ORTAÇAĞ SELÇUKLU KALESİ KALINTILARI:



Benzer belgeler
Aynı Duvarda Düzlenmiş ve Düzlenmemiş Yüzeyler

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

HELENİSTİK DÖNEM. Pergamon - Bergama. Erken Dönem M.Ö yüzyıllar -kırık buluntuları -erken dönem kent duvarı

HİERAPOLİS, 06/08/14-21/08/14 ÇALIŞMALARI MERMER RESTORASYONU ÇALIŞMALARI

Yazar Fatih KARA Çarşamba, 16 Kasım :22 - Son Güncelleme Çarşamba, 21 Mart :50

KLASİK DÖNEM. Atina Akropolü, M.Ö.5.yy.

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

Adıyaman'ın İsmi Nereden Geliyor?

ERGAMON Antik ça da Pergamon ad ile an lan Bergama zmir ilinin s n rlar içinde, Helenistik dönemin önemli bir kültür sanat merkeziydi.

ANADOLU UYGARLIKLARI (RÖLYEF) KABARTMA ESERLERİ. Burcu Aslı ÖZKAN

AYASULUK TEPESİ VE ST. JEAN ANITI (KİLİSESİ) KAZISI

Roma mimarisinin kendine

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

HİERAPOLİS KAZISI Hierapolis - Pamukkale Missione Archeologica Italiana

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

Muhteşem Pullu

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi

İşte böylesine bir tatil isteyenler içindir Assos. Ve Assos ta yapılacak çok şey vardır:

Bayraklı Höyüğü - Smyrna


Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş, önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur.

AR&GE BÜLTEN. Kültür Turizmi ve İzmir

BODRUM HALİME GÜNDOĞDU TURİZM İŞLETMECİLİĞİ

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 ULUDERE

İzmir den İstanbul a akşamüstü uçağı.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

Urla / Klazomenai Kazıları

Aphrodite nin Kenti Aphrodisias

ŞANLIURFA YI GEZELİM

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

Bergama'dan Ayvalık'a Balıklı Lezzetler Peşinde Mayıs - 21 Mayıs 2017 Katılımcı sayısı 24 kişi ile sınırlıdır. Emre GEZER

MED SANATI: Arkeolojik kaynaklar ise çok sınırlıdır. Iran arkeolojisinde Demir Devri I I I. safhasıdır (Orta Batı İran da: ).

BERGAMA [PERGAMON] DOSYASI

ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ DERS KATALOĞU

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 4 LYDİALILAR 2

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

Turizmde Arz (Tarihsel Çekicilikler)

Lidyalılar Batı Anadolu'da hala etkin olan Kimmerleri Kızılırmak'ın ötesine sürerek bu tehlikeye kalıcı olarak son vermişlerdir.

Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları

2013 YILI TRİPOLİS ANTİK KENTİ KAZI VE RESTORASYON ÇALIŞMALARI

AKROPOLİS de ONARIM YÖNTEMLERİ Eylül-2011

PERGAMON ANTİK KENTİ

BUNLARI BiLiYOR MUYDUNUZ

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...

HİERAPOLİS, ÇALIŞMALARIN RAPORU

AYDIN SULTANHİSAR NYSA ANTİK KENTİ VE SU TÜNELİ 08 AĞUSTOS 2013 MEHMET BİLDİRİCİ

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ DERS KATALOĞU

EFES Meryem Ana'yı ağırladı

İzmir İli Arkeolojik Yüzey Araştırmaları

ASSOS KAZISI 2015 YILI SONUÇ RAPORU yılı çalışmaları kapsamında aşağıda listelenen alanlarda kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Resim 1).

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI

Teos Çevre Düzenleme Projesi ve Uygulanması İle İlgili Çalışmalar:

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

M.Ö. 1200' LERDEN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

URARTULAR. topografik özelliklerinden dolayı federasyon üyelerinin birbirleriyle bağları gevşekti.

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

COĞRAFYA BÖLÜMÜ NDEN EDREMİT KÖRFEZİ KUZEY KIYILARINA ARAZİ ÇALIŞMASI

Abd-i Kethüda (Cücük) Camisi

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

PERVARİ İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

8-9 HERA PATRAS SARA ANATOLIA ARTEMİS ASPENDOS ASSOS BERGAMA EFES HİTİT MYRA OLYMPOS

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 61/124

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

III.ULUSLARARASI MERMER ve DOĞAL TAŞLAR KONGRESİ KÜLTÜR GEZİSİ KILAVUZU

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

Sende şu sevgi, şu ölüm var ya, yani şu ölümsüzleri, ölümleri alt ettiğin, işte onları bana ver bugünlük. .çözdü göğsünden nakışlı memeliğini,

BİLDİRİCİ AİLESİ ANTALYA GEZİLERİ

MUGLA LETOON ANTİK KENTİ ÖZDİRENÇ UYGULAMALARI

H e r Y o l R o m a ya Ç ı k a r

Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medresesidir.

LİKYA TURU MAYIS 2015

GEVALE KALESĠ KAZI ÇALIġMALARI


FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MİMARİSİ

Salihli I Sardes I Gölcük I Birgi

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi


II. İSTANBUL ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU PROGRAMI 11. ARALIK 1. GÜN

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

Transkript:

