Afacan Aral Gemide Şems AKTUĞ
2017 Mustafa Şems AKTUĞ. Tüm hakları saklıdır. Bu ekitap, Mustafa Şems AKTUĞ (yazar) tarafından publitory.com da yaratılmış ve yazarın kendisi tarafından Creative Commons Attribution- NonCommercial-NoDerivs CC BY-NC-ND lisansıyla (http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/legalcode) yayınlanmıştır. Bu ekitap dosyası, yazara atıfta bulunmak, içeriği herhangi bir değişikliğe uğratmamak ve ticari amaçla kullanmamak kaydıyla paylaşılabilir. Bu kitabın UUIDsi 3606afee-28af-11e7-99cf-e0023881705b
Bir tatil günü kahvaltı yaparken babası Bugün limana gidelim mi? dediğinde Aral şaşırarak sordu, "Liman nedir baba?" Gemilerin yanaştığı, yükünü aldığı, boşalttığı yerdir diye cevapladı babası. Aral merakla Gemiler ne taşır? diye sorduğunda ise Aklına gelen her şeyi, gördüğün her şeyi taşırlar" yanıtını aldı. Muzipçe gülen afacan ağzındaki peyniri yutunca Peki gemide gemi de taşınır mı? dediğinde babası şaşırarak; Var tabi, gemi taşıyan gemi de var. Peki, hayal de taşırlar mı baba? Hayalleri de görebildiğimize göre sanırım taşıyorlardır, gidince denizcilere sorarız. Şimdi kahvaltını bitir, erkenden çıkalım. Aral gemiye gideceği için heyecanla kahvaltısını bitirerek ellerini yıkadı, dişlerini fırçaladı. Annesinin üşümesin diye getirdiği kalın mavi kazağını giydi. Babasıyla arabaya bindiklerinde gökyüzü masmaviydi. Yolda giderlerken Aral dayanamayarak sordu, Gemiler suyun üzerinde batmadan nasıl duruyor baba? 3
Suyun kaldırma kuvveti var, sen yüzerken veya banyoda oyuncak ördeğin batmıyor değil mi? Ben de, ördek de hafif. Gemiler de hafif mi? Hayır, çok ağırlar ama büyükler. Ne kadar büyükse o kadar daha fazla kaldırıyor su Hiç batmazlar yani. Su girerse batar tabi, vık vık ördeğin de batıyordu. Evet, bir sıkıyordum içinden sular fışkırıyordu. İkisi birden güle oynaya limana girdiler ve kocaman bir geminin yanına geldiler. Aral geminin büyüklüğünü görünce hayretler içinde kaldı ve aaaa diye bağırdı. Diğer gemileri görünce Baba dedi, Gemiler niye ayrı renkteler? Babası bir süre düşündükten sonra Sanırım denizi daha renkli yapmak için dedi. Gemiye çok uzun bir merdivenden çıktılar ve bir kadın "Hoş geldiniz, Ben Ceyda, üçüncü zabitim. Süvari Bey sizi bekliyor" sözleriyle karşıladı ve geminin içine girdiler. Bir kapının önüne geldiklerinde Ceyda "Süvari Beyin kamarası burası diyerek içeri girdi. 4
Kamaradaki beyaz saçlı ve güler yüzlü adam hoş geldin dostum diyerek babasını kucakladıktan sonra Aral a sarılarak Ne kadar büyümüşsün, doğduğunda görmüştüm seni diyerek öptü. Babası Süvari amcayla konuşmaya dalınca Ceyda Aral ı alarak gemiyi gezdirmeye başladı. Aral daha kapıdan çıkarken Süvari ne demek? diye sordu. Ceyda; Geminin kaptanı, yani gemidekileri yöneten kişi, her şeyden o sorumlu. Evde annem gibi yani. Babanla ortak yönetiyorlardır evi. Süvari ise tek başınadır. Biz zabitler ona yardımcı oluyoruz. İçinde televizyon ekranı gibi elektronik aletlerin olduğu yere girdiklerinde Ceyda anlatmaya başladı: 5
