbimize sonsuz şükürler olsun. Abone hediyemiz: Fezail-i A mal Ocak ayı ile birlikte yeni abone kampanyamız başlamış oluyor. Mükemmel, dev bir eseri sizlere hediye ediyoruz. Şeyh-ul Hadis Muhammed Zekeriya Kandehlevî nin Fezail-i A mal isimli bu muhteşem eseri önümüzdeki yıl için aboneliklerini yenileyen ve yeni abone olan tüm okurlarımıza hediyemiz olacak. Bu eser her eve girmesi gereken bir eserdir. İçerisinde sahabe hayatı, namaz, ramazan, oruç, zikir, kelime-i Tevhid, tebliğ, Kur an-ın fezaili gibi çok önemli konulardan bahsedilmektedir. Konular hakkında önce ayet-i kerimelerle sonra hadisi şeriflerle çok güzel malumatlar verilmektedir. Bu eser, her evde veya her sohbet halkasında ders olarak takip edilmesi gereken bir eserdir. Bu çalışmamıza lütfen katkıda bulunarak çevrenizden abone yapabileceğiniz bir veya birkaç kişiyi dergimize abone yapınız. Lütfen bir kişi ile ne olur ki demeden bu çalışmamızda bizlere destek olunuz. Unutmayınız ki bu hizmet sizlerin katkı ve duaları ile yürümektedir. Öğrenci Abone Öğrenci kardeşlerimizin sıkıntılarını düşünerek öğrenci aboneliği konusunda farklı bir ücret uygulamasına gittik. Bundan böyle öğrenciler dergimize Elli YTL karşılığında yıllık abone olabileceklerdir. Abone olduklarında hediyemiz olan eseri de almaya hak kazanacaklardır. Daha güzel larda buluşabilmek dileği ile Allah a emanet olunuz.

AYLIK İLİM KÜLTÜR DERGİSİ Yıl: 4 Sayı: 39 Aralık 2008 SAHİBİ Basın Yayın Eğitim ve Tur. Ltd. Şti. 6 HZ. PEYGAMBER EFENDİMİZDEN HAC HÂTIRALARI Doç. Dr. Mustafa AĞIRMAN içindekiler 50 Kudüs te Bir Bayram Sabahı Saliha MALHUN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Serdar TAŞAR MÜESSESE MÜDÜRÜ Osman MERT YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. İbrahim BAYRAKTAR Doç. Dr. Mustafa AĞIRMAN Yard. Doç. H. Murat KUMBASAR 12 KURBAN, BİR İBADETTİR Mehmet TALU 34 SABATAYİZM Hasan BAŞAR 51 Satırlık Hakikatler 52 PEYGAMBERLER Osman KARABULUTOĞLU YAYIN KURULU Yusuf ELİBOL Ramazan ÇAKIR Aydın BAŞAR Mustafa ÖZKAYA Umut BULUT 37 İLİM VE MEDENİYET HİZMETLE GÖREVLİDİR Prof. Dr. Osman ÖZTÜRK 56 Muhabbet Bahçesi Yusuf ELİBOL GRAFİK TASARIM Ajans DAĞITIM ORGANİZASYONU Asim AYDOĞDU 0538 233 5000 Fiyatı Tek Sayı: 6 YTL 1 Yıllık (12 Sayı) Abone: 72 YTL Öğrenci Abone: 50 YTL 6 Aylık Abone: 36 YTL Yurtdışı 1 Yıllık Abone: 75 Euro Abonelik İçin Hesap Numaraları Posta Çeki No: 5091167 Türkiye Finans Sultanbeyli Şubesi Hesap No: 291928-1 Ziraat Bankası Sultanbeyli Şubesi Hesap No: 1673 44165588 YAYIN VE İLETİŞİM ADRESİ Mehmet Akif Mah. Kuran Kursu Cad.No: 87 Sultanbeyli / İST. Tel: +9 (0216) 498 94 00 Faks: +9 (0216) 498 94 00 İNTERNET ADRESİ burhandergisi@hotmail.com burhandergisi@mynet.com burhandergisi@gmail.com www.burhandergisi.com BASKI Milsan A.Ş. 0212 697 1000 YAYIN TÜRÜ Aylık Süreli Yayın Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. Yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verene aittir. 38 Modern Dünyada Ehl-i Sünnet Duruşu: Ali Fuat BAŞGİL Ahmet HALİLOĞLU 41 Hasen ve Sahih HADİSLERDEN SEÇMELER 21 Prof.Dr.İbrahim BAYRAKTAR 42 YÖNETİM VE ADALET PROBLEMİ Aydın BAŞAR 44 ÇAĞIMIZ GENÇLİĞİNİN TEKNOLOJİK VEBASI: İNTERNET Doç. Dr. Seyfullah KARA 46 VARLIKLARDAN ÂHİRETE UZANAN YOLLAR Prof. Dr. Veysel GÜLLÜCE 48 EĞLENCENİN İSLAMCASI Umut BULUT 58 ÇÖL KAPLANI: FAHREDDİN PAŞA İsmail BİLGİN 64 Arınmak... Seyyid Ahmed er Rufai Hazretlerinden 67 Hz.Pîr Seyyid Ahmed Er-Rufai Hazretlerinin Nısf-ul Leyl adlı virdi (devam) 68 KAZA NAMAZLARI NASIL KILINIR Zeynep GÜLOĞLU 70 Çocuk Musa KARACA 72 YAĞMUR TANESİ Halil ATİK

6 Hazreti Peygamber Efendimizden Hac Hatıraları Doç. Dr. Mustafa AĞIRMAN Kurban: Bir İbadettir Mehmet TALU 12 34 Sabatayizm Hasan BAŞAR Modern Dünyada Ehl-i Sünnet Duruşu: Ali Fuat BAŞGİL Ahmet HALİLOĞLU 38 42 Yönetim ve Adalet Problemi Aydın BAŞAR Çağımız Gençliğinin Teknolojik Vebası: İNTERNET Doç. Dr. Seyfullah KARA 44 58 Çöl Kaplanı: Fahreddin Paşa İsmail BİLGİN

DOSYA Otuzdokuz mustafaagirman@gmail.com Doç. Dr. Mustafa AĞIRMAN HZ. PEYGAMBER EFENDİMİZDEN HAC HÂTIRALARI 6 Çocuğa Hac Yaptırılır mı? Hz. Peygamber, Vedâ haccı için Medîne den yola çıkmış, Zülhuleyfe de ihrâma girmiş, Mekke ye doğru ilerliyordu. Yol boyunca kafileye yeni katılanlar oluyordu. Hz. Peygamber, bu yeni katılanlarla özel olarak ilgileniyor, onların nerelerden geldiklerini soruyor ve kendileriyle sohbet ediyordu. Ravhâ da kafileyi karşılayanlara selâm verdi ve onlara kim olduklarını sordu. Onlar da: Biz, müslümanlardanız; hacca gideceğiz. diye cevap verdiler. Sonra da kendilerine soru soran zâtın kim olduğunu öğrenmeye çalıştılar. Bu zâtın Hz. Peygamber olduğunu öğrenince sevindiler ve birlikte yola devam ettiler. Hz. Peygamber in rastladığı bu topluluğun arasında, deve üzerine yerleştirilmiş kafes içerisinde bir kadın bir de küçük oğlu bulunuyordu. Kadın oğlunun kolunu tutup kafesten dışarı çıkararak: - Ey Allah ın elçisi! Bunun için de hac var mıdır? diye sordu. Hz. Peygamber de: - Evet, vardır. Üstelik, bunun haccından sana da sevap vardır. diye cevap verdi. (Müslim, Hac 409; Ebû Dâvûd, Hac 8) Hz. Peygamber in bu hâtırasına ve tavsiyesine dayanarak ben de diyorum ki: Bizim de imkânımız varsa çocuklarımıza hac veya umre yaptıralım. Hacca veya umreye götüremiyorsak, hiç olmazsa onların ellerinden tutup câmilere götürelim. * * * Ey Ömer! Sen Güçlü-Kuvvetli Bir Adamsın Hz. Peygamber, Vedâ haccı için Mekke ye girdikten sonra Kâbe yi tavaf etti. Bu ziyâret tavafından sonra Hacerü l-esved i öptü, sonra da Makâm-ı İbrâhim de iki rekat namaz kıldı. Bu namazdan sonra tekrar Hacerü l-esved i istilâm etti. Sonra da hemen yanıbaşında bulunan Hz. Ömer e şu tavsiyelerde bulundu:

