Emekçi Kadın Bülteni Eylül 2013 Evlerimizden sokaklara çıktık, geri dönmeye hiç niyetimiz yok! Gezi ruhuyla direnişe devam!
Evlerimizden sokaklara çıktık, geri dönmeye hiç niyetimiz yok! Gezi ruhuyla direnişe devam! Kadınlar, Gezi Direnişi ne kitlesel bir şekilde katıldılar. Bin yıllık geleneklerin mirasçısı olan bu düzende baskı, sömürü ve ayrımcı politikalarla ezilen kadınlar, özgürlüğün ancak sokakta kazanılabileceği gerçeğini fark ettiler. Kadınlar, kimi yerde barikatta, kimi yerde tencere-tava çalarak ya da TOMA önlerinde suya, gaza karşı durdular. Direniş sürecinin her yerinde kadınları görmek mümkündü. Direnişe çocuklarıyla birlikte katılan kadınların sayısı da az değildi. Sömürü, baskı ve ayrımcılık üzerine kurulu bu kokuşmuş düzen, kadınlara güçsüz cins rolü biçiyor. Gezi Direnişi, bunun böyle olmadığını gösterdi. Kadınlar, direnişten güç aldıkları gibi, katılımlarıyla da direnişi güçlendirdiler. Direnişin simgelerinin çoğunun kadın olması bir tesadüf değildir. Direnişin nedenlerine bakıldığında, sorunun üç-beş ağacın çok ötesinde olduğu görülür. Baskıya, sömürüye, ayrımcılığa, geleceksizliğe ve güvencesizliğe karşı biriken öfkenin patlamasıydı direniş. Sömürü ve yıkım politikalarının yarattığı yıkımlara karşı birikmiş tepki, AKP iktidarının pervasız, gerici, baskıcı ve ayrımcı politikaları sayesinde patlama noktasına geldi. Sömürüyü, baskıyı, ayrımcılığı iki kat daha fazla yaşayan biz emekçi kadınların, direnişe yoğun bir katılım sağlamamız şaşırtıcı sayılmamalıdır. Çünkü biz emekçi kadınlar, genelde kapitalist sistemdin, özelde AKP nin gerici-cinsiyetçi icraatlarının bedelini daha ağır bir şekilde ödemekteyiz. AKP iktidarı döneminde erkekler tarafından öldürülen kadın sayısının on kat artması, durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Yansıra ev işi ve çocuk bakımının -çalışan veya çalışmayan- kadının görevi sayılması, işsizliğin, yoksulluğun yıkıcı etkilerinin öncelikle kadınları vurması, 4+4+4 eğitim sisteminin tüm sorunlarını, kadınların 2 çocuklarıyla birlikte yaşaması, GSS uygulamasının sağlıkta yarattığı yıkımın daha çok kadınları etkilemesi vb.. Tüm bunlar sistemin emekçi kadınları nasıl bir sorunlar yumağıyla boğmaya çalıştığını gözler önüne seriyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, AKP şeflerinin başlattığı Kürtaj, sezaryen tartışmaları, üç çocuk yapın vaazları, kılık-kıyafete müdahale girişimleri ise, işin tuzubiberi oldu. Hamile kadınların sokağa çıkmasını terbiyesizlik sayan bir zihniyetle karşı karşıya olmamız, bu konuda başka söze gerek bırakmıyor. Buna karşın, gök kubbe altında iyi şeyler de oluyor. Çünkü Gezi Direnişi pek çok şeyi değiştirdi! Sistemin evin dört duvarlarına hapsettiği, ev-çocuk bakımı görevleriyle boğduğu, dış dünya ile bağları sığlaştırıcı TV dizileri veya magazin programlarından ibaret olan kadınlar, artık toplumsal sorunlarla ilgilenen, politika konuşan, geleceğe dair kafa yoran bireyler haline gelmiştir. Sokağın özgürleştirici gücüyle kadınlar bir adım öne çıkmış, örgütlenmenin ihtiyacını hissetmiş, önemini kavramıştır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Gezi Direnişi göstermiştir ki, kadınlar, direniş süreçlerinde, mücadele içinde değişir ve sıçramalı bir gelişim yaşar. Buna bağlı olarak mücadele içinde özgürleşen kadınlar da mücadeleye güçlü bir soluk katar, daha ileriye taşır. Artık önemli olan, bundan sonra yapacaklarımızdır. Hak elde etmenin ve geleceği kazanmanın yolu örgütlenmek, sokağa çıkmak ve direnişe devam etmekten geçer. Bundan böyle de sömürüye, baskılara, gericiliğe, ayrımcılığa, hak gasplarına karşı bulunduğumuz her alanda, komitelerde, emekçi kadın komisyonlarında örgütlenmeli, gerici iktidarın saldırılarına eylemli gücümüzle, sokaklarda yanıt vermeliyiz. Unutmayalım; Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!
