Sayı 43 Şubat 2010 1 YTL İşçi Kardeşliği Partisi merkezi gazetesidir. mazluma dini, milliyeti sorulmaz! TEKEL E ÇÖZÜM VAR!

Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

Destek Personeli Eğitimleri

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Cumhuriyet Halk Partisi

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İSTANBUL KAMUOYU ARAŞTIRMASI MAYIS 2015

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

ACR Group. NEDEN? neden?

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye

İşyeri Temsilcileri Rehberi

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

Değerli basın emekçileri

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez

Demokrasi Nöbeti Araştırması

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

ŞUBAT 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

Saadet Partisi Yerel Basınla Buluştu Saadet Partisi Beykoz İlçe Teşkilatı Yerel Basınla biraraya geldi.

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

AKSARAY TİCARET VE SANAYİ ODASI

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Cumhuriyet Halk Partisi

Başbakan Yıldırım Kütahya Tavşanlı da halka hitap etti

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Cumhuriyet Halk Partisi

CİHAN PARTİSİ HAYIR MI, EVET Mİ? REFERANDUM 2017 KATALOĞU. Devlet meseleleri uzun soluklu işlerdir; uzun yola tek şoförle gidilmez..

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

MART 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

İşyerini işgal eden ERT işçileriyle röportaj

DALKARA NURHAK VE ELBİSTAN DA

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

Bakan Güler, "Türkiye rüzgar enerjisinde AB ülkeleri arasında 1'inci, olacak" dedi

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi

İSLAMİ BANKALAR VE FİNANS KURUMLARI GENEL KONSEYİ (CIBAFI) GLOBAL FORUM 2018

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

Özelleştirmenin Dünü Bugünü ve Geleceği. Ramazan PEKTAŞ Taylan Özgür YILDIRIM EMO Ankara Şubesi

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

Teröre karşı mücadele cephesi!

Transkript:

ya işçi - yoksul köylü hükümeti, ya kıyamet! İSCİ KARDESLİĞİ... Sayı 43 Şubat 2010 1 YTL İşçi Kardeşliği Partisi merkezi gazetesidir mazluma dini, milliyeti sorulmaz! TEKEL E ÇÖZÜM VAR! İşten atmak yasaklansın yasasının çıkartılması ve özelleştirilmiş bütün KİT lere devletçe el konması için, Alman işçileri de mi yetim hakkı yemek istiyor sayın başbakan? İKP Merkez Yürütme Kurulu A GENEL GREV! KP Hükümetinin başı Tayyip Erdoğan Tekel işçilerine hitaben, ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını size yedirmem! diyor. Yani TEKEL işçileri başbakana göre yan gelip yattıkları için ne idüğü belirsiz bir istihdam biçimi olan 4-C yi kabullenerek kuzu kuzu yerlerine oturmalılar. İşçilik haklarını kaybetmeliler, sendikalarına üye olmamalılar, toplu sözleşme yapamamalılar, ücretleri yarı yarıya düşse de bunu değerli başbakanlarını üzmemek için tevekkülle karşılamalılar. Sayın başbakan artık meydanlarda açık açık ben Turgut Özal ın devamcısıyım demekten çekinmiyor. Herkes biliyor ki, Süleyman Demirel in yetiştirmesi Turgut Özal Türkiye nin ilk büyük özelleştirmecisidir. Memleketin çalışan insanlarının bu hale gelmesinin baş müsebbiplerindendir. Ama Tayyip bey konuşurken hızını alamıyor ve ben hepsinden daha fazla özelleş- tirme yaptım diye kendiyle iftihar ediyor. Turgut bey de zenginleri severdi, Tayyip bey de zenginleri seviyor. Alın teriyle geçinenler ve fakir fukara umurunda değil. Biz umurunda olsun demiyoruz. Zaten uluslararası büyük şirketlerle Anadolu Çakalları nın hizmetinde olan bir hükümetin başı fakir fukaraya sadaka dağıtmaktan başka ne yapabilir ki? Şunu çok iyi anlamalıyız: 4-C ve 4-B türü uygulamalar sadaka uygulamalarıdır. Gerçek hakların yerini zenginlerin lütuflarına terk etmektir. İşçi sınıfını ve çalışanları işçi sınıfı olmaktan çıkartıp birer dilenci haline getirme politikalarıdır. Sen beni sendikalı, sigortalı, güvenceli işimden atacaksın, ama sözde sokakta bırakmayıp ne idüğü belirsiz bir şekilde istihdam ettiğin için de ben sana minnet edeceğim. Öyle mi Tayyip bey? Yağma yok sayın başbakan, yağma yok! Bu iş böyle devam etmeyecek. Devam etmeyeceğini TEKEL işçileri de İTFAİYE işçileri de diğer işçiler de sana yakında gösterecekler. Bunu aklından çıkarma. Gerçi çıkarmıyorsun ya: Gerçek düşmanının Ergenekon-Mergenekon değil örgütlü işçi sınıfı olduğunu sen zaten herkesten iyi biliyorsun. Şimdi AKP hükümetine ve onun başına şu soruyu sormanın zamanıdır: Özelleştirmeleri zamanında da şimdi de çok övdünüz, bir Kamu İktisadi Teşekkülünü yok pahasına yerli/yabancı özel şirketlere satışa çıkardığınızda, binlerce işçinin işsiz kalacağını bilmiyor muydunuz? Bu satışlar sonucu bu işletmelerin birçoğunun kapatılacağını bilmiyor muydunuz? TEKEL in büyük yabancı sigara şirketleriyle rekabet edemeyip dağılacağını bilmiyor muydunuz? Kaldı ki, açık destekler verdiğiniz yabancı şirketler karşısında zaten elde kalan TEKEL in de çökmesi için mücadele etmediniz mi? Şimdi bütün bunların üzerine ne hakla ve utanmadan kapanmaya terk ettiğiniz Yaprak Tütün işçilerine yan gelip yatarak yetim hakkı yiyemezsiniz diyorsunuz? Sayın başbakan! Her şeyin kâr üzerine kurulu olmadığını bilmek zorundasınız. Kâr eden yaşasın, kâr etmeyen ölsün anlayışıyla ülke yönetilmez. Bu ülke bir büyük patron şirketi değildir. Bu anlayışla yönetilemez. Şimdi bir çift laf da bizim sendikalarımıza: Bakın Almanya da ne oluyor! Almanya nın Kuzey Ren Vestfal- devamı 2. sayfada