- Ey Ömer! Sen güçlü-kuvvetli bir adamsın. Hacerü l-esved e ulaşmak için kimseye omuz vurma! Zayıf ve güçsüz olanları rahatsız etme! Böyle yaparak kendini de yorma! Eğer kimse yoksa, kimseyi rahatsız etmiyeceksen onu öp; öpemiyeceksen istilâm et! Bu sırada da tekbîr getir ve kelime-i tevhîdi söyle! (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 28) Aziz okuyucularım! Bizim hiçbirimiz Hz. Ömerden daha güçlü ve kuvvetli değiliz. İllâ da Hacerü l-esved i öpeceğim diye zorlamayalım, insanları rahatsız etmeyelim. * * * Yüce Allah ın, Hacılarla Meleklere Karşı Övünmesi Hz. Peygamber efendimiz Arafat ta şöyle buyurdu: - Yüce Allah, Arefe günü, akşama doğru meleklere şöyle dedi: Ey melekler! Şu kullarıma bir bakınız! Toz-toprak içinde, uzak yollardan bana geldiler. Onlar, benim rahmetimi umuyor ve azâbımdan korkuyorlar. Halbuki bunlar, beni görmüş değillerdir. Acaba görmüş olsalar, ne yaparlardı? (Abdürrezzak, Musannef, V, 16) Ey hacı efendiler! Kendinizi tanıyın lütfen! Bakınız! Allah, size ne kadar değer veriyor. * * * Arafat Vakfesinde Devesinden Düşüp Ölen Bir Müslüman Hz. Peygamber efendimiz ve berâberindekiler, Arafat ta vakfe yaparken, bir adam birden bire devesinden düştü ve boynu kırıldı; hemen orada vefat etti. Durumdan Hz. Peygamber i haberdâr ettiler. Efendimiz de şöyle buyurdu: - Onu yıkayınız ve kefenleyiniz. Kefene, koku ve benzeri şeyler sürmeyiniz. Başını ve yüzünü de örtmeyiniz. Çünkü, Yüce Allah onu kı- yâmet gününde telbiye eder bir halde diriltecektir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 215) Değerli hacılar! Bu kutsal ibâdeti yaptıkları sırada bu güzel mekânlarda ölenler için üzülmeyiniz ve ağlamayınız. Onların, Yüce Allah ın seçkin kulları olduklarını unutmayınız. * * * İnsanı Cennete Götürecek Ameller Hz. Peygamber in ashâbından Abdullah el- Yeşkürî (r.a.), Hz. Peygamber i ilk defa görüşünü şöyle anlatır: - Rasûlullah (s.a.v.) i hac günlerinde Mekke de çok aradım; onu bir türlü bulamadım. Nerede olduğunu soruşturdum. Arafat a gitti. dediler. Ben de Arafat a kadar gittim. Kalabalıktan yol bulup onu bir türlü göremiyordum. Geçeceği yolu öğrendim ve orada beklemeye koyuldum. Biraz sonra geldi; ben onu önceden anlatılan özellikleri ile tanıdım. Önünde biri yürüyordu; bana: Rasûlullah (s.a.v) in yolundan çekil! dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: - Bırak adamı! Bakalım ne diyecek, ne ihtiyacı var? dedi. Hz. Peygamber in bu sözünden sonra, sıkışa sıkışa onun yanına kadar sokuldum. Binmiş olduğu devenin yularını tuttum ve kendisine: - Ey Allah ın Elçisi! Beni cennete yaklaştıracak, cehennemden uzaklaştıracak amel nedir? Bunu bana bildirir misin? dedim. Hz. Peygamber, benim bu sorum üzerine biraz gök yüzüne bakındıktan sonra başını önüne eğdi; sonra da bana döndü ve şöyle buyurdu: - Beni iyi dinle ve söyleyeceklerimi aklında iyi tut! Allah a ortak koşmadan ibâdet et. Farz olan beş vakit namazını kıl. Farz olan zekâtını ver. Haccını yap ve ramazan orucunu tut. İnsanların sana yapmasını istemediğin şeyleri sen de onlara yapma. Hadi artık yolumdan çekil (de gidelim). (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 383-384) 7

Değerli okuyucular! Hz. Peygamber efendimiz, kendisine hac esnasında soru soran müslümana Beni iyi dinle! diyor ve ona çok güzel nasîhatlarda bulunuyor. Siz, kendinizi bu müslümanın yerine koyun. Sanki, Hz. Peygamber e bu soruyu siz sormuş ve bu cevabı siz almış gibi kabul edin kendinizi. Hayatınız boyunca bu güzel nasîhatlara uyun ve yaşadığınız hayatı güzelleştirin. Zaten dikkat ederseniz, Hz. Peygamber efendimiz, soruyu soran bu müslümana İslâm ın şartlarını sayıyor ve bunları yapmasını istiyor. Bunlar olmadan müslümanlığın olamamıyacağını ve bunlar olmadan cennete girilemiyeceğini bilmemiz gerekiyor. Burada, Yüce Allah ın haklarının yanında kulların haklarının da zikredildiğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani, Yüce Allah ı tanıyan ve ona gönülden ibâdet eden bir müslüman, hayatı boyunca insanları incitmeyecek ve onları üzecek şeylerden uzak duracak. 8 * * * Hz Peygamber, Mekke de Hasta Yatan Bir Arkadaşını Ziyâret Ediyor Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebû İshak Sa d İbni Ebî Vakkâs (r.a.) şunları anlatır: - Vedâ haccı esnasında Mekke de yakalandığım bir hastalık dolayısıyla Resûlullah (sav) ziyâretime geldi. Ona: - Ya Rasûlallah! Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben, zengin bir adamım. Bir kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı? diye sordum. Hz Peygamber: - Hayır, dedi. - Yarısını dağıtayım mı? dedim. Yine: - Hayır, dedi.

- Ya üçte birine ne buyurursun ya Rasûlallah? diye sordum. - Üçte birini dağıt! Hatta o bile çok. Mirasçılarını zengin bırakman, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan daha hayırlıdır. Allah rızâsını düşünerek yaptığın harcamalara, hatta yemek yerken eşinin ağzına koyduğun lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfâtını alacaksın. buyurdu. Sa d übnü Ebî Vakkâs sözüne devamla dedi ki: - Ya Rasûlallah! Arkadaşlarım gidip de ben kalacak mıyım? (burada ölecek miyim?) diye sordum. - Hayır, sen burada kalmayacaksın. Allah rızası için güzel işler yaparak yükseleceksin. Allah tan öyle umuyorum ki daha nice yıllar yaşayarak kimi insanlar (mü minler) senden fayda, kimileri de (kâfirler) zarar görecektir. (Buhârî, Cenâiz 36; Müslim, Vasiyyet 5) Değerli okuyucular! Burada, Hz. Peygamber efendimizin, arkadaşlarına ve özellikle de Medîne den birlikte geldiği arkadaşlarına ne kadar değer verdiğini görmekteyiz. Onların hasta olanları ile igileniyor, onlara yakın alaka gösteriyor ve kendilerine umut veriyor. Dediği gibi de oluyor. Hz. Sa d (r.a.), bu hastalıktan iyileşiyor, Medîne ye dönüyor. Çok güzel işler yaparak mânen yükseliyor. Bir hayli mü min ve müslüman kendisinden yararlanıyor. Kâfirler de ondan zarar görüyorlar. Hz. Peygamber efendimizin bu hadîs-i şerîf ile haber verdiği mûcizeler kısa zamanda gerçekleşti. Bilindiği gibi nice yerlerin fethi, Hz. Sa d ın başkomutanlık yaptığı orduların eliyle oldu. O, hem İran fâtihi hem Kâdisiye savaşının başkomutanı hem de Kûfe şehrinin kurucusuydu. Daha sonra da Kûfe şehrinde vâlilik yaptı. Vedâ haccı esnasında bir kızı olan Hz. Sa d ın, sonradan yaptığı evliliklerden birçok çocuğu daha oldu. Hicretten ellibeş sene sonra Medîne de vefat etti. O, Mekke de hastalandığında ölümden korkmuyor, yeni kurulmuş olan İslâm devletine daha fazla hizmet edemiyeceğinden endişe ediyordu. Yaşayıp cihâd etmenin, Mekke de vefat etmekten daha hayırlı olduğunu çok iyi biliyordu. Ey Ömer! Sen güçlü-kuvvetli bir adamsın. Hacerü l-esved e ulaşmak için kimseye omuz vurma! Zayıf ve güçsüz olanları rahatsız etme! Böyle yaparak kendini de yorma! Eğer kimse yoksa, kimseyi rahatsız etmiyeceksen onu öp; öpemiyeceksen istilâm et! Bu sırada da tekbîr getir ve kelime-i tevhîdi söyle! İslâm dünyasının değişik yerlerinden hacca giden müslümanlar da bu şuur ve bu aşk ile ülkelerine döner ve gittikleri yerlerde cihâd bayrağını dalgalandırırlarsa daha iyi olur, diye düşünüyorum. * * * Kulağınıza, Gözünüze Ve Dilinize Sahip Olunuz! Hz. Peygamber, Vedâ haccında Arefe günü güneş battıktan sonra Arafat tan ayrıldı ve hemen Müzdelife ye hareket etti. Akşam ve yatsı namazlarını Müzdelife de cemederek kıldı. Geceyi Müzdelife de geçirdi. Sabah namazından sonra ve güneş doğmadan önce Müzdelife den Mina ya hareket etti. Hz. Peygamber, devesine binmiş, terkisine de amcası Abbas ın büyük oğlu Fadl ı almıştı. Fadl, beyaz yüzlü, güzel saçlı, yakışıklı bir delikanlıydı. Bu sırada Hz. Peygamber in yanından bir takım kadınlar koşarak geçtiler. Fadl, onlara bakmaya başlayınca Hz. Peygamber, Fadl ın yüzünü eliyle kapattı. Hz. Peygamber, devesiyle Mina ya doğru devam ederken, genç ve güzel bir kadın kendisine yaklaşıp şöyle bir soru sordu: - Ey Allah ın Elçisi! Babam, bindiği hayvanın üzerinde duramıyacak derecede yaşlıdır. Kendisi, Allah ın farz kıldığı hac ibâdetini yerine getirecek diğer şatlara da sahiptir. Ben, onun adına hac yapabilir miyim? Yaparsam, câiz olur mu? Benim, 9

