Benzer belgeler
Hesenbey Zerdâbi (Zerdab, 7 Haziran Bakı, 28 Kasım 1907)

X - Letif eler - Fıkralar

DÜNYA GƏNC TÜRK YAZARLAR BİRLİYİ Tel.: TÜRKÜN SƏSİ

Neriman Nerimanov (Tiflis, 14 Nisan Moskova, 19 Mart 1925)

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

BAYRAĞIM. Atalarım, gökten yere İndirmişler ay yıldızı, Bir buluta sarmışlar ki Rengi şafaktan kırmızı

BÖYÜK DƏCCAL Amerika

A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 51, ERZURUM 2014,

Neriman Hesenzâde (Kazak 1931)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

3. Mütəhərrik oyunlara fiziki tərbiyyə vasitəsi kimi nəzəri əsas verən kim olmuşdur (rus alimi)?

Nadirezheri. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Uşaqlar üçün Müqəddəs Kitab təqdim edir. Nil Çayından Çıxarılan Şahzadə

Ebdürrehim Haqverdiyev (Şuşa, Bakı, 1933)

ETGi Video Konfrans E-Learning, Uzaqdan Təhsil Həlləri

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Üzeyir Hacıbeyli (Ağcabedi, 18 Eylül Baku, 23 Kasım 1948)

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

BEXTİYAR VAHABZADE TÜRK DÜNYASININ İSTİQLAL ŞAİRİDİR

Uşaqlar üçün Müqəddəs Kitab təqdim edir. İtmiş Oğul

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

Uşaqlar üçün Müqəddəs Kitab təqdim edir. Allah İbrahimin sevgisini sınayır

Memmed Arif (Bakû, Baku, 1975)

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Program. AÇILIŞ 15 EKİM :00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

Memmed Araz (Nahcıvan-Şahbuz, 14 Ekim 1933)


PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

BAKI DÖVL8T UNİVERSİTETİ İLAHİYY AT F AKÜLT8SİNİN ELMİ M8CMU8Sİ

tellidetay.wordpress.com

Corabların qarışdırılması. Üç müxtəlif corab cütünü bir biri ilə elə qarışdırın ki, heç bir cütdə eyni rəngli corab olmasın.

XIII - Efsaneler ve Revayetler

Bölge Uzmanı Nihai Form

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

Memmed Emin Resûlzâde (Bakû/Novhanı, 31 Ocak Ankara, 6 Mart 1955)

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931)

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

İSMAIL BEY GASPIRALININ EĞİTİM KONSEPTİNDE ORTAK TÜRKCE

Tağışahbazi Simurg. (2 Temmuz 1892, Baku - 21 Nisan 1937,?)

KURUCULARIMIZDAN SAYIN CEMİL PARMAN ANISINA

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

MÜTƏXXƏSSİSLƏR dünya standartları tələblərinə cavab verən, 6 ayından 6 yaşınadək uşaqlar üçün inkişafetdirici oyuncaqlar əsasında xüsusi olaraq bütöv

Uşaqlar üçün Müqəddəs Kitab təqdim edir. Daniel və şirlərin quyusu

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

AZƏRBAYCAN DÖVLƏT İQTİSAD UNİVERSİTETİ

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

İBRAHİM ŞİNASİ

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

MADAM CURIE VE 2011 KİMYA YILI

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

M. EMİN SARAÇ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız?

Uşaqlar üçün Müqəddəs Kitab təqdim edir. Zəngin Adam, Kasıb Adam

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

Şubat Komsu Köyün

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Bölge Uzmanı Nihai Form

Kulüp sayesinde tanınan, bilinen bir insan oldum - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Onların minneti sadece Allah a ve millete ve millete hizmette araç olarak gördükleri devletlerinedir.

İHL'yi Ne Kadar Tanıyoruz?

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Günlük Ulusal Gazete. yapılar da elbette bu işi bitirmemek için kendilerince bir şey yapacaklardır'' diye konuştu.

B A R T I N İ L H A L K K Ü T Ü P H A N E S İ. Sizleri de Bekliyoruz..

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi 2014 Yıl:2, Sayı:4 Sayfa: ISSN:

1915 Çanakkale Savaşlarının 100. Yılı ve 1918 Kafkas İslam Ordusu Anısına

Bodrum, aydınlanma savaşçısı Bahriye Üçok u unutmadı.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Çingiz Hüseynov (Baku, 20 Nisan 1929)

Bölge Uzmanı Nihai Form

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Transkript:

BAYRAK Arif Nihat ASYA Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü. Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar! Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düşürdüğü gün Gölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim; Yer yüzünde yer beğen: Nereye dikilmek istersen Söyle seni oraya dikeyim!.. 5

Hesenbey Zerdâbi (Zerdab, 7 Haziran 1842 - Bakı, 28 Kasım 1907) ÇukurovaSanat Azerbaycan millî basınının ve millî tiyatronun kurucusu, eğitimci, gezeteci-yazar, tebiatşinasuzmandır. 7 haziran 1842 de Göyçay ilinin Zerdab köyünde yoksul bir bey ailesinde doğdu. Rus ordusunun subayları olan dedesi Rehimbey ve babası Selimbey eğitime, ilme, güzel sanatlara büyük ilgi gösterir ve imkanları dahilinde sanat faaliyetleriyle meşgul olurlardı. Evlerinde toplanan fikir adamlarının -yazar, şair, tarihçi, müzikçi vb-sohbet meclisleri, Hesenbey in ilerdeki fikrî gelişimine olumlu etkiler yapmıştı. Babası önce onu köy mollahanesine vermiş, ama oğlunun bu tahsille ilgilenmediğini görünce onu Rus dilinde eğitim veren Şamahı Şehir okuluna götürmüştü. Bu okulda mezuniyet sınavlarını büyük bir başarıyla veren Hesenbey, Kafkas Tahsil Dairesi Başkanlığı nın dikkatini çekmiş ve devlet hesabına Tiflis ortaokuluna kabul edilmişdi. 1860 ta ortaokulu bitiren Hesenbey Zerdâbi, 1861 yılında büyük başarıları dikkate alınarak Moskova Üniversitesi nin Fizik-Matematik Fakültesinin Tabiat Bölümü ne imtihansız kabul edilmişti. 1865 te aynı üniversiteyi ilmî dereceyle bitirmişti. Üniversitede tahsil gördüğü yıllarda Moskova Üniversitesi rektörü, meşhur Rus tarihçisi Solovyov un ailesi ile çok yakın idi. Solovyov un kızı genç ve yakışıklı Hesenbey e vurulmuştu. Rektör ise, Rus tarihiyle ilgili Şark kaynaklarıyla tanıştırdığı bu kaabiliyetli gencin profesör olması için üniversitede kalmasını istiyordu. Ama kendi halkına hizmeti her şeyden üstün tutan ve bu arzunun yakıcılığına dayanamayan Hesenbey Zerdâbi, üniversiteyi bitirir bitirmez hemen memleketine döndü. 1865-1868 yıllarında Tiflis toprak idaresinde görev alan Zerdâbi, Azerî köylülerine yapılan haksızlıklara karşı keskin muhalefeti yükünden görevinden uzaklaştırıldı. İhtisasına uygun olmasa da, bir buçuk sene Şamahı mahkeme dairesinde vekillik etti ve burada da kendi vatandaşlarının haklarını savundu. 1869 da Baku ortaokuluna tabiyat tarihi öğretmeni tayin edilen Zerdâbi burada da ilk önce Azerî gençlerini ortaokul ve üniversite tahsiline teşvik etmenin yollarını düşünmüş ve bu amaçla da yaz tatili zamanı, Azerbaycan ın şehir ve köylerini dolaşarak yoksul talebelerin yaşamını teinin etmek için Müslüman Cemiyyet-i Hayriyesi nin temelini atmıştı. Bir yandan tanınmış tabiatşinas âlim olan Hesenbey Zerdâbi, Rusya halk eğitimi tarihinde ilk defa olarak Bakı ortaokulunda Darwinizm eğitimini ders programına dahil etmişti. 1873 te Hesenbey Zerdâbi nin başkanlığı ve ortaokuldaki Azerî telebelerin iştirakiyle, Azerbaycan kültürü tarihinde ilk tiyatro oyunu gösterilmişti. Sahnede oynamak için, Mirze Feteli Ahundzâde nin Hacı Gara komedisini seçmişti. Oyun büyük başarıyla sahnelenmiş ve buradan toplanan para yoksul telebelere sarf olunmuştu. Eserlerinden birinin kendi sağlığında sahneye koyulması Ahundzâde yi aşırı derecede sevindirmişti. Ama Hayriye Cemiyeti nin ve nadir hallerde gösterilen tiyatro oyunlarının yardımı ile milleti uyandırmanın zor olduğunu gören Zerdâbi, herkese hitap etmek için bir kürsü arıyordu. Bu kürsü, kuşkusuz, sade ve anlaşılır bir Azerî Türkçesi ile yayınlanan gazete olabilirdi. 1872 de Ekinci adlı gazeteyi yayınlamak isteğiyle Kafkasya nın resmî makamlarına müracaat eden Zerdâbi, yalnız üç yıl aradan ve uzun, üzücü mücadelelerden sonra gereken izni alabildi. 1874 te İstanbul a gelerek matbaa avadanlığı ve hurufat elde etdi. İlk Azerbaycan gazetesinin birinci sayısı 22 temmuz 1875 te çıktı. Hesenbey Zerdâbi bu ilk Azerî gazetesinin hem sahibi, hem başyazarı, hem mürettibi, hem tashihçisiydi. Her ilde on qezet okuyandan birisi oxuduğımu qansa, onları qederi ilbeil artar. Axırda o bend ki, suyun qabağmı kesmişdi ve suyu axmağa qoymurdu, rexne tapar ve 6

