ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ



Benzer belgeler
PARMENİDES İN DÜŞÜNME VE VARLIK AYNI ŞEYDİR YARGISINA HEIDEGGER İN YORUMU AÇISINDAN BİR BAKIŞ

GÖRÜNÜŞ VE GERÇEKLIK. Aras. Gör. Emel KOÇ

FELSEFİ FARKLILAŞMA SORULARDAN DEĞİL CEVAPLARDAN DOĞAR: SOFİSTLER VE PLATON

ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ

Hawking ve-mlodi'now bu kısa ve hareketli kitapta okuru alıp bir temel fizik ve kozmoloji kasılcasına sürüklüyorlar., The Wall Street Journal

KESİN BİR BİLİM OLARAK FELSEFENİN KARTEZYEN DAYANAKLARI

I - PROGRAM GELİŞTİRMEYE GİRİŞ VE TEMEL KAVRAMLAR

İnsanın, İnsan Olmak Bakımından İşlevi Nedir?: Aristotelesçi Bir Bakış

MODERN BİLİM: TANRI VAR. Evren in ve Yaşamın Oluşumundaki Hassas Ayarlar Üzerine Bir İnceleme EMRE DORMAN

Bir Umut Metafiziği Olarak Gabriel Marcel Felsefesi

BİR MODERN YÖNETİM TEKNİĞİ OLARAK ALGILAMA YÖNETİMİ VE İÇ GÜVENLİK HİZMETLERİ. Mehmet Akif Özer

SOSYOLOJİYE İHTİYACIMIZ VAR: SOSYOLOJİ NEDİR? SOSYOLOG KİMDİR?

EĞİTİMDE VE ÖĞRETİMDE BİR ARAÇ OLARAK GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİNİN ÖĞRENCİLERE SAĞLADIĞI KATKILAR

Bilginin İmkânı Problemi: Gazali Örneği

Maddeci Tarih Yazımında Temel Tartışmalar *

Eş arî Kelâmcılarından Abdülkâhir el-bağdâdî nin Epistemolojisi (Eleştirel Bir Çözümleme)

'İDEOLOJİ' OLARAK TEKNİK VE BİLİM

bir kültür olarak matematik

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK mimarlığı sosyolojik olarak anlamak

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI

İLKÖĞRETİM ÖĞRETMEN ADAYLARININ MESLEKİ VE ÖZEL ALAN YETERLİKLERİ

LĠBERAL ADALETĠN ĠKĠ FARKLI GÖRÜNÜMÜ: JOHN RAWLS VE ROBERT NOZĠCK Hakkaniyet Olarak Adalet EleĢtirisinden Yetkisel Adalet EleĢtirisine

FARKLI BİR GÖRME BİÇİMİ OLARAK TASVİR: MATRAKÇI NASUH UN TOPOGRAFİK TASVİRLERİ

TÜRKİYE'DE "KAMU KESİMİ VE ÖZEL KESİM" AYIRIMININ NORMATİF VE REEL PLANDA ÖNEMİ VE SINIRLARI

MODERNİZME BİR BAŞKALDIRI PROJESİ OLARAK POSTMODERNİZM

OTTOMAN PERIOD OF PHILOSOPHICAL STRUCTURE THOUGHT: THE CONSTRUCTION OF A POSITIVIST PARADIGM

Sayı: BİRLİK BİLİNCİ

ÖZEL SEKTÖR MADEN İŞÇİLERİNİN SOSYAL VE EKONOMİK HAKLARI ARAŞTIRMASI YAŞAMA DAİR VAKIF DEV MADEN SEN

DİNSEL TERÖRLE BAŞ ETMEDE DİNLERARASI İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Kaynak: Çınar, İkram "İlköğretimin Önemi ve Öğretmen" Eğitişim Dergisi. Sayı 20. Ekim İLKÖĞRETİMİN ÖNEMİ VE ÖĞRETMEN. Dr.

