işçi bülteni Entes te direniş var! OSB -İ M E S

Benzer belgeler
ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Arka Plan: Mücadeleleri Birleştirelim!

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Hey Tekstil den direnen kadınlar soruyor: İşçiler burada, Aynur Bektaş nerede?

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

Metal işçisinin önündeki tehlikeler ve fırsatlar

işçi bülteni İşgal, grev, direniş! OSB -İ M E S Krizin faturasını ödememek için...

Ev işçileri sendikalaşıyor

2016 Ocak Ayı / İşçi Aileleri Nasıl Geçiniyor? İSİG Meclisi

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Esenyurt İşçi Bülteni

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Emekçi Kadın Bülteni

Cumhuriyet Halk Partisi

2013 YILI Faaliyet Raporu

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

işçi bülteni Faşist baskı ve terör bizi yıldıramaz! OSB -İ M E S Patron kurşunladı, polis terör estirdi, yargıçlar tutukladı...

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

işçi bülteni OSB -İ M E S 01 Şubat Pazar Saat : 11:00 Yıldız 1 Düğün Salonu

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

Direnişteki BEDAŞ işçileriyle söyleşi

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROĞLU NUN 2011 MESS GREVLERİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

İşçi mücadelelerinin niteliği, UPS örneği ve diğerleri

Karanlığa Hayır! 8 Mart ın Aydınlığında Buluşuyoruz! HER YERDEYİZ!

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

10SORUDA AİLE SİGORTASI

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

işçi bülteni 1 Mayıs ta TAKSİM e! OSB -İ M E S Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için...

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

İşyeri Temsilcileri Rehberi

Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Akademik anlamda düşünceye sevk ederken,aynı zamanda analitik olarak yorumlama kabiliyetinizi artıyor.

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Onuruna sahip çýk! Sýnýfa Karþý Sýnýf Kurultayý'na güç ver!

KATLEDİLEN ECZACILARIMIZIN VURULDUKLARI YERDEYDİK!

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

İŞÇİ BÜLTENİ. Sefalet zamlarını dayatanlar şimdi kıdem tazminatımıza göz diktiler. Gücümüz Birliğimizden Gelir!

Tarihi karanlık bir aile: Rockefeller

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu

Metalde grev süreci hangi fabrikalarda başlıyor?

KAYMAKAMA ve GAZETECİLERE SALDIRDILAR

işçi bülteni OSB -İ M E S Haramilerin saltanatına son vermek işçi sınıfının elinde! IMF ve Dünya Bankası nın İstanbul çıkarması

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

işçi bülteni Kürt sorununda gerçek çözüm sermaye iktidarını yıkma mücadelesiyle sağlanır! OSB -İ M E S

Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor

AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

1983 yılında kurulan firma, 1989 yılından itibaren aile şirketi olarak faaliyetine devam etmektedir. Firmada, küçükbaş deri üretimi ve küçük-büyükbaş

İşyerini işgal eden ERT işçileriyle röportaj

"Down Şefler Türkiye Projesi"

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

BELEDİYELERDE İŞTEN ÇIKARTILAN İŞÇİLERİN EKONOMİK-SOSYAL DURUMLARINA İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

Başlamadan, önce KMO Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlarım.

SENDİKALAR VE İŞYERİ ÖRGÜTLENMESİ

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

Transkript:

OSB -İ M E S işçi bülteni İşçi Bülteni Özel Sayı 446 MAYIS 2009 Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için... Entes te direniş var! O ortak olmadığı krizin faturasına karşı direnmeyi seçti. En temel hakkı olan çalışma hakkının gasp edilmesine karşı direnmeyi seçti. 13 Mayıs ta Dudullu Organize Sanayi Bölgesi nde yeni bir direniş başladı. Krizin faturasının işçilere kesilmesi girişimlerine karşı dün Entes te işten atılan OSİM-DER üyesi bir arkadaşımız işyerinin önünde direnişe geçti. AND Sanayi Sitesi nde faaliyet yürüten Entes te aylardır teker teker işçi kıyımları yaşanıyordu. Neredeyse her hafta birer ikişer idareye çağrılan işçilerin çıkışı veriliyor, en temel insani hakları olan çalışma hakkı, kriz bahanesi ile ellerinden alınıyordu. Aynı patronun sahibi olduğu Denge Elektronik ise aynı gerekçe ile iki ay öncesinde kapatılarak buradaki işçiler de işsizliğe ve sefalete terk edildi. Bölgede fabrika sahibi olan birçok patron gibi Entes patronu da işçilerin tepkisizliğinden güç alarak saldırılarını arttırdı. İşte bu saldırganlıkları sonucu, son 6 ayda ülkede 500 binden fazla işçi işten atıldı. Ücretsiz izinler, ücret indirimleri, işyeri kapatmalar birbirini izledi. Yani patronlar krizin faturasını biz işçilerin sırtına yükleyerek kendi aşırı kâr hırslarının ürünü olan krizi bile fırsata çevirmeye çalıştılar. Kardeşler; Biz sustukça onlar konuştu, biz işimizi korumaya çalıştıkça onlar daha da azgınca saldırdı. Yıllarca sigortasız, sendikasız, iş güvencesiz çalıştığımız yetmiyormuş gibi gelen ekonomik krizin faturası da bizlere