Acılarımız ortak! Açlık bize, soğuk bize, yoksulluk bize Adına kader demişler katlanmak bize. Doyuran biz, giydiren biz, aç kalan, çıplak kalan biz Bu kaderi biz yazmadık bozacak olan biziz! Kadınız Daha doğuştan yazılır yazgımız. Erken tanırız bu hayatı. Ve hayatın acımasızlığı erken işlenir yüzümüze. Gözlerimiz hüzünle bakar, doyasıya gülmeyi bilmez ağzımız. Örtülere sarılır bedenimiz, yasaklarla, zincirlerle boğulur kadın olan yanımız. Aşklarımız, sevdalarımız günah sayılır. Töre denilen beladan en çok bizim yanar canımız. Çünkü GÜLDÜNYA bizim adımız Kadınız Bu yüzden sırtımızdan sopa, karnımızdan sıpa eksik edilmez. Öküzden bile sonra gelir sofralarda yerimiz. Ölüm haktır bize. Kaderimize boyun eğmediğimizde doğrulur namlular yüzümüze. Ya da keskin bir bıçağın acısını hissederiz etimizde. Kadınız Çoğu kez gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde rastlanır bize. İsmimizin yalnızca baş harfleri vardır bu küpürlerde. Z.K., H.İ, N.Ç. ve daha birçok harfle uzar gideriz insanlığın unutkan belleğinde Kadınız Sel olur götürür düşlerimizi. Çalıştığımız fabrikada patronun bize reva gördüğü yolculukta boğulur, yitip gider yarınlarımız. Kavgamız da! Kadınız Kendi dilimizde ağlamak bile yasaktır bize. Tehlikelidir ağıtlarımız Kadınız Anayız çünkü, göz yaşlarımız hiç kurumaz. Vurulan, dövülen bir oğlun-kızın acısıdır bize kalan Acılarımız ortak Yeryüzünü bölen sınırlar bölmez bizim acılarımızı. Hindistan da tecavüze uğrayan kadının çığlığı ulaşır bize. Ürperir içimiz. Suriye de evladını kaybeden ananın gözyaşları dağlar yüreğimizi. Dilimizde zılgıttır isyanımız Acılarımız ortak Ellerimiz kadar bereketlidir kavgamız, gözlerimiz kadar güleç ve masumdur. Ve fedakârdır ömrümüz kadar Acılarımız ortak Lice den yükselir çığlıklarımız. Kahpe bir kurşunun acısıdır sesimizde kanayan. Dicle nin soğuk suları bile söndüremez Kürt kadınlarının bağrında yanan ateşi. Ethem in anasının eli uzanır Medeni nin gözü yaşlı anasının eline. Ve el ele verir acılar. Bu dindirir yüzyılın hasretini. Ağıtlar da kardeştir şimdi tıpkı kavgalar gibi 3
4 Kadınların kurtuluşu sosyalizmde! Taksim-Gezi Parkı yla başlayan ve tüm ülkeye yayılan direnişe kadınlar kitlesel olarak katıldılar. Öyle ki, tahmini rakamlara göre direnişe katılanların %52 sini kadınlar oluşturdular. Kadınlar, barikatlarda ön saflarda yer aldılar, emekçi semtlerinde tencere-tavalarıyla sokaklara döküldüler. Abartısız bir şekilde direnişin sembolleri haline geldiler. Direniş sürecinde kadınlar direnişe büyük bir güç kattıkları gibi, kadınlar da mücadelenin sıcaklığıyla değiştiler, direniş içinde özgürleştiler ve bu sayede kendi güçlerinin farkına vardılar. Direniş içinde değişen sadece kadınlar değildi elbet. Kadınların direnişe eşit-özgür bireyler olarak katılması, dahası ön saflarda yer alması, kadınları güçsüz, zayıf, ikincil gören ilkel zihniyeti de paramparça etti. Direnişin