DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI II. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ (23-27 KASIM 1998) (ll) TUriii ye ı:,ıyamt H' ı Jslllm Muştırmalım Merkezi KUtUphtmesi Dem. No:.:JT-::J ANKARA-2003
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1 584 ilmi Eserler 1 93 Tashih AbditAKTAŞ Mustafa KAYA Yusuf APAYDIN Ali Osman PARLAK Dizgi Mehmet KARADAŞ Hasan EKİNCİ HüseyinDiL Grafik Recep KAYA Baskı Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Mat. Tic. İşl. Tel: (0.312) 354 91 24 2003-06-Y-0003-584 1SBN: Tk.No: 975-19-3325-0 ISBN: 975-19-3327-7 Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı Derleme ve Yayın Şubesi Müdürlüğü Tel: (0.312) 295 73 06-295 72 75
II. DIN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 229 FARKLI DİNLER VE ÇEŞİTLİ YORUMLAR VE MEZHEPLER ARASI DİYALOG Dr. Lütfi DOGAN Diyanet İşleri Başkanlığı ilk kez, 1993 yılında Ankara'da topladığı, kamu oyunda olumlu yankılar yapan, 1. Din Şı1rasından sonra, ikincisini toplaması çok isabetli olmuştur. Başkanlığı kutluyorum. Sevgi ve saygılarımla sizleri selamlıyorum. Cumhuriyetimizin 75. Yılını coşkuyla kutladığımız bu günlerde, Türk Milletinin dini hayatında oluşan İslam'ın, dini, sosyal öteki çeşitli konularına bu Şı1rayla çözümler üretilir; toplum, din konusunda aydınlanma olanağı bulur. Buna büyük bir ihtiyaç ve zorunluluk vardır. Bu çok önemli bilimsel topluluğu ve büyük organizasyonu hazırlayan Diyanet İşleri Başkanı'na, şahsında Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerine, katılımcı Din bilginlerine şükranlarımı sunuyorum. Yüce Allah'ın, bizleri başarılı kılmasını niyaz ederim. İnsanlık, yeni bir yüzyıla giriş eşiğinde, bilim, teknoloji ve sanayide sağladığını, kendi mutluluğunu, aklını, inançlarını, özgürlüklerini, haklarını ve tüm değerlerini temel alan ve insanı eksen kılan bir doğrultuda kullanmak istiyor. Kanımca, insanlık bu yeni dönemde kendine yönelmiştir. Ne pahasına olursa olsun, insan nerede hangi toplumda ve hangi birim ve koşullarda bulunursa bulunsun, haklanndan ve değerlerinden özveride bulunmak istemiyor. Dünya küçülmüş, olanaklar çeşitlenmiştir. İnsanı büyütebilirsek yani, insanı barış içinde her türlü haklarına sahip, özgür, adil, sürekli gelişen kılar ve insan yaratıldığının onuruna ermiş olarak yaşamını sürdürürse, bu özlemle beklenen büyük başan olacaktır. Bu yeni dönemde, politikacılar,!iderler, tüm toplum kurumları, insanlığın bu yeni banşçı atılımda sorumluluklarını belirtiyor; eski dönemde savaşlara kavga, korku üzüntülere neden olan konuları karşılıklı konuşarak, uzlaşarak, diyaloglar kurarak çözme çabasına girmişlerdir. Sayın dinleyenler! Yeni bir yüzyıla girerken insanlığın özelliği bu barışçı tutumda, dinlerini özellikle İslam dininin yapıcı ve olumlu üstün bir yeri vardır. Biz İslam dini mensupları, din bilginleri olarak bizden önceki farklı mensuplar ve dinlerle, Yahudi ve Hıristiyan kitap ehliyle diyalogumuzu ortaya koymak ilkelerimizi belirtmek yararlı olacaktır. Aynca bundan daha önemlisi kanımızca kendi içimizden farklı çeşitli yorumlar ve mezheplerimiz arası iş diyalogumuzu sağlıklı kılmak zorundayız. Aslında iç diyaloğumuz bizi dışımızdaki diyaloğu da verimli sonuçlara götürecektir. Bu nedenle, çok ciddi ve önemli gördüğümüz
230 II. DiN TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ bu konuyu sizlerle tartışarak bazı ilkeler koyup konunun gereklerini düşünmeliyiz diyorum. İslam dininin ana kaynağı Kur'an-ı Kerim, Kitap Ehli olarak tanımladığı, Hıristiyan, Yahudi dinlerine karşı müslümanın uymaları gerekli davranışları, onlarla ilişkileri açıkça ortaya koyuyor. Onların varlıklarını tanıyan ve kendisinin getirdiği bir tek Yüce Allah inancına ters düşen yanlış ve eksikliklerini açığa çıkarıyor. Ve diyalog yoluyla, kendi deyimi ile hikmet ve güzel öğütlerle dini konuşmalarını yapmalarını buyuruyor. Dinde, inançta zorlayarak bir yere varılmayacağına, insanların inançta çeşitliliğini kabul ederek, başka inanç ve dinde olanlarla hoşgörülü davranmaları ilkesini getiriyor. BAKARA (IL) suresinde (257. Ayet): ''Dinde zorlama yoktur; artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır." Hz. Peygambere hitaben de: ''Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?" (Yunus 99) buyurarak zorla, baskı ile inanmanın mümkün olmayacağını ve inançtaki çeşitliliği belirtiyor. Teğabun suresinin 2. ayetinde de bu çeşitliliği gösteriyor: "Sizi yaratan O'dur; kiminiz inkarcı, kafır, kiminiz mü'mindir, inanır, Allah, yaptıklarınızı görendir." Bu insanın doğasıdır ve gerçek budur. O halde, İslam'a çağrı nasıl olacaktır; müslümanlar, İslam'ı nasıl başkalarına benimsetecekler, dini yayacaklardır. Bu yöntem de belirtilmektedir; bu mücadelenin, tartışmaların temeli akıl, hikmet ve ikııa ve en güzel biçimde, kırmadan, korkutmadan, dini mesaj iletilecektir. Nahıl suresi, 125 ayette: ''Ey Muhammed! Rabbin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel biçimde tartış; doğrusu Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir.. " Ankebut suresinde de (46. ayet): "Kitap ebunden zulmedenler bir yana, onlarla en güzel biçimde mücadele edin, şöyle deyin: "Bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim tanrımız 'da, sizin tanrınız da birdir, biz ona teslim olmuşuzdur." Kitap ehline, kitapların doğru dürüst uygulamalarını vurguladıktan sonra, bütün vahye dayanan ilahi dinlerin aynı vahfyden gelen özdebirliğini ve bunların gereğince uygulayanların hepsinin mutluluğa ereceği ni belirtmek üzere şöyle buyurur: "İnananlar, Yahudiler, Sahiller ve Hıristiyanlardan Allah'ın ahiret gününe inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir" (Maide Suresi 69). Sayın dinleyenlerim, bu Kur'an mesajını insanlara bildiren Hz. Peygamber, Hıristiyan ve Yahudilere ehli kitaba karşı ilkeleri özenle uyguladı. Her türlü insani ilişkilerde onlarla birlikte olmaktan çekinmezdi. Davetlerine katılır, cenazelerini uğurlar, hastalarını ziyaret eder ve onların durumları ile ilgilenirdi. Hatta bir defasında Necran'dan gelen Hıristiyan din adamlarını Mescidinde kabul etmiş, onlara ikramda bulunmuş ve onlarla güzel biçimde tartışmıştır. "Bütün din ebiine iyilik yapınız" buyururdu. O'nun Kur'andan aldığı ilkeleri güzel ahlaklı Peygamber kişiliğinde geliştirırıiş ve bunları öğütlerinde belirtmiştir. Medine'de ilk kurulan devlette, bu ilkeleri bir anayasa biçiminde, halka ve kitap ehline bildirmiş, onlarla toplumsal anlaşma yapmıştır. (Bakınız, Harnidullah, İslam Peygmberi, 2. Cilt, sayfa 220-224) konunun ayrıntı ve tartışmasına girme olanağı yok. Ancak Peygamber'den sonra gelen 2. Halife Hz. Ömer'in Kudüs halkınıyrerdiği ahitna-. '
II. DiN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 231 me de bunun bir örneğidir. İslam dini yöneticiliği Türklere geçtikten sonra Selçukilerde ve Osmanlı Türklerinde bu kural içtenlikle korunmuş; Osmanlı Devletinde farklı dinden insanlar bu ilke doğrultusunda bir arada yaşamışlardır. (Bkz. Prof. Dr. Yavuz ERCAN, Osmanlı İmparatorluğunda Gayrimüslimler) 1453 yılında İstanbul'un fethinde Sultan Fatih Mehmet'te güzel bir örneğini vermiş, Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman olmayan her mezhep ve din sahibine hoşgörüyle davranmış, onlara güvence vermiştir. Sayın Dinleyenler! Müslümanlar olarak, Kur'an'ın ve Sevgili Peygamberimizin öğrettiği ilkeler doğrultusunda, kitap ehli, bizim dışımızdaki farklı dinler ve inançlada diyaloğun temel ilkeleri ve örneklerini tarihimizde görmekteyiz. Müslümanlar olarak dinlerarası diyaloğun da tutumumuz açıktır. İlkelerimiz bellidir. En iyi, güzel hizmetli yolu izlemek durumundayız. Bu kuralların dışında gördüğümüz kimi baskıcı, zorlayıcı tutumların kaynağı kişisel, siyasal, ekonomik bazı olaylara bağlıdır. Özü, İslam'ın temel ilkeleri değildir. Sayın dinleyenler! Kur'an-ı Kerim'in İsH:im dışındakitab ehline gösterdiği bu güzel hoşgörülü tutumu, kuşkusuz kendi aramızda da uygulamamızı ister. Kur'an-ı Kerim'i anlamada, sevgili Peygamberimizin hadislerini ve açıklamalarını, siretini tüm kavramadaki yorumlarımız değişik olmaktadır. Yaratılışımızda anlayış ve kavrayış yönünden farklılıklar olduğu gibi yaşadığımız iklimler, çevre, yetişme koşullanınız ve geleneklerimiz de anlayış ve açıklamalarımızı etkilemektedir. Birliktelik ve ittifak güzelliktir, kuvvettir, güçtür. An-. cak çeşitli düşünmek, başka tür yorum çirkinlik değildir. Sevgili peygamberimiz "Ümmetimin ihtilafı geniş rahmettir", "İttifak güçlü belgedir" buyuruyor. Ayrıca, Kur' an ve Peygamberimizin hadislerini yorumlayanlar, rivayetlerin değişikliğinden ötürü başka sonuçlara varmışlardır. Ondan ötürü hiç bir İslam din bilgini yorumda, fetva ve içtihadında "ben haklıyım" dır, düşüncesini söyler; ancak ihtiyat kaydını ihmal etmez. "Vallahu a'lem bissevab" doğrusunu Allah bilir der, Mutlak haklılığı yalnız kendinde görmez. Çünkü yorumlarda bakış açısına göre değişikler bulunabilir. A-B olduğu gibi bir C'de olabilir. Ben kendi başıma hak değilim, ancak hakkın izleyicisi, arayıcısıyım. Araştırmak, öğrenmek, bilgiden önemlidir. İslam'da bu kural bölge ve ülkeyle bağlı sınırlı değildir. "İlim Çin'de de olsa, iste, ara onu", "Hikmet müminin yitik malıdır, nerde bulursa alır" hadisi, İslamda alimin yolunu aydınlatmaktadır. Nitekim bu anlayış, İslam'ın gelişme çağında, düşünce zenginliğinden ötürü mezhebler artmıştır. minden endişe dönemi gelince mezhebler sınırlanmıştır. Çok yorumların oluşu kanımca zenginliktir. Bu ilmin ve alimin doğasıdır. Kötülük körükörüne yalnız kendi yorumun mezhebini haklı görüp, ötekilerini karalamak mezhep taassubu, bağnazlığıdır. Alim olan halim olur. Allahı en çok bilen, ondan korkan O'dur Alim güzel huyludur. Mezhep kavgaları, birbirlerini karalamaları bizi parça parça yapmıştır. İslam tarihini şöyle bir gözümüzden geçirirsek bunu daha iyi görürüz. Çoğu zaman siyasetin ve iktidar heveslilerinin de körüklediği, mutezilede gördüğümüz gibi bir mezhebin iktidar olmasıyla yaptıkları Düşünce bil baskı ve zulümler, nice büyük İslam bilginin hayatına mal olmuştur. Ebu Hanife, İmaını
232 II. DIN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERI Haraıneyn, Ahmed b. Hambel, daha niceleri birer örnektir. Taasubun her çeşidini, özellikle kendi mezheb ve meşrebini tek haklı görmek inancım, tutumunu giderici bir prograrmrmz muhakkak olmalıdır. Ayın kaynak Kur'an ve hadisten tüm kaynakların yorumlan çeşitli olabilir. Birbirimizi dinlemeden, iyice anlamadan, onun karalayıcı, çoğu zaman İsliim dışına çıkarıcı yargılardan vazgeçirmenin yöntemini bulmalıyız. Eskiler böyle bir karmaşada "Kıble Ehlini tekfır etmeyiz" kuralına uymuşlardır. Temel kaynaklanrmz, ilkelerimiz bellidir. Genel kurallarda toplanmak, mezhebi yorumlarda müslümaniann sıkışıp kalmalarını önlemeliyiz. "Asrın idrakine söyletmeliyiz Kur'an-ı. Bu çabamn yolu, bilimi, her türlüsünü edinmek ve bilim açıklığını gidermektir. Kur'an-ı Kerim'in buyruğu üzere bilgiyi, güçlü kılmak, her müslümamn ''Rabbim bilgimi artır" duasını gerçekleştirmeliyiz. İsliim'ın evrensel ebedi mesajını, insanlara ulaştırmanın, yolu bu! Katılaşrmş, çıkar, yarar, para tutkusuyla Allah'ı ve insanı görmez olmuş, sevgisini saygısım ve kerametini kaybetme durumunda kalan insanlığa borcumuzdur. Dünyanın, insanlığın bilgi çağında yarışmaya girdiği bu zamanda kesin kes, müslümanlar olarak, bu iç diyaloğu kurmaya mecburuz. Yoksa bölük bölük parçalanınz. Milli birliğimizi, dini bütünlüğümüzü yitiririz. Güçsüz kalınz. Cumhuriyetle kazandığırmz hürriyetimiz, istiklalimiz; İsliim aleminde örnek demokrasimizi geliştiremeyiz. İnanç ve din özgürlüğümüzü savunmalıyız, yoksa Dinimiz de devletimizde za'fa uğrar. Sayın Dinleyicilerı Farklı dinlerin, çeşitli mezhebierin çeşitli yorumların bir arada oluşları toplumda hoşgörüyü sevgiyi, saygıyı, kültür ve düşünce alış-verisini geliştirir. Çeşitlilik zenginliktir, güzelliktir. Düşüncelerimiz, yorumlanmız karşıt da olsa birbirimizi sabırla, hoşgörü ile dinlersek, hakkın gerçeğin oluşmasına yardımcı oluruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizde oluşan çeşitli mezheb ve yorumlara karşı saygın bir ilmi dini otoritedir. İsliim dininin itikat, ibadet ve ahiilk temeline ilişkin tüm konulannın yürütülmesinden, toplumu din konusunda aydınlahlmasından sorumludur. Hangisi olursa olsun tüm mezhebi kişisel ve gurup yorumların üstündedir. Hangi görüşten, hangi yorumdan olursa olsun ülkedeki tüm müslümanlara düzenli bilimsel dini yönetim hizmet otoritesidir. Bu konumuna göre, hepsini kucaklamalıdır. Çalışmalarında buna azami özen göstermesi ve ister dinlerarası, ister iç diyaloglarırmzda bunu sağlayıcı önlemleri, ilkeleri koymalı, yapılanmasında, ülkemizdeki gelişmeleri değerlendirmelidir. Devletimiz, her yurttaş için din özgürlüğünü gerçekleştirmek için laik yapılanmasının amacı budur. Demokrasi, insan haklan, bu yapımızın güçlenmesine bağlıdır.. '