Tecavüze uğramış kişi kürtaj yaptırması caiz midir?

Benzer belgeler
Karaman'dan Hadislerde ve fıkıhta kürtaj

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.


Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Güzel Ahlâkı Kazanmak

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Dua ve Sûre Kitapçığı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Muhammed Salih el-muneccid

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2


11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir?

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

İmanda Mürakebe Bilinci - Akaid - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web sitesine hoşgeldiniz.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

İBRAHİM (a.s) MAKAMINI NAMAZ YERİ EDİNMEK Salı, 02 Şubat :47

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Herkes bir arayış içinde

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

Transkript:

1

İçindekiler Tecavüze uğramış kişi kürtaj yaptırması caiz midir?... 3 Anne karnındaki ikizlerden birinin, sakat kalma ve diğer çocuğun da sağlığını tehlikeye atma ihtimali olduğunda, kürtaj yapılabilir mi?... 4 Kürtaj yaptırmak, iki aylık çocuğu aldırmak caiz midir? Kürtaj yaptıran kişi Allah (c.c.) huzurunda cinayetle mi yargılanacak? Ayrıca kürtaj edilen çocuk ahirette nerededir ve annesini Allah'a şikayet edecek mi?... 5 Maliki Mezhebinde namazda oturma, oturma miktarının farzı ve sünnet olup olmayan eylemleri söyler misiniz?... 10 Benden bir şey isteyecek durumda olmazsa; ben o kimseye isteyenlere verdiğimin en üstününü veririm, anlamındaki hadisi nasıl anlamalıyız?... 11 Kadın erkek karışık plaj gibi yerlerde cankurtaran olmak caiz midir?... 12 Cennete ilk girecek olan kişi, Hz. Ali midir?... 13 Allah ı unutan ve bu yüzden Allah ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın (Haşir, 19) ayetinde geçen unutturmak ne demektir?... 14 ''Ahir zamanda iyilik yapan insanlara ahmak denilecek'' anlamında bir hadis var mı?... 16 Örümcekleri öldürünüz o şeytandır anlamındaki hadise göre zararı olmayan örümcekleri öldürelim mi?... 17 "Nefsine düşman ol" hadisi ile "nefsinize iyi davranın" hadisini nasıl anlamalıyız?... 18 Kainattaki her şey Allah ın sıfatlarının yansıması mıdır? Eğer öyleyse, şeytan ve kafir olan insanlar Allah ın hangi sıfatıyla özleşir?... 19 Dünyanın yaradılış sebebini, özellikle inatçılara cevap verecek şekilde sırası ve hikmeti ile izah edebilir misiniz?... 21 2

Tecavüze uğramış kişi kürtaj yaptırması caiz midir? "Meşru olmayan bir cenin, şekillenmeden yani ruh üflenmeden önce kürtaj yapılabilir." (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 327) diyen alimler varsa da, ruh üflenmeden de çocuğun (ceninin) asla alınamayacağını, kürtaj yapılamayacağını, bunun asla caiz olmayacağını söyleyen alimlerimiz de vardır. Çünkü, zina mahsulü de olsa çocuğun hiç bir suçu ve günahı yoktur. Nitekim, fıkha göre idama mahkum, mesela zina yapmış evli kadın hamile ise çocuğu doğurmadıkça infaz edilemez. Demek ki, çocuk öldürülemiyor. Tecavüz sonucu dünyaya gelmesinden çocuk ve annesi asla sorumlu olmaz. Çünkü çocuk ve anne masumdur. Hiç bir şeklide, anne ve çocuk bundan dolayı kınanamaz. Suç, sorumluluk ve ceza tecavüz edenedir. Anne karnındaki bir bebeğe ruhun üflenmesi konusunda detaylı bilgi için tıklayınız. 3

Anne karnındaki ikizlerden birinin, sakat kalma ve diğer çocuğun da sağlığını tehlikeye atma ihtimali olduğunda, kürtaj yapılabilir mi? Dinimizde ister doğmamış (rahimde yaşayan) ister doğmuş olsun, sağlam veya sakat insanı öldürmek haramdır. Eğer hamile kadının rahimi temzilenmediği takdirde (kürtaj yapılmadığında) kadın ölecekse, ancak bu takdirde kürtaj yapılabilir. Rahimde birden fazla çocuk varsa, bunlardan birini yaşatmak veya sağlam doğmasını sağlamak için diğerini öldürmek, caiz olmaz. Kendiliğinden ölen alınır. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman) Geniş bilgi almak için tıklayınız: Mütedeyyin bir doktor, çocuğun sakat olarak doğacağını söylerse, çocuğu aldırmak caiz midir? 4