yarattığı dayanışma ruhu ve kolektif yaşamda kadınlara yönelik aşağılama, ezme, cinsel kimliğine yönelik saldırıların esamesi bile okunmadı. Tahakkümün olmadığı, kolektif yaşamın en güzel örneklerinin yaşandığı direniş alanlarında kadınlar ev ve çocuk bakımından yükümlü olan bireyler olarak değil, mücadele arkadaşı olarak yerlerini aldılar. Günlerce süren direniş boyunca Gezi Parkı ndan başlayarak tüm mücadele alanlarında yaşanan komün deneyimleri, özlemini duyduğumuz toplumsal düzenin küçük nüveleri idi. Gezi Direnişi nde kadınların nasıl özgürleştiğine, aynı zamanda kadına yönelik ilkel, cinsiyetçi, ayrımcı bakışların nasıl da yerle bir olduğuna hepimiz tanık olduk. Direniş alanlarında yaşadığımız deneyimler eşsiz olsa da, kadının gerçek anlamda kurtuluşu ve özgürlüğü için mücadelenin içinde olması tek başına yeterli değil. Kadın sorunu tarihsel ve sınıfsal bir sorundur. Kadınların ikincil konumunun kalkması, ezilmesi ve aşağılanmasının ortadan kalkması için, onu doğuran tarihsel ve toplumsal koşulların yani sömürü ilişkilerinin ortadan kalkması gerekir. Tıpkı işçi sınıfı ve emekçiler gibi, kadınların da gerçek kurtuluşu sömürüye ve baskıya dayalı kapitalist sistemin yerle bir edilmesi ve sosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasındadır. Gezi Direnişi nin gösterdiği bir başka gerçek ise, kadınların kurtuluşunun insanlığın kurtuluşuna bağlı olduğudur. Kadınlar da ancak işçi ve emekçilerle ortak mücadele ile, o mücadelenin bir parçası olarak özgürlüğü kazanabilir. Son olarak vurgulayalım ki, sınıfsız/sömürüsüz, eşit, özgür ve kardeşçe yaşayacağımız dünya, hiç olmadığı kadar yakındır. Kadınlar özgürlüklerini ellerine alsınlar - Siz de kadınların direnişe katılma nedenleri neydi? - Çalışan bir kadın olarak neden direnişe katıldım biliyor musun? O gençlerin halini görünce insan duramıyor, bir şeyler yapmak istiyor. Onlar bizim için direniyorlar, bizim için koşturuyorlar. Biz de çalışıyoruz, bizim de özgürlüğümüz kısıtlanmasın, biz de istediğimiz gibi hareket edelim. Bir erkek nasıl ki dışarıda rahatça çalışıyorsa, bir kadının da o özgürlüğünün olmasını istiyoruz. Direnişe katılmamızın en büyük nedeni kazanacağımıza inanmamızdı. Gençlere destek olmak istedik. Bizim de orda olmamız gerekiyordu. - Siz her gün eylemlere katılıyordunuz, direnişin hayatınıza nasıl bir etkisi oldu? - Yarattığı etki görünmüyor tabi ama eskiye baktığında fark eden çok şey var. En azından özgürlüğü öğrendik. Bu düşünceyle katıldım hep. - Direniş sizi özgürleştirdi mi yani? - Tabi, özgürleştirdi bence. Kısıtlama olmuyor, daha rahat hareket edebiliyorsun. Daha çok ortam görüyorsun, bilmediğin şeyleri öğreniyorsun, çevren oluyor. Bakıyorsun, bazı kadınlar evden çıkmıyor. Akşama kadar evde, çolukçocuk-yemek, akşam eşi eve geldiğinde de özgürlüğü olmuyor. Evde kendini hapis gibi hissediyor. Koca git dediği zaman gidiyor, gitme dediği zaman gitmiyor. Benim kadınlara çağrım ne biliyor musun? Yani eğer ki sesim duyulursa. Kadınlar özgürlüğünü ellerine alsınlar. Kadın erkek eşittir. Ben sokakta çalışıyorum, nelerle karşılaşıyorum. Ama bazı şeylerin üstesinden gelebiliyorum artık. Artık korkularım yok. Korkularla yaşamıyorum artık. Kendi gücümün farkına vardım. Güvenimi kazandım. Çankaya Belediyesi nden bir kadın işçi