kesildi. İşte Entes te işten atılan sınıf kardeşimiz bu gidişe son vermek için Artık yeter! dedi ve direnişe başladı. O ortak olmadığı krizin faturasına karşı direnmeyi seçti. En temel hakkı olan çalışma hakkının gasp edilmesine karşı direnmeyi seçti. Yıllarca bir makine parçası gibi kullanılıp şimdi de kapının önüne konulmayı kabul etmediği için direnmeyi seçti. Bu kadın sınıf kardeşimiz işine ve onuruna sahip çıkıyor. İşçilerin patronların elinde oyuncak olarak görülmesine karşı çıkıyor. İşçilik ve insanlık onuru için direniyor. İşini geri istiyor. Kardeşler; OSB-İMES İşçileri Derneği olarak hepinizi bu direnişçi sınıf kardeşimizin haklı ve onurlu mücadelesine destek olmaya çağırıyoruz. Arkadaşımızın krizin faturasını ödememe kararlılığını tüm işyerlerine yaymaya, bu direnişi büyütmeye çağırıyoruz. Çünkü bu sınıf kardeşimiz patronlar sınıfı karşısında tüm işçileri temsil ediyor. Bu direnişin kazanması demek, tüm bölge işçilerin kazanması demek olacaktır. Bunun için bir kez daha hepinizi direnişimize destek vermeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Krizin faturasını patronlar ödesin! İşten çıkarmalar yasaklansın! Şirin Tekstil de Direniş! Mehmet Torgut tarafından işletilen şirin tekstil isimli atölyede çalışmaya başladık. Üç aylık dönem içerisinde işe girenler çıkanlar oldu. Kimimiz bir aylık, kimimiz iki aylık, kimimiz üç aylık işçilerdik. Maaşlarımızı alamıyor, diretmelerimize rağmen sigortamızı yaptıramıyorduk. Nisan ayının 20 sinde Mehmet Turgut toplantı yaptı. Elimizde 5.000 adet iş var. İşleri Mayıs ın 5 ine kadar bitirmemiz gerekiyor, Mayıs ın 6 sında da maaşlarınızı vereceğim diye söz verdi. İşçiler olarak biz yine sigorta istedik, Herkes Mayıs ın 1 inde evraklarını getirsin yapacağız dediler. Bizler de 1 Mayıs ta evraklarımızı götürdük. Mayıs ın 5 inde öğle saatlerinde elimizdeki iş bitti. O gün öğlenden başlayarak ayın 6 sının öğlen saatine kadar izinliydik. İzin bitimi maaşlarımızı alacaktık. 6 Mayıs sabahı maaşlarımızı almaya gittiğimizde iş yerinin kapısına kilit vurulmuş olduğunu ve kimsenin olmadığını gördük. Bizi yalanla kandırmaya çalıştıklarını fark ettik. Mehmet Turgut a telefon ile ulaştığımızda ya bekleyin ya da elinizden geleni yapın dedi. Bu arada OSİMDER e bilgi verdik. Bize öncülük etmelerini istedik. Çünkü biz ne yapacağımızı bilmiyorduk. OSİMDER tüm derdimizi dinledi, çünkü gasp edilen hak vardı. Biz de derneğin söylediği şekilde hareket ettik. Fiili mücadele verdik. İş yerinin kapısındaki kilidi kırıp çatıya çıktık, sloganlar attık, sesimizi duyurmaya çalıştık, dövizler hazırladık. Çevremizdeki iş yerlerinden de tam destek aldık. Dört defa polis geldi. Ve geri dönmek zorunda kaldılar. Direnişimiz altı gün sürdü. Altı gün boyunca şirin tekstil patronları bizleri tehdit ettiler. Sonunda 21 Mayıs ta ödeme yapacağını söyledi. Çünkü artık bir dernek vardı ve ne yapacağımızı bilmiyor değildik. En sonunda Mehmet Turgut ve Hasan Sağlam kaçacak yer aradılar. Son olarak da kapıya üç kilit vurarak işgal ve direnişe son verdik. Şirin tekstilin anahtarı, şirin tekstil işçilerinde artık! Bizler şirin tekstil işçileri olarak bütün işçi ve emekçi arkadaşlarımıza sesleniyoruz. Hakkımıza sahip çıkıp sonuna kadar mücadele edip direnmelisiniz. Şirin Tekstil işçileri 2 OSB-İMES İşçi Bülteni Mayıs 2009