Kürtaj yaptırmak, iki aylık çocuğu aldırmak caiz midir? Kürtaj yaptıran kişi Allah (c.c.) huzurunda cinayetle mi yargılanacak? Ayrıca kürtaj edilen çocuk ahirette nerededir ve annesini Allah'a şikayet edecek mi? Kürtaj: A- Tanım: Dindeki hükmü bakımından kürtaj, ananın veya bir başkasının maddî veya manevî müdahalesi ile cenînin rahimde veya dışarı çıkarılarak öldürülmesidir. Cenîn, hâmileliğin ilk gününden itibaren hâmile kadının rahmindeki çocuktur. Özellikle cerrahi tıbbın gelişmesinden önce ilkel yöntemlerle yapılan cenîn katli günümüzde, ameliyat ortamında ve -genellikle- doktorlar tarafından yapılmaktadır. B- Tarihî geçmişi: Kur'ân-ı Kerim'de ve hadîslerde -muhtemelen nadiren uygulandığı veya hiç uygulanmadığı için- cenînin kasten öldürülmesine temas edilmemiştir. Fıkıh ilmi oluştuğu ve kitaplaştığı zamanlarda (hicrî birinci asrın sonlarından itibaren) önce cezâ hukuku bahislerinde cenînin kasten veya kazâ ile öldürülmesi konuları ele alınmış, daha sonra (müctehid imamların yaşadığı ve icitihad faâliyetinin yaygın olarak sürdürüldüğü ilk dört asırdan sonra) doğumu önlemek üzere rahimdeki çocuğun belli bir süre içinde imhâ edilmesinin câiz olup olmadığı konusu tartışılmıştır. C- Bağlayıcı kaynaklarda kürtaj: Kur'ân-ı Kerim'de "ve'du'l-benât" terimi ile ifade edilen "kız çocukların diri diri toprağa gömülerek öldürülmesi" cinayetine özel âyetlerle ve açıkça; cenînin öldürülmesi hâdisesine ise özel terimleriyle değil, bunu da içine alan genel açıklamalar yoluyla temas edilmiştir. Özellikle "haksız olarak nefsin öldürülmesini yasaklayan" âyetler cenînin katlini de içine almaktadır. 1. En'âm sûresinde (6/98) Allah Teâlâ'nın bütün insanları tek bir nefisten yarattığı, bu nefsin oluş aşamalarında ana rahminin de bulunduğu (nefsin bir müddet ana rahminde kaldığı) ifade edilmiştir. Sûrenin 151. âyetinde ise hem çocukların (evlâd) hem de nefsin öldürülmesi şiddetle yasaklanmıştır. Cenîn, "nefis" kavramına kesin, çocuk (veled-evlâd) kavramına ise ihtimâlli olarak dahildir. 2. Mümtehine sûresinde (60/12) Hz. Peygamber'e (s.a.v.), kadınlardan bazı suçlar, günahlar ve cinayetler konusunda -bunları yapmamak üzere- söz alması, yemin ettirmesi istenmektedir; bu günahlar ve cinayetler arasında "çocuklarını öldürmek" de vardır. Bu âyetteki çocuklara "cenîn" de dahildir. 5

Hadîslerde doğumu engellemek maksadıyla cenînin kasten imhâ ve katledilmesi konusu geçmemiştir. Azil konusunu işlerken zikredilen hadîslerde cenînin imhâ edilmesine değil, siperm ile yumurtanın buluşmasını engellemek maksadıyla yapılan azle "gizli veid" denilmiştir. İleride açıklanacak olan ve bazı fıkıhçıların "ceninin imhâsının, çocuk düşürme ve kürtaj yaptırmanın câiz olduğuna delîl kıldıkları "rûhun üflenmesi" ile ilgili hadîsin ise kürtaj ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. D- Fıkıhta kürtaj: Bağlayıcı delîl ve kaynaklardan yola çıkarak nesneler, davranışlar ve ilişkilerin dinî hükümlerini (farz, vacib, mendûb, mubah, mekruh, haram... olmalarını) açıklamayı konu edinmiş bulunan fıkıh ilminde cenînin imhâsı iki yönden ele alınmıştır: a) câiz olup olmadığı, b) Kasten veya kazâ yoluyla cenîn imhâ edildiğinde uygulanacak cezâ. 1. Câiz olup olmaması bakımından kürtaj: Fıkıhta kürtajın, cenînin öldürülmesinin ve çocuk düşürmenin câiz olup omadığı araştırılırken öncelikle bu nesnenin (ceninin) canlı ve insan olup olmadığının tesbiti üzerinde durulmuştur. Cenînin canlı ve insan olduğu sabit olduğu takdirde hiçbir fıkıhçı onun imhâsına cevaz veremez; çünkü İslâm'ın nefsi, doğmuş çocuğu ve insanı öldürmeyi kesin olarak yasakladığı bilinmektedir. Bazı fıkıhçıları bu konuda tereddüde sevkeden ve kürtajın belli bir süre içinde câiz olduğu görüşüne meylettiren sebep bilgi eksikliğidir, bir hadîsi amacından saptırmak ve yanlış yorumlamaktır, bu fıkıhçıların yaşadıkları çağda kendilerine ulaşan "yanlış tıp ve canlılar âlemi" bilgisidir. Eksik ve yanlış bilgiler: Genel olarak İslâm ilimlerinde ve özel olarak da fıkıh ilminde uzman olan Gazzâlî, İhyâuulûmi'd-din isimli eserinde azil konusunu işlerken cenînin imhâsı konusuna da temas etmiş ve şu önemli açıklamayı yapmıştır: "Azil, cenîni öldürmeye (ichâz) veya doğmuş kız çocuğunu toprağa gömerek katletmeye (ve'd) benzemez; çünkü -azilden farklı olarak- bu ikisi, olacağı değil, olmuşu (hâsılı) imhâ etmektir. Bu olmuşun (ceninin) çeşitli aşamaları vardır. Varlığının ilk aşaması, erkek menisinin (spermin) rahime girerek kadının suyu ile karışması ve hayat için müsait hale gelmesidir. Bunu bozmak ve imhâ etmek cinayettir. Sonra katılaşıp et parçası haline gelirse bunu imhâ etme cinayeti daha büyük olur. Rûh üflenip insan olarak yaratma ve şekillendirme tamamlanınca cinayet daha da büyür. Cinayetin en büyük olanı ise cenînin canlı olarak ana rahminden ayrılıp çıkmasından sonra onu öldürmektir... İnsanın varoluşunun başlangıcı meninin erkekten ayrılması değil de ana rahmine düşüp kadının suyu ile birleşmesidir" dedik; çünkü çocuk, tek başına erkeğin suyundan yaratılmıyor, iki eşten yaratılıyor. Bu da ya her ikisinin suyundandır yahut da erkeğin suyu ile kadının hayız kanının birleşmesinden yaratılmaktadır..." (İhyâ ve şerhi İthâf, V, 380). Hicrî altıncı asrın başlarında (505/1111) vefât etmiş bulunan Gazzâlî o çağların bilgisine de tercümanlık etmektedir ve ifadesinde geçen şu noktalar, fıkıhçıların cenîn konusundaki hükümlerini değerlendirme bakımından önem arzetmektedir: a) Gazzâlî gibi birçok fıkıhçı, dinî kaynaklarda erkeğin ve kadının çocuğun oluşumunu sağlayan katkılarına su denildiği için erkeğin menisine ve dolayısıyla spermine olduğu gibi kadının yumurtasına da su (mâ') demektedirler. 6

