DİNİMİZ İSLAM www.dinimizislam.com



Benzer belgeler
Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

DİN dersleri almak, din kültürü edinmek isteyen temiz niyetli bir gence:

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Kur an ın Bazı Hikmetleri

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DİNİMİZ İSLAM

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat Cumartesi, 10 Ocak :55

Toplumsal hayatta huzurun temelleri

DİNİMİZ İSLAM Yalnız Kur'an diyenler

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

DİNİMİZ İSLAM Meal ve Tefsir Okumak

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid


Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

(Allah ın, gaybları en iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı?) [Tevbe 78]

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Hz. Mehdinin (A.S.) geleceği ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir konu daha vardır.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Question. Kadir gecesi yalnız bir gece midir yoksa bir geceden fazla mıdır? Gündüz de kadir gecesinden. sayılır mı?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Asr-ı Saadette İçtihat

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

Transkript:

DİNİMİZ İSLAM www.dinimizislam.com Mezhep ve Mezhepsizlik Künye Sahibi: Mehmet Ali Demirbaş Gazeteci Yazar 29 Ekim Cad. No:23 Kat:4 Yenibosna İstanbul Tel: (0212) 454 38 20 mehmetali.demirbas@tg.com.tr Hazırlayan: www.bizimsahife.org 1

Mezhep ve Mezhepsizlik İ Ç İ N D E K İ L E R İmanda itikadda tek mezhep vardır 5 İslamiyet te ilk itikad ayrılıkları 5 Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan 6 İmanda, itikadda tek mezhep vardır 8 Sahabenin mezhebi nedir 12 Dört mezhepten birine uyulmazsa 16 Mezhepsizlik şu rası 21 Ehl-i kıble ve ehl-i sünnet olmak için 27 Ehl-i sünnet vel cemaat 30 Doğru yolda olmanın şartları 32 Doğru yolu bulmak için dua 37 Maturidilik ve akılcılık 39 Dinde bölücülük yoktur 40 İttifak ve ihtilaf 43 Ehl-i sünnet vel-cemaat nedir? 45 Bizim için delil nedir 46 Hadisleri her okuyan anlayabilir mi? 48 Hadis-i şerifleri açıklamak Gerekir 50 Hadis-i şeriflerle amel etmek 54 Mezhebin hükmüne uyulur 55 Âlimlere uymayan, şeytana uymuş olur 57 Âlimlere uymak vaciptir 59 Dört mezhebe uymak 63 Eski ve yeni âlimler 64 Müctehid ve müceddid 66 Âyetle hadis çelişirse 66 Delil aramak gerekir mi? 67 Müctehide uymak 68 Allah ve Resulü merhamet etti 68 Mezhebin lüzumu 68 Din noksan değildir 75 www.dinimizislam.com 2 Tek hüküm ideal olsaydı 76 İhtilafta rahmet olur mu? 77 Mezhepsiz âlim olmaz 79 Mezhepleri kaldırma gayreti 80 Farklı ictihad 81 Benim mezhebim doğrudur demek 83 Mezhepleri karıştırmak 84 Doğru tek değil mi? 85 Dinimizdeki dört delil 86 Dinimizdeki dört delil ve dört mezhep 86 İctihad etmenin önemi 90 Farklı ictihad rahmettir 92 Dinimizde dört delil vardır 95 Kıyas ve ictihad ne demektir 97 Örf ve ictihad 103 Dinimizi bozmaya çalışanlar 104 Modernist İslamcılık ve fıkıh 106 İcma olan hususlar 108 Âlimin farz ve haram deme yetkisi 109 İmam-ı Rabbaniyi de tenkit 111 Hatalı ictihad olmaz 113 Eski ictihad 114 Selim akıl 115 Kalbe danışmak 115 Tasavvuf ehli müctehid idi 117 İctihad dinin emridir 118 Dinde nakil esastır 119 Dinimiz bir düşünce, görüş değildir 121 Alıştıra alıştıra dini bozmak 122 Din yeni gelmiş değildir 123 Müslüman için zor asırlar 125 Din konusu dikkat ister 126 Nakli esas alan kitap 128 Hangi kitaba itibar edilir? 128 İlk kıyas yapan 128 Nakli esas almak 130 Atalarımızın yolundayız 131 Taklitçilik nedir, ne değildir 132

Bir mezhebe uymanın lüzumu 136 Mezhep ve takım tutmak 140 Mezhep taklidi rahmettir 142 Mezhepleri taklit rahmettir 142 Taklitte niyet 146 Başka mezhebi taklit etmek 146 Maliki mezhebini taklidin lüzumu 153 Oruçta mezhep taklidi 158 Mezhep taklidi ve taassup 159 Mezhep taklidi ve telfîk 162 Harac nedir? 163 Geriye dönük taklit 166 Mâliki de özürlü olmak 168 Mezhep taklidi nasıl yapılır? 172 Maliki mezhebini taklit 172 Şâfii mezhebini taklit 189 Hanbeli mezhebini taklit 191 Hanefi mezhebini taklit 192 Dinde reform yapmak 192 Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur 192 Dini kurallara şekilcilik denmez 193 İnsan başı boş değildir 195 Dini yenilemek gerekir mi? 196 Hak ile bâtıl mukayese olmaz 198 Din, ihtiyaca göre hiç değiştirilir mi? 199 Hicri takvimle ilgimiz yokmuş! 200 Peki bu dini yıkmak değil mi? 202 Birleştirici olmalı 204 Dinin ruhuna aykırı imiş 205 Dinde anarşi çıkarmamalı 206 Dogma, format ve reform 210 Türkçe Kur'an sözü yanlıştır 211 Dinde kolaylıklar var 213 Kadının sesi haram mı? 215 Dini bozma gayretleri 218 Reform mu yapılıyor? 221 Modern müceddid 222 Masonluk (Farmasonluk) 223 Yeni yorum olur mu? 225 www.dinimizislam.com 3 Dinin emri zamanla değişir mi? 226 İslamiyet i yıkma yolları 228 Bir reformcunun hezeyanları 233 Reform nerede gerekli? 234 İslam da demek 235 Zekât nisabı değişmeli mi? 236 Her kitabı okumak ve çoğunluğa uymak 238 Her kitap okunmaz 238 Çoğunluğa uymak gerekir mi? 243 Salihlerle beraber olmak 245 Kimlerle bulunduğumuz önemli 247 İslam âlimlerinin kitaplarını değiştiriyorlar 250 Salih âlimlerin önemi 251 Bozuk kitaplar 253 Mezhepsizleri tanımak için 254 Mezhepsizlerin fikirlerinden bazıları 254 Dinimizi yıkma planları 256 Mezhepsiz kime denir 262 Önce temel bilgi gerekir 263 Bölücüleri dışlamak ve lanetlemek 264 Kötüye kötü, kirliye pis demek 265 Kâfir olmak bir ayrıntı mıdır? 267 Doğru gibi görünen yanlışlar 269 Tenkitler ilmi olmalı 271 Tarihselciler ne yapmak istiyor 274 Mezhepsizlerin taktikleri 275 Mezhepsize mezhepsiz demek 276 Müctehid taslakları 277 Onlar da insanmış 279 Bazı şahıslar hakkında özet bilgi 281 Önsöz 281 İbni Teymiye 284 Cemalettin Efgani 289 Muhammed Abduh 293 Reşit Rıza 295 Abdülaziz bin Baz 297 Ali Süavi 299

