Allah tan (CC) iyilik ve hayırlısını dilemeyip de, Allah tan (CC) gelene râzı olma davranışını seçmeyenler ve /veyâ seçemeyenler, eninde sonunda, zarardadırlar. Allah (CC), En sevmediğim insan, benden hayırlısını istediğinde, onu verdiğim zaman, sonunda verdiğimden râzı olmayan insandır. diyor. Müslüman olduğunu beyan eden, Allah ın (CC) vermiş olduğu nîmetlerden sonuna kadar faydalanmasına rağmen, O nun rızâsına pek uygun işler yapmadığı hâlde, uzun süreler boyunca dişi bile kanamadan, bütün işleri tıkır tıkır yolunda olan ve bu durumlarını Allâhü Teâlâ dan kendine birer lütuf olarak gören, böyle kimse varsa, istidrac konusunda, bence biraz düşünmelidir! Prof Ω. Dr. Mustafa TEMİZ 07.04.2017 Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihâyet kendilerine verilen o nîmetlerle sevinip zevke dalınca, onları, azâbımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler Ω. En am Sûresi, âyet 44 Allah a (CC) Şükür Meselesi Hayatta uğradığı bir mahrûmiyete karşı, Allah (CC) insanı, hayatta veyâ Âhiret te, başka bir nîmete kavuşturur. Meselâ, herhangi bir ihtiyâcı için duâ eden, bir insanın yaptığı duâyı Allâhü Teâlâ, kabul etmemiş ise, duâsına karşılık olarak, onun için sevap yazar ya da bir sıkıntısını yok eder veyâ bunu bir belâya karşı sayar. Bun- Ω. Pdf dosyalarında sayfa sonlarındaki pdf, html uzantılı ve diğer adresler tıklandığında, internetteki bu ilgili yazılara ânında ulaşılabilir. Yazar, particilik taassubunu reddeder, Türkiye Gemisi nin batmamasının garantisinin, İslâmî istikâmet doğrultusundaki çalış-malarda olduğuna inanır ve bu nedenle İslâmî istikâmeti benimseyenlerin tarafındadır. Yazar hakkında daha fazla bilgilenmek isteyenler, aşağıdaki internet adresini tıklayabilirler: http://mtemiz.com/bilim/bhb%20geçti%20(yalnızca%20çocuksuz%2031.07.2015).pdf Ω Taberî Tefsiri En am Sûresi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.multimediaquran.com/quran/turkce/006/6-taberi.htm, Son Erişim Târihi: 12.12.2012. 1
ların hiç biri olmasa bile, Zilzal Sûresi 1 gereğince, ona en azınan bereket ihsan eder. Yâni Allah (CC) hiçbir duâyı, mutlak olarak, karşılıksız bırakmaz. Yapılan duâyı, duâ sâhibinin hakkında, daha hayırlı olacak şekilde, değerlendirir. Bunun delîli Zilzal Sûresi dir ki orada, zerre kadar bir şer veyâ hayrın bile, boşa gitmeyeceği bildirilmiştir. İnsan bir başarıya karşı, şükrünü edâ edemez ise, Allah (CC) o kişiyi bir mahrûmiyete, bir sıkıntıya mâruz bırakır / bırakabilir. Meselâ, dikkat e- diniz, çoğu kere rastladığınız / rastladığımız gibi, bir başarıya imzâ atan, iyi bir kimsenin sevinci, genel olarak devam etmeyebilir / etmez. Bir zaman geçer geçmez, o başarının sevincini gölgeleyen ya da ortadan kaldıran, az ya da çık, bir olayın üzüntüsü hemen beliriverir / meydana gelebilir... Çünkü biz insanlar, genel olarak, nîmetlerin şükrünü, gereği gibi, edâ etmekte kusursuz olamıyoruz. Eğer nîmetlerin şükrünü / şükürlerini, tam tamına yerine getirebilsek, sevincimiz devamlı olur, Allah ın (CC) nîmetleri de, arttıkça, artar gider. Günahları Tercih Etmek Fakat bırakınız şükretmeyi, günümüzde nîmetlere kavuşanların çoklarının Allah a (CC) şükretmemeleri bir tarafa, kavuşulan bu huzur ve sevinçlerini, O nun rızâsına uymayan, eğlence ve çılgınlıklarla kutladıklarını, hele şu son yıllarda daha da artan bir