b) İki su karıştığında yani aşılanma olduğunda hâsıl olan nesneye canlı demek yerine, canlı olmaya, can verilmeye müsait hale gelmiş nesne denilmekte, aşılanmış yumurta böyle nitelendirilmektedir. c) Yumurta aşılandıktan sonra cenînin rahimde geçirdiği gelişme aşamalarının ikisine alâka ve muzğa ismi verilmektedir. Birçok fıkıhçı ve tefsirciye göre alâka "pıhtılaşmış kan", muzğa ise "bir çiğnemlik çiğ et parçası" demektir. Bugün bize tıbbın öğrettiğine göre cenîn hiçbir zaman pıhtılaşmış bir kan veya bir çiğnemlik cansız et parçası değildir. d) Çocuğun cinsi temas sonunda karı ve kocadan gelen sudan veya kocanın suyu ile kadının hayız kanından oluştuğu bilgisi de çağdaş tıp bilimine uymayan bilgilerdir. e) Rûhun üflenmesi olayı aşağıda açıklanacak olan bir hadîste geçmektedir, rûh gibi onun üflenmesinin de ne mânâya geldiği, insanın yaratılmasında hangi işlevlere sahip ve neler üzerinde etkili bulunduğu konusunda -hükme dayanak kılınacak- bilgi yoktur. f) Bütün bu eksik bilgilere rağmen Gazzâlî'nin, rahimde hâsıl olan birleşme anından itibaren hâsıl olan şeyi "insan varlığının bir aşaması" olarak kabul etmesi ve bunu imhâ etmenin cinayet olduğunu kaydetmesi apaçık bir gerçeğin tesbiti mâhiyetindedir. Rûhun üflenmesi ile ilgili hadîs: Buhârî ve Müslim gibi sahîh hadîsleri toplayan kaynaklarda rivâyet edilen bir hadîse göre Peygamberimiz (s.a.v.) insanların yaratılışlarını ve kaderlerinin (alın yazılarının) yazılmasını açıklarken şöyle buyuruyor:" Her birinizin yaratılması anasının karnında kırk günde toparlanır, sonra orada, aynı süre kadar alâka (katılaşmış kan veya asılan nesne) olur, sonra aynı süre kadar muzğa (bir çiğnemlik et) olur. Sonra melek gönderilir, ona rûhu üfler ve kendisine dört sözlük emir verilir: Rızkı, eceli, ameli (yapıp edeceekleri) ve ebedî hayattaki durumu; cenhnetlik mi, cehennemlik mi olacağı yazdırılır..." (Buhârî, Bed'u'l-halk, 6; Müslim, Kader, 1-5). Buharî ile Müslim'de yer alan bu rivâyet dışında hadîsin Müslim'deki başka rivâyetlerinde önemli farklılıklar görülmektedir: a) Rûhun üflenmesine kadar geçen süre yukarıdaki rivâyette 120 gün olduğu halde diğer rivâyetlerde üç rakam daha zikredilmiştir: 40, 45, 42. b) Rivâyetlerin birinde kırk iki günden sonra göz, kulak, deri, et ve kemiğin yaratıldığı, sonra melek tarafından Allah'a "erkek mi, yoksa kız mı" diye sorulduğu, Allah'ın hükmettiği ve meleğin de yazdığı kaydedilmiştir. Bu hadîslerin yer aldığı kaynaklar sağlam olduğu için sened (rivâyet eden şahıslar) bakımından olumsuz şeyler söylemek, "bu hadîsi uydurmuşlardır, yalan söylüyorlar..." demek doğru değildir. Ancak metin üzerinde yapılan inceleme sonunda hem birbiri ile çelişen farklı ifadeler, hem de ilim ve gerçeklik bakımından tutarsızlıklar tesbit edilince hadîsi Peygamberimiz'den (s.a.v.) ilk nakleden râvilerin veya onlardan alanların "yanıldıklarını, olduğu gibi nakletmekte hatâya düştüklerini" söylemek gerekir; aksi halde tutarsızlıklar ve gerçeğe uymayan açıklamalar Hz. Peygamber'e (s.a.v.) ait olur ki, bunu bir müslümanın kabûl etmesi mümkün değildir. 7