DİSİPLİN GÜNCEL ya Eyaletinde ve tabii kapaktan devam Avrupa nın birçok ülkesinde yatırımı bulunan ABD nin ünlü otomotiv devi General Motors (GM) krize girince satın almış olduğu Opel şirketinin onbinlerce işçisini işten çıkartmaya karar verdi. Avrupa Birliği Komisyonları GM nin bu kararını derhal onayladılar. Çünkü kriz oldu mu ilk gözden çıkartılması gerekenler işçilerdir ya! Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) yıllardır bu politikalara da zaten Hırıstiyan Demokrat Partiyle birlikte arka çıkıyor. Ancak SPD nin Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti nin İşçi Komisyonları IG Metall sendikasıyla anlaşarak şu talepler etrafında bir mücadele başlattı: Tek bir işçinin bile işten çıkartılmasını yasaklayan bir yasanın Eyalet Parlamentosu ndan geçirilmesi ve GM nin bütün işyerlerine devletçe el konması için mücadele! Kuzey Ren Vestfalya SPD İşçi Komisyonları ile IG Metall sendikası bu iki temel işçi sınıfı talebinin bütün Avrupa işçi sınıfı mücadelelerine örnek olması gerektiğini söylüyor. Bizim Taraf Zeki Kılıçaslan TEKEL Direnişi ve Siyaset Büyük madenci yürüyüşü, 1989 bahar eylemleri, SEKA direnişi, sosyal güvenlikte hak kayıplarına karşı eylemler ve büyük bir kararlılıkla sürdürülen TEKEL işçilerinin direnişi. Bunlar 12 Eylül sonrası 30 yıllık döneme damga vuran işçi sınıfı eylemleri. Bütün bu eylemlerin ortak yönü geçmişten halen geri kalmış bazı kazanımların korunması mücadeleleri olmalarıydı. Bu çok beklenen bir şeydir. Biliyoruz ki var olan haklarını korumak için bir şey yapmayan/yapamayan işçi sınıfının yeni haklar için harekete geçmesi mümkün değildir. Ama görüyoruz ki bütün bu dönemde zaman zaman yükselen işçi sınıfı hareketliliği bir türlü istikrarlı bir yere tutunamadı. Hareket sınırlı, çabuk parlayan ve sönen eylemler şeklindeydi. Bu mücadeleler uzun erimli bir mücadelenin başlatılması için birer kalkış noktası olamadı. Aslında birçok eylemi, örneğin büyük Ankara mitinglerini hatırlarsak bunlar hiç de güçsüz eylemler değillerdi. Ama eylemlilikler bir türlü bir iş kolu veya bir alandaki kayıplara karşı tepki olayını aşıp genel bir tepkiye ulaşamadı. Ve nihayet hareket bir türlü tepkilerin dile getirilmesini aşıp toplumsal ilişkileri yeniden düzenleyici, yani kurucu bir eylemlilik niteliğini kazanmadı. Evet, bütün bunlardan sonra gerçek ortada durmaktadır. İşçi sınıfının sendikal güçleri büyük ölçüde zayıflamış ve TEKEL eyleminde olduğu gibi mücadeleler hızla önemli bir toplumsal etki düzeyine ulaşsalar da 2 İŞÇİ KARDEŞLİĞİ Alman işçi sendikaları ve işçi partileri de mi acaba Alman yetiminin hakkını yemeye çalışıyorlar sayın Tayyip Erdoğan? Bu fikrinizi mümkünse Alman hükümetine bildirin ki, onlar da sizin derin görüşlerinizden faydalanarak Alman halkına seslenme imkanı bulsunlar! Son söz TEKEL işçilerinin ve diğerlerinin ölüm orucu türü eylemlere girişmeleri ancak bir çaresizlik gösterisi olabilir. Ne TEKEL işçisi ve ne de diğer işçiler çaresiz değildirler. İşçi sınıfımız yılların sindirilmişliği ve kandırılmışlığı halinden yeni yeni silkiniyor. Daha yapılacak çok mücadele var. Her şey daha yeni başlıyor. O yüzden İşçi Kardeşliği Partisi bugün atılması gereken ilk adımın İşten atmanın yasaklanması yasasının çıkartılması için ve bütün özelleştirilmiş KİT lerin yeniden kamulaştırılması için bir GENEL GREV örgütlenmesi olduğunu söylüyor. İKP, TEKEL işçisine de İTFAİYE işçisine de ORMAN işçisine de bu yolda her tür desteği vereceğini peşinen ilân eder. işçi sınıfının kalıcı, kurumsal sosyal güçleri yok denecek kadar az. Bütün bunların nedeni ise son derecede açıktır; bu bir siyaset yokluğudur. Program ve taleplerinin düzeyi ne olursa olsun gerçek, kitlesel bir işçi sınıfı/emek siyasetinin yokluğu bütün bu yanıp sönen mücadelelerin ileri taşınmasına, mevzi yenilgiler yaşansa da uzun erimli kazanca dönüşmesine engel olmaktadır. Eylemlilikler sırasında öne çıkıp gündeme damga vuran sınıf ilişki ve çelişkileri, zengin ve yoksul karşıtlığı daha eylemler biter bitmez yerini egemen güçlerin dayattığı gündemlere bırakmakta. TEKEL işçilerinin eylemi bu süreci kırıp atmanın bir başlangıcı olabilir. Öte yandan eylem süreci bize nasıl bir işçi/emek siyaseti gerektiğini de açıkça göstermekte. Daha eylemlerden hemen önce laik, İslamcı, Türk, Kürt, solcu, sağcı diye birbirine karşı kışkırtılan ve hep bu eksende siyasallaşan TEKEL işçilerinin eylemler içinde nasıl bir birliktelik ve dayanışma gösterdikleri güzel hikâyelerle bütün sınıf içinde yayılmaya başladı. Bu siyasetin zemini ise ortadadır; devletten ve sermayeden bağımsız olarak emek ve demokratik haklar için mücadele etmek isteyen bütün işçi/emek güçlerinin mücadele içindeki demokratik birliği. İşte bu nedenle eylemle sadece dayanışma göstermek değil tam yanında olmalıyız. Sonucu ne olursa olsun eylemi tek bir sektördeki işçilerin kayıplara karşı tepkisel eylemi olmaktan çıkarıp tüm işçi, emekçi ve ezilenlerin zihninde bütün sermaye siyasetlerine karşı bir tepkiye dönüştürmek ve bu mücadeleden de bir gelecek hayali inşa etmek gerekli. Kot kumlama işçilerinin sorunlarının gerçek çözümü için sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi nde! Kot Kumlamada Sosyal Devlet olma adına ikinci adım da atıldı. Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi nin 2008 in Haziran ayından beri yürüttüğü mücadele ikinci meyvesini de verdi: Sağlık Bakanlığı 2009 yılı Mart ayında kot kumlama işini yasaklamıştı, ardından şimdi de Bakanlar Kurulu kararıyla silikozis hastalarının sağlık hizmetinden ücretsiz yararlanmaları için bir kanun eki üzerinde değişiklik yapıldı. Bu kazanım sadece kot kumlama işçilerinin değil tüm silikozisli işçilerin kazanımıdır ve eğer mücadele edilirse sigortasız çalıştırılıp herhangi bir meslek hastalığına yakalanmış tüm işçilerin kazanımı haline getirilebilir. Biz Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi olarak Bakanlar Kurulu nun bu adımını büyük bir içtenlikle önemsiyoruz. Ancak bunun için bir yönetmelik ile düzenleme gerekmektedir. Silikozis hastalarının bu hizmetten yararlanabilmeleri için bu başvurdukları sağlık kurumundaki hekimin tanısı yeterli olacak mı, yoksa Meslek Hastalıkları hastanelerinden rapor almaları mı gerekecek? Eğer öyleyse Meslek Hastanelerine başvuru hakkı bütün sigortasız hastalık şüphelilerine tanınacak mı? Bunu için hızla bir düzenleme yapılıp sağlık kurumlarına iletilmesi gerekmektedir. İKP İrtibat Ankara İl Merkezi ve Genel Merkez: Öncebeci Mh. İncesu Cd. Doğan Apt. 7/B Çankaya/Ankara Tel: (312) 430 32 68 Eryaman: Özlem Sarı Tel: (505) 643 97 56 Mamak: Sevim Şimşek Tel: (312) 391 20 54 İstanbul İl Merkezi: Aksaray Guraba Hüseyinağa Mh. Kakmacı Sk. Blok: 10 Daire: 14 Fatih (Aksaray Metro karşısı) Tel: (212) 635 88 52 Anadolu Yakası: Rasimpaşa Mh. Nüzhet Efen di Sk. No: 36/5 Kadıköy Tel/Faks: (216) 330 95 67 Bağcılar: Mustafa Durdağı Tel: (536) 212 10 48 Bayrampaşa: Salih Aşkın Tel: (534) 366 54 69 Esenler: Erhan Taş Tel: (535) 787 10 75 Küçükçekmece: Osman Zorba Tel: (535) 484 96 68 Gaziosmanpaşa: İsmail İşcan Tel: (546) 557 50 50 Sarıyer: Yaşar Avcı Tel: (533) 443 90 43 Zeytinburnu: Necdet Kılıçaslan Tel: (537) 737 22 48 İzmir İl Merkezi : 1254. sokak, Kocaman İş Hanı, No:2 D:22 Kapılar, Konak Çetin Aryal: (507) 306 90 30 Balıkesir İl Merkezi : Adnan Menderes Mh. Çarşı Mevkii No: 12 (Megyad üstü) Nadir Bıçakçı: (542) 352 75 01 Muharrem Kartefe: (544) 452 47 60 Eskişehir İl Merkezi: Cumhuriye mah. Porsuk Bulvarı, Dilem Sk. Çağlayan İş Merkezi, Kat 5, No: 47/d Tel: (222) 233 55 46 Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi olarak asıl talebimiz ise bu hastaların sosyal güvenlik kapsamına alınıp haklarının verilmesidir. Bu insanlar hasta ve çalışamaz durumdalar, hepsinin geçindirmek zorunda olduğu aileleri var. Bunlar denetleme mercilerinin görevini ifa etmemesi sonucu hastalandılar. Bakanlığın bu kanun üzerinde değişiklik yapması da zaten bunu ifade ediyor. Sosyal devlet olacaksak önce hatalarımızın telafisini yapmalıyız. Sigortasız olarak çalıştırılmış işçilerin bu kadar kayıt dışılığın olduğu bir ortamda işçi olduklarını, o iş yerinde çalıştıklarını, o maddeye maruz kaldıklarını ve Bakanlığın kayıt altına alamadığı işverenleri bulup mahkeme süreçleri ile ispatlamaları mümkün değildir. Biz tüm Milletvekillerinin artık vicdanlarına kulak vermesini istiyoruz. Ölen 44 can ve ölecek yüzlerce insanın feryadı duyulup, gereği bir an önce yapılmalıdır. Bizim temel isteğimiz özel bir yasa ile meslek hastası olduğu rapor ile doğrulanmış tüm işçilerin sigortalı çalışmış olanlar gibi hak ettikleri oranda sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmalarıdır. Saygılarımızla Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi Tekirdağ/Çorlu Ertuğrul mah., Peştemalcı Cad., Özdoyuran Cami altı. Saffet Bilgi Tel: (535) 943 08 13 Antalya Hasan San Tel: (532) 363 13 49 Bursa Rasim Gökçe: (539) 297 08 41 Hamit Gün: (534) 255 68 63 Edirne İbrahim Dinç: (542 485 23 57 Gaziantep Mustafa Yanılmaz Tel: (536) 812 83 04 Malatya Nazire Sarıkaya Tel: (536) 517 27 15 Mersin İ. Halil Çakırlı Tel: (537) 431 51 46 Yalova Enver Karagünli Tel: (505) 424 35 77 Zonguldak Kadir Tuncer Tel: (542) 296 88 73 İnternet myk@ikp.org.tr, www.ikp.org.tr