Direnişçi Entes işçisi Gülistan Kobatan: Krizin faturasının işçilere ödetilmesine, kadın işçilere dayatılan ağır sömürüye karşı, örgütlülüğüme sahip çıkmak için direniyorum! Merhaba; Ben Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde Entes Elektronik te çalışan bir işçiyim. Aynı zamanda OSB-İMES İşçileri Derneği üyesiyim. 13 Mayıs ta kriz bahanesi ile işten atıldım. Bizim dernek olarak devamlı söylediğimiz bir şey vardı işçilere, işten atıldığında fabrikayı terk etmeyip direnişe geçmelisiniz. Yine aynı gerekçe ile çıkarıldığım fabrikada direnişe başladım. Sizleri direnişin tüm sıcaklığı ile selamlıyorum. Biliyoruz ki bu krizi biz yaratmadık. Bu krizin asıl sorumlusu sermaye sınıfıdır. ENTES patronu da sınıf çıkarları doğrultusunda hareket ederek, birer ikişer işçi çıkarma yolunu tutmuştur. Bense, krizin faturasının biz işçi ve emekçilere kesilmesine Artık yeter diyebilmek için sınıf çıkarlarım doğrultusunda bir tutum belirledim. Direnişe başladım! Bu asalak patronların güç aldığı en önemli şey bizim örgütsüz, dağınık bir şekilde duruşumuzdur. Bizler ne kadar örgütsüzsek onlar o kadar güçlüdür. Örgütlülüğümüzden o kadar korkuyorlar ki; Sen çalışkansın ama yaramazlık yapıyormuşsun diyerek örgütlülüğüme saldırıldığını açık açık ifade etmekten kaçınmıyorlar. İşçilerin hakları için örgütlenmesi ve mücadele etmesi yaramazlık oluyor. Fakat patronlar kendi sermayelerini korumak için bizleri kapı önüne bırakmaları normal oluyor. Bir kez daha görüldüğü gibi, patronlar örgütlü bir şekilde işçi sınıfına saldırmakta, en temel hakkımız olan çalışma hakkımızı elimizden almaktadırlar. Her ne kadar eski Elektrik Mühendisleri Odası başkanı olsa da iş çıkarlarına gelince işçi ve emekçi düşmanı kesilen Entes patronu, hiç de öyle anlatıldığı gibi demokrat olmadığını göstermiş oldu. Şunu da belirtmem gerekir ki, bugün her yerde olduğu gibi Entes te de atılan işçilerin çoğunluğunu kadın işçiler oluşturmaktadır. Nedeni ise kadın işçilerin o feodal toplum kültürüne göre ikinci planda olması, fabrikalarda ikincil işgücü olarak görülmesi ve aileyi asıl geçindiren unsurun erkek olmasıdır. Ben gerek kadının bu sistemde sömürülmesine, gerek krizin bedelinin biz işçilere ödetilmesine, gerek ise örgütlülüğüme yapılan saldırılara karşı direniyorum. Bu direnişteki amaçlarımdan biri de kriz bahanesi ile tek başına, üstelik bir kadın işçi olarak kapı önüne konulduğumuzda dahi neler yapılabileceğini göstermektir. Dolayısıyla bu direnişin kazanımı bizim olduğu kadar işçi sınıfının da kazanımı olacaktır. Direnişleri ne kadar sahiplenir, dayanışmayı yükseltirsek o kadar başarılı oluruz. Direnişlerin hem maddi hem de manevi ağını iyi örgütlemek direnişi güçlendirmek demektir. Sizleri de sermayenin zorbalığına karşı işim ve onurum için yükselttiğim mücadeleye sahip çıkmaya ve daha da büyütmeye çağırıyorum. Yaşasın sınıf dayanışması! Mayıs 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 3

ATV-Sabah yürüyüşünde sınıf dayanışması! Türkiye Gazeteciler Sendikası grevin 93. günü olan 16 Mayıs günü yürüyüş düzenledi. Daha önce ki haftalarda başlayan yürüyüş, son haftalarda İstanbul çapında süren grev ve direnişlerin buluşma noktası oldu. Atv-Sabah grevcilerinin yanında, Ümraniye Dudulluda 13 Mayıs da direnişe başlayan Entes İşçisi Gülistan Kobatan, Sinter işçileri, Topkapı da direnen Kurtiş Matbaacılık işçileri, Sefaköy de direnen DESA işçisi Emine Arslan ve okuldan ceza aldıkları için Üniversite kapısında oturma eylemi yapan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerininde yer aldığı yürüyüşte dayanışma vurgusu vardı. Ayrıca ilerici, devrimci kurumlar ve birçok kişide yürüyüşe destek verdi. En önde Atv-Sabah grevcilerinin grev önlükleriyle yer aldığı yürüyüş boyunca süren direnişlerle ilgili sloganlar atılarak talepler dile getirildi. Her hafta olduğu gibi LC-Waikiki ve DESA mağazalarının önünden geçerken DESA ve Waikiki patronlarının sendika düşmanı tutumları yuhlamalar, sloganlar ve ıslıklarla protesto edildi. Sabah a boykot greve destek!,yaşasın sınıf dayanışması!, direne direne kazanacağız!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! sloganlarının atıldığı yürüyüş boyunca çevredeki insanlar da destek verdi. Galatasary Lisesi önünde basın açıklaması okundu. Direnişe yeni başlayan Entes işçisi konuşma yaptı. Eylenm sloganlarla son buldu. Dat Telekomünasyon da hak gaspları Ben Dat Telekomünikasyon da, bir diğer ismi ile Demirbaş ta çalışan bir işçiyim. İşe ilk başladığım zaman yapmış olduğumuz sözleşmede saat 08:00 ile 18:00 arasında çalışıldığı söylenmiş ve ben de bu şartları kabul etmiştim. Yalnız bizlere sorulmadan bu saatin dışına çıkıldı. Gece geç saatlere kadar çalıştırıldık. Cumartesi- Pazar günlerimiz dahi elimizden alındı. Ve biz Dat Telekomünikasyon işçileri hafta sonu sabah saat 08:00 ile 17:00 saatleri arasında dahi çalıştırıldık. Bütün sosyal haklarımız engellendi, nefes almamıza bile izin verilmiyordu. Bizden istedikleri üretim sayılarının dışına çıkarak gerekenden çok fazla üretim yapmamızı istediler. Bu sayıyı çıkarırsak işin devamının geleceğini söylüyorlardı. Ürettiğimiz kabinlerin boyu 1,5 m eni ise 2 m e yakındı. Bizleri çocuk gibi kandıran patron, işleri yetiştirdiğimiz takdirde vaatlerini sıralarken bir de bunun yanına bizlere kabin boyunda pasta yaptıracağını söylüyordu! İş bittiği zaman ise 3 tane kuru pasta bir bardak kola vermişlerdi. Yani bu küçücük sözlerini dahi tutmadılar. Yaklaşık 9-10 ay sürecek işi biz işçilere 3 ay içinde yaptırıp sonra da 15 işçiyi ise sudan sebeplerle işten attılar. Diğer işçileri de ücretsiz izine çıkardılar. Peki, biz bu sömürü karşısında neden birlik olmadık? Neden bunu reddetmedik? Çünkü her bir işçi arkadaşımız işten atılma korkusuyla karşı karşıyaydı ve hep bu korkuyla hareket etti. Ama korkan arkadaşlar işler bitince işten atıldı. Yani kendini bile kurtaramadı. İşçi kardeşler, Dat Telekomünikasyon da görüldüğü gibi bizim saldırılara karşı mücadele etmekten, birlik olmaktan başka çaremiz kalmamıştır. İşçilerin Birliliği Patronları Yenecek! Dat Telekomünikasyondan bir işçi 4 OSB-İMES İşçi Bülteni Mayıs 2009

