Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim Bismillahirr-rahmanirrahim Elsiz akılsız insan ne yapar? Şeyh Esref Efendi Berlin 2011 Mevlana Şeyh Nazım el Hakkani el Rabbani ks Euzubillahimineșșeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim La havle vela kuvvete illa billahil aliyyül aziym Destur ya Seyyidi ya Mevlana ya Ricalallah! İlahi ilim ve hikmet okyanuslarından BüyükŞeyhimiz hazretlerinden imdad istiyoruz, bize bilmemiz gereken ne ise bu dünyada ihsan etsinler hepsini birden olmasa da azar azar da olsa ihsan etsinler öğrenelim. Öğrenmemiz gereken Hakikat nedir bilelim. Onun için Ya Seyyidi ya Mevlana, bize taşıyacağımız kadar ilimden gönderiniz taşıyamayacağımız kadar değil diyoruz. Bu mühimdir. İnsan haddini ve kapasitesini bilecek. Şimdi burada bir parantez açalım ve bir hikaye anlatalım: Şeytan bir gün genç bir oduncuya rast gelmiş. Ey genç naparsın bu genç yaşta dağ başında başka işin mi yok demiş. Genç oduncu zahid kimseymiş karşısındakinin Şeytanın ta kendisi olduğunu bilmiş: herkesin bir işi var bu alemde demiş. Senin işin Şeytanlık benim işimde gördüğün gibi odunculuk. Ormandan ağaç keser kestiğim ağacı eşeğime yükler pazarda satarım, demiş. Şeytan bu ya aklına hemen bir Şeytanlık gelmiş: ey genç oduncu demiş. Sen ne kadar yüklesen bütün 1
ormanı yükleyecek değilsin eşeğine. Gel seninle şehire inelim. Hayatın tadını çıkaralım. Orada hayat hem daha kolay hem daha zevkli geçer demiş. Genç olmasına rağmen bizim oduncu ahmak değilmiş. Olmaz demiş. Ben hayatımdan memnunum. Bir günde olmasa bile gidip gidip gelir ben bu ormanı yine eşeğime yükler ve pazarda satarım. demiş. Satamazsın satarım derken bunlar iddiaya tutuşmuşlar. İddiam şu demiş Şeytan. ben diyorum ki sen dağdaki bu ormanı asla eşeğinin üzerine koyup pazarda satamazsın. Sen bu ormanı eşeğinin üzerine koy ve pazarda sat ben hemen Allaha tevbe edeceğim ve Ademin de kabrine gidip cennette etmediğim secdeyi ona edeceğim. Peygamberlerin beceremediğini sen becermiş olacaksın. Yok beceremedin, sen bundan sonra Allaha değil ancak bana secde edeceksin. Genç oduncu tamam anlaştık deyip ellerini gökyüzüne açıp YaRAbbi deyor. Sen ki bu alemde Ademoğluna bir şeref verdin ve Şeytanında bütün mahlukatında üstünde yarattın. Beni bu İblise mahcup ettirme. Bana ve eşeğime yeterli ömrü ve afiyeti ver ki, ben bu ormanı eşeğime yükleyip pazarda satayım ve bu Huzurdan kovulmuş Edepsize hakettiği dersi vereyim. Bu gayretle oduncu genç her gün eşeğini alıp dağın yolunu tutmuş ve eşeğin yüklenebileceği kadar ağacı kesip pazarda satmaya başlamış. Günler ayları aylar yılları kovalamış ve bizim genç oduncuda simsimyah saçlar sakallar olmuş bembeyaz. Nihayet koca ormanda tek bir ağac kalmış yüklenip pazarda satılmadık. Onuda kesmiş eşeğine yüklemiş ve ellerini semaya kaldırıp Rabbisine şükretmiş: YaRabbi! demiş. Sen beni bu İblise mahcup etmedin bana yeterli azim ve gayreti ömrü ihsan eyledin Sana sonsuz şükürler olsun. Şimdi bana İblisi gönder ki ne söz verdiyse bana onu tutsun demiş. O anda İblis önünde bitivermiş: ey oduncu ne var demiş. Ne olacak? Görüyorsun ki iddiayı ben kazandım ve koca ormanı eşeğime yükledim ve nihayet pazarda sattım. Sözünde dur ve imana gel tevbe et demiş oduncu ona. Şeytan gülmüş demiş ki: ey ahmak oduncu! Sözüm o gün için geçerliydi. Şimdi gün başka gün. Hem ben bu güne kadar baban Ademden tut kaç Ademoğluna söz verdim de tuttum ki, sana olan sözümü tutayım demiş ve ortadan kaybolmuş. 2