onun adına yaptığım hacdan dolayı o, hac ibâdetini yerine getirmiş olur mu? Hz. Peygamber, bu kadının sorusuna şöyle cevap verdi: - Evet, olur. Babanın yerine hac yap! Hz. Peygamber, kadının sorduğu sorulara cevap verirken bu arada Fadl da, kadının güzelliğine vurulmuş ve yüzüne bakakalmıştı. Fadl ın, kadına baktığını gören Hz. Peygamber, onun çenesinden tutarak başını diğer tarafa çevirmiş ve şöyle demişti: - Bak yeğenim! Bu gün, kişinin kulağına, gözüne ve diline sahip olacağı bir gündür. Kendine dikkat et! Hz. Peygamber in, bu delikanlının yüzünü başka tarafa çevirdiğini gören amcası Abbas, ona şöyle bir soru sordu: - Yâ Rasûlallah! Amcanın oğlunun yüzünü neden başka tarafa çevirdin? Hz. Peygamber, bu soruya şöyle cevap verdi: - Amca! Birbirlerine bakan bir delikanlı ve genç bir kadın gördüm; bunların arasına şeytanın girebileceğinden endişe ettim. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 157) Değerli okuyucular! Burada her şey açık, seçik ve net olarak anlaşılıyor. Öyle zannediyorum ki, benim, ayrıca bir açıklama yapmama ihtiyaç kalmıyor. Sadece şu kadarını söylemek istiyorum: Lütfen, bütün âzâlarınıza, özellikle gözünüze ve gönlünüze sahip olun! 10 * * * Peygamberimizin Kesilen Saçlarının Müslümanlar Arasında Bölüştürülmesi: Arap yarımadasının değişik yerlerinden gelen Müslümanlar, Peygamberimizin kesilen saçlarından almak için hazırlanmışlar ve sıraya girmişlerdi. Berber, Hz. Peygamber in saçlarını keserken Peygamberimiz de, eli ile sağ tarafına işâret ederek: Şurayı al! buyurdu. Berber de, Peygamberimizin başının sağ tarafının saçlarını kesti. Peygamberimiz, Ebû Talha el-ensârî yi çağırdı. Kesilen saçlarını ona verdi. Sonra berbere sol Üçte birini dağıt! Hatta o bile çok. Mirasçılarını zengin bırakman, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan daha hayırlıdır. Allah rızâsını düşünerek yaptığın harcamalara, hatta yemek yerken eşinin ağzına koyduğun lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfâtını alacaksın. tarafını uzattı ve Tıraş et! diye buyurdu. Berber orayı da tıraş edince, Peygamberimiz, Ebû Talha ya sol tarafının kesilen saçlarını da verip: Burada bulunanlar arasında bölüştür! diye emir verdi Sahâbîler, Peygamberimizin kesilen saçlarını yere düşürmemek ve onun mübârek saç tellerinden birine sâhip olmak için, çevresini sarmışlar, saçının bir tek telini bile ellerinin içinden başka yere düşürmemişlerdi. (Bakınız: Vâkıdî, el-meğâzî, III, 1108; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 111; İbn Sa d, et-tabakât, II, 181) Değerli okuyucular! Hz. Peygamber in çevresindeki sahâbe topluluğu, onun bir saç telini bile yere düşürmeyecek derecede ona bağlı ve saygılıydılar. Şimdi biz, bu saç tellerini ve sakal-ı şeriflerini (lihye-i şerif) ayakta ziyâret ediyor ve hürmet gösteriyoruz ama, hayatımızı onun sünnetine göre tanzim etmiyoruz. Halbuki, asıl yapılması gereken yaşantımızı onun yaşantısına uydurmaktır. Böyle yaparsak lihye-i şerîfe saygı göstermemizin de faydasını görürüz. * * * Hz. Peygamber in Başının Ön Tarafındaki Saçlarını Hâlid b. Velid Alıyor Biliyorsunuz, Hâlid b. Velid, Uhud savaşında (3/625) müşriklerin safında bulunuyordu. Üstelik, müslümanlar savaşı kazanmışken kaybetmelerine o, sebep olmuştu. Uhud savaşından dört sene sonra, hiç kimsenin baskısı ve yönlendirmesi ol-

madan kendi isteği ile Mekke den Medîne ye giderek müslüman oldu. Üç büyük İslâm komutanının sıra ile şehid düştüğü Tebük savaşında (9/630), İslâm ordusunu Bizans ordusunun elinden kurtarıp sağ sâlim Medîne ye getirdi. Müslüman olduktan sonra, her sahâbî gibi o da, Hz. Peygamber e karşı çok saygılı ve çok bağlıydı. Şu saygı ve hürmete bir bakın lütfen: Safâ ile Merve tepeleri arasındaki sa y ibâdetinden sonra, Peygamberimizin başının saçı tıraş edildiği zaman, Hâlid b. Velid: - Ya Rasûlallah! Mübârek başınızın ön tarafındaki saçları bana veriniz! Hiç kimseyi bu hususta bana tercih etmeyiniz. Anam, babam sana feda olsun! diyerek yalvardı. Saçlar, kendisine verilince, Hâlid b. Velid, onu, gözlerine sürdü ve Kalensüvesinin (külahının) ön tarafına yerleştirdi. Bu sâyede onun, karşılaşıp da yenilgiye uğratmadığı bir topluluk yoktu. Nitekim, Hâlid b. Velid: - Ben, Hz. Peygamber in mübârek saçları bende olduğu halde, hangi tarafa yöneldimse, orası fetholundu! demiştir. (İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, II, 111) Değerli okuyucular! Çevrenizdeki İslâm düşmanları sizi umutsuzluğa düşürmesin. Onların herbiri, yakın bir gelecekte birer Hâlid b. Velid olabilirler. Size düşen, karşılaştığınız her insana güzel bir lisan ve güzel bir yol ile İslâm ı anlatmaktır. Hidâyet, Allah tandır. Size, bize ve hepimize bu konuda bir güç, bir aşk ve bir şevk vermesi için, Yüce Rabbimize içten ve gönülden gece-gündüz duâ ediniz. Rabbim, bütün duâlarınızı kabul buyursun (Âmin!) 11

DOSYA Otuzdokuz Mehmet TALU KURBAN, BİR İBADETTİR Soru: Kurban ne demektir? Bir ibadet midir? Kur an-ı Kerim de yer almakta mıdır? Kurban; bir katliam, bir vahşet midir? Hükümlerini izah eder misiniz? Cevap: Bismillahirrahmanirrahim. Son zamanlarda bir tv. kanalında canlı olarak yayınlanan bir programda, Kurban ibadetinin katliam olduğu şeklinde bazı itham ve itirazlarda bulunulmuştur. Yine bazı kişilerin görüşlerine atıfta bulunularak, Kur an-ı Kerim de kurban ibadetinin yer almadığı gibi iddialar söz konusu edilmiştir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, kurban kesmek bir ibadettir. Hem de Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dini hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Kurban ibadeti, Kur an-ı Kerim de ve hadis-i şeriflerde yer almaktadır. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bizzat kurban kesmiş, O na uyarak Müslümanlar da kurban kesmişler ve kesmektedirler. Kurban, bir Müslüman ın bütün varlığını gerektiğinde AL- LAH Teâlâ nın yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir. Kurban ibadetini yok saymak, gerçeği görmemektir. Kurban ibadetine katliam demek ise en hafifi ile Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize, dine ve Müslümanlara saygısızlıktır. Dini konuların ehil kimselerce tartışılması, toplumun aydınlanması bakımından önemli ve gereklidir. Ancak bu tartışmalar yapılırken toplumun dini duygularının rencide edilmemesine de gerekli özenin gösterilmesi gerekir. Ülkemizde, insanların dini hassasiyetlerini dikkate almadan rencide edici bir üslup içerisinde yapılan özensiz münakaşalar üzüntü vericidir. Kurban kesiminin vahşet ve katliam, Kurban Bayramının da kavurma bayramı olarak nitelendirilmesi, kurbanı ibadet kabul eden milyonlarca insanımızı derinden rencide etmektedir. Bu itibarla Müslüman kardeşlerimizin, muteber dini kitaplarımızda yazılı olan fetvalara uymalarını tavsiye ediyorum. Dininizi öğrenmek, ALLAH Teâlâ nın rızasını kazanmak istiyorsanız, muteber bir ilmihal kitabı, bilhassa merhum Ömer Nasuhi Bilmen hocaefendinin "Büyük İslâm İlmihali" adlı eserini alınız. Büyük İslâm İlmihali her Müslümanın evinde ve işyerinde mutlaka bulunması ve okunması gerekli bir ilmihal kitabıdır. Bu ilmihali alırken mutlaka ama mutlaka Sadeleştiren Mehmet TALÛ başkanlığında ilmi bir heyet baskısını alın. İtikada, taharete, namaza, oruca, zekata, hacca, İslâm ahlakına, iyi ve güzel huylara, kötü ve helak edici ahlaka ait bilgileri o güvenilir kitaptan öğrenip, elden geldiği kadar hayatınıza uygulayınız. 12