Krizin faturasını patronlara ödetmeyi başarabiliriz Sermaye sınıfı saldırılarını hızlandırmaya başladı. Bir yandan işten atmalar yaşanırken bir yandan da çalışan işçiler üzerinde orman kanunu aratmayacak şekilde çalışma koşulları ağırlaştırılıyor. Bunu yaparken de kendilerinin yarattığı krizi biz yaratmışız gibi davranmayı unutmuyorlar. Kriz olmadan önce sanki kârlarını bizimle paylaşıyorlarmış gibi, kriz olduğunda başlıyorlar Aynı gemideyiz teranesine. Yalanlar ve şantajlar Burada ben zarar edersem siz de zara etmiş olursunuz, onun için bu kriz ortamında biraz dişimizi sıkacağız. Bakın dışarı da her gün işsiz sayısı artıyor diye sürüp gidiyor. İşsizleştirilen sınıf kardeşlerimizi bizlerin karşısına bir suçlu çıkarır gibi çıkarıyorlar. Sermaye düzeninin yapısından kaynaklanan, kâra dayalı aşırı üretimden doğan krizlerde bizim suçumuz nedir? Kâr eden onlar, malları stoklayanlar onlar, bizim ürettiğimiz değerlerle bu dünyada cenneti yaşayan onlar. Sermaye sınıfını bu kadar ayrıcalıklı kılan nedir? Soruların bu kadar çok olmasına rağmen, aslında cevap tek: Çünkü sermaye sınıfını sermaye sınıfı yapan, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet hakkıdır. Bu birinci sebep! İkinci sebep ise sermeye sınıfının, bir sınıf olduğunun farkında olması ve sınıfını korumak için her yolu mubah görmesidir. Sermaye sınıfını güçlü kılan en can alıcı etken ise karşısındaki sınıfın (işçi sınıfının) sınıf bilincinden yoksun olmasıdır. Sermaye sınıfı bu kadar örgütlü, çünkü karşısında örgütlü bir işçi sınıfı yok. Sermaye sınıfının örgütlülüğü, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden güç alıyor. Yeryüzünün tamamına baktığımızda bizler milyarlarız ama sermaye sınıfı bir avuç asalaktan başka bir şey değil. Biz işçilerin en büyük kaybı, ellerimizle dünyayı yaratan bir sınıf olduğumuzun farkında olmamamızdır. Bu söylediklerim içimizi karartsın, bizi umutsuzluğa sevk etsin diye söylediğim şeyler değil. Sermaye sınıfının karşısında sınıf bilinçli olan insanların da olduğunu bir kez daha bu 1 Mayıs ta Taksim alanında gördük. 1 Mayıs ların önemi, işçi sınıfının dünyanın her yerinde sermaye sınıfın karşısına bir sınıf olarak çıkmasından ileri gelir. Bizler sınıf bilinçli işçiler olarak bu yıl bunu Taksim meydanında sergiledik. Şimdi işçiler ve emekçiler olarak karşımızdaki sınıfa karşı mücadele ederek, 2 Mayısları kazanma günüdür. İşçilerin kurtuluşu kendi ellerinde olacaktır. Bizleri kurtaracak birilerini beklemeyi artık bir yana bırakmalıyız. Çünkü işçiler örgütlüyse güçlüdür, örgütsüzse hiçbir şey. Bize düşen görev açık ve nettir. Ya hiçbir şey olarak yaşamaya devam etceğiz ya da bir sınıf olduğumuzun farkına varıp sermaye sınıfının krizini kafalarına çalarak kurtuluşumuzu sağlayacağız. Sınıfa karşı sınıf savaşı! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Samandıra dan sınıf bilinçli bir işçi Mayıs 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 5

