U Ğ U R B Ö C E Ğ İ Ö Y K Ü D İ Z İ S İ - 2 Bilim Öyküleri YAYIN NO: 103 Genel Yay n Yönetmeni: Ergün Ür Yay nevi Editörü: Özkan Öze Tashih: Emine Aydın İç Düzen / Kapak: Zafer Yay nlar Bask, cilt: Vesta Ofset tel:0 212 445 72 52 1. baskı: Ocak 2011 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yay n Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve kald r m cd. Gelincik sk. no: 6 Ba c lar - stanbul,türkiye Tel: (0 212) 446 21 00, Fax: (0 212) 446 01 39 www.zaferyayınlari.com / e-mail: zafer@zaferyayinlari.com isbn: 978 605 5523 13 8 C o p y r i g h t 2 0 1 1 U ğ u r b ö c e ğ i Ya y n l a r. H e r h a k k m a h f u z d u r. Tarık Uslu İllustrasyonlar: Sevgi İçigen
İÇİNDEKİLER Bir buğday hesabı...11 Evraka! Evraka!...17 Kar tanesi adam...27 Daldan bir elma düştü...33 İğnenin deliği...37 Buzdan ülke...45 Dünyanın dibine yolculuk...49 Buz tutan hayaller...55
Fibanocci ve tavşanları...61 Piltown Adamı Olayı...67 Hesperopithekus haroldcooki...79 Ota Benga...85 Dr. Semmelweiss...91 Pastör ün savaşı...95 Dodo Kuşu nun soyu nasıl tüketildi?...105 Ampülün ilk yanışı...111 E Pur si muove!...119 Galvani nin kurbağaları...129 Tramvayda iki şapşal...137 ÖNSÖZ Merhaba Sevgili Uğurböceği okurları! Yeni başladığımız öykü dizimizin ikinci kitabı ile karşınızdayız! Yayınevimizin çok sevilen kitap serisi Acayip Şeyler in yazarı Tarık Uslu, öykü dizimiz için yepyeni bir kitap hazırladı. En az, Acayip Şeyler kitapları kadar acayip bir kitap bu! Bilim Öyküleri adı altında okuyacağınız bu öyküler, bilim tarihinin en ilginç sayfalarından derlendi. Ancak derlenen bu öyküleri, sizlere bir ders kitabı gibi değil, son derece eğlenceli bir maceralı hikaye kitabı gibi anlatmayı tercih etti... Hayalen, bilim tarihinin en önemli olaylarının yaşandığı zamanlara gitti ve olan biteni kendine göre yaptığı kurgularla satırlara döktü. Bu kitabı okurken hem çok güleceksiniz, hem de çok eğleneceksiniz... Ancak bir yandan gülüp eğlenirken; bir yandan da, bilim ve bilim tarihine ait çok önemli bilgileri rahat rahat öğrenmiş olacaksınız. Ve kendi kendinize şunu sormadan da edemeyeceksiniz: Ders kitapları neden sıkıcı olmak zorunda? Uğurböceği Yayınları
GALVANİ NİN KURBAĞALARI 1780 YILIYDI. Luigu Galvani, laboratuarında öğrencilerine ders vermek için girdiğinde, ilk iş olarak ölü kurbağaların hazır olup olmadığını sordu. Onları kelimeni tam anlamıyla öldürdük Bay Galvani! Mükemmeeel! Bunlar mı? Evet gördüğünüz gibi hepsi ölü! O halde başlayabiliriz Luigu Galvani bir doktordu ve o günkü dersi ölü bir kurbağanın bacaklarındaki sinirlere her hangi bir alet edevat ile baskı yapıldığında neler olacağı idi.