Hasan Sabbah ve Şeyh Bedrettin 300 Şevkani kimdir? 301 İbni Hazm 301 Muhammed İkbal kimdir? 302 Taberi Ehl-i sünnet midir? 303 Hasan el-benna 304 Kadıyanilik (Ahmedilik) 304 İbni Kayyım 306 İzmirli İsmail Hakkı 307 Kardavi nin çağdaş fetvaları 308 Zahiri mezhebi 310 İbni Kesir tefsiri 310 Fıkh-üs-sünne kitabı 311 Mahmasani 313 Mevdudi nin hezeyanı 314 Zuhayli 315 Suriyeli Seykavi 316 Mehmet Akif kimdir? 319 Ramazan el-buti 324 Yusuf Kandehlevi 324 Meal ve Tefsir okumanın zararı 325 Yalnız Kur an diyen yalancılar 325 Her ilmin tabirleri olur 325 Bozuk din kitabı 327 Bozuk din kitabındaki tabirler 327 Mezhepsizce yazılan kitap 330 İcmanın dindeki yeri 331 Hakiki âlimlere saldırı 332 İslam düşüncesi demek 334 Şefaati inkâr etmek 335 İmanın şartlarını değiştirmek 336 Kaza namazı kılınmaz mı? 337 Gayrimüslim erkekle evlenmek 338 Resim yapmak 340 Oruç kefareti yokmuş! 341 www.dinimizislam.com Halifelik dine aykırı mı? 341 Solcu Müslüman olur mu? 342 Din isyan hareketi değildir 343 Resulullah ı küçültüyor 344 Akıl her şeye yeter mi? 347 Yaratmak Allah a mahsustur 349 Amel imandan parça değildir 350 Kur an-ı kerime saygısızlık 353 Taklidin dindeki yeri 354 Değişim = Reform 355 Esma-i Hüsna 357 Evliya türbeleri 357 Kaderi inkâr ediyor 363 Kıyamet alameti yok mu? 368 Tesettür yaşı 374 Tasavvufa saldırıyor 375 Sahabeye dil uzatmak 376 Azrail aleyhisselamı inkâr 378 Bâtıl dinlere övgü 380 Kabir azabı vardır 381 Hile-i şer iyye nedir? 384 Haremlik selamlık 385 İnce çoraba mesh etmek 389 Hayz ve nifaslıya yasak olanlar 390 Oruç tutma zamanı 392 Telkin bid at midir? 392 Mübarek geceler 393 Çalgı çalmak 395 Altın ve ipek haram değil mi? 397 Mezhepsizce yazılan kitap 398 Peygamber mezhebi mi? 399 Mezhepten sorulacak 400 Mezhepsizlikle ilgili çeşitli sorular 402 Davudoğlu hoca ile sohbet 404 4

Mezhep ve Mezhepsizlik İmanda itikadda tek mezhep vardır İslamiyet te ilk itikad ayrılıkları Sual: İslamiyet te ilk itikad ayrılıkları nasıl başladı? İslamiyet te ilk itikad ayrılıkları, Hazret-i Osman'ın şehit edilmesi hadisesinden sonra, Abdullah ibni Sebe adındaki münafık olan bir Yahudinin ortaya çıkması ile başlamıştır. Müslümanların saf ve berrak imanlarını bozmak gayesiyle itikaddaki birlik ve beraberliklerini parçalamak için çıkarılan ilk fitne hareketi budur. İbni Sebe, Hazret-i Ali'nin halifelik meselesini bahane ederek, müslümanları bölmek gayretine düştü. Kendisine taraftar toplamak ve onlara görüşlerini kabul ettirmek için, (Hazret-i Ali'nin Peygamber olduğundan, Allahü teâlânın ona hulul ettiğine) varıncaya kadar pek çok şeyler uydurdu. Bir kısım insanları aldattı. İbni Sebe ye aldananların içinde siyasi hırs ve gayret ile hareket edenler çoktu. Böylece Hazret-i Ali taraftarıyız diyerek, İslam dinine bozuk inançlar karıştırdılar. Zamanla başka konularda da Ehl-i sünnetten ayrılıp, kendi içlerinde çeşitli kollara bölündüler. Hazret-i Ali'nin hilafeti, hakem tayini yoluyla Hazret-i Muaviye'ye bırakmasını beğenmeyip, Hazret-i Ali'ye ve Hazret-i Muaviye'ye karşı çıkıp ayrılanlara Harici ismi verildi. Haricilerden bir kısmı Kur an-ı kerimin bazı bölümlerini kabul etmezler. Bir kısmı da sapıklıklarında, yeni bir peygamber geleceğine inanacak kadar ileri gitmişlerdir. Bozuk fırkalardan biri olan Mutezile ise, Hasan-ı Basri hazretlerinin derslerinde bulunan Vasıl bin Ata tarafından ortaya çıkarılmıştır. Büyük Ehl-i sünnet âlimi ve veli bir zat olan Hasan-ı Basri, (Büyük günah işleyen ne mümindir ne de kâfirdir) diyerek Ehl-i sünnetten ayrılan Vasıl bin Ata için, (İ'tezele anna Vasıl), yani (Vasıl bizden ayrıldı) buyurmuştu. Buradaki i tezele=ayrıldı kelimesinden dolayı Vasıl'a ve onun yolunu tutanlara (Mutezile) ismi verilmiştir. Ayrıca Mürcie, Kaderiyye, İbahiye, Mücessime, Cebriyye gibi birçok bozuk fırkalar, İslam tarihi boyunca çeşitli yerlerde ortaya çıkmış, kendi içlerinde de sayılamayacak kadar çok kollara ayrılarak bir müddet yaşayıp, sonra unutulup gitmişlerdir. Ancak son asırlarda zuhur eden Vehhabilik, bilhassa Arabistan'da yayılmış ve bugün de, çeşitli İslam ülkelerindeki müslümanların arasında yayılması için çalışılmaktadır. [Selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. 5

Türkiye deki vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizlemektedir. Vehhabilik maddesine bakınız.] Diğer bozuk fırkalar tarih içinde kaybolup gitmişlerdir. Ehl-i sünnet vel-cemaatin mevcudu her devirde çok olmuştur. İslamiyet; iman, itikad, amel ve ahlak esasları olarak Ehl-i sünnet âlimleri tarafından her asırda, aslı üzere müdafaa ve muhafaza edilerek, bugüne ulaştırılmıştır. Bugün dünyadaki müslümanların yarıdan çoğu, Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadı üzeredirler. Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan Sual: Yazılarınızda hep ehl-i sünnet itikadının öneminden bahsediyorsunuz. Bu itikadı ortaya koyan kimdir? Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan Resulullah efendimizdir. İman bilgilerini Eshab-ı kiram bu kaynaktan aldılar. Tâbiin-i izam da bu bilgilerini, Eshab-ı kiramdan öğrendiler. Daha sonra gelenler, bunlardan öğrendiler. Böylece, Ehl-i sünnet bilgileri bizlere nakil ve tevatür yoluyla geldi. Bu bilgiler akıl ile bulunamaz. Akıl bunları değiştiremez. Akıl, bunları anlamaya yardımcı olur. Yani, bunları anlamak, doğruluklarını, kıymetlerini kavramak için akıl lazımdır. Hadis âlimlerinin hepsi, Ehl-i sünnet itikadında idiler. Amelde dört mezhebin imamları da bu mezhepte idi. İmam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari de Ehl-i sünnet mezhebinde idi. Bu her iki imam, hep bu mezhebi yaydılar. Sapıklara karşı ve eski Yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış olan maddecilere karşı bu tek mezhebi savundular. Bu iki büyük Ehl-i sünnet âliminin zamanları aynı ise de, bulundukları yerler birbirinden ayrı ve karşılarındaki saldırganların düşünüş ve davranışları başka olduğundan, savunma metotları ve tenkitleri birbirinden farklı olmuş ise de, bu hâl, yollarının ayrı olduğunu göstermez. Bunlardan sonra gelen yüzbinlerle derin âlim ve veliler, bu iki yüce imamın kitaplarını inceleyerek ikisinin de, Ehl-i sünnet mezhebinde olduklarını söz birliği ile bildirmişlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri, manaları açık olan (Nass)ları, zahirleri üzere almışlardır. Yani, böyle âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere açık olan manaları vermişler, zaruret olmadıkça böyle Nassları (tevil) etmemişler, bu manaları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik hiç yapmamışlardır. Sapık fırkalardan olanlar ve mezhepsizler ise, Yunan felsefecilerinden ve din düşmanı olan fen taklitçilerinden işittiklerine uyarak, iman bilgilerinde ve ibadetlerde değişiklik yapmaktan çekinmemişlerdir. Peygamber efendimizin hadis-i şerifte fırka-i naciyye, kurtuluş fırkası olarak bildirdiği tek bir itikad mezhebi vardır. O da Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir, imam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari bu mezhepte iki itikad imamıdır ve bu mezhebi yaymışlardır. 6