şekilde, siz de sık sık görüyorsunuzdur, mutlaka! Bu konudaki en çok örneklere özellikle, sırf hayattan kâm almak için dünyâya geldiklerine kendilerini inandırmış bulunan, sağ ve / veyâ sol cenahlarda yuvalanmış bulunan, zamanımızdaki İnönü Zihniyeti nde rastlanmaktadır. Böyle olmasına rağmen, şimdi bu noktada dahî, Allah ımızın (CC) yine de mühlet verdiğini, bu yüzden hemen cezâ vermeye kalkmadığını, dolayısıyla, bizleri ne kadar çok sevdiğini bir düşününüz, hele! 1 Zilzal Sûresi: 1- Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, 2- Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı, 3- Ve insan: Ona ne oluyor? dediği zaman... 4- O gün yer, bütün haberlerini anlatır. 5- Çünkü Rab bin ona vahyetmiştir. 6- O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. 7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. 8- Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir. 2
Ancak, şükür işini beceremezsek de, sevincimiz sona erse bile, yine başka bir sıkıntıyla karşılaşsak dahî, birer mümin olarak sıkıntı ve belâlara, îmanla gösterdiğimiz, sabrımız oranında, Allah ın (CC) af ve lütuflarına uğruyoruz. NefislerineZulmedenler Ve Onların Geri Ödemeleri Bir mü min, şükür işini gereği gibi yapamasa bile, yapamadığının bilincinde kalarak, aczini her zaman îtiraf edip, gafletten uzak durmayı olsun becebilmelidir. Eğer bu uyanıklık da gösterilemiyorsa, o zaman, tedricî tedricî gelmekte olan imtihanların ve / veyâ denenmelerin geleceğinden şüphe etmemelidir! Şimdi aşağıda, zâlimlerin durumlarına ilişkin olarak, En am Sûresi, âyet 43-45 te verilmiş bulunan, Allah ın îkazlarına bir kulak veriniz: Hiç olmazsa kendilerine baskınımız geldiği zaman olsun, yalvarmalı değiller miydi? Fakat kalpleri katılaştı ve şeytan yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi. Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihâyet kendilerine verilen o nîmetlerle sevinip zevke dalınca onları azâbımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler. Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rab bi olan Allah a hamdolsun. Âyetin açıklanması, Elmalılı Hamdi Yazır ın Tefsiri yardımıyla, aşağıdaki şekilde yapılabilir: Şimdi baskımız kendilerine geldiği sırada boyun eğip, (Allah a) sığınsalardı ya ve fakat sığınmadılar, (Allah a sığınmadıkları için de) gittikçe kalpleri katılaştı. (Böylece) uyanma kaabiliyetlerini kaybettiler, fakirliğe ve zarûrete alıştılar. Şeytan da yapıp durduklarını alladı, pulladı, kendilerine hoş gösterdi. Yaptıklarını fenâ diye değil, iyi yapıyoruz diye yapmaya, şerri hayır, günâhı sevap saymaya başladılar. Artık tövbe ve dönüş ihtimâli kalmadı, vicdanlar dondu, akıllar tutuldu, azıttılar da azıttılar. Başlangıçta fakirlik ve ihtiyaç, mahlûkun aslî yokluğunun gereği ve mâhiyetinin lüzumlu unsurudur. Onu (fakirlik ve ihtiyacı) defeden ve yok eden de Allah ın rahmetidir. 3