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 71/124 SURLAR: MS. V. yüzyılda, Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır. ORTAÇAĞ SELÇUKLU KALESİ KALINTILARI:Kale, vadiyi kontrol altında tutabilen düzlük üzerinde, stratejik konumda olan geniş bir sur sisteminden oluşmaktadır. Duvarlar yıkıntı halinde olan kentten alınan, aralarında mermer, kimisi yazıtlı bloklar bulunan, devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kalelerden birinde yapılan kazılarda, semerdam kemerli, nişler açılmış olan iç kısmında giriş kapısı, tabanı ve deprem ile meydana gelen geniş çatlaklar çıkartılmıştır. Bulunan malzeme, kaleyi bölgenin Bizanslılar ile Selçuklular arasında anlaşmazlık olduğu döneme, IX. Ve XIII. yy. lar arasında tarihlemektedir. Yıkıntılar arasında bulunan bir sikke bu son dönemi işaret etmektedir. TİYATRO :Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür, dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir Ima caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır. Skene fronsun üç düzeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus zamanında İ. S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ. S. 352 yılına tarihli ve skene fronsun onarımını yazıttan anlıyoruz. AZİZ PHILIPPUS MARTYRIONU :Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapısıdır. Yapının en büyük sekizgen olan merkezi mekanına bağlanan sekiz adet dörtgen mekan, taştan büyük ayaklar ve yine sekizgen mermer plinthoslar üstündeki, kenarlarda traverten, ve mermer ara sütunlarla taşınan, üç arkad aracılığıyla açılır. Sekiz sayısı, yapı geometriği temellerine yansıtıldığı gibi güçlü simgesel anlamı vardır. Bloklarda daireler içinde Hıristiyanlık sembolleri yer alır. (Yıldız içinde haç, khrismon A ve?). Merkez mekanın syntronon üzeri ahşap bir kubbe ile örtüldüğü anlaşılmakta. Tüm kilise yapısı dörtgen bir plan içinde ve dört kenara yaslanmış 32 oda ile kapatılmıştır. Yapı Aziz Havari Philippus kalıntılarını saklamakta idi. Martyrionun İ. S. V. y. yılın başlarında Konstantinopolis saray mimarlarına yaptırılmıştır.

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 72/124 AZİZ PHILIPPUS KÖPRÜSÜ :Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip köprü yer alır. Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük yapının (genişliği 12 m. bulmakta) yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş şehir merkezinden gelen yolun devamında bulunmaktadır. Köprüyü geçtikten sonra hakim tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane) bu yapının hemen yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır. Bu alan Bizans öncesi dönemde Küçük Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır. İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından birisi köprünün yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp Martyrıona ulaşan ayin yolunada işlevsellik kazandırılmaktadır. DİREKLİ KİLİSE : M. S. 7. yy a tarihlenen şehir merkezindeki direkli kilise üç nefli olup, nefler arasındaki geçitleri büyük ve küçük direkler ayırmaktadır. Ortadaki büyük nefin sonunda bir apsis yer alır. Olasılıkla yapı tonoz örütülüdür. Diakonon ve protasis (vaftiz ve ayin bölümü), kilisenin merkez sahanlığının sonundaki tek apsisin iki tarafında yer almaktadır. Üç nefli diğer bir kilise de yine şehrin merkezinde yer almaktadır. Hierapolis in kuzey tarafında daha küçük tek apsisli kiliseler yer alır. Bunlar daha çok geç dönem yapılarıdır. Bu da geç dönemlerde dahi, kentin kimliğini devam ettirdiğinin göstergesidir. M. S. 5-7. yy larda Hierapolis te birçok önemli kilise yapılarının yapılması, kentin hem dinsel yönden önemli, hem de Bizans döneminde büyük bir merkez olduğunu göstermektedir. M. S. 5-6. yy larda tarihlenen Akköy aile mezarının altın buluntuları da bu önemi ve zenginliği desteklemektedir. Hierapolis in ilk dinsel temsilcisi St. Phillippus tur. NEKROPOL ALANI:Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossaeye giden güney yolunun iki tarafinda yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Kuzey nekropolü, Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır. HAMAM BAZALİKA :Frontinus kapısı yanındayer alan ve M. S. 3. yy yapılan hamam, 5. yy 'dan sonra güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli bir bazalikaya dönüştürülmüştür. Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır. KATEDRAL:Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır. Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer alır. Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 73/124 konsantrik merdiven, synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ. S. VI. yüzyılın I. yarısına tarihlememizi sağlar. BÜYÜK HAMAM KOMPLEKSİ-ROMA HAMAMI:Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır. Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. DOMİTİAN KAPISI (FRONTİNUS KAPISI):Şehrin kuzey girişinde iyi korunmuş 3 gözlü ve iki yanına yuvarlak kuleleri olan kapı imparator Domitian a ithaf edilmiş üzerine Latince ve Grekçe yazılmış bir yazıt vardır. bu yazıttan dolayı buna Domitian kapısı veya Roma Kapısı denir. kapının MS. 82-83 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir. bu kapıya Frontinus kapısı da denilir. Kaynak: http://www. pamukkale. gov. tr/tr/content. asp?id=545 www. denizli. bel. tr www. denizli. gov. tr

