Eşekler Sınıfı. Askeri Okulda irtica Paranoyası Roman- Hatıra. Faruk Arslan



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Eşekler Sınıfı Askeri Okulda İrtica Paranoyası

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

DIŞ KAYNAKTAN MUVAZZAF ASTSUBAY TEMİN YÖNETMELİĞİ 1. BİRİNCİ KISIM Amaç, Kapsam, Tanımlar ve Hukukî Dayanak

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ


Perşembe İzmir Gündemi

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA POLİS AKADEMİSİ VE DİĞER FAKÜLTE VE YÜKSEK OKULLARDA OKUYAN ÖĞRENCİLERDEN ALINACAK TAZMİNATA DAİR YÖNETMELİK

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

K. K. Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı Tanıtım Brifingi 1 /54

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

KLÜ DEN SAGLIK OKURYAZARLIGI EGITIM SEMINERI

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Bölge Uzmanı Nihai Form

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:.

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?


ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

Anlamı. Temel Bilgiler 1

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Biz yeni anayasa diyoruz

GAZETECİ YAZAR BÜLENT AKKURT BODRUM DA DEFNEDİLDİ

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

ISBN :

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü GÜNDÜZLÜ SAĞLIK MESLEK LİSELERİ BAŞVURU VE KAYIT- KABUL ŞARTLARI İLE İLGİLİ YÖNERGE

TÜRK NÖROŞİRÜRJİ DERNEĞİ NÖROŞİRÜRJİ UZMANLIĞINDA 40. YIL PLAKET ve TEŞEKKÜR BELGESİ ALAN ÜYEMİZ

Onlar konuşur, AK Parti yapar

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım!

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI ANKARA JANDARMA ASTSUBAY TEMEL KURSU GİRİŞ KOŞULLARI KILAVUZU BAŞVURU TARİHLERİ: OCAK 2016

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

OKULUMUZDAN HABERLER. -Çakma Külkedisi. Okulumuzda yoğun bir sınav haftası geçti. Bu sayımızda sizden gelenler daha çok yer vereceğiz.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

NECİP FAZIL KISAKÜREK

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

RE SEN TAAHÜTNAME VE KEFALETNAME

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Kara Harp Okulu Öğrenci Alacak

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Transkript:

Eşekler Sınıfı Askeri Okulda irtica Paranoyası Roman- Hatıra Faruk Arslan

İÇİNDEKİLER Eşekler Sınıfı İÇİNDEKİLER [Faruk Arslan] ÖNSÖZ TANITIM: Birinci Bölüm: Odun Pazarı Duası İkinci Bölüm: Kader-Denk Noktası Üçüncü Bölüm: Beton Kemal! Dördüncü Bölüm: Psikopat Hüsnü ve Çatlak Necati Beşinci Bölüm: 307 in Sırrı Altıncı Bölüm: Tommiks Nurullah! Yedinci Bölüm: Asker çocuğu olmak Sekizinci Bölüm: Eşekler Sınıfı nın Lakapları Dokuzuncu Bölüm: Kıbrıs Fatihi Onuncu Bölüm: Pabucumun Onbaşısı, Çavuşu, Üstçavuşu ve Başçavuşu Onbirinci Bölüm: Everest Ferruh ve 314 ün Sırrı Onikinci Bölüm: Kalorifer Dairesi nde Sigaralı Namaz Onüçüncü Bölüm: Cinlerin general tasfiyesi! Ondördüncü Bölüm: Orhan Asteğmen Onbeşinci Bölüm: İhlas Kitap Evi! Onaltıncı Bölüm: 35. Madde Onyedinci Bölüm: Namaz Kılma Modası! Onsekizinci Bölüm: Kopya çetesi! Ondokuzuncu Bölüm: Ilgaz Dağı Kampı Yirminci Bölüm: Darbe geleneği Yirmibirinci Bölüm: Enver Paşa mı, Mustafa Kemal mi? Yirmi İkinci Bölüm: CIA-Mossad Operasyonu Yirmi Üçüncü Bölüm: Said Nursi ve Nur Akımı! Yirmidördüncü Bölüm: Yanlış giden bir şey var ama ne! Yirmibeşinci Bölüm: Takiye Dönemi! Yirmialtıncı Bölüm: Son Kış Tatili Yirmiyedinci Bölüm: Operasyon Başlıyor! Yirmisekizinci Bölüm: Köstebek, Muhbir ve Dost Kazıkları! Yirmidokuzuncu Bölüm: Dayanılmaz İşkenceler!

Otuzuncu Bölüm: Yunus Peygamberin Duası Otuzbirinci Bölüm: Kolumu kır abi! Otuzikinci Bölüm: GATAkulli Otuzüçüncü Bölüm: Rambo Ferruh! Otuzdördüncü Bölüm: Genelkurmay a dava! Otuzbeşinci Bölüm: Kayserilinin Eşek şakası! Otuzaltıncı Bölüm: Oğlum, Orduna Kavuşacaksın! Otuzyedinci Bölüm: Halim Dağlar ın Mektubu Otuzsekizinci Bölüm: Yakazatan Ruhların Buluşması! Otuzdokuzuncu Bölüm: Tokatlı Ünal ın Mektubu