su mürur ile bendi yuyub aparar - diye gazetesinin de yardımıyla cahillik ve fanatizmin hisarlarım yıkmak, halkı ilmin ışığına çıkarmak istiyordu. Ekinci kısa zamanda Azerbaycan kültür hayatının önemli bir merkezi haline geldi. Devrin Seyid Ezim Şirvânî, Necefbey Vezirov, Esgerağa Gorâni, Elizâde Şirvâni gibi tanınmış aydınları, qezetenin etrafında toplanarak yeniliği, eğitim ve kültürü onun sahifelerinden halka aşılamaya başladılar. Lakin 1877 Rusya -Türkiye savaşı başladıktan sonra, Ermeni casuslarının verdikleri bilgilere dayanan Rus resmî makamları Ekinci yi savaşda Türkleri desteklemekle suçlayarak kapattılar. 1875-1877 de, kısa bir sürede faaliyet göstermesine rağmen Ekinci millî basının sonraki gelişmesinde fevkalade bir rol oynadı. Bu da başyazarın gazeteye yüksek bir tutkuyla sarılmasının neticesinde elde edilmişti. Zerdâbi, Ekinci nin ilk sayılarından birinde gazetenin amaçlarını açıklayarak şöyle diyordu; Her bir vilayetin qezeti gerek o vilayetin aynası olsun. Ye ni vilayetin sakinlerinin elediyi işler, onlara lazım olan şeyler xülase, onların her bir derdi ve xahişi o qezetde çap olunsun ki, o qezete baxan xalqı aynada gören kimi görsün. Zerdâbi yi Azerbaycan dan uzaklaştırmak isteyen Rus yöneticileri 1878 de onu Rusya şehirlerinden birine -Stavropol ortaokuluna- tayin ettiler. Lakin kendi halkının içerisinde olmayı her şeyden üstün tutan Zerdâbi resmî devlet hizmetinden istifa etti ve 1880 de doğduğu köy Zerdab a dönerek polis nezareti altında burada yaşamaya başladı. Zerdab da yaşadığı dönemde, köylüleri yeni tarımcılık usûlleri ile tanıştırdı, onların haklarını savundu. Kaspi, Tercüman vb. gazetelerde, muhtelif konularda makaleler yayınlattı. 1896 da Bakü ye dönen Zerdâbi, burada bir tarafdan Kaspi gazetesinde çalıştı, öbür taraftansa Baku belediyesinin azası olarak şehir hayatının düzenlemesine, özellikle de Müslüman nüfusun sorunlarının çözülmesine yardımcı oldu. 1898 de meşhur hayırsever zengin Hacı Zeynalabdin Tağıyev in maddi desteği ile Bakü de ilk okulunu açtı. Azerbaycan öğretmenlerinin 1906 yılında toplanan kurultayının gerçekleşmesinde de Zerdâbi nin önemli hizmetleri olmuştu. 1905 te Hayat gazetesinin yayın hayatına geçmesiyle Zerdâbi nin gezeteci-yazar faaliyetinin de yeni dönemi başlamıştı. Hesenbey Zerdâbi, XX yy. başlarına kadar Rus memurlarının başıbozukluğuna, mollaların fanatizm ve cahilliğine, asilzadelerin zalimliğine karşı tek başına, kendi aklı ve kalemi ile mücadele vermişti. Yalnız asrın başlarında, bu mücadelesinin sonucunu -onun kalemi ile yetişmiş, onun manevî desteğini almış nesli- gördü ve bunun mutluluğunu yaşadı. Çağdaşlarından birinin haklı olarak yazdığı gibi, Hesenbey kendi faaliyeti ile zayıfların sloganı olan tek adam döyüş meydanında esger ola bilmez sözlerinin yanlışlığını ispat etmişti. Modern Azerî kültürünün yaratıcılarından biri olan Hesenbey Zerdâbi 28 kasım 1907 de Bakü de vefat etmiş ve 1 Aralıkta büyük bir törenle defnedilmişti. Onun vefatı münasebetiyle Taze Heyat gazetesinde yayınlanan bir makalede şöyle deniyordu: Bizi Hesenbeyin ölmeyi bir o qeder düşündürmür. Bir bele zehmet ve belalara sebr eden adam âxırı gerek bir gün öleydi. Bizi düşündüren, bizi ağladan milletimiz içerisinde bu növ üreyi, dili, ef ah, mesleki bir, qorkusuz, ürküşüz, sözünü açık-açığma deyen bir millet mücahidinin qeyb olmasıdır. Çoxdur mu bele saf, sâdik, bîgerez iş dalınca gedenlerimiz? ( Taze Heyat, 1907, N 182) Eserleri: Bizim Neğmelerimiz. Bakı, 1906; Torpaq, Su, Hava, Bakı, 1911; Bedeni Salamat Saklamak Düsturu!emeli, Bakı, 1912. Kaynakça: Ferhad Ağazade. Ekinci, Bakı, 1925; Azerbaycan metabuatmın 50 illiyi. Megaleler mecmuesi, Bakı, 1926; Qafqazda ilk Türk gezeti. Şerqde Medeniyyet ve Yazılı Abideler mecmuası, c. III, Bakı, 1928; Zaman Memmedov, Hesenbey Zerdâbi, Heyat ve Yaradıcılığı, Bakı, 1957; Heyder Hüseynov. XIX. Esrde Azerbaycan da Felsefe ve İçtimai-Siyasi Fikir Tarixînden, Bakı, 1958, (Rus dilinde); Memmed Mustafayev. Azerbaycan da İktisadi Fikrin İnkişaf Tarixinden, Bakı, 1958 (Rus dilinde); Ziyeddin Göyüşov. Azerbaycan Maarifçilerinin Etik Görüşleri, Bakı, 1960; Ziyeddin Göyüşov. Zerdâbi nin Dünya Görüşü, Bakı, 1964 (Rus dilinde); 7

Eziz Mirhemedov. Hesenbey Zerdâbi, Ekinci, Tam Metin kitabına ön söz, Bakı,, 1979, s.3-17; Veli Memmedov. Ekinci, Bakı, 1975; Müasirleri Zerdâbi Haqqmda, Bakı, 1988. (Rus dilinde); Esmira Cavadova. Setirlerde Dögünen Ürek, Bakı, 1990; Vilayet Muxtaroğlu. Büyük Ekinçi-Hesenbey Zerdâbi, Xezer dergisi, 1990 No 2, S.160-244; Möhbahı Rasımov. Hesenbey Zerdâbi XIX. Esrin İkinci Yarısında Yaşamış Görkemli Azerbaycan Maarifçisidir. Azerbaycan Bilimler Akademisi Felsefe ve Tarix İnstutunun Eserleri, C. XIII, Bakı, 1955 vs. Gaspıralı İsmail Beğ - Hasan Bey Zerdabi Melik - Avukat Ali Merdan Toğçubaşu Beğ YAZILARI (Ekinci 1875-1877 tam metin, Bala, 1979, s. 92-93) Her bir vilayetin qezetesi gerek o vilayetin aynası olsun. Yeni o vilayetin sakinleri elediyi işler, onlara lazım olan şeyler, xülase, onların her bir derdi ve xahişi o qezetede çap olunsun ki, o qezeteye baxan xalqi aynada gören kimi görsün. Elbette, qezetenin bele ayna kimi olmağı xalq iledir. Yeni her kes gerek öz derdini ve xahişini qezetlerinde beyan etsin ki, onların baresinde işden xeberdar olanlar mübahise etmeklik ile onların yaxşi yamanlığmı aşkar etsinler. Taki o işi gören onun yaxşı ya yamanlığından agâh olub sonra peşimançılıq çekmesin. Pes her bir qezetenin umde metlebi mübahisedir ve eğer bizim dünyadan ve elinden xeberdar olanlarımız Ekinci qezetesinde yazılan metlebler baresinde mübahise başlasalar, çox şâd olarıq. Amma, çifayda, qebristanlıqdan ses gelmeyen kimi, bizim xalqdan da bir seda gelmeyir. Qezeteni oxuyanlar o metleblere bir cavab yazmayırlar. Bele olan suretde biz mübahiseye hesret olmaqdan savay, hetta qezetemizi oxuyanlar ondan narazı olduğunu da bu çağacan bilmirik... ( Ekinci, 1875, n. II (s. 99-100) Altı ay yoxdur ki, bizim Ekinci qezetesi çap o- lunur. Amma İngilis in paytaxtı London şeherinde onun çap olunmağı me lumdur. Oradan bir kitabın bir feslinin Türk dilinde olan tercümesini bize gönderibler ki, onun qeletîni düzeldek. Elheqq, bu çox ziyade gözüaçıqlıq ister. London şeherinde bir nece yüz qezete çap olunur. Onun ile bele kişiler dünyanın ucunda bizim qezete kimi kiçik qezete çap olunmağını eşidib isteyirler ki, ondan da ne fberdar olsunlar. Amma bizim adamın çoxu ne ki, buçağadek bizim qezeteni oxumayiblar, belke be zi şexsler onun bina olmağının xeberini eşitmeyibler. Hetta ele adam var ki, qezete pulu verib onu almaq istemir. Bizim xalq dünya işlerini bele soyuq tutmağını bilir iken biz Ekinci qezetesini cap erdirmeye başlamışıq. Ve bizim tek de bir yuxudan oyananlarımıza ümid oluxuşuq ki, xalq qezete oxuyub ondan menfeetberdar olmağa ve dünya işlerinden xeberdar olmağa se y edecekler. Biz Müselmanlar dünya işini soyuq tutmağa bizim mezhebimiz sebeb deyîl ki, onu ecnebiler bize bohtan deyirler... Pes biz Müselmanlar dünya milletleri arasında rüsvay ve zelil olub dünya işlerine mehel qoymamağımıza sebeb ayrı şeylerdir. O sebeblerden sonra danışarıq. İndi bizim ulemalardan iltimas edirik ki, bizim bu suallarımıza cavab versinler: çünki bizim Peygemberimiz biz Müselmanlara elmi-ebdanı tehsil etmeye hökm edib ve ona binaen bizlere vacibdir ki, o elmleri tehsil edek... ( Ekinci, 1876, n. 12 s. 223-224) Bir şexs çiyninde ağ demir düymeli palto, başında ağ furaşka, ayağında cırıldayan çekme, ağzında papiros sallana gederken bir cavana rast gelib salamlaşıb, birge getdikleri zaman cavan onun 8