Ethem in annesinden mektup... Ben bir tane Ethem verdim, bin tane Ethem aldım! Ethem imi arkadaşları daha iyi biliyor. Bizler, ben annesi olarak yine öyle. Hele çocuğum o gün evdeydi. Sabah çıktı, bir daha dönmedi. Akşam 8 de haberini aldık. Neden yaptı diyorum. Tayyip buna neden izin verdi. Benim çocuğum ne yaptı, hırsızlık mı yaptı? Yok. Ama benim çocuğumun katili yine diyorum Tayyip Erdoğan. Benim çocuğumu gidip de başından hedef aldırdı. Hani suçumuz? Aleviyiz yine suçlu değiliz. Tayyip e de sesleniyorum, o da evlat acısı çeksin, benim gibi bağrı yansın diyorum. Ama benim oğlumun katilini versin. Benim çocuğum daha 26 yaşındaydı. Çalışıyordu, demirciydi, gözlerini kaynak alıyordu, ayaklarını ellerini kaynak yakıyordu. Ben ise, hem şirkette çalıştım, hem ev işlerine gittim. Bir ekmek parçası getireyim, karınlarını doyurayım diye. Benim çocuklarımın boğazından haram ekmek geçmedi. Hep helal yedirdim. Ben onlara hem baba oldum, hem arkadaş oldum, hem anne oldum. Tutsaydı, alsaydı cezaevine götürseydi ben oğlumun sesini orada duyabilirdim. Bacağından vuraydı, kör olasıca kafasını hedef alıyor. Tuttuğu elleri, o silahı tuttuğu parmakları kırılsın diyorum. Benim çocuğum hiç bir şey yapmadı. Ben bir tane Ethem verdim, bin tane de Ethem aldım. Ama bundan sonra vermeyeceğim. Katilimizi alacağız. Hiç bir gencimizi de vermeyeceğiz, Tayyip e yem etmeyeceğiz. Bu başbakandan bu halkı koruyacak zaman. Kendisi 500 korumanın altında geziyor. Biz korumasız geziyoruz. Bu kadar korkak olmasın, yalancı olmasın. Evladını yanına alıp da, eşini yanına alıp da gezmesin. O gezdikleri, hep bizim paralarımızla geziyor. Boğazında kalsın, o uçaktan düşsün diyorum, parçalansın. Bu kadar. Ethem Sarısülük ün annesi Sayfi Sarısülük Direniş insanların isyana hazır olduklarını gösterdi - Direnişe neden katıldınız? - Bu düzene karşı olduğum için katıldım. Herkes gibi benim de hükümete/devlete karşı olmamı gerektirecek nedenler var. Kadın olmamdan kaynaklı aynı zamanda dar gelirli bir aile olduğumuz için. 2 çocuğum var, onların geleceğinden kaygı duyuyorum. Sadece Gezi Direnişi yle sınırlı olmamalı, insanlar birçok direnişe ve isyana katılabilmeli diye düşünüyorum. - Direniş hayatınızı nasıl etkiledi? - Bakış açımda bir şey değiştirmedi açıkçası. Eskiden de çok farklı düşünmüyordum. Ama oğlum bu direnişe katıldı. O normalde benim politik biri olmamdan bile rahatsızdı. Aynı zamanda eşim de katıldı. Direniş, apolitik diye tanımlanan insanların bile isyana hazır olduğunu, sadece buna uygun zaman ve koşulların olması gerektiğini gösterdi. İnsanların artık bu düzenden bıkmış olduklarını ve hiçbir beklentilerinin kalmadığını gördük. Belki AKP karşıtlığı üzerinden sokaklara çıktılar ama AKP de bu düzenin bir parçası sonuçta. - Gezi Direnişi kadınlara ne kattı? - Bir örnek vermek istiyorum. 