1 [Faruk Arslan] 12 Nisan 1969'de Ankara'da doğdu. Aslen Çorumludur. 3 yıllık GATA Sağlık Astsubay Hazırlama Okulu'ndan mezun oldu. Azerbaycan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nü bitirdi. Hazar'ın Statüsü konusunda tez yazarak 1997'de Uluslararası Hukukçu unvanını kazandı. Kanada da Centennial College'den 2008 de Sosyal Toplumcu diplomasıyla mezun oldu. Toronto da York Üniversitesi nde Sosyoloji bölümünde yüksek eğitim gördü ve 2011 de tamamladı. Arslan, Karabağ, Çeçenistan ve Abhazya savaşlarını yakından takip etti. Hazar'ın enerji rezervleri ile ilgili yazdığı 3 binden fazla haber ve makale Türk ve yabancı basında yayımlandı. Azerbaycan Zaman gazetesinde muhabirlik, haber müdürlüğü ve köşe yazarlığı yaptı. CHA Azerbaycan temsilciliğini 3 yıl yürüttü. 2 yıl süresince Türkiye'de yayımlanan Zaman gazetesinde Bakü Mektubu adlı köşeyi yazdı. Azerbaycan'da yayımlanan ilk çocuk gazetesi Tomurcuk'un kurucularından oldu. Zaman gazetesinde 2000 yılı sonuna kadar Ankara'da diplomasi, dış politika ve enerji muhabirliğini yürüttü. 14 ülkede basılan Zaman gazetesine yönelik özel araştırma dosyaları hazırladı. Türk dünyası özel muhabirliği yaptı. Azerbaycan Gazeteciler Cemiyeti, Ankara Diplomasi Muhabirleri Derneği ve Kanada Etnik Gazeteciler Derneği üyesidir. 2000-2001 de Kanada da Zaman gazetesi temsilciliği görevini üstlenirken, Toronto muhabiri olarak çalıştı. Kanada Türkleri nin posta ile dağılan ücretsiz haber dergisi Sunrise'ı kurdu ve bir yıl boyunca editörlüğünü üstlendi. 1998-2004 periyodunda Ali Alperen mahlasıyla sırasıyla Gündüz, Muhalif, Gelecek gazetesi, Hür Gelecek gazetelerinde ve 2009 dan beri Milli Ocak ta köşe yazısı yazdı. 2004 yılında Metafizik Magazin dergisinde yazıları yayımlandı. 2004 den beri Kanada da beş bin tirajla yayımlanan ve ücretsiz dağıtılan Canada Türk te 2006 dan beri köşe yazısı yazıyor. 2000 den beri ise, internet medyasında aralıksız köşe yazılarıyla haberciliğini sürdürüyor. Evli ve iki çocuk babası olan Arslan, Kanada ve Türkiye vatandaşı olarak

Kanada da gazetecilik yaşamına devam ediyor. Arslan, iyi derecede İngilizce, Almanca ve Azerbaycan Türkçesi biliyor. Yayımlanmış Eserleri: Matrix'in 11 Eylül Kurgusu Hazar'ın Kurtlar Vadisi: Petrol İmparatorluğunda Güç Savaşları Net Kırılma: Evenjelik Harbin Kurgusu Petrol Satrancı veya Hazar'da Petrol Kurdu Kanada'ya Gelmenin Yolları-Kurtar Bizi Kanada Mesih'in Hızır' ı Barnaba: Hristiyanlığın Gizli Tarihi Keşmir' de Hz. İsa Efsanesi September 11 Fiction of Matrix (English) Vadi'nin Şifresi Çözülüyor veya Kurtlar Vadisi Fenomeni Esra'rlı Sosyolojik Tahliller Karakutu Ergenekon'un Karanlık İsmi: Tuncay Güney Mason Bektaşiler Eşekler Sınıfı: Askeri Okulda İrtica Paranoyası İlk Muhacirler Azerbaycan Kanadalı Müslümanlar, Mühtediler, Türkler Narratives on Canadian Muslims, Reverts, Turks (English) Tevhid Havarisi Barnaba Sociological Writings in the Canadian Perspective (English) Merchant Splitting and Processing Plant: Business Plan (English) Teşkîlât-ı Ergenekon Türkistan ve Ötesi : Gezdiklerim, Gördüklerim Aykırı Konuşmalar, 15 Tarihi Röportaj

2 ÖNSÖZ Bireysel hafıza, toplumun ortak hafızası ve vicdanının, sembolü, temsilcisi ve numunesine dönüşebilir. Güç sahibi elitin kurumsallaştırdığı yanlışlıkları sorgular. Sosyal yapıyı kurgulayanların yazdığı resmi tarihe yeni paradigmalar sunar. Ortak hafıza, bireylerin hafızalarını ortaya koymaları sayesinde yavaş yavaş oluşur. Vicdan ehli, elini vicdanına koyar ve ortak şuur ve aklın gereğini yapar. Toplumun balık hafızası, bireysel hafızalarla unutulmuşluktan kurtulur. Eşekler Sınıfı"nı yazmam, belki de benim hayatımda yaptığım en büyük eşeklik! Unutulmuş bir acıyı, korkuyu, sevgiyi ve drama-komediyi, derin çukurunda bırakmam gerekirdi. Bırakamadım. İnanın kendimi çok zorladım unutmak için. Hiç hatırlamak istemediğim geçmişim beni bir hayalet gibi yıllardır kovaladı. Ruhumun iç barışını bulması için ne olursa olsun, yazmalıydım. Bu eser, 1987"den beri son 24 yılda tam dört defa yazıldı ve çöpe atıldı. Her defasında sıfırdan başladım. Askeriye yıllarını 'Minyeli Abdullah' romanında olduğu gibi Mısır'da geçirerek romanlaştırmaya karar vermiştim. 18 yaşında, Alanya'da inzivaya çekilip yazmaya başladım. Hava Kuvvetlerinden emekli olduktan sonra Alanya'ya yerleşen astsubay babam Osman Kafayı yemiş bu çocuk" diyerek yazdıklarımı çöpe attı, yılmadım. Alanya"da bir gün dükkamıza giren hırsız kasada para bulamayınca kasanın yanında duran yazdığım kitabın nüshaları bulunan çantayı götürmüştü. Babam, Hırsız neyin kıymetli olduğunu biliyor'diye alay etti, bu takılmaya aldırmadım. Hırsız çantayı Akdeniz'in serin sularına savurmuştu. Bir gün sonra yazdığım kitabın nüshaları ıslak biçimde sahile vurmuştu. Aldığım tüm not ve bigiler yok olmuştu. Artık sadece bireysel hafızama güvenmeliydim. Bundan dolayı hata yapabilirdim. Yaptımsa af ola... Sıfırdan inatla yeniden yazdım. 1980"lerin sonunda tamamladığım ilk yazdığım romanımın adı Ateşle Oynamak"tı. Yayımlanması için 1990 Ağustos"unda Timaş"ın sahibi ve Zaman gazetesi yazarı olarak tanıdığım Hekimoğlu İsmail'e götürdüm. Evinde yaptığımız görüşmede şunları söyledi: Oğlum ben meşhur bir