Transkript:

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı Ders Adı :Varlığın ne olduğu problemi ÇalıĢma Yaprağı 16 Adı Soyadı : No: Sınıf: 11/ VARLIĞIN NE OLDUĞU PROBLEMĠ a) VARLIK OLUġTUR Varlığı sürekli bir oluş ve değişme süreci olarak gören bu görüş, felsefede oluş felsefesi ya da süreç felsefesi olarak değerlendirilir. HERAKLEĠTOS Herakleitos a göre her şey akar. Varlık oluştur. Herakleitos, kendinden önceki doğa filozoflarından farklı olarak varlığı bir oluş olarak görür. O aynı zamanda zıtlıkları da sever, onları zorunlu görür; çünkü oluş ancak onunla mümkündür. Zıtlar aynı zamanda çokluk demektir. Bu çokluk aynı zamanda bir birliğe dayanır. Çokluk olmadan birlik, birlik olmadan çokluk olmaz. Evren bir ve çoktur. Birliği meydana getiren, çokluğun zıtsal gerilimidir. Gerilim ortadan kalkarsa birlik bozulur. Yay ve kiriş arasında bir gerilim vardır örneğin, bu gerilim ortadan kalkarsa yay da bozulur. Herakleitos için hareket ve değişme olanaklı tek gerçeklikti; Parmenides içinse hareket olanaksızdır. Gerçeğin tümü tek ve hareketsiz bir maddeden oluşmaktadır. Değişmek O na göre var olmayan haline gelmek anlamına gelir. Var olana, var olmayan demektir bu. Var olanın bir şey olmaması da olanaksızdır; çünkü olmamak varlıktan çıkmak anlamına gelir. Parmenides e göre, O vardır, varlık vardır. Boşluk da yoktur. Boşluk, varolanın var olmadığı yerdir. Varolan herşey değişmez ve devinimsiz bir madde kütlesi olmalıdır. O, ebedi ve değişmez bir durgunluk içinde her zaman kendi kendisiyle aynı kalır. Görüp duyduklarımız bir yanılgıdan ibarettir. Doğruya duyular değil akıl ulaşır. 1

Doğada değişmezlik ve süreklilikten söz edilemez. Doğada her şey bir başka şeyin ölümünden ya da yıkımından dolayı vardır. Sükunet, barış ve süreklilik değil; savaş, mücadele ve çekişme vardır. Savaş her şeyin babasıdır. Evren belirli ölçüde yanan, belirli ölçüde sönen bir ateştir. Ancak ateş bu dünyayı ifade edebilir. Çünkü o, yakarak ve yıkarak yaşar. Değişmez ve süreklilik içinde görünse de, malzemesini sürekli değiştirir. Ancak evrendeki bu sürekli değişme; yasasız ve gelişigüzel değildir. Değişme ve oluş süreci LOGOS a göre olur. Logos ilahi akıldır ve insan bundan pay alan akıllı varlıktır. Logos (veya yasa) gereğince ateş; buhar, su ve toprak haline gelir ve yine toprak, su ve buhar ateşe geri döner. b) VARLIK MADDĠDĠR Materyalizm, varlığın esas olarak maddi yapıda olduğunu veya var olan her şeyin maddeye indirgenebileceğini ileri süren görüşe denir. Var olan her şey, başka türlü görünse de maddedir veya maddi bir şeydir. Onlara göre madde; mekanda bir yer işgal eden, somut, fiziksel, niceliksel olarak ölçülebilir, deneysel olarak gözlemlenebilir şeydir. DEMOKRĠTOS (atomcu madde anlayıģı) Demokritos(M.Ö 420 dolayları), atomcu materyalizmin temsilcisi olarak bilinir. Atomcu görüş daha sonra, Epikuros, Lucretios ve Yeniçağ başlarında Gassendi tarafından sürdürülmüştür. Demokritos a göre varlığın en küçük yapıtaşı atomdur. Atomlar, herşeyin kendisinden geldiği, bölünemez ve maddi yapıda varlıklardır. Atomlar farklı büyüklük ve şekillerde olup boşlukta hareket ederler. Aynı türden atomlar biraraya gelip varlığı oluştururlar. Canlı veya cansız, maddi veya düşünsel her şey atomlardan meydana gelmişlerdir. Ruh da maddeye indirgenebilir. Atomların hareketleri mekanik bir zorunluluk içinde gerçekleşir. Duyum, düşünce, hatırlama, ruh gibi maddi olmadığını düşündüğümüz varlıklar da maddi varlıklardır veya atomların birbirleri üzerine etkilerinden doğar. 2

