- şiirler - Yayın Tarihi: 9.4.2004 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yasal Uyarı: Bu ekitap, bilgisayarınıza indirip kayıt etmeniz ve ticari olmayan kişisel kullanımınız için yayınlanmaktadır. Şiirlerin kopyalanması, gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman Antoloji.Com tarafından yayınlanmıştır. Antoloji.Com tüm bölümleriyle, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na %100 uygun olarak yayın yapmaktadır.
Şah İsmail. 17 Temmuz 1487 de Azerbaycan Erdebil de doğdu, 23 Mayıs 1524 te burada öldü. Azerbaycan ve İran da hüküm süren Safevi Hanedanı nın kurucusu. Uzun yıllar tarikat eğitimi gördü. 14 yaşında Safeviler in önderi olarak babasının yerini aldı. Ordusunu hızla büyüttü, bölgenin büyük bölümünü hakimiyetine aldı. 1514 te Çaldıran Ovası da Yavuz Sultan Selim komutasındaki Osmanlı Ordusu na yenildi. Haremi ve hazinesini bırakıp kaçtı. Bugünkü Gürcistan topraklarında yaşayan aşiretleri egemenliğine alarak tekrar güçlendi. Safeviler ve Osmanlı arasındaki çekişme 100 yılı aşkın sürdü. mahlasıyla şiir de yazan Şah İsmail, Nesimî nin etkisindedir. Eserleri: Sade bir dil kullanmış ve hece vezniyle şiirler yazmıştır. Aruzla yazılmış ve Arapça Farsça şiirlerinden oluşan Hatayi Divanı da seçkin bir örnektir. 16. Yüzyılın ön önemli şairlerinden biri olarak gösterilir. Mesnevi türünde Dehname ve Nasihatname adlı iki eseri daha vardır.
Çekip Bizi Bu Dergaha Çekip bizi bu dergaha Getirenin demine hu İki gönül dirliğine Yetirenin demine hu Kudretten giymiş donunu Hünkara dönmüş yönünü Kalbinde kudret kinini Sildirenin demine hu Budur demeyi Zay olmaz mümin emeği Geldi kırkların yemeği Yedirenin demine hu
Dil İle Dervişlik Olmaz Dil ile dervişlik olmaz Hali gerek yol ehlinin Arılayın her çiçekten Balı gerek yol ehlinin Geçmek gerek dört kapıdan Kurtulasın mürebbiden Mürebbiden muhasipten Eli gerek yol ehlinin Ben gezerim dertli dertli Öter firkatli firkatli Bülbül gibi ünü tatlı Dili gerek yol ehlinin Ben gezerim ayık ayık Deryalarda olur kayık Bülbülleri şaha kayık Gülü gerek yol ehlinin Hatayi'm der kuşak kuşan Toz olur turaba düşen Budur dervişliğe nişan Yolu gerek yol ehlinin
Ela Gözlü Pirim Geldi Ela gözlü pirim geldi Duyan gelsin işte meydan Dört kapısı kırk makamı Bilen gelsin işte meydan Hudey hudey dostlar hudey Hudey hudey canlar hudey Ben pirimi hak bilirim Yoluna canım veririm Dün doğdum bugün ölürüm Ölen gelsin işte meydan Hudey hudey dostlar hudey Hudey hudey canlar hudey Bağ olan yerde bağ olur Gül olan yerde hav olur Bu sitemler çok zor olur Çeken gelsin işte meydan Hudey hudey dostlar hudey Hudey hudey canlar hudey Şah der sırrını Ortaya koymuş serini Nesîmî gibi derisini Yüzen gelsin işte meydan Hudey hudey dostlar hudey Hudey hudey canlar hudey
Ezel Bahar Olmayınca Ezel bahar olmayınca Kırmızı gül bitmez imiş Kırmızı gul bitmeyince Dertli bülbül ötmez imiş Bülbül havastır ötmeye Sarılıp güle yatmaya Bahçevan gülü satmaya Gül kadrini bilmez imiş Bahçevan satma bu gülü Haramdır parası pulu Ağlatma dertli bülbülü Gözyaşını silmez imiş Can m ölmeyince Tenin turab olmayınca Dost dosttan ayrılmayınca Dost kadrini bilmez imiş
Gel Gönül Yeyip İçelim Gel gönül yeyip içelim Bu güzellik geçer birgün Alem param param olmuş Alim sırrın açar birgün Yeyip yedirmesi hoştur Dert çekmeyen yürek taştır Can dediğin huma kuştur Kuş kafesten uçar birgün Dal başında yeşil yaprak Yeraltında kefen yırtmak Gezdiğimiz kara toprak Boyumuzdan aşar birgün Hatayi'm gördüm düşümde Hiç hilaf yoktur işimde Baykuş mezarın taşında Garip garip öter birgün