11. Gün: 02. 01. 2010 SALI: PAMUKKALE SARDES BERGAMA AYVALIK (400 km) Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 74/124 Sardes Antik Kenti (Salihli) Lidya Devleti nin başkenti olan Sardes Antik Kenti nin kalıntıları Salihli İlçesi, Sart Kasabası ndadır. Sart ve yöresinin 5000 yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır. Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya döneminin Sardes Kenti, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart) Çayı nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu. M. Ö. 7. yüzyıldan başlayarak M. S. 7. yüzyıl erken Bizans dönemine kadar süren 14 yüzyıl boyunca Sardes gerek ulaşım, gerekse idari ve ticari bakımdan önemli bir kent olma özelliğini korumuştur. Bölge; M. Ö. 546 yılından M. Ö. 334 yılına kadar Pers egemenliğinde kalmıştır. Sardes bu dönemde de önemli bir ticaret merkezidir. M. Ö. 334 de Trakya üzerinden Anadolu ya geçen Büyük İskender, Pers ordularını yenerek Suriye ye doğru ilerlemiş ve Pers egemenliğine son vermiştir. Büyük İskender in M. Ö. 323 yılında ölümünden sonra satraplıkların birbirleriyle mücadelesi M. Ö. 301 yılında İskender İmparatorluğu nun sonunu getirmiştir. Bu döneme ait en önemli eser Sardes Örenyeri ndeki Artemis Tapınağı dır. Daha sonra Bölge Bergama Krallığı nın egemenliğine girmiştir. Bölgenin önemli kentlerinden Philadelphia ya (Alaşehir) ismini dönemin krallarından II. Attalos Philadelphos vermiştir. Bergama Krallığı III. Attalos un ölümünden sonra (M. Ö. 133), vasiyeti üzerine Roma İmparatorluğu nun yönetimine devredilmiştir. M. S. 17 yılında meydana gelen büyük depremde bölgedeki Magnesia, Thyateira, Philadelphia ve Sardes gibi bütün yerleşimler büyük ölçüde yıkılmışsa da İmparator Tiberius un katkılarıyla yeniden inşa edilmiştir. Roma döneminde bölgede üretim ve ticaret canlanmış, Gediz ve Bakırçay vadilerinde mevcut tarımsal ürünlere yeni çeşitler eklenmiştir. M. S. 395 yılında Teodisius un imparatorluğu iki oğlu arasında pay etmesiyle Manisa ve çevresi Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu nun sınırları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın batıya doğru yayılmasında, Philadelphia, Sardes ve Thyateira kentlerinin önemli rolü olmuştur. İncil in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu daki yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da ayrı bir öneme sahiptir. Lydia - Lidya Uygarlığı (M. Ö. 700-300) Acemi Arkeolog tarafından yazıldı, Pazartesi, 05 Mart 2007 04:02 Batı Anadolu da Gediz ve Küçük Menderes yörelerinde oturan bu halkın nereden geldiği kesin olarak belirlenememiştir. Antik dönem yazarları onların güneydeki Karyalılar ile kuzeydeki Mysialılar ve Frigler ile akraba olduklarını söylerler. Hint-Avrupa karakterli bir dilleri olan Lydialıların Batı Anadolu da M. Ö. 2. binyılın ikinci yarısından itibaren varoldukları kabul edilmektedir. En ileri dönemlerindeki kralları aşağıda verilmektedir : Gyges M. Ö. 680-652

Ardys M. Ö. 652-625 Sadyattes M. Ö. 625-610 Alyattes M. Ö. 610-575 Kroisos M. Ö. 575-546 Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 75/124 Lydia nın parlamasının nedeni bölgede bulunan altın madenleriydi. Bu madenin M. Ö. 7. yüzyılın başından beri Sardes te işletilmeye başlaması Lydia lıları zenginleştirmiş ve güçlendirmişti. Lydia nın Anadolu daki uygarlığa katkısı daha çok ekonomi dalında olmuştur. Altın sikkeler basarak ticaretteki değiş-tokuş usulünü değer ekonomisine çevirmişlerdir. Lydia tarihinin bazı dönemlerinde Frigleri de yıkan Kimmerlerin saldırısına uğradı ve Sardes kenti Kimmerlerle birlikte yine göçebe bir topluluk olan Trerler tarafından da yağmalandı. Ayrıca Medler ve Perslerle de çeşitli kez savaşlar yapmışlardır. M. Ö. 28 Mayıs 585 günü Medlerle yapılan savaş sırasında güneş tutulması meydana gelmiş ve savaş böylece sona ermiştir. Lydia devletine son veren Pers kralı Kyros olmuştur. Lydia soyluları ölülerini, Friglerdeki gibi tümülüslere gömüyorlardı. Bu tümülüsler Sardes in kuzeyinde Marmara Gölü kıyısında yer alırlar. Bunlardan 355 m. çapında ve 61 m. yüksekliğindeki tümülüs Anadolu daki en yüksek yığma mezar örneğidir. Çok zengin olan Anadolu mozayiğinde sözü edilmesi gereken ve bugün de izlerine rastladığımız başka uygarlıklarda vardır. Demir Çağında incelenmesi gerekenler arasında Karia ve Lykia uygarlıklarını sayabiliriz. Hint-Avrupa ailesinden olan dilleri Hitit öncesi ögeler taşımaktadır. Karialıların daha önceleri Batı Anadolu da yerleşmiş oldukları bilinen Leleglerden, Lykia lıların ise Luvilerden geldikleri sanılmaktadır. Lykia uygarlığının en özgün örnekleri arasında kayalara oyulmuş anıtlar yer almaktadır. Lydia devletinin M. Ö. 546 yılında son bulmasıyla İranlılar Ege Denizi kıyılarına kadar tüm Anadolu yu ellerine geçirdiler. Pers egemenliği M. Ö. 333 yılına değin sürdü. Bu dönemden sonra yerli kültür gelişiminin yerini Batıdan gelen yeni etkiler ve bunun sonucunda ortaya çıkan bir kültür almaya başladı. http://www. arkeo. org/arkeoloji/25-lydia-lidya-medeniyeti. html Ovalarından bal derelerinden altın akan Lidyalıların başkenti SARDES Lidya'nın altın ovalarından geliyorum!,.. Vatanım Lidya'dır benim!... (Şarap Tanrısı Dionysos) Anadolu da yaşamış uygarlıklarının başkentlerini saymakla bitiremeyiz. Her biri döneminin en görkemli anıtlarıyla donatılmış mamur kentler Hattuşaş tan Gordion a, Tuşpa dan Bergama ya ve Konya dan İstanbul a Dünyanın hiçbir ülkesinde yaşamış bu kadar uygarlık ve bir o kadar da başkent yoktur. Bu yalnızca bizim ülkemize özgü bir güzelliktir. Lidyalıları biliyorsunuz Elbet başkentlerini de Hani canım şu, Karun kadar malın olsa ne fayda! diye, sürüp giden türküdeki Karun un, Irmaklarından altın akan ülkesinden bahsediyorum Evet, işte onların başkenti Sardes (Sart); Bir zamanlar İzmir-Ankara asfaltının bıçak gibi yarıp geçtiği, birçok yeniliğin başlangıcı sayılan antik kent Frigya Kralı Midas, Tanrı Dionysos tan Tuttuğu her şeyin altın olmasını" istemişti de başına gelmedik kalmamıştı Tuttuğu ekmek ve su bile altın olmuştu Midas açgözlülüğü yüzünden, düştüğü bu zor durumdan kurtulmak için tekrar Tanrının huzuruna çıktığı zaman, Tanrı onu bağışlayarak, Lidya nın (Lydia) başkenti Sart a gitmesini, Sart Çayı nın (Paktolos un) kaynağına kadar çıkmasını ve çıkan kaynak sularıyla ellerini ve yüzünü yıkamasını söylemişti... Kral da buyruklara uyarak, çayın sularında yıkanmış ve arınmıştı Evet, işte o günden sonra Sart Çayı, altın zerrecikleriyle akmaya başlar bereketli Lidya Ovası ndan Gediz (Hermos) Irmağı na doğru Gerçekten, Lidyalılar altın zengini bir uygarlıktı. Gediz Irmağı ndan altın çıkarırlardı ve bunu doğaya hiç zarar vermeden yaparlardı. Serdikleri koyun postlarından ırmağın suyunu geçirerek altın zerreciklerini postun tüyleriyle süzdürürlerdi Altın zengini Lidyalılar komşu uygarlıklara bile yardım ederlerdi. Dünyanın Yedi Harikasından biri olan Efes Artemis Tapınağı nın yapımı sırasında bile epeyce altın göndermişlerdi. Lidyalılar, altına karşı aç gözlü olmanın sonucunu iyi bildiklerinden, zengin de olsalar, hep temkinli ve alçakgönüllü olmayı sürdürmüşlerdir Amacımız, uzun uzadıya Lidya tarihini anlatmak değil. Yalnızca övünebileceğimiz Anadolu Uygarlıkları ndan birine ilişkin güzellikleri hatırlatmak O zaman, Lidyalıların güzelliklerini tanımaya devam edelim Spartacus filminde, bu soylu köle kendini şöyle tanıtmaya başlar: Ben Lidya dağlarındaki madenlerden getirilmiş asi bir köleyim! Başka bir öykü de Lidyalı örümcek kız Arakhne ile Tanrıça Athena ya ilişkindir. Athena, babası Zeus un alnından doğurduğu bakir kızı, akıl tanrıçası Hünerli kadın parmaklarının işlediği