Çocuğun rahimde geçen hayatının safhaları Kur'ân'da (meselâ Müminûn: 23/14) ve hadîslerde dıştan bakan birinin göreceği manzaraya (görüntüye) göre açıklanmış, bundan insanların ibret almaları, Allah Tealâ'nın varlık, birlik, irâde ve kudretini anlamak için bu eserini de delîl olarak kullanmaları istenmiştir. Hadîsleri nakleden râviler ise bazı kelimeleri, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ağzından çıktığı gibi nakletme konusunda hatâya düşmüşlerdir. Hadîsler konusunda böyle düşünmemiz ve bu hükme varmamızın sebebi -aşağıda sıralanacak olan- önemli çelişkiler (ıztırab) ve bilinen gerçeğe aykırı açıklamalardır: a) Rûhun üflenmesine kadar geçen süre için verilen rakamlar 40, 42, 45 ve 120 gün şeklinde değişiktir. Rûhun üflenmesi olayı belli bir süre sonunda olduğuna göre bu rivâyetlerin tamamının doğru (sahîh) kabûl edilmesi mümkün değildir. b) Çocuğun cinsiyetinin Yaratıcı tarafından belirlenmesinin kırkıncı günden sonra olduğu açıklaması bilimin ortaya koyduğu gerçeğe aykırıdır; çünkü çocuğun cinsiyeti, hattâ bazı kişisel özellikleri hâmileliğin ilk gününden (aşılanmanın gerçekeleştiği andan) itibaren bellidir, sabittir. c) Tıbbın ilgili dalında uzmanlaşmış ilim adamlarının verdikleri bilgiye göre hâmileliğin üçüncü haftasının sonunda kalp atmaya başlar, 24-25. günde göz ve kulakla ilgili ilk oluşumlar, kol ve bacak tomurcukları, 30. günde gözdeki lens, 36-42. günlerde el ve ayaklarda parmakları ayıran oluklar ve dış kulak taslağı oluşmuştur. Konumuz bakımından daha da önemli olan husus, bu hadîsin "cenini öldürme, cenîn üzerinde tasarrufta bulunma" konusu ile hiçbir ilgisinin bulunmaması, insanın yaratılmasına ve kaderinin belirlenmesine ait açıklamalar yapmak maksadıyla buyurulmuş olmasıdır. Bu sebepledir ki hadîsçiler bu hadîsi "Yaratılış" ve "Kader" bahislerinde rivâyet etmişlerdir. Fıkıhta kürtajın câiz olup olmadığını ortaya koymak üzere açılan bu alt başlıkta, fıkıhçıların hükümlerine dayanak kıldıkları akıl (bilgi) ve nakil (hadîs) delîlleri ile ilgili olarak yaptığımız bu giriş mâhiyetindeki açıklamalardan sonra mezheblere göre kürtajın hükmünü şöylece özetlemek mümkündür: Hanefî mezhebinde: Bu mezhepte, 120 günden sonra cenînin imhâ edilmesi ve düşürülmesinin câiz olmadığı hükmünde ittifak edilmiş, daha öncesi ile ilgili olarak da iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Birinci görüş bunun câiz olduğudur. Câiz diyenler yukarıda zikredilen hadîse dayanmış, 120 günden önce henüz çocuk olarak bir şeyin yaratılmadığını, mevcûdun insan olmadığını, kan, et gibi bir şey olduğunu, organlarının belirmediğini ileri sürmüşlerdir (İbn Âbidin, III, 176; İbn el- Hümâm, II, 495). İkinci görüş câiz olmadığıdır. Bu görüşü savunan Hanefî fıkıhçılara göre - önemli bir mazeret ve sebep bulunmadıkça- cenînin, 120 günden önce de imhâ edilmesi ve düşürülmesi câiz değildir; çünkü hac ibâdeti yapmak üzere ihrama giren bir kimsenin avlanması yasak olduğu gibi, kuşun yumurtasını kırması da, "yumurta kuşun temel unsurudur, kuş yumurtadan olmaktadır" denilerek câiz görülmemiştir. Burada da cenîn öldürüldüğü veya düşürüldüğünde günah sözkonusu olur, ancak bunu yapanın günahı ve suçu, doğup yaşayan bir kimseyi öldüren katilin günahı kadar değildir (el-fetâvâ el-hâniyye, III, 410). Bu eserde "önemli mazeret" için iki örnek verilmiştir: 8