Muhterem okuyucu! Kurban: Muayyen bir vakitte, muayyen bir hayvanı ibadet maksadıyla usûlüne uygun olarak kesmek demektir. Muayyen vakit ten maksat: Kurban bayramı günleri, muayyen hayvan dan da maksat: Koyun, keçi, sığır ve deve gibi şer'an kurban edilmesi caiz olan hayvanlardır. Kurban Bayramında kesilen kurbana udhiye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir. Sözlükte yaklaşmak, ALLAH Teâlâ'ya yakınlaşmaya vesile olan şey anlamına gelen kurban, ALLAH Teâlâ'ya yaklaşmayı, ALLAH Teâlâ nın yolunda malların feda edilebileceğini, AL- LAH Teâlâ'ya teslimiyeti ve şükrü ifade eder. Kurban, daha önceki bütün ilâhi dinlerde mevcut bir ibadettir. Kur an-ı kerim, kurban ibadetinin Hz.Adem (A.S.)ın çocuklarıyla birlikte başladığını haber verir. Şöyle ki: Onlara Adem'in iki oğlu, Habil ve Kabil in haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti." 1 Ayet-i Kerimede kabul edildiği belirtilen kurban Habil e aitti ve bir koçtu. Kabul edilmeyen de Kabil e aitti ve ekindi. Kurban, bugünkü şekli ile Hz.İbrahim (A.S.)a dayanır. Cenâb-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir Peygamber olan Hz. İbrahim (A.S.), bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu ALLAH Teâlâ'ya kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama O, adağını nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Tefsirlerde ifade edildiğine göre Hz.İbrahim (A.S.), bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi, onlar tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. Hz.İbrahim (A.S.) da rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy olmuştur. Artık Hz. İbrahim (A.S.)ın, bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu. Elbette bu, çok zordu, ama ALLAH Teâlâ dan aldığı vahye uymaması daha zordu. Hz. İbrahim (A.S.), büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden ALLAH Teâlâ'ya teslim oldu ve konuyu oğlu Hz.İsmail (A.S.)a açmış, oğlu büyük teslimiyet göstermişti. Bunun üzerine adağını yerine getirmek için O nu kesmeye teşebbüs etmiş, ancak ALLAH Teâlâ, O nun bu bağlılığına karşılık Hz.İsmail (A.S.)ın yerine bir koyunun kurban edileceğini Cebrail (A.S.) vasıtasıyla kendisine bildirmiştir. Konu ile ilgili olarak Kur anı Kerim'de şöyle buyrulmuştur: "Hz.İsmail (A.S.), babası Hz.İbrahim (A.S.) ile beraber yürüyüp gezecek çağa gelince, babası: - Oğulcağızım, yavrucuğum! Ben seni rüyada boğazladığımı görüyorum; bak artık, bir düşün, ne dersin? dedi. Hz.İsmail (A.S.) da: - Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! İnşALLAH beni sabredenlerden bulacaksın, dedi." Aman ALLAH ım! Muhterem okuyucu! Şu teslimiyete bakın! Kendimizi bir Hz.İbrahim (A.S.) yerine koyalım! Bir de Hz.İsmail (A.S.) yerine! Aynı teslimiyeti gösterebilir miydik? Ne dersiniz? Hz.İsmail (A.S.) gibi: Ey babacığım! Madem ki ALLAH Teâlâ nın emridir. İşte boynum, ALLAH Teâlâ nın emrine karşı kıldan incedir, emrolunduğunu yap, kesebilirsin, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın! diyebilir miydik? Yoksa olanca gücümüzle isyan mı ederdik? Şahsî, iş ve ev hayatımızdaki yaşantımız, hareket tarzımız nasıl davranabileceğimizi gösteriyor, değil mi? "Bu şekilde her ikisi de AL- LAH Teâlâ nın emrine teslim olup, babası oğlunu alnı üzerine yıkıp yatırınca, Biz O na: - Ey İbrahim! Gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin. Hiç şüphe yokki biz iyi hareket eden kimseleri böyle mükâfatlandırırız, diye nida ettik. Gerçekten bu, apaçık ve kesin bir imtihandır. Biz, oğlunun yerine O na büyük bir kurbanlık fidye verdik." 2 Görülüyor ki, Kur an-ı Kerim de Hz. İbrahim(A.S.)ın gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim! Gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin." buyurmuştur. Hz.İbrahim (A.S.), ALLAH Teâlâ nın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca, Cenâb-ı Hakk, Hz.İsmail (A.S.)ın yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Hz.İsmail (A.S.)ın yerine bir koyunun kurban edilmesinin emredilmiş olması, Cenab-ı Hakk'ın insanlığa büyük bir lütfüdür. ALLAH, İnsanları Hz. İbrahim (A.S.) gibi Ulu'l-azm bir Peygamber aracılığıyla insan kurban etmekten kurtarmış olmasaydı, muhtemelen insanlar, "İnsan kurban etme" gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilir ve onları o kor kunç gelenekten kimse kurtaramazdı. Hz. İbrahim (A.S.), oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban, Hz. İbrahim (A.S.)dan sünnet olarak bu şekilde bize intikal etmiştir. Hz. İbrahim (A.S.)ın, oğlu Hz.İsmail (A.S.)ı kurban etmek istemesinin bir benzerinin de Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin dedesi Abdulmuttalib tarafından yaşandığı haber verilmektedir. Zemzem kuyusunun kazılması sırasında Kureyş le karşılaştığı zorluklardan dolayı Abddulmuttalib, eğer on tane oğlu olursa onlardan bir tanesini Kâbe'nin yanında ALLAH için kurban etmeyi adamıştı. Çekilen kur'a da, Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin babası Abdullah'a çıkmıştı. Abdulmut- 13

talib adağını yerine getirmeye karar verdi. Kureyşliler böyle bir adetin yerleşmesinden korkarak, kendisine engel olmuşlardı. Daha sonra Abdullah'ın yerine 100 tane deve kurban edilmiştir. Bu olayla Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, insanlığa kurtarıcı olarak gelişinin bir işareti olarak, insan hayatının maddi ölçüsü tam 10 misli yükselmiş bulunuyordu. KURBANIN DİNİ KAYNAĞI Yüce dinimizin fakir komşuyla zengin komşu arasındaki dengeyi sağlayan ve sosyal adaletin gerçekleşmesine dayanak olan vecibelerden biri olan Kurban, hicretin ikinci yılında Müslümanlara meşru kılınmıştır. Kurban, mali ibadetlerden birisidir. Bu, Cenab-ı Hakk ın ihsan buyurduğu varlığa karşı bir şükran borcudur. Meşruiyeti yani dinî dayanağı: Kur anı Kerim, Hadis-i Şerif ve İcma-i Ümmet ile sabittir. Kurban ın meşru kılınmış bir ibadet olduğuna dair Kur an-ı Kerim de deliller bulunmaktadır. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: Rabbin için namaz kıl ve nahr yap, kurban kes! 3 Tercih edilen bir tefsire göre; ayet-i kerimede geçen namazdan maksat: Bayram namazı, nahrdan da maksat: Kurban kesmektir.yukarıda zikrettiğimiz Saffat Sûresi:107.Ayet-i kerimesinde; Hz.İbrahim (A.S.)ın oğlu Hz.İsmail (A.S.)ın yerine bir koçun, AL- LAH tarafından kendilerine fidye, kurban olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca diğer bazı ayet-i kerimelerde de kurban ibadeti ile ilgili hususlar mevcuttur. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: Onlardan yiyin ve eli dar olana ve yoksula yedirin! 4 Biz, her ümmete, Kurban kesmeye uygun hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine ALLAH Teâlâ'nın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlâh'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. Ey Muhammed! O ihlaslı ve mütevazi insanları müjdele! 5 Biz büyük baş hayvanları da sizin için ALLAH Teâlâ nın dininin işaretlerinden, kurban kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine ALLAH Teâlâ nın ismini anınız ve kurban ediniz. Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık canı çıktığında onlardan hem kendiniz yiyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik." 6 Onların ne etleri ne de kanları ALLAH Teâlâ'ya ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır." 7 Bu ayet-i kerimelerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temini için kesilen hayvanlar olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır. Et ve kanların ALLAH Teâlâ'ya ulaşamayacağının, asıl olanın ihlas ve takva olduğunun bizzat ayet-i kerimenin metninde yer alması bunu açıkça ortaya koymaktadır. Görülüyor ki: Kurban ibadetinin dini delillerinin Kur an-ı Kerim de bulunmadığını iddia etmek ve ALLAH Teâlâ nın bu çeşit bir emrinin olmadığını ileri sürmek tamamen yanlıştır. Kurban ibadeti hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de, kurbanı bir ibadet olarak kabul etmiş ve bizzat kendisi de on yıla yakın bir süre hep kurban, udhiyye kesmiştir, hiç terk etmemiştir. Ebu Bekre (R.A.) den rivayete göre: Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz hutbe okudu ve minberden indikten sonra iki koç getirterek kesti. 8 Enes b. Malik (R.A.) diyor ki: Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, iki alaca semiz koç kurban kesti. Ayağını yanlarına basarak: Bismillah deyip, tekbir aldığını gördüm. Sonra onları kendi elleriyle kesti. 9 Cabir b. Abdullah (R.A.) şöyle demiştir: Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ile beraber açık hava namazgahında kurban bayramı namazında bulundum. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz hutbesini bitirince minberinden indi ve bir koç getirdi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, o koçu kendi eliyle kesti ve keserken: "Bismillah! Vellahü ekber! Bu koç, benim ve ümmetimden kurban kesemeyenler içindir!" buyurdu. 10 Celebe b. Sühaym (R.A.) den rivayete göre, adamın biri, Abdullah b. Ömer (R.A.) e: - Kurban hakkında vacib, farz mıdır? diye sordu. Abdullah b. Ömer (R.A.): - Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ve Müslümanlar kurban kestiler! dedi. Adam, aynı suali, Abdullah b. Ömer (R.A.) ya tekrar edince, Abdullah b. Ömer (R.A.) şöyle dedi: - Ne dediğimi anlamıyor musun? Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ve Müslümanlar kurban kestiler diyorum! 11 Cabir b. Abdullah (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: Veda haccında Cemre-i Akabe, büyük şeytanı taşladıktan sonra, kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra bıçağı Hz.Ali (R.A.)ya verdi. Geri kalanını da O boğazladı. 12 14