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 76/124 nakışların koruyucu tanrıçası Kilim dokuyan kadınlar yeteneklerini Athena dan aldıklarını övgüyle anlatırlardı. Ancak, bütün Olymposlu Tanrı ve Tanrıçalar gibi Athena da kıskançlıklarında ve öfkelerinde önüne geçilmez biri olurdu Sardes in güzel kızı Arakhne, kilim dokumada o kadar çok becerikliydi ki; Bütün güzel periler onu seyretmeye gelirlerdi Bir gün periler ona, Bu kadar güzel işleri nasıl yapabiliyorsun, yoksa sana bu işleri Athena mı öğretti? diye sorarlar O da: Athena da kim oluyormuş, o gitsin başka ölümlü kadınlara öğretsin bildiklerini, dokumacılık hünerlerini Gördüğünüz gibi, yaptıklarımla zaten ben onu çoktan geçtim diye karşılık verir. Akıl Tanrıçası Athena bütün bu övünmeleri duyar ve yaşlı bir kadın kılığına girerek Arakhne nin yanına gelir. Bastonuna dayanıp, beyazlamış saçlarını göstererek: Kızım, ihtiyarlık insana yalnız keder ve üzüntü vermez, engin bir deneyim de kazandırır. Öğütlerimi yabana atma! Evet, sen örgüde, nakışta çok ileri gitmiş bir kızsın, kadınların hepsi sana hayran Ancak Tanrıçalar var senden kat be kat üstün, sakın çok övünerek onları incitme! diye, uyarıda bulunur. Arakhne: Ben gerçekleri söylüyorum, isterse Tanrıça Athena gelsin! Onunla da yarışırım, ne olacakmış, diye karşılık verir. İşte o sırada Athena, yaşlı kadın kılığından sıyrılıp, miğferi ve kalkanıyla gerçek Tanrıça haline döner Ve öfkeyle Arakhne yi yarışmaya çağırır. Yarışmanın heyecanı ve yenme arzusu, her ikisine de yorgunluklarını unutturmuştur. Athena gergefine Olympos Dağı nı ve Tanrıları işler Mağrur ve güzel Arakhne de Tanrıların ve Tanrıçaların aşk maceralarını işler İşlemeler bitince Tanrıça Athena, Arakhne nin işlerinde hiçbir kusur bulamaz Athena buna büsbütün kızar ve güzel kızı ölesiye kıskanır. Arakhne nin işlemelerini eline alır ve yırtıp atar. Yürekli ve gururlu Sardesli kız Arakhne, kendisine yapılan bu hakaretten çok etkilenir, üzüntüden kahrolur Ve kendini asmak ister Gök gözlü Athena, rakibine acıyarak; Onun yazgısını değiştirmek ister... Sen ölmeyeceksin, yaşayacaksın! Ancak benimle boy ölçüştüğün, yarıştığın için bundan böyle yaşamını her zaman ağ üstünde asılı olarak geçireceksin diyerek, Tanrısal bir buyrukla onu örümceğe dönüştürür Aslında bu sembolik bir öyküdür. Anadolu Uygarlıkları ndaki Sardes teki üstün dokumacılık kültürüne bir övgüdür. Bozdağ da çoban Marsyas ın kavalını, tanrı Apollon un liriyle yarıştırması sonucunda Marsyas ın derisinin tanrı tarafından yüzdürülmesi ve hakemlik yapan Midas ın da kulaklarının eşekkulaklarına dönüştürülmesinin öyküsü, Sardes te yaşanmış trajik bir olayın mitolojiye uyarlanmış halidir. Bu tarihsel olayda; Seleukos Kralı III. Antiakhos en güvendiği komutanlarından Akhaios u bölgeyi kontrol etmesi için Sardes e göndermiştir. Ancak, Komutan Akhaios isyan ederek (M. Ö. 214 213), bağımsızlığını ilan etmiştir. Kral kendine başkaldıran komutanın derisini Sardes te yüzdürerek astırmıştır. Ege uygarlıklarında oynanan birçok eğlencelik oyunun Lidyalılar tarafından bulunduğu söylenir. Bunlar; top, zar ve aşık oyunlarıdır. Lidyalılar Kral Yolu denilen o müthiş ulaşım sistemini düzenleyerek, mal takasına dayalı ticareti güvenceye almışlardır. O zamanın seyyahları hayranlıklarını anlatırken: Ege kıyılarında tutulan taze balıklar, bayatlamadan ta! Mezopotamya ya götürülerek; Ninova Sarayları nda kral sofralarına yemek olarak sunulurdu diye dile getirirlermiş. Zamanla Lidyalılar, ticarette daha kolay ve daha kullanışlı bir yöntem geliştirdiler. Mal götürüp, mal getirmek yerine; mal ile sembolik değerleri değiştirmeyi öğrettiler insanlara Adına sikke dendi, para dendi Hatta, Napolyon çok zaman sonra para, para, para!... Diye hepten abarttı Evet, Lidyalılar parayı buldu, altın parayı Yazı bulunmayan sikkelerin bir yüzünde dörtgen darp çukuru diğer yüzünde de yalnızca Sardes in kraliyet arması olan aslan başı betimlemeleri yer almıştır. Para da, altın da Kral Karun un olsun!.. Gelin Sardes in kalıntılarını birlikte gezelim!... Ege Bölgesinin en önemli antik yerleşimlerinden biri olan Sardes harabelerine İzmir-Uşak yoluyla ulaşabilirsiniz. Ören yeri, Salihli yakınlarında eski karayolu üzerinde yer almaktadır. Sardes, büyük bir uygarlık kurmuş olan Lidya (Lydia) Krallığı nın merkezidir. Antik kentte görebildiğimiz kalıntıların çoğu, işte bu uygarlıktan günümüze ulaşabilenlerdir. Lidya nın en ünlü kralları M. Ö 680 den 546 yılına kadar sırasıyla Gyges, Ardys, Sadyattes, Alyattes ve Kroisos dur. Bizim zenginlik vurgusu olarak kullandığımız Karun aslında Kroisos un ta kendisidir. Kroisos Lidyalıların en sonuncu ve en ünlü kralıdır. Neredeyse başına gelmedik şey kalmamıştır. Frigya nın, Lidya topraklarına katılması Lidyalılarla Persleri karşı karşıya getirmiştir. Lidya Kralı Kroisos Apollon un kehanetini yanlış yorumlayarak, Pers ordularının Sardes i kuşatmasına yol açmıştır. Anadolulu tarihçi Heradot bu konuyla ilgili ilginç bir öykü anlatır: Eskiden Meles adında bir Lidya kralı varmış.

