Bursa' da Dünden Bugüne. Tasavvuf Kültürü-3

Benzer belgeler
KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

"Yaşayan Bahar", ilkbahar mevsiminin gelişini kutlamak üzere tüm Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen bir etkinlik.

BURSA'DA DÜNDEN BUGÜNE TASAVVUF KÜLTÜRÜ

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Bursa' da Dünden Bugüne. Tasavvuf Kültürü-3

BURSA'DA DÜNDEN BUGÜNE TASAVVUF KÜLTÜRÜ. Vakfı. İslAm Ara~tırrnalan Merkezi KiHüphanesi. 81)_5J;f. Dem. No: Tas. No: ' ' "-==~~="" -~~..,_.

Bursa' da Dünden Bugüne. Tasavvuf Kültürü-3

İKÇÜ'lü öğrencilerden polise destek DHA

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

PERVARİ İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

2» Sergi. SELÇUKLU SANATI9ndaıı. örnekler. YAPI ve KREDİ BANKASI. MALAZGİRT ZAFERİ'nin. yıldönümünde. Kültür ve Sanat Hizmetlerinden : 900.

Haçlı Seferlerinin hızının azaldığı 13. yüzyılın ilk yarısı Anadolu Selçukluları için bir yayılma ve yerleşme dönemi olmuşken, İlhanlı vesayeti

KARTEPE-MAŞUKİYE-SAPANCA GEZİMİZ

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

ŞANLIURFA YI GEZELİM

SURLARI ve KAPILARIYLA İSTANBUL

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

Cumhuriyet Halk Partisi

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED): Ekler

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 5.ÜNİTE :DÜNYA, GÜNEŞ VE AY KONU ÖZETİ

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

) ı-ı {b Hz. ibrahim SEMPOZYUMU BiLDiRiLERi. Editör Prof. Dr. Ali BAKKAL Ekim Islam Aı aşmm:darı Merk. Dem. No: Tas.

DEMRE DEMRE. Demre Myra Antik Kenti. Dünden Bugüne Antalya

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Güne Başlarken. 22 Kasım 2018 Perşembe

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

Limit, Türev ve İntegral. gibi LYS konularındaki problemlerini halletmek isteyenler için... ANTRENMANLARLA MATEMATİK. Dördüncü Kitap LYS

GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

Bu doküman Kâtip Çelebi tarafından 1632 de yazılan ve İbrahim Müteferrika nın eklemeleri ile Matbaa-ı Amire de basılan Kitabı-ı Cihannüma nın

KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ VE BİLGİ MERKEZİ VAKFI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

Alter Yay. Rek. Org.Tic. Ltd.Şti. Yayıncı Sertifika No:11483

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

Edirne Çarşıları. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI TUVALET İLETİŞİMİ N 1K (UYGULAMALI TUVALET İLETİŞİMİ)... 29

KÜÇÜK ADIMLAR ANAOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI EKİM AYI BÜLTENİ AY AYIN TEMASI SONBAHAR MEVSİMİ 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI VE ÖNEMİ

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Skyros adasında Robert Brooke nin mezar taşındaki yazı

İÇİNDEKİLER. Sayfa No. SANDIKTAN FAYDALANACAKLAR 3-8 BU KANUNLA TANINAN HAKLAR 8

Ilgın Sahip Ata Vakıf Hamamı. Lala Mustafa Paşa Külliyesi ve Cami. Ilgın Kaplıcaları. Buhar Banyosu

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli. Araştırma Merkezi TÜRK KÜLTÜRÜ. ve HACI BEKTAŞ VELi. Araştuma Dergisi. Research Quarterly

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi Y. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1998

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Beylikler ve Anadolu Selçuklu Dönemi Mimari Eserleri. Konya Sahip Ata Cami Erzurum Ulu cami Saltuklar

Sayfa 148,149,150,151,152,153,154

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Prof. Dr. Ahmet Hamdi İSLAMOĞLU

DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Kafiristan nasıl Nuristan oldu?

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

EDEBİYAT. Celâleddîn Ergûn Çelebi GENC-NÂME HAZİNE KİTABI

Beykozlu Şehidimiz Er Erhan TERLETME ye Son Görev - Özgün Haber

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. Müze Bilinci (Atatürk Anıtları) 2 Ders Saati (40+40dk)

Doç.Dr. Abbas KETİZMEN Kazakistan milli televizyonunda

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Sayın Hava Kuvvetleri Komutanım, Kıymetli konuklar,

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Transkript:

Bursa' da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü-3

BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM V AKFI YA YINLARI BURSA K.İTAPLIGI:17 Bursa'da Dünden Bugüne TasavvufKültürü-3 ISBN 975-7093-15-7 Birinci Basım Ekim2004 Y ayına Hazırlayan Dr. Hasan Basri Öcalan Kapak Hicabi Gülgen Baskı F.Özsan Matbaası İzmirYolu No:22 ı Beşevier-BURSA Tel: (O 224) 44ı 33 82 e-mail:fozsan@e-kolay.net Açıkhava Tiyatrosu Yanı, Kültürpark-Bursa Tel: (O 224) 234 49 ı2 (3 hat) Faks. (O 224) 234 49 ı 1 E-posta:info@bkstv.org

ALP'LERiN ERENLEŞMESİ Prof. Dr. Tuncer BA YKARA* Alpler ve onların erenleşmesi konusuyla ilgili olarak, farklı bakış açılarıyla da konferans vermiş, bazı makale taslağı kaleme almış idim. Şimdi Bursa toplantısı vesilesiyle bir başka açıdan konuyu ele almak isterim. Konuyla yakın ilgim, doğduğum toprakların, uzun bir süre Türk Bizans sınırı hemen gerisinde olması idi. Bu arada, tarihçi olduktan sonra, çevremdekileri bir başka gözle incelemeye başlamış idi. Mesela ilk dikkatimi çeken gerçekleri kendi köyümden biliyorum. Oradaki Çal dağının tepeı:;inde, Bubalar diye bilinen, taşla çevrili gibi görünen bir yer vardı. Hemşehrilerim için orası bir kutsal mekan, kimine göre ise bir yanardağ ağzı idi. Bence burası en çok bir yapı kalıntısına benziyordu. Burası gibi olan, kimi zaman bir mezarı andıran yerler hakkında bir şeyler de anlatılırdı. Sonradan dağ tepelerinde, veya yüksek tepeler üzerinde de ermişlerin, dede ve babaların mezar, makam veya tekketeri bulunmaktadır. Bu ve benzeri durumları, bir düzen ve esasa bağlamak, ilk bakışta bir hayli zor gibidir. Geçtiğimiz yıllarda (1996 Mayıs ayı içinde), Türk Tarih Kurumunda verdiğim konferansda, R i b at gerçeğine, Ribatların Tekkeleşmesi açısından temas etmiştirn. "Tekke", ilk bakışta adeta olumsuz bir kavram gibi göründüğünden bu konferansırnın metni yayınlanmadı. Fakat genel anlamıyla Ribat, eski İslam gazilerin hudutlarda, düşmanla mücadelelerinin bir timsali gibidir. Buraları İslam gazilerinin Afrika ve Asya içlerindeki adeta sınır karakollarındakilerin kaldığı yerler olarak bilinir. VIII yüzyıldan itibaren (belki de daha erken bir zamaridan beri) İslam aleminin doğusundan. batısına pek çok yerde bilinir. - Konumuz, vaktiyle bir hıristiyan diyarı olan Rum ülkesindeki ribatlara gelirsek, genelde bilinenler sınırlıdır. Bunlarla ilgili olarak, kalan yapıların kitabeleri veya tarihi kaynaklardaki birkaç kayıt dışında ayrıntılı bilgimiz yoktur. Bununla birlikte, sonradan Han ve Kervansaray olarak bilinen bazı yapıların Kİtahelerinde "Ribat'' olarak tanındıklarını biliyoruz. Burada * Ege Üniversitesi. 145

muhakkak: ki "Ribat" bir "güvenlik unsuru" olarak özellikle yolculuklarda etkili olmaya devam etmiş idi. Bir ülkeye sahip olunması, benimdir denmesi için, muhakkak ki bazı yerlerin devamlı elde ~tulması gerekmektedir. Böylesine her z~an elde tutulan yerler arasında, temas mıntakası, yani hudud muhtakası da gelir. Buraları Anadolu sahasında ise Uc diye anılmaktadır. ''Uc", kelime anlamıyla da hudud anlarnındadır ve buraları, Alplerin, kendilerini düşmanla mücadeleye adamış kişilerin yeridir. Alpler, İç Asya'dan durmaksızın akıp gelen, gaziler topluluğu idiler. Ve onlar, en ileride, uçda ve adeta hudud karakolu gibi kabul edilebilecek olan ribatlarda kalırlardı. Burada, "ribat" kavramının yerine hudut karakolu demeyi tercih edeceğiz. Buraları dağ tepeleri, geçit=boğaz=bel üzerindeki en hakim noktalardır. Buralar "kale" değildir, ama düşmanın ilk saldırısını bir zaman için göğüsleyen, hemen geriye haber gönderen, geriye, mukalıele ve karşı koymak için belirli bir zaman kazandıranların yeridir. Bu hudut karakoiları, genelde düşman sahasına bakan bir yerde, ama ana yola hakim bir yerdir. İşte bu ribat= hudud karakolunda ölüme, şehid olmaya her zaman hazır Alpler gece gündüz kalırlardı. Burada her zaman insan olur, ışık yanar, güçlüğe ve sıkıntıya uğrayanlar başvurabilirdi. " Genellikle, hudut karakolları, yani ribatlarda kalanların, en gözü-pek ve yarnan kişiler olduklarından savaşıp orada gerektiğinde, şehit düştükleri tahmin edilebilir. Burada kalan, sınırlı sayıdaki (10-20 kişi kadar) Türk alpi, gerektiğinde ölmesini bilecek insanlardır. Fakat., daha yararlı olunması imkanı ortaya çıktığında, kendilerini boşuna feda etmeyip, edindikleri bilgileri geridekilere iletmeyi de amaç edinmişlerdir. Bununla birlikte, düşmanın ilk saldırını durdurmayı sağlamak amacıyla, bir kısım arkadaşlarının şehit düşmüş olabilir. İşte böylece saldıran düşmanın durumu iyice bilindikten sonradır ki, ya geriye çekilinir, yahud da düşmana direnijip püskürtülür. Düşman saldırısı durdurulduktan, veya birçok şehit verilmesine rağmen elden çıkan tibat, tekrar ele geçtikten sonra ki, şehitler buraya, karakolun etrafına gömülürler. Böylece karakolun, etrafında, bir gaziler mezarlığı da ortaya çıkabilir. Bu arada, eğer geri çekilmişler, bir zaman sonra oraya geri gelmişlerse, şehit bıraktıkları yoldaşları aranıp bulunursa defnedilirler. Eğer nam u nişanları kalmamış ise, yine de bir makarn yapılarak, onun büyük mücadelesinin sembolü olarak bir mezar belirtilir. Çünkü iki taraf arasındaki mücadele sert ve amansız geçtiğinden, hasımlar sağ veya ölü ele getirdikleri karşı taraf mensuplarını, akala gelemiyecek şekilde davranabilirler. Belki bunun içindir ki, Gaziler Sultanı İkinci Murad Han, V ama muharebesine girerken, koynundan içeriye biraz 146

toprak serpmişti. Eğer şehid düşerse vücudu toprağa temas etsin. Yoksa düşmanın böyle bir olumsuz durumda ne edeceği, kendi vücudunu ne edeceği hiç belli olmazdı. Böylece "Alp", ister gazi olsun, ister şehid, bir süre sonra "eren"leşmektedir. Bunun en güzel örnekleri, XII-XIII yüzyıl Türk Bizans sınırında görülmektedir. Çünkü bu sahadaki bir kısım karakol=ribatlar, daha sonra "tekke" haline gelmişlerdir. Bu sürec şöyle oluşmakta ve gerçekleşmekte idi. Yukarda kısmen belirttiğimiz gibi, bir zaman geçtikten sonra, Türk Bizans sınırının daha uzaklara kaymış, o hudut karakolu artık işlevsiz hale gelmiştir. Oysa orada 9-1 O kişinin kalabileceği bir yapı mevcud idi. Orada yıllardır kalanların meydana getirdiği, bazı alışkanlıklar da çevrede yaşayanlarda etkili olmuştu. Orada her zaman insanların bulunduğu, başı sıkışan Türklerin orada bir güvenlik imkanı bulmaları alışkanlığı zihinlerde devam ediyordu. İnsanlar biliyordu ki, buradaki binada her zaman muhakkak birileri bulunmaktadır. Onlar, her zaman uyanıktır ve oraya günün veya gecenin her hangi bir vaktinde varılabilir. İşte böylesine alışkanlıkların, birden bitmemesi gerektiği de insanların zihninde yer etmiş olabilir. Böylesine bir durumda, oradaki yapı, muhtemelen aynı işlevi sürdürmek zorundadır. Ama, artık biraz şekil ve görünüş değiştirecektir. İşte böylesine bir durumda, yöredeki en nüfuzlu ve varlıklı kişi, gazi özellikleri artık gerileyen kimselerin yine orada kalmaları için, bazı imkanlar ve ayrıcalıklar sağlamak gereğini hissetmiştir. Orada kalanlar için gelir imkanları tahsis etmiş, yani vakfetmiştir. Bize kalırsa burada, sosyal ihtiyaçların karşılanması beklentisi ve amacı, asıl etkili.olan unsurdur. İnsanların, öncelikle bu dünyada ve bu çevrede rahat ve huzurlu bir hayat sürmeleri gereği, yeni işlevi ortaya çıkarmıştır. Bu yeni işlev ise, yaygın ifadesi ile artık bir tekke olmuştur. Biliyoruz ki hemen her tekke, bir azizin, bir kutsal şahsiyetin türbesi veya mezarı etrafında oluşmuştur. Aslında bunun tersini de düşünmek olağandır: Yani önce tekke ortaya çıkıyor, zaman içinde bu tekkenin kurucusu veya etkili bir başka kişisi vefat edince, oraya gömülüyar ve böylece mezar=türbe de ortaya çıkabiliyor. Fakat bize kalırsa, öncelikle bir "mezar" gerçektir. Bu mezar, dağ tepesinde de olsa fark etmez; çünkü orası da çevredeki insanlar için bir yol göstericisi unsur, bir ümittir. Böylesine bir mezarın etrafında oluşacak tekke de aynı işlevi sürdürebilir. Hemen aklımıza gelebilir. V aktiyle, o karakol un, ribatın çevresindeki mücadelede şehit düşenler buraya gömülmüşlerdi. Bunlar arasında, kahramanlığı ve mücadelesi, yani Alp özelliği ve ünü olan kişi, artık bu tekkenin de temel şahsiyeti olmuş olabilir. Dolayısıyla, vaktiyle doğrudan 147

1 bir Alp, bir asker ve bir kahraman gazi iken, gaza için şehid düşen bu insan, aynı yerin, yeni işlevinde, bir ermiş, bir kutsal şahsiyet olarak, oraya gelenlerin manevi olarak karşısına çıkmaktadır. Böylesine etkili askerlerin, kahramanların, vaktiyle çevrelerinde bir destan havası yaratmış olması da olağandır. aynı özelliğinin, yadırganmıyordu. Dolayısıyla, böylesine bir destani hüviyete sahip "Alp" in; şimdi bir başka şekilde devam etmesi, çevredekiler tarafından da Ribat, yani hudud karakolunda bir Alp=gazi olarak hizmet eden kimse, şehid düştüğünde veya öldüğünde oraya sade bir mezara gömülmüş idi. Böylesine sadelik içinde geçen hayatı, sonraki ilk ve yakın bir devirde de aynı şekilde devam edebilir. Ama bir zaman sonra, şartlar değişip, orasının mali imkanı güçlenince, sade mezarın yerini görkemli bir türbe almış olabilir. Türbelerin mimari özellikleri, yapılış tarihleri bizi şaşırtmamalıdır; çünkü böylesine türbeler, daha geç zamanların eseri olabilir. Denizli yöresinde, mesela Beğce Sultan Türbesi, Xlli yüzyılı g6sterebilirken, zaman olarak belki aynı çağın insanı olan Baklan'daki Hüsameddin Dede türbesi, XVI. yüzyıl mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Gerçi bunların hayatı arasında da belirli zaman farkı da mevcud olabilir. Sonradan Anadolu adını alacak olan R u m diyarının, Türk-İslam ülkesi halini alması, uzun bir zaman süresince bağlı olmuştur. Ülkenin doğu ve iç kesimleri için fetih hareketi ve olaylar, ı 07 ı -91 arasında geçmiş olabilir; fakat kenar ve uc kısımlarında bu hareket, birkaç yüzyılı bulmuştur. Uc ve kenar kesimlerinde, yukarda belirlemeye çalıştığım tabloyu, az-çok bulabiliyoruz. Fakat ülkenin iç kesimlerinde, mesela Ankara ve çevresinde, olay ve oluşumlar çok daha erken bir zamanda geçtiğinden, buradan örnek vermek, benim için imkansızdır. Ancak, sonradan farklı efsanelere bürünmüş olsa da, meselenin kökeninde temel özellikler aynı kalmaktadır. Buna karşılık Bursa yöresinden örnekler oldukça fazla olabilir. Burada şunu da ilave etmek gerekir. Alp-erenlerine dair halk arasındaki söz ve söylentiterin zaman içinde, bazı küçük de olsa değişmelere uğramış olması ihtimali vardır. Fakat böylesine söylentilere, hiçbir şekilde müdahale edilmemesi, doğru veya yanlış denmemesi icab eder. Hele, bizim aklırnıza ve mantığunıza uymayan hususları göz ardı etmemek gerekir. Unutmamak gerekir ki bilgimiz yetersiz olabilir; fakat bir başkası, bize ters gelen hususun da bir gerçeğin yankısı olduğu bilip gösterebilir. Geçmiş yıllarda, böylesine rivayet ve destani bilgiler üzerinde ne yazık ki durulmadı; ama günümüzde bunların kesinlikle derlip toplanması, tesbit edilip yayınlanması gerekmektedir. Bu ülkenin, ü I k e m i z i n olmasında onların da büyük payları vardır. ı48

Diyar"'ı Rum'da XI-XIII yüzyıl Alplerinin, bir zaman sonra Alp-eren olma gerçeği, muhtemelen yukarda sözünü ettiğimiz süreç içinde gerçekleşmiştir diye düşünüyoruz. 149