Cabir b. Abdullah (R.A.) den rivayete göre: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Veda haccında kurban edilmek üzere 100 deve getirtmişti. 63 yaşında olduğu için her bir senesi için birer deve kurban olmak üzere bizzat kendisi kesmiş, geri kalanları da Hz. Ali (R.A.)ya kestirmiştir. Sonra her bir deveden bir parça alındı. Beraberce pişirildi. Sonra etinden yediler ve çorbasından içtiler. 13 Hz. Aişe (R.Anha) validemizden rivayete göre, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Kurban bayramında, AL- LAH katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu şöyle ifade buyurmuştur: "Adem oğlu, Kurban Bayramı günü ALLAH Teâlâ katında kurban kesmekten daha sevimli hiçbir amel yapmamıştır. Gerçekten o kurbanlık hayvan, kıyamet günü boynuzuyla, tırnaklarıyla ve kıllarıyla birlikte gelir. Kurbandan akan kan daha yere düşmeden ALLAH Teâlâ yanındaki yerini alır. O halde, kurbanın sevabı böyle olunca, kurban kesmekle kendinizi hoş ve müsterih tutun." 14 Bu hadis-i şerif, kurban bayramı gününde yapılabilecek en kıymetli, en makbul ibadetin kurban kesmek olduğunu belirtmektedir. Ayrıca hadis-i şerifte, kurbanın boynuz, kıl, tırnak v.b. işe yaramaz gibi gözüken kısımlarının bile kıyamet günü ortaya çıkacağının zikredilmesi, kurbandan hâsıl olacak olan sevabın büyüklüğünü belirtmektedir. Kesilen kurban eksiksiz olarak kıyamet günü geleceğine, yani her bir parçasından sevap hasıl olacağına göre, onun, imkân nisbetinde eksiksiz ve mükemmel olması ve gönül hoşluğu ile, sevinerek kesilmesi gerekir. Kesilen kurbanın kanının daha yere düşmeden ALLAH Teâlâ katında bir mevkiye ulaşması, ALLAH Teâlâ nın kurban ibadetinden razı olacağını, kurbanın, ALLAH Teâlâ katında makbul bir ibâdet olduğunu ifade eder. Öyle ise kulun; böylesine kıymetli bir ibadeti istemeyerek, cimrice düşüncelerle değil, gönül hoşluğu ile, sevinçle yapması kurban emrini yerine getirmek hususunda iştiyak ve heyecan duyması, bayram yapması gerekir. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz işte bu noktaya irşad buyurmaktadır. Zeyd b. Erkam (R.A.) şöyle demiştir. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin ashâbı: -Yâ Resûlallah! Şu udhiyyeler, yâni bayramda kesilen kurbanlar nedir? dediler. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz: "Babanız İbrahim'in sünnetidir" diye cevab verdi. Sahâbîler: - Peki, kurbanlarda bizim için ne sevab var? Yâ ResûlELLAH! dediler. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz: "Her kıla karşılık bir hasene var" buyurdu. Sahâbîler: -Ya yün, yâni kesilen kurban koyun, kuzu olunca sevab nasıl? dediler. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz: "Yünden beher taneye karşılık bir hasene vardır" buyurdu. 15 Mihnef b. Süleym (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: Ey insanlar! Her sene ev halkına kurban kesmek gereklidir. Buyurdu. 16 Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Varlıklı, mali durumu kurban kesmeye müsait olup da Kurban Bayramında kurban kesmeyen kimse bizim namaz kıldığımız yere sakın yaklaşmasın!" 17 buyurmuşlardır. Evet kurban kesme imkanı olduğu halde şu veya bu bahanelerle bu görevini yerine getirmeyenler için bu hadis-i şerif tehdit olarak kafidir. Bu, ağır bir uyarıdır. Çünkü Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, ALLAH Teâlâ nın verdiği mal bolluğu içinde iken, ALLAH Teâlâ nın yolunda, O'nun rızası için bir kurban kesmemek cimriliğini gösteren kimsenin, İslâm topluluğu içinde yerinin olmadığını beyan etmişlerdir. Kurban kesmenin meşruiyeti üzerinde bütün müctehid imamlar icma, fikir birliği etmişlerdir. Binaenaleyh Kurban kesmek: Hanefî mezhebince vacib kabul edilmiştir. 18 Kurban Bayramı günlerinde kurban kesmenin vacip olduğunu kabul edenler, sadece Hanefiler değildir. İmam Evzai, Leys b. Sa d ve İmam Malik de kurbanın vacip olduğu görüşündedir. Çünkü böyle büyük bir uyarı, ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani kurban vacip olmasaydı onu terk eden için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz böyle buyurmazdı. Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanının hükmü sünnettir. Yukarıda sıralanan ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere; kurban, hiçbir şekilde vazgeçilmemesi gereken sosyal yönü ağırlıklı bir ibadettir. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Ashab-ı Selef-i Sâlihîn, 15 asır boyunca her asırda yaşamış olan evliyaullah, fukaha, süleha, kâmil mürşidler Kurban Bayramında kurban kesmişlerdir. Bu konuda büyük bir icma ve tevatür vardır. Milletimizin de, diğer İslâm toplumlarına göre kurban ibadetine çok daha önem verdiği ve bunu bir sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya dönüştür düğü memnuniyetle müşahede edilmektedir. Bu güzel ibadeti, sonsuza kadar da bu şekilde devam ettireceğine olan inancımız tamdır. Kurban ibadetine yapılan itirazların dinî, aklî, hikemî hiçbir kıymeti yoktur. Bazı kimselerin dinî konularda, Şeriat ve fıkıh hükümlerine aykırı olarak 15