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 77/124 Bir cariyesi ona bir aslan doğurmuş. Biliciler aslanın Sardes in surları boyunca dolaştırılması durumunda, kimselerin kenti ele geçiremeyeceğini ileri sürmüşler. Meles anlatılanlara inanmış Aslan surlarda dolaştırılmış Ancak, şehrin sarp kayalıklarla çevrili olan akropol bölümünde dolaşmasına gerek duyulmamış Pers kuşatması sırasında Lidyalı bir askerin söz konusu kayalıklardan, düşen miğferini almak için inip çıkması Pers askerlerinin dikkatini çekmiş ve şehre girmek için uygun ve doğru yeri bulmalarını sağlamıştır. M. Ö. 546 da Perslerlerin Sardes i alması sonucunda Kroisos tutsak düşmüş ve Pers kralı Kyros un buyruğuyla yakılmak üzere odun yığının üzerine yerleştirilmiştir. Kral ateşin yakılmasını beklerken inlemektedir. Bu sırada Solon, Solon Ah!... Solon diye sözler dökülmüştür dudaklarından... Kyros merakla ne demek istediğini sormuş. Kroisos: Bir zamanlar Sardes e gelip zenginliğimle alay eden bir Atinalı; Gerçek mutluluğun, mutlu bir yaşantıyla değil, mutlu bir sonla ölçülebileceğini söylemişti diye anlatır. Bundan çok etkilenen Kyros, Kroisos un hemen odun yığının üzerinden indirilmesini emretmiş. Ancak alevler iyice yükseldiğinden, Kroisos a kimse ulaşamıyormuş. Bunun üzerine Pers kralı Kyros, tanrı Apollon a seslenerek Kroisos su kurtarmasını dilemiş İşte o zaman mavi gökyüzünde bir fırtına kopmuş ve şiddetli bir sağanak ateşi söndürmüş. Böylece Lidya kralı Kroisos un sıradan biri olmadığını anlayan Kyros, onun prangalarını çözdürüp yanına oturtmuş. Uzun bir sessizlikten sonra, Kroisos sormuş: Şu adamlar orada ne yapıyorlar? Kyros da Senin kentini ve hazineni yağmalıyorlar diye cevaplamış. Kroisos Artık benim değil senindir onlar deyince, Kyros hemen yağmalamanın durdurulmasını emretmiştir. M. Ö. 546 da savaşı kaybeden Lidya devleti yıkıldı ve Sardes Perslerin eline geçti. Kent ateşe verildi ve zengin Lidya hazinesi İran a taşındı. M. Ö. 334 de kente İskender hâkim oldu. Sardes, sırasıyla Seleukoslar, Bergama egemenliğine girdi. Roma ve Bizanslılar yönetiminde büyümeyi sürdürdü. Sonra Türklerin eline geçti ve zamanla terk edilerek yerleşim alanları farklı bölgelere kaydırıldı. Sardes te ilk kazılar 1910 1914 arasında yapıldı ve buluntular New York Metropolitan Müzesi ne götürüldü. 1958 yılından buyana Amerikalılar tarafından düzenli olarak Arkeolojik kazılar sürdürülmektedir. Sardes teki kalıntıları dört bölüme ayırabiliriz: Bozdağ ın (Tmolos Dağı) yamaçlarındaki Akropol bölgesi kalıntıları, Artemis Tapınağı nın da bulunduğu Paktolos (Sart Çayı) Vadisi kalıntıları, eski İzmir-Ankara yolunun her iki yanında yer alan kalıntılar ve son olarak da yüzlerce Lidya mezarının bulunduğu Bintepeler Tümülüsleri Antik kentin ortasından geçen eski yolun kuzeyinde bir zamanların umumi tuvaletleri (Latrina), Sinagog ve Gymnasion bulunur. Sinagogun güneyinde Kral Yolu nun kalıntıları görülebilir. Yolun iki yanında dükkânlar bulunmaktadır. Ünlü Kral Yolu Sardes ten başlayarak Mezopotamya daki Susa ya kadar giden güvenli ve seri bir yoldu. Egenin zenginliklerini Mezopotamya ya götüren bir yol Sinagog (Yahudilerin mabedi), eskiden Gymnasion un bir parçası iken sonradan sinagog olarak restore edilmiştir. Büyüklüğü ve ihtişamı Romalılar zamanında Yahudilerin Sardes deki zenginliklerini gösterir. Farklı görünümüyle aslında bir sinagog olarak tasarımlanmadığı düşünülür. Yapının zemini mozaiklerle kaplanmıştır. Gymnasion (okul-jimnastik salonu-hamamdan oluşan yapı); sinagoga bitişik bir paleistra (güreş okulu), üç yanı çevreleyen sütunlar ve yakın zamanda restore edilen süslü bir cepheden oluşmaktadır. Üzerindeki yazıtlarına göre, Sardesliler tarafından Roma İmparatoru Septimus Severus un oğulları Geta ve Caracalla ile anneleri Julia Domna ya adanmıştır. İzmir-Salihli yolu üzerinden, otobüsle geçenler öncelikle Gymnasion u görürler. Yapı geceleri de aydınlatıldığı için çok etkileyici bir görüntüsü oluşmaktadır. Eski karayolundan Salihli yönüne devam edildiğinde yolun güney tarafında avlulu Roma yapısı, Bizans kilisesi ve Roma hamamı kalıntıları yer almaktadır. Yolun kuzey tarafındaki büyük yapı Bronzlu Ev rahip evidir. Evin ilerisinde agora kalıntıları, akropolün güney eteğinde de Bizans surlarının kalıntıları görülmektedir. Surun devamını tiyatronun çevresinde de görebiliyoruz. Bozdağ ın yamaçlarındaki Akropole doğru ilerlerken Roma stadyumunun kalıntıları görülür. Sart Çayı boyunca yüründüğünde Roma döneminde yeniden yapılan tiyatro, mezar anıtları ve muhteşem tapınak görülmektedir. Gelin şimdi Sart ın içinden Bozdağ a doğru Sart Çayı nı izleyerek gezimizi sürdürelim: Bizi ta uzaklardan Artemis Tapınağı karşılamaktadır. Anadolu nun en büyük tapınakları arasında yer alan tapınağın, başlangıçta, Ana Tanrıça Kibele için yapıldığına inanılır. M. Ö 5. yy dan başlayarak Artemis kültüne (inancına) adanmış bir tapınak olarak önemini artırır. Tapınak, İyon düzeninde kıvrımlı sütun başlıklarının kullanıldığı bir yapıdır. Kısa kenarlarında sekizer, uzun kenarlarında ise yirmişer sütunla çevrelenmiştir. Tapınak Romalılar döneminde kraliçe Faustina için de adanmış kutsal bir yere dönüştürülmüştür. Tapınağın güneydoğu köşesinde kemerli sütun galerileriyle kilise kalıntıları bulunmaktadır. Kimi kaynaklar bu yapının İncil de geçen Yedi Vahiy Kilisesi nden biri olduğunu anlatmaktadır. Sart Çayı kıyısında, Artemis Tapınağı na giden yolun batısında yer alan çukurda, Lidyalıların altın işlikleri bulunmaktadır. Beton çatılarla korunan işliklerin ortasında Kibele sunağı yer almaktadır. Çayın kenarında