İmam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari hazretleri ayrı bir mezhep kurmamışlar, Eshab-ı kiramın, Tâbiinin, dört mezhep imamının ve sonra Ehl-i sünnet âlimlerinin nakil ve tevatür yolu ile bildirdikleri iman ve itikad bilgilerini açıklamışlar, anlaşılmasını kolaylaştırmak için kısımlara bölmüşler ve herkesin anlayabileceği şekilde yaymışlardır. Bunlardan imam-ı Eşari, imam-ı Şafi hazretlerinin talebe zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Matüridi ise imam-ı a zam hazretlerinin talebe zincirindedir. Ehl-i sünnet itikadının açıklamasında bu iki imam meşhur olmuş, yaşadıkları zamanlarda itikadda doğru yoldan ayrılmış sapıkların ve Yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış maddecilerin bozuk düşüncelerine karşı Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadını izah etmekte, bazı bakımlardan farklı usuller takip etmişlerdir. Daha sonraki asırlarda gelen Ehl-i sünnet âlimleri, bu iki imamın koyduğu usullere uyarak, Ehl-i sünnet itikadını nakletmişlerdir. Ehl-i sünnetin reisi ise imam-ı a zam Ebu Hanife hazretleridir. İmam-ı a zam Ebu Hanife hazretleri, fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdığı ve usuller, metotlar koyduğu gibi, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiği itikad, iman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden, ilmi kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı a zamın talebesi olan imam-ı Muhammed Şeybani'nin yetiştirdiklerinden, Ebu Bekri Cürcani dünyaca meşhur oldu. Bunun talebesinden de, Ebu Nasır-ı Iyad, kelam ilminde, Ebu Mensur-i Matüridi'yi yetiştirdi. Ebu Mensur, imam-ı a zam hazretlerinden gelen kelam bilgilerini kitaplara yazdı. Doğru yoldan sapmış olanlarla mücadele ederek, Ehl-i sünnet itikadını kuvvetlendirdi ve her tarafa yaydı. İmam-ı Eşari de; imam-ı Şafii'nin talebesi zincirinde, bulunmaktadır. Bu iki büyük imam, Eshab-ı kiram, Tâbiin ve Tebe-i tâbiinin bildirdiği itikad ve iman bilgilerini açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari ve imam-ı Matüridi hazretleri, hocalarının müşterek mezhebi olan Ehl-i sünnet vel-cemaattan dışarı çıkmamışlardır. Bu iki imamın ve hocalarının ve bunların da hocaları olan, amelde dört hak mezhep imamlarının ve onlara tâbi olanların imanda, itikadda tek bir mezhebi vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz aleyhisselam tebliğ etmiştir. Taşköprüzade şöyle yazmıştır: (Ehl-i sünnet vel-cemaatın kelam ilmindeki reisleri iki zattır. Bunlardan birisi Hanefi, diğeri Şafii'dir. Hanefi olanı, Ebu Mensur Matüridi, Şafii olanı ise Ebu'l Hasen el-eşari'dir.) Bazı kitaplarda, Eşariyye mezhebi, Matüridiyye mezhebi diye yazılı ise de, bu kendi çalışmalarına verilen isimdir, ayrı mezhep değildir. Her ikisi de Ehl-i 7

sünnet itikadını anlatmıştır. Aralarında ictihad farkları vardır. Bu ayrılıklar temelde ayrılık olmadığı için, ikisi de Ehl-i sünnettir. Zebidi de şöyle demiştir: (Ehl-i sünnet vel-cemaat ismi geçince, Eşariler ve Matüridiler kastedilir.) İmanda, itikadda tek mezhep vardır Sual: İtikadda kaç mezhep vardır? İmanda, itikadda tek bir mezhep vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz aleyhisselam tebliğ etti. İnsanlara, kendilerini ve herşeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamberimiz, Allahü teâlâya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirdi. Muhammed aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine, temiz, dürüst ve hakiki bir iman, ancak Onun bildirdiğini tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla, hepsini beğenmekle mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin kendilerini haklı çıkarmak için öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai, fenni.. v.s. gibi sebeplerin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekte, yasaklamaktadır. Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid at fırkalarının sayısı 72 ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber, esas sebepler, (Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler, Kur an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile, Mecusi inançlarının İslamiyet e sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın maslahata [huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine] ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme, kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet in henüz yeni müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet ten sayma yanlışına düşmeleri) şeklinde özetlenebilir. Ancak, İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi 8

Kur an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih âyet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir. Mesela, Kur an-ı kerimde geçen, Allah ın eli, yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zâtı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisim ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır. İmanda parçalanmak, fırkalara ayrılmak yasaktır İmanda parçalanma, gruplara ayrılmak kötüdür, asla caiz değildir. Kur an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Hidayeti [kurtuluş yolunu] öğrendikten sonra, Peygambere uymayıp, müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleriz ve çok fena olan Cehenneme atarız.) [Nisa 115] Peygamber efendimiz de, Müslümanlar arasında imanda ve itikadda ayrılıkların felaket olduğunu bildirerek, meşhur olan bir hadis-i şerifinde, (Yahudiler, 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70 i Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtuldu. Hıristiyanlar da, 72 fırkaya ayrıldı. 71 i Cehenneme gitti. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72 si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur) buyurdu. Eshab-ı kiram, bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda; (Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir) buyurdu. (Tirmizi, İbni Mace) İman edilecek şeylerde ayrılık olmaz İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İman edilecek şeylerde Eshab-ı kiramın hepsine uymak lazımdır. Çünkü, itikad edilecek şeylerde, birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshab-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Çünkü, hepsinin imanı, itikadı birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını, aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyet i bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Herbirinin İslamiyet te bildirdiği bir şey vardır. Herbiri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslamiyet i bildireni beğenmemiş olur. Beğenmeyen de Cehenneme gider. Âyet-i kerimede mealen, (Kur an-ı kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil, rüsva olmaktır. Ahirette de, en şiddetli azaba atılacaklardır) buyuruldu. (Bekara 85) Kur an-ı kerimi toplayan üç halifeyi kötülemek, Kur an-ı kerimi kötülemek olur. Aklı olan kimse, Eshab-ı kiramın hepsinin, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Halbuki o gün, Eshab-ı kiramdan 33 bini, hep 9