Direnişlerden öğrenelim Çalıştığımız havzada neredeyse her gün krizin bedeli olarak işten çıkarılıyor, ücretsiz izinlere gönderiliyoruz. İşyerlerinde yaşadığımız baskılar her geçen gün daha da yoğunlaşıyor. Ama bu baskılara ve saldırılara karşı tepkisiz de değiliz. Sendikalaştıkları için işten atılan Sinter Metal işçileri 5 aydır direnişlerini sürdürüyorlar. Entes te kriz nedeni ile işten atılan bir kardeşimiz geçtiğimiz günlerde tek başına bile olsa mücadelenin gerekliliğini bize göstermek için direnmeyi seçti. Ve geçtiğimiz haftalarda sona erse de yürüttükleri mücadele ile Gürsaş işçileri de bize önemli bir deneyim bıraktılar. Bence bizler de tüm bu direnişleri örnek almalı, hak gasplarına ve saldırılara karşı direniş yolunu tutmalıyız. Bu direnişleri daha güçlü kazanımlarla sonuçlandırmak ise ancak bugüne kadar yaşanan bu direnişler hakkında daha fazla düşünmeyi, artılarından ve eksilerinden öğrenmeyi gerektiriyor. Ben bültenimiz aracılığıyla kısaca da olsa bu direnişler hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Sinter direnişi ilk başladığında sadece biz havza işçileri için değil, tüm ülke işçileri için büyük bir umut olmuştu. Neredeyse tüm ülke işçilerinin gözü buraya çevrilmiş, herkes Sinter işçilerinin açtığı bu yoldan yürümenin gerekliliğini düşünmeye başlamıştı. Oysa bugün servislerimiz Sinter in önünden geçtiğinde çok daha az sayıda insanın eskisi kadar kararlı olmayan direnişini görmek birçoğumuzun umudunu kırıyor. Peki ama hiç bunun nedenleri üzerine düşünüyor muyuz? Ben tüm işçilere umut aşılayan Sinter gibi bir direnişin geldiği bu aşamada umutları kırmak yerine 6 OSB-İMES İşçi Bülteni Mayıs 2009 eksikliklerinden öğrenmek gerektiğini düşünüyorum. Sinter işçilerinin bence en önemli eksikliği kendi iradelerine sahip çıkmamaları idi. Sendika ağalarının ilk manevralarında Sinter işçisi bir arkadaş bunu Bugüne kadar iplerimiz patronun elindeydi. Şimdi ipler bunların elinde olacaksa ben ne anladım sendikadan! diyerek tepkisini haklı bir şekilde dile getirmişti. Ancak bu tepki işçilerin genelini kapsayan örgütlü bir biçime ulaşmadığı için sendikacılar direniş üzerindeki denetimlerini her geçen gün daha fazla pekiştirdiler. Ve bugünün sendikalarının umudumuzu kıran tablosu Sinter direnişinin de kaderini belirledi. İşçilerin üretimi durdurmak için atmak istedikleri adımlar, sendika yöneticilerinin hep Suçlu duruma düşeriz! söylemleri ile karşılaştı. Böylece Sinter işçileri en önemli olanaklarından, işçi sınıfının tek gücü olan üretimi elinde tutma gücünden yoksun oldular. Oysa Mersin de liman işçileri kendilerinin yerine çalıştırılmak için gelen taşeron işçileri engellemek için tüm kararlılıkları ile güçlü bir direniş sergilediler. İşte Mersinli liman işçilerine kazandıran da bu kararlılık oldu. Oysa Sinter de ne sendika yöneticilerinin böyle bir duruşları vardı, ne de işçiler kendi içlerinde duydukları bu tepkinin gereklerini yerine getirdiler. Sonuçta direnişin sesini başka alanlara