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 78/124 ortaya çıkarılan altın işleme atölyeleri şimdilik ziyarete kapalı tutuluyor. Salihli ilçesinin kuzeybatısındaki küçük Marmara Gölü nün güney kıyısında yer alan ve Bin Tepeler olarak bilinen Tümülüs mezarlar Anadolu da bulunmuş en çok ve en büyük Tümülüslerdir. Lidya Tümülüsleri çok büyük ve göz alıcı eserlerdir. Antik çağın tarihçisi Heradot, Tümülüslerin en büyüğünün Alyattes in Mezarı olduğunu belirtmektedir. Bugün Salihli Ovası nda asmaların salkımlarından bal akar Ancak, ırmaklarından hala altın akar mı bilinmez! Ama güngörmüş, gönül zengini insanları altın gibi yürek taşırlar Dünden aldıkları tarihsel mirasa kendi renklerini de katarak yarınlara taşımak isterler Bunu herkes bilir Kaynaklar: Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul1990 Şerif Yenen, Anadolu Destanı, İstanbul 1998 Seton Lloyd, Türkiye nin Tarihi, Ankara 1998 George E. Bean, Eski Çağda Ege Bölgesi, İstanbul 2001 http://www. pbase. com/dosseman/sardis_turkey&page=2 Kaynak: http://www. nizamicubuk. com/deneme-yazilarim/sardes http://www. arkeo. org/arkeoloji/32-sardeis-sardis-sart. html ARTEMİS TAPINAĞI Sardes teki orjinal Artemis tapınağı M. Ö. 300 lerde inşa edilmiştir. 21*11 m boyutlarındaki pembe kumtaşı sunak, tapınağa batıdan bağlıdır. Sunak Midas şehrindeki ve Alacahöyük yakınındaki Kalehisar daki Kybele ye adanmış sunaklara benzemektedir. Zaten bu sunağın da Kybele ye ait olduğu düşünülmüş ancak kazılarda çıkarılan çok sayıda Yunan ve Lidce yazıtın, tapınağın Artemis e ait olduğunu kanıtlaması şaşkınlık yaratmıştır. (Herodotos a göre; M. Ö. 499 yılında Perslere karşı düzenlenen Ionia Ayaklanması sırasında Sardes yıkılıp yağmalanır ve yöresel tanrıça Kubaba (Kybele) ya ait tapınak da ortadan kaldırılır). Artemis tapınağı üç aşamadan geçmiştir. Birinci devirde Batı ya bakan 23. 00*67. 52 m boyutlarında uzatılmış arkaik bir cella, kare bir pronaos ve dar bir opisthodomostan oluşmaktaydı. Dipteros şeklinde yapılmak istendiği düşünülmüştür. Naos un batısında 21x11 m boyutlarındaki Artemis Sunağı bulunmaktadır. İkinci devirde (M. Ö. 2. yy ın ikinci yarısı) Tapınak pseudo dipteral amphiprostylos şekline çevrilmeye çalıışılmış ancak tamamlanamamıştır. Peristesis bu dönemde yapılmıştır. 13 sütun doğu tarafına dizilmiştir. Böyle devam edilseydi 8*20 sütunlu bir pseudo dipteros olması gerekirdi ancak ophisthodomostaki 2 sütun daha öne alınmış ve 4 tane sütun daha inşa edilmiştir. Üçüncü devirde ise daha önceki devirde yarım bırakılmış kısımlar tamamlanmıştır. Tapınak ikiye ayrılmış, doğu kısmı, Antoninus Pius un karısı Faustina I e adanmış bir ibadet yeri olmuştur. M. S. 4. yy dan sonra tapınak bir kiliseye çevrilmiştir. Kaynak: http://www. ozmena. com/odev/artemis-tapinagi-sardes-105772. html Sinagog: Salihli İlçesinde bulunan Sardes Antik Kentindeki, antrenman sahasının güneyinde yer alan hamam-gimnazyum kompleksine ait büyük bir salon, geç Roma döneminde kentin Musevi cemaatine verilerek sinagog haline getirilmiştir. Bulunan İbranice bir kitabeden, binayı kentin Musevi cemaatine veren imparatorun İmparator Lucius Verus olabileceği anlaşılmaktadır.