DİSİPLİN GÜNCEL Tekel İşçilerinin Direnişi Tekel işçileri 38 gündür, TÜRK-İŞ gücünü ortaya koyamıyorsa geriye önünde bekleyişlerini sürdürüyor. Bu süreçte AKP önünde basın bunu da ortaya koyacak kadar bir tek canı kalıyor. Tekel işçileri açıklamaları, zincirleme eylemleri gibi cesaretli ve kararlı ki eylemlerine eylemlerle mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini dosta düşmana gösterdiler. Tekel işçilerini sonuç almaya başladılar. Peki, ama bu eylem Yapılan referandum kararlılıklarını götürecek mi? Örgütlü olmanın, bir kez daha teyit etti. Yine bu süreçte sendikalı olmanın anlamı nerde? dostlarından destek, sendikalarından, Kim ne derse desin böyle özellikle de konfederasyonları TÜRK- bir eylem kararının, bir sendika tarafından alınması utanılacak bir İŞ ten mücadeleyi büyütecek kararlar lar. Şurası bir gerçek ki sürenin uzaması almasını beklediler, talep ettiler. 30 gün Tekel işçilerinin çıkarına değil. Direnişlerini alınlarının akıyla bugünlere durumdur. Bu Türkiye deki sendikaların nöbetleşerek sürdürdükleri bekleyişlerini, topluca Ankara ya gelerek ve TÜRK- getirmiş olsalar da bundan sonra on işçilerin örgütü olma iddiasını taşıyacak yöneticilerinin olmadığını gösterir. İŞ in önünden acil durumlar dışında bin insanın daha fazla beklemek için ne Mustafa KUMLU ve yol arkadaşlarının ayrılmayarak sonuç alma noktasında parası kaldı ne de dayanacak gücü. Bu genel grev konusunda gerekli adımları güçlerini tekrar birleştirdiler. TÜRK- durumda mutlaka az ya da çok çözülmeler başlayacaktır. Direniş komiteleri atmayıp, işçileri aldıkları kararı uygulamak durumunda bırakması kime İŞ in daha önce aldığı kararlardan ve uygulamasından memnun olmayan kurmuş olsalardı kararlara müdahaleleri hizmet ediyor, sorusunu sormamıza yol Tekel işçileri seslerini ve taleplerini daha daha doğrudan olurdu. Kendi kaderlerini ellerinde tutarlardı ama yok. Tek açıyor. Mücadele keskinleştikçe kimin gür ifade etmeye başladılar. Nitekim nerede durduğu daha net ortaya çıkıyor. 34. günde yapılan 17 Ocak mitinginde Gıda-İş ve TÜRK-İŞ in giderek daha Tabi bu tablonun ortaya çıkmasında siyasi yapıların, KESK, DİSK gibi örgütle- diğer sınıf kardeşleriyle genel grev genel fazla kontrolü ele alacağı bir süreci ya direnişi haykırdılar. Sendikaları kafesleyen bürokrasi bu sese kulak vermedi. olup (komitelerini kurarak) direnişle- da bir umut işçilerin daha fazla organize rin de sorumluluğunun altını çizmeliyiz. Durumu kurtarmak için 21 inde TÜRK- Tekel işçileri tepkilerini yansıtsalar da rini istedikleri noktaya taşıyana kadar İŞ ile bir araya gelmeleri de bir şey ifade daha önce belirledikleri eylem programı çerçevesinde açlık grevine başladı. ğiz. Şu andaki tablo ne yazık ki birinci devam etmelerini hep beraber izleyece- etmiyor. Bir araya geldiler de sonuç ne? 26 sına kadar hükümete süre vermişler. 37. günde gönüllü işçiler (yaklaşık 158 durumun baskın olduğunu gösteriyor. Efendim, eğer hükümet adım atmazsa kişi) 3 gündür açlık grevindeydiler. AKP de zaten bu durumun farkında. tekrar durumu değerlendireceklermiş. Sahi bir sendika neden açlık grevi, Sıcacık odalarından ne kadar ucu açık, Hükümetin önce kabadayı tavrı ve ölüm orucu gibi kararlar alır? Bizim geniş kararlar çıkıyor. 38 gün geçmiş hakaretlerini, polisin sert tutumunu bildiğimiz bu tür eylemleri, yapacakları daha süre veriyorlar, hem de verdikleri gördük. Sonra AKP nin ağız değiştirmesini izledik. En son da polisin Abdi bir şey kalmayan ve en son canlarını sürenin sonunda ne yapılacağını da net ortaya koyarak sonuç almaya çalışan bir şekilde ifade etmiyorlar. Peki, işçilerin bu keyfilik karşısında esnek olabile- ve davranışından dolayı özür dilemek İpekçi müdahalesindeki yanlış tutum hapishanelerdeki insanlar yapar. Bu tür eylemleri yapmak ve devam ettirmek cek durumları var mı? Açlık grevini bitirip 26 sına kadar bekleseler bile, giderek ve işçi önderi Çetin SOYSAL ı davet- amaçlı organize ettiği görüşmeye işçileri de belli bir irade ve örgütlülük gerektirir. Türkiye de 19 Aralık operasyonları soğuyan havada dışarıda yine Tekel lerine, çiçek sunuşlarına tanık olduk. Bu döneminde bu eylemleri gördük. Buna İşçisi kalacak. Sürenin uzaması işçilere sahneleri izleyenler öncelikle hükümet rağmen nasıl egemenlerin insan hayatını hiçe sayan hayata dönüş operasyon- durum Tekel işçilerinin direnişinin mi hizmet ediyor, yoksa hükümete mi? dolayısıyla polis geri adım atıyor, bu Hükümetin 4-C si tekele tosladı. larıyla katledildiğine şahit olduk. Tekel zaferidir diye yorumlayabilir. Haklılık Burası tamam. Ama hükümet olmadı işçilerinin böyle bir eylem kararı alması, payı da muhakkak var, ama bu görüntünün AKP cephesinden başka bir şeye 4-B verelim dediğinde sendikaların bir yalnızlaştırılmaları, TÜRK-İŞ in genel planı var mı? Yok. Onlar aydın kılığına grev çağrısı yapmaması ile yakından hizmet etmesinin istendiği gerçeğini girmiş, arabuluculuk yapmaya çalışıyor- alakalıdır. Bir işçi üretimden gelen de görmeliyiz. Bu arada bu sahnelerin Yalansız Dolansız Şadi Ozansü AKP, Erbakan Hoca nın Türkiye siyasetine hediyesidir! Tayyip Erdoğan TV kameralarının karşısına geçip afra tafra atarak küçük dağları ben yarattım havasına hiç girmesin! Herkes gayet iyi biliyor ki, Erdoğan ve ekibinin bugün Türkiye de astığı astık kestiği kestik hükümet olmasının sebeb-i hikmeti Erbakan Hocanın ve ekibinin 40 yılı aşkın siyasi mücadelesinin bir sonucudur. Erbakan Hoca ve ekibi olmasaydı Tayyip Erdoğan ve ekibinin değil Türkiye ye hükümet etmek orta ölçekli bir bakkal dükkanını bile idare etmesi zor mümkün olurdu. AKP ekibi iktidarın nimetlerinden faydalanmanın tek mümkün yolunun kendi halkının çıkarlarına karşı emperyalist güçlerin ve yerli sermaye nin (ki onlar da emperyalist güçlere sonuna kadar bağlıdırlar ve biz onlara Anadolu Çakalları diyoruz) çıkarlarını savunmak olduğunu fark ettiği andan itibaren bu emperyalist güçlerin sevgilisi haline gelmiş ve iktidar merdivenlerini koşar adım tırmanmıştır. Özal ın partisini bir kenarda tutarsak hiçbir siyasal parti emperyalist çokuluslu şirketlerin ve finans kuruluşlarının desteğine AKP kadar mazhar olmamıştır. AKP tek başına hükümet olma yürüyüşünde dünyanın büyük kamuoyu oluşturma şirketlerinin muazzam çabaları sonucu ve tabii hâlâ pederşahi usullerle seçim kampanyası yürüten rakiplerinin etkisizliği sayesinde hükümet olmuştur. Erbakan a hükümet verilmişti, Tayyip e ise önce hükümet şimdiyse iktidar verilmektedir. Ama bizim konumuz Erdoğan ve AKP değil, onların nasıl işçi ve halk düşmanı olduğunu ve tabii esas olarak zenginleri ve büyük patronları sevdiklerini herkes en açık biçimiyle TEKEL işçilerinin eyleminde fark etmeye başladı, önümüzdeki dönemde daha da fark edecek. Bizim esas meselemiz Erbakan Hocanın hareketinin neden Erdoğan ve Gül gibilerinin ortaya çıkmasına fırsat verdiği ve bunu engelleyemediğidir. Bunun sebebi açıktır: Nizamdan başlayarak, Selamet, Refah ve Saadet (ki bu son üçü de İslâmın hedef kavramlarıdır) Partilerinin içinde AKP nin tohumları atılmıştır. Bu kötü tohumların fırsatını buldukları ilk anda fışkıracakları herkesin malumuydu ve bu bile bile gerçekleşti. Esas sebebin kalın çizgilerle altını çizmekte yarar var: Bu partilerin hepsi örgütlenmelerinde zenginlerin paralarına bel bağlamış partilerdi. Kendi fakir mazlum seçmenlerine yaslanmaktansa onların başındaki tacire ve esnafa yaslanmayı uygun görüyorlardı. AKP nin yaptığı Erbakan ın yaptığını daha da zengin sınıflara yaslamaktan ibarettir. Ama hiç kimse kimseyi kandırmasın, Tayyip in yolunu sonuna kadar açan da maalesef Erbakan dır. Saadet Partisi ni bugün dahi kararlılıkla ve vefayla izleyen seçmen işçilerin istediği sonucu aldıktan sonra yaşanan sahneler olmadığını hatırlatalım. AKP sert tutumunun ters teptiğini, oy kaybettiğini ve direnişin genişleme potansiyeline sahip olduğunu kavramış durumda. Görmezden gelmenin de işe yaramadığını fark etti. Bütün bu süreçte işçinin direncinin zayıflamasını bekledi. Bu bekleyiş sendikaların da kontrol edilebildiği noktada AKP için istediği zemini elde etmesi anlamına geliyordu. Bu zeminin oluşması durumunda da karar verecek 4-C olmasa da 4-B yi sunacak veya başka bir plan. Hem işçileri ikna etmesi eskisine göre zor olmayacak hem de bu süreçten kuyruğunu dik tutarak karlı çıkacak. Toplum nezdinde yıpranan prestijini düzeltecek ki polisten başladı bu işe. Hem de ne kadar işçi dostu olduğunu yaptığı açılım la göstermiş olacak. Tabi bu arada işçi sınıfında kıpırdanan mücadeleyi de daha fazla kontrol edebilme zemini bulacak. Bunlar şüphesiz şu andaki tabloya bakarak çıkarılan sonuçlar, geleceğe yönelik öngörüler. Tablonun durağan bir şey olmadığını sürekli değiştiğini göz önünde tutarak, bunları okumak daha doğru olacaktır. Son söz olarak mücadele edenler her zaman kazanamayabilir ama kazananlar her zaman mücadele edenlerdir. Tekel işçileri kazanmak için mücadele ediyor ve işçi sınıfının mücadele tarihinde onurlu yerlerini şimdiden aldılar. 22.01.2010 kitlesinin bunu bilmesinde yarar var. Mesele Erbakan ın Tayyip ve ekibi tarafından kandırılmış olması değildir. Tayyip sadece Erbakan ın örgütlenme anlayışını daha da ileri götürmüştür, o kadar. Bir zamanlar halka büyük umutlar veren Ecevit nasıl patronlar sınıfına yaslanmaktan vazgeçmeyerek kaybetmişse, gene benzer umutları kendi kitlesine taşıyan Erbakan da aynı ısrarından dolayı kaybetmiştir. Erbakan ın mevcut partisinin akıbeti de bir farklılık göstermiyor. İşte biz bu yüzden İşçi Kardeşliği Partisi olarak partimizin zengin sınıflardan tamamiyle bağımsızlığını savunuyoruz. Parayı verenin düdüğü çalacağını bildiğimizden bizde ( ayda 10 bin lira değil sadece 1 lira da olsa) parayı sadece işçiler verir ve partiye, kendi partilerine sadece onlar sahip çıkarlar. Aksi halde nasıl Süleyman Demirel başımıza ben fakirleri değil zenginleri severim diyen Turgut Özal ı hediye etmişse, Erbakan Hoca da (Allah uzun ömürler versin) yeni Tayyipleri milletimize hediye etmeye devam edecektir. İŞÇİ KARDEŞLİĞİ 3