beyan ettikleri görüşler, yaptıkları bâtıl itikadlar Müslümanları bağlamaz. Çünkü bu kimseler icazetli din âlimi değildir. Onlar Müslüman oryantalistlerdir. Ehl-i Sünnet itikadına sahip olan Şeriat ve fıkıh sınırlarını zorlamayan şahısları tenzih ederiz. Lakin zındıklık yapan, "İlmihal Müslümanlığı yanlıştır. Peygamber ölmüş ve işi bitmiştir, sünnet din kaynağı değildir..." gibi hezeyanlar sarfeden kimselere kesinlikle kulak verilmemelidir. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sünneti İslâm dininin ana kaynaklarındandır. Kur an-ı Kerim de tafsilatlı olarak beyan buyurulmamış din hükümleri sünnet ile, mütevatir ve sahih hadîslerle anlaşılır. Mesela Kur an-ı Kerim de sabah namazının sünneti hakkında bilgi yoktur, biz Müslümanlar bunu sünnetten öğrenir ve uygularız. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sünneti, hadisleri de bir nevi vahiyle gelmiştir. Usûl-i fıkıh kitaplarında bu konuda aydınlatıcı bilgi bulunmaktadır. Ehliyet, selahiyet ve icazetleri olmadığı halde bâtıl fetvalar verenler, yanlış ictihadlar yapanlar boşuna uğraşmaktadır. Onlar kaybedilmiş dâvaların fuzulî avukatlığını yapıyor. Halkın, bilhassa çağdaşlaşmış ve yabancılaşmış kesimin dinî kültürü, ilmihal bilgisi yok. Kafa karıştırmak kolay. Kolay da, vebali ağır. Yarın Mahkeme-i Rûz-i Ceza'da, Rabbü'lalemîn'in huzurunda ne cevap verecekler? Kur an-ı Kerim'de yokmuş, vacip değil, sünnetmiş... Falan, filan... Vacib de olsa, sünnet de olsa Müslümanlar kurban ibadetini edaya devam edecektir. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz kurban kesmemiş,.. Doğru değildir bu iddia. O, kesmiştir. Ashab-ı Kiram hazeratı kesmiştir. Tabiîn kesmiştir, Selef-i Sâlihîn kesmiştir, Eimme-i müctehidin, müctehid imamlar kesmiştir, onbeş asır boyunca ulemâ-i âmilin, kâmil mürşidler, evliyaullah hep kesmişlerdir. Bu konuda öyle kuvvetli bir icma ve tevatür vardır ki, bütün reformcular karşı çıksa, hiçbir hükmü olmaz. Biz dinimizi hokkabaz kılıklı reformculardan öğrenecek değiliz. Şeriat, fıkıh, ilmihal kesilecek diyorsa, keseceğiz. Lamı-cimi, kafı-kefi yok Kurban ALLAH Teâlâ nın emridir, Resûlünün emridir, ulemanın ve evliyaullahın emridir. Kestiğimiz kurbanlar, bizim onları ALLAH için kesmemizden razıdırlar. Yarın Rûz-i Ceza'da bize şahitlik edeceklerdir. Kurban ibadetinin, kesilen kurbanların esrarı bulunmaktadır. Zaten her ibadetin esrarı vardır. Kurban keselim, kendimizi ve çoluk çocuğumuzu emniyete alalım. Bir kimsenin üzerinde zekât, hac, sadaka-i fıtır, yemin kefareti ve kurban borcu olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse, ki ancak malının üçte birini vasiyet edebilir; malının üçte biri, yeterse borçlarının tamamı ödenir. Ancak malının üçte biri, vasiyet ettiği borçlarını ödemeye yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü bu borçları içersinde en önemli olanı zekâttır. Bu borcu ödedikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra fitre borcu ödenir. Daha sonra da yemin keffâreti verilir ve en son malı kalırsa kurban borcu ödenir. KURBANIN VACİB OLMASININ ŞARTLARI Kurbanın vacib olmasının şartları. Kurban kesecek kimsenin: a- Müslüman olması, b- Akıllı ve bülüğa ermiş olması, c- Hür olması, d- Nisab miktarı mala sahip olması, e- Seferi olmayıp mukîm olması, gerekir. 19 Kurbanın vacip olması için, kesim süresinin sonu geçerlidir. Buna göre, kurban bayramının üçüncü günü, güneş batmadan önce zengin olan mükellef bir Müslümana kurban vacip olur. Bundan önceki sürede fakir olması hükmü değiştirmez. Bunun aksine bayramın üçüncü günü güneş batmadan biraz önce fakir düşen veya vefat eden Müslümandan da kurban yükümlülüğü kalkar. Seferi olanlar kurban kesmekten muaftır. Hz. Ebubekir (R.A.) ile Hz. Ömer (R.A.) seferi olduklarında kurban kesmemişler; Hz. Ali (R.A.) de: Seferi kimseye Cuma namazı ile kurban borç değildir, demiştir. Bundan dolayı seferiliği gerektirecek yoldan hacca gidenler seferde oldukları için, memleketlerinde kesmeleri gereken kurbanları kesmek vacip değildir. Ancak Mekke-i Mükerreme'de seferi olmayan hacılara, memleketlerinde kesmeleri gereken kurbanları da kesmek, tercih edilen görüşe göre vaciptir. Şu kadar var ki, isterlerse bu kurbanı memleketlerinde de birini vekil tayin etmek suretiyle de kestirebilirler. Seferi olan bir kimse kurban kesmekle mükellef olmamakla beraber, bu şahsın tek başına veya mukimlerle birlikte kurban kesmesine bir engel de yoktur. Seferi kimse için böyle bir muafiyet ibadetlerde külfeti kaldırmak ve kurbandan gözetilen hikmetlerin gerçekleşmesine öncelik vermek sebebiyledir. Çünkü seferilik halinde bulunan kimse gerek kurbanlık temin etme ve kurbanı kesme, gerekse kesilen kurbanın etini değerlendirme ve dağıtma açısından o bölge halkının, mukim kimselerin sahip olduğu bilgi ve imkâna sahip değildir. Ayrıca yolculuk hali zengin olan yolcunun bile elindeki parayı daha tedbirli harcamasını gerektirir. Böyle olunca kurban bayramı süresince iş ve görev gereği yolda olan veya bulunduğu yerde seferi konu- 16

munda olan kimselerin bu ruhsattan yararlanması mâkuldür. İsterlerse kurban kesmeyebilirler. Bu kimselere kurban mükellefiyeti yüklemek maddî yönden ziyade ibadetin ifası yönünden ağır bir külfet teşkil edebilir. Ancak fıkıh kitaplarımızda konu böyle ele alınmış olmakla birlikte, günümüzde yolculuk imkân ve şartları büyük ölçüde değişmiştir. Bayram tatilini fırsat bilerek yurt içi veya yurt dışı geziye çıkan, yazlığa giden, memleketine ana-ata ocağına giden kimsenin durumu farklıdır. Bu durumdaki kimselerin söz konusu muafiyetten yararlanma yerine ya önceden gerekli tedbirleri alarak vekâleten kurbanını kestirmesi ya da bulunduğu yerde kurban kesmesi daha isabetlidir. Çünkü kurbanın namaz, oruç gibi kişinin niyetiyle ve iç dünyasıyla alâkalı yönü bulunduğu gibi onlara ilâveten toplumda sosyal adaleti sağlayan ve üçüncü şahısların haklarını ilgilendiren yönü de mevcuttur. Bu sebeple de, seferinin yolculuk sebebiyle namazı kısaltma ya da oruç tutmama ruhsatından yararlanması daha ferdî bir karar iken kurbanda durum farklıdır. Böyle olunca, bu ibadetin sosyal amaçlarının göz önünde bulundurulması, savunulabilir bir gerekçe, sıkıntı veya mazeret bulunmadığı sürece kurban ibadetinin yerine getirilmesi gerekir. Eyyam-ı nahr, kurban kesme günlerinde yolculuğa çıkan kişi, vakit çıkmadan mukim olursa kurbanla mükelleftir. Eyyam-ı nahrin ilk günlerinde mukim olduğu halde kurban kesmeyen ve son gün sefere çıkan kişiden vücubiyet düşer. Kurban kesmede nisap sadakai fıtırla mükellef olmaktır. Bu durumdaki Müslümana kurban kesmek vaciptir. Bu da: Temel ihtiyaçlarının dışında üreyici, nâmî olsun veya olmasın nisap miktarı mala sahip olmaktır. Bu da fitre nisabı ile aynı olup üzerinden bir yıl geçmesi şartı da aranmaz. Yani daha önce fakir iken, kurban kesme günlerinde 200 dirhem gümüş veya 20 miskal, 80 gram altın veya bunların karşılığı olan para veya ticaret malına sahip bulunan kimseye kurban vacip olur. Temel ihtiyaçlara ev, normal ev eşyası, binit, meslek aletleri ve benzerleri ile bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık geçim masrafları da girer. Nisabı eksilten borç, eyyam-ı nahirde kurbanlığın kaybolması kurbanın vücubiyetini düşürmez. Kişi vaktin başlangıcında fakir sonunda zenginleşirse kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmekle mükellef olan aldığı kurbanlığı kaybeder ve mal varlığı nisabın altına düşerse eyyam-ı nahir de fakir olduğundan yeni bir kurban almaya gerek yoktur. Zengin olduğu halde yerine yenisini alıp keser ve diğerini de bulursa bunu kesmesi gerekmez. 20 Nisapla ilgili bu bilgilerden sonra önemli bir hususa temas etmek istiyorum. İslâm dininde; aile mülkiyeti değil, fert mülkiyeti esastır. Ailede ''malbirliği'' değil, ''mal ayrılığı'' prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı, kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde hanımı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa, sadece onlar kurban kes-mekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa, her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa, hiçbiri kurban kesmekle yükümlü olmaz. Bu itibarla aile içinde kurbanı, zengin olanlar keser. Evin büyüyü keser, diye bir şey yoktur. Bir aile içerisinde bulunanlar: Baba, anne, oğul, kız, gelin evet bunların her birerleri dinen zengin ise hepsinin birer kurban kesmesi gerekir. Dinen zengin sayılan kimse yoksa, hiç birinin kesmesi gerekmez. Bazen de yanlış ve dini olmayan bir adet gereğince, icabında esas kurban kesmesi gerekli olan koca, veya tersi yani hanımı bir sene biri, diğer sene de öbürü, veya kurban kesmeye imkanı olmayan fakir anne-baba, zengin oğlu veya kızı yanında bulunurken, hürmeten anne veya baba adına kurban kesilmektedir. Bu, çok yanlış bir uygulamadır. Çünkü esas kurban kesmesi gerekli olan kimse kesmemekte ve borç altında kalmakta, diğeri ise nafile kurban kesmektedir. Bu bakımdan esas kurban kesmesi vacip olan kimse, her yıl kendi adına kurbanını mutlaka kesmelidir. Arzu ediyorsa diğerleri için de nafile kurban kestirebilir. Zengin kimsenin aldığı kurban, henüz kesilmeden ölse yerine başkasını alması gerekir. Fakir kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını alması gerekmez. Zengin kimsenin aldığı kurban kaybolsa veya çalınsa da, yerine başkasını kestikten sonra bulunsa artık bunu da kesmesi gerekmez. Çünkü kurban yükümlülüğünü yerine getirmiş durumdadır. Fakat fakir kimsenin bu takdirde kesmesi gerekir. Çünkü onun satın aldığı kurban, adak niteliğinde belirli hale gelmiş ve kendisine vacip olmadığı halde bu kurbanı üzerine borç haline getirmiştir. Kurban için alınan hayvan, kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başka hayvan alınıp da daha sonra bayram günleri çıkmadan bulunsa, eğer sahibi zenginse bunlardan dilediğini kurban eder. Ancak sonradan aldığının kıymeti eksik olduğu halde onu keserse, aradaki eksik miktarı tasadduk eder. Fakat fakir ise her ikisini de kesmesi gerekir. Çünkü bunlar onun hakkında adak kurbanı niteliğindedir. Kaybolan kurbanlık hayvan yerine alınan ikinci kurbanlık hayvan henüz kesilmeden kurban kesme günleri geçtikten sonra önceki kurbanlık 17