a) Bir kadın çocuğunu emzirirken hâmile kalsa ve bu yüzden sütü kesilse, kocasının da süt anne kiralayacak imkânı bulunmadığından çocuğun açlıktan ölme tehlikesi belirse, bu durumda, 120 günü doldurmadığı ve organları belirmediği için henüz kan sayılan cenîni, dışarıda ve yaşayan bir çocuğu kurtarmak için düşürmek câiz olur. b) Çocuk yolda takılsa ve doğum mümkün olmasa bakılır; eğer çocuk ölmüş ise bunun parçalanarak çıkarılması câizdir. Çocuk yaşıyorsa, anayı kurtarmak için onu parçalayıp çıkarmak câiz değildir; çünkü buradaki iki can birbirine eşittir ve öldürülenin bunu hak edecek bir suçu yoktur. Görüldüğü üzere Hanefî mezhebi fıkıhçılarının bir kısmının 120 günden önce çocuk düşürmeyi câiz görmeleri, rahimdeki varlığın insan mı yoksa bir kan kümesi veya et parçası mı olduğu konusundaki yanlış bilgilerine dayanmaktadır. "Rahimdeki kitle hareket etmedikçe ve hareketin gaz vb. den değil de çocuktan geldiği bilinmedikçe çocuk olduğuna hükmedilemez" denilerek bu bilgi eksikliğine açıklık getirilmiştir. Günümüzde ise rahimde oluşan şeyin çocuk olup olmadığı yaklaşık onbeş gün sonra muayene ve test ile tesbit edilmektedir ve birçok organın ilk kırk gün içinde belirmeye başladığı da bilinmektedir. Bu bilgiler karşısında günümüzde, Hanefî mezhebi adına, 120 günden önce çocuk aldırmanın câiz olduğunu söylemek mümkün değildir, böyle bir fetvâ cinayete iştirak sayılır. Malikî mezhebi: Bu mezhebin fıkıhçıları kırk günden önce de olsa cenîni öldürme ve düşürmenin câiz olmadığını açıkça ifade etmişlerdir (Derdîr, II,266-267). Şâfiî mezhebi: Bu mezhebe bağlı bulunan bazı fıkıhçılar kırk günü tamamlanmamış bulunan cenînin düşürülmesinin -Hanefîlerinkine benzer gerekçelerle- câiz olduğunu söylerken Gazzâlî gibi fıkıhçılar bunun haram olduğunu ifade etmişlerdir ve bu görüşün mûteber olduğu kaydedilmiştir (Şebrâmellesî, VI, 179). Hanbelî mezhebi: Hanbelî mezhebi fıkıhçılarına göre hâmilelik üzerinden kırk gün geçtikten sonra çocuk düşürmek câiz değildir. Kırk günden önce câiz olduğunu söyleyen fıkıhçılar ise -yukarıda açıklanmış bulunan- eksik bilgilere dayanmışlardır. Zâhiriyye mezhebi imamlarından İbn Hazm, 120 günden önce çocuğunu düşüren anneye mâlî cezâ, daha sonra düşürene ise kısas veya diyet gerekeceğini ifade etmiştir; bu ifade onun, baştan itibaren çocuk düşürmeyi câiz görmediğini göstermektedir (Muhallâ, XI, 31; Zeydân, el- Mufassal, III, 119-127). (Prof. Dr. Hayrettin Karaman) İlave bilgi için tıklayınız: Anne karnındaki bir bebeğe ruhun üflenmesi konusunda detaylı bilgi için tıklayınız. Gurre nedir, ne zaman verilir, kim verir ve kime verilir? Cevabı okumak için tıklayınız... 9

Maliki Mezhebinde namazda oturma, oturma miktarının farzı ve sünnet olup olmayan eylemleri söyler misiniz? Maliki mezhebine göre namazdaki bazı hususları şöyle sıralamak mümkündür: - Kuud/teşehhüd için oturmak ve teşehhüd okumak farz değil, sünnettir. - İftitah tekbirini getirirken, elleri kaldırmak-diğer mezhepler gibi- Maliki mezhebinde de sünnettir. - İftitah tekbirini sesli almak, imam, cemaat ve tek başına namaz kılan herkes için sünnettir. - Farz namazlarda ayakta iken elleri bağlamak mekruhtur, sünnet olan elleri yanlara salmaktır. Nafile namazlarda ise elleri bağlamak caizdir, mekruh değildir. - İstiftah duasını(subhaneke) okumak mekruhtur. - Fatihadan önce Euzü - Besmeleyi çekmek mekruhtur. - Ayakta dururken, iki ayak arasını -aşırı olmaksızın- açmak menduptur. - Zamm-ı surelerin başında besmele çekmek, tam bir sure okumak sünnettir. - Secdeye giderken önce elleri sonra dizleri yere koymak sünnettir - Gerek ilk ve gerek son teşehhüdde teverrüken oturmak sünnettir. - Teşehhüd okurken sağ elinin şahadet ve başparmağını toplamak, diğer üç parmağı serbest bırakmak sünnettir. - Teşehhüdün başından sonuna kadar şahadet parmağını sağa-sola hareket ettirmek sünnettir.. - Son teşehhüdde salavat okumak sünnettir. (bk. V. Zuhaylî, el-fıkhu l-islamî, 1/666-719) Not: Bu eserin Türkçe tercümesi de var. Oradan daha fazla bilgi alabilirsiniz. 10