2 yıl önce yaşadığım bir olay. Festivale çağırdığım beni daha önceden de tanıyan bir kadın, Sen hala bu işlerle mi uğraşıyorsun? demişti. Ama direniş sırasında aynı kadın bana Tuzluçayır Meydanı nda hesap sordu. 2 yıl önce bana Hala mı? diyen kadın, şimdi bana Hadi slogan atsana diyebildi. Mamak tan bir emekçi kadın 5
6 Emekçi kadınlar bir adım öne! Gezi direnişinde tutuklanan ve Şakran Cezaevi nde tutuklu bulunan kadın direniş tutsağı Burcu Koçlu nun gönderdiği mektubu yayınlıyoruz (.) Gezi Parkı Direnişi yle başlayan ve tüm ülkeye yayılan direnişe kadınlar kitlesel olarak katılmışlardır. Evet, bahsettiğimiz kadın kitlesi genel kitle gibi heterojendir. Çoğunlukla küçük burjuva ve orta sınıf kadınlarını barındırmaktadır. Ancak tencere ve tavasıyla emekçi semtlerinde sokaklara dökülen kadın kitleleri de azımsanmamalıdır. Taleplere rengini veren şey ise ait oldukları sınıftan öte, kadın kimliğine yönelik aşağılamada tekleşen bir öfkedir. üç çocuk doğurcam, üzerine salacam T..., bedenimden elini çek, anamı da aldım geldim, benim gibi üç çocuk daha ister misin gibi söylemler kadın kimliğini aşağılayan zihniyete duyulan öfkenin dışavurumudur. Bu öfkenin sonucu olarak kadınlar, cinsel kimliklerine uzanan elleri kırmak için alanlara çıktılar. Militan duruşlarıyla sembol oldular. Çocuklarınızı alın, gidin diyenlere anneler de burada cevabını verecek denli yürekliydiler. ( ) Gezi Direnişinin gerçekliği orta yerde duruyor. Kendiliğinden başlayan bu kitle hareketi yer yer militan kimliğini korumakla beraber farklı yol ve yöntemlerle sürüyor. Kitle hareketinin seyri içerisinde inişler çıkışlar olacaktır. Keza burada söz konusu olan kitle hareketinde bir durulma da değildir. Tam aksine zaman örgütlenme, harekete sınıfsal bir karakter kazandırma zamanıdır. Yeni kalkışmalara hazırlanma zamanıdır. Baskılarla, tutuklama furyaları ile devrimciler şahsında kitle hareketine yapılan saldırının da esas nedeni işte tam olarak budur. Bugünlerde forumlarda, mahallelerde, alanlarda kitleler yan yana geliyor. Özellikle kadınlar bu kitleyi diri tutan başat bir görev üstlenmiş bulunuyorlar. Kadın sorununun sıkça dile geldiği bu forumlarda ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar tartışılıyor. Bu forumlarda talepleri ileri taşıyacak ve bu taleplere sınıfsal rengini verecek olan sınıf işçi sınıfıdır. Sınıfın neferi olarak işçi kadınlardır. Örneğin forumlarda dile gelen kreş talebi bir tesadüf olmasa, sınıfsal özün bir işareti olsa gerek! Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmezken, taciztecavüz haberleri dinmezken, kadın istihdamını artırma yalanları arkasında yeni saldırılara girişilirken emekçi kadınları inatla örgütlenmeye çağırmak, içerisinde bulunduğumuz tarihi günlerin sıcaklığında bir adım öne çıkmaya davet etmek, kurtuluşun sosyalizmde olduğunu haykırmak günün görevidir şüphesiz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam! şiarı kitlelerin dillerindedir. Mücadele devam etmektedir. Şimdi asıl sorun örgütlüysek her şey, örgütsüzsek bir hiç olduğumuzu bilince çıkarmaktır. Emekçi kadınlar tarihte nice direnişe imza attılar. New Yorklu dokuma işçilerinin, Paris Komünarları nın ve şanlı Ekim Devrimi'nin açtığı yolda yürüyüşümüz sürüyor, sürecek. Güneşi zaptedene kadar, akın devam edecek! Burcu Koçlu Şakran Kapalı Kadın Hapishanesi 17.07.2013 Her özgür ortam kadının özgürleştiği kadardır - Sizce kadınların direnişe katılma nedenleri nelerdir? - Kadının hayatı direnmekle geçiyor. Gezi Direnişi de buna uzak değil. Gezi Direnişi nin çıkış noktası yaşamıma, özgürlüğüme dokunma! idi. Kadın da hayatı boyunca geçim derdi haricinde bir de bu savaşı verir. Evde, sokakta, işyerinde... Hayatı tırnaklarıyla inşa eden kadın bir de varlığını, varlığına saygıyı kazanmakla uğraşıyordu. Bu sadece bir örneği olabilir. Bunun dışında gelecek güzel ve özgür günleri çocuklarına kazanmak için oradaydılar. - Sizce Gezi Direnişi kadınlara ne kattı? - Gezi Direnişi nin kadınlara ne kattığından çok kadınların direnişe ne kattığı daha önemli.. Direnişte kadınlar var olan güçlerini sergilediler. Diğer kadınlara örnek oldular onları yüreklendirdiler. Artık kaybetmek istemiyorlardı. Özellikle de emekçi kadınlar. Var olan güçlerini burada sergilerken, daha fazla örgütlenebilecekleri ortamı da buldular. Örgütlenmenin her alanda gerekli olduğuna da daha fazla inandılar. - Bundan sonrası için düşünceleriniz nedir? - Gezi Direnişi yle birlikte Türkiye bir dönüm noktasına geldi. Bu, herkes tarafından da fark edilebilir bir ortam yarattı. Bu ortamdan da her grup her örgütlülük maksimum yararlanmalıdır. Bu kadın sorunlarıyla da ilgili olmalı. Özgürlükçü ortamda kadın hakları daha fazla dile getirilmeli, daha fazla çare yolları aranmalı. Çünkü her özgür ortam kadının özgürleştiği kadardır. Adana dan bir emekçi kadın
Burcu Koçlu derhal serbest bırakılmalıdır! Gezi direnişçilerine yönelik estirilen gözaltı ve tutuklama terörü sonucu onlarca devrimci tutsak, hapishanelerde tecrit koşullarında bulunmaktadır. Sınıf devrimcisi Burcu Koçlu da İzmir de Gezi Direnişi sonrası estirilen devlet terörü sonucu Şakran Kadın Cezaevi'nde tutsak edilmiştir. Burcu Koçlu nun, %52 engelli raporu vardır ve hastalığı nedeniyle cezaevi koşullarında hayati tehlikesi bulunmaktadır. 