yal-kopalına baxıb, onu ziyade kamil hesab edib deyir: bizlerde deyirler ki, yer bir öküz üste dayanıb ve onun her bir ezası terpense onun üste olan yerin hissesi hem terpener. Amma men bunu başa düşmürem: niye zelzele olan zaman be zi yerin etrafı terpenende özü terpenmir? Cavab: Öküz boş sözdür. Rusların Narodnie poverie qezetesi deyir ki, yer deryayi muhitin içerisindedir. Bir boyük balıq ki, ona kit deyirler, onu dalında saxlayıb ve onun terpenmeyinden yer hem terpenir. Cavan bunu eşidib fikre gedende cenab palto söz arasına söz salmaqdan ötrü başlayır ki, dünen menim dostum Nikolay İvanoviç in menzilinde bir nece Ruslar ile punş içen zaman Rus dilinde çap olunan Rostoy qezetesinde Çıplaq oğlu ve Vaygünlü qaçaq baresinde men yazdığım mektubu oxuyurduq. Elheqq çox yaxşı inşa elemişdim ve o qezeteni çıxardan bu sebebe meni te rif edib deyir ki, merheba, kürd qızmdan bele oğul, Müselmandan bele qâbiliyyet... Cavan bu sözü eşidib qeyrete gelib deyir: niye, meğer bizim Müselmanlardan qâbiliyyet ehli yoxdur? Ekinci qezetesinde cenab Heyderî nin kelâmını meğer oxumamısınız? Cenab palto ona eyri baxıb, gülüb deyir: menim Müselmanî savadım yoxdur. Amma onu bilirem ki, müselmandan adam olmaz.( Ekinci, 1876, n. 16. 231-232) Bizim Qafqaz vilayetinin adını eşidib özünü görmeyen ele fikir edir ki, bizim adam bele gözel yerde cennetde olan kimi keyf-damağa meşguldür. O keşler üçün bizim köçerilerin zindeganlığından bir nece kelme danışaq. Qışm çillesindc axşam düşüb, obanın qazmalarını tamam qar basıb. Ora-buradan qar içinden tüstü çıxır. Mal-qara qayıdıb qazmalara gelib. Obanın ehli övret-kişiye qanşıb: kimi elinde kürek ağılların içinin qarını atır, kimi tövleye mal sürür, kimi köpeklere yal bişirir, kimi qurd yaralayan malların yarasına baxır, kimi götürüm düşen malları qazmaya sürüyür. Xülâse, böyükden kiçiye here bir işle meşguldür. Qaranhq düşünce xalq mallan rahatlayıb qazmalara çekilir. Birce köpekler çölde qalıb çaqqallın sesini eşidib ağız-ağıza verib ağlaşma ağlayan kimi ulaşırlar. Çovğun şiddet edir. Here elimize bir uzun deyenek alıb bizim kirve Hacı nm qazmasına gedirik. Köpekler sesizimi eşidib üstümüze tökülür. Biz dal-dala verib özümüzü qoruya-qoruya obanın içine daxil oluruq. Qazmalardan ses gelir. Ay it heey amma heç kimden ses gelmir. Hacınin qazmasma yanaşınca köpeklerin qederi ele artır ki, getmek meğdur olmayır. Dalımızı Hacı nm qazmasma verib ucu dişlenmekden gödelmiş deyenekler ile özümüzü qoruya-qoruya: Ay Hacı, gel deye dad edirik. Hacı Ay it, ay it. deye başında öküz çulu çöle çıxıb bizi tanıyıb, qazmaya getirib qızı Tükez e deyir: Ağez, ayağa dur, eziz qonaqlar üçün yer qayir. 17 yaşında bir qırmızıyanaq, tergöbek qız gözlerini ovxalaya durub, iki eşşek halığı götürüb buxarının qabağında bizim üçün qoyub, Hacı nın buyurmağına göre başlayır bize aş bişirmeye. Buxarının qabağında oturub qazmaya baxırıq. Onun bir küncünde buxarı yanır ki, herden külek onun tüstüsünü içeri doldurur. Bir küncünde bir yaralı keçi ve iki teze doğulmuş buzov bağlanıb. Bir küncünde qanciq eşşek, yani xotuqlu bağlanıb, bir küncünde Hacı nın tulası doğub, öz küçüklerini emizdirir. Divarın üste köndelen berkimiş ağacın üste 5-6 toyuq yatıb. Hacı buxarının qabağında cömbelib, qabaq qelyanı rahatlayıb, başına od qoyub bize verib danışır. O cümleden öz övreti Şahperi vefat etdiyini bele neql edir: Bu il yayda biz dağda olan zaman rehmetlik Şahperi naxoşlayıb gece nâle etdi. Bizim qız da yatmışdi. Gördüm çölde itler berk basir. Ne qeder sesledim, olmadı, çöle çıxıb heç keşi görmeyib itlere aciqlanıb içeri gedib gördüm ki, başına döndüyüm Şahperi Allah rehmetine gedib. Men evi yıxılmış heç bilmişem mi ki, itler basan Ezrail imiş? Çıxıb itlerin ağzından onu qurtarmişam. O boynu sınmış alaçığın o biri terefinden girib Şahperi nin canını alıb, gedib... Ey bu kelmeleri oxuyan, dahe besdir. Bizim Hacı başqa danışdığı sözlerden ve Tükez bişirdiyi aşdan danışmayıram. Amma bunu erz edim ki, allah o aşı heç kafere nesib ve Hacı nı heç kimseneyi hemsöhbet eylemesin. ( Ekinci, 1876, n. 17 s. 375-376) Bizim zemane zehmet zamanı olduğuna çox zehmet çeken artıq nef tapir. Ona binaen hükema vaxta dövlet deyir. Ye ni her kesin zehmet çekmeye vaxtı çox ise o kes artıq dövletli hesab olunur. Bu sebebe Avrupa ehli her bir işi maşına sabi ki, maşın onu temiz ve tez elesin. Ye ni zehmet çek- 9