taşımak için yapılan etkinliklere katılımın bile şube başkanı tarafından engellendiği bir direniş tablosu çıktı karşımıza. Bu kısa örnekler bile bir direnişte taban inisiyatifinin, örgütlülüğünün ne anlama geldiğini görmek açısından oldukça önemli bir yerde duruyorlar. İşçiler kendi kararlarını vermedikleri, bu kararlarının arkasında kararlılıkla durmadıkları, kendi kaderlerini patronların ya da sendika ağalarının eline emanet ettikleri sürece ne yazık ki hep benzer sıkıntılarla karşılaşacağız. Gürsaş ta ise ilk başlarda bundan daha farklı bir tablo vardı. Gürsaş işçileri kendi anlattıkları kadarıyla direniş kararını bile sendika yöneticilerine rağmen almışlar ve hayata geçirmişlerdi. Direniş süresince de benim de yakından gördüğüm kadarıyla sürekli olarak sendika ağalarıyla bir savaş içinde oldular. Ama bu savaş ilk süreçte işten atılan direnişin en ileri unsurları ile sınırlı kaldı. Bu arkadaşlar halen içeride çalışan işçileri de sürecin parçası haline getirecek, onları gelişmelerden haberdar ederek tutumlarına ortak edecek bir süreci işletmediler. İlk atılan 6 kişinin kararlılığı daha sonrasında içerideki işçilerin de atıldığı sürece kadar bu direniş hakkında bir yanılsama da yarattı. Sanki 6 kişinin kararlılığı ile tüm sorunlar aşılabilecekmiş gibi bir görüntü çizdi. Her şeye rağmen 6 kişiyle de olsa oldukça önemli şeyler de yaptı Gürsaş işçileri. Sinter işçileri bizim 300 kişiyle yapamadığımızı 6 kişiyle yaptılar. Helal olsun! dediler onlar için. Ama tüm işçilerin bir parçası olduğu taban inisiyatifinin önemi burada da ortaya çıktı çok geçmeden. 6 kişi tüm zorluklara rağmen kapı önünde direnirken içeride çalışan diğer işçiler işten atıldığında direniş güçlenmedi, tam tersine sorunlar başladı. Sendikanın tutumlarından kendi iç sorunlarına kadar, birçok tartışma yaşadılar Gürsaş işçileri. Ve bunların temelinde ise aylar boyunca buradaki direnişin Gürsaş işçilerinin ortak kararlılığıyla değil, dışarıdaki 6 direnişçinin iradesi ile devam etmesi vardı. Bu direnişlere dair daha birçok örnek verilebilir, birçok tartışma yapılabilir. Ama benim vurgulamak istediğim nokta açısından bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyorum. Öncüleri ne kadar kararlı olurlarsa olsunlar, işçiler kendi iradesine sahip çıkmadığı, bu ise işçilerin toplam iradesi ve kararlılığı olmadığı sürece bir direnişi gerçek anlamda kazanımla sonuçlandırmak mümkün olmayacaktır. Sinter ve Gürsaş ta bir kez daha yaşadığımız bu deneyimi her zaman göz önünde bulunduralım, bu deneyimlerden aldığımız derslerle yeni mücadelelerde kazanımlarımızı pekiştirelim. Ümraniye en sınıf bilinçli bir işçi Mayıs 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 7

Taksim semalarında güneş tüm kızıllığıyla gülümsüyordu Fabrika duvarları arasında sıkışıp kalan soluğumuzun özgürleştiği yerdi Taksim! Yine devletin vahşet saçtığı günlerden biriydi 1977 1 Mayıs ı. 33 işçi kardeşim yerde yatıyordu. Masum yürekler param parça oldu, düştü toprağa. Kanları sızdı yeni nesillere topraktan. Vahşeti izlediğimizde acı çığlığınızı duyduk, göz yaşınızı göz yaşımız bildik. Keşkeler eksilmedi dudağımızdan. Biz işçi ve emekçiler hakketmedik bu kahrolası, vahşet, acı ve kan kokan dünyayı... Verdiğimiz 33 canın anısına, yavrularımızın geleceği adına güneşin tüm kızıllığı altında Taksim deydik. Sınıf bilinçli işçiler olarak 77 den bu yana biriken bir öfkeyle taleplerimizi daha gür haykırdık. Gören gözler inkâr etse de bu vahşeti, kudurganlığı devletin korkusuydu aslında üstümüze kustukları. Önemli değildi, pislikleri bulaşsa da üstümüze, biliyorduk bu çark bir gün tersine dönecek ve kendi pislikleri içinde boğulacak burjuva sınıfı. Fabrika duvarları arasında sıkışıp kalan soluğumuzun özgürleştiği yerdi Taksim. Bazı reformist yaklaşımlar gibi ne önemi var ki hangi alanda olduğumuzun demeden yan yana çatıştık sınıf kardeşlerimizle. Eğer bizim de amacımız onlar gibi bayram havasında kutlamak olsaydı, bizim için de hangi alanda olduğumuzun önemi olmazdı. Oysa biz mücadele günü olduğunu, sermayeyle işçi sınıfının keskin hatlarla çizilmiş ayrımı karşı karşıya gelerek gücümüzün sınandığı gün olduğunu biliyorduk. Şimdi kimileriniz Ne oldu, dayak yiyip geldiniz diyebilir. Evet, bizler bir kez daha sermayenin gerçek yüzünü gördük. Ellerinde silahlarıyla, gazlarıyla, coplarıyla tam teçhizatla gelmiş, haince saldırmış olabilir sermayenin korumalığını yapanlar. Ama olsun, tüm bu çirkinliklere rağmen işçi sınıfı için 2009 1 Mayıs ı bir kazanımdır. İki senedir sergilenen işçi ve emekçinin ortak mücadelesi, direngenliği ve kararlı duruşundan ileri gelen bir kazanımdır bu. 8 OSB-İMES İşçi Bülteni Mayıs 2009 Burjuva medyası olayları çarpıttı her zamanki gibi. Zaten çarpıtmaktır onun görevi. Bizlerin talepleri onlar için önemli değildir. Hizmet ettiği sermayenin tam kendisidir. O yüzden öncelikle bunu görerek yılda bir kez de olsun Taksim alanında bulunmamızı onların anlamasını beklememeliyiz. Bugün makul sayıyla da olsa Taksim kazanılmıştır. Bu ne devletin iyi niyetinden, ne de sendikaların yeterli olmasından kaynaklıdır. Bu kazanım aslında sınıf bilinçli işçilerin sendikalara yapmış olduğu basınçtan kaynaklıdır. Ayrıca krizin ağır sonuçlarını hissettiğimiz bugünlerin de etkisi vardır kuşkusuz. Her yerde ücretsiz izine çıkmış, fabrikası kapanmış, paralarını alamamış işten atılmış işçiler var. Korkunun sebebi işte tam da bütün bu işçilerin birleşmesi olasılığıdır. Onun için bildiği ne kadar böl, parçala, yönet taktiği varsa hepsini uyguluyor. Gerek ırk, din, memleket, gerekse kadın-erkek ayrımına baş vuruyor. Bizler bu oyunlara alet olmadan bir dahaki 1 Mayıs a birlikte mücadele kararlılığımızı taşımalıyız. Unutmayalım örgütlüysek güçlüyüz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz! Yaşasın 1 Mayıs yaşasın taksim! Bir elektronik işçisi