Benden bir şey isteyecek durumda olmazsa; ben o kimseye isteyenlere verdiğimin en üstününü veririm, anlamındaki hadisi nasıl anlamalıyız? Bu hadisin tercümesi şöyle de yapılabilir: Ebu Said el-hudrî den rivayet edildiğine göre, Resulullah(asm), Yüce Allah ın şöyle buyurduğunu söyledi: Kur an ın ve zikrimin kendisini benden istekte bulunmaktan alı koyduğu kimseye, isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm. Allah ın kelamının (Kur an ın) diğer sözlere karşı üstünlüğü, Allah ın yarattıklarına karşı üstünlüğü gibidir. (Tirmizi, Fedailu l-kur an, 35; Dârimî, Fedail-ül Kur ân, 6; İbn Hacer, Fethu l-bari-beyrut, 1379-9/66) Diğer bir rivayette -meal olarak -şu ifadelere yer verilmiştir: Beni zikrettiği için, benden istekte bulunmaya vakit bulamayan kimseye, istekte bulunanlara verdiğimden daha fazlasını veririm. (Kenzu l-ummal; h. no:1874, 1875) Bu hadislerde verilen dersi şöyle anlayabiliriz: Allah kullarının isteklerine cevap verir. Bani çağırın, benden isteyin ki size cevap vereyim, isteklerinizi yerine getireyim (Mümin, 40/60) mealindeki ayette, kullarının istemesinin, Allah ın ihsanları için bir vesile olduğuna işaret edilmiştir. Buna göre, kim Allah a ne kadar fazla yalvarıp yakarırsa, ne kadar fazla isteklerde bulunursa ona o kadar fazla ikramlarda bulunur. Bu takdirde, Allah ın kelamı olan Kur an ı okuduğu için ve Allah ı zikrettiği için istekte bulunmaya fazla vakit bulamayan kimsenin durumu ne olur? İşte hadiste buna açıklık getiriliyor: Ona daha fazlasını veririm... Çünkü önemli olan Allah a karşı sevgi ve saygısını göstermektir. Bu ise, Allah ı çokça zikretmek, onu anmakla mümkündür. En büyük zikir kaynağı olan Kur an ı okuyan veya dil ile, gönül ile, akıl ile, davranış biçimiyle Allah ı zikreden kimselerin bu davranışları, Allah a olan sevgi ve saygılarının açık bir delilidir. Özellikle, Kur an okumayı, zikretmeyi, isteklerini seslendirmekten daha öncelikli görenlerin bu durumları Allah ın en çok hoşuna giden bir davranıştır. Onlar bu tutum ve davranışlarıyla Allah ın unutmadıklarını gösterdikleri gibi, Allah da onları rahmetinden uzak tutmaz. Onlar istemese de onların ihtiyaçlarını en güzel şekilde yerine getirir. Allah ın sözleri, elbette bütün sözlerden üstündür. Onun kelamı olan Kur an ise diğer bütün semavi kitaplarından da üstündür. O halde Allah a yakın olmak, onun rızasını kazanmak için onun en üstün olan Kelamı Kur an ı okumak, anlamak ve yaşamak gerekir. En üstün mertebe Kur an ın olduğuna göre, Allah ın en çok hoşuna giden şey de onun bu kitabının okunması ve yaşanmasıdır. Peygamber efendimiz de, "Sözlerin en güzeli Allah'ın kitabıdır. Yolların en doğrusu Muhammed'in yoludur." (Buhari, Edeb 70) demiştir. Buna göre, sözlerin en güzeli Kur'an'a, yolların en doğrusu Sünnet/Hz. Peygamberin hayat tarzı ile yaklaşarak İslam'ı kavramak ve yaşamak gerekir. 11

Kadın erkek karışık plaj gibi yerlerde cankurtaran olmak caiz midir? Rapor alarak veya başka bir yoldan bu işten kaçınmak mümkün ise onu kullanarak kurtulmaya bakmalısınız. Bu mümkün değilse meşru olan işinizden, ekmek kapınızdan mahrum olmamak için isteğiniz dışında verilen bu işi, gözünüzü mümkün olduğu kadar sakınarak yaparsınız. Maksadınız denizde boğulan var mı diye bakmak olmalıdır. Başka iş bulduğunuzda ise bu işi terk edersiniz. 12

Cennete ilk girecek olan kişi, Hz. Ali midir? - Hz. Ali nin cennete ilk girecek kişi olacağına dair bilgi, bazı Şia kaynaklarında geçiyor. Ancak, Sünni hadis kaynaklarında böyle bir bilgiye rastlayamadık. - Cennete ilk girecek Hz. Muhammed dir (asm). (Müslim, İman, 331, 333) - Ümmet olarak Cennete ilk girecek olan Hz. MUhammed in ümmetidir. (bk. Müslim, Cuma, 20) - Hz. Muhammed in ümmetinden ilk cennete giren Hz. Ebu Bekir dir. (Ebu Davud, Sünnet, 9 h. no:4652) 13