birden, istekle ve seve seve Hazret-i Ebu Bekir i halife yaptı. 33 bin Sahabinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey değildir. Nitekim, Resulullah, (Ümmetim, dalalette birleşmez, yanlış bir iş üzerinde ittifakta bulunmazlar) buyurdu. (İbni Mace) Eshab-ı kiram arasında olan ayrılıklar, kötü düşüncelerden değildi. Çünkü onların mübarek nefsleri tertemiz olmuştu. Onların bütün istekleri, İslamiyet e uymaktı. Ayrılıkları, ictihad ayrılığı idi. Yanılanları da sevaba kavuşur. İmam-ı Şafii, (Allahü teâlâ, ellerimizi o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım. Resulullahtan sonra, Eshab-ı kiram çok düşündü, Hazret-i Ebu Bekir den daha üstün kimseyi bulamayıp, onu halife yaptılar) buyurdu. Bu da, Hazret-i Ali nin ikiyüzlü olmadığını ve Hazret-i Ebu Bekir i seve seve halife yaptığını göstermektedir. (c.1, m. 80) Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki: Allahü teâlâ, (Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?) buyurdu. O da, (Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve seni zikrettim) deyince, Allahü teâlâ, (Namaz, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekat, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?) buyurdu. Hazret-i Musa, (Ya Rabbi, senin için olan amel nedir) dedi. Allahü teâlâ, (Sevdiğimi benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) buyurdu. Hazret-i Musa, Allahü teâlânın sevdiği amelin, Onun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı. Demek ki, sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alametidir. Mümtehine suresinin, (İbrahim ve Eshabı, kâfirlere, biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Siz, bir olan Allah a inanana kadar, aramızda düşmanlık olacaktır dediler. Bunların bu güzel halleri, size örnek olmalıdır) mealindeki 4. âyeti gösteriyor ki, iman sahibi olmak için, bu düşmanlık şarttır ve Allah düşmanlarını sevmek, imanı yok eder. Resulullahın sohbetine kavuşmakla şereflenen Eshab-ı kiram, birbirlerini çok severlerdi. Birbirlerine değil, kâfirlere düşman idi. Fetih suresinin (Kâfirlere düşman, birbirlerine merhametli idiler) mealindeki 29. âyeti sözümüzü ispat etmektedir. (m. 29) Doğru yol nedir? Bid at fırkalarını, Ehl-i sünnetin dört doğru mezhebi ile karıştırmamalıdır. Dört mezhep, birbirlerinin doğru yolda olduğunu söyler ve birbirini severler. Bid at fırkaları ise, müslümanları parçalamaktadır. Bu dört mezhebin birleştirilemeyeceğini, İslam âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. Allahü teâlâ, mezheplerin birleştirilmesini değil, ayrı olmalarını istiyor. Böylece, İslam dinini kolaylaştırıyor. Bir âyet-i kerime meali: 10

(Ey iman edenler! Allah ın dinine sarılın. Birbirinizden ayrılmayın!) [A. İmran 103] Ebussüud Efendi hazretleri burayı açıklarken, (Ehl-i kitabın parçalandığı gibi parçalanıp da doğru imandan ayrılmayın! Cahiliye zamanında birbirleriniz ile dövüştüğünüz gibi bölünmeyin!) buyurdu. Doğru yolun, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği iman olduğunu, Peygamber efendimiz haber verdi. O halde, Ehl-i sünnette birleşerek, kardeş olmak, birbirimizi sevmek gerekir. Müslümanların bu birliğinden ayrılan, bu âyet-i kerimeye uymamış olur. Bu yolda birleşir, birer kardeş olduğumuzu bilip birbirimizi seversek, dünyanın en büyük, en kuvvetli milleti olur, dünyada rahata, huzura, ahirette de sonsuz saadete kavuşuruz. Düşmanlarımızın ve cahillerin ve sömürücülerin, kendi çıkarları için söyledikleri yalanlara aldanıp, bölünmemeye çok dikkat etmeliyiz! (Hadika s. 696) İtikatta mezhep Sual: Bazı kitaplarda, Matüridi mezhebi, Eşari mezhebi ifadeleri geçiyor. İtikatta tek mezhep olduğuna göre, niye böyle ifadeler kullanılıyor? İtikatta hak mezhep tektir. O da Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebidir. Bu mezhebin itikattaki iki büyük imamı, Ebu Mansur Matüridi ve Ebül-Hasan Eşari hazretleridir. Burada mezhep, birkaç konudaki farklı ictihad anlamındadır. Nitekim fıkıh kitaplarında, (İmam-ı Ebu Yusuf un mezhebi böyledir) ifadeleri de geçer. Bu, ayrı mezhebi olduğu için değil, ictihadının farklı olduğunu göstermek içindir. İmam-ı Matüridi Hanefi mezhebinde, İmam-ı Eşari de Şafii mezhebinde olduğu için, Hanefiler İmam-ı Matüridi nin, Şafiiler de İmam-ı Eşari nin açıklamalarını esas alıyorlar. Matüridi ve Eş ari Sual: İtikadda, İmam-ı Matüridi veya İmam-ı Eş ari den birine tabi olmak şart mıdır? Evet, şarttır. Ehl-i sünnet itikadını bu iki âlim bildirmiştir. Bunlara tâbi olmayan bid at ehli olup, doğru yoldan ayrılmış olur. İbni Hacer-i Heytemi hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnetin söz birliğiyle bildirdiği itikada uymayan bid at sahibidir. Bunu, İmam-ı Eş ari ve İmam-ı Matüridi ile bunların yolunda olan âlimler bildirdiler. (Feth-ul-cevad) İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Bid at sahibi demek, Ehl-i sünnete aykırı inanışı olan kimse demektir. Dinin beğenmediği bir şeyi meydana çıkarmak bid attir. (Fetava-yı hadisiyye) Şâfiî âlimlerinden Ahmed Şihabüddin Mısri buyuruyor ki: Ebül-Hasan Eş ari nin veya Ebu Mansur Matüridi nin bildirdiklerinden ayrılan kimse sünni 11

değildir. Bu iki imam, Resulullah ın ve Eshabının yolundadır. (Kenz-ür-ragıbin haşiyesi) Selefin mezhebi Sual: Selef-i salihinin mezhebinin Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğu, Selefiye diye bir mezhebin olmadığı kitaplarda yazılıdır, ama Eş ari ve Matüridi ne oluyor? Ehl-i sünnet vel cemaat ne demektir? Sünnet, bilindiği gibi Resulullahın bildirdiği yoldur. Cemaatten kasıt da Eshab-ı kiramdır. Sünnet ve cemaat ehli yani Ehl-i sünnet vel-cemaat demek, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın gittikleri, itikattaki tek doğru yol demektir. Yani Eshab-ı kiramdan bugüne kadar, tek kurtuluş fırkası Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Ehl-i sünnet vel cemaat itikadı kitaplara geçmemişti, Ehl-i sünnetin iki imamı olan İmam-ı Eş ari ve İmam-ı Matüridi, Ehl-i sünnet itikadını açıklayıp sistemleştirerek kitaplara geçirdi. Ameldeki mezheplerin nasıl imamları varsa, mesela Hanefi mezhebinde, imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed gibi müctehidler varsa, bu iki zat da itikat imamlarıdır. Aralarındaki ictihad farkları, Ehl-i sünnete aykırı değildir. Sahabenin mezhebi nedir Sual: Bazı kimseler, (Peygamber, ne Hanefi, ne de Şafii idi, Sünni de değil idi) diyor. Sünnet ne demektir? Demek ki mezhep de, sünnet de, bilinmiyor. Askerlikte, kara, hava ve deniz kuvvetleri vardır. Genel kurmay, karacı, havacı veya denizci değildir diyerek bu kuvvetlerden ayrı sayılır mı? Kuvvetler genel kurmaya bağlı olduğu gibi, mezhepler de Resulullaha bağlıdır. Nasıl ki kuvvet komutanlıkları birbirinin yardımcısı ise, mezhepler de öyledir. Kendi mezhebine göre yapılması güç olan bir iş başka mezhebe göre yapılır. Mezhepler, bir elin parmakları gibi, aynı ele hizmet eder. Sünnet kelimesi de yerine göre, farklı anlamlarda kullanılır: 1- Kitab ve sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah ın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılırsanız hiç sapıtmazsınız.) [Hakim] 2- Farz ve sünnet ifadesindeki sünnet, Resulullahın emirleri demektir. 3- Sünnet, yalnız olarak kullanılınca, genelde İslamiyet anlaşılır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir zaman gelecek ki, ortalık bozulduğu zaman sünnetime [İslamiyet e] tutunmak avuçta ateş tutmak gibi olacaktır.) [Hakim] (Ümmetim bozulunca, sünnetime uyana şehit sevabı verilir.) [Hâkim] 12

4- Sünnet, yol, çığır, gibi manalara da gelir. Mesela sünneti hasene iyi çığır, sünneti seyyie kötü çığır demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir kimse, sünneti hasene çıkarırsa, [iyi bir çığır açarsa] onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevap alır. Bir kimse de sünneti seyyie çıkarırsa, [kötü bir çığır açarsa] onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah kazanır.) [Müslim] Sünnet, yol demektir. Sünnetullah, Allah ın yolu demektir. Sünneti Resulullah, Resulullahın yolu demektir. Sahabilerin de sünneti olur. Hazret-i Ömer in sünneti, Hazret-i Ali nin sünneti gibi. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Buhari] Sünnet, âdet, kanun manalarına da gelir. Mesela, Allah ın sünneti; Allah ın kanunu demektir. Bu Kur an-ı kerimde sünnetullah olarak geçmektedir. (Allah ın sünnetinde [kanununda] asla bir değişiklik bulamazsın) buyuruluyor. (Ahzab 62, Fetih 23, Fatır 43) 5- Ehl-i sünnet, kurtuluş fırkasının adıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: Tirmizi nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya (Ehl-i sünnet vel cemaat) denir. Ehl-i sünnet ne demektir Sual: Ehl-i sünnet ne demektir? Mezheplere ayrılmak parçalanmak mıdır? Ehl-i sünnet vel-cemaat demek, Resulullahın ve eshab-ı kiramın gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. Hak olan cemaat ve 73 fırka içinde Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan Fırka-ı naciyye bunlardır. Kur an-ı kerimde mealen, (Parçalanmayın) buyuruldu. Bu âyet-i kerime, itikadda, inanılacak bilgilerde parçalanmayın demektir. Yani nefslerinize ve bozuk düşüncelerinize uyarak, doğru imandan ayrılmayın demektir. İtikadda ayrılmak, parçalanmak elbette hiç caiz değildir. Hadis-i şerifte de (Cemaat rahmet, ayrılık azaptır) buyuruldu. (Parçalanmayın) âyet-i kerimesi fıkıh bilgilerinde ayrılmayın demek değildir. Ahkamda, amellerde olan ictihad bilgilerindeki ayrılık, hakları, farzları, amellerdeki, ince bilgileri ortaya koymuştur. Eshab-ı kiram da, günlük işleri açıklayan bilgilerde, birbirlerinden ayrılmışlardı. Fakat, itikad bilgilerinde hiç ayrılıkları yoktu. Hadis-i şerifte, (Ümmetimin ayrılığı [mezheplere ayrılması] rahmettir) buyuruldu. Dört mezhebin, amel bilgilerinde ayrılması böyledir. (Hadika) Mezhep imamı ne demektir Mezhep imamı demek, Kur an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshab-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmeyenleri, açıkça bildirilmiş olanlara 13

benzeterek meydana çıkaran derin âlimlerdir. Eshab-ı kiramın herbiri müctehid ve mezhep imamı idi. Herbiri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün idi. Mezhepleri daha kıymetli idi. Fakat, bunlar kitaplara yazılmadığı için, mezhepleri unutuldu. Peygamberin, sahabenin mezhebi nedir demek, Ordu kumandanı, hangi bölüğün eridir veya Fizik öğretmeni, hangi sınıfın talebesidir demeye benzer. Çünkü sahabenin herbiri bir mezhep imamı, hatta mezhep imamlarının hocaları idi. Resulullah efendimiz de kâinatın hocası idi. (Mizan, Hadika) Eshab-ı kiramın mezhebi Sual: Herkes Kur ana bağlanmalı, çünkü Peygamberin mezhebi ne idi? Eshabın mezhebi mi vardı? Bin küsur yıldan beri herkes bir mezhebe bağlı iken, bazı türediler, böyle sorularla zihinleri bulandırıp herkesi başı boş, mezhepsiz yapmaya çalışıyorlar. Dini delillerden anlamayanlara iki akli örnek verelim: Milli eğitime bağlı okullar, sınıflar, müdürler, öğretmenler ve öğrenciler vardır. Okul ile sınıf, müdürle öğretmen mukayese edilmez. Çünkü hepsinin görevleri farklıdır. Öğretmenle öğrenci de mukayese edilmez. Öğrencileri müdür veya öğretmen yerine, öğretmenleri de öğrenci yerine koymak yanlış olur. Öğretmen veya müdür hangi sınıfın öğrencisi denemeyeceği gibi, şu öğrenci, hangi okulun müdürü denmez. Öğretmen ve müdüre öğrenci denmez. Atalarımız, Temsilde hata olmaz demişlerdir. Müctehid âlimler birer öğretmen gibidir. Mutlak müctehidler ise müdür gibidir. İnsanlar da öğrenci gibidir. Öğretmene, bu hangi okulun müdürü denmeyeceği gibi, öğrenciye de hangi okulun öğretmeni denmez. Öğrenciler öğretmene tâbi olduğu gibi, insanlar da müctehide tâbi olur. Öğretmenler nasıl müdüre bağlı ise, tamamı müctehid olan Eshab-ı kiram da, Resulullah efendimize bağlı idiler. Tabiinde ise müctehidler ve halk var idi. Halk müctehidlere tâbi oluyordu. Halkın mezhebi tâbi olduğu müctehidin mezhebi idi. Mezhepsiz kimse yok idi. Eshab-ı kiram, Resulullaha değil, biz yalnız Allah a tâbiyiz demediler ve demeleri de mümkün değildir. Sıradan bir müslüman da, Müctehide tâbi olmam, ben yalnız Resulullaha tâbi olurum diyemez. Müctehid, Allah ın ve Resulünün emirlerini bildiriyor. Müctehide uymak Allah ve Resulüne uymak demektir. Bugün ise, bazı mezhepsizler, müctehide değil, Resulullaha bile tâbi olmayı uygun görmüyorlar. Yalnız Kur ana tâbiyiz diyorlar. Nasıl ki öğretmen müdüre, müdür de Milli eğitim Bakanına, Milli eğitim bakanı da Başbakana bağlı ise, insanlar bir müctehide, müctehidler mutlak müctehide, mutlak müctehidler de Resulullah efendimize bağlıdır. Bağsız yani mezhepsiz kimse yok idi. 14

Ordudaki misal daha cazip. Bütün subayların bir sınıfı olur. Topçu yüzbaşı, piyade albay gibi. Ama general olunca artık sınıf kalmaz. Topçu general olmaz. Artık o bütün sınıfların generalidir. Generaller de, sınıfsız ama, onlar da ya havacı, ya karacı veya denizcidir. Bunlardan birinde olmayan general olmaz. Bunlar da, ordu komutanlıklarına, ordu komutanları da hava, deniz veya kara kuvvetlerine bağlıdır. Kuvvet komutanları genel kurmaya bağlıdır. Dikkat edilirse, gerek eğitim sisteminde ve gerekse orduda bağımsız bir kurum yoktur. Herkesin bağlı olduğu, sorumlu olduğu bir yer vardır. İnsanlar birer er gibidir. Bağlı oldukları bölükler, taburlar alaylar vardır. Ben genel kurmay başkanına bağlıyım bölük komutanını falan takmam diyemez. Müctehidler generaller gibidir. Mutlak müctehidler kuvvet komutanları gibidir. Resulullah efendimiz de genel kurmay başkanı gibidir. Genel kurmay başkanı, hangi bölüğün eri veya hangi kuvvet komutanlığına bağlı denilemeyeceği gibi, Eshab-ı kiramın veya Resulullahın mezhebi ne idi denemez. Bu durum iyice anlaşılınca, herkes haddini bilmeli, er olan erim demeli, subayla, generalle benim aramda ne fark var dememeli. Bir müslüman da müctehidle boy ölçüşmemeli. Hatta Peygambere bile uymayıp ben Kur ana göre hareket ederim demesi ne kadar yanlıştır. Sünnete uymanın önemi (Mezhebe, hadise uymam) demek (Kur'ana uymam) demektir. Zira Hak teâlâ buyurdu ki: (Resule itaat eden, Allah a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Peygamberin emrine uyun, nehyettiğinden sakının.) [Haşr 7] (İndirdiğimi insanlara beyan edesin, açıklayasın.) [Nahl 44] Beyan etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir. Âlimler de, âyetleri beyan edebilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi ve Kur an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, (Sadece sana vahiy olunanları tebliğ et) derdi. Ayrıca beyan etmesini emretmezdi. (Huccetullahi alelalemin) Sünnet [hadis-i şerifler], Kur an-ı kerimi, mezhep imamları da sünneti açıklamışlardır. Âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu, nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekât nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Sünneti müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır. Allahü teâlâ, (Bilmediklerinizi âlimlere sorun) [Nahl 43] buyurduğu gibi, Peygamber efendimiz de bu âlimlere uymamızı emrediyor: (Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi] (Âlimler rehberdir.) [İ. Neccar] 15

(Ulema, enbiyanın vârisidir.) [Tirmizi] (Bize yalnız Kur'andan söyle!) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri: (Ey ahmak! Kur an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer e, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur an-ı kerimde bulamadık dediklerinde, (Allahü teâlâ, bize Muhammed aleyhisselamı gönderdi. Kur an-ı kerimde bulamadığımızı, Resulullah efendimizden gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde dört rekat farzları iki rekat kılardı. Biz de öyle yaparız) buyurdu. (Mizan-ül-kübra) İslam ayrı mezhep ayrı değildir Mezhebe uymam Kur'anla amel ederim demek, Kanunlara uymam, yalnız Anayasaya göre hareket ederim demek gibi yanlıştır. Çünkü Anayasada bütün hükümler, bütün cezalar bildirilmemiştir. Anayasa, kanunlara havale etmiştir. Kanunlardan başka tüzükler, yönetmelikler de çıkmıştır. (Anayasa varken, kanuna lüzum yok) demek ne kadar yanlış ise, (Kur'an varken, mezhebe lüzum yok) demek, bundan daha yanlıştır. Kur an-ı kerimi hadis-i şerifler, hadis-i şerifleri de mezhep imamları açıklamıştır. Kanunlar, Anayasanın gösterdiği istikamette hazırlanmış, mezhepler de, Kur an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği istikamette teşekkül etmiştir. Hiç kimse, Madem, mezhep, Kur an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Ben de açıklar bir mezhep kurarım diyemez. Çünkü bir kimsenin Madem doktor olmak, tıp kitabı okumaya bağlıdır. Kimyager olmak için de kimya kitabı okumak kâfidir diyerek eline aldığı bir tıp ve kimya kitabı ile doktorluk yapmaya, ilaç imal etmeye kalkışması ne kadar gülünç ise, (Ben de Kur'andan, hadisten hüküm çıkarırım) demek daha gülünçtür. Ben İslam a göre hareket ederim, mezhebe uymam demek, Ben devletin emrine uyarım. Fakat, kanunu, polisi, hakimi dinlemem demeye benzer. Çünkü İslam a uymak demek, dört hak mezhepten birine uymak demektir. İslam ayrı, mezhep ayrı değildir. Dört mezhepten birine uyulmazsa Sual: (Mezhep imamına uymak, Allah ı ve Resulünü bırakıp kula kul olmak demektir. Müslümanlar, müctehidleri peygamber kadar yükselttiler, Kur'andan ayrılıp, "müctehidin sözü varken Kur'anla amel edilmez" dediler. Sonra gelen âlimlere kıymet vermediler. Halbuki, sonra gelen âlimler, öncekilerden daha ileri olur. İmam Malik, bir mezhebi bilirse Abduh her mezhebi bilir!) diyen birisine nasıl cevap vermeli? (Müctehidleri Peygamber kadar yükselttiler) sözünü bir müslüman söyleyemez. Çünkü bu söz, dört mezhepteki milyonlarca müslümana kâfir damgasını basmaktır. Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur. Bir mezhebe 16