Burası köprüüstü, gemi buradan yönetilir. Ben de burada dururum seyirlerde, yani denizde giderken. Diğer gemilerle çarpışır mısınız Abla. Hayır, buradaki sistemler diğer gemiler çok uzaktayken gösterir. Ona göre gittiğimiz yönü değiştiririz. Hem telsizle onlarla konuşabiliriz. Telefon gibi mi? Benzer, bak işte burada, mikrofona basıp konuşunca telsizi olan herkes duyar söylediğini. Dürbünümüz de vardır. Hadi dürbünle bakalım, hem de kocamanlar. Ceyda dürbünü Aral ın boynuna takıp kaptanın oturduğu koltuğa çıkardı. Aral dürbünle baktığında uzaktaki geminin bayrağını bile gördü. Çok uzağa bakmak istediğinde aklına güneş geldi, tam güneşe doğru kaldırırken Ceyda elini tuttu ve güneşe bakmamasını, gözlerinin bozulabileceğini ama geceleri yıldızlara bakmanın çok daha güzel olduğunu söyledi. Sonra dümenin yanına gittiler. Dümenin geminin dönmesini sağladığını ve eskiden kullanılanlara benzemediğini anlatarak, dümeni çevirmesini istedi. Aral korkarak dümeni çevirdi ama gemi dönmedi. Niye olduğunu sorduğunda Ceyda, gemilerin dönmesi için üzerlerinde sürat olması gerektiğini anlattı. Aral bir an arabaların tekerlekleri üzerinde gittiklerini düşününce geminin denizde nasıl gittiğini sordu. 6
Pervane nedir biliyor musun Aral cığım Haa haa tamam, anladım. Oyuncak teknemde vardı arka tarafında suyun içinde dönüyor ve suyu ittiği için gemi ileri gidiyor. Bu sefer Ceyda kahkaha attı ve Sen de süpersin be Aral, hadi şimdi aşağıya gidelim diyerek bir merdivenden inmeye başladılar ve oradaki can simidini gösterdi. Ceyda bir kapının kilidini açıp girdiğinde Aral birden durdu. Hastane gibi kokuyordu. İçeri girdiğinde bir yatak ve birçok dolap gördü. Ceyda burasının revir olduğunu hasta olunca ilaçları buradan aldıklarını açıkladı. Sonra masalar ve sandalyeler olan büyük bir salona gittiler. Aral zabitlerin burada yemek yediklerini, toplantıların da yapıldığını, televizyon veya filmlerin burada seyredildiğini öğrendi. Hele Ceyda nın verdiği keke bayıldı. Nereden alındığını sorduğunda şaşkınlığını daha da arttı. Gemide mutfak olduğunu ve aşçıhane dendiğini anlattı Ceyda ve Hadi koş bakalım şimdi aşçıhaneye gidelim dedi. 7
Yerleri pırıl pırıl, ışıl ışıl aydınlatılmış aşçıhaneye girdiklerinde önlüklü ve maske takmış aşçı karşıladı. Büyük kazanları, fırınları gören Aral Her şey büyük, sanki devler ülkesindeyim ama sizler benim gibisiniz dediğinde Ceyda, Evet öyledir gemiler, kendi dünyaları vardır yanıtını vererek kendi kendine fısıldadı; Ama yüreklerimiz kocamandır diğerlerine göre. Aşçı ekmekleri nasıl yaptıklarını gösterdi ve yeni pişmiş ekmekten bir parça kopararak Aral a verdi. Aral ekmeğin tadına bayıldı ve teşekkür ederek hayatında hiç böyle ekmek yemediğini söylediğinde Aşçının yüzü mutlulukla ışıldadı. Daha sonra Aral ı kendi kamarasına götüren Ceyda, Gemide odalara kamara denir, burası da benim kamaram. Tek başıma kalıyorum. Banyo ve tuvaleti de içinde dedi. İçeride bir yatak, bir masa ve dolaplar vardı. Yuvarlak pencereleri gören Aral neden olduğunu sorduğundan Ceyda, eskiden su geçirmemesi için böyle yapıldığını, gelenek olarak bu şekilde yapılmaya devam ettiğini açıkladı. 8
Aral izin isteyerek tuvalete gitti ve çıkınca çişinin denize karıştığını düşünerek güldü. Ceyda neden güldüğünü sorduğunda çekinerek anlattı. Bu sefer de Ceyda kahkaha attı ve gemilerin denizi kirletmesinin yasak olduğunu ancak kıyılardan çok uzaklaşınca bazı zararsız atıkları denize atabildiklerini anlattı. Kamarada işleri bitince pervaneyi çeviren makinenin olduğu yere indiler. Üç katlı bina yüksekliğindeki yerde duran makine da büyüktü. İçeride çalışan makinelerin sesleri yüksek olduğundan her ikisi de ses önleyici kulaklık taktılar ve Ceyda Aral a elini bırakmamasını söyledi. Küçük bir odaya girdiklerinde sesler kesildi ve kulaklıklarını çıkardılar. Nöbetçi olan ikinci mühendis bulundukları yerin makinenin kontrol edildiği yer olduğunu, istenen tüm değerleri göstergelerden ve ekranlardan kontrol ettiklerini anlattı. Daha sonra ana güverteye çıktılar. Gemide her bir kata güverte dendiğini de orada öğrendi Aral. Hava biraz daha ısınmıştı. Ceyda canavar ağzına benzeyen dev kepçeleri çalıştıran kreyneri göstererek anlatmaya başladı: 9