B i l i m Ö y k ü l e r i Galvani nin emriyle asistanlarından bir tanesi, kurbağaları kesip biçtiği bıçağın ucuyla, kurbağanın bacağına şöyle bir dokunuverdi! Aman Allah ım o da ne? Kurbağa bacağı birden hareket etmeye başladı ve sağa sola bir iki tekme attı. No luyo be! Hani ölüydü oğlum bu kurbağalar! Hocam ölümü gör bak yemin ediyorum, kestik iyice.. Nasıl kestiniz ya! Hayvan kalkıp gidecek nerdeyse? Kimse olup bitene bir anlam veremiyordu. İşin doğrusu kurbağalar gerçekten ölüydü. Asistanlar ve Galvani sıra ile kurbağanın bacağına dokunmayı sürdürdüler. Her seferinde bacak seğirtiyor ve tekmeler savuruyordu. Bak bak bak! Nasıl attı gördün mü? Asıl sen şimdi bak! Kaç oğlum ordan vuracak bi tarafına! Oynamayın be, günahtır! Gördükleri karşısında derin düşüncelere dalan Galvani, bu işe mutlaka bir açıklama bulmalıydı. İlerleyen günlerde, defalarca aynı deneyi yaptı. Kurbağanın bacağına değişik metallerle, değişik ortamlarda sayısız kez dokundu. Her zaman aynı neticeyi aldı. Sadece bir kez, o da metal yerine cam bir çubukla deneyi tekrarlamaya kalktığında, kurbağa bacağında en ufak bir hareket gözlemleyememişti. 10 11
B i l i m Ö y k ü l e r i Galvani nin meşhur kurbağa deneyini anlatan eski bir çizim. Galvani sonunda kararını verdi. Bu hayvansal bir elektrikti ve kurbağanın kas ve sinirlerinden kaynaklanıyordu! Galvani nin bu açıklaması o gün için herkesin aklına yattı. Zaten ölü bir kurbağa bacağını, hayvansal elektrikten başka ne zıp zıp zıplatabilirdi ki?! Fakat Galvani nin yakın dostu ve bir bilim adamı olan Aleksandro Volta nın aklı bu içerden gelen hayvanî elektrik fikrine pek yatmamıştı. Tuttu o da bir kurbağanın canına kıydı ve Galvani nin deneyini tekrarladı. Fakat çok daha bilinçli bir şekilde. Kurbağa bacağının birine bakır, diğerine ise çinko bir tel ile dokunduğunda, bacak kalk düğüne gidelim oluyordu. Ama her iki bacağa da aynı telin iki ucunu dokundurduğunda, pek bi kıpırdanma olmuyordu. Eğer elektirik kurbağanın sinir ve kaslarından geliyor olsaydı, her iki durumda da bacağın horon tepmesi gerekmez miydi? Ve Volta, bu garip olaya son derece isabetli bir açıklama ile noktayı koydu: Elektrik kurbağadan değil, metallerden geliyor! Kurbağanın bir bacağına bakır, öteki bacağına ise çinko değdirildiğinde bu iki metalin birbiri ile tek teması kurbağanın dokuları oluyordu. Bu dokuları oluşturan hücreler su ile dolu oldukları için, metaller arasındaki elektron alış verişi çok kolaylaşıyor, bu da elektrik akımının ortaya çıkmasına sebep oluyordu. 1 - Elektriğin elektron alış-verişinden kaynaklandığını biliyoruz değil mi? 12 13
B i l i m Ö y k ü l e r i Galvani nin farkında olmadan yaptığı bir keşfin izini akıllıca süren Aleksandro Volta, pili keşfetmeyi başardı. Öyleyse bu iş kurbağasız da olabilirdi pekala! Volta, kurbağayı devreden çıkardı. Bakır ve çinko çubukları tuzlu su ile doldurduğu bir kabın içine koydu. Sonra da çubukları bir tel ile birbirine bağladı. İki metal plaka arasında güçlü bir elektrik akımı oluştuğunu gördü. İşte bu, ilk pilden başka bir şey değildi. Adına da o gün bu gündür, Volta Pili denir. Yanlışlıkla yapılan bir biyoloji deneyi, Volta nın elektrik üreten pili bulmasıyla sonuçlandı. Tabii bu arada Hayvanî Elektrik Teorisi de uçtu buhar oldu gitti. Fakat Galvani, arkadaşı Volta ya, teorisini uçurduğu ve karizmasını azıcık da olsa, çizdiği için hiç kızmadı. Bir bilimadamına yakışacak şekilde, onu takdir etti. Yanlışlıkla da olsa, böyle büyük bir buluşta katkısı olduğu için mutlu oldu...... Ben kurbağaları kesmeyeydim, sen zor bulurdun o pili Volta! Abi çok mahcubum sana! Traşı bırak da bi yemek ısmarla bakalım! Kurbağa bacağı yer miyiz? Pardon! Üzülme be abi! Beraber bulduk sayılır... Tabii, o yüzden, senin adını elektriğe verdiler, bize de kala kala boru kaldı çakal! Ne borusu abi? Ne borusu olacak, galvaniz boru! 14 15