Gönül Seyranda Gezerken Gönül seyranda gezerken Şah geldi araya Hakk a niyaz ederken Bir engel düştü araya Hakk ın kapusundan girdim Kendi vücudumu gördüm Marifet kazanın kurdum Aşkı kaynatan küreye Muhabbet haslar hasıymış Etmeyen Hakk ın nesiymiş Sevgi Hak sevgisi imiş Erenler ne der buraya Hele küşadın düşürdüm Firkat kazanın taşırdım Marifet aşın pişirdim Tuzun tattırdım bereye der ihtiyarsız Neyleyim dünyayı yârsız Ol alemden bihabersiz Tuz ekmek ister yaraya
Hakikat Bir Gizli Sırdır Hakikat bir gizli sırdır Açabilirsen gel beri Küfr içinde iman vardır Seçebilirsen gel beri Açıldı cennet kapusu Lal-ü gevherdir yapusu Kıldan incedir köprüsü Geçebilirsen gel beri Canımız melek canıdır Tenimiz Selman tenidir İçtiğim aslan kanıdır İçebilirsen gel beri Pirimden öğüt almışam Üstadımdan ders almışam Men kanadım bağlamışam Uçabilirsen gel beri Men bağçelerin gülüyem Ayn-ı cem bülbülüyem Kırk kapunun kilidiyem Açabilirsen gel beri Şah m eydür heman Dağları bürüdü duman İşte İncil, işte Kur an Seçebilirsen gel beri
Hayli Demdir Dosttan Ayrı Düşeli Hayli demdir dosttan ayrı düşeli Gelmez bir selamın bilmem nedendir Ciğerim de aşk odunda pişeli Tükenmez efkarım bilmem nedendir Nail oldum dostun zülfü teline Nurdan cemaline tatlı diline Gözüm yaşı döndü bahar seline Akarsu bulanık bilmem nedendir İnsaf et sevdiğim çektiğim yeter Alıştım tutuştum tütünüm tüter Ayrılık yoksulluk hicran besbeter Birikti başıma bilmem nedendir Hatayi sığındın Ali Serdar'a Umarım merhamet ede kullara Enzerim zayıfım kaldım biçare Şaşırdım tebdilim bilmem nedendir
Kalk Kardeş Yola Gidelim Kalk kardeş yola gidelim Yol haktan öte mi dersin Murat maksuda erelim Bu söze hata mı dersin Aç bir haklı kelam söyle İn aşkın deryasın boyla Var bir pire hizmet eyle Hak emek yuta mı dersin Sırrını verme kalleşe Özü çürük kalbi boşa Pervanem düşmüş ateşe Pişmeden tuta mı dersin Ayık mıdır sarhoş olan Bellidir kalbi boş olan Yalancıya yoldaş olan Menzile yete mi dersin Şekeri yedirme zağa Hak seni düşürür tuzağa Kel karga kondurma bağa Bülbülce öte mi dersin Şah Hatayi'm der coşmayan Aşk küresinde pişmeyen Burda hakka kavuşmayan Ahrette yete mi dersin
Melüllenme Deli Gönül Melüllenme deli gönül Gez bir zaman gör nic'olur İndir katını yüceden Yık bir zaman gör nic'olur Bir iş gelirse başına Bahane bulma komşuna Sev dil hırkan çek başına Yak bir zaman gör nic'olur Şahatayım doğan aylar Getirir yoksullar baylar Herkes kemalını söyler Gel bir zaman gör nic'olur
Şu Dünyanın Ötesine (Yalan Söyler) Şu dünyanın ötesine Vardım diyen yalan söyler Baştan başa sefasını Sürdüm diyen yalan söyler Ark kazarlar arkın arkın Felek çevirmedi çarkın Bu dünyada malım mülküm Vardır diyen yalan söyler Oğul dinlemez atayı Dilden çıkarmaz hatayı Pişmeden çiğ yumurtayı Soydum diyen yalan söyler Kur' ağaçta olur gazel Kendi okur kendi yazar Ahtı bütün hüsnü güzel Vardır diyen yalan söyler Avcılar avlarlar bazı Hakka ederler niyazı Daim beş vakit namazı Kıldım diyen yalan söyler Şah Hatayi'm der varılmaz Varılırsa da gelinmez Rehbersiz bir yol alınmaz Aldım diyen yalan söyler
Vardım Kırklar Yaylasına Vardım kırklar yaylasına Gel berü hey can dediler Yüz sürdüm ayaklarına Gir işte meydan dediler Kırklar bir yerde durdular Yerlerinden yer verdiler Meydana sofra serdiler El lokmaya sun dediler Erenler gönlü ganidir Yuduğu kalbi arıdır Gelişin kandan beridir Söyle ey ihvan dediler Gir semaa bile oyna Silinsin pak olsun ayna Kırk yıl bir kazanda kayna Daha çiğsin yan dediler Gördüğünü gözün ile Söyleme sen sözün ile Ahdan sonra bizim ile Öl sen de mihman dediler Düşme dünya mihnetine Talib ol Hak hazretine Ab-ı kevser şerbetine Parmacığın ban dediler Şah Hatayi m nedir halin Dua edip kaldır elin Kesegör gıybetten dilin Cümlemiz yeksan dediler