İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ VE EŞEK 53
ÇOBAN İLE YILAN 57 ON İKİ AY 63 ÜÇ GÜZEL ÖĞÜT 69 YOKSUL ADAM VE ALTINLAR 75 BAYKUŞ İLE KEKLİK 79 TALİHSİZ PRENSES 83 GÖĞE YÜKSELEN KÖPRÜ 89 BALIKÇININ ÇOCUĞU 95
FARE İLE KIZI Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir fare yaşarmış. Bu farenin çok güzel bir kızı varmış. Fare kızını evlendirmek istermiş, ama onu bir fareye vermeye de gönlü razı gelmezmiş. Kızı o kadar güzelmiş ki onu dünyanın en güçlüsüyle evlendirebilmeyi düşlermiş. Böyle düşünürken Güneş'in parıldadığını görmüş. "İşte kızıma uygun bir damat," demiş ve vakit geçirmeden kızını yanına katıp Güneş'in sarayına gitmiş. "Güneş, kızımın sana eş olmasını ister misin? O kadar güzel ki onu senden başkasına vermeyi istemem. Çünkü sen dünyanın en güçlüsüsün," demiş. "Düşündüğünün aksine, dünyanın en güçlüsü ben değilim. Bulut'a bak! O önüme geçtiğinde kararırım, o anda elimden hiçbir şey gelmez. Ona gidin. O gerçekten de kı- 5
zın için istediğin damattır," diye cevap vermiş Güneş, farenin onu rahat bırakması için. Zavallı fare ne yapsın! Bulut'a gitmiş ve demiş ki: "Bulut, kızımın sana eş olmasını ister misin? O kadar güzel ki onu senden başkasına vermeyi istemem. Çünkü sen dünyanın en güçlüsüsün." "Dünyanın en güçlüsü ben değilim. Karayel'i görüyor musun? O estiğinde ben ortadan kaybolurum," diye cevap vermiş Bulut. Fare bu sefer de kızını alıp Karayel'e gitmiş. "Karayel," demiş/'kızımın sana eş olmasını ister misin? O kadar güzel ki onu senden başkasına vermeyi istemem. Çünkü sen dünyanın en güçlüsüsün." "Kızınla evlenmeyi çok isterdim ama dünyanın en güçlüsü ben değilim. Şu kuleyi görüyor musun? Kırk yıldır eserim, ama onu bir türlü yıkamadım. Ona gidin!" diye cevap vermiş Karayel. Fare Kule'nin yolunu tutmuş. "Kule," demiş, "kızımın sana eş olmasını ister misin? O kadar güzel ki onu senden başkasına vermeyi istemem. Çünkü sen dünyanın en güçlüsüsün." "Fare, fare" diye cevap vermiş Kule. "Dünyanın en güçlüsü ben değilim. Duvarlarımın içinden gelen gürültüyü duyuyor musun? Bu gürültü nedir, biliyor musun? Cesur fareler beni kemiriyorlar ve çok geçmeden beni yerle bir edecekler. Yoksa hiçbir şey duymuyor musun? Bu dünyada farelerden daha güçlüsü, daha cesuru yoktur!" 6
Bunu duyan fare sevinmiş ve kızını cesur ve güçlü farelerden biriyle evlendirmiş. Düğün evi misafirlerle dolup taşmış, ziyafet günlerce sürmüş. 8
YUMURTALAR Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, gemisi olan bir kaptan yaşarmış. Kaptan bir gün bir limana demir atmış ve karnını doyurmak için bir han bulmuş. İçeri girmiş ve hancıya sormuş: "Yiyecek bir şeyin var mı?" "Hiçbir şey kalmadı. Yemekler tükendi. Sadece dört haşlanmış yumurtam var. İster misin?" "İsterim," demiş kaptan ve masaya oturmuş. Kaptan yumurtaları yerken bir tayfası gelmiş ve demir almaları gerektiğini, çünkü rüzgârın şiddetlenmeye başladığını haber vermiş. Kaptan yemeğini öylece bırakmış ve hesabı ödemeden hemen gemisine geri dönmüş. Çapayı çekmiş, ama tehlike büyükmüş. Yine de Tanrı'nın ve Aziz Nikola'nın yardımıyla fırtınayı atlatmışlar. 9
Beş altı yıl sonra kaptan aynı limana geri dönmüş ve yediği yumurtaların parasını ödemek için hana gitmiş. Hancı hesabı çıkarmış ve kaptana demiş ki: "Bu yumurtalar kuluçkada kalsalardı civciv haline geleceklerdi. Civcivler palazlanıp tavuk olacaklar ve yumurtlayacaklardı. 0 yumurtalardan da yeni civcivler çıkacaktı. Dolayısıyla yediğin yumurtaların bedelini ödemek için bana gemini vermelisin. Eğer buna yanaşmaz isen yarın mahkemede görüşürüz." Kaptan gemisinin nasıl olup da dört pişmiş yumurtaya karşılık geldiğini anlayamamış. Bir başka hana gidip şarap içmeye başlamış. Handa bulunan bir adam kaptanın düşünceli halini görüp neyi olduğunu sormuş. Kaptanın hikâyesini dinleyince, "Kaptan, bardağıma biraz şarap doldur ve sakın kederlenme. Senin avukatın ben olacağım ve yarın mahkemede sana gemini geri kazandıracağım," demiş. Kaptan adamın bardağına şarap doldurmuş ve ertesi gün sabah saat dokuzda onu mahkemede bekleyeceğini söylemiş. Ertesi gün saat dokuz olmuş, on olmuş, on bir olmuş. Vakit neredeyse öğlene yaklaşmış, ama "avukat" ortalarda gözükmemiş. Sonunda on iki sularında adam şarkı söyleyerek ortaya çıkıvermiş. Hâkim, adama, 10
"Aferin sana! Nerelerdesin? Kaç saatten beri seni bekliyoruz," diye çıkışmış. "Benim suçum yok," demiş adam. "Dün beş kilo fasulye satın aldım. Karım da hepsini pişirdi. Dün bütün gün fasulye yedik, bitmedi. Bu sabah kalan fasulyeleri toprağa ekmeye götürdüm, bu yüzden de mahkemeye gelmem gereken saatte gelemedim." Bunu duyan hancı adama sormuş: "Amma da yaptın! Pişmiş fasulye hiç filizlenir mi?" Adam cevap vermiş: "Neden olmasın; pişmiş yumurtadan civciv çıkıyor ya!" Bu cevabı duyan hâkim kararını hemen vermiş: "Kaptan, dört yumurta yemişsin; bu dört drahmi eder. İki drahmi de ekmek için, toplam altı drahmi. Hancıya öde." Böylece kaptan gemisine tekrar kavuşmuş. Hancıya yediği yumurtaların ücretini ödemiş ve "avukaf'a sağlığına içmesi için para vermiş. 12