2007 yılında Myasthenia Gravis denilen kas hastalığı sebebiyle timus bezi ameliyatı olan Burcu nun, nefes darlığı yaşadığı, zaman zaman bilinçsiz uyandığı belirtilmektedir. Burcu Koçlu nun ameliyat sonrasında kaburga kemikleri demirlerle tutturulmuştur. Bu durum ağır darbelerle Burcu nun sağlık sorunlarına yenilerini ekleyeceği gibi, kas hastalığı nedeniyle kullandığı hapların da birçok yan etkisi vardır. Depresyon, kilo, kızarma bunlardan birkaç tanesidir. Burcu nun her an kriz geçirmekle karşı karşıya olduğu ailesi ve yoldaşlarının ısrarlı uyarılarına rağmen göz ardı edilmekte, hapishane koşullarında kriz geçirmesi durumunda gerçekleşmesi gereken müdahalenin geç olacağı vurgusu dikkate alınmamaktadır. Hapishane koşulları Burcu nun hastalığını tetiklemektedir. Zira tuzsuz yeme zorunluluğu, düzenli süt ve süt ürünleri tüketme gerekliliği gibi diyet ihtiyaçlarının hapishane koşullarında ne derece çözülebilir olduğu da yine Türkiye hapishaneler gerçeğine ve hasta tutsakların maruz kaldığı işkencelere bakılarak anlaşılabilir. Devrimci kadın tutsaklarla dayanışmayı büyütelim! Bunlara ek olarak Şakran Kadın Cezaevi'nde kadın tutsaklar cinsel taciz boyutlarına varan onur kırıcı muamelelere maruz bırakılmaktadır. Gezi Direnişi'nin ardından koşulların ağırlaştırıldığı Şakran Kadın Cezaevi'nde, tutsaklar çıplak arama işkencesine maruz kalmaktadır. Gezi Direnişi nedeniyle tutuklanan üniversite öğrenicisi bir kadın tutsağın 15 kişiden oluşan bir ekip tarafından aranması ve O kadar kalabalıklardı ki, bir darp herhangi bir iz gibi bir şey yok ama 30 tane el vardı üzerimde beyanı uğradığı tacizin boyutlarını göstermektedir. Şakran Kadın Cezaevi'nde devrimci kadın tutsaklara yönelik cinsel saldırılar bilinçli bir şekilde devletin teslim alma ve kimliksizleştirme politikalarının bir parçası olarak devreye sokulmaktadır. Sermaye devletinin zindan politikası ilerici, devrimci, muhalif tüm kesimleri dışarıda teslim alamazsa içeride teslim almak ve yok etmek üzerine kuruludur. Ancak zindan tarihi, bu politikaların devrimci tutsakların iradesiyle boşa çıkarıldığının tanığıdır. Emekçi Kadın Komisyonları olarak devrimci kadın tutsaklarla dayanışma içinde olduğumuzu buradan bir kez daha vurgularken, devrimci kadın tutsaklara yönelik saldırılara derhal son verilmesi ve Burcu Koçlu şahsında hasta tutsakların derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtiyoruz. Tüm hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır! Şakran hapishanesinde tacizlere derhal son verilmelidir! Kadın tutsaklara yönelik cinsel tacize son! Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük! Emekçi Kadın Komisyonları 18 Ağustos 2013 7
Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya Anamız çay demliyor ya güzel günlere Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız Bu, böyle gidecek demek değil bu işler Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz. Cemal Süreya İşçi Bülteni Özel Sayı: 1025 * Fiyatı: 25 Kr * Eylül 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet Cd. Sultan Cami Sk. No 2 / 9 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92