MARX (Diyalektik Materyalizm) Her şeyin temelinde madde vardır. Madde ve dünya kendiliğinden hareketlidir. Doğada ve toplumda hareket ve değişim, diyalektik bir süreç izler. Bu sürecin temelinde karşıtların birliği ve mücadelesi, tez-sentez-antitez yatar. İnsan hayvandan bilinciyle, diniyle veya aklınıza gelen herhangi bir başka şeyiyle ayrılabilir. Ama insanın kendisi, geçim araçlarını üretmeye başlayınca kendisini hayvandan ayırt eder; bu gelişmeyi de insanın fiziksel yapısı koşullar. Geçim araçlarını üretmekle insanlar, dolaylı olarak, maddi yaşamlarının ta kendisini üretiyorlar demektir. K.MARX / Alman İdeolojisi / Çev:Gülnur Savran Diyalektik ve Tarihi Materyalizm Bireyler yaşamlarını nasıl ortaya koyuyorlarsa öyledirler. Bu yüzden insanların ne oldukları üretimleriyle, hem ne ü rettikleriyle, hem de nasıl ürettikleriyle örtüşür. K.MARX / Alman İdeolojisi / Çev:Gülnur Savran Bizim tarih anlayışımız, yaşamın doğrudan doğruya maddi olarak üretiminden kalkarak gerçek üretim sürecini açıklamamız ve böylelikle, maddi üretime bağlı olan ve onun tarafından yaratılan ilişki biçimini bütün tarihin temeli olarak anlamamıza dayanır. K.MARX / Alman İdeolojisi / Çev:Gülnur Savran Marx, varlığın temeline maddesel olanı koyar. Maddeden bağımsız bir gerçeklik yoktur. Madde kendiliğinden, yapısı gereği hareketlidir, meydana getirilmemiştir. İnsan düşüncelerini ve bilincini belirleyen de maddi yaşamın ta kendisidir. Marx a göre evrendeki herşey diyalektik bir çatışmalı gelişim içindedir. Tez ve antitez birbiriyle savaşırken aynı zamanda yeni sentezlerde biraraya gelir, ancak her sentez aynı zamanda yeni bir tezdir de. Bu kaçınılmaz bir süreçtir. Marx, Hegel den aldığı bu diyalektik anlayışı, tarihe uygulayarak, tarihin materyalist bir yorumunu elde eder. Bu anlayışa göre tarih, ekonomik olayların belirleyici rolü oynadığı bir tür sınıf savaşları tarihidir. Üretim araçları, üretim ilişkileri, üretim biçimi, üretim araçlarına sahip olma durumu Marx a göre toplumal altyapıyı oluşturur. Bu alt yapı ise siyaseti, ekonomiyi, hukuk sistemlerini, ahlak teorilerini, felsefi sistemleri, düşünce dünyasını belirler. Marx, altyapının belirlediği bu unsurlara üstyapı der. 3