Anlatmak istediğimiz nedir? Anlatmak istediğimiz Allah kimseye yüklenemeyeceği yükü yüklemeyeceği gibi ilimden de hazmedemeyeceği kadarını insana vermez. O ormanı o oduncu nasıl gün be gün tek tek eşeğine yükleyipte pazarda sattıysa. İlimde bize azar azar ihtiyac kadar ve taşıyacağımız kadar verilir ki altında ezilmeyelim. Onun için Allah bize herşeyi bilmemizi emretmiyor. Her şeyi bilmek insana farz değil. Yok.Lakin ihtiyacımız neyse onu öğrenmemizi bekliyor. Ve biz bunun için dünyadayız. Kendimize faydalı ne ise onu öğrenmek ve bilmek için! Öğrenmeye nereden başlayacağız? Asıl Sual bu! Öğrenmeye ta başından başlayacağız ki meselenin ortasını da sonunu da iyi anlayalım. İnsanların dünya hayatı nasıl başladı? İlk insan Adem babamız ne vakit edebi ve itaati unuttu ve yasak olan o ağaca yaklaştı cennet hayatından uzaklaştırılıp Adem ve evladları edebi öğrenmeleri vazifesiyle bu dünyaya indirildiler. Unutmak insanı cennetten dünyaya indirdi. Hatırlamakla şimdi emrolundular ki onları cennete geri götürecek tek vasıta Rablerine olan sözlerini hatırlamak ve edebi gözetmektir. Evet, Adem evladında nisyan yani unutmak çoktur onun için çoğunlukla Rablerine karşı edebi ve itaati unuturlar. Onun için Cenabı Peygamber ASV mirac gecesinde duada bulundu ki: Ya Rabbi ümmetimden isyan ve hata yoluylan sadır olan bütün günahların affını taleb ederim diye niyazda bulundu. Niyazı İlahi Huzurda kabul edildi. Elhamdulillah ve Şükrillah! Allah Zul Celal Hazretleri: Ey Habibim senin hürmetine senin ümmetinin unutarak yaptıklarını da affederim hata ilen yaptım dediklerini de afederim lakin kasten yapılanı da muhafaza ederim mahşer gününe kadar. Onun için insanların çoğu zayıftır, Allah akıllarına geldikçe yanlışlardan belki sakınırlar lakin unutunca her türlü çirkin işe güzel gözüyle bakarlar. İnsan nisyandan terkip olunmuştur buyrulmakta Ayeti Kerimede. Yani insanın yaratılışı unutkanlık üzerinedir. Ve unutkanlık iki türlüdür: 1 - kendi unutmamız ki bu gaflettendir 2 - Allahın unutturması ki bu da rahmettendir. Bazen bize unutturan Cenabı Allah oluyor. Unutturuyor Cenabı Allah bize. Bu unutkanlık hali bize gelmese, bu dünyanin bir bir üzerine gelen ağırlığının altında ezilip gidecekti insan. Nisyan yani unutkanlık yoluylan üzerimizdeki bu ağırlığı atıyorruz. Dünya üzerine her gün gelen ağırlık bir bir insanın üzerine gelipte birikseydi insan tutunamaz ezilir giderdi bu ağırlıklar altında. Unutturuyor Cenabı Allah. Boyuna unutuyoruz. Boyuna unutturuyor. Ne gibi? 3
Şimdi, hiç gören varmı harman makinası? Tarladaki öğütücü harman makinasını? Öğütür biçer döğer derler onlara. Bir gün öyle bir yerden geçiyordum baktım fışkırtıyor samanı daneyi toplarda samanı boyuna fışkırtır, deyor Büyük Şeyh hazretleri. Onun gibi bizim bu kafa sistemimiz o suretlen yaratılmıştır ki daha fazla luzum etmeyen yahut çok ağır olan meseleleri boyuna atıyor yahut dağıtıyor o ağırlık insandan tam terketmesede en azından o an için yahut belli bir zaman için uzaklaşıyor ve insanı rahatlatıyor bu unutkanlık. Depolamıyor içerde kafa sistemimiz bu ağırlıkları. Onun için Allahın unutturması demek insanın üzerindeki ağırlığı atması demektir. Bu dediğini kafam almadı Şeyh! Benim bir sürü derdim var hiç te beni terkemiyor devamlı beynimi meşgul ediyor bu nasıl olur? Yahu hayat ince nuanslardan oluşur. Anlamak için gayret ve doğru dürüst anlatacak adam gerekir. Sen zannediyormusun o sana gelen kafandaki ağırlık aynı ağırlıktır? Olamaz! O ağırlık belki önceki ağırlığin devamıdır