Tüm engellere rağmen 1 Mayıs ı kutlamaya devam edeceğiz! Ve 1 Mayıs geride kaldı. Tüm dünyada iki sınıf karşı karşıya geldi. Bir tarafta sermaye ve onun kolluk güçleri, bir tarafta dünyayı elleriyle yaratan işçiler. Bu yıl da işçi ve emekçiler tüm öfkelerini haykırdı. Türkiye de de iki düşman sınıf karşı karşıya geldi. Bir yanda kapitalist güçler, diğer yanda da işçi ve emekçiler. Ancak şöyle bir durum ortaya çıktı; 1 Mayıs işçi ve emekçilerin bayramı olmaktan çıktı, sermaye ve onun uşaklarının işçi ve emekçiler üzerinde silahlarını deneme günü oldu. Arkadaşlar ben sınıf bilinçli bir işçi olarak şunu vurgulamak istiyorum, bizler ellerimizle dünyayı yaratanlarız, önce bunun farkına varmalıyız. Bunun farkına vardığımız zaman zaten ne kadar büyük bir sınıf olduğumuzu anlarız. Bizler fabrikalarımızda çalışırken ne kadar büyük işler başardığımızı anlamalıyız. Çünkü bizlere kimse karşılıksız para vermiyor. Aksine bizleri ücretli kölelik düzeninde çalıştırıyorlar. Hiçbir patronla bizim çıkarımız aynı değildir. Çünkü onlar sermayesine güç katmak için sürekli bizlerin bedel ödeyerek kazandığımız haklarımızı gasp etmeye çalışırlar. Bundan da doğal bir şey yok. Aslında biz ne kadar az para alır ve ne kadar sosyal haklardan az faydalanırsak onlar kârlarına kâr katarlar. Bizler de haklarımızı korumak için alanlara çıktık. İşte bundan dolayı, sermayeyle çıkarlarımızın çatışmasından dolayı, 1 Mayıs ı kutlamamıza bile müsaade etmiyorlar. Ancak bizler her zaman olduğu gibi bundan sonra da 1 Mayıs ı kutlamaya devam edeceğiz. Yaşasın 1 Mayıs! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! Eski bir Unsa işçisi Onurumuz için 1 Mayıs taydım! Bu yıl da dünyanın dört bir yanında işçiler emekçiler olarak aynı anda 1 Mayıs ı kutladık. Kimimiz halaylarla, marşlarla, kimimiz taşlarla, biber gazlarıyla, coplarla kutladı. Ben de kriz yüzünden işten çıkartılan bir kadın işçi olarak 1 Mayıs ta sınıf kinimle Taksim de olabilmek için direndim. Çünkü kriz yüzünden işten çıkarıldım. Bunun hesabını sormak için, aylardır fabrikalarda yaşanan hak alma mücadelelerinde direnişte olan işçilerin öfkelerini öfkem bildiğim için oradaydım. Çünkü bu düzende emekçi kadınların yaşadığı sorunları ben de yaşadığım ve bunun kaderim olmadığını bildiğim ve bu düzen değişecekse eğer, bunun da ancak ve ancak işçiler ve emekçiler tarafından değiştirilebileceği inancını taşıdığım için oradaydım. Çünkü 1 Mayıs 77 de katledilen ve her gün iş cinayetlerine kurban giden işçilerin yasını tutmak için değil, hesabını sormak ve bu çürümüş düzende patronlardan ve onların çobanlığını yapan terör devletinden hesap sormak için oradaydım. Ben sınıf kinimle her 1 Mayıs ta ve tüm 8 Mart larda meydanlarda işçi sınıfının haklılığını haykırmaya devam edeceğim. Yaşasın 1 Mayıs! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! İşten çıkartılan bir kadın işçi Mayıs 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 9