DİSİPLİN GÜNCEL 17 Ocak TÜRK-İŞ Mitingi Tekel işçilerinin 15 Aralık ta başlattıkları direnişleri 1 ayı aşkın yaygınlaşmasına hizmet etti. Bırakın ğini daha önceki aldıkları kararlarda da pırdatmayarak taşeronluk sisteminin nin mücadelesini ne kadar sahiplendi- süredir devam ediyor. Abdi İpekçi den Türk-İş önüne gelinen süreçte türlü badireler ve zorluklardan alnının akıyla çıkan tekel işçileri, aynı kararlılıkla mücadelelerini sürdürüyorlar. Mücadelelerinin tekel işçilerine öğrettiklerinin sendika yöneticilerinin ufkunu zorlamaya, rahatlarını bozmaya başladığını söylemek durumundayız. Yıllardır sorunu sendikalı olmayı sigortalı çalışmak bile artık çok daha zor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hiçe sayıldı. Tersanelerde bunun mağduru onlarca işçi hayatını kaybetti. Ülkemizin yüz karası olan silikozis hastalığı peydah oldu. Kot kumlama işçilerinin hayatları mahvoldu. Bunlara ilişkin hangi mücadeleyi yürüttünüz? Siz daha Tekel işçileri ve belli etmişlerdi. 4 haftaya yayılan eylem programı, her Cuma 1 saatle başlayıp birer saat artacak iş bırakma ve AKP önünde basın açıklaması kararı başka türlü nasıl yorumlanabilir. Kaldı ki Cuma günü yapılan iş bırakma eyleminin de ne kadar yapıldığı ortada. Bütün bunlara rağmen yılmayan işçiler Türk- İş i daha fazlasını yapmaya zorluyor. 17 masada çözmeye alışkın yöneticilerin sağduyulu tutumları bugün artık tekel işçileri tarafından sorgulanıyor. Meydanlara işçileri toplama zahmetine giren (aslında zorunda kalan) Mustafa Kumlu, işçilerin genel grev haykırışları karşısında buz kesiyor. Mücadeleye mesafeli duruşunu baştan itibaren gösteren Kumlu nun 17 Ocak taki konuşmasıyla yaptıklarını karşılaştırarak değerlendirelim. Ocak Türk-İş çağrısıyla yapılan miting bunun sonucudur. On bin Tekel işçisi diğer on binlerin eşliğinde Türk-İş başkanının genel grev çağrısı yapmasını beklediler, slogan attılar. Ne var ki kürsüdeki zatı muhteremin gözleri görmedi, kulakları duymadı, dili söylemeye varmadı. Sessiz ve tedirgin bir şekilde alanı terk etti. Tekel işçileri, hükümete seslenip çağrı yaparak duymasını isteyen Türk-İş başkanının bu davranışını protesto ederek kürsüye Tekel de sigara fabrikalarının itfaiye işçilerinin mücadelesine bile çıktılar. Bir de oradan seslerini duyurmaya çalıştılar. Ne garip işçiler Türk-İş özelleştirilmesi sürecinde diğerlerinde olduğu gibi ses çıkarmadı. 2008 seden 17 Ocak ta konuşuyorsunuz. başkanına, Türk-İş başkanı hükümete yeterince destek vermezken bol ke- Şubat ında tekel işçileri Ankara da Patronların örgütüyle yan yana sesini duyurmaya çalışıyor. İşçilerin özelleştirmeleri protesto ederken, ekonomiye can verin kampanyaları sesini duymayan Kumlu hükümete tazyikli suyla püskürtülürken dut yemiş yaparken hangi yüzle işsizliğin önlenmesi çağrısı yapıyorsunuz. Patron işçilerin örgütünde işçilerin sesini duy- neyi duyuracak acaba! Bir başka deyişle bülbül olan Kumlu, 17 Ocak ta şakıyor. Hükümete seslenerek özelleştirmeleri örgütleri ile yan yana kampanyalar mayan bir konfederasyon başkanının durdur diyor. Özelleştirmeler, şeker yaparken tedirgin değilsiniz ama olması garip değil mi? Tekel işçilerinin fabrikaları da elden çıkarılınca zaten kendiliğinden duracak. Satılacak Sahi 4-C uygulaması yeni mi icat tekel işçilerinden tedirginsiniz. mücadelesi devam edip genişlediği noktada, duymayanlar görünmez olmaya, fabrika mı kaldı da durdur diyorsun. oldu da şimdi karşı çıkıyorsunuz? yok olmaya mahkûm olacaklardır. Mustafa Kumlu ve hempaları karar vermelidir: Ya genel greve ya da Taşeronlaşmaya ilişkin kılını kı- Kumlu ve hempaları Tekel işçileri- AKP ye! İtfaiye emekçileri mücadeleyi sürdürecek İstanbul Büyükşehir Belediyesi nin itfaiye hizmetini özelleştirmesiyle birlikte, Belediye-İş te örgütlü olan 900 itfaiye emekçisi 1 Ocak itibariyle işsiz kaldı. Bu tarihten itibaren işlerine gitmeye çalışan işçiler amirleri tarafından işyerlerinden kovuluyor. Oysa itfaiye emekçilerinin sendikal örgütlülüğü 1988 sürecine kadar uzanıyor. Basında İstanbul Büyükşehir Belediyesi nin iştiraki olan BİMTAŞ ın özelleştirme ve taşeronlaştırma amacıyla, ihaleyi (Kanal 7 ye yakın olduğu söylenen) Lapis - Makro ortaklığı lehine bilinçli bir biçimde kaybettiği belirtiliyor. İşçiler BİMTAŞ ın ihaleyi kaybetmek için özellikle 12 trilyon daha yüksek teklif verdiğini belirtiyorlar. Hatırlanacağı gibi İtfaiye işçileri 16 Aralık ta Saraçhane de Büyükşehir Belediyesi önünde, çok sert polis müdahalesiyle karşılaşanbir eylem yapmıştı. 18 Aralık ta ise emekçiler iş bırakmıştı. Kamuoyunda daha fazla ses getirmek isteyen emekçiler 23 Aralık günü de Boğaz Köprüsü nde 40 kişilik eylem yapmış ve gözaltına alınmıştı. Ardından Büyükşehir Belediyesi önünde çadır kuran emekçiler, 9 Ocak sabah 04.00 te saldırıya uğradılar. 10 itfaiye emekçisinin üstüne çullanan 200 250 kadar zabıta ve sivil-resmi polis falçatalarla çadırları ve eylem yerini dağıttı. Saldırı sonrası dört emekçi hastaneye kaldırıldı. Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, itfaiye işçilerine yapılansaldırıyı kınadığını belirterek bu saldırının faşist bir zihniyetin ürünü olduğunu ifade etti. AKP çevrelerine yakınlığıyla bilinen Kumlu nun, Türkiye nin giderek karanlık, baskıcı bir rejime doğru kaydığını söylemesi dikkat çekiciydi. Saldırının ardından 12 Ocak günü, itfaiyeciler yine Saraçhane de yaklaşık bin kişinin katıldığı bir eylem yaparak saldırılardanyılmayacaklarını belirttiler. Eylem boyunca TEKEL itfaiye omuz omuza, İtfaiyede taşeron olmayacak, İtfaiye işçisi yalnız değildir sloganları atıldı. İşçiler haklarını alana kadar mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini belirtiyorlar. Kritik Zamanlar Mustafa Çubuk İşçi direnişlerinin mesajı: Gerçek açılım Hatırlanırsa gazetenin bir önceki sayısında; bir eşiğe gelindiğinden ve eşiğin ötesine ait bilgi veren ipuçlarından söz etmiştim. Tekel işçilerinde merkezileşen direniş, eşikte kapıya atılan güçlü bir omuz işlevini yerine getirerek eşiğin ötesi hakkında daha açık bilgi edinmemizi sağlayacak güçlü bir ışığın sızmasını sağladı. İşçiler bunu; Kürt-Türk burada AKP nerede, gerçek açılım sloganıyla ifade ediyorlar. İşçilerin bu gerçek açılımı henüz çok ham, içi doldurularak bir programa, süreklilik kazanmış bir örgütlülüğe ve stratejiye kavuşmamış olsa da bileşimiyle, harekete geçirdiği potansiyelle, at izi ile it izini ayrıştırıcı özelliğiyle taşıdığı olanaklara dayalı bir perspektifi ortaya koymaktadır. Önceliklerin doğru belirlenerek yürünebilmesi, bu perspektifin kavranabilmesine bağlı görünüyor. Büyük ihtimalle, bu yazı okura kavuştuğunda işçi direnişi bazı uğrakları geride bırakmış olacak. Sendika konfederasyonlarının 26 Ocak ta alacakları tavır ve işçilerin buna yaklaşımı bu uğrakların en yakın olanı. Bunu da işçi hareketinin iç eşiklerinden biri olarak tarif edebiliriz. Zaten başından beri direniş bu eşiği zorlamaktadır. Gelişmenin, tek tek olaylar olarak değil, bir süreç olarak kavranması durumunda zaafları aşmanın dinamikleri de görülebilecektir. Diğer taraftan Anayasa tartışması tekrar gündeme girdi. Aslında işçilerin gerçek açılım dediği şey burada gerçek kapasitesine kavuşuyor. Bu kapasite; ezilenlerin, sömürülenlerin Türkiyesi nin inşasına başlamak. İşçi Kardeşliği Partisi nin Kurucu Meclis çağrısı/mücadelesi, işçilerin gerçek açılım çağrısıyla örtüştüğü gibi, onun gerçek kapasitesini de açık bir ifadeye kavuşturuyor. Gelişmeler, İşçi Kardeşliği Partisi ni, şimdiki gücünün ötesinde stratejik bir konuma taşırken, var olan toplumsal muhalefeti de bu doğrultuda zorlayacaktır. Bu zorlanacak olanların en başında, sosyalistler ve Kürt hareketi olacak gibi görünüyor. Ya demokrasi, kapitalist sömürü sistemiyle sınırlanarak barış komisyoncuları aracılığı ile egemenlerin peşinde sürüklenmeye devam edecekler ya da işçilerin gerçek açılım mesajını görerek demokrasiye eşitlik boyutu kazandırmada rol alacaktır. 4 İŞÇİ KARDEŞLİĞİ