lakin aynısı değildir. Çünkü o önceki ağırlık unutkanlık anında kaybolmuştur yani silinmiştir ki sen o ağırlığı o unutkanlık anında hissetmiyorsun. Sonradan hatırladığında gelen ağırlık ise yeniden senin üzerine binen benzer ağırlıktır asla ayni ağırlık değildir. Bir şeyin devamı olmak demek aynısı olmak demek değildir benim dilimden anlamıyorsan git bir Feylezof bul o sana anlatsın nedir maksad. Bu çok ince ve mühim meseledir ki insdanların hakikatı üzerine ve sır alemindendir şimdi bize yetisen bu anlayış ve kendini tanıanlayış ve kendini tanıyış. Kulağını iyi aç ve anlamaya çalış. Misal kalp ki içersinde kan var. Kalbin içersindeki kanın insanın kalbine bir faydası yok. Onun içinden çıkan bir damar onu besliyor. O incecik bir damar. Şimdi soruyorum Allah bu damarı daha geniş yaratsaydı insan daha mı çok yaşardı? O damar ki iplik genişliğinde yahut daha ince. Peki öyle olsaydı ve o damarı Allah daha geniş yaratsaydı bu defa da insanlar açlıktan birbirinimi yerdi? Evet, Allah ne yaptığını ve neyi ne için nasıl yaptığını gayet iyi biliyor.insanlar kendi haklarında doğru olan neyi biliyorlar? Bırak manevi şahsiyetlerini vucud yahut fiziki varlıkları üzerinde doğru dürüst bilgiye sahip değiller en aşağıdakinden en yukaridakine. Soruyorum: Insanın en önemli uzvu hangisidir? Kalbimi? Gözlerimi? Kulaklarımı? Eli! Cenabı Hak Cebrail as ilen beraber Adem Aleyhisselama üç şey göndermiştir: Akıl, iman ve hayayı göndermiş üçten birisini tercih etsin demiş. Adem as aklı tercih etmiş. Cebrail as haya ilen imana demiş ki siz benimlen dönünüz. Onlar demişlerki hayır dönemeyiz. Niçin? Çünkü Adem as o üçün içersinde aklı tercih ettiğinde Cebrail as o ikisine benimlen gelin geri gidiyoruz dediğinde o ikisi ne için demiş. Biz geri gitmeyiz çünkü Rabbimizden bize emrolundu ki, akıl nerdeyse siz de orda olacaksınız diyerekten. Onun için akıl hakikaten insanın bedeninde en mühim bir yeri aldığı gibi manevi yapısındada 4
temeldir çünkü aklı olmayan mükellef olmuyor yani yaptığından sorumlu olmuyor ve manevi bir inkişafa müsait olmuyor. Onun için akıl hem bedene hükmediyor hemde bizim ruhi olan inkişafımızda temel oluyor. Akıl biz çok kerre tayyarenin pisti gibi yahut Run Way gibi tabir ediyoruz çünkü Run Way olmasa tayyare havalanamaz. Insanda manevi olan mertebelere yükselebilmesi için aklı esas olarak kullanması lazımdır. Onun için din akli esas olarak alır. Din de makul olanda var menkul olanda vardır. Makulat yani aklın kabul ettiği esaslar vardır lakin akıl ilelebed o esaslar üzerinde sür git gidemez. Bir yere kadar biz akli olan hususlarda akıllan yoldaşlık yaparız. Bir yere kadardır bu yolculuk. Çünkü din tamamen makulat üzerinde olamaz: Din dediğinde iki aleme hitabeder: Aklın içindeki ve aklın dışındaki. Bir yere kadar devam eder ondan sonra akli bırakır ve yükselir. Nitekim, Cenabı Peygamber ASV mirac gecesinde aklı temsil eden melek Cibril i Emindir. Sidretül Müntehaya kadar vardı, sonra Sidretul Müntehadan öteye Peygamber ASV Cibrili davet etti gelmeye. Cibril Seyyidina Muhammed ASV efendimize: buraya kadar ya Muhammed SAV, burdan öteye gelemem burası benim hududumdur burdan öteye yanarım dedi gitmedi gidemedi daha öteye. Ve Şanlı Peygamber İlahi Huzura ve İlahi Yakınlığa erişmek için aklı orada yani aklı temsil eden meleği o kapıda bırakıpta ordan öteye geçmek için İlahi Aşk kanatlarını kullandı yani varlığını o kapıda bıraktı ve ondan sonra öteye geçti. Ask kanadlarıylan ileri geçti Peygamber ASV. Gerçi