mek vaxtmı artırmaqdan ötrü işleri maşına salıblar ki, maşın işi tez gördüyüne, o işi tutmağa lazım olan vaxt az olur ve onun artığı qeyri işe gedir. Belede bir iş yerine bir nece iş tutmaq olur. Ona bina bir kimse 50 il zehmet çekib 10 min manat qazana bilir ise, maşın ile iş görende 50 il müddetinde Ömrde gördüyü işi 10 ile görüb dahi ziyade ne fberdâr olur. Pes bu halda qeyri tayfalar fürseti fövte vermeyib zehmetleri artırmaq se yindedirler. Amma bizim tayfa... dükan-bazarlarda oturanların çoxu bir cüz i şey yanma qoyub günde 4-5 müşteri gözlemekden öteri exşamacan ağzını ayinb gelib-gecene tamaşa edir ki, güya bu zaman bir geyri iş görmek günâh imiş. Küçelerde cavanlarımız papaqlarını eyri qoyub ay balam! ay balam çağırır, ya bir-birine yaman deyir. Meydanlarda kimi derviş nağıhna qulaq asır, kimi xoruz, kimi qoç dövüşdürür. Xülâse, heç bir heves ile zehmet çeken yoxdur. Hamı ya tenbellik edib işden qaçırıq, bîkâr oturub Allah dan buyruq deyirik. Belede teeccübdür indiye geder bizim tayfa telef olmayir ve buna sebeb budur ki, keçmişde biz enine yeyib uzununa gezmişik. Amma indi... yerlerimiz qüvveden düşüb, xeyir-bereket qaçıb, elmden xeberdar olan keşlerin yeri darlıq elediyine gelib bizim yerlerde zindegânlıq edirler. Belede bizler bu tenbellik ve bikarcılıq ile onların müqabilinde durabilmeyib, zindegânlıq çenginde meğlub olacağıq ve nece ki, daşmış çayın suyu mürur ile etrafı qerq edir, habele biz de o tayfaların arasında mürur ile telef olacağıq. Bilirem, bunları oxuyan deyecek ki, bu sözler boş sözdür. Allah rûzıverendir, heç kes acından ölmez. Amma rûzî ile rûzînin tevafütü çoxdur. Pes qardaşlar, zehmetinizi artırın ki, bîkârlıq ve tenbellik insan üçün zeherdir. Zehmet çekmek vaxtını uzatmağa se y edin ki, sizin rûzî düşmenlerinizin esbablarını ele getiresiniz. ( Ekinci, 1877, n. 11) ZİNDEGANLIQ DAVASI VEYAXUD DİRİLİK MÜBARİZESİ (Hesenbey Zerdabi, Seçilmiş Eserleri, Bakı-1960, s.234-236) Dünyada olan hayvanat ve nebatat hemişe birbiri ile, e1elexüsus da öz hemcinsleri ile azuqe davası edirler ve her kes bu davada düşmene artıq geldi, dünyada qalıb zindcganlıq edir ve meğlub olanlar xörekden yanmayıb günü-günden artıq zeif olub âxırda telef olurlar. Xaşxaş otunu ki, hamı tanıyor, onun başında bir toxum qutusu olur ki, onun içinde toxumlar olur. Onun içinde toxumlar emele gelir. O qutunun toxumları yetişdikten sonra qutunun başında qapaq quruyub düşür ve bu ağzı açıq, içi toxumlar ile dolu qutu külek esen vaxtlarda terpenendc onun içinden toxumlar çıxıb sepelenib etraf yere tökülür. Bu toxumlardan qışda xarab olmayıb sağ qalanları baharda isti düşende neşv ü nüma edir ve onların her birisinden bir kiçik ot emele gelir. Bu bir nece yüz kiçik otlar ki, bir arşına qeder fasilesi olan bir yerde emele gelirler, orada özlerine azuqe tapabilmezler. Onlardan hansının kökü daha güçli olub, uzağa gedib veya boyu biraz arhq olduğuna yuxan qalxib günün istisinden ve şefeqinden artıq nef berdâr olur, öz konşusu qardaşınm xöreyini alıb veya işığını kesib, onun qalxmağına mane olub, onu mürur ile telef edir. Bu tövr o az yerde emele gelen kiçik otlar biri-biri ile gece ve gündüz asuqe davası edib biri-birini mürur ile telef edib axırda o bir az yerde bir nece yüz otdan bir veya ikisi qalır ki, onlara o yerin xöreyi ve güneşi besdir. Bu zindeganlıq davasını insan da hemişe biribiri ile edir. Keçmişde insan vehşi halında olan zaman bu davanı yumruq, sille, sonra qıhnc, galxan ve daha sonra tüfeng ve geyri esleheler ile edirdi. Ele ki, sonra vurmaq, öldürmek nehy oldu, insan zindeganlıq davasını ağıl ile edir. Her kesin ki, ağlı çoxdur, qanacaği artıqdır bu zindeganlıq davasında düşmene üstün gelib onun rûzisini günü-günden azaldıb, bedenini zeiflendirib, cürbecür naxoşluğa duçar edib, âxirda telef edir. Çünki ağıl ve qanacaq artıq olmağı elm tehsil etmek iledir, ona göre de biz Müselman qardaşlarımiz?. oxuyun, elm tehsil edin - deyende zikr olan zindeganhq davasından ötrü deyirik ki, bu davada Müselman qardaşlarımız meğlub olub axırda puç olmasınlar. Doğrudur, insan xaşxaş otlan kimi bilmerre telef olmaz. Ona göre ki, insan heyvanlarm hamısından ağıllıdır ve her cür yaman güne devam ede biler. Amma me lumdur ki, bu yaman güne qalmaqdan ölüm cox yaxşıdır. Bele yaman güne qalanlar fehlelik, nokerçilik, rençberlik ile ömrünü keçirib, hemişe gözleri elm tehsil edib zindeganhq davasında artıcı gelenlerin elinde olub... 10

Keçmişde ki, her tayfa bir terefde başını qollağuna çekib dünyadan bîxeber oturub zindeganlıq edirdi, azuqe davası o qeder me lum etmir idi. Çünki o davanı edenlerin biri birinden ağıl baresinde o qeder tefavütü yox idi. Amma bizim zemanede ki, bir terefden demiryolları ve paraxodlar artıbdır, ona göre gediş-geliş asan o- lubdur ve bir terefden karxanalar, zavodlar artır, günde bir cür teze maşınlar ixtira olunur ve alışverış malı günü-günden artıb ucuzlaşıb yakşıraq olur, heç bir elm tehsil eden tayfa öz yerinde oturub öz tayfasına qenaet etmir. Her tayfa öz malını götürüb satmağa yer axtara-axtara dünyanın lap qaranlıq yerlerini de doldurublar. Ona göre de bu halda zindeganlıq davası artıq, şiddet edib ve onun indi 10 ilde olan semeresi keçmişde 100 ilde olan semeresinden çox artıqdır. Belede dübare tekrar edirem-qardaşlar, oxuyun, elm tehsil edin. Elelxüsus elm tehsil etmek biz Qafqaz Müselmanlarına vacibdir. (Hayat, 4. Ocak 1906 fs. 237-239) DİL VE DİN Bizim zamanımız elm zamanıdır ve elm tehsil etmek her tayfaya vacibdir ki, zindeganlıq davasında heç olmasa özünü saxlayabilsin ve bele elm tehsil etmek ile ireli geden vaxtda her tayfa gerek iki şeyi berk saxlasın ki, bu şeyler her tayfanın direkleri hesab olunurlar. Ve onların tayfa olmağına sebebdirler. Bu şeylerin birisi dil ve birisi din ve mezhebdir. Ele ki, bunların birisi elden getdi, tayfanın beli sınan kimidir. İkisi de gedende tayfa gayri tayfalara qarışır, mürur ile yox olur. Çünki dil ve mezheb tayfanın ruhu olan kimidir. Nece ki, ruh çıxanda bedende birce ne ş, ye ni cemdek qalır ve bu cemdek mürur ile çürüyüb yox olur. Habele dilsiz ve mezhebsiz tayfa da gerek mürur ile yox olsun. Pes, her tayfa elm tehsil eden vaxtda gerek öz dilinde ve öz din ve mezhebinde tereqqi elesin ki, dünyada qalabilsin. Onlarsız tayfa olmaz. Bu âxır zamanacan biz Rusiya ya tâbe olan Müselmanların işi çox yaman idi. Bir terefden zindeganhq davası il be il ki, şiddet edirdi ve bir terefden de elm tehsil etmek yolu bağlanmış idi. Çünki bizim öz milleti mektebxanalarımız yox idi ki, orada öz dilimizde, öz mezhebimizde elm tehsil etmek olaydı ve dövlet terefinden açılan mekteblerde Rus keşişlerinden missionerlik edenlerin mesleheti ile bizim dilimizi ve adab-i şerietimizi oxutmağı qadağan etmişdiler. Odur ki, bu mekteblere geden müselmen çox az idi ve olmayan kimi idi. Heqiqet, o zaman biz Müselmanlar üçün çox pis keçirdi. Bir terefden zindeganlıq davası ve bir terefden el çekmekle zindeganhq davasından qaçıb qurtarmaq olmaz. Ondan xilâs olmaq isteyen gerek dünyadan el çekib çekilib bir gûşede otursun, bu da ki, olmaz ve olmayanda onun varyoxu mürur ile elden çıxacaq. Elm tehsil etmek ile ondan ağıllı olanlar onları cürbecür hiyle, fendler ile onun elinden alıb, onu tez veya geç müflis edecekler, möhtac edecekler ve bir terefden de dövlet açdığı mektebler ki, orada elm tehsil edenler dil ve mezheblerinden gerek el çekeydiler. Belede biz Müsclmanlar iki deryanını arasında duran gemiydik ki, her terefe meyl etsek yıxılıb qerq olası idik. İndi Allah a şükür olsun ki, keçen ilden hökm edilibdir ki, Rusiya ya tâbe olan tayfalar öz uşaqlarını öz mektebxanalarında öz dillerinde oxudabilerler ve onlar padşahlıq mekteblerinde oxuyanda onların öz dinlerini ve adab-i mezheblerini de onlara oxutsunlar. Eğer ki, bu hökm sadir olandan bir ilecen kecibdir, amma heç bir xeber yoxdur ki, filan yerin Müselmanları bir bele mekteb açıblar. Buçağacan biz Müselmanlar deyirdik ki, mektebxanalarda bizim uşaqlarımızı öz dilimizde oxutmağa qoymayırlar. Ona göre bizler de onları oxutmayırıq. Bes indi ne üçün mektebxanalar açmayırıq, uşaqlarımızi oxutmayırıq ki, biz istediyimiz ıxtiyari bize veribler? Bizim ile zindeganhq davası edenler iti qılıncı götürüb bizim üstümüze düşüb her bir nicat yolunu bağlayırlar. Kâxhanalar hamisi ecnebilerin elinde, senet de onlarda. Alış-verış yene bedestûr. Hetta bedbext Müselman fehlolerine de ecnebilere verilen mebleğin yarısını verirler ki, sen oxumamısan, fehleliye qabiliyyetin yoxdur. Bes haçan biz gözlerimizi açıb bunları goreceyik ve bunlara çare edeceyik? Padşahlıq mektebxanalarında bizim uşaqlarımıza Öz dillerini ve adab-i şerieti oxutmağa icâze veribler. Ona göre o mektebxanalarm hâkimi bu yeni keçen baharda yazmışdı ki, Müselmanlar öz uşaqlarını oxutmaqdan öteri proqram tertiblesinler ki, onlara ne oxutsunlar ve nece o- xutsunlar? Amma buna bir cavab verilmedi. Odur 11