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 79/124 Bergama Bergama, İzmir in kuzeyinde, Bakırçay Havzasında yer alır. Doğuda Kınık, batıda Dikili, güneyde Aliağa, kuzeyde ise Balıkesir ve Manisa illeri ile çevrilidir. İl merkezine uzaklığı 107 km dir. İlçenin yüzölçümü 1. 688 km2 dir. Ayazkent, Göçbeyli, Bölcek, Zeytindağ ve Yenikent olmak üzere 5 beldesi ve 114 köyü bulunmaktadır. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı na göre toplam nüfusu 106. 536 dır. Bu nüfusun 52. 173 ü merkezde, 54. 363 ü belde ve köylerde yaşamaktadır. Bergama da; 134 İlköğretim Okulu, 15 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 17366 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 959 öğretmen görev yapmaktadır. Sağlık hizmeti, 1 Devlet Hastanesi, 12 Sağlık Ocağı, 1 Verem Savaş Dispanseri, 1 SSK dispanseri tarafından verilmektedir. Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında çam fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmektedir. Tarıma dayalı sanayi de son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir. Bergama, Antik çağın en önemli yerleşim birimlerinden biri olmuştur. Türkiye nin ilk arkeoloji müzesi olan Bergama Müzesi, günümüzde en çok bilinen ve ziyaret edilen müzeler arasındadır. Bergama denildiği zaman, öncelikle Akropolis, Asklepion, Kızıl Avlu, Kleopatra Güzellik Ilıcası ve Kozak Yaylası akla gelir. İlçe merkezinde Arap Camii, Müftü Camii, Ulu Camii, Kurşunlu Camii, Laleli Camii, Kulaksız Camii, Yeni Camii, Küplü Hamam, Tabaklar Hamamı, Koca Sinan Mescidi, İncirli Mescit ve Karaosman Sebili Türk-İslam eserleridir. Bergama Antik Kenti Yapılan kazılarda ele geçen seramik parçalarından burada Arkaik dönemde bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Bergama kelime olarak "sarp kayalık" anlamına gelmektedir. Bergama, eski dünyanın başta gelen kültür merkezleri arasında yer almıştır. Kentin zengin kütüphanesi çok ünlüdür. Akropoldeki en önemli ve en güzel yapılar II. Eumenes tarafından inşa ettirilmiştir. Bu dönemde Bergama mimarlık ve heykeltıraşlık konusunda çok ileri gitmiştir. III. Attalos ölümünden önce bir vasiyet ile Bergama Krallığını Roma İmparatorluğuna bağışlamıştır. Bergama Roma Çağı'nda da önemli bir merkez, Hıristiyanlık döneminde bir piskoposluk merkezi olmuştur. İncil'de sözü edilen yedi kiliseden biri burada bulunuyordu. Bizans Çağı'nda kent yeni bir surla çevrilmiş ve bu surların yapılmasında Helenistik ve Roma kalıntılarındaki taş bloklar, heykeller ve kabartmalar kullanılmıştır. M. S 716'da bir süre Araplar tarafından işgal edilen kent 1330 yılında Türklerin eline geçmiştir. Serapis Tapınağı: Hadrianus (M. S. 117-138) zamanında yapılmıştır. Kırmızı tuğlalarla inşa edilmesinden dolayı Kızıl Avlu olarak adlandırılmıştır. Mısır Tanrısı Serapis'e adanmış olan bir tapınaktır.