TRAMVAYDA İKİ ŞAPŞAL NIELS, son derece hımbıl görünüşlü bir çocuktu. Kardeşi Harald ın da, ondan pek bir farkı yoktu. Danimarka nın Kopenhag şehrinde, saray yavrusu bir konakta dünyaya gelen bu iki kardeşin babaları tüm ülkeye nam salmış meşhur bir fizyoloji profesörüydü. İşin doğrusu, en büyük keyifleri, anneleriyle birlikte tramvaya binip, şehir turu yapmak, bir yandan tram,vayın pencerelerinden evleri, caddeleri sokakları seyrederken, bir yandan da 16 17
B i l i m Ö y k ü l e r i annelerinin anlattığı Andersen masallarını dinlemek olan bu iki çocuğun, bir profesör ün oğlu olduğuna kimse ilk görüşte inanmazdı. Günlerden bir gün, Niels annesinin eteğine yapıştı ve sızlanmaya başladı: - Lütfen, tramvaya bineliiiiiim! Lütfen! Az zaman sonra Harald çıka geldi ve o da kadıncağızın eteğine asıldı: Lütfeeeeen! Böyle durumlarda her zaman çocukların dediği olurdu. Evin yakınındaki durakta azıcık bekledikten sonra, hep birlikte tramvaya bindiler. Tramvay neredeyse boştu. Niels, Harald ve annesinin dışında bir-iki yolcu daha vardı içeride. Tramvay ağır ağır Kopenhag sokaklarında ilerliyor, Niels ve Harald, sanki daha önce hiç tramvaya binmemişler ve bu sokakları, caddeleri, evleri ve dükkanları.. daha önce hiç görmemişler gibi ağızları bir karış açık camdan dışarısını seyrediyorlardı. Sıra masal anlatmaya geldi. Anneleri onları karşısındaki koltuğa oturtup anlatmaya başladı. Çocuklar anlatılan masalı anlamıyorlamışcasına boş gözlerle annelerini yüzüne bakıyorlar; sanki kapanma problemi varmış gibi açık duran ağızlarıyla, hiç de normal görünmüyorlardı... Bu manzarayı iki koltuk öteden seyreden bir başka yolcu kendini tutamadı ve şöyle dedi: Zavallı kadın! Bu iki şapşal oğlana masal anlattığını, onlarında kendisini dinlediğini zannediyor! 18 19
B i l i m Ö y k ü l e r i Bu münasebetsiz adam, o çocuklardan bir tanesinin, dünyanın en büyük atom bilginlerinden birisi, Niels Bohr olacağını nereden bilecekti... Niels Bohr, atomun yapısı ve atom enerjisi konusudaki çalışmaları ile tanındı. Bir çekirdeğin etrafında dönen elektronlar, protonlar şeklindeki atom modeli fikrini ilk ortaya atan Bohr dur. II. Dünya Savaşı günlerinde, Amerikalılar için atom bombası yapımında çalıştı. İlerleyen yıllarda bunun insanlığın başına nasıl bir bela açacağını görüp anlamış olacak ki, atom enerjisinin sadece barışcıl amaçlar için kullanılması için yırtındı durdu. Atoma dair ne kadar sır varsa başka ülkelerle paylaşılması gerektiğini söyledi. Bu konu da o kadar mücadele etti ki İngilterenin savaş sever başkanı Churchill tarafından az daha hapse attırılacaktı.. 1955 de Cenova da Barış İçin Atom konulu ilk toplantıyı düzenledi... Niels Bohr ve Nagazaki şehrine atılan atom bombası. Niels Bohr adı, atom enerjisinin sadece barışcıl amaçlar uğruna kullanılması için gösterdiği tüm çabaları rağmen, sonsuza kadar, Dünya tarihinin gördüğü en büyük zalimlik ile birlikte anılacak... Bohr un tüm bu çabaları belki çok faydalı sonuçlar verdi. Fakat, bu çabalar, atom bombası işine bulaşmış birinin ellerindeki kiri temizlemesi için yeterli oldu mu acaba? Buna biz karar veremeyiz.. Buna, Hiroşima ve Nagazaki de, bedenleri kavrularak can veren onbinlerce atom bombası kurbanı karar verebilir ancak... 20 21