Allah ı unutan ve bu yüzden Allah ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın (Haşir, 19) ayetinde geçen unutturmak ne demektir? "Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir." (Haşir, 59/19) anlamındaki ayeti Elmalılı Merhum Hamdi şöyle tefsir eder: Ve öyle kimseler gibi olmayın ki Allah'ı unutmuşlar, Allah'tan korkmaz, hukukunu tanımaz ve O'nun sonsuz korumasından yardım dilemez olmuşlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuştur. Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, beşer hukukunun kıymetini anlamaz, âdi şeylere tapar ve insanlığı zelil ederler. Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hesanâtı düşünmez, azabdan koruyacak işler yapmaz ve yarın için bir şey hazırlamaz olmuşlardır. Netice olarak denilebilir ki, onlar kıyamet günü öyle dehşetli trajedilere maruz kalırlar ki, kendilerinden geçerler. Hatta ruh yoktur deyip duranlar dahi, böyle kendilerini unutmuş, insan varlığının en mühim ayırıcı unsurunu teşkil eden şuur nimetini kavrayamamış kimselerdir. İnsanın kendisini hissetmesi fıtrî olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun Allah'a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tenbih için unutmak ile ifade edilmiştir. İşte onlar, fasıklardır. İtaatten çıkıp isyana dalmış, insanlık kıymeti kalmamış, fıskta tekâmül etmiş ve bozulmuş bir topluluktur. Müminler bunlara benzememelidir. (Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri) - Allah ı unutmak, Allah ın emir ve yasaklarını unutmak demektir. Allah ın rızasını kazanmaya yönelik çabaları unutmak demektir. Hayatında Allah a fazla yer vermemek, hareketlerinde onun hoşnutluğunu gözetmemek, kısacası Allah tan gafil olarak yaşamak, yarın Allah a vereceği hesabı göz ardı etmek, gaflet deryasında boğulmak demektir. - İşler karşılıklıdır. Allah kendisini sevenleri sever, düşmanlık edenlere düşmanlık eder, nefret edenlere nefret eder, kendisini yok sayanı yok sayar. Kendisini unutmuş kimseleri unutmuş görünür. Yani, bütün hayatında Allah ı değerlendirmeye almayan kimseleri Allah da değerlendirmeye almaz. Yani; Allah, bir ceza olarak kendisini özgür iradesiyle unutan, hayatında ona yer vermeyen kimseye kendi nefsini, kendi hesabını-kitabını kendisine unutturur. Mesela, ölümden söz edildiği zaman, kabirden söz edildiği zaman, kabirde, mahşerdeki sorgu sualler söz konusu olduğu zaman, o hep başka insanları düşünür, kendisi bir şey yapmaz. İnsan ölümlü bir varlık mı? Demek komşusu da ölecek.. İnsan hastalık ve musibetlere maruz kalan bir varlık mı? Demek komşusu da hastalanacak.. 14

İnsanların bir kısmı cehenneme mi gidecek? Demek ki bu kâfirler çok sıkıntı çekecek.. İnsanların kusurlarını görüp istiğfar etmesi mi gerekecek? Demek ki Konu-komşunun çokça istiğfar etmeleri gerek... Diğer taraftan cennete bazı insanlar mı girecek? Kendisi başka nerede olacak ki... Allah ın sevdiği pek çok kulları mı var? Demek ki kendisi de bu sevgili kullardan biri.. Ve hakeza... Kişinin hizmette kendini arka saflarda saklaması, mükâfatlarda ön saflarda görmesi, veya cezalarda arka saflarda, ödüllerde ön planda görmesi bir unutkanlıktır.. Allah bir kuluna iyilik murat ederse ona kendi kusurlarını gösterir (Müslim, Kader, 4,5) manasındaki hadis-i şeriften bu dersleri almak mümkündür. 15

''Ahir zamanda iyilik yapan insanlara ahmak denilecek'' anlamında bir hadis var mı? Kaynaklarda ''Ahir zamanda iyilik yapan insanlara ahmak denilecek'' şeklinde bir ifadeye rastlayamadık. Bununla beraber, buna yakın ifadeler vardır: Yalancılar tasdik, doğrular tekzip edilmedikçe kıyamet kopmaz. (Mecmau z-zevaid, h. no. 12437) Emin insanlar hain, hain insanlar emin görülmedikçe kıyamet kopmaz. (a.g.e,h. no: 12438) 16

Örümcekleri öldürünüz o şeytandır anlamındaki hadise göre zararı olmayan örümcekleri öldürelim mi? - Örümcekleri öldürünüz o şeytandır manasındaki hadis rivayeti mürseldir. (Kenzu lummal, h. no.39999) Mürsel hadis, zayıf hadis çeşitlerindendir. Elbani de bunun zayıf olduğunu, diğer bir rivayeti için mevzu olduğunu belirtmiştir. (bk. Daifu l-camiissağir, h. no: 3897-3898) - İnsanlara zarar veren haşeratı mümkün oldukça öldürmeden defetmek gerekir. Bu mümkün değilse, öldürülmelerine ruhsat vardır. - Zararı olmayanlara ise dokunmamak esastır. Ancak evlerde insan sağlığını bozacak haşerelerin evden kovulması gerekir. Bunu en hafif zayiat verdirerek yapmak gerekir. 17