ki, ilin başında bizden bixeber mekteblerin hâkimi öz terefinden bizim dilimizi ve adab-i şeriet oxutmaqdan öteri müellimler te yin edib ve bu halda onlar ne oxudurlar ve nece oxudurlar, biz bilmirik. Pes biz qonşularımiza qoşulub bu selahiyyetleri isteyende ne üçün isteyirdik ve qonşularımız o selahiyyetlerden nef berdâr olub daha artıq elm tehsil etmeyinden bizlere bir fayda olacaq mı? Qardaşlar, yatmaq vaxtı deyil. Ayılıb bir fikir edin, bu işlerin âxırı nece olacaq? Yoxsa, heqiqet bizim ruhumuz gedib, birce cesedimiz qalib. Belede vay bizim halımıza. (Hayat- 6. Ocak-1906 s.240-241) BİZİM NEĞMELERİMİZ Bizim Qafqaz Müselmanlarma heç bir yazı ve dü ile deyilen söz o qeder eser etmez, nece ki şe r ile deyilen söz, elelxüsus neğmeler ki, xoş sövt ile oxunur ve bunun sebebi odur ki, Qafqaz m yerlerinin xasiyyeti beledir. Bizim cennetin bir gûşesine oxşayan vetenimizin dağları, çayları, xoş âb ü hevası ve h e f bir cehetden sefah ve dilgûşe olmağı onun az zehmet ile bol mehsûl götüren ahalisini cûşe getirib bu hâle salır. Bir baxın, bizim âşıqlarımız toylarda oxuyanda onlara qulaq asanlara. Bu zaman qulaq asanlar ele hala gelirler ki, beistilah-i Türk etini kessen de xeberi olmaz. Ele ki, sonra toy qurtardı, âşıqlar evine getdi, 5-10 gün uşaqlar küçede gezende âşıqdan oxuduqları qâfiyeleri oxuya-oxuya gezirler ve birbirinin qeletini düzeldirler. Bizim qardaşlarımızın bu xasiyyeti mehsûlâver torpaq kimidir ki, orada neğme suretinde xoş ovqat ile deyilen söz neqş bağlayib çox qaldığına artıg da eser eder. Keçmişde Ekinci gazetesi çıxanda o vaxtın şairlerinden yazıb teveqqe elemişdim ki, bülbülü ve gülü te rif ve biri bir-lerini hecv etmekden el çekib elm tehsil etmeyin neflerinden ve biz Müselmanlara olan zülmlerin baresinde şe rler yazıb onları bizim âşıqlara xoş sovt ile oxumağı öyretsinler ki, âşıqlar onları toylarda oxuyub ehâlini oyatmağa sebep olsunlar. Onlardan birce Seyid Ezim Şirvanî elm tehsil etmek neflerinden bir nece şe r yazmişdir ki, Ekinçi de çap olunmuştur. Amma qeyri şairlerimizden heç bir cavab gelmedi. O ki, bizlere olan zühnlerdir, o barede meliküşşüâra Seyid Ezim Şirvanî de bir şey yazmadı. Buna sebep odur ki, bizim şairlerimiz elm tehsil etmeyibler. Onların qanacağı azdır, gözleri bağlıdır, görmüşler ve o zülmler ki, bizlere olur, onları zülm hesab etmirler. Meselen, me lûmdur ki, bu halda bizim Bakü de bir gece keçmir ki, küçelerde gedib geleni döyüb, soyub, hetta öldürmek olmasın. Heç bu işler bizim adama eser edir mi? Hâşa etmir. Eğer etseydi, bele olmazdı. Bizim şâirlerimiz de beledir. Onlar da bele gebih işlerden ibret edib cûşe gelmirler ki şe r yazsınlar. Xülâse, şe r bir böyük âletdir ki, onunla bizim yuxuda olan qardaşlarımızı ayıltmaq çox asandır. Bizim gonşularımiz Ermeniler bele şe rler ile çox iş görürler. Bu halda onların kûçelerinde gözleri kör elinde tar âşiqları bir uşaq qolundan tutub qapı-qapı gezdirir. Heç bilirsiniz mi bu âşıqlar ne oxuyurlar? Onlar Ermenistan ın keçmişde olan xoş ve yaman günlerinden, Osmanlı Dövleti nin onlara elediyi zülmlerden ve qeyri şe rler oxuyurlar. Odur ki, bir millet işi olanda Ermenilerin hamisi birden qalxıb bir adam kimi iş görürler. Meğer bizim bele olmadığımız günahdır?. (Hayat-8. Ocak. 1906, s. 244-245) İTTİHAD-İ LİSAN...Biz Rusiya dövletine tâbe olan Müslümanların hamisi Türkdürler. Bizim esil dilimiz Türk dilidir. Amma bu dil ayrı-ayrı yerlerde câri olduğuna her terefde bir qeyri şiveye düşüb, geyrilerden aralanıb, elbette, zikr olan qayda ile bu Türk tayfaları elm tehsil etmeye başlayıb, ye ni qaranlıq otaqdan çöle çıxıb tereqqi yoluna düşende bir-birinden dexi artıq uzaqlaşacaqdılar. Beledc bir az vaxtdan sonra onlar biri-birinin ne ki, danışdığını, hetta yazdığını da anlayabilmeyecekdiler. Heç insafdır mı ki, biz Türkler bir dilde, bir dinde ola ola biri-birimizden aralanıb artıq gücden düşmeyimize sebep olaq? Ona göre bizlere vâcibdir ki, indi vaxt keçmemişden ittihad-i lisan dalinca olub bir umûmi dil bina edib, bu ümümi dilde yazıb-oxuyaq ki, vaxtı ile o dil hammm yazıb oxumaq dili olsun. Bele de Rusiya da olan Türk tayfaları getdike biri-birlerine artiq yavuqlaşıb, birleşmekden artiq da güclenib tereqqi etmeye qâdir olurlar ve qardaşhqları daha möhkem olur. Bu halda bizim Türk dilinde Baxçasaray da 12

çıxan Tercüman qezetesi ve Peterburg da çıxan Nur qazetesi bu umûmi dil üste behs edirler. Tercüman 30 ildir çixır. Bu 30 ilin müddetinde her terefin Müselmanları qeyri qezete olmadığına göre onu aparıb oxuyublar. Odur ki, biraderimiz Ismayıl Bey isteyir ki, Tercuman ın dili umumi dil olsun. Amma Axund Bayazidov Nur qezetesini Tatar şivesinde çıxarır ve her Türk tayfası qezetesinin öz dilinde çıxmasını isteyir. Çünki biz Rusiya da olan Türk tayfaları üçün umûmi dü işletmek vâcibatdandır ve bu halda bele umûmi dil bina etmek çox çetindir. Ona göre meslehetdir ki, her tayfa öz xeyrini gözleyib biraz vaxt artıq zehmet qebul edib uşaqlarma te lim-i ulûm edende qeyri Türk şivelerini de yaddan çixarmasınlar ki, bu uşaqlar gelecekde öz din qardaşlarını daha yaxşı tanıyıb onlar ile daha artıq yaxınlaşıb heqiqi qardaş olmaqdan ötrü özleri üçün umûmi bir dil de bina etsinler. Bizim qafqazlı qardaşlarımızdan gelecekde umûmi dil meğdur olmağını gözleyib, teveqqe o- lunur ki, bu halda qezeteni camaat oxumaq üçün yazanda camaatın ana dilinde yazsınlar ki, onları her destixetti olan oxuyub anlayabilsin ve fars sözlerini beqedr-i meqdûr az yazsınlar. Heqiqet biz, elelxüsus bizim be zi muhabirlerimiz, mollarımız yazdığı Türk dili deyil, bir qeyri, ne Fars, ne Türk dilidirki, herkes özünün artıq oxuduğunu göstermek isteyir. İnsanın şerafetinin bir delili de nitqdir. Lâzımdır ki, her kes ele danışsın, ele yazsın ki, onu mümkün mertebe avam da başa düşsün. Belede qezete çıxaranlar gerek yaddan çıxarmasınlar ki, gezete oxuyanlarm coxu, elelxüsus bizim memleketde avamdır, öz Türk şivesinden başqa dil bilmeyirler ve cümle qezetelerimizin idarelerinden teveqqe olunur ki, qeyr-i Müselman tayfalarının şivelerinde çap olunan metleblerin, ora-burasını bir derece bizim şive ile düzeldib sonra çap etsinler ki, onları oxuyanlar anlayabilsinler. Heqiqet qezete camaat üçündür. Camaat qezete üçün deyil. (Hayat-11 Ocak-1906) 13