bulunsa, sahibi bunlardan hiçbirini kesmez, bunların en değerlisini tasadduk eder. Kurban olmak üzere satın alınan bir hayvan satılıp yerine başka bir hayvan almak caizdir. Eğer paradan arta kalan olursa tasadduk edilir. 21 KURBANIN RÜKNÜ Kurbanın rüknü: Kurbanlık hayvanı boğazlayıp kanını akıtmak yani bi l-fiil kesmektir. Bu, olmadıkça kurban yükümlülüğü yerine getirilmiş olmaz. Bu yüzden, kurbanlık hayvanın kesilmeksizin, canlı olarak veya bedelini bir fakire veya hayır müessesesine tasadduk veya teberru etmek, bir fakire nakdi yardımda bulunmak, bir fakirin ihtiyacını karşılamak veya bedelini infak etmek suretiyle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Bu, sadaka olur. Kurban kesmek yerine, onun bedelini fakirlere dağıtmanın daha uygun olacağı gibi görüşler, son zamanlarda bazı basın-yayın organlarında yer almıştır. ALLAH Teâlâ nın, kurbanın etine ihtiyacı olmadığına göre, hayvanın kesilmesi yerine nakdi tutarının ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının daha uygun olacağı görüşü, kesinlikle doğru değildir. Fıkhî hükmü ister vacip, ister sünnet olsun; kurban ibadetinin ancak kurban olacak hayvanın usulüne uygun olarak kesilerek yerine getirileceği kesindir. Bedelini infak etmek suretiyle, kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Müslümanların "Kurban kesilmeyip, onun parası sadaka olarak verilebilir"gibi iddialara asla kulak vermemesi gerekir. Bu bakımdan ey Müslümanlar! Kurbanınızı kesiniz. Kurban kesmeyip onun parasını sadaka olarak verme hatâsını işlemeyiniz. Hem kurban kesiniz, hem sadaka veriniz. Kesilen hayvanın etinin çoğunu fakirlere dağıtınız. Şeriat ve fıkıh kurallarına, yüzde yüz uyarak sizin namınıza vekaleten kurban keseceklerinden katiyetle emin olmadıkça hiçbir kuruluşa kurban parası vermeyiniz. Müslüman hem namazını kılacak, hem orucunu tutacak, hem zekatını verecek, hem kurbanını kesecek ve bunlardan başka elinden geldiği kadar, ALLAH Teâlâ nın rızası için sadaka dağıtacaktır. "Namaz kılınmasa da olur, onun yerine sadaka verilsin" demek ne kadar batılsa, kurban konusundaki yersiz ictihad da o kadar batıldır. Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanının hükmü sünnettir, kesilmese de olur, onun yerine sadaka verilsin, diyenler çıkıyor. Halbuki bir ibadetin farz olmayışı, onu ibadet olmaktan çıkarmayacağı gibi, şeklinin de değiştirilmesini gerektirmez. Kaldı ki bir ibadetin vacip değil de sünnet olduğunu söylemek, söz konusu ibadetin önemli olmadığı anlamına gelmez; aksi takdirde Hanefi mezhebinin büyüklerinden Ebu Yusuf da dahil, sünnet olduğu yönünde görüş bildiren bütün bilginler itham edilmiş olurlar. Farz ve sünnet, hatta bütün nafile namazların kılınış şekli, hep aynıdır. İbadetlerin; şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. ALLAH Teâlâ nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etmek, iyilik ve ihsanda bulunmak da Müslümanın önemli vazifelerinden biridir. Zaruret derecesinde muhtaç kimseye yardım etmek, dinimizde farz kabul edilmiştir. Ancak, bu iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulabileceği anlamına gelmez. Din, felsefi bir doktrin değildir. İbadetlerin eda edilişini ve sahih olma şartlarını ortadan kaldırarak indi, keyfi ve nefsani istekler doğrultusunda değişiklikler yapılamaz. Toplum fertlerinin, 15 asırdır esasta doğru olarak yerine getirdikleri kurban ibadetinin, biçim ve mahiyetçe değişikliğini talep etmek, insanımızı gereksiz yere rahatsız etmekten ve dini hayatımızı krize sürükleme riski ile karşı karşıya getirmekten başka bir işe yaramayacaktır. İslâm Dini ndeki kurban ibadetini, ilkel dinlerdeki anlayışlarla ve uygulamalarla karıştırmak büyük bir yanlışlıktır. Kurban ibadetinin pek çok hikmeti ve amacı vardır. Kurban sadece et yardımı amaçlı bir ibadet değildir. Hatta etinin dağıtılması bile vacip değil, sünnettir. Bunun özü; ALLAH Teâlâ'ya yaklaştıran maddi bir fedakarlık ve O nun emrine bir bağlılıktır. İslâm dininin ve şeriatının hükümleri, insanlar tarafından yapılmış olan pozitif hukuk kurallarına benzemez. İslâm'ın kesin kuralları evrenseldir. Kıyamet'e kadar hükümleri bakidir. Onlar zamanla, şartların değişmesiyle değişmez. Fıkıh usûlündeki, "Zamanın değişmesiyle hükümler değişir" kaidesini bazıları yanlış anlamakta, yanlış yorumlamaktadır. Reşid olmayan yetim bir çocuk için bir vasi tâyin edilir, bu konuda bir hüküm verilir. Daha sonra çocuk reşid olur ve hüküm değişir. Zamanla hükümlerin değişmesi böyle şeyler içindir. Yoksa kat î nass yani ayet-i kerime ve hadis-i şerif ile sabit olan; Şeriatın evrensel, temel, muhkem hükümleri veya zulm ve haksızlık yapmak gibi yasak olması umumi hükümlerden bulunan şeylerde değişme yoktur. Bunlarda zamanın değişmesi tesir edici olamaz. Küllî hükümler, her hâlükarda sabit olup değişmez. Nass ile sabit olmayan ve genel hükümlerden bulunmayan bir kısım cüz î hükümler, zamanın 18