POLİTİKA DİSİPLİN Tüyü Bitmemiş Yetim Hakkı Başbakan Erdoğan ve yardımcısı larından biriydi. 1999 da DSP-MHP- Ayrıca iş güvenceleri de ortadan kalkacaktır. Tabi artık işçi olmayacaklarından Bülent Arınç ın Tekel işçilerinin ANAP koalisyonunun imzalamış eylemlerinden çok rahatsız oldukları olduğu IMF programı Türkiye yi 2001 sendika üyesi de olamayacaklardır. anlaşılıyor. Bu sayın devlet ve millet krizine taşımış, aynı IMF yeni bir Bülent Arınç ın CHP Genel büyüklerinin işçiler için söyledikleri, program anlaşması imzalamak için o Başkanı nı eleştirirken söyledikleri aynı şekilde yandaşları gazete ve televizyonların takındığı tavır ibret vericidir. geçen paketle Tütün Piyasası Yasası nı Derviş in Dünya Bankası ndan getirilip dönem 15 günde 15 yasa diye tarihe de gerçeği yansıtmamaktadır. Kemal Yeni Şafak gazetesi hak arayan insanları, yani Tekel işçilerini tekelciler yerli tütüncülüğü belli bir sürede tasfiye ne bakılırsa görülecektir ki bugünkü da dayatmıştı. Tütün Piyasası Yasası, bakan yapıldığı günlerin gazeteleri- diye manşete çekti. İnsan utanır, sıkılır etmeyi, Türk sigaralarındaki yabancı AKP nin temelini oluşturan o zamanki değil mi? Ama ne gezer. Başbakan ın tütün oranını artırmayı ve TEKEL in Fazilet Partisi nin yenilikçi kanadı söylediklerine bakın: Bunlar Yaprak elindeki sigara fabrikalarının satılmasını, yani Türkiye deki sigara piyasasını parti kararına rağmen 15 günde 15 Tütün depolarında yatıyorlar, yatarak yasa için hükümeti desteklemiştir para alıyorlar, tüyü bitmemiş yetimin bütünüyle devlet tekelinden çıkarıp (bunu bizzat Bülent Arınç ın kendisi hakkını kimseye yedirtmem. El insaf! yabancı tekellere teslim etmeyi öngörüyordu. Kemal Derviş le başlayan bu açıklamıştır). Yani Tütün Piyasası Yasası Önce Başbakan a soralım, soralım AKP nin desteği ile çıkartılmıştır. Ayrıca da hiç olmazsa artık radikal piyasacı süreç devam etmiş, AKP Hükümeti Türkiye deki neo-liberal uygulamaların olan İslamcı eskileri duysun. Tüyü döneminde de Tekel özelleştirilmiş ve babası olan Kemal Derviş i sadece CHP bitmemiş yetim hakkı ne demek? Çoluk yabancı sermayeye devredilmiştir. değil AKP de davet etmiş, ancak Derviş CHP yi tercih etmiştir. Bunun için çocuğunun nafakası uğruna kazanılmış Tekel in British American hakları için mücadele eden insanlar nasıl Tobbacco ya satılması ile birlikte 15 bin yine o günün gazetelerine bakılabilir. oluyor da tüyü bitmemiş yetim hakkı civarında işçiye Ya kıdem tazminatını al Nitekim AKP hükümetleri Kemal yiyor? Tekel işçileri mi tüyü bitmemiş işten çık ya da 4-C kapsamında çalışmayı kabul et dendi. İşçilerin bir kısmı Derviş in başlattığı neo-liberal politikaları harfi harfine uygulamaktadır; yetim hakkı yiyor yoksa onların mücadelesini karalamak için Tekelciler diye emekli oldu, az bir kısmı tazminatını baba baba satmak, tüccar siyaset manşet atanlar mı? Bu ne densizlik, bu alarak işten çıktı, 12 bini ise beklemeye ne aymazlık, bu ne insafsızlık? Tekelciler yakıştırması yapan genel yayın mında çalışma elbette yeni bir şey değil. kavramlar, AKP ve Başbakan Erdoğan ın başladı. İşçilere teklif edilen 4-C kapsa- Türkiye siyasetine armağanıdır. yönetmeni ve ekibi, Tekel işçileri için ne Devlet memurları kanununa eklenen Hal böyleyken Bülent Arınç ın çıkıp biliyor, onları Yaprak Tütün depolarına bu madde asgari ücret kadar bir maaşla Tekel işçilerinin yaşadıklarının sorumlusu olarak Kemal Derviş i (ve Derviş i hapseden süreçten haberleri var mı? 10 ay çalışma imkânı (Hükümetin yeni Bugün Ankara nın soğuğunda hak çıkardığı bir kararnameyle maaş tahsile CHP ye aldığı için Baykal ı) gösterip işin arama mücadelesine çıkan Tekel işçilerinin serüveni, 2001 ekonomik krizi ve 11 aya çıkarıldı) getiriyor. Tekel işçileri de ile köylü kurnazlığı değil mi? Bunlar göre 700 800 TL ye, çalışma süresi de içinden sıyrılmaya çalışması en hafif ifa- Kemal Derviş le başladı. Tütün Piyasası eğer 4-C maddesi kapsamında çalışmayı milleti balık hafızalı olarak görüyorlar; Yasası, 2001 krizinde batan Türkiye ye kabul ederlerse şu anda 1200 1700 TL milletle dalga geçiyorlar. Başbakan Erdoğan, olayın önünü arkasını hiç IMF nin tekrar kredi açmasının şart- olan maaşları 700 800 TL ye düşecek. gündeme Emekçiler ve Yakın Geleceğimiz Ali Çubuk Sağcı solcu işçiler, hepsi direnişteler! Sermaye sınıfları, üretilen değerlere el koyma pozisyonunu perdeleyerek toplumun bütününü yönetme ayrıcalığını sürdürmek için her yol ve yönteme başvurmaktadırlar. Ülkemizde de gün oldu açıktan darbe ile, gün oldu baskı politikaları ile, gün oldu vesayeti altındaki siyasi partilerle iktidarını sürdürdü. Dokuz yıl önce AKP ile bu kez başka bir yöntemi devreye koydular. AKP toplumuın çoğunluğunu oluşturan müslümanların değerlerini kullanarak kendisini gizledi. Halkın en zayıf ve hassas noktasından yakalayarak işçi ve emekçilerin oyları ile hükümet oldu. Çok zaman geçmeden görüldü ki öncekilerden farkı, emeğe karşı daha gözükara ve acımasızca saldırıyor olmasıdır. Bu gerçek yüzü çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Özellikle din refersanslı söylemlerini de kullanarak oy aldığı işçi, emekçi kesimlerdeki desteği krizin de etkisi ile hızla erimektedir. AKP nin dini ile ona oy veren işçi, emekçi sınıfların dininin getirmeden Yaprak Tütün depolarında yatan insanlara niçin milletin vergisinden para vereyim, bu, tüyü bitmemiş yetim hakkı yemek anlamına gelmez mi? diyor. Elbette bu sonuncusu köylü kurnazlığının çok ötesinde bir şeydir. Bu nasıl bir iş; başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP liler nasıl oluyor da hala sütten çıkmış ak kaşık rolünü oynayabiliyorlar? Diğer taraftan yoğun bir din istismarı var; Hz. Allah ı ve Kur an ı da işçilerin aleyhine kullanıyorlar. İşçileri harama el uzatan insanlar olarak takdim ediyor ve dindar insanları (Birçok Tekel işçisinin başörtülü olduğunu gördük) yine dindar olan millete şikâyet ediyor. Evet, köylü kurnazlığının çok ötesinde bir şey, bu. İşçileri yan gelip yatarak para alan insanlar ilan ediyor. Burada bırakmıyor; bunun tüyü bitmemiş yetim hakkı yemek kadar haram bir iş olduğunu söylüyor. Bu ne zekâ, bu nasıl bir pişkinlik, Türkiye son on yıllarda böylesine zekâ parıltısına hiç rastladı mı? Biz yazıyı yine bir soru ile bitirelim: Sayın Başbakan, Tekel işçilerini tüyü bitmemiş yetim hakkı yemekle suçladınız. Peki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi nden 10 liraya (bu sembolik bir rakamdır) hizmet ihalesi alıp aynı gün bunu 6 liraya taşerona satan Müslüman müteahhit ne yiyor? Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu aynı olmadığı artık anlaşılmaya başlanmıştır. Daha önce sermaye partilerinden uzaklaşarak AKP ye yönelen emekçi kitleler, artık yavaş yavaş geriye çekilerek önümüzdeki dönemde yeni arayışların içinde olacaklardır. Özellikle geçen iki, üç aylık zaman içerisinde gerek kamuda, gerekse özel sektörde yaşanan işçi ve emekçilerin eylemleri, yoksullaşan köylülerin tepkileri ve genel olarak oluşan hoşnutsuzluklar bu sınıf ve katmanların siyasal tercihlerini değiştirmeye başlamıştır. Bu gelişmeye yanıt verebilecek bir işçi-emekçi kitle partisi inşasının başarılması yaşamsal öneme sahiptir. Aksi durumda yine CHP, MHP veya başka bir sermaye partisine yöneleceği kesindir. Aslında kendi talepleri etrafında birleşerek alanlara inen işçiler ve kamu emekçileri, özellikle de tekel işçilerinin eylemi nasıl bir kitlesel işçi sınıfı partisinin olması gerektiğini göstermiştir. Bu oluşum sınıfın kendi içerisindeki farklılıkları kapsayan esneklikte ama sermaye iktidarına karşı işçilerin ve yoksul köylülerin çıkarlarını net bir şekilde ifade eden politikalar belirlemelidir. İşçi Kardeşliği Partisi bu anlayışın bütün emek mücadelesi veren kesimlere de sirayet etmesi için kendisini hergün yeniden gözden geçirerek geliştirmektedir. Yaşanan işçi sınıfının mücadelesi esas itibariyle AKP nin ve benzer siyasi partilerin gerçek yüzlerini göstermekle beraber, emek cephesinde bulunanların da konumlarını sorgulamalarını gerektirmektedir. Bunlar başta sendikalar olmak üzere, siyasi parti ve diğer örgütlenmelerdir. Çünkü yükselen işçi eylemleri ücret ve sosyal hak taleplerini aşarak daha ileri bir siyasal sonuç üretmeden dağılmaktadır. Şayet her defasında böyle olacaksa kurumsal olarak varolmak hangi ihtiyacı karşılamaktadır? Politikalarımıza farklı yaklaşımları dahil etmek mümkündür. Son yapılan anketlerde AKP yine ilk sırada görünürken, Cem Uzan ın yeni versiyonu Sarıgül girişiminin bile destek bulduğunu göstermektedir. Hem de bir parti programı olmadan ve ne dediği belli olmayan tutumuyla. Yine mağdurluk edebiyatı, ortaya karışık milli-din söylemleri ve bol popülizm. Destek sanıldığı gibi CHP den değil AKP tabanından gelmektedir. CHP ve MHP ise kendi beklentilerinin üzerinde seyreden oy tabanlarını korumaktadırlar. Hepsinin ortak noktası, işçi ve emekçi kitleler yararına herhangi bir politakayı gündeme getirmeyişleridir. Hepsi de ABD, AB ve onlarla işbirliğindeki Türkiye sermaye sınıfının hizmetindedirler. Özelleştirme, piyasalaştırma ve düzenin devamı yönünde bilimum kapitalist politikalara biat etmişlerdir. Biri hükümet olurken diğerinin muhalefette olması hiçbirini diğerinin alternatifi durumuna getirmez. İncirlik de Amerikan üslerini kapatacaklar mı; İMF, Dünya Bankası, DTÖ gibi kurumlara olan bağımlılıklarını kesecekler mi; emperyalistlerin dün Irak, Afganistan ve Pakistan da bugün Haiti de fiili işgal ve yağmalamalarına karşı çıkacaklar mı; mal ve hizmet üreten işyerlerinin özelleştirme yoluyla piyasalaştırılmasına son verecekler mi, işten atmaları yasaklayacaklar mı vb.sorulara verecekleri yanıt kesinlikle hayır olacaktır. Öyleyse işçiler emekçiler neden desteklerini çekmiyorlar? Artık yeter demeleri gerekiyor. Sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk olarak işçilerin bölünmesine engel olacak tek yönelim, sınıf kimliğinin öne çıkartılarak geliştirilmesidir. Tekel işçilerinin Muş çadırındaki bir işçi canlı yayın sırasında Ben AKP ye oy verdim, buraya geldikten sonra beş vakit namaz kılan komünist oldum sözü belki uç bir örnek olabilir ama sağcı işçi, solcu işçi ayrımının ne denli temelsiz olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Hayatın içinde yeniden karılmaya ihtiyacımız var. İŞÇİ KARDEŞLİĞİ 5

PART DİSİP Birleşik mücadeleinin önemi Yeni yılın ilk işçi hareketleri TEKEL işçileri mücadelesi ve İstanbul daki itfaiye işçileri mücadelesi, eski bir kot işçisi olarak, hakları gasp edilmiş silikozis hastası bir işçi olarak beni umutlandırdı. Çünkü emek mücadelelerinin kazanımı birbirine bağlıdır, kazanım ancak sınıfsal beraberlikle elde edilir. Aralık ayının ilk yarısından beri eylemde olan TEKEL işçileri, zor kış şartlarına rağmen evlerine götürdükleri ekmeğin kavgasını direnerek, bazen suya atılarak, bazen cop yiyerek, bazen de gaza maruz kalarak sürdürüyorlar. Çalışanlar, işçiler toplumun yüzde seksenini yani çoğunluğunu oluşturuyor ama gördükleri muamele içler acısı Devletin kolluk kuvvetleri işçilere karşı, işçilerin ekmeğimi ver sloganlarına karşı gazlı, coplu güç kullanıyor. Yıllardır TEKEL de emek veren 12 bin işçi, 4-C statüsünde çalıştırılmak isteniyor. 4-C li olmak geçici işçi olmak, kıdem tazminatı gibi haklara sahip olamamak, sendikalaşamamak, yılın 10 ayı ile sınırlı bir süre ve çok düşük ücretle, iş güvencesinden mahrum bir şekilde çalıştırılmak anlamına geliyor. Buna gerekçe olarak; bu işçiler depolarda yatıyor, biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını depolarda yatan işçilere veremeyiz deniliyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz koyan kim? 1980 darbesiyle birlikte özelleştirmeler başladı. Kamu kurumlarının özelleştirilmesi ve devlet memurlarının sözleşmeli personelliğe geçirilmesi AKP hükümetinin iktidara gelmesiyle büyük hız kazandı. Kamunun büyük işletmelerinden biri olan TEKEL, tütün, tuz ve alkol olmak üzere 3 mamül üzerinden kâr oranı en yüksek işletmelerden biriydi. Alkollü içecekler bölümü 2003 yılında 292 milyon dolara Limak-Nürol-Özaltın-Tütsab adlı girişim grubuna satıldı. Aynı grup 3 yıl sonra bu şirketi 950 milyon dolara Amerikan Texas Pasific grubuna sattı. Bütün tuz işletmelerini de özelleştirildi. Tütüne gelince hem yüksek karı olan hemde büyük oranda istihdam sağlayan iş ve aş kapısıydı. Ülkemizde TEKEL personeli dışında tütün üreticisi ve toplayıcısı olan, yani tütünden geçimini sağlayan 50 binin üzerinde insan vardı. TEKEL işçilerinin şu anki konumu kadrolu kamu işçisidir. Devlet 2008 yılında TEKEL sigara fabrikalarını Amerikan Tobacco firmasına 1 milyar 720 milyon dolara sattı. İşçileri de yaprak tütün işletmelerine, yani şu anki tütün depolarına 6 İŞÇİ KARDEŞLİĞİ Abdülhalim Demir verdi. İşçilere siz burada devam edeceksiniz denildi. Şartlar zor olmasına rağmen işçiler kabul etti. Şartları zor diyorum, çünkü birçoğu yaşadığı kentlerden başka kentlere, depoları olan kentlere gönderildi. Sendikaları da üyelerini kaybetmeyeceği için itiraz etmedi. Bugün yaprak tütün işletmelerinde yan gelip yatıyorsunuz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını sizlere yedirmeyiz diyorlar. Sayısı on binin üzerinde olan TEKEL işçisini haklarını almamaları için sersefil ediyorlar. Şimdi tüyü bitmemiş yetimin hakkının çoktan yedirildiğini görüyoruz. AKP, yavuz hırsız ev sahibine baskın çıkarmış hesabı şimdi suçu TEKEL işçilerine yüklemeye çalışıyor ama buna küçük bir çocuk bile inanmaz. Sendikalar TEKEL e yönelik özelleştirme saldırısında şimdiye kadar sessiz kalarak suça ortak oldular TEKEL işçilerinin direnişi haklı ve geç kalınmış bir direniştir. SEKA özelleştirilirken sıranın TEKEL e geleceği biliniyordu. Bu direniş sigara fabrikaları özelleştirme kapsamına alındığında yapılmalıydı. Sendika bağıra bağıra gelen bu tehlikeyi görmeliydi, üyelerini bu tehlikeye karşı uyarmalı, örgütlemeli ve özelleştirmeye karşı çıkmalıydı. Ama üyelerini kaybetmeyecekler diye susmayı tercih ettiler. Bugün TEKEL yaprak tütün işletmelerini kapatan AKP hükümeti kadar, bu yıkımın adım adım uygulanmaya konulmasına şimdiye dek sessiz kalan Türk-İş ve Tek Gıda-İş Sendikası nın yöneticileri de suçludur. TEKEL işçilerinin mücadelesi hepimize güç veriyor TEKEL işçilerinin hakları verilmelidir. Eğer başka kurumlara dağıtılacaklarsa kadrolu olarak çalışma hakları gasp edilmemelidir, özlük hakları korunarak başka kamu kuruluşlara kaydırılmalıdırlar. TEKEL işçileri direnirse bunu başarabilir. Bütün sendikalar, işçi örgütleri, işçiler, işsizler, emeğiyle geçinen herkes bir yumruk olmalılar, TEKEL in peşkeş çekilmesine karşı TEKEL işçileriyle bir yürek olmalılar ve direnmeliler! Zira işçi sınıfının geleceği bir bütündür, ancak bir bütün olarak mücadelesi verildiğinde gelecek kazanılabilir. Biz eski kot işçileri fiziken destek verecek gücümüz olmasa da TEKEL işçileri ve itfaiye işçilerinin direnişini yürekten destekliyoruz ve biliyoruz ki onların kazanımı, başarısı bizim de başarımız olacak, geleceğimiz olacak, bize yaşam için güç olacak Kot işçileri olarak hakları için direnen tüm işçi ve emekçileri yürekten selamlıyoruz Ezilenlerin ve Yoksulların Sesi Olarak İslam Konferansı İKP, İhsan Eliaçık ın sunumuyla bir konferans düzenledi Konferans yaklaşık 100 kişinin katılımı ile Çelik-İş Sendikası nın İstanbul/Aksaray daki şubesinde yapıldı. Farklı kesimlerden gelen katılımcıların ilgiyle izlediği konferans, İKP Genel Başkanı Zeki Kılıçaslan ın giriş konuşmasıyla başladı. Daha sonra İhsan Eliaçık, yaklaşık bir saat süren konuşmasında Kuran ın ezilenlerin ve yoksulların sesi olduğunu ve ihtiyaçtan fazla mülk edinmenin yasak olduğunu ayetlerden örnek vererek açıkladı. Bu konuşmaların video kayıtları dijital hale çevrildikten sonra yayınlanacaktır. Orman İşçileri III. Ola Düzenledi 2006 yılında, altı ay süre ile geçici çalıştırılan işçiler için sektörlerde de bu yasa gereği kadrolar verilmiş ama orm olan orman işçilerinin esas talepleri bu yasadan yararlan 2004 yılından beri sendikasızlaştırılan ve bu alandaki boşluğu Türkiye genelinde altı bölgede örgütlenerek doldurmaya çalışan Orman İşçileri Yardımlaşma Dayanışma ve Eğitim Derneği nin (ODED) Mersin III. Olağan Genel Kurulu 17 Ocak 2010 tarihinde Petrol-İş Sen- Partimizin İzmir il örgütü genel başkan Zeki Kılıçaslan ın katılımı ve gençlerin yoğun ilgisiyle 09.01.2010 tarihinde saat 12.30 da açıldı. Bütün devrim şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan açılış töreni sırasında gençlerin yoğun katılımı olduğu görüldü. Açılış sırasında partimizin gençleri Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm sloganını attılar. dikası Mersin Şubesi nde yapıldı. 40 delegenin katılımıyla yapılan genel kurulda dernek başkanı İ. Halil ÇAKIRLI, yaptığı konuşmada özellikle örgütlenmenin önemine vurgu yaparak bu konuda üyelerin duyarlı olmalarını istedi. Özellikle uzun süreden beri yetkili sendikası olmayan orman işçisinin bunun acısını iyi bildiğini dile getirdi. Sendikalarında demokratik yapılanma içinde olmaları gerektiğini dile getirerek böyle bir yapılanma içinde dernekle birlikte daha da güçlü bir örgütlenmeyi yaratabileceklerini söyledi. Tek liste halinde yapılan oylamada 40 delegenin tamamının oyunu alarak yönetimini belirlediler. Genel Kurulu onurlandıran ve Türkiye genelinde örgütlenmeye çalışan İşçinin Kardeşliği Partisi Genel Baş- İşçi Kardeşiği Partisi İzmir İl Örgütü Coşkuyla Açıldı Üye töreninden sonra partimizin genel başkanı Zeki Kılıçaslan bir konuşma yaptı. Konuşma sohbet havasında geçerek ülkenin genel durumuyla ilgili tartışmaya döndü. İçinde bulunduğumuz durumda işçi sınıfının haklarına karşı patron hükümetlerinin yoğun saldırıları olduğunu, bu durumun da ancak örgütlü bir partiyle aşılacağı belirtildi. İşçi sınıfının emperyalizm tarafından etnik ve mezhepsel kimliklerin ön plana çıkartılarak bölünmeye çalışıldığı, buna karşılık partimizin bütün halkımızı sınıf kimliğiyle birleştirmeyi görev bildiği vurgulandı. Milliyetçi politikalara karşı tek çözümün, halkların kardeşliğini savunmak olduğu vurgulandı. Genel başkanımız konuşmasında işçi sınıfının özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarıyla sendikasız, sosyal güvencesiz, düşük ücretle köle şartlarında çalıştırılmak istendiğini vurguladı. Partimizin de işçi sınıfının içinde bulunduğu durumun sermayeye karşı sınıf mücadelesiyle aşılacağını her fırsatta vurguladığını belirterek İzmirli işçileri İKP çatısı altında örgütlenmeye çağırdı. İzmir il yönetiminden İsmail Durna, ülkemizin ezilen ülkeler kuşağında bulunduğunu belirterek bütün zenginliklerimizin emperyalist ablukaya alındığını, bu duruma ancak ve ancak sosyalistlerin önderlik edeceği antiemperyalist bir halk hareketiyle karşı konulacağını, temel şiarımızın bağımsızlık, devrim ve sosyalizm olması gerektiğini belirtti. Konuşmalar sırasında söz alan gençler, gençliğin sınıfla birleşerek onlarla beraber işçi-yoksul köylü hükümeti için mücadele etmek zorunda olduğunu ifade ettiler. Bunu yaparken de gençliğin halkımızı Alevi-Sünni ve Kürt-Türk olarak ayrıştırmadan sınıf kimliğiyle örgütlenmesi gerektiğini belirtti. Ülkede yaşanan neo-liberal dönüşümün gençler için geleceksizleştirmeden başka bir şey ifade etmediği vurgulandı. Konuşmalardan sonra parti açılışına gelen herkesle tanışan partimizin MYK üyeleri özellikle gençlerimizle yakından ilgilenerek gençliğe verdikleri önemi gösterdi. Coşku havasında geçen açılıştan sonra İzmir il örgütünün üyelerinin umutlu olduğu görüldü ve partimizin giderek büyümesinin temelinde partimizin ideolojik olarak sınıf temelli bağımsızlık ve iktidar mücadelesi vermesinin yattığı anlaşıldı.

İMİZ LİN ğan Genel Kurulunu 5620 sayılı bir yasa çıkartılarak kadro açıldı. Diğer an işçileri faydalanmamışlardı. Halen geçici statüde mak. kanı Zeki KILIÇASLAN ve genel merkez yöneticileri katıldı. Genel kurulda delegelere hitaben bir konuşma yapan İKP Genel Başkanı Kılıçaslan, özellikle Türkiye de emek sınıfının gerçek anlamda temsil edilmediğini, ülkeyi bugüne kadar yönetenlerin çalışanların sorunlarını çözmek bir tarafa çözümsüzlüğü dayattığını ifade etti. Bu ülkede bütün emekçilerin bir araya gelerek iktidar olmaktan başka kurtuluşlarının ve çözümünün olmadığını belirti. Orman işçilerinin yoğun ilgisiyle karşılaşan Kılıçaslan dan geçici orman işçilerinin davalarının akıbetinin araştırılması istendi. Kılıçaslan, İKP nin iktidarının gerçekleşmesi için kendilerinin bu yolda her türlü çabayı göstermeye hazır olduklarını, bugüne kadar bütün iktidarların sermaye iktidarı olduğunu, ülkeyi yönetenlerin emekçilerin birliğinden korktuğunu ve bu korkularının da İKP ile gerçekleşeceğini belirtti. Kılıçaslan salondan alkışlar arasında ayrıldı. Haydar Günay İKP Mersin Toplantısı Yapıldı İşçi Kardeşliği Partisi nin Mersin il örgütünün oluşturulması ile ilgili toplantı, parti üye ve sempatizanları ile birlikte orman işçilerinin yoğun ilgi ve katılımı ile 17 Ocak 2010 tarihinde Petrol-İş Sendikası Mersin şubesinde yapıldı.toplantıya genel merkez yöneticileri olarak, İKP Genel Başkanı Zeki KILIÇASLAN, genel başkan yardımcısı Şadi OