Dünyada En Dehşet Verici Şey, Eylem Hâlindeki Cehâlet tir



Benzer belgeler
FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ

Kriminalistik. Av. Seyfettin ARIKAN*

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

İçindekiler. Giriş... 1

DOĞRU DİYE BİLDİKLERİMİZİ SORGULADIK MI?

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Yeşilcan la. Temiz Hava. İlkokul

2KiloMavi de. Misafir Yazarlık. Eylül kilomavi.wordpress.com

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

peygamberin (aleyhissalâtu vesselam) bir günü METİN KARABAŞOĞLU

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Limit, Türev ve İntegral. gibi LYS konularındaki problemlerini halletmek isteyenler için... ANTRENMANLARLA MATEMATİK. Dördüncü Kitap LYS

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

ilkokul Yeşilcan la Temiz Hava

Fikir madde üzerine işlenen bir sanattır. Madenlerdeki kalite ve kıymeti ifade eder.

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Hürriyetlerin Korunumu Kaanunu

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

GK SELEN İLKYARDIM EĞİTİM MERKEZİ

ZAMAN YÖNETİMİ. Gürcan Banger

Yabancı Dil Ööğreniminde Güçlü Hafıza Teknikleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

EVRİM TRANSCENDENCE 10 EKİM DE SİNEMALARDA!

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

NEWSLETTER 24 TEMMUZ 2016 DARBE BİTTİ Mİ? SIRADA NE VAR?

WILHELM SCHMID Arkadaşlıktaki Saadete Dair

İnsan Hürriyeti Human Freedom

Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay s.46-53

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

APADOKYA. Güzel atlar ülkesi


3. Yazma Becerileri Sempozyumu. Çağrışım: Senden Kim Çıkacak?

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

Türkiye Elektrik Talebinin Profiller Üzerinden Analizi

VODAFONE HTC WILDFIRE S CİHAZ KAMPANYASI TAAHHÜTNAMESİ

Sayın Hava Kuvvetleri Komutanım, Kıymetli konuklar,

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

Perşembe İzmir Gündemi

Ygs kapsamı nedir? Sınav Test Testlerin Kapsamı Soru S. Süre. Ygs Fen Bilimleri. Türkçe Türkçeyi Kullanma gücü 40. Temel Matematik

ADI SOYADI : OKUL NO : SINIFI : 4/ NOTU : FEVZİ ÖZBEY İLKOKULU FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI

'Yaşam, seçimler üzerine kurulu'

SAHİP OLDUKLARIMIZI KORUMANIN 4 RUHSAL ADIMI

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

GrandOfis.com.tr BİZ KİMİZ

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

VERGİ MEVZUATI VE UYGULAMASI SINAV SORULARI 30 Kasım 2013 Cumartesi

Yaşamımızdaki Referans,

ALGORİTMA DERSLERİ. Algoritma Nedir? Belirli bir problemi çözmek ve belli bir sonuca ulaşmak için çizilen yola algoritma denir.

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

tellidetay.wordpress.com

E-SENDİKA HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012

ZA5439. Flash Eurobarometer 283 (Entrepreneurship in the EU and Beyond) Country Specific Questionnaire Turkey

Serkan Ertem.

Facebook. 1. Grup ve Sayfalar. Facebook ta birçok grup ve sayfa üzerinden İngilizce öğrenen kişilerle iletişime geçebilir ve

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Basit Kılavuzu Eliberato bir Kitap Yayıncılık Eylül 'den fazla dile çevrildi

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Durmuş Hocaoğlu. 14 Mayıs Devrimi. Muhalif., Yıl: 1., Sayı: 18., , s.11. Durmuş Hocaoğlu, Muhalif Yazıları Sıra No: 17.

ETKİNLİKLERİMİZ. 24 Kasım Öğretmenler Günü: Öğretmenler Günüyle ilgili etkinlikler yapıyoruz, Baş Öğretmen Atatürk le ilgili sohbet ediyoruz.

İngilizce öğretmenlerinin asenkron eğitimden ürkmeleri

KİM NEYİ BİLİR Bir yılın değerini; tek dersten kalan öğrenci bilir.

Doç.Dr.Sami Karacan. Doç.Dr.Sami Karacan 1

Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual

Sadece 2 İstekle MySQL Blind SQL Injection. Canberk BOLAT canberk.bolat[-at-]gmail[-dot-]com

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

SINIF DEFTERİ. Gurup. Muallim/e:

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde

DENEME SINAVLARI GERÇEK SINAVIN BİR PROVASIDIR

Transkript:

Durmuş Hocaoğlu Dünyada En Dehşet Verici Şey, Eylem Hâlindeki Cehâlet tir Muhalif., Yıl: 1., Sayı: 16., 05.05.2000-11.05.2000., s.11 Durmuş Hocaoğlu, Muhalif Yazıları Sıra No: 15 Künye: Hocaoğlu, Durmuş., Dünyada En Dehşet Verici Şey, Eylem Hâlindeki Cehâlet tir., Muhalif., Yıl: 1., Sayı: 16., 05.05.2000-11.05.2000., s.11 NOT: Muhalif in 16 numaralı bu sayısında iki yazım birden yayınlanmıştır. 1: Sayfa 11: Dünyada En Dehşet Verici Şey, Eylem Hâlindeki Cehâlet tir., 2: Sayfa 10: 15 numaralı nüshada neşrolunan, ancak, baskıda büyük hatâlar yapıldığı için tashîh edilmiş şekliyle bu nüshada tekarar neşrolunan yazı: Büyük ve Müebbed Ülke ve Doğu Türkistan. Bu sütündaki asıl gayem, kudretim yettiğince, imkânlarım muvâcehesinde, mümkün-mertebe, doğrudan gündelik aktüel politikanın dışında ve fevkınde, fikrî mevzûlara eğilen yazılar kaleme almaktır. Bunun esbâb-ı mûcibesini şöyle hulâsa edebilirim: Öncelikle Muhalif, haftalık bir gazete; lâkin, gazete ismi onu tavsîf etmeye tam elverişli olmamaktadır, daha sahîh olarak belki dergi-gazete tesmiye olunması iktizâ etmektedir; yâni, her hâl ü kârda bir gündelik neşir organı değil ve bu ise gündelik yazı için uygun bir vasat oluşturmuyor. Ve ayrıca, gündelik mevkutelerin dahi, gündemin bâzan saat başı değiştiği bir dünyada ve Türkiye de, aktüaliteyi ânında tâkip etmekte zorlandığı günümüz ahval ve şerâiti tahtında, haftalık bir gazete veya mecmua ile gündelik gündemi yakalamak handiyse muhal olmaktadır. Ayrıca başka bir mühim sebep daha var: Baskı ve dağıtım problemleri nokta-i nazarından bir müşkîlata mahal vermemek için en geç salı gününe kadar telif etmek mecbûriyetinde olduğum yazımın okuyucuya en erken muvâsalatı cuma, yâni üç günlük bir tehir ile kaabil olabilmektedir. Halbuki bu arada sıcak gündem anlamında çok şeyler vuku bulmuş olabilir meselâ üç günde üç ayrı Türkiye ve üç ayrı Dünya çehresi temâşâ eylemek gibi ki bu da yazının gündem hârici kalması anlamına gelecektir. Bundan maâdâ, Muhalif, haftalık olmasına binâen okuyucunun elinde bir hafta müddetle kalabilmelidir; bu ise, yazının telif edildiği vakitten sonraki on günlük interval müddetince hâlâ cârî olmaya devam edebilen bir kıymet taşıması demek olacaktır. O halde, netîceten, yazılarımın muayyen bir ölçüde gündelik gündemin fevkınde olmasının gayri kaabil-i içtinab bir zarûret olduğunu istihraç etmekteyim diyebilirim. Bir başka sebebim de, entellektüel endîşelerden kaynaklanmaktadır: Gündelik yazılar, çoğunlukla sâdece gündelik olmaya yönelmekle değerleri de gündelik olmak tehdîdi altındadırlar.

Lâkin, buna rağmen, tam mânâsıyla a-politik karakterdeki yazılara karşı mesâfeli durmak îcap ettiğini de düşünmekteyim. Zira, evvelen, Muhalif in saf bir entellektüel fikir tartışmaları dergisi olmadığına dikkat etmek mecbûriyetindeyim; o kabîl te lifat ve tahrîratın yeri burası değil. Sâniyen, her ne kadar Siyâset, en temiz bir şekilde icrâ edildiğinde dahi, insanın, elini kirden halâs etmesi gayri kaabil-i tasavvur olan bir kirli san at ise de, Siyâset ten uzak durmaya çalışmak da azîm bir hatâdır. Zira, Siyâset Felsefesi nin en temel düsturlarından olduğu veçhiyle, Siyâset ten uzak durmaya çalışmak da bir siyâsettir; fakat en kötü siyâset tir. Bir filozofun dediği gibi, Siyâset ile bir şekilde, ama mutlaka ve behemehâl, uğraşmalıyız; aksi halde Siyâset bizimle uğraşmaya başlar. Çünkü, Siyâset, İnsan ın varoluş şekillerinden birisidir; ondan kaçamayız. Ve yine çünkü, gerek ferdî ve gerekse de içtimâî zâviyelerden bakıldıkta, var-oluşumuz üzerine Siyâset kadar derinden tesir icrâ eden başka herhangi bir beşerî eylem bulmak da çok güçtür. Muhtemelen ilk defa Epiktetus tarafından telâffuz edilen ve artık anonimleşen humus humulus lupus (insan insanın kurdudur) aforizması, Siyâset in tabiatını belki de en vecîz bir sûrette ifâde etmektedir. Ve sâlisen, Siyâset ile uğraşmak aynı zamanda kendimize karşı göstermemiz gereken saygının da bir netîcesi olmaktadır. Zira, Siyâset, İnsan ın İnsan üzerine oynadığı bir oyundur. Biz, bu oyun içerisinde istesek de istemesek de bir rol sâhibi olmak durumunda bulunmaktayız; nasıl ki Nietzche nin ifâdesiyle, bu dünyaya çırılçıplak fırlatılmakta isek, nasıl ki bu dünyaya gelişimiz bize sorulmadan vâkî olmakta ise, aynı şekilde sahne-i siyâsette bir rol sâhibi olmak da, istiyor musun diye sorulup fikrimiz alınmadan, bizim hâricimizde, bizim irâde ve ihtiyârımızdan bağımsızca, var-oluşumuzun ayrılmaz bir parçası olarak bize icbâr edilmektedir. O halde, Mevlânâ nın Ölüm hakkındaki bir metaforunda anlatmış olduğuna benzer şekilde, kendisinden kurtulmamız mümkün olmayan birşey olan işbu rol ü bütünüyle reddetmek abesle iştigal etmek olacaktır. Eğer biz reddedecek olursak oyun durdurulmuş olacak değildir; yine oynanacak ve bize yine bir rol verilecektir; ama bu rol bizi, pasif kılan bir roldür; bu da bizim kendi elimizle kendi irâdemizi bağlamamız ve kendimizi köleleştirmemiz demektir. O halde, kendimize saygı demek olan özgürlüğümüz için, Siyâset te aktif bir rol üstlenmeye mecburuz. Bu aktif rol bizim mutlaka aktif bir siyâsetçi olmamız demek değildir. Bu, hem lüzumsuzdur ve hem de çok yerde imkânsız. Aktif siyâset, tek başına Siyâset in kendisi değil, yollarından sâdece birisidir; Siyâset üzerine düşünmek ve araştırmak; diğer düşünenlerin ve araştıranların fikirlerini, bilgi ve bulgularını öğrenmek; düşüncelerimizi ifâde etmek, doğru ve haklı bulduklarımızı müdâfaa ve yanlış ve haksız bulduklarımızı def, red ve cerh etmek, veya etmeye gayret etmek; düşünce, ifâde, örgütlenme haklarımızı müdâfaa etmek ilââhir... de Siyâset in yollarından ve icrâ tarzlarındandır. Ama, şahsî kanâatimce, bir entellektüelin yapabileceği en iyi siyâset, Siyâset in temiz ve kirli veçhelerini ayırdetmeye, bu konuda îmâl-i fikr etmeye, mücâdelesini ve siyâsetini öncelikle fikir platformunda yapmaya gayret etmektir. Ve hâkezâ, en kötü siyâset de, bizzat Siyâset in içine girmek, bir profesyonel ve aktif siyâsetçi olmaktır. Böyle birşey, kahhâr ekseriyetle, bir entellektüelin ölümü demektir. Zira, hiç çekinmeden açıkça söyleyebiliriz ki, en kötü entellektüeller siyâsetçilerin arasından, en kötü siyâsetçiler de entellektüellerin arasından çıkar. Bu teşebbüsün ilk ve en büyük fikir babası Platon dur ve aldığı netîce çok kötü bir başarısızlıktır. Siyâset e aktif olarak giren bir entellektüelin ilk olarak kaybetme tehlikesiyle karşılaştığı şey, onun entellektüellik vasfıdır. İşte, bendeniz, nâçizâne, birincisini yapmaya çalışıyorum: Öncelikle, diğer düşünenlerin, düşünmüş olanların efkârını öğrenmek, bilâhare kendi fehm ve idrâkim vüs at ve kudretince kendi aklımca tefekkür ve tezekkür etmek; düşünmek, ve düşüncelerimi müzâkereye, tartışma 2

ve irdelemeye açmak; tenkîd etmek ve edilmeyi beklemek, yâni, müsâdeme-i efkâr ile bârikai hakîkati istihsâle gayret etmek, aydınlanmak ve aydınlatmaktır. Bu hususta şahsıma seçtiğim hedef kitle listesinde arasında en son sırada yer alanlar ve hattâ çok kereler hiç yer almayanlar ise, doğrudan doğruya profesyonel siyâsetçilerdir. Zira, belki aşırı bulunabilir ama, içlerinde sayı ve müessiriyet îtibariyle pekçok mahdut ve bu yüzden de kendilerinden kapital mânâda ümîdvâr olmayı îcap ettirmeyecek kadar ehemmiyetsiz bir kitle teşkîl eden temiz zevât müstesnâ sâdece kendi ülkem için söylüyorum siyâsetçi cümlesinin geri kalanının hemen-hemen kâffesinin ciddî mânada bir ıslah olma kaabiliyetini ya fıtratan hâiz olmayan veya zamanla kaybetmiş, ve binâenaleyh, kendileriyle alâkadar olmanın ve söz anlatmaya çalışmanın vakit ve enerji isrâfından başka bir netîce hâsıl etmeyecek kişilerden müteşekkîl olduğunu ve ol sebepten nâşi, bu hususta isimlerinin üzerlerinin bir çırpıda kırmızı kalemle çizilmesi ve defter-i uşşak tan silinip atılması gerektiğini düşünmekteyim. Fikr-i nâçizâme nazaran, bendeniz, onlarla değil, toplumla uğraşmanın, toplumda radikal bir intibâhın, bir aydınlanmanın, haklar ve özgürlükler bilincinin uyanmasına çalışmanın; insanımızı, rûhunun derinliklerinde kendi özgürlüğünü keşfetmesi için harekete sevk etmek üzere cehd etmenin; kendi irâdesini kendi eliyle götürüp bir başkasına teslîm etmenin kendi-kendisinin, kendi varlığının, var-oluş esbâbı mûcibesinin inkârı demek olacağını yazmanın, çizmenin, söylemenin daha iyi ve İndallah ta daha makbul olacağı kanâatindeyim. Ömür dediğiniz ne ki? Bir varmış, bir yokmuştan ibâret! Günlerimiz, dakikalarımız, alacağımız nefeslerimiz, sarfedeceğimiz kelâmlarımız sayılı değil mi? Pek uzakmış, hattâ hiç gelmeyecekmiş gibi görünmesine karşılık, bir göz açıp kapamak kadar kısa bir müddet sonra, belki yârın belki yârından da yakın bir vakitte ap-ansız, çat-kapı gelecek olan Ölüm Meleği, Haydi Abbas! Vakit tamam! Akşam diyordun; İşte oldu akşam! deyû nidâ eylediğinde, içinde hiçbir şüphe bulunmayan Yüce Kitab daki ifâdesiyle, amel kitabımızın sayfaları açılarak önümüze konup da, İqra kitâbek! Kefâ bi-nefsike l-yewme aleyke hasîbâ (Kitâbını oku! Bugün, kendin hakkında hüküm vermen için kendi nefsin sana kâfîdir) dendiğinde, abur-cubur karalanmış rezâlet müsveddelerle dolu bir paçavramız değil de okunmaya değer bir kitâbımız olmasını istiyorsak ki aklımız varsa istemeliyiz bu ömrümüzü boşa harcamamalı, Sâdî nin söylediği gibi, temiz yaratılmış olduğumuzu dikkate alarak toprağa temiz girmeye gayret etmeliyiz. Bunun birçok yolundan birisi de, hayatımızda adğasu ahlâm (tâbir-i diğeriyle, fasa-fiso) kabîlinden işlerle iştigal etmemektir. İşte, şahsî kanâatim odur ki, gayr-i kaabil-i ıslah insanlara ve o gürûhun en başında, Camoka heybetinde bir serdar gibi duran profesyonel siyâsetçiye dert anlatmak, bu kategorideki beyhûde dünyevî faaliyetlerden birisidir. Hayat bir sermâyedir; bize verilen, en büyük, en kıymetli sermâye; o halde en iyi, en kaliteli, en yüksek randımanlı alanlara yatırılmalı; son pişmanlığın faydasız olduğu O Gün de, Yâ weylenâ! Men ba senâ min-merqadinâ! (Bize yazıklar olsun! Bizi mezarlarımızdan kim kaldırdı!) dememek için, hebâ edilmemeli; gelip-geçici, değersiz işlerle ve değersiz, gayr-i 3

kaabil-i ıslah, ta lîm ve terbiye edilmesi muhal kişileri ıslah, tâlîm ve terbiye etmeye çalışmak gibi Yer ve Gök ün Yaradanı nın sevmediği lüzumsuz işlerle iştigal etmemeliyiz. Tarih, şu iki insan tipinden maâdâ diğer tipleri hâtırlamaz: Tepeler ve Çukurlar. Tepeler, Ebûbekr dir, Ömer dir, Alparslan dır; Çukurlar ise Neron dur, Ebû Cehl dir, Ebû Leheb dir... ilââhir. Tarih sâdece bu iki tip insanı hâfızasına alır; müsbet ya da menfî. Bir de üçüncü bir tip vardır ki ne çukur ve ne de tepe olabilen bu makule, toprak seviyesindedir; yâni seviyesi yoktur. Bu kişiler sâdece şimdi yi yaşarlar; onlardan yarına hiçbir şeycikler kalmaz; hattâ iki kuşak torunları bile isimlerini derhâtır etmekte müşkilât çekerler. Bunların tarihe bıraktığı iz, bir mermer blok üzerinde yürüyen bir karıncanın mermere nakşettiği ayak izi derinliğinde ve müessiriyetindedir; yâni bir hiç tir, bir hiç. Hiç, ise, Parmenides in dediği gibi, adı olmayandır; adı olmayandır, zira, adı olmak en azından nominal olarak bir varlık sâhibi olmak anlamına gelir; halbuki hiç, bir var-olan değildir; bir var-olmayan bile değildir; zira ona bir var-olmayan denirse, ola ki, Platon un ifâdesiyle, bir var-olmayan olarak var-oluverir. O sebeple, tekrar Parmenides e dönelim: Hiç düşüncesini kov zihninden; Hiç, hiç tir. Hiç ler Tarihte tutunamaz. Unutmamalıyız ki, Tarih, Hiç lerin, yâni lüzumsuz adamların isimlerini hâfızasında tutmaz; onları çöp sepetine atar. Sokrates, 517 kişilik bir hâkimler jürisi tarafından îdama mahkûm edildi. Kimdi onu mahkûm edenler? Kim bilir? Onların tamâmı Tarih denen sel tarafından silinip süprüldü, çünkü önemsizdiler, çünkü hiç idiler; hiç ten geldiler, hiç e gittiler. Sâdece hayatta iken yaşadılar; ama Sokrates, öldükten sonra da yaşıyor, devâsâ bir kaya blok gibi, bütün ihtişamı ile hâlâ dim-dik ayakta duruyor! Tarih, kendi zamanlarında, kendilerini kendi irâdeleriyle kendi bedenlerinin hamalı, kölesi yapan; netîce îtibâriyle et, kan, kemik, irin, idrar ve kazurattan mürekkep bedenlerini putlaştırıp tapan ve onu libasların en güzeliyle tezyîn eden; şişkin karınlarını etlerin en lezzetlileri, içeceklerin en nefîsleri ile doldurup şişiren; şehvetlerin en azgını ile bedenî hazzın zirvelerinde fütûhatlar peşinde koşan nice kişiyi, nice meşhûr-u zamân ve mârûf-u zamân ı şimdi ya hiç hâtırlamıyor, ya da tel în ederek yâd ediyor. Tarih, lüzumsuz eşhâsa hâfıza kayıtlarında yer ayırmaz. O halde; bir kere daha ve mükerreren ey dostlar: Bu hayatı bize verenin, verdiklerinin hesâbını soracağını unutmayalım ve o idrâk ile, lüzumsuz ve değersiz adamlarla uğraşıp da zâten çok kıt olan vaktimizi boşu boşuna ziyân etmeyelim. En başta, profesyonel siyâsetçiler olmak üzere! Min gayri haddin, tavsiye ederim; siz de benim gibi yapınız: Siyâsetçilerden ciddî hiçbir şey beklemeyiniz. Ben öyle yapıyorum ve onlardan ciddî olarak sâdece bir tek şey bekliyor ve ısrarla istiyorum; Sinop lu Diyojen in Makedonya lı İskender den istediği tek şey: Sâdece gölge etmeyiniz; bu bana kâfîdir. Bu sözlerimden ne mücerred ve ne de müşahhas mânâda profesyonel siyâsetçiyi küçümsediğim mânâsı istihraç edilmemelidir; tam aksine, siyâsetçi, çok mühimdir: Zira bizi hem âbâd edebilir hem de berbâd! Sâdece şunu demek istiyorum: Profesyonel siyâsetçiden medet ummayınız ve ona nüfûz edebileceğinize ihtimal vermeyiniz. Hayır! Kendi kurtarıcımız kendimiz olmalıyız! Biz uyanmalıyız! Uyanmalı, haklarımızın, hürriyetlerimizin bilincine varmalıyız! 4

Uyanmalıyız ve gücümüzü keşfetmeliyiz! Uyanmalı ve kendi-kendimizi inşâ etmeliyiz! Biz, yâni Halk, çok güçlüyüz; ama gücümüzü bilmiyoruz! Potansiyel gücümüzü kinetik hâle dönüştürebilmeliyiz. Gücümüzü keşfeder ve onu potansiyel (bil-kuvve) halden kinetik (aktüel, bil-fiil) hâle tahvîl edebilirsek, o zaman, kendilerini cemiyetin, yâni Biz in fevkınde addedenlerin, Biz e rağmen siyâset yapanların bütün forsu sönecek, gücümüz karşısında boyun eğecek ve bizim irâdemize râm olacaklardır. Bence, en kötü siyâset, siyâsetçiden ciddî birşey ummak ve en iyi siyâset de aydınlanmak, kendimizi ve gücümüzü keşfetmek ve onu eyleme dönüştürmek, hayâtiyet kazandırmaktır. İşte o zaman, Halk a söz verip de sözünün arkasında duramayanların; işte o zaman, meydanlarda başka, kapalı kapılar ardında başka konuşanların; işte o zaman, gündüz, gencecik, taptâze bedenlerini çok sevdikleri Vatan toprakları uğruna o kutlu topraklara seren, her birisi bir dünyaya bedel, her birisi bir ana kuzusu şehitlerin cenâzesinde şov yapıp, akşam, ince siyâset îcâbı o vatan evlâtlarının kanına giren, eli kanlı, dili kanlı kaatil başı yı kurtarma senaryolarını sahneleyenlerin; işte o zaman, Millî İrâde nin tecellîgâhını oligarşik hâkimiyetlerin bir enstrümanına dönüştürenlerin; işte o zaman Töre gibi kutlu, soylu, yüce, ulvî bir kavramı Terör muâdili sâbıkalı bir kavrama dönüştürüp kirletenlerin sahne-i siyâsetten silinecekleri zaman olacaktır. Goethe, Dünyada en dehşet verici şey, eylem hâlindeki cehâlettir der. Eylem hâlindeki cehâlete set çekilmelidir. Bunun için de biryerlerden işe başlamak lâzım: Töre nin izzetini ve onurunu korumak gibi! 5