tâbi olan mümini Kur'andan ayrılmakla suçlamak ise, bundan daha büyük iftiradır. Mezhep, Kur'an ve Sünnet yolu demektir. Bir mezhep imamına uyan, Kur an-ı kerime ve Resulullaha uyduğuna iman etmiş demektir. Hiçbir müslüman, (müctehidin sözü varken, Kur'an ile amel edilmez) demez. Bu söz, mezhepsizlerin temiz müslümanlara yaptıkları çirkin iftiralardan biridir. Müslüman nasıl düşünür Bir mezhebe tâbi olan müslüman şöyle der: (Kur an-ı kerime uymak istiyorum. Fakat, Kur an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden kendim hüküm çıkaramıyorum. Anladığım hükümlere güvenemem ve uymam. Mezhep imamının anlamış olduğuna güvenirim ve uyarım. [Nasıl ki dünya işlerinde işin ehline gidiyor, yani bir yerim ağrıyınca notere değil de doktora, hem de mütehassısına gidiyorsam, kendi ilacımı kendim yapmayıp, kendi kendimi ameliyat etmiyorsam, daha hassas olan din işinde de müctehid olan İslam âlimine yani mezhebimin imamına gider, ona teslim olur, dediklerine harfiyen uyar, yaparım.] Çünkü o, benden daha âlimdir. (Kendi anlayışı ile mana çıkaran kâfir olur) hadis-i şerifinden korkarım. İlimlerinin, takvalarının, sonra gelenlerden kat kat üstün olduğu, hadis-i şeriflerle bildirilmiş olan, o büyük âlimlerin bile Kitâbdan ve Sünnetten çıkardıkları hükümler birbirine benzemiyor. Hüküm çıkarmak kolay olsaydı, hep aynı şeyi anlarlardı.) (Sonra gelen âlimler, öncekilerden daha ileri olur) sözü, fen bilgileri için doğrudur. Din bilgilerinde ise, Resulullahın, (Her asır, kendinden öncesinden daha şerdir. Kıyamete kadar hep böyle olur) hadis-i şerifine itibar edilir. Bu hadis-i şerif, fen adamlarının şahsiyetleri ve fen vasıtalarını kullanmaları bakımından da muteberdir. Elbet bu kaide çoğunluk için muteberdir. Her asırda, bundan müstesna olanlar bulunmuştur. Mezhepsiz reformcu, fen bilgisi ile din bilgisini birbiri ile karıştırmakta, fen ile fen adamını da aynı şey sanmaktadır. Fen elbet ilerliyor. Fakat bu ilerleyiş, fen adamlarının ileri olması demek değildir. Sonra gelen fen adamları arasında öncekilerden daha geri, daha bozuk olanları az değildir. Din imamlarımız, Kur an-ı kerimden mana çıkarmaya kalkışmadılar. Kendilerini bundan âciz gördüler. Resulullahın Kur an-ı kerime nasıl mana verdiğini Eshab-ı kiramdan sorup araştırdılar. Eshab-ı kiramın anladıklarını da, kendi anlayışlarına tercih ettiler. İmam-ı a'zam hazretleri, herhangi bir sahabinin sözünü kendi anladığına tercih ederdi. Resulullahtan ve Sahabeden bir haber bulamayınca, ictihad etmek zorunda kalırdı. Böyle olduğunu vehhabiler bile bildiriyorlar. Vehhabi Feth-ul-mecid kitabı 388. sayfasında diyor ki: (Ebu Hanife rahimehullah dedi ki: Kitabullaha ve Resulullahın hadisine ve Sahabenin sözlerine uygun olmayan bir sözümü bulursanız, bu sözümü bırakınız! Onları alınız! 17

İmam-ı Şafi i dedi ki: Kitabımda, Resulullahın sünnetine uymayan bir şey bulursanız, benim sözümü bırakıp, Resulullahın sünnetini alınız!) Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kitabullaha ve hadis-i şeriflere ne kadar sıkı sarılmış olduklarını, vehhabi kitabının bu yazısı bile göstermektedir. Bunun içindir ki, Kur an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin doğru manalarını anlamak isteyenler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kelam ve fıkıh kitaplarını okumalıdır. Kitabı ve sünneti bildiren (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitaplarından kaçanların, Haktan kaçan cahillere benzediklerini, kendi kitapları da yazmış oluyor. Her asırda gelen İslam âlimleri, daha önce gelenlerin, büyüklükleri, üstünlükleri, vera ve takvaları karşısında titrerler, onların sözlerine senet, delil olarak sarılırlardı. Bu din, edep dini, tevazu dinidir. Cahil cüretkâr olur, kendini âlim sanır. Âlim olan tevazu gösterir. Cehenneme gidecekleri hadis-i şerifle haber verilen 72 bid at fırkasının reisleri de derin âlim idi. Fakat onlar, ilimlerine güvenerek, Kitâbdan, Sünnetten mana çıkarmaya kalkıştılar. Böylece, Eshab-ı kirama uymak şerefine kavuşamadılar. Onların doğru yollarından saptılar. Dört mezhebin âlimleri, derin ilimlerini Kur an-ı kerimden ahkam çıkarmakta kullanmadılar. Buna cesaret edemediler. Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiklerini anlamakta kullandılar. Allahü teâlâ, insanlara, (Kur an-ı kerimden hüküm çıkarın) demiyor. (Resulümün ve Eshabının çıkardığı hükümlere uyun, bunları kabul edin) buyuruyor. (Resulüme itaat edin, ona tâbi olun) âyet-i kerimesi ve (Eshabımın yoluna sarılın) hadis-i şerifi, bunu açıkça bildirmektedir. Âlimler bile, Kur an-ı kerimin manasını anlamakta güçlük çekerken, bir cahil, murad-ı ilahiyi bilmeden nasıl olur da, Allah şöyle buyuruyor, Resulullah böyle buyuruyor, diyebilir? Derse, dediği nasıl doğru olabilir? Allahü teâlâ, böyle söylemeyi yasakladı. Tefsir âlimleri ve mezhep imamları bile, bu sözü söylemeye cesaret edememiştir. Anladıklarını bildirdikten sonra, (bu benim anladığımdır, doğrusunu Allah bilir) demişlerdir. Kur an-ı kerimin manasını Eshab-ı kiram bile anlamakta güçlük çeker, Resulullaha sorarlardı. Abduhçu gence Abduhçu genç, asırlardır müslümanların ve âlimlerin dört mezhepten birine uymalarına tahammül edemiyor, birkaç mezhepsizin kitabından aldığı ifadeleri kaynak gösterip bir mezhebe uymanın caiz olmadığını ispata kalkıyor. Bahsettiği kitapları kendisinin okumadığı, herhangi bir mezhepsizin kitabından aldığı pek açıktır. Çünkü İmam-ı Şarani gibi büyük bir âlimin Mizanından nakil yapıp, İmam-ı Ahmed in müctehid bir hadis imamı olan Ebu Davud a (Kimseyi taklit etme, dini, Resulullah ve eshabından öğren) dediğini bildiriyor. (Gördünüz mü, Şarani de 4 mezhepten birine uymayı yasaklıyor) demek istiyor. Abduhçu gencin bilmediği iki husus var. Birincisi, her müctehid, kendi ictihadı ile hareket eder. Başka bir müctehide uyması caiz değildir. İmam-ı 18

Şafii hazretleri, imam-ı a'zam hazretlerinin çok yüksek bir âlim olduğunu bildirdiği halde, kendi ictihadlarına uymuştur. İkinci husus, imam-ı Şarani hazretleri, 4 mezhebin hak olduğunu, mutlaka bu 4 mezhepten birine uymak gerektiğini bildirmek için Mizan-ül-kübrayı yazmıştır. Dört mezhebin fıkıh bilgilerini anlatan Mizanın tercümesi de vardır. Zahiri ve bâtıni ilimlerin mütehassısı Abdülvehhab-ı Şarani hazretleri, hadis ve fıkıh âlimi olup Şafii mezhebindedir. Mizanın sadece önsözünü okuyup buna uyan mezhepsiz olmaktan kurtulur. Mizanın önsözünde buyuruluyor ki: (Dört mezhepten birini taklit etmeyen dalalete düşer, zındık olur, başkalarını da yoldan çıkarmakta şeytana yardımcı olur. Bugün var olan 4 mezhebin hepsi haktır, sahihtir. Birinin, ötekisi üzerine üstünlüğü yoktur. Çünkü, hepsi aynı din kaynağından alınmıştır. Dört mezhebin imamları ve onları taklit eden âlimlerin hepsi, her müslümanın 4 mezhepten dilediğini taklit etmekte serbest olduğunu bildirdiler. Allahü teâlâ, amelde mezheplere ayrılmaktan razı olduğunu, Habibi vasıtası ile bildirdi. Resulü, bu ayrılığın rahmet olduğunu bildirdi. Müctehid olmayanın, bir mezhebe uyması gerekir. Bir âlim, ictihad derecesine yükselince, kendi ictihadına uyması gerekir. İmam-ı Ahmed in, (İlminizi imamlarınızın aldıkları kaynaktan alın, taklitçilikte kalmayın) sözü bunu göstermektedir. Resulullah efendimiz Kur an-ı kerimde kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur an-ı kerim kapalı kalırdı. Resulullahın vârisleri olan mezhep imamlarımız, hadis-i şeriflerde mücmel olarak bildirilenleri açıklamasalardı, sünnet-i nebeviyye kapalı kalırdı. Böylece, her asırda gelen âlimler, Resulullaha uyarak, mücmel olanı açıklamışlardır. Nahl suresinin 44. âyetinde, (İnsanlara indirdiğimi onlara beyan eyle) buyuruldu. Beyan etmek, açıklamak demektir. Âlimler de açıklayabilselerdi ve Kur an-ı kerimden ahkam çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Resulüne, sana vahiy olunanları tebliğ et der, beyan etmesini emretmezdi.) (Mizan) Dört mezhebe uyanlar, birbirinin kardeşidir. İmanları aynıdır. Ameldeki bazı ayrılıkları da, Allah ın rahmetidir. Allahü teâlâ, müctehid olmayanın bir müctehide uymasını emredip (...ve ülülemrinize itaat edin) buyuruyor. (Nisa 59) Ülülemr, nasslardan ahkam çıkarabilen âlimlerdir. (Nisa 83) Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ülülemr, Fıkıh âlimleridir.) [Darimi] İmam-ı Süyuti hazretleri, İtkan tefsirinde, İbni Abbas hazretlerinin (Ülülemr, Fıkıh âlimleridir) buyurduğunu bildirmektedir. Ülülemrin Fıkıh âlimi olduğu, Tefsir-i kebirin 3. cildinin 375., İmam-ı Nevevi nin Müslim Şerhinin 2. cildinin 124. sayfasında ve Mealim ve Nişapur tefsirlerinde de yazmaktadır. İsra suresinin (O gün her fırkayı imamları ile çağırırız) mealindeki 71. âyeti, Ruh-ül beyan tefsirinde açıklanırken, 19

(Mezhebin imamı ile çağırılır. Mesela ya Şafii yahut ya Hanefi denilir) buyuruluyor. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: (Bir işin, bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Bir ibadeti yaparken, şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz.) (Redd-ül-muhtar s. 51) S. Ahmed Tahtavi hazretleri, Dürr-ül muhtar haşiyesinin zebayih kısmında buyuruyor ki: (Bugün her müslümanın 4 mezhepten birinde bulunması vaciptir. Dört mezhepten birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılan da sapık veya kâfir olur.) İbni Hazm, Şevkani, Abduh, Reşit Rıza, Sıddık Hasan gibi mezhep düşmanlarının bir kısmı, taklidi haram sayarak, bir kısmı da telfîk yaparak, birçok müslümanı dalalete sürüklemişlerdir. Mezhepler kardeştir Bir mezhepte bulunan Müslüman, diğer üç mezhepteki Müslümanları kardeş bilir. Onları incitmez. Birbirlerini severler, yardım ederler. Allahü teâlâ, Müslümanların imanda birleşmelerini, emrediyor. Böyle inanmaya, Ehl-i sünnet denir. Bütün Müslümanların, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi inanmaları gerekir. Sonradan çıkan bid at fırkalarının inanışlarının bozuk olduğunu bildiren muteber kitaplar çoktur. Amelde mezheplerin bir olmayıp, çok olmasının, lüzumlu, faydalı olduğu, akıl ile de kolay anlaşılmaktadır. İnsanların yaratılışları birbirlerine benzemediği gibi, sıcak çölde yaşayanlara, bir mezhebe uymak kolay olurken, kutuplara yakın yerlerde yaşayanlara, başka mezhebe uymak kolay geliyor. Dağda yaşayanlara, bir mezhep kolay iken denizcilere, bu mezhep güç oluyor. Bir hastaya bir mezhep kolay iken, başka hasta için, başka mezhep kolay oluyor. Tarlada çalışanlarla, fabrikada çalışanlar için de, bu ayrılış görülmektedir. Herkes, kendine daha kolay gelen mezhebi seçip, taklit ediyor veya bu mezhebe tamamen geçiyor. Bid at fırkalarının istedikleri gibi, tek bir mezhep olsaydı ve herkes tek bir mezhebe uymaya zorlansaydı, bu hâl çok güç, hatta imkansız olurdu. Resulullah efendimizin rahmet olarak bildirdiği, dört hak mezhepten birine uymak gerekir. Kurtuluş fırkası Sual: Piyasada çeşitli Müslüman gruplar var. Bunlardan sadece birisi doğru deniyor. O zaman, dört mezhebin dördü nasıl hak olabilir? Bu konuda bir hadis var mıdır? 20

Bu ümmetin çeşitli gruplara ayrılacağı, birisi hariç, diğerlerinin bid at fırkası olacağı, onların da Cehenneme gideceği Resulullah efendimiz tarafından bildirildi. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (İsrail oğulları 72 fırkaya ayrıldı. Ümmetim ise 73 fırkaya ayrılacaktır. Onlardan bir fırkanın dışında, hepsi cehenneme gidecektir. Kurtulan fırka, benim ve eshabımın yolu üzerine olanlardır.) [Tirmizi, Darimi] Dikkat edilirse, sadece (Benim yolumdan giden kurtulur) denmiyor, (Eshabımın yolundan giden de kurtulur) buyuruluyor. Eshabının ictihadları farklı idi. Onun için amelde mezheplere ayrılmanın mahzuru olmaz, hatta rahmet olduğu hadis-i şerifle de bildirilmiştir. Yukarıdaki hadis-i şerifte bildirilen fırka, itikad yönüyle doğru olan fırka demektir. Hakiki âlimler bu hadis-i şerifteki kurtuluş fırkasının ehl-i sünnet vel cemaat fırkası olduğunu bildirdiler. İtikadda ayrılık olmaz. Onun için kurtulan tek fırka deniyor. Diğerleri bid at fırkalarıdır. Bid at ehli ise muhakkak Cehenneme gidecektir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Sözlerin en doğrusu Allah ın kitabı, yolların en güzeli Resulullahın yoludur. İşlerin en kötüsü ise bid attir. Her bid at sapıklıktır, her sapıklığın yeri de Cehennemdir.) [Buhari, Müslim. Nesai] Mezhepsizlik şu rası Sual: Bir yabancı yazar, Teknolojinin ilerlediği günümüzde yeni fen vasıtaları çıktı, devir değişti. Yeni olaylarla karşılaşıyoruz. Yeni ictihad gerekir. Ancak müctehid olmadığı için, İslam ülkelerinden davet edilecek kalabalık bir kuruldan, bir ictihad şu rası kurulmalıdır. Kurul üyesi fazla olursa, hata daha az olur. Alınacak kararlarla, yeni tefsirler, yeni ictihadlar yapılmalı, farzlar azaltılmalı, kolaylıklar getirilmeli, mezhepleri taklit devri kapanmalı, İslam âlimlerinin bin yıl önce verdiği fetvalar bizi bağlamamalıdır diyor. Dinde reform caiz mi? Mecelle nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor. Dini değiştirip yıkmak isteyen reformcuların kuracakları şu radakiler, ya imam-ı a'zam hazretleri gibi birer müctehiddir veya değildir. Eğer müctehid iseler, ictihadlarını birleştiremezler. Mesela imam-ı a'zam hazretlerinin üç talebesi müctehid oldukları ve hocalarından farklı ictihadda bulundukları halde, hocalarının ictihadının yanlış olduğunu söylemediler. Çünkü ictihad, ictihadla nakzedilmez, yani hükmü ortadan kaldırılmaz. En mühimi de farklı ictihadların rahmet olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Müctehid âlimlerin farklı ictihadları rahmettir) buyuruluyor. (Beyheki) 21