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 80/124 Akropolis : Yukarı kent anlamına gelen akropoliste üç ayrı yerleşme görülür. Akropolün en yüksek ve korunaklı yerinde kral sarayları, tapınaklar ve su sarnıçları bulunmakta olup burada kral ailesi, kentin ileri gelenleri, aydınları, din adamları ve komutanları oturmaktaydı. Orta kentte ise tapınaklar, gymnasiumlar, temenoslar bulunmaktaydı. Aşağı kent ise halkın pazar alışverişi yaptığı bir yerleşme yeri idi. Heroon : Yüceltilmiş Kahramanlar anısına yapılan özel yapıdır. Athena Tapınağı : Dor düzeninde bir yapı olup Bergama'nın en eski tapınağıdır. Kral Sarayları : Helenistik Çağ Bergama krallarının oturdukları saraylar ve bunlara bağlı yapılardır. Bergama Kütüphanesi : II. Eumenes zamanında yapılmıştır. İçinde 200. 000 cilt kitap bulunan Bergama Kütüphanesi, Antik Çağın İskenderiye Kütüphanesinden sonra ikinci büyük kütüphanesidir. Bu kitaplığı, Markus Antonius, Kleopatra'ya düğün armağanı olarak vermiştir. Parşömen Kağıdı : Bergama'nın en önemli buluşlarından biri de Pergamon Kağıdı anlamına gelen "Pergaminai karte" parşömendir. Agora : Akropolün güney ucunda, Zeus Sunağının hemen altında Bergama'nın yukarı Agorası bulunmaktaydı. Arsenal : M. Ö. 3. ve 2. yüzyıllarda, Bergama Akropolünün en dışındaki alanda kuzey güney doğrultusunda uzanan beş cephanelik kurulmuştur. Burada bulunan ve bugün aşağı agorada korunan 13 farklı çapta 900 gülle, mancınık biçiminde sapanlarla atılırdı. Trajan Tapınağı : Bir teras üzerinde yükselmekte olan Trajan Tapınağı Hadrian tarafından, selefi Trajan için yaptırmıştır. Tiyatro: 10. 000 kişilik tiyatro, II. Eumenes döneminde yapılmıştır. Tiyatro terasına, güneyde yer alan üç kemerli kapıdan girilir. Antik çağın en dik tiyatrolarından biridir. Sahne kısmı Helenistik dönemde ahşaptı ve yalnız oyun günleri kuruluyor, sonra yeniden kaldırılıyordu. Zeus Sunağı : Sunak M. Ö. 180-160 yılları arasında Galatlara karşı zafer kazandırdığı için Zeus adına yapılmıştır. Akropoliste yer alan bu yapı II. Eumenes tarafından inşa edilmişti. Dionysos Tapınağı : İon düzeninde yapılmış tapınaktır. M. Ö. 244'de yapılmıştır. Caracalla döneminde (M. S. 211-217) büyük ölçüde mermer olarak yenilenmiştir. Daha sonra burada Caracalla'ya "Yeni Dionysos" olarak tapınılmıştır. Asklepion : Yapılan kazılarda da kutsal yerin M. Ö. 4. yüzyıldan beri var olduğu ve Helenistik Dönemde geliştiği saptanmıştır. Askepios Sağlık ve hekimlik tanrısıdır. Asklepios'un yeri anlamına gelen Asklepion'a 820 m uzunluğunda sütunlu bir yol ile ulaşılıyordu. Asklepion üç tarafı stoalarla ve doğu yanı çeşitli yapılarla çevrili 110x130 m ölçüsünde açık bir alandır. Asklepion'da yıkanmaya ve içmeye ilişkin üç havuz ya da çeşme bulunmaktadır. Girişte solda bulunan yapı Asklepios Tapınağıdır. Üç tarafı galerilerle çevrili Asklepios alanın ortasında kutsal kaynak yanından tedavi binasına doğru tonozlu ve 80 m uzunluğunda bir geçit bulunur. Bu geçitten tıbbi tedaviler için ayrılmış daire şeklindeki yapıya geçilirdi. Geçitte su sesi ve telkinlerden faydalanarak hastaların iyileşmesi sağlanırdı. Tedavi binası iki katlı olup alt kat çok iyi korunmuştur. Ana yapı silindir şeklinde olup iç kısmının çapı 26. 5 metredir. Bu yuvarlak yapının çevresini 6 büyük apsis çevirmektedir. Galen : MS 129-199 yılları arasında yaşayan Bergamalı hekimdir. Bergama Arkeoloji Müzesi Bergama Arkeoloji Müzesi, ilk olarak 1924 yılında Bergama Akropolü'nde, müze deposu olarak kurulmuş, 1936 yılında yeni binasında ziyarete açılmıştır. Müze, bir iç avlunun etrafını çeviren iki sundurmadan ve iki salondan ibarettir. Müzede Erken Tunç Döneminden Bizans Dönemine kadar değişik dönemlere ait arkeolojik eserler sergilenmektedir. Çevresindeki antik yerleşimlerden çıkan buluntular içinde Pergamon heykeltıraşlık ekolüne ait örnekler, Pitane ve Gryneion'dan gelen Arkaik Dönem buluntuları, Myrina terracottaları dikkat çekmektedir. Yine Bergama Akropolü'nden getirilen Helenistik devir mermer heykelleri, mimari parçalar, kabartmalar, pişmiş topraktan heykelcikler, çanak çömlekler, cam eserler, kandiller, paralar sergilenmektedir. Etnografya bölümünde ise; bölgeye ait halı, kilim (Yuntdağı, Yağcı bedir, Kozak Bergama dokumaları), kumaş dokuma örnekleri, el işlemelerinin yanı sıra Anadolu'nun diğer yörelerine ait el sanatları da sergilenmektedir. Yöresel El Sanatları Bergama-Yunt Dağı köylerinin halı ve kilimleri, tipik Ege dokumaları olarak özgünlüğünü korumaktadır. Dokumalarda geometrik desenlerin yansıra bitki ve hayvan motifleri işlenmektedir. Kök boya kullanılarak yapılan dokumaların renkleri solmaz ve desenleri bozulmaz. Halı, kilim, heybe, çorap, seccadelerden oluşan