KARA TAŞ Rebiyye ZERDABİ* Bir gün bir eyalette bir çocuk doğdu. İsmini Hesen koydular. Azerbaycan denilen memlekette her gün binlerce çocuk doğuyordu. Bu çocuk başka idi. Küçük bir yerdi doğduğu yer. Göyçay vilayetinin Zerdab koyu. Yıl 1837 idi. Çocuk büyüdü, okullarda okudu. Üniversite bitirdi. Ve bir gün Türk Dünyasına bir ışık verdi. Gazete çıkardı. İsmini de Ekinci koydu. Herşey de bundan sonra başladı. Azaplar, takipler, sürgünler. Ekinci nin Türk Dünyasına güneş gibi doğuşu gözleri kamaştırdı. Gazeteyi yalnız başına çıkaran ve bütün işleri kendisi yapan Hesen bey Zerdabi; Dünyada her gazeteyi 5 ya 10 adam inşa edir. İşlerini gören insanlar olur. Amma ben bu işleri yalnız görüyorum. Bizim şehirde bir bilimli adam yok ki gazeteye bakıp onun yanlışlarını düzeltsin. diyordu. Ve bu gazeteyi sonra da kendisi sokak ve pazarlarda dağıtan bu adam gazete okumak alışkanlığını da insanlara öğretti. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin kurucusu Mehemmed Emin Resulzade; konuştuğu dilde ilk gazeteye malik olan cemiyet bir milliyet iken millet olmağa başlamış demektir. diyordu. Azerbaycan Türklerinin de millet olması Ekinci nin kurucusu Hesen bey Zerdabi nin ismi ile ilişkilidir. Ve onun Kafkas Türklerinin öğretmeni ve babası diye adlandırılması, milleti için yaptığı işlerin öneminden ileri gelmektedir. Hesen bey Zerdabi, sonraları daha büyük işlere de imzasını attı. Azerbaycan tiyatrosunu kurdu. Yardım cemiyetleri oluşturdu,,okullarda dersler verdi. Ve en önemlisi de, Rusların o yoğun baskıları altında bile Türk Dillerinin birleşmesi gerektiği fikrini ortaya attı. M. Mehemmed zade Milli Azerbaycan Harekatı isimli eserinde 26.9.1876 tarihli Ekinci gazetesinin nüshasında, Zerdabi, Türk dillerinin birleşmesini arzuluyordu diye yazmıştı. Bu fikri Hesen bey tabii ki açıkça söyleyemiyordu ve bunu dini birlik adı altında tesis etmeye çalışıyordu. Ey müslümanlar vakit geçirmeden fikirde birliği tesis edin, dağınık guruplar çok çabuk yok olur. İttihadı-islam etrafında birleşip birbirimizle düşman olmaktan vazgeçelim. Ekinci çok yaşamadı. Amma yaktığı ışık güneş ışığından da büyük oldu. Milleti için yaptığı işler karşısında gerekli değer verilmeyen bu yorgun adam, daha sonraları herkesi ağlatacak kadar duygulu bir şey yazdı. Gerek bizim Zerdab kendine ve Qarabag serhedinde bir kara taş koyub onun da üzerine bir yazı yazdırim ki, gelecekde bizim ovladlar o yadigara bakib bilsinler ki, ben bu eziyyet ile millet-islami ayıltmak icin nece nadahlara rast gelmişem. KARA TAŞ yazılmadı amma, bütün bir nesil Hesen bey Zerdabi nin fikirlerinden faydalandı. Hayatının son günlerinde de öz milletinin çocuklarını düşündü ve eşine onun yas merasimine gönderilecek para ile uzak köylerin birinde bir okul yaptırılmasını istedi. Ve oldu da. 22 temmuz Ekinci nin doğum günü. Bu gün bu büyük millet mücahidinin hatıra günü. Türklük günü. Turan günü. Gazete günü. Bayramınız kutlu olsun. Turanın bütün millet sever oğulları. Kara taş yok amma mücadele yine de var *Hesenbey Zerdabi nin Torunu Azerbaycan Devlet Medeniyyet ve İncesenet Ün.Başmuallimi 14

TÜRK DÜNYASI TARİHİNDE ZERDABİ DEVRİ Rüfat EHMEDZADE* Qonuşduğu lisanda ilk qəzetəyə malik cəmiyyət, bir milliyət ikən millət olmaya başlamış deməkdir. Həyatında mətbuat ənənəsinə malik bulunan bir xalq isə, artıq təəssüs etmiş bir millətdir. Millətin formalaşması və tərəqqisi yolunda mətbuatın əhəmiyyətini qabardan bu fikirlər mənə deyil, bir dahiyə məxsusdur. Türk və İslam dünyasnda ilk demokratik dövlətin qurucusu olmuş Məmməd Əmin Rəsulzadəyə. Danmaq olmaz ki, milli mətbuatsız, milli məktəbsiz, milli ədəbiyyatsız bir millətin tərəqqisi də qətiyyən mümkün deyil. Öz milli dəyərlərindən uzaq və bixəbər tərbiyə-təhsil alan bir nəsil - kölələşən, özgələşən nəsildir. O nəsil, özlüyündə nəsil olmaqdan tamam uzaq bir şeydir. Hər nədirsə, insanlıq baxımından çox dəyərsiz və faydasızdır. Öz kökünə, öz millətinə laqeyd qalan bir nəslin bəşəri bir sevgi ilə alışıb-yanması, sadəcə əfsanədir. Bu gerçəyi onlar yaxşı bilirdi. Düşünürdü. Əzab çəkirdi bu fikirlə. Kimlər? Əlbəttə ki, dahilər! Millətin içindən çıxıb, uzaqlarda təhsil almış, amma geri boylandığında, maarifsiz, məktəbsiz, mətbuatsız bir millətin kütlə kimi, kölə kimi varlığına acımış... Bax, elə o zaman da, mücadilə başlamış. Onları tarixə salan, tarixi bizə sevdirən... Və hələ də sürən bir mücadilə! Azərbaycanın Rusiyaya qatılması ilə, milli tariximizdə yeni mərhələ başladı. Bir yüzillik boyu xanlıqlararası müharibələr və mərkəzi dövlətsizlik səbəbindən geridə qalmış, millət kimi formalaşmaqda gecikmiş, savadsızlıq və mövhumat üçində boğulan xalqımızın qarşısında yeni imkanlar yaranmışdı. Rusiya dövlət-təhsil sisteminin bir hissəsi kimi Qərb sivilizasiyasına yaxınlaşma və çağdaş elmi-mədəni dəyərlərə yiyələnmə, toplumuna gərəkli və faydalı ziyalı təbəqə yetişdirmək imkanları. Lakin, bu imkanlar asanlıqla yaradılmırdı. Rusiya İmperiyasının mərkəzi və canişinlik dairələrində belə bir fikir mövcud idi ki (erməni millətçilərin bu məsələdə rolu istisna deyildi), *Araştırmacı, yazar / Azerbaycan 15 Azərbaycan Türkləri çox mühafizəkar bir xalqdır və onların savadlanması, elmi-mədəni sahələrdə tərəqqisi gələcəkdə imperiyanın bütövlüyü üçün çox təhlükəli ola bilərdi. Nəinki Azərbaycanda, imperiyanın bütün ucqar vilayətlərində bu cür laqeyd siyasət mövcud idi. Hətta, orduya belə, yalnız bəyzadələr, xanzadələr çağırılırdı. Əksəriyyət isə, işi-peşəsi mövhumat və təriqət təfriqələri salmaq olan mollaların ixtiyarına buraxılmışdı. Millət bir kölə kimi, millət olduğundan bixəbər yaşayırdı. Amma, Tanrının xalqımıza yazığı gəldi. Sözün əsl mənasında! Və XIX əsrin 50-ci illərindən, yeni dövr başladı. Ziyalı təbəqənin xalqa yaxınlaşmağa başladığı, ona xilasedici tək yan aldığı bir Mili- Mədəni Oyanış mərhələsi. Mirzə Fətəli Axundzadənin 1850-ci illərdə sadə xalq dilində yazdığı komediyalarla, Azərbaycanda milli özünü dərkin ilk addımları atılmış oldu. Lakin, bu işin davamı gəlməliydi. Milli ədəbiyyat əsaslə şəkildə formalaşmalı, geniş oxucu kütləsinin yaranması naminə əhalininiz savad səviyyəsi qaldırılması, milli teatr və xüsusən də, cəmiyyətdə tədrici maarifləndirmə işini apara bilən milli dildə mətbuat orqanları təsis edilməliydi. Deməli, sözün əsl mənasında bir Milli Maarifləndirmə Hərəkatı yaranmalıydı. Bu hərəkatı başlamaq isə, hər ziyalıya nəsib olan və mümkün olan şərəf deyildi. Çünki, o dövrdə müsəlman-türk əyalətlərində senzura şərtləri və etnik ayrı-seçkiliyə əsaslanan imperiya siyasətinə görə, istənilən milli-mədəni maarifləndirmə işi çox müşkül və hətta, qeyri-mümkün idi. Bütün çətinliklərə və məhrumiyyət gözləntilərinə baxmayar, bu hərəkata öncüllük etmək və milli oyanışı başlamaq missiyasını Həsən bəy Məlikzadə Zərdabi üstləndi. Kasıb təbəqədən olan gənclərin də bəy-ağa övladları ilə yanaşı təhsil ala bilməsi məqsədilə, ilk xeyriyyə cəmiyyəti yaratdı və imkanlı şəxslərin bu işə cəlb olunmasında fəallıq göstərdi.