c) VARLIK ZĠHĠNSELDĠR (ĠDEADIR) Felsefi dilde idea, düşünce, fikir, düşünce ile kavranılan tasarım anlamlarına gelir. İdealizm, varlığın esas olarak düşünsel bir yapıda olduğunu vaya var olan herşeyin düşünceye, maddi olmayana indirgenebileceğini söyleyen görüştür. İdealist sayabileceğimiz filozoflar arasında kimi farklılıklar olmakla birlikte genel olarak idealizm, deneysel olanı, sınırlı olması, kusurlu ve eksik olması bakımından yetersiz bulur. Buna karşılık zihinsel olan, yetkin ve mutlak olana ulaşmada daha önceliklidir. Gerçeklik zihinden bağımsız değildir, dış dünya zihin tarafından yaratılmıştır. İdealist düşünce, tamamen zihinsel bir etkinlik olması ve sonuçlarının mutlak olması bakımından matematiğe özel bir önem verir. Gerçekliğin meydana getiricisi olan zihnin insandan bağımsız olarak var olduğunu benimseyen idealist görüşe nesnel idealizm (Hegel), gerçekliğin tamamen insan zihninin bir ürünü olduğunu benimseyen idealist görüşe ise öznel idealizm (Berkeley) denir. PLATON (Ġdealar kuramı) Platon a göre duyusal dünyanın verileri, değişken ve kusurludur. Bu nedenle de, duyusal dünya üzerinde bilgi inşa edebileceğimiz bir varlık alanı olamaz. Oysa akılsal olan bize değişmez olanın mükemmel olanın bilgisini verir. İçinde yaşadığımız duyusal varlık alanı (dış dünya) bir görüntüler dünyası dır. Gölgeler dünyasıdır. Asıl gerçek dünya bizim akıl aracılığıyla ulaşabileceğimiz idealar dünyasıdır. Bu dünya asıl dünyanın bir gölgesi, bir kopyasıdır. Platon bu görüşleriyle iki dünya ayırmış olur. Duyusal dünya- Ġdealar dünyası. Ona göre, insan ruhu bir zamanlar idealar dünyasında, o mükemmel varlıkların dünyasında bulunduğundan, şimdi içinde bulunduğu dünyada özlemle yanar(eros). İnsan akıl yoluyla idealar dünyasının bilgisine ulaşabilir, bu insan için yalan dünyadan gerçek dünyaya ulaşmadır(mağara benzetmesi) aynı zamanda ruhun içinde bulunduğu zindandan kurtulmasıdır. Bilgi hatırlamaktır Platon un bu sözünü tartışınız Var olmak algılanmaktır. 4

Öznel idealizmin ünlü temsilcisi Berkeley i anlamak için şöyle düşünelim: Önce kör olduğumuzu düşünelim, nesnel dünyanın renkleri, şekilleri bizim için artık yok, şimdi dokunma duyumuzu yitirdiğimizi, ardından hiçbir tat, hiç bir koku almadığımızı düşünelim. Nesnel gerçeklikten, dış dünyadan geriye ne kalır. En azından bizim için gerçeklik diye bir şey kalmaz. Gerçeklik dediğimiz şey bizim varolan şeylere ilişkin deneyimlerimizdir. Bir şeye yakınsak, o şey büyüktür, uzaksak küçük. Onun gerçek büyüklüğünü nasıl söyleyebiliriz. Öyleyse Var olmak algılanmaktır. Duyularımızın konusu olan bu dünya, sürekli oluş ve değişme içinde olan görünüşler dünyasıdır. Bu görünüşler dünyasının dışında idealar dünyası vardır. Burada ezeli, ebedi, hareketsiz, değişmeyen, tümel ve madde dışı olan idea türünden varlıklar bulunur. İdealar yalnızca akılla, düşünme yoluyla bilinebilir. İnsan zihni idealar dünyasına ait olduğu için hem kendisi maddi olmayan bir tözdür, hem de idealar dünyasını kavrayabilmemizin aracıdır. İdealar kendi aralarında hiyerarşik bir düzen içindedir. En üstte iyi ideası bulunur. Bu dünyada bulunan her şey, idealar dünyasından pay aldıkları için ve pay aldıkları ölçüde vardırlar. ARĠSTOTELES (Form-madde kuramı) Tek ve gerçek bir evren vardır. O da duyularımızın bize gösterdiği bu evrendir. O halde evreni anlamak için duyularımızla yola çıkmalıyız. Ama bu yeterli değildir. Ama gerçek ve kesin bilgiye ulaşmak için akıl işin içine girmelidir. Çünkü gerçek bilgi formların bilgisidir ve bu bilgiye ancak akılla ulaşılabilir. Bu dünyadaki bütün varlıklar belli bir işlevi yerine getirmek üzere varlığa gelmiş gibidir. Göz görmek, burun koklamak içindir. Meşe tohumundan her zaman meşe ağacı meydana gelir. Demek ki dünyadaki olaylar ereksel bir yönde gelişiyor. İşte her şeyin erişmek istediği amaç;formdur. Aynı Platon un ideaları gibi formlar hareketsiz, değişmez, ezeli-ebedi ve madde dışıdır. Ancak bu dünyadaki madde ve formu kesin olarak birbirinden ayıramayız. Madde bir imkandır, potansiyalitedir. Form ise bu imkanın açığa çıkmasıdır. Her madde her formu kabul etmez. Örneğin su maddesi yanma formunu kabul etmez. Maddesiz form, formsuz madde olmaz. 5

HEGEL (Nesnel idealizm) Gerçekte var olan ruh veya tin (geist, mutlak akıl, mutlak zihin) dir. Tin, özü olan özgürlüğü gerçekleştirmeyi amaçlar. Bunu da üç aşamada gerçekleştirir: 1. Tez aşaması: Tin kendindedir. Bir imkanlar ülkesi görünümündedir. 2. Antitez aşaması: Kendini gerçekleştirmek üzere doğa olarak ortaya çıkar. Ancak kendi kendisiyle yabancılaşmış, kendi özü ile çelişik duruma gelmiştir. 3. Sentez aşaması: Kültür aşamasında bu çelişkiyi çözer ve kendine döner. Sentez aşamasında ise kendisini üç basamakta gerçekleştirir; 1- Tek tek insanların yaşamındaki henüz tamamlanmamış tin olarak (öznel ruh) 2- Toplum, tarih ve devlet olarak kendini gerçekleştirerek (nesnel ruh) 3- Sanat, din ve felsefe ile kendisinin tam bilincine ulaşarak (mutlak ruh) d) VARLIK HEM MADDĠ HEM TĠNSELDĠR Felsefede bu görüşe dualizm (ikicilik) denir. DESCARTES Madde ile düşünce veya beden ile ruh birbirinden ayrı, fakat aynı ölçüde var olan iki tözdür. Maddenin ana niteliği yer kaplamak; ruhun ana niteliği ise düşünmektir. Beden ve ruhun ilişkisi ise beynin altında bulunan bir bölgedeki temasla sağlanır. Descartes in bu ikna edici olmayan açıklamasına SPİNOZA çözüm bulmaya çalışır. Ona göre problem, Descartes in beden ve ruhu tümüyle birbiriyle ayırmasından kaynaklanıyor. Oysa beden ve ruh; bir ve aynı gerçekliğin, yani Tanrının öz nitelikleridir.(monizm) Ruh ve beden aynı gerçekliğin iki görüntüsüdür. Aralarında gerçek bir ilişki yoktur. Ancak paralelizm vardır. Bir alandaki gelişmelere karşılık, diğer alanda da gelişmeler görülür. 6

e) VARLIK FENOMENDĠR HUSSERL Varlık esas itibarıyla fenomendir görüşünü savunur. Fenomen, algının konusu olan şey, görünen şey veya bize göründüğü şekliyle gerçeklik anlamına gelir. Bu anlam özellikle Kant ta bulunur. Öte yandan Berkeley, Hume, Comte gibi filozoflar Kant ın numen-fenomen ayrımını kabul etmezler ve gerçekliğin tamamen duyusal-empirik bireysel algılarımızdan ibaret olduğunu söylerler. Husserl ise bu konuda hem Kant a, hem de sözü edilen filozoflara karşıdır. Ancak fenomeni biraz farklı tanımlar; Bize doğrudan doğruya veri olan, bilincimize kendisini araçsız ve apaçık biçimde takdim eden Ģeydir. Bunun arkasında baģka bir gerçeklik (numen ) yoktur. Tek gerçeklik fenomendir. 7