Krizden en çok etkilenen sınıf kardeşlerimiz! İşçi-emekçi kadınlar; İşçi ve emekçiler olarak, sömürülen bir sınıf olarak yine bizi sömürenlerin yarattığı ve sonunda savaş, yoksulluk ve sefaletle bizi baş başa bıraktıkları bir dönemin içerisindeyiz. Artık birileri söylemese de yaşayarak bazı şeylerin farkına varıyoruz. İçinde bulunduğumuz kriz ve bu krizlerin öncesinde de ve dur demezsek sonrasında da en çok ezilen ilk önce kapıya konulan kadınlar ve çocuklar olmaya devam edecektir. Bakıldığında işçi olarak sömürülen kadın ve çocuklar ucuz iş gücü olarak görüldüğü için erkek sınıf kardeşlerimizle aynı ücreti alamıyoruz. Aynı işe ya eşit ya da erkek sınıf kardeşlerimizden fazla emek sarf ederken bile düşük maaşa çalıştırılıyoruz. Bu da yetmezmiş gibi kriz geldiğinde yine ilk olarak bizi kapı dışarı ediyorlar. Sebep olarak Senin eşin çalışıyor, git evinde otur çocuklarına bak gibi sözler sarf ediliyor. Kolayca bizi eve hapis ediyorlar. Bunu yaparken iki kat sömürülen emekçi işçi kadınlarımızı karanlığa hapis ettiklerini bilerek hareket ediyorlar. Bizler evde oturduğumuzda bir şeylerin eksik olduğunun ve çalışmamız gerektiğinin farkındayız. Biz çalışırken hobi olsun diye çalışmıyoruz, vakit geçsin, çocukların çikolata parası olsun diye çalışmıyoruz. Bizler geçindirmemiz gereken bir evimiz ve çocuklarımızın geleceğini hazırlamak için emek veriyoruz, çalışıyoruz. Ama bunu yaparken şu detaya da dikkat çekmek gerekir. Bizler çalışırken aynı zamanda eşlerimizin, ailemizin eline bakmayıp kendi ekonomik özgürlüğümüzü, kendi ayaklarımız üzerinde durmayı da sağlıyoruz. Çalışırken kendimize olan güvenimizi de kazanıyoruz. Çalışırken evimizde söz hakkımız oluyor, söyleyecek sözlerimizi kendimizi ezik hissetmeden söyleme imkânımız oluyor. Onların yarattığı kriz yine bizi ezip geçmeye hazırlanırken sessiz kalırsak eğer, karanlıktan hiç kurtulamayacağız. Emekçi kadınlar olarak bu gidişe dur dememiz gerekiyor. Onların yaptığı saldırılara, işten atmalara, esnek çalışmaya zorlamalarına ve hakkımızı vermeden kapının önüne koymalarına dur demeliyiz. Örgütlenip hakkımızı sonuna kadar aramalıyız. Çünkü onlar örgütlü ve bizim bu örgütsüzlüğümüzden güç alarak bize saldırıyorlar. Biz sessiz kaldıkça tepemize çıkıp yaşama hakkımızı dahi elimizden almaya çalışıyorlar. Örgütlenelim ve birlik olup onların çürümüş, kokuşmuş olan, bizleri yok sayan düzenlerinin karşısına, tam da hiçbir şey yapmayıp çekip gideceğimizi sandıkları anda dikilelim. Bizler emeğimiz, ekmeğimiz için çalışıyoruz. Ve kendi hakkımızı istiyoruz. Emekçi Kadın Komisyonu ndan bir kadın 10 OSB-İMES İşçi Bülteni Mayıs 2009

MÜCADELEMİZDE YAŞIYORLAR, KAVGAMIZDA BÜYÜYORLAR! Kapitalist krizin bizleri bunalttığı günler yaşıyoruz. Bu koşullarda tam 37 yıl önce idam edilen üç yiğit devrimcinin anısı daha önemli bir hale geliyor. Deniz GEZMİŞ, Yusuf ASLAN, Hüseyin İNAN bizlere koskoca bir miras bırakmışlardır. Onlar darağacına çıktıklarında bile bu ülkede devrim ve sosyalizm mücadelesini en gür şekilde haykırmışlardır. Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların devrim ve sosyalizm uğruna ölümü göze almaları, bugün biz işçi ve emekçilere bırakmış oldukları bayrağı sonuna kadar savunmamızı gerektirmektedir. Sadece Denizler değil, o dönem birçok devrimci de katledilmiştir. İlk akla gelen isimler ise Mahir ÇAYAN ve İbrahim KAYPAKKAYA dır. Onlar da Denizler gibi devrim ve sosyalizm mücadelesine sımsıkı sarılmışlardır. Denizlerin idamını engellemek için eyleme geçen Mahirler, Kızıldere de devletin kolluk güçleri ile girilen çatışmada Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik diyerek, İbrahim KAYPAKKAYA nın Diyarbakır zindanlarında haftalarca yapılmış olan işkenceye rağmen ser verip, sır vermeyerek bize militan bir mücadele çizgisi bırakmışlardır. Biz işçi ve emekçilerin onların bırakmış olduğu bu direnişlere sahip çıkmamız, onların bırakmış olduğu devrim ve sosyalizm mücadelesini sonuna kadar savunmamız gerekir. Ölü mü denir şimdi size Kimi ölüm oruçlarında devrimin ve onlarca canın Kurtuluşa dek sürecek kavgamız İnançlıyız haklıyız Onurlu özgür bağımsız ülkeyi kurana dek sürecek kavgamız Ölü mü denir şimdi bize Nice DENİZ Nice MAHİR Nice İBRAHİM Ve niceleri yanımızdayken. OSB den Sınıf bilinçli bir Metal işçisi OSB-ÝMES ÝÞÇÝLERÝ DERNEÐÝ Y. Dudullu Mah. Kerem Sok. No: 5/3 (MODOKO Camii arkasý) ÜMRANÝYE TEL: 0 (216) 540 35 80 e-mail: osimder@yahoo.com Mayıs 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 11

İşçi Bülteni Özel Sayı: 446 * Fiyatı: 25 YKr * MAYIS 2009 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. * Adres: Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İST * Tel: 0 (212) 577 54 92