din akıl üzerine kurulmuştur, evet. Bizi dinin mükellef kılmış olduğu 500 helali temsil eden emirler vardır.hepsi makulattandır yani aklın kabul edeceği emirlerdendir. Sonra 800 yasaklar vardır her yasağında yine aklı tatmin edebilecek vecihleri yönleri vardır. Yani aklen kabul olunabilen yasaklardır. Dinin yasak ettiği hiç bir husus yoktur ki akıl buna itiraz edebilsin ve hiç bir emir yoktur ki akıl buna karşı gelebilsin. Bununlan beraber bunların gayesi nedir bunları yapmaktan maksad nedir? Bir: bizim bir manevi miracımız vardır, yükselişimiz vardır ki o yükselise bizi hazırlar bu yasaklar ve helaller. Ondan ötede akil artık istivad edemiyor aklın ihata edemediği yani kuşatamadığı ve kavrayamayacağı alemlere geçiyoruz artık biz o yükselişte. Çünkü Ruhaniyet o taraftadır.lakin akıl pistini biz kullanmasak, o Run Way`i kullanmasak o bir kaç km asfalt döşenmis yolu kullanmasak yükselemeyiz. Lakin daima da biz tayyareyi o asfalta mahkum edecek olsak yerde yürüyen diger vasıtalardan onun bir farkı kalmayacak. 5
Onun için o Run Way`in bir çizilmiş hududu vardır. Ordan öteye tayyare yükselecektir artık. Tekerleri bırakıp kanadları kullanacaktır. Akıl işte bu tayyarenin tekerine benzer. Tekerler yerde yürümek içindir uçmak için kanadı kullanacağız. Bu mühim bir esastır bunu farkedebilen alimlerimiz azalmıştır maalesef. Iki cihetide mutaala edebilecek insane yok denecek kadar azalmıstır bu zamanda. Dinin hakikatından haberdar olan kimseler çok azalmıştır. Maalesef günümüzde herkes kuru bir şeklin üzerinde dava sürmekte kavga etmektedir. Maymundanmı geldik balıktanmı? Yahu bu nasıl abuk subuk sualdir. Nasıl çamaşır makinası buzdolabından çıkmış olsun?ikiside makinadır. Lakin biri diğeri değildir. Her biri de vazifesi ayrı olarak üretilmiştir. Evet dinde aklı da tatmin edecek yol var ruhaniyetimizide doyuracak hususlar var. Lakin dediğimiz gibi şimdi kainatın temel yapi taşlari o atomlardır, elementlerdir. lakin marifet, yapı taşları bu kadar alemlerde zahir olan cemadat olsun nebatat olsun hayvanat olsun insane nevi olsun, kainatta sayılamayacak şekilde mahlukat zahir olmuştur. Meydanda görünmektedir lakin aslına döndürdüğümüz vakitda sayıları mahdud olan elementlerin onlara o şekillere yahut mahluklara yapı taşı oldugunu görüyoruz. Lakin her taşı eline alan bir şekil veremiyor. Bir hayvan haşa minel huzur insandan daha güçlüdür lakin iki taşı alıpta bir bir üzerine koyamaz. Değil muazzam yapılar yapsın, yok, güclü hayvan iki mermeri alıp bir bir üzerine koyamaz. İnsanlan hayvan arasındaki farka bakınız. Şimdi o kadar atomlar ki elementlerdir, 114 sayılıyor Allahu Alem, bulunmuş olan, lakin bununlan beraber onların aslıda tek Elektron tek Protonda duran Hidrojendedir. Birinci sırada duran element olarak. Lakin marifet onları yerli yerinde tesbit edip bu kadar çeşit mahlukatı meydana çıkarabilmektir. Onun için bu Sun-u İlahidir. Kudret Allahındır, İrade Allahındır sonsuz ilim sonsuz Kudretin tecellileri Cenabı Hakkındır. Akıl üzerine bu kadar yetişir. Pekii insandaki ikinci mühim uzuv hangisidir? Biz söyleyelim! Eldir! Neden eldir? Şüphesiz eldir. Çünkü bu dünyada eser olarak ne görülüyorsa bu iki elin meydana getirdiğidir. İki eli olmasa ne yapabilirdi insanoğlu? Görsün duysun bilsin. Eldeki marifet hiç bir uzva verilmemiştir. Her şey! Varlıkta neye bakarsan iki elin getirisidir. Kafa düşünür amma, o düşüncenin tatbikatı eldedir. Ne muazzam makinalar arabalar fabrikalar her şey ele bağlıdır. Subhanallah! 6