değişmesi ile değişebilir. Hakkında herhangi bir nass bulunmadığı için müctehidin içtihadı ile örf ve adete göre verilmiş olan hükümler; o örf ve adetin değişmesi ile değişebilir. Yani böyle bir örf ve adete dayalı olan hükümler değişebilir. Yoksa zamanın değişmesiyle mutlak olarak hükümler değişemez. Meselâ vakti ile iyi insanlar çok olduğundan şahitlerin tezkiye edilmelerine, temize çıkarılmalarına lüzum görülmemişti. Daha sonra İmameyn zamanında insanların halleri değiştiği için, şahit-lerin gizlice ve açıkça tezkiye edilmelerinin lüzumuna içtihad edilmiştir. Aynı şekilde vakti ile bir evin odaları hep bir tarzda yapıldığından bunlardan birini görmek, hıyar-ı rüyet, görme muhayyerliğini düşürmek için yeterli olurdu. Daha sonra bu tarz değiştiğinden dolayı odaların hepsi görülmedikçe hıyar-ı rüyet devam eder, düşmez. Bu kaide Mecamî de: "Ezmanın, zamanların teğayyuru yani değişmesi ile ahkamın, hükümlerin teğayyuru inkâr olunamaz." diye yazılıdır. Mecelle nin küllî kaidelerindendir. KURBAN OLABİLEN HAYVANLAR Kurbanlar; yalnız koyun, keçi, deve ve sığır türü hayvanlardan kesilebilir. Mandalar da sığır türünden sayılır. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir. Yaban sığırı, geyik gibi yabani hayvanlarla, tavuk, horoz, kaz gibi evcil hayvanlar kurban edilemezler. Koyun ve keçi ya birer yaşını bitirmiş bulunmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli olmalıdır. Ümmü Bilal (R.Anha)nın babasından yaptığı rivayete göre, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: Koyun türünden kurban olarak cezea yeterlidir. 22 Cezea: Bir yaşını tamamlamış koyun anlamına geldiği gibi, altı ayını doldurmuş, fakat bir yaşındaki koyunlar kadar gösterişli olan kuzuyu da ifade eder. Fakat keçi olmaz. Onun mutlaka yaşını doldurmuş olması lazımdır. Cezea; sığır türünde üç, deve türünde altı yaşına basmış hayvan demektir. Bu yüzden deve en az beş yaşını, sığır iki yaşını bitirmiş olunca kurban kesilebilir. 23 ORTAKLAŞA KURBAN KESMEK Koyun ve keçi bir kişi adına kurban edilebilir. Sığır ve deveye ise birden yediye kadar kişiler ortak olabilir. Yedi kişiyi geçmemek şartıyla ortakların tek veya çift olmalarında bir fark yoktur. Çünkü Cabir (R.A.) den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hudeybiye de Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ile birlikte kurban kestik. Deveyi de sığırı da yedi kişi için kestik. 24 Ancak ortaklardan her biri Müslüman olmalı ve kurban niyetiyle ortaklığa girmiş bulunmalıdırlar. Et yeme maksadıyla ortaklık kurulursa veya birisi et yeme maksadıyla ortaklıkta bulunursa hiç birisinin kurbanı yerine gelmiş olmaz. Sığır veya deveyi kurban etmek üzere ortaklık kuranlardan her birinin, vacip olan Kurban bayramı kurbanına niyet etmeleri şart değildir. Ortaklardan bazısı vacip olan Kurban bayramı kurbanına, bazıları nafile, bazıları keffaret kurbanı, ceza kurbanı, Hacc-ı temettü veya Hacc-ı kıran kurbanı, akika kurbanı, adak kurbanı, şükür kurbanı gibi değişik niyetlerle ortaklıkta bulunabilirler. Yeterki ortakların hepsi, kurban niyetiyle katılmış olsunlar. Kurban kesildikten sonra et, tartı ile eşit şekilde paylaşıl-malıdır. 25 Ancak bir ailenin fertleri için kurban edilecek olursa bunun etini taksim etmeleri gerekmez. Diğer taraftan ortaklaşa kurban kesenler, kurban etini tamamen yoksullara dağıtacak veya bir kuruma verecek olurlarsa bu taktirde de kurban etini taksim etmeleri icap etmez. Bir kimse tek başına kesmek için aldığı bir deve veya sığıra daha sonra altı kişinin daha ortak olmasına razı olarak birlikte kesseler kurban caiz olur. Ancak bunda kerahet vardır. Aldığı parayı tasadduk etmesi daha uygundur. Bu yüzden kurbanlık hayvanı satın almadan ortaklığı kurmak gerekir. Yani ortaklaşa kurban kesecekler hep birlikte hayvanı satın alırlar veya içlerinden birine satın alması için vekalet verirler. KURBANIN DAHA FAZİLETLİSİ Bu hususta asıl kaide şudur: Eğer et ve değer itibariyle eşit olurlarsa, eti daha lezzetli olan efdaldir. Şayet bu konuda aralarında fark olursa, daha fazla olan evlâdır. Buna göre eğer et ve kıymette eşit olurlarsa, bir koyun bir ineğin yedide birinden efdaldir. Şayet ineğin yedide birinin eti fazla olursa, o zaman inek kesmek efdal olur. Eğer etleri ve kıymetleri eşit olacak olursa, koç koyundan efdaldir. Değilse koyun efdaldir. Keçinin dişisi etleri eşit olduğu takdirde ve burulmamış ise erkeğinden efdaldir. Devenin ve sığırın dişisi et ve kıymet bakımından eşit oldukları takdirde erkeğinden efdaldir. Çünkü dişilerinin eti daha lezzetlidir. Buna göre burulmuş erkek efdaldir, değilse dişisi efdaldir. Boynuzlu ve beyaz olanı başkasından efdaldir. İmkân dahilinde kurbanın daha faziletli olanını kesmeğe gayret etmek gerekir. Çünkü Ebû Seid (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) 19

Efendimiz: "Kurbanlarınızı büyük büyük, seçkin yapınız. Çünkü onlar, sırat köprüsü üzerinde sizin binekleriniz, yani kolayca geçmenize vesile olacaktır," 26 buyurmuşlardır. KURBANLIK HAYVAN, KUSURLARDAN BERİ OLMALIDIR. ALLAH Teâlâ nın rızasını kazanmak için kesilecek olan kurbanın ayıplı ve kusurlu olmaması gerekir. Bir kısım ayıp ve kusurlar var ki bunlardan birisi kendinde bulunan hayvanlar kurban edilemezler. Bera b. Azib (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Dört husus kurbanlıklarda caiz değildir. Açıkça belli olan körlük, açıkça belli olan hastalık, belli olan topallık, iliği kurumuş derecede zayıflık." 27 Kurbana mani olan ayıp ve kusurlar: Bir veya iki gözü kör, dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş, kemiğinde ilik kalmayacak kadar zayıflamış, kesileceği yere gidemeyecek derecede topal, ölüm derecesinde hasta, kulak veya kuyruğunun yarıdan faz lası kesilmiş veya kopmuş, boynuzunun çoğu kırılmış, memesi kesilmiş, doğuştan kulakları veya kuyruğu bulunmayan, yavrusunu emziremeyen, memesi kurumuş veya memelerinden birisi sütten kesilmiş olan koyun-keçi ile, ikisi sütten kesilmiş sığır-deve, dört ayağından biri kesilmiş olan hayvan, dilinin çoğu kesilmiş, burnu kesilmiş, pislik yiyen hayvanlar etindeki pislik temizleninceye kadar tutulmamış ise kurban olmazlar. Deve 40, sığır 20, koyun ise 10 gün hapsedilmelidir. Bu konuda ulemadan bazıları şöyle bir genel kaide koymuşlardır: "Hayvandan tam olarak, güzelce istifadeye mani olan her kusur kurbana manidir." Kusur bu durumda değilse kurbana mani değildir. Kurbana mani olan bu kusurlar zengin içindir. Zengin, kurban edeceği hayvanı bu kusurlardan biri bulunduğu halde satın alırsa veya satın aldıktan sonra bu kusurlardan birisi meydana gelirse; artık bu hayvanı, kurban edemez, yerine bir başkasını satın alır. Fakir ise, o hayvanı keser. Şayet ölürse, zengin yerine bir başkasını satın alır, fakir olan ise başka bir kurban almaz. 28 Bazı ayıplar da vardır ki; bunların kurban edilecek hayvanda bulunması zarar vermez. Meselâ; yaradılıştan boynuzsuz, burma, yemini yiyebilen delirmiş hayvan, çok zayıflamamış olan uyuz hayvan, yaradılıştan kulakları küçük olan hayvan, dişlerinin azı düşmüş veya dişleri olmadığı halde yemini yiyebilen ve otlayabilen, yaşlılığı sebebiyle sütten veya dölden kesilmiş olan hayvanlardan kurban etmek caizdir. Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuzlu ve deli olmasında, boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun biraz kırık bulunmasında ve kulaklarının delinmiş, kırılmış veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının ucundan kesilip sarkık bir halde bulunmasında, cinsel organı bulunmayıp mecbup veya burma bir halde yaşamasında bir sakınca yoktur. Kulağı delinmiş, işaretlemek amacıyla delinmiş, arka veya ön tarafından veya ön tarafından bir parçası kesilmiş hayvanın kurban edilmesi mekruhtur. Kesilmeden önce ondan yararlanmak maksadı ile yünü kırpılmış olanın ve gözü şaşı hayvanın, buzağılı olan hayvanın kurban edilmesi de mekruhtur. 29 KUYRUĞU OLMAYAN MERİNOS KOYUNLARI KURBAN EDİLEBİLİR Kurbanlık hayvanların ayıplı olmaması, etini, yağını ve değerini azaltacak kusurlardan salim olması kurbanın sahih olma şartlarındandır. Değerini düşürmeyen, etini ve yağını azaltmayan ayıplar ise kurbanın sahih olmasına mani olmayan küçük kusurlardır. Kurbanlık hayvanın etini ve yağını çoğaltan, lezzetini artıran, hayvanı iğdiş hale getirme işlemi, yaratılışı değiştirme sayılmamış, aksine bu hususiyet kurban için tercih sebebi kabul edilmiştir. Hayatiyetini sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesini temin gayesi ile doğduğunda kuyruğu boğulmak suretiyle düşürülen merinos koyunlarının bu durumu kendi cinslerini ıslah maksadıyla yapıldığı için bir ayıp ve bir kusur sayılmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple etinin, yağının ve kıymetinin düşmesi söz konusu olmayan merinos koyunlarının kurban edilmesi caizdir. KURBANIN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI 1- Kurban edilecek hayvanda, kurban olmasına engel kusurların bulunmaması, 2- Kurbanın vaktinde kesilmiş olması. KURBAN KESME GÜNLERİ VE KESİM VAKTİ Kurban kesme günleri: Kurban, eyyâm-ı nahir, yani Kurban kesme günleri denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci yani Kurban Bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günü güneş batıncaya kadar kesilir. Kurban Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Kurban kesim vakti: Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise ikinci fecir, şafağın doğumundan sonra başlar; Zilhiccenin 20