Azərbaycan tarixində ilk milli teatrın əsasını qoydu. Və nəhayət, ana dilində ilk qəzet təsis etdi. Bir cümləyə sığan bu təsvir, illərin çabası və hədsiz məhrumiyyətlər bahasına başa gəldi. Xalqa öz milli kimliyini xatırlatmaq amalıyla, ona öz dilində qəzet oxutdurdu. Bunu etməkdə isə, onun bir ali məqsədi var idi. Mənsub olduğu milləti cahillikdən savadsızlıqdan və hətta, rus əsarətindən xilas etmək. Gəlin, elə Həsən bəyin öz qələmindən yazılan sözlərə nəzər yetirək....ələlxüsus, bizim yerlərdə ki, qonşularımız elm təhsil edib günü-gündən irəli gedir, bizim əlimizdə olan mülkü malımıza sahib olurlar və bir az vaxtdan sonra biz onlara rəncbərlik edib, onların malını daşımaqdan ötrü kirəkeşlik edəcəyik... Zərdabinin qəlbində üsyan var idi. Haqsızlığa, elmsizliyə, mövhümata, pərakəndəliyə və ətalətə. İçində baş qaldıran bu üsyanın səsiylə də, qollarını çıxarmayıb yükün altına girdi. O yükün ki, az müddət daşıya bilsə də, bir örnək və özül oldu. Nəinki Azərbaycan Türklərinin, bütün Rusiya imperiyasında yaşayan Türk-müsəlman xalqlarının maariflənməsi yolunda əvəsziz addım atdı. Və 22 iyul 1875-ci il tarixində Əkinçi qəzetini nəş etdirməklə, Türk xalqları tarixində öz möhürü olan bir dövrün, ZƏRDABİ DÖVRÜ nün başlandığını bəyan etdi. Nəinki Türk xalqlarının, həmçinin, qonşu müsəlman toplumlarının da milli-demokratik hərəkatına stimul vermiş oldu. XX əsrin görkəmli kulturoloqları əbəs yerə vurğulamırdılar ki, 1875-1905 illəri (Əli bəy Hüseynzadənin Həyat dərgisinə qədər) Rusiya Türklərinin milli-mədəni maarifçilik hərəkatında Zərdabi dövrü dür. Və mən də, bu Zərdabi dövrü nün təkcə Rusiya Türkləri deyil, bütün Türk dünyasının tarixinə aid olduğunu əbəsdən qeyd etmirəm. Bəlkə də, Osmanlı Türkiyəsində mətbuatın daha öncələr yarandığını görə, məni haqsız sayanlar olar. Lakin, mən öz fikrimi yalnız Əkinçi nin nəşri ilə əsaslandırmıram. Rusiya İmperiyası ilə yanaşı, Türkiyədə də milli-demokratik fikirlərin və Türkçü-Turançı ideyaların formalaşmasında önəmli rolu olan İsmayıl Qaspıralı, Əhməd Bəy Ağaoğlu və Əli Bəy Hüseynzadə kimi şəxslərin özləri də dəfələrlə etiraf etmişdilər ki, onların milli-maarifçi fikirlərinin formalaşmasında Həsən Bəy Zərdabi nin əvəzsiz rolu olub. Deməli, ZƏRDABİ BÜTÜN TÜRK DÜNYA- SININ ZƏRDABİSIDIR. Əkin və ziraət xəbərləri verməli olan bir qəzetdə milli-mədəni mövzularda yazılar dərc olundu. Sosial əhəmiyyətli mövzulara istiqamətlənmiş ədəbiyyat nümunələrinə geniş yer verildi. Və dəfələrlə də, qəzet səhifələrindən xalqa müraciət olundu ki, elm-təhsil işlərinə biganə qalmasınlar, sünni-şiə söhbətləri ilə milli-dini birliyə xələl gətirməsinlər... Ədibləri isə, boş söz yığnağından ibarət sevgi-həsrət şerlərinə ara verib, xalqın maariflənməsinə xidmət edəcək əsərlər yazmağa çağırırdı. O haqqlı olaraq inanırdı ki, ədəbiyyatla insanlara təsir etmək, cəmiyyətdə mənəvi islahatlar aparmaq mümkündür. Onun bu inamına Seyid Əzim Şirvani də qatılırdı. Əkinçi də dərc etdiyi maarifçi şerlər ilə, öz həmvətənlərini təhsil almağa, savadlanmağa səsləyirdi. O vaxtlar, az-az olsa da, qəza mərkəzlərində məktəblər açılırdı. Lakin, mədrəsələrinin boş qalmasından qorxan mollalar xalqa təsir edərək, məktəbləri kafir ocağı adlandırırdılar. Əkinçi isə, xalqı uçuruma aparan bu mənfi tendensiyanı dağıtmağa çalışırdı. Hətta, Rusiya imperatorunu tərifləmək və onun maarifçi işlərini şişirtmək yolu ilə belə, qəzetdəki yazı və şerlərdə, insanları məktəblərə həvəsləndirmə cəhdləri sezilirdi. Xalqın mənəviyyatına, mədəniyyətinə, ədəbiyyatına, bir sözlə tarixə Əkinçi nin toxumları səpilirdi. Yalnız bir mətbu qurum olmaqla qalmırdı. Sözün əsl mənasında məktəb idi Əkinçi MİLLİ FİKİR MƏKTƏBİ. Bütün çətinliklərdən xəbərdan olmasına baxmayaraq, Həsən Bəy böyük həvəs və enerji ilə başlamışdı bu şərəfli işə. Baxmayaraq ki, istər oxucu kütləsi, istərsə də yazar baxımından böyük qıtlığın olması onu çox üzürdü. Ürək ağrısı ilə yazırdı: Bu qəzetin kəsirini görəndə gülməyin. Siz ağlayın ki, bizim bircə qəzet də çıxartmağa adamımız yoxdur. 16

Nə qədər məyus olsa da, ümidlərlə də, qəzetin satışından şəxsi gəlir güdmədən, hər nömrənin 400-500 nömrəsini (elə o qədər də qəzetin abunəsi var idi) pulsuz paylayırdı. Qəzetin çap olunması üçün hürufatı (çap üçün qəlib və basmaları) isə, İstanbuldan şəxsən alıb gətirmişdi. O savadsızlıq və kadr qıtlığı ilə mücadilə aparırdı. Təbii ki, haqq uğrunda mücadilə varkən, əngəl törədənlər də çox olmalıdır. Təəssüf ki, Rus- Erməni əsilli bədxahlardan çox, demaqogiya və təxribatı özünə əsl peşə seçmiş mollalar və ziyalı həmvətənləri mane olurdu ona. Çünki, Zərdabi bu xalqı köləlikdən, cahillikdən qurtarmaq istəyirdi. Beləcə, xalqı əsarət və gerilikdə saxlayanlarla da savaşırdı o. Nahaq yerə demirdilər ki, Həsən bəy Zərdabi öz fəalliyyəti ilə tək adam döyüş meydanında əsgər ola bilməz iddiasını rədd eləmişdi. Nə qədər mübariz və yorulmaz bir fəaliyyət göstərsə də, bədxahların arzusu çin oldu. Əkinçi qapadıldı və Həsən bəy Yekaterinodar gimnaziyasına müəllim təyin edildi. Məqsəd onu xalqı oyatmaqdan uzaq etmək idi. Lakin, sonralar yazdığı kimi, müsəlman işlərindən uzaq düşməyi özünə ölüm bilən Zərdabi öz doğma kəndinə köçdü. Əkinçi son nömrəsində isə belə bir xəbər var idi Bu il London şəhərində ərəb dilində bir qəzet çap olunur ki, hər gündə çıxır. Yazırlar ki, onun müştərisi var. Bəli! Ərəblərin Londonda gündəlik qəzet çıxardığı bir zamanda, Azərbaycan Türkləri öz yurdlarında, öz dillərində bir qəzeti nəşr edə və oxuya bilmirdilər. Bu acı həqiqətin üzüntüsü ilə kəndə döndü Həsən bəy. Arzularla, ümidlərlə alışan bir yeniyetmə kimi tərk etdiyi kəndinə. Ancaq, əminəm ki, onun arzu və ümidləri hələ də onunla idi. O bilirdi ki, Əkinçi son milli qəzet olmayacaq. Vətənində milli mətbuat, milli ədəbiyyat və millətinə, xalqına layiqli jurnalistlər, ədiblər yetişəcək. XALQ AZAD OLACAQ! Elə, qəhrəmanımın sözləri ilə də bitirirəm yazımı: Heç olmaz ki, doğru söz yerdə qalsın. Hər ildə on qəzet oxuyandan birisi oxuduğunu qansa, onların qədəri ilbəil artar. Sonra, düşmənin düşmənliyi, dostun doğruluğu və dost göstərən doğru yolun doğru olması da aşkar olar. Desen:Coşkun Karakaya-74 17