yazarım. Harp okulundan atılan bir evladımızın başıörtülü annesinin gözyaşlarını köşe yazımda yazdım diye 163. Maddeden 3 yıl hüküm giydim. Sen daha çok gençsin. Bu romanın nedeniyle gençliğini hapishane köşelerinde çürütmene gönlüm elvermiyor. Eğitimci ve yazar Ali Çankırılı"ya verilen romanım yok edildi. Zaman gazetesinde mazlumların kaleminden çıkan yüzlerce mağdur hikayesini kesip saklayarak bir dosya oluşturmuştum. Bu dosyayı çoğaltıp 1990"da İstanbul"da mağdur astsubayların kurduğu Re"sen Emekliler Derneği aracılığıyla 450 milletvekiline sunduk. Hepsinin korkudan ödü patladı desem yalan olmaz. Kimse askeriyeyi karşsına almak istemiyordu. Haklılardı da. Militer ve totaliter bir demokrasi ile yönetiliyorduk. Askeri vesayet rejimi altında politika yapan siyaset dünyasından aşırı beklenti içinde olmak bizim safdilliğimizdi. Henüz subaylar ordudan atılmaya başlamadığı için kamu oyu konuyla fazla ilgilenmiyordu. Kim takardı astsubayları... 3 1990"lı yılların sonunda bu sefer araştırma-deneme tarzında kitabı yeniden yazdım. Yeni ismi Militer Demokrasi' idi. Bu defa ben yetersiz bularak çöpe yolladım. Kimilerine göre Amerikancı', kimilerine göre dinci', kimilerine göre kafatasçı' denilerek ordu içindeki dindar müslümanlara yönelik bir ekip tasfiye haraketi yürütüyordu. Toplum hafızasını yitirmiş gibi şaşkındı, Genelkurmay aymazlık içindeydi. Devlet içinde emir-komuta zinciri dışında bir odak, onları orduda istemiyordu. Bu, bir tasfiye operasyonuydu ve her tasfiye operasyonunun doğal sonucu yeni bir kadrolaşmaydı. Bu kadar insan ordudan atılınca yerleri boş kalacak değildi ya! Ciddi bir kadrolaşma gerçekleşti ve bugün de bu süreç devam ediyor. Namaz kıldığı için, eşinin başı örtülü olduğu gibi sebeplerle ordudan atılan epey kişi tanıdım. Onların, ordudan atıldıktan sonra yaşadıkları bunalımlara şahit oldum. Psikolojisi bozulanları, eşlerinden ayrılanları, Türkiye'yi terk edip başka ülkelere gidenleri, yabancı istihbarat örgütlerinin "bize çalış" teklifleriyle karşılaşanları, hatta intihara kalkışanları bilirim. Bütün yaşadıklarına rağmen içlerinde hayata yeniden tutunan, kendisine yeni bir yol çizen, üstüne üstlük yeni hayatlarında çok daha başarılı olup iyi kazanan, toplumda saygın

mevkiler edinenlere de rastladım. Bocalayan ve hayatda hiç bir dikiş tutturamayan onlarca insanı yakından gözlemledim. Hepsine toplumda cüzzamlı muamelesi yapıldı. Bazıları bu konuyu onur meselesi yaptılar ve haklı bir hak mücadelesi yürüttüler. Henüz gasp edilen haklarını aldıkları söylenemez. 2000"li yıllarda yazdığım hikayenin adı Harbiyeli Gazeteci' oldu. Ancak bitiremedim. Astsubaylar, toplumda küçümsenir, aşağı seviyede görülür, hayatlarına değer verilmezdi. Ordudan atıldığımı söylediğim pek çok aydın arkadaşım, İyi olmuş, astsubay olacakta ne yapacaktın? diye tepkiler vermişti. Onların hayatları hayat değil, mağduriyetleri küçük, acıları kabul edilebilirdi. İşte bunu kabullenemezdim. Ordunun büyük çoğunluğunu oluşturan çilekeş astsubaylara hep haksızlık ediliyordu. Bugüne kadar medyada YAŞ kararları ile ordudan atılan subaylara hep değinildi. Ancak astsubay ve askeri lise öğrencilerine fazla yer verilmedi. Bu boşluğu, eksikliği doldurmalıydım. Her hayat bir romandır, astsubay öğrencilerinin dramıda roman olmayı hak ediyordu. Bu eser, çok sevdikleri askeri okullarından haksız yere atılan üç binden fazla vatan evladının aziz hatırasına hasredilmiştir. 1987"den beri yedi bine yakın astsubay, üç binden fazla subayda aynı kaderi paylaştı. Ayrıca annem Nehire Arslan gibi üzüntüsünden ağlayarak kahrolan ve hayata gözlerini yuman nice mağdur annelere ve halen ızdırap çeken yakınlarına ithaf olunur. Faruk Arslan Toronto, Kanada 27 Haziran 2011 TANITIM: GATAkulli numarasını ilk icat eden Ergenekon zanlılarından önce Eşekler Sınıfı dır. Bir askeri okulda gerçekten yaşamış olan bu sınıfın Eşekbaşı sı olarak Ferruh Kaplan, eşekce sorular soruyor: Ordumuzda Suriye daki mezhepçi Baas rejimi benzeri Alevi-Sol-Mason bir cunta mı var? 1986 da başlayan Türk Silahlı Kuvvetleri ndeki irtica operasyonu bir CIA-Mossad ürünü müydü? Bugüne kadar askeriye ile ilişkisi kesilen on bine yakın dindar subay ve astsubaya kimler komplo kurdu?yaş kararları alınırken komutanların önüne konan her dosyada neden Turgay Cüce nin ifadesi yer alıyordu? İşkence altında alınan