Aralcığım bunlar vinç. Şimdi yükün konduğu yerlere ambar denir ve bu vinçlerle yükü boşaltıyoruz. Tam beş gün böyle gece gündüz boşalacak. Yükümüz buğday. Biliyorsun buğdaydan un yapılır. Sen ve ailenin tüm hayatları boyunca yiyeceği undan daha fazla buğday var burada. Tam 57 bin ton. Sizin arabanızdan yaklaşık 50 bin tanesinin ağırlığında. Ne kadar çok değil mi? Evet çokmuş. Bizim yediğimiz un bunlardan mı yapılıyor? Evet bir tanem, evinizde kullandığınız her şey gemilerle taşınıyor veya gemilerle gelen maddelerden üretiliyor. Siz taşımasanız aç mı kalırız? Aç kalmazsınız ama sıkıntılar olur. Sonra çalışan vinçlere yaklaşmadan boş bir ambar kapağının yanına gittiler. Aral aşağıya baktığında çığlık atacak gibi oldu. Ambar o kadar derindi ki içine oturdukları beş katlı apartmanı bile alırdı. Düşmekten korktu ve kenara çekildi. Başka bir ambarın yanına gittiklerinde ise ambarın ağzına kadar buğday dolu olduğunu gördü. Ambarların yanından başlarına bir şey düşmesin diye dikkatlice baş tarafa gittiler. 10
Burada geminin denizde durduğunda sabit kalmasını sağlayan demir vardı. Demir zincirleri Aral ın gövdesi kadar kalındı. Gemiyi iskeleye bağlamak için kullanılan halatlar da çok kalındı. Rüzgâr esmeye başladığından tekrar zabit salonuna döndüler, yorulmuştu zaten. O sırada içeri giren kamarot masalara tabak koyarak hazırlamaya başladı. Yavaş yavaş tüm zabitler salona gelmeye başladı ve Aral ı sevdi, konuştu. En son Süvari ve babası geldi ve Süvari babasını zabitlere tanıştırdı. Yemekte enfes bir mantı vardı ve Aral sevincinden havalara uçtu. Yemek bittikten sonra elini yıkamak için Ceyda nın kamarasına gittiler. Bu sefer Ceyda sordu: Eee Aral ne düşünüyorsun gemi hakkında? Abla, çok büyük. Her şeyi var. Sanki eviniz burası, hem de iş yeriniz. Evet Aralcığım haklısın. Burası ayrı bir dünya sanki. Ama bazen uzun süre ayrı kalınca sevdiklerini özlüyor insan. 11
Ben de özlüyorum, babam işe gidiyor geç geliyor. Özlediğimde üzülmemek için başka şeyler düşünüyorum, oyun oynuyorum. Bir tane daha sorum vardı, neden gemilerin hepsi değişik renge boyanıyor Abla? Düşünmemiştim Aral bunu. Sanırım herkes kendi dünyasını istediği renge boyamak ister, sanırım biz de öyle yapıyoruz. En azından düşüncelerimizde bazen pembe, bazen siyah, bazen de mavi oluyor dünyamız. Anladım galiba, rengin önemi yok. Düşüncelerin önemi var. Babam denizler daha renkli olsun diye farklı boyanıyorlar demişti. Bir de gemilerin hayal de taşıdığını söylemişti. Taşır mısınız? Hayallerimiz yanımızdan hiç ayrılmaz ki. Deniz veya gemi ne renk olursa olsun hayallerimiz hep güzeldir. Bizler hem kendi dolu dolu hayallerimizi, hem de bizi sevenlerin hayallerini her limana götürürüz. İşleri bittiklerinde zabit salonuna döndüler ve babası hadi bakalım Aral annen merak etmiştir, gidelim artık dedi ve herkesle vedalaşarak gemiden ayrıldılar. Araba hareket ettikten sonra Aral yorgun olduğundan uyumaya başladı ve rüyasında kendisine Sakın hayallerini bırakma, hep yanında kalsın diyen Ceyda nın mavi gözlerini gördü. Sonra köprüüstünde gemiyi kullanırken hayal etti kendisini. Dümeni çeviriyordu. Uyandığında eve gelmek üzereydiler. Aral hayatı boyunca o hayalinin peşinde koştu ve şimdi en büyük gemilerde kaptanlık yapıyor. 12
13