HASAN MELİKZADE ZERDABİ VE FİKİRLERİ Okan Yeşilot* Milletlerin uzun tarihi hayatlarında bazı olaylar ve şahıslar önemli izler bırakırlar. Bunlar önem derecesine göre yeni nesillere sözlü veya yazılı olarak aktarılırlar. Azerbaycan Türklerinin de tarihi süreç içerisinde yaşadıkları birçok gelişme millî hafızalarında kayıtlıdır. Hasan Melikzade Zerdabi gerek ülküleri, gerekse icraatları açısından sadece Azerbaycan Türkleri tarafından değil, bütün Türk dünyası tarafından iyi tanınması ve anlaşılması gereken bir aydındır. Çarlık Rusyası nın hegemonyası altında yaşayan Azerbaycan Türklerinin kendi benliklerini kaybetmemesi, hür ve insanca yaşaması için çalışmalar yapan aydınlar içerisinde bir sıralama yapıldığında şüphesiz Zerdabi en ön saflarda yerini alır. Onun mücadelesinin temelinde cehalete karşı top yekûn eğitim vardır. Hayatının her safhasında halkının yediden yetmişe eğitilmesi için gayret göstermiştir. Halkına ulaşabilmek ve onları gaflet uykusundan uyandırmak için yaptığı çalışmalarda önüne çıkan bütün zorluklarla mücadele etmiştir. O, yine önüne çıkarılan engellerden yılmamış ve bu uğurda kendine daima başka fırsatlar oluşturmayı bilmiştir. Zerdabi, Rusya Türklerinin ilk Türkçe gazetesi olan Ekinci nin sahibi ve baş yazarı, Azerbaycan da ilk tiyatro ve ilk hayır cemiyetinin kurucusu, eğitimci, pedagog, yazar, fen bilimci, matbaacı ve siyaset adamlığı gibi birçok mesleği ve özelliği kendisinde toplayan şahıs olarak bilinir. Gerek bu özellikleri, gerekse savunduğu eğitim, kadın hakları, sahte din adamlarına karşı fikirlerinden ve zulme karşı mazlumun yanında olmak gibi vasıflarından, ayrıca Türk dünyasının dil birliği ve vatanseverlikle ilgili değerli görüşlerinden ötürü Zerdabi nin hakkıyla tanıtılmasına, tüm bu fikir ve görüşlerinin ortaya konulmasına ihtiyaç vardır. Azerbaycan da bağımsızlığın yeniden kazanılmasından sonra Sovyet döneminde yazılan rejime uygun bir Zerdabi yerine, daha objektif çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. * Doç. Dr. Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi., İstanbul 18 Azerbaycan millî matbuatının ilk gazetesi olan Ekinci yi neşreden, matbaacı, pedagog, ilk millî tiyatronun kurucusu, yazar, eğitimci, fen bilimci, hayırsever, halkçı, milliyetçi, Kafkaslar da birçok ilke öncülük etmiş aydın bir kişi olan Hasan Bey Melikzade Zerdabi, 12 Kasım 1837 tarihinde Göyçay kasabasının Zerdab köyünde doğmuştur. Zerdabi zamanla yoksullaşmış zengin ve köklü bir aileden olup, dedesi Rahim Bey ve babası Selim Bey, sözü dinlenen ve kasabanın ileri gelen kişilerindendir. Zerdabi nin ailesi, çevresinde her zaman eğitime ve kültüre önem veren bir aile olarak tanınmıştır. Nitekim, Zerdabi nin ilk öğretmeni babası Selim Bey olmuştur. Selim bey oğlunun eğitimine, dedeleriyle ilgili bilgilerin yanı sıra yakın tarihle alâkalı olayları anlatarak başlamıştır. Baba evinde devrin ileri gelen şairleri ve ilim adamları sık sık toplanır ve devrin güncel sorunları ile konuları tartışılır. Zerdabi çocuk yaşta olmasına rağmen bu toplantılara katılır ve konuşulanları büyük bir dikkatle takip eder. Burada dinlediklerini ileriki yaşlarda yakın çevresine anlatmış, bazen makalelerinde de bu hatıraları nakletmiştir Zerdabi ilk eğitimine Zerdab köyündeki medresede başlar. Burada Arapça ve Farsça öğrenir. Medresedeki eğitim döneminde pek istekli görünmeyen Zerdabi, 1852 yılında Şamahı şehrinde yeni açılan ve Rusça eğitim veren bir okula kayıt olur. Başarılı bir öğrenci olan Zerdabi nin okul bitirme sınavında sorulara verdiği cevaplar Kafkas Tahsil Dairesi Müdürü Baron Nikolay ın hoşuna gider ve onu devlet bursu ile I. Tiflis Lisesine göndermeyi teklif eder. Bu sırada babası vefat eden Zerdabi yi ağabeyleri Tiflis e göndermek istemezler. Tiflis te yaşayan babasının dayısı General Ferec Bey Agayev bu olaydan haberdar olunca Zerdabi yi Tiflis e çağırır. Girdiği sınavları başarı ile geçen Zerdabi 1858 yılında I. Tiflis Lisesi nin 5. sınıfına devlet bursu ile Moskova Üniversitesi Fizik-Matematik Fakültesi nin Tabiat Bölümüne

girer. 10 Haziran 1965 tarihinde bu üniversiteden üstün başarı ile mezun olur. Maarifçilerin en önemli temsilcilerinden olan Zerdabi, Rus okullarında okumuş ve Moskova Üniversitesinde Fen bilimleri eğitimi almıştır. Okuduğu yıllarda bir ihtilal merkezi haline gelen üniversitede ihtilalci gruplarla ve hocalarıyla sıkı ilişkiler kurmuştur. Daha öğrenciliği yıllarında gelecekte milletim için neler yapabilirimin planlarını yapmaya başlamıştır. Zerdabi yi farklı kılan en önemli özelliklerinden birisi, kendini milletine adamış ve bütün hayatını buna göre şekillendirmeye çalışmış olmasıdır. O, bu uğurda Moskova Üniversitesi nde hocalık teklifini reddetmiş, ayrıca gençlik aşkından vazgeçerek, kendi soyundan ve kültüründen, ideallerini paylaşan eğitimli bir hanımla evlenmiştir. Hanımı da onun bütün çalışmalarında ve mücadelesinde yanı başında olmuş ve ona destek vermiştir. Zerdabi nin ikinci belirgin özelliği ise onun mücadele azmi olmuştur. O, önüne çıkan ve çıkartılan bütün engelleri aşmaya çalışmış ve asla bir yılgınlık emaresi göstermemiştir. Ömrünün son günlerinde, felçli ve konuşamaz durumdayken bile Kaspi gazetesindeki görevini sürdürmüştür. Üniversiteden mezun olduktan sonra çalıştığı memuriyetlerde haksızlığa karşı mücadele eden, milletinin ezilmesine razı olmayan, bu yüzden de eziyetlere uğrayan ve nihayet işinden kovulan Zerdabi, haksızlık yapan ister hükümet memurları isterse yerli beyler olsun hiç ayırım yapmadan bunların önüne geçmeye çalışmıştır. Onlarla mücadele ederken aynı zamanda halka kendi haklarını öğretmeye çalışan bir rehber görevi üstlenmiştir. Azerbaycan ın geleceği olan gençlerin yetişmesi ve onların iyi bir eğitim alması için elinden geleni yapan Zerdabi, bu uğurda ilk hayır cemiyetini kurmuş ve zenginleri bu çocukların eğitimine katkıda bulunmaya çağırmıştır. Özellikle fakir ve başarılı öğrencilerin eğitimlerini devam ettirmeleri için gayret göstermiş, sadece erkeklerin değil, kızların da okuması gerektiğini savunmuş ve bu konuda da girişimlerde bulunmuştur. Erkeklerin bile okula gönderilmediği bir dönemde kızların eğitilmesini isteyen yazar, kızlar için bir okul açmayı hayal etmiş ve bunu zor da olsa gerçekleştirmeyi bilmiştir. Bir milletin geleceği olan çocukları yetiştiren annelerin ne kadar eğitimli olursa o milletin geleceğinin de o kadar parlak olacağını savunan Zerdabi ye göre; çocuk, aile içerisinde huzurlu, eğitimli ve kötü alışkanlıkları olmayan bir ana-baba tarafından yetiştirilirse milletin geleceğine umutla bakmak mümkün olacaktır. Kadınların istismar edilmesine de karşı çıkan Zerdabi kadınların toplumda hak ettikleri değeri bulabilmeleri için çaba göstermiştir. Öğretmenlik yaptığı yıllarda sadece müfredata bağlı kalmayan, öğrencilerine ülke meseleleri ve bunların çözüm yolları hakkında bilgiler sunan, onların bu konulara yabancı kalmamalarını sağlamaya çalışan Zerdabi ye göre, okul sadece ders yapılan bir mekan değil, türlü sosyal faaliyetlerin olduğu bir kurum olarak görülmelidir. Bu amaçla sosyal ve kültürel faaliyetlerin hayata geçirilmesine çalışmış ve öğrencileriyle beraber Azerbaycan tiyatrosunun da temelini teşkil edecek ilk tiyatro oyununu başarıyla sergilemişlerdir. Halkını aydınlatmanın hayır cemiyeti, tiyatro ve öğretmenlik yapmakla yeterli olmayacağını fark ederek, daha büyük kitlelere sesini duyurabilmesinin ancak gazeteyle mümkün olabileceğini düşünen Zerdabi uzun bir süredir planladığı gazete çıkarma fikrini gerçeğe dönüştürmeyi başarmıştır. Ekinci gazetesi sadece bir gazete değil, bir milletin geleceğini kurtarmak için mücadeleye kendini adamış bir aydının ümidi olmuştur. O bütün zorluk ve engellemelere rağmen bu işin de üstesinden gelmeyi bilmiş ve Rusya Türklerinin ilk Türkçe gazetesi olan Ekinci yi neşretmiştir. Gazete sadece Azerbaycan matbuatının ilk örneği ve temeli olmamış, Türk dünyasında da yakından takip edilmiş ve büyük moral kaynağı olmayı başarmış, daha sonra bu alanda yapılacak girişimlere bir öncü olmuş ve bu işin önemini göstermiştir. O, gazeteyi halka kendi içinde bulunduğu durumu gösteren ve bunlara çözüm arayan bir araç olarak görmüştür. Ekinci, halka verdiği aydınlatıcı bilgilerin yanında ülkenin her yanından devrin önde gelen aydınlarının fikirlerinin halka ulaşması için aracı olmuş ve hakarete varmayan bütün görüşlere sayfalarını açmıştır. Gazetesini kapatıp, öğretmenlikten de uzaklaştırarak Zerdabi yi engelleyeceğini sanan yöneticiler çok kısa süre sonra yanıldıklarını anlamışlardır. Çünkü o hangi şartlar ve ortamda olursa olsun ideallerinden vazgeçmemiştir. 19