ifadelerin altını dolduran istihbarat elemanlarını Mossad mı eğitti?tahsin Şahinkaya 1 Numara mı? Askeri okullardan başlayarak subay ve astsubayları yönlendiren Doğu Perinçek kimden emir alıyordu? Orduya sızan yabancı güçler ve yerli işbirlikçilerinin emrındekı ve emir-komuta zinciri dışındaki bu odak, dindarları neden orduda istemiyordu? Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları kararı ile askeri okulla ilişkisi kesilen dindar askeri öğrencilerin dramı, ilk defa gerçek bir yaşam öyküsü ile yazılıyor. 4 Birinci Bölüm: Odun Pazarı Duası Ferruh, Eskişehir Yıldıztepe Hava Kuvvetleri Lojmanlarında Bademlik"e bakan tepenin üstünde oturmuş güneşin batışını seyrediyordu. Açık kahve renkli şahin gözleri bir süredir yolda kalmıştı. Dört gözle postacıdan gelecek haberi bekliyordu... Dile kolay, üç yıldır hayalini süsleyen askeri liseye belki de girecekti. Şehit ve vazife malulü subay/astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve er çocukları/öz kardeşleri ile muvazzaf veya emekli subay/astsubay çocuklarında okul bitirme derecesi aranmıyordu. İlkokul öğretmenlerine astoranot olacağını söylemişti ama aslında oda babası gibi asker olmak istiyordu. Eskişehir Cumhuriyet Lisesi"nde ortaokulu 1983 Haziran"ında yeni tamamlamıştı. Bıyıkları yeni terlemiş henüz 14 yaşında bir delikanlıydı. Ergenlik dönemine adım atalı bir ay bile olmamıştı. Mahallede genç erkek çocukları sık sık milli olmaktan bahsederdi ama ne manaya geldiğini çözemezdi. Çok saftı, utangaç, mahçup bir çocuktu. Muhallebi çocuğuydu, çıtkırıldımdı, annesinin kuzusuydu, yumuşak huyluydu ama inatçı inatçıydı. Ortaokul öğretmenleri Ferruh"un hedefini bildikleri için fen ve matematik derslerinde ortalamayı tuturmasında yardımcı olmuşlardı. Okulun tüm bilgi yarışmalarında sınıfı adına seçilen isimdi. Sadece

kızların değil erkeklerinde iyi okuyabildiğini ispatlamıştı. Sınıfındaki erkekler ya top oynar veya okulu eker sinemaya giderdi. Biraz daha haylazsa eline sapanı alan kuş avlamaya çıkardı. Kızlar gibi güzel okuduğu için sınıfındaki erkekler ona Kız Ferruh" diyordu. Zayıf bünyeliydi, çelimsizdi. Tüm kavgalarda sopa yediği için şiddet olan yerden kaçardı. O"da oğlanlarla değil kızlarla oynardı. İpler atlar, beş taş oynardı. Ortaokulun tüm sınıflarını teşekkür ve takdir belgeleriyle geçmişti. Çok kitap okuyan, kitaplar dünyasında yaşayan, içine kapanık, hiç konuşmayan, utangaç ve asosyal bir kişiliği vardı. Kapalı bir kutuydu, "saf veya aptal" olduğunu düşünenler çoktu. Su katılmamış bir kitap kurduydu. Eline ne geçse okurdu. Teksas, Tommiks veya Zagor çizgi romanlarını da okurdu, Victor Hugo"nun Sefillerini de.seyyid Kutup"un Yoldaki İşaretler kitabını da okurdu, Gırgır ve Fırt mizah dergilerini de. Roman okumayı severdi. İlk okul çağlarından beri yüze yakın roman okuması galiba hayal dünyasında dolaşmasına yol açıyordu. Hayal kurmak fakirin ilacıydı. Bu devrede ayrım yapmadan, Türk ve dünya klasiklerinden aşk romanlarına kadar eline geçen herşeyi okuyordu. 11 Yaşında Ahmet Cemil Akıncı'nın Peygamber Tarihi romanlarını, 12 Yaşında Seyyid Kutub'un ' Yoldaki İşaretler'ini, 13. yaşında İmam Gazali'nin ' İhyaül Ulum Din'ini, 14 yaşında Kutub'un ' Fizalil Kuran' tefsirini bitirmişti. 1980 ihtilalinde 12 yaşlarındaki akranlarına göre Ferruh"un okuma alışkanlığı pek normal sayılmazdı.gençlik okumuyordu. 5 Ortalama bir Türk genciydi. Sinemaya gitmeye bayılırdı. Kılıçoğlu sinemasına gelen kaliteli filmler tercihiydi, ara sıra karate filmlerine takılırdı. Asri sinemasında, döğüş filmleri arasına parça" koyması nedeniyle gençleri çekiyordu. Erotik sahnelere bakmaz, gözlerini kapatırdı. Sokakta küçük iken misket oynardı ama oldukca sert geçen futbol maçlarından uzak dururdu. Hergün başa bir renge bürünen kirli Porsuk çayında yüzülemiyordu. Allahtan Eskişehir hamamlarındaki havuzlar muhteşemdi. Her hafta sonu hamam uğrak yeriydi. 7 yaşında yüzmeyi öğrenmişti, balık gibi yüzüyordu.