"Nefsine düşman ol" hadisi ile "nefsinize iyi davranın" hadisini nasıl anlamalıyız? Her şeyin bir anlamda iki yanı var. Bir yanıyla iyi, bir yanıyla kötü.. Nefsin de iki tarafı vardır: Birisi: İslam ın ruhuna aykırı olan işleri arzulamasıdır. Bu yönüyle insanın en büyük sinsi bir düşmanıdır. Hz. Yusuf gibi bir peygamber-i zişan ın muhakkak ki nefis hep kötülüğü emreder (Yusuf, 53) demesi, nefsin bu şerli tarafının ne kadar da gaddar olduğunu gösterir. Nefsin senin binitindir, dizginini elinde tut ki onu iyi yönlendirebilesin; aksi takdirde o sana biner İşte gerek soruda işaret edilen birinci hadiste, gerek En büyük düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir (Keşfu l-hafa, 2/143) mealindeki hadiste nefsin bu kötü tarafına, yani Nefs-i emmare özellikli durumuna dikkat çekilmiştir. Nefsin diğer tarafı: İnsanın yaratılış gayesine uygun hareket kabiliyetine sahip olmasıdır. İnsanlar için hayatî önem arz eden yemek, içmek, evlenmek gibi ihtiyaçların karşılanması ancak nefsin istekleri sayesinde gerçekleşmektedir. Nefsin bu cihetine işaret eden bir rivayette: Nefsin senin binitindir (İhya, 1/54-55, 4/91) denilmiştir. Nefse teklif-i ma la yutak denilen gücünün üstünde bir şey yüklememek gerekir. Çünkü nefis insanın hayatının devam etmesine vesile olan en büyük bir mekanizmadır. Ayrıca bu farklı ifadeler nefsin farklı konumuna yönelik olabilir. Her kötülüğü yapmaya meyyal olan nefs-i emmare mertebesinde olan bir nefsin şerrinden korunmak için onu düşman olarak telakki etmek gerekir. Ancak, her yönüyle Allah ın emir ve yasaklarına riayet eden, teslimiyet gösteren ve nefs-i mutmainne mertebesinde olan bir nefse yumuşak davranmak, onunla şefkatle muamele etmek gerekir.. 18

Kainattaki her şey Allah ın sıfatlarının yansıması mıdır? Eğer öyleyse, şeytan ve kafir olan insanlar Allah ın hangi sıfatıyla özleşir? Evet, her şey Allah ın sıfatlarının yansımasıdır. Bu konuyu kısa kısa bir kaç madde halinde arz edeceğiz. Arz edeceğiz ki, bu konudaki hakikatin yansıması gönül aynasına güneş gibi aksetsin. a. Ayetin ifadesiyle Kâinatta her şey Allah ı tesbih etmektedir (İsra, 17/44). Allah ı tesbih etmek demek, O nun varlığını, birliğini, tüm noksanlıklardan münezzehliğini ilan etmek demektir. Âyette kastedilen ilk anlam, bu tesbihi, tüm kâinatın, yani Güneş ten, Ay a, yıldızlara tüm âleme ve yeryüzündeki varlıkların hepsine kadar, her şeyin; öncelikle her an, O nu tesbih etmekte olduklarıdır. Yani, tüm kainat, hal diliyle O nu ve O nun varlığını, birliğini göstermekte ve böylelikle tesbih etmektedir. Örneğin bir su damlasından bir okyanusa, koca bir çınar ağacını sırtında taşıyan minik bir tohumcuğa; tüm varlıklar, üzerinde vahdete işaret eden aynı imzayı taşımalarıyla Hakk ın varlığını ve birliğini göstermekte ve böylece O nu tesbih etmektedirler. Bu varlıkların hikmetten haberleri olmaksızın, hikmetle iş görmeleri de hal diliyle tesbih etmeleri demektir. Demek ki, her şey Allah ın Hâlık(yaratıcı), alîm(herşeyi bilen), kadîr(her şeye gücü yuten), hakîm( her şeyi hikmetle yapan) gibi daha pek çok ilahî isimlerin tecellilerine kal veya hal diliyle ilan etmektedir. İşte Kâfirlerin ruh ve bedenleri, maddi-manevi donanımları da bu tesbih ve şehadette bulunmaktadır. Yani, Allah ın bin bir isminin tecellisi onun da üzerinde yansımaktadır. Ancak o kâfir kendi basiretsizliği ve ahmaklığı yüzünden bunları öğrenip okumaz ve inkâra gider. b. Her mümin gibi kâfirin de gözü, Allah ın gördüğüne; duyması, onun işittiğine; bilgisi onun ilmine şahitlik yapmaktadır. Yani, kâfir insan da müspet manadaki ilim, hikmet, şefkat, merhamet gibi güzel vasıflarıyla Allah ın güzel sıfatlarına ayna vazifesini gördüğü gibi, menfi anlamda da -yokken var olması, cahilken öğrenmesi, âcizken ihtiyaçlarının giderilmesi, elinden hiç bir şey gelmediği halde hayatının ihtiyaçlarının yerine gelmesi- gibi noksan sıfatlarıyla da ters orantılı olarak Allah ın varlığına, yaratıcılığına, kudretine, ilmine, hikmetine vs. şahitlik etmektedir. İşte bu gerçekler kâfirin varlık aynasında da yansıma bulduğunu göstermektedir. c. Allah ın sonsuz rahmetiyle müslüman-kâfir ayırımını yapmadan bütün insanlara merhametle yaklaştığını gösteren yüz binlerce delil vardır. Herkesi yoktan var etmesi, bin bir çeşit nimetlerle donattığı yeryüzünü herkese açık bir büfe şeklinde takdim etmesi, güneşi, Ay ı, denizi, atmosferi insanın hizmetine vermesi gibi nimetlerin hepsi, Rahman olan Allah ın kuşatıcı rahmetinin birer yansımasıdır. 19