O rahmetin eksilmesi ile ortaya çıkan fakirlik, zarûret ve sıkıntı ise, isyanlar ve serseri insanlara hadlerini ve kendi kendilerine bakıldığı zaman, durumlarının gereğini hissettirerek ve göstererek, kurtuluş ve kulluk hissi uyandıracak bir fiilî alâmet ve ilâhî hatırlatıcıdır. Ve bundan dolayı, bu fakirlik, zarûret ve sıkıntı, kurtuluş ve kulluk hissi uyandıracak bir fiilî alâmet ve ilâhî hatırlatıcı olduğu için, ihtar ettiği bu mânâyı anlayanlar için (de) bir nîmettir. Fakat bunun bu ihtar edici kuvveti ve irşâdedici delâleti, devamlı değil, belli bir müddet ile sınırlanmıştır. Bunun için böyle bir ilâhî sıkıntıya tutulanlar, onu ilk önce nîmet bilmeli ve süratli bir şekilde uyanarak, nefsin başkaldırmasını (ânında) kırmalı ve kulluk aczini hemen anlayıp, tövbe ve yalvarış ile Allah a sığınmalı ve (zaman geçirmeden hemen) ıslah yoluna dönmelidir. Bu uyanıklılık ne kadar çabuk olursa, dünyâ ve Âhiret faydası da o kadar mühim olur. Bunu anlayıp tövbekâr olanlar dünyâda olmazsa, herhâlde Âhiret te istifâde ederler. En şiddetli olan ilk tesir anları geçtikçe, ihtarın kuvveti azalır, daha çok kuvvetlendirmeye ihtiyaç duyulur ve gittikçe uyanma ihtimali azalır ve (artık) zor elde edilir. Nihâyet o sınırlı müddet biter, sıkıntının bütün uyarıcı kuvveti de tükenir, bir alışkanlık ve tabiat hâline gelir ve kalp öyle katılaşır ki, artık ondan sonraki başkaldırma alabildiğine (daha) şiddetlenir. (Bundan sonra) Artık baskı ve şiddetin hiçbir terbiye edici hassası kalmaz. Bunun için, terbiye edici bir hikmet ve maksatla tatbik olunacak baskı ve şiddet, uzun ve devamlı olmamalıdır. İlâhî hikmet, baskıyı, şiddeti ve nihâyet azap etmeyi, fesâdı ıslah (etmek), kötülükleri sınırlamak, durdurmak ve temizlemek için tatbik eder. (Aksi durumda) Fakirliğin ve zarûretin kaynağı olan kötülüklere karşı baskıyı artırmak ise, o kötülükleri çoğaltmak demek olur. Bunun (bir) kurtulma ihtimali varsa, zorlamada değil, kolaylaştırmadadır. Bir şey sıkıştığı zaman genişler. Sıkıştırma katılaşmış olan kalpleri yumuşatırsa, kolaylaştırma ve genişletme (de) yumuşatabilir Ve artık bu genişletme ve genişleme onlara ya kurtuluşu kazandırır veyâ patlatır bitirir. Ve 4
her iki takdirde (de) kötülükler sonsuz bırakılmış, (böylece) kötülerin arkası alınmış olur. Şu hâlde, o katı kalpliler ne zamanki hatırlatıldıkları ibretleri unuttular (unuturlar) Evvelâ derece derece kolaylaştırmayı ifâde eden peygamberlerin hatırlatmaları, ikinci olarak (da) tövbe ve teslîmiyet telkin eden şiddet ve zarûret ihtarlarını düşünmek ve uyanık olmak ihtimalleri kalmadı. (işte) O zaman üzerlerine her şeyin kapısını açtık (kapısı açılır). O şiddet ve sıkıntıdan sonra onlara öyle bir hürriyet ve refah verdik ( verilir) ki, maddî mânevî bütün engelleri kaldırdık (engeller kaldırılır), her taraftan üzerlerine nîmetler saldırdık (gelir), iyi kötü her şey, kendilerine (öyle) bol bol açık bulunuyordu (bulunur ki)... Her türlü rahat(lık)lar, sıhhatler, zaferler, başarılar, zevkler, sefâlar önlerinde âmâde idi (olur). Ne arzû etseler bulacak (bulurlar), ne isteseler yapabilecek bir hâle geldiler (gelirler). Kendilerine, kendi irâdelerinden başka yasaklayacak ve kayıtlayacak hiçbir şey görünmüyordu (artık görünmez). Öyle serbest bir imtihana kondular (konulurlar) ve öyle derece derece yükselmeleri arttı (artar) ki, nihâyet bu hürriyet ve refah ile ferahlandılar (ferahlanırlar). Tuttukları yolun iyi olduğuna ve bütün bunların kendi hakları olduğuna ve her sorumluluktan kurtulmuş olduklarına hükmettiler (hükmederler, artık). (Bundan sonra) Hiçbir kayıt, hiçbir kaygı duymaz oldular (olurlar). Her şey kendilerininmiş, Allah ve Âhiret yokmuş gibi zevk ve sefâya daldılar (dalarlar), keyiflerini çattılar (çatarlar da çatarlar). (Bir gün gelir) Tam böyle ferahlandıkları (bir an), gel keyfim gel dedikleri (bir) sırada, kendilerini birden bire bastırıp yakalayıverdik (yakalayıveririz). O saat iblis gibi bütün ümitleri kesildi (hemen söner). Ümitsizlik ve tam mahrûmiyet içinde donakaldılar (donakalırlar). Bundan böyle onlar, sonsuz bir hasret içindedirler (içinde bulunurlar). Artık o zulmeden, şükür yerine küfreden kavmin ardı alındı (alınmış olur, böylece), kökü kesildi (esilir, gider). Arkalarında hiç kimse bırakılmadı (kalmaz), hepsi yok edildi (edilir) ve bu şekilde zulümlerine son verildi (verilir). 5
Böyle zâlimleri bile her türlü hatırlatmayı yaptıktan ve Allah ın her türlü rahmet eserini gösterip her imtihandan geçirdikten sonra azap etmek ve yok etmek ve Yeryüzü nü bu türlü zulüm ve şerlerden kurtarmak, elbette Allah ın kulları için, pek büyük şükranlara lâyıktır. Her nîmet gibi bunun da hamt ve şükrü, âlemlerin Rab b i olan Allah adır, O nun hakkıdır 2. Allâhü Teâlâ ya Karşı Büyük İsyan ve İşâreti Allâhü Teâlâ ya karşı yapılan, isyanın büyüklüğünün işâreti, sonu hayırlı olmayan yâni hayırla bitmeyen, çok büyük nîmetlere kavuşmaktır. Tanım olarak bu duruma, İstidrac denmektedir. Başka bir ifâdeyle istidrac, Allâhü Teâlâ ya isyan etmekte çok ileri giden insanların, Allâhü Teâlâ nın kendilerine verdiği zenginlik, mal, başarı, sıhhat ve âfiyet gibi, nîmetlerle isyanlarını daha da ileri götürmeleridir. İstidrac sâhipleri, sonunda helâk olmaktadırlar.. Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur : Allâhü Teâlâ nın bir kula, günah işlemesine rağmen, dünyâda sevdiği şeyleri ihsanda bulunduğunu görürseniz, bilin ki o istidracdır. Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz sonra, yukarıda da sözü edilen, En am Sûresi nin 44. Âyetini okumuştur: Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihâyet kendilerine verilen o nîmetlerle sevinip zevke dalınca, onları, azâbımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler Ω. 2 Kuran'i Kerim Tefsiri (Elmalili Muhammed Hamdi Yazir), Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enfal.de/telmalili/enam.htm, Son Erişim Târihi: 12.12.2012. 1) istidrac: Derece derece yükselmeyi isteyiş. 2) Hakkı ve hakîki değeri olmadığı halde ve kabili-yetsizliğine rağmen, bir kimsenin çok nîmete mazhar olması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesi, Allâhü Teâlâ nın gazâbına yaklaşması. [Allah (CC) korusun! Bu öyle bir iştir ki, Allâhü Teâlâ nın bir Hikmeti olarak bâzı kâfirlerin muratları zuhur eder, onların istedikleri hârika bir şekilde meydana gelir. Ve bunların küfürleri, Allah a (CC) isyanları da böylece artar gider]. Paksu, M., İstidrac nedir? Keramet ve istidrac arasındaki farkı nasıl anlamalıyız? Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sorularlaislamiyet.com/article/16282/istidrac-nedir-keramet-ve-istidrac-arasindaki-farki-nasilanlamaliyiz.html, Son Erişim Târihi: 12.12.2012. Anonim, İstidrac nedir? Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.delikanforum.net/konu/49279-istidrac-nedir.html, Son Erişim Târihi: 12.12.2012. Ω Taberî Tefsiri En am Sûresi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, 6
Kerâmet Olağanüstü hâllerle ilgili olarak, kötü insanların kavuştukları istidrac a karşı, iyi olan mü minlerin, kavuşmuş oldukları, olağanüstü davranışlarına kerâmet denmektedir. Kerâmet ise, ona sâhip olan mü minin, Allah ın (CC) hayırlı bir kulu olduğunu bildiren, bir işârettir. Müslüman olmayanların ya da Müslüman oldukları hâlde, Allâhü Teâlâ ya karşı isyanda ileri gidenlerin gösterdikleri olağanüstü hallere, Hak Dini Kur an Dili adlı Kur an tefsirinin 4. cildinin 182. sayfasında da belirtildiği gibi, istidrac denmektedir. İstidrac, Allâhü Teâlâ ya karşı yapılan, büyük isyan anlamındadır. İstidrac, aslında derece derece çıkarmak veyâ indirmek demek olup, bir kimseyi arzûsuna göre, bir noktaya kadar tedricen götürüp, haberi olmayacak bir şekilde, atmak anlamında bir deyim olmuştur ki, o kimse onu kendi yararına bir terakkî, hayırlı bir gelişme zanneder, gerçekte onun için o durum, bir anlamda, uçuruma sürüklenmek demektir. Allah ın (CC) istidrac yapması da, bir kimse hakkında uzun süre hayırlı olmayan nîmetler verip, onun da bunu bir lütuf olarak görmesi ve kendi tuttuğu yolun kendisi için hayır olduğunu sanması Bundan dolayı da gitgide gurur, kibir ve taşkınlığını artırması ve en sonunda da bütünüyle hayal kırıklığına uğrayıp, en acı ve en feci bir şekilde, hakkında azap hükmünün gerçekleşmesidir ki, bu çok çetin bir azap olur. Dış yüzüyle lütuf gibi görülen o nîmetler, işin iç yüzü açısından, gerçekten bir kahırdır Bu, Allah ın (CC) o kulun azâbını şiddetlendirmek i- çin, lütuf şeklinde ortaya koyduğu, bir kahır ve hesâba çekme yöntemidir. Sonuç Allah tan (CC) iyilik ve hayırlısını dilemeyip de, Allah tan (CC) gelene râzı olma davranışını seçmeyenler ve /veyâ seçemeyenler, eninde sonunda, zarardadırlar. Allah (CC), En sevmediğim insan, benden hayırlısını istediğinde, onu verdiğim zaman, sonunda verdiğimden râzı olmayan insandır. diyor. http://www.multimediaquran.com/quran/turkce/006/6-taberi.htm, Son Erişim Târihi: 12.12.2012. 7
Müslüman olduğunu beyan eden, Allah ın (CC) vermiş olduğu nîmetlerden sonuna kadar faydalanmasına rağmen, O nun rızâsına pek uygun işler yapmadığı hâlde, uzun süreler boyunca dişi bile kanamadan, bütün işleri tıkır tıkır yolunda olan ve bu durumlarını Allâhü Teâlâ dan kendine birer lütuf olarak gören, böyle kimse varsa, istidrac konusunda, bence biraz düşünmelidir! Neden böyle diyorum? Peygamberimiz (SAV) Efendimiz in, Ayağınızın tırnağı kanasa, bu da bir günâhınıza karşılıktır. şeklinde konuşunca, Ashab dan bâzıları, uzun bir süredir bizim başımıza bir sıkıntı gelmedi diyerek Acabâ bizim gidişimiz fenâ mıdır? diye endişeye kapılmışlardır. Bu Dünyâ, kâfirin Cennet i, mü minin Cehennemi dir Hadîs-i Şerifi de, dikkate alındığında, istidrac konusunda şüpheye düşen Müslümanların, bu uyarıları dikkate almalarını tavsiye ediyorum. Çünkü yanılmayan, bir tek Allâhü Teâlâ dır. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Ölçüsüz istekler, Ashab dan Salebe nin başına gelen felâket gibi, insanın başına, onulmaz dertler açabilir. Şükrü yerine getirilemeyen, ilâhî ikramlar, sonunda insanın sırtına büyük bir yük olabilir; sonunda insan, bir nankör durumuna düşebilir 3. 3 Tesbih, Hamt Ve En Kötü Zenginlik, Salebe nin Başına Gelenler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/tesbih,%20hamt%20ve%20zenginliğin%20en%20tehlikeli%20şekli.doc YA DA http://mtemiz.com/bilim/tesbih,%20hamt%20ve%20zenginliğin%20en%20tehlikeli%20şekli.pdf, En Son Erişim Târihi: 12.12.2012. 8