Ortaokul ve liselerde, öğrencilere askerî liselere girmeleri tavsiye ediliyordu. 12 Eylül 1980 öncesi kol gezen anarşi zihinlerde halen çok canlıydı. O yıllarda okumak zorlaşmıştı. Anarşi orta okullara kadar sirayet etmişti. Sürekli çatışmaların olduğu bir ortamda ilk okulu okuduktan sonra yaşanan 12 Eylül darbesini erişmişti. Terör bir günde bitmişti. Korkusu ise bitmemişti. Ortaokula bu zor günlerde devam etmişti. Askerî okullar bir çıkış ya da kaçış kapısı gibiydi, çok rağbet edilen okullardı. 1970"li yıllardan beri orada eğitim dışarıdaki o kargaşadan biraz daha bağımsız olarak yürütülüyordu. Üniversite tahsili yapmanın çok zor olduğu ve sürekli silâhlı çatışmalarda ölen öğrencilerin olduğu bir dönemde aileler de çocuklarını askerî okullara yönlendirmeye çalışıyordu. Hem de başarılı öğrenciler genellikle askerî okullara girme gayreti içerisindeydi. Bu bakımdan askerî okullar çok revaçtaydı.sakin, sıradan bir yaşantısı olmasını, ordusuna, milletine hizmet etmeyi hedefliyordu. Ferruh"un dedesi, amcası, dayısı hep askerdi, bu nedenle silâhlı kuvvetlere karşı ayrı bir sempatileri vardı. Orayı Cumhuriyetin bekçisi olma konumu olarak görüyorlardı. Bu ailenin de tavrıydı. Askerlik Ferruh"u daha çok Peygamber ocağı olması boyutuyla cezbediyordu. Ortaokul 1. sınıfta Hasan adında bir Din Dersi öğretmeni vardı. Namaz kılmayı ondan öğrenmişti. Dindar bir öğrenci oluşu, çok hoşuna giderdi. Ortaokul 3. Sınıfta Edebiyat öğretmeni Kemal bey model aldığı insandı. Hem dindardı hem modern hemde çok kültürlü bir entellektüeldi. O bir gün sınıfa bir Kuleli Askerî Lisesi talebesini getirdi. O öğrenci bir yıl önce Cumhuriyet Lisesi ortaokulundan mezun olmuş birisiydi. Onu sınıfta üniformalarıyla görünce içine bir ateş düştü. Silâhlı kuvvetlere girmek arzusu depreşti. Kuleli Askerî Lisesi için çok gayret ederken bir gün de okulda Deniz Lisesinin broşürlerini gördü. Beyaz üniformalı öğrenciler melek gibi gözüktü... 1983 yazı askeri okulların imtihanlarına hazırlıkla geçmişti. Babası,

sınıfındaki zengin çocukları ve pek çok akranı gibi ona özel hoca tutamamıştı. Yeni açılan hazırlık dersanesi çok pahalıydı. Eskişehir 1. Ana Jet Hava Üssünde Kıdemli Hava Kuvvetleri Başçavuşu olan babası astsubay Orhan Kaplan"ın memur maaşı ancak boğazlarına yetiyordu. Küçüklüğü yokluk içinde geçen babası çok tutumluydu, 20 yıldır aynı televizyonu, çamaşır makinesi, buzdolabını, koltuk ve mobilyaları kullanıyorlardı. Eve yeni bir şey alındığı nadirattandı. 6 Üç kardeştiler. Üç yaş büyük ağabeyi Örsan okumamıştı. Tüm ortaokulu kuş avlamakla geçirmiş Örsan"ın okuması mucizeydi. Tüm dersleri Beden Eğitim ve Müzik hariç sıfırdı. Lise 1"de üst üste iki defa çakınca babası onu okuldan almış, Eskişehir sanayisinde bir kamyon karasörcüsüne eti senin, kemiği benim" diyerek çırak olarak vermişti. Abisi artık kaçamak yapamıyordu. Asgari ücretin altında günde 16 saat çalıştıran ustasında insaf yoktu. Herün eli yüzü karalar içinde geliyor, yorgunluktan sızarak uyuyordu. Örsan "ın anadan emdiği süt burnundan gelmişti. Aldığı üç kuruşu kaybettiği enerjiyi almak için her gün satın aldığı çikolatalara harcıyordu. Babası Orhan dalgasını geçiyordu. Örsan, çocukluğundan beri haytaydı. Örsan"ın yaramazlıkları nedeniyle epey bedel ödemişti Orhan. Ya Örsan"ın sapanından çıkan taşın kırdığı bir camın bedeliydi bu. Ve yahutda dövdüğü bir sokak çocuğunun anne veya babasından işittiği azar. Öğretmenlerinden duyduğu sözleri hiç saymıyordu bile. Siz nasıl terbiye verdiniz bu çocuğa der" gibiydiler. Orhan, şimdi keyifli keyifli intikam alıyordu. Aslında Örsan bir sanat bir meslek öğrendiği için seviniyordu. Sanat altın bilezik sözünü ezberlemişlerdi. Orhan, asla duygularını belli etmezdi. Sert yapılıydı. Astığı astık, kestiği kestik, otariter bir ev erkeğiydi. Eşi veya herhangi bir aile ferdi onun sözü üzerine söz söyleyemezdi. Küçük iken Örsan"ı çok dövmüştü. Odaya haspetmişti. Sokağa sıkma yasağı koymuştu. Hiç biri fayda vermedi. Ne yaptıysa tam tersini yapan inatçı bir çocuktu. Ne dayaktan anlıyordu nede küfürden. Gece

