Pınar Baygül AŞKA ÂŞIK OLMAK Bir aşkın üçünçü şahsı, bir balıkçının oltası gibidir. Olta, balığa ulaşmak için kullanıldığını bildiği halde balıkçının ellerini çelikten bedeninde gezdirmesine izin verir. Balıkçıysa, pullar sürünmüş akılsız bir güzelin sevdasına düştüğü için her dokunuşunda alev alev yanan oltadan bihaberdir. Öyle bir alevdir ki bu, buz gibi sularıyla ancak eski dostu deniz yetişir oltanın imdadına. Dalga, son ritmi vururken kayaya vokali martı, alçaktan uçar nasihat vermek için oltaya. Fakat dur durak bilmez gönül bir kez düştü mü sevdaya. Kıskançlık, bir kurt gibi içten içe kemirir seni sen kabuğunu koruduğunu sanarken. Kancanda çırpınırken sevdiğinin sevdiği, alamadığı her nefeste daha sıkı tutarsın onu intikam alırcasına. Kimse bilmez gerçekte olta mı öldürür balığı, fazla oksijen mi? Bir aşkın üçüncü şahsını anlamak için çok sevdiğin bir kitabı düşünmen gerekir. Her okuyuşunda imrendiğin o kitap cismen ellerinde, kurgusuysa gözlerinin önündedir ve esas karakterin yerine geçebilmek için yapamayacağın hiçbir şey yoktur. Fakat sayfalara bakıyor olman seni olayın içine dâhil etmez ve esas karakteri ne kadar iyi tanıdığını, anladığını kimse umursamaz. Sayfalar ve olaylar kovalamaca oynarken sen yerinde sayarsın ve müdahale edememenin verdiği huzursuzlukla tükenirsin. O kitaba başkalarının da ulaşabileceğini, başka insanların da seninle aynı hisleri paylaşabileceğini bilmek ise insana bazen sevdiğini paylaşmaktan daha zor gelir. Attila İlhan'ın Üçüncü Şahsın Şiiri'ni her okuyuşumda derinliğini hesaplayamadığım ancak zaman zaman içine düşen sevdalar suya gömülünceye dek geçen zamandan çıkarımda bulunabildiğim bir kuyuya benziyor yüreğim. İçimde delicesine büyüttüğüm, gözyaşlarımla suladığım karşılıksız aşklarım geliyor aklıma. Mesela, kimse yakışmazdı sevdiğimin yanına çünkü ben değilsem, herkes hiçkimse. Kimse dokunmamalıydı sevdiğimin tenine çünkü ben, ayaklarının dibinde kuru dallar gibi çatırdadıkça o, bir başkası ile dans etmemeliydi çevremde. Ne zaman kraterlerim kıskançlıktan çatlasa ve yükselse lavlar içimde ayaktan başa, yalnız bir köşeye çekilip uzaklaştırırdım kendimden eteklerimdeki insanları. Çünkü anlamazdı kimse içimde kopan fırtınaları ve sönmeden içimin yangınları, girdaba kapılan herkes kül olurdu. Keşke o tıknaz kız kapılsaydı. Belki de içim daha kolay soğurdu. Shakespeare'in de dediği gibi. "Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi." (2016) Sanıyorum kimse Attila İlhan'ın mısraları kadar güzel empati kuramazdı Shakespeare ile. " Gözlerim gözlerine değince, felaketim olurdu ağlardım." (2017) Sahi, sevdiğine kavuşan mı gerçekten âşıktır yoksa kavuşamayan mı? Kavuşan mı daha çok yanar yoksa kavuşamayan mı? John Green (2012) haklı mı acının hissedilmeyi talep ettiği konusunda? Fazla cüretkar acılarımızın tutkularına kapılıp mutlu olmak istediğimizi sanıyor, aldanıyor ve mutsuzluğa bağımlı mı oluyoruz? Yoksa sadece bir bakış, bir öpüş felaketimiz olabilir mi?
Bence bir insan hem sevdiğine, hem de aşkın kendisine aynı anda âşık olabilir. Çünkü her iki duygu da aslında öylesine ayrı ve bir o kadar bir. Yeni bir aşka başlamanın yeni bir maceraya atılmaktan hiçbir farkı yok şu hayatta. Bir yandan keşfetmeye çalışırken karşındaki bedeni fiilen ve ruhen, diğer yandan da kendini keşfetmeye başlıyor insan. Sevdiğin sana kıskanmayı öğretiyor mesela, aşksa kıskanmanın ölmüş bir kalpte yarattığı heyecanı. Sevdiğin sana bir insanı arzulamayı öğretirken aşk, bu arzuların tuğla olduğu düşleri nasıl inşa edeceğini öğretiyor. Aslında aşkın kendisine âşık değilse, fani bir insana da âşık olamıyor insan. Aşk yolunda çekilen acıları da aşkın bir parçası gibi sevmeyi bilmiyorsan, yoluna devam edemiyorsun. Düşsen de Mecnun gibi çöllere, yine de eksik etmiyorsun göğe yakarışını susuzluktan çorak topraklar gibi çatlamış dudaklarından: "Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni." (Fuzulî 2016) İçinde yanan yangına üflemesini istiyorsun Tanrı'dan ve o yangın asla sönmez sen bir Anka gibi küllerinden yeniden doğmadan.
KAYNAKÇA Fuzulî. Leylâ ile Mecnun Mesnevisi. Say Yayınları, 2016 Green, John. Aynı Yıldızın Altında. Pegasus Yayınları, 2012 İlhan, Attila. Yağmur Kaçağı. İş Bankası Kültür Yayınları, 2017 Shakespeare, William. Romeo ve Juliet. İş Bankası Kültür Yayınları,2016