yarısına yakın işten yorgun argın dönen Örsan"ın gülmeye mecali kalmamış asık suratına artık tokat yerine acılı sözleri patlıyordu: Okumazsan işte böyle ezilirsin. Kuş avlamaya benzemiyor değil mi? Örsan"ın hazin durumu Ferruh"u daha fazla kamçılıyordu. Okumazsan ya çöpcü olursun yada abin gibi sanayide elleri paslı, poposu isli bir işçi! " Bu sözleri sık sık tekrarlayan annesi Neslihan"dı. Büyük oğlunun durumuna en fazla üzülen, iç geçiren oydu. Boş yere dememişlerdi, ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar" diye. Elinden bir şey gelmiyordu. Babası Orhan kendi hatalarını kesinlikle kabul etmez, hep anne Neslihan"ı suçlardı: Bu oğlanı bu hale getiren sensin. Yeter, artık koruma şu serseriyi. Hastaydı annesi. Hemde onbeş yıldır. Milyonda bir bulunan bir romatizma türüne yakalanmıştı. Doktorlar çaresini henüz bulamamıştı. İki günde bir veya en az haftada bir kez Kırmızı Toprak ile Vişnelik mahalleleri arasında kurulu dev Eskişehir Hava Kuvvetleri Hastanesi"ne giderdi. İlaç tedavilerinden bıkmıştı. Ne sıcak kum tedavisi\ nede sıcak kaplıcalar eriyen kemiklerini durdurabiliyordu. Yavaş yavaş ölüyordu. Tek gayesi ortanca oğlu Ferruh"un doktor olup kendisine bakmasıydı. Bu hayalle yaşıyordu. Annesini hiç üzmeyen bu oğlu onun için başkaydı. Askeri okullara girmek 12 Eylül 1980 darbesinden beri her Türk gencinin gayesi haline gelmişti. Bu okulların imtihanlarına hazırlık için çıkartılan soru kitapçıkları, genel yetenek, zeka, fen ve matematik sorularından oluşuyordu. 7 Satın alabildiği iki kitabı yalayıp yutmuştu. Daha fazlasına zaten babasının gücü yetmiyordu. Gazete okumayı sever, günlük politikayı yakından takip ederdi. 1983 yılının Mayıs ayı çok hareketli geçmişti. TİKP davası sanıklarından Doğu Perinçek 12 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı, ama nedense serbest bırakılmıştı. 15 Mayıs"ta 12 Eylül'den sonra ilk siyasi parti olarak Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) kuruldu. Prof. Erdal İnönü, siyasi hayattan ve görevden kaçamayacağını açıkladı, TÜBİTAK ve Boğaziçi Üniversitesi'ndeki görevlerinden ayrıldı. Sol parti liderini mi seçmişti, yoksa atanmış

mıydı, bilemiyordu.21 Mayıs"ta Büyük Türkiye Partisi (BTP), Anavatan Partisi (ANAP) ve Halkçı Parti (HP) kuruldu. 134 eski parlamenter BTP'ye girdi. Şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek öldü. Tüm kitaplarını okumuştu, hele de Çile adlı şiir kitabını. Sakarya Türküsü "nü okumadan yatmazdı. Bu sırada ülkenin siyasi yaşamı, her gün yeni bir baskı ile karşılaşıyordu. Askeri yönetimden sivil demokrasiye geçmenin sancıları yaşanıyordu.erdal İnönü'nün liderliğinde Sosyal Demokrat Parti (SODEP) kuruldu. 1 Haziran"da ise Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından BTP kapatıldı. BTP'nin kurucularından Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Gölhan ve yasaklı siyasilerden Süleyman Demirel, Sırrı Atalay ve İhsan Sabri Çağlayangil'in de aralarında bulunduğu 16 kişi Çanakkale'de bir askeri garnizonda (Zincirbozan) mecburi ikamete tabi tutuldular. 8 Haziran"da MGK, ANAP ve HP'den yedişer üyeyi veto etti. MDP kurucularından Necla Tekiner, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararı ile kurucu üyelikten çıkarıldı.doğru Yol Partisi (DYP) kuruldu. DYP'nin 30 üyesi de, MGK tarafından veto edildi. 23 Haziran"da SODEP'in 21 kurucusu MGK tarafından veto edildi. Erdal İnönü'de veto edilenler arasındaydı. 27 Haziran"da SODEP Genel Başkanlığı'na zoraki olarak Cezmi Karatay seçildi. Askerin siyasi yaşama müdahalesi devam ediyordu. 29 Haziran"da Cumhurbaşkanı Kenan Evren, nihayet Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrıldı, yerine Org. Nurettin Ersin atandı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na Org. Necdet Üruğ, MGK Genel Sekreterliği'ne Org. Necip Torumtay getirildi. Basın üzerinde asker sultası acımasızca işliyordu. Cumhuriyet ve Milli Gazete kapatıldı. Her basılan nüsha önceden izin almak zorundaydı. Akademi dünyasıda baskıdan nasibini alıyordu. Marmara Üniversitesi'nde 79 öğretim üyesinin görevine son verildi. Bu arada Muhafazakar Parti kurucusu 24 kişi veto edildi. 28 Temmuz"da Devlet, Hisarbank'a el koydu. Ömer Çavuşoğlu ve Ahmet Kozanoğlu'nun, sahip oldukları Güneş Gazetesi'ne ait hisselerini bir süre önce Hisarbank'a devrettikleri anlaşıldı. Yeni kurulan Bizim Parti

kendisini feshederek, Türkiye Huzur Partisi'ne katılmaya karar verdi. 3 Ağustos"da Türkiye Huzur Partisi hakkında kapatma davası açıldı. 14 Ağustos"da Tercüman ve Milliyet Gazeteleri süresiz kapatıldı. 24 Ağustos"da Nokta Dergisi kapatıldı. 26 Ağustos"da Bir yazısından dolayı hüküm giyen yazar Oktay Akbal cezaevine girdi. Çok geçmeden 27 Ağustos"da Nokta Dergisi ve Milliyet Gazetesi tekrar yayınlanmaya başlandı. 2 Eylül"de en çok satan gazete Tercüman Gazetesi'nin yayınına izin verildi. Bu gazeteyi okuyarak büyümüştü Ferruh. Ferruh, Türkiye"da çalkantılı yaşam açık askeri vesayet altında sürerken, 1983"ün Haziran ve Temmuz ayları boyu altı tane askeri okul imtihanına girmişti. Babası elinden tutup, ilkokula 8 başlayan çocuk edasıyla her imtihana onu götürmüştü Eskişehir ile Ankara arasındaki yolculuklarını trenle yapıyorlardı. Ankara"da gecekondu semti Akdere"de kalan babasının üvey kız kardeşi, halası Rasime"de kalıyorlardı. İki kız, üç oğlan dört evladını bu bataklıkta büyüten Rasime hala, beş vakit namazını da ihmal etmiyordu. Gecekondu"da su yoktu, elektirikler sık sık kesiliyordu. Kanalizasyon bulunmuyordu. Adı üstünde gece kondurulmuştu, derme çatma üç göz bir evdi işte! Kocası baraj inşaatlarında çalışan bir ustaydı, sık sık şehir dışında çalışıyordu. Akdere ile Kızılay arasında mekik dokuyarak astsubay hazırlama okullarının sınavlarına da girmişti. Her okul kendi imtihanını kendi yapıyordu, merkezi bir imtihan sistemi yoktu. Jandarma Astsubay"ı olmak için Güvercinlik"teki okulda önce ön sağlık, fizikî kabiliyet ve değerlendirme testi ile mülakattan geçti. Ferruh, beşyüz metre koşuda tökezleyerek yere çakıldığını ve koşuyu sonuncu olarak tamamladığını esefle hatırladı. Yazılı imtihan sonucu artık ne olursa olsun elendiği kesindi. Çankırı"da bulunan Kara Astsubay Hazırlama okulu yazılı imtihanı mükemmel geçmişti ama mülakatta astsubayın bir tanesi kafa yapısına kafayı takmıştı. Ellerini arkasında kavuşturmuş çatık kaşlı

astsubay başçavuşun sözleri kulaklarında yankılandı: Oğlum, senin kafan pek sivri. Biz sıfır tıraş ettik mi kabak gibi ortaya çıkar, sırıtır. Senden asker olmaz. Beyninden vurulmuştu. Kafasının üstünden adeta kaynar sular boşalmıştı. Fiziki görünüşü, ilk defa sorun oluyordu. Kızgın kızgın içinden bildiği küfürleri saydı ama dilinden geri döndü. Kendi kendini teselli etmeye çalıştı: Aman sende, zaten karacı astsubay olmaya meraklı olan kim? Mamak"ta bulunan Mızıka Astsubay hazırlama Okulu sınavına girmekten son anda vazgeçti. Müzik kabiliyeti olmadığını keşfetmesi ortaokul 2. Sınıfta yaşadığı acı bir tecrübeye dayanıyordu. Müzik hocaları kurabiye" lakaplı Necla, sınıfta olan herkesin dersi geçmesi için bir türkü öğrenip okumasını şart koşmuştu. Kız gibi utangaçtı. Tüm sınıfın ortasına nasıl şarkı söyleyecekti. Zaten söyleyemedi de. Ağrı Dağından Uçtum türküsünü ezberlemişti ezberlemesine ama karga sesiyle ifa edememişti. Tüm sınıf daha ilk cümlesinde gülmekten yerlere yatmıştı. Onuru kırılmıştı. İkinci cümleyi okuyamadan ağlayarak sınıfı terketmişti. Bir deri bir kemik olduğu için kurabiye" denilen öğretmen Necla hanım, gururu incinen delikanlıyı teselli edeceğine, Sıfır" diye peşi sıra bağırmıştı. Her müzik dersi onun için artık bir işkenceye dönüşmüştü. Yazılı sınavdan 10 çekip sınıfı geçti ama türkü söyleme fiyaskosu zihninde bir psikolojik travma olarak kaldı. Ortaokul bir ızdıraplı bekleyişe dönüşmüştü. Harp okuluna geçiş yapıp subay olabileceği askeri liseleri heyecanla arzuluyordu. Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı İstanbul'daki Kuleli Askeri 9 Lisesi ilk tercihiydi.izmir'deki Maltepe Askeri Lisesi ve Bursa'daki Işıklar Askeri Lisesi"de olabilirdi. Havacı, karacı, denizci fark etmezdi. Asker olsun yeterdi. Aslında gönlünde yatan aslan denizci olmaktı. İstanbul Heybeliada'daki Deniz Lisesi imtihanında büyük heyecan duymuştu. Bembeyaz elbiseleri ile dolaşan genç bahriyeliler gözüne gökten yere

inmiş melekler gibi gözükmüştü. Hele de o kılıçları yok muydu! Her 30 Ağustos"da mezun veren okulun mezuniyet töreni için kılıç kuşanırlardı. O hafta sonu İstanbul"da, Ankara"da, İzmir"de bembeyaz kılıçlı bahriyeliler dolaşırdı. Görenler imrenirdi. O"da hayranlıkla bakmıştı. Ah" dedi dudaklarını kemirerek, keşke bende onlardan olsam! " İmtihan günü ana baba günü gibiydi. İmtihana 12 bin kişinin girdiğini öğrendiğinde dili tutuldu. Alacakları sadece 120 öğrenciydi. Her Türk asker doğar derlerdi ama her Türk gencinin kalıcı asker olabilmek için bu kadar ter döktüğünü bilmiyordu. At yarışından beter imtihandı. Heyecandan soruları doğru yapıp yapmadığını dahi kestiremiyordu. Elinden geleni yapmıştı ama rekabet had safhadaydı. Denizci olma hülyası erken tükenmişti. Beklediği imtihan sonuçları bir türlü posta kutusuna düşmüyordu. Her gelen mektubu postacının elinden kapıyordu. Sonunda Deniz Lisesi sınavının sonucu beyaz bir zarfta postacının elinde gözüktü. Müjdemi isterim", dedi postacı. Öyle bir gülümsedi ki okulu kazandı sandı. Hasretle yolunu gözlediği zarfı bir çırpıda açtı.yüzü ekşidi, yanakları kızardı. Postacı ters bir cevap geldiğini anlamakta gecikmedi: Üzülmeyin, bir daha ki sefere inşallah! Ne olmuş? Bininci olmuşum, 12 bin kişi içinden"... Eee, hiç fena sayılmaz. İlk 1200 kişi içine girmişsin. Buda başarıdır. Ama yetmiyor. İlk 120 içine girmem gerekiyordu. On kat daha fazla iyi olmalıydım. Postacı, Temmuz ayı boyunca hep kötü haberler getirdi. Jandarma ve Çankırı Astsubay okulları sınavlarının mülakatlarından geçememişti. Kuleli ve Işıklar Askeri liselerinde ne asil nede yedek listedeydi. Geriye bir tek okul kalmıştı: Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) bünyesinde Genelkurmay Başkanlığı "na bağlı olarak faaliyet gösteren Sağlık Astsubay Hazırlama Okulu.

1983 yılının Ağustos ayının ilk haftası yaşanıyordu. Bu okulu sınavına girmeye annesinin sağlıkcı ol" baskısı nedeniyle son anda karar vermişti. Hazırlama okulu, ortaokuldan sonra üç yıldı. Sağlık Astsubay Meslek Yüksek (Sınıf) Okuluna öğrenci yetiştirmek amacıyla kurulmuştu. 10 Haziran ayının son günlerinde hem sözlü mülakat hemde yazılı sınava girmişti. Spor olsun diye sadece barfiks, şınav ve mekik çektirmişlerdi. Ankara'nı Dışkapı semtinde bulunan okul GATA"nın bittiği köşede başlıyordu. Hem içindeydi hem değildi. Aralarında bir duvar vardı. Okulun bir köşesi, Konya ile Samsun yoluna bakıyordu.otobüsle EGO ile gelinebiliyordu. Halk arasında EGO espri konusuydu. Baş harflerinden yola çıkılarak Ankara Belediyesi"nin otobüs servisi Erken Gelen Oturur" diye çözümleniyordu. Çünkü ağzına kadar yolcu dolduruluyordu, otobüs sayısı yetersizdi. Bu durumda boşluğu dolmuşlar dolduruyordu. Hemen Ulus"un yanı başında Bentderesi mevkinden veya Hacı Bayram Veli Camisi arkasından kalkan dolmuşlara binmek yeterliydi. Ayrıca Konya- Samsun yolu üzerinden Dışkapı/Ulus yönüne giden dolmuşlara binerek Etlik kavşağından önce Dışkapı"ya ulaşmak kolaydı. Buradan tekrar Etlik yönüne giden dolmuş ve otobüslere binerek GATA Hastanesi önünde iniliyordu. Trenle gelecek olursanız, tren garın önünden geçen Etlik-Sıhhiye dolmuşlarına binerek ulaşabilirdi. Ayrıca Kızılay veya Ulus istikametine giden otobüs veya dolmuşlara binip buradan tekrar Etlik yönüne giden dolmuş veya otobüslere binerek GATA Hastanesi yakınında veya önünde inmek gerekiyordu. Askeri okul sınavlarına gire gire mülakatda sorulan soruları artık ezberlemişti. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının isimleri mutlaka çıkıyordu. Neden asker olmak istiyorsun?" klasik bir soruydu. Babanızın asker olması aslında mülakatı geçmeniz için yeterli bir sebepti. Yazılı imtihan bu sefer mükemmel geçmişti. Nede olsa altı yazılı askeri okul sınavına girmişti ve sorular oldukca benzerdi. Postacıyı heyacanla

ve merakla artık kapıda beklemiyordu. Zaten postacıda umudunu yitirmiş, fazla ümit vermeden, gülücük dağıtmadan mektubunu usulca kutuya atıyordu. Zarfı bu sefer isteksizce açtı, farkında olmadan avazı çıktığı kadar bağırdı. Birden duyduğu sevinç çığlığıyla irkilen postacı az kalsın kafası üstü yere kapaklanıyordu. Askeri lojmandaki tüm komşular kapıya çıkmıştı: Ne oluyordu? Ne oldu, kazandın mı? dedi postacı kekeleyerek... Nihayet evet" dedi, ağzı kulaklarına varırken. Hemde asil listeden, 32. olmuşum". Kutlarım, sonunda muradına erdin. Eee, ne demişler sabreden muradına ermiş. " Derin düşüncelere daldı: Şimdi ne yapmalıyım, çok şükür talih bana da güldü. İyi bir asker olup vatanıma, milletime hizmet edeceğim. Hem sıhhiyeci olursam hasta anneme de bakarım. Postacı güngörmüş bir ihtiyardı, emekliliği için şafak sayıyordu. Ağzından şeker şerbet bal damlıyordu, son öğüdü suyun akıp yolunu bulması gibi hemencecik yerine, heyecanlı kalbe dökülüverdi: 11 Hemen bir abdest al, aşağıda Odun Pazar "ındaki Ulu Cami"ye git. Hz. Hızır'ın oraya her sabah namazında geldiği rivayet olunur. Hem bugün cuma, Cuma namazında Allah"a şükret, dua et ki, seni orada doğru insanlarla karşılaştırsın..." Uzun zamandır unuttuğu namazı hatırladı Ferruh. 12 yaşında iken babası Orhan, günde bir simit parası vererek namaz kılmasını isterdi. Bu bir rüşvetti. Baba dindardı, pek çok dini kitap satın alır, okumaları için mükafatlar koyardı. Hepsini okumuştu, bir sene boyunca namazını aksatmadan kılmıştı. Abisi Örsan ve iki yaş küçük kardeşi Fehmi, simit parasını almak için namaz kılmadıkları halde yalan söylüyordu. Annesi Neslihan babaları onları dövmesin diye bu yalana şahitlik yapıyordu. Simit parası karşılığı namaza bir süre devam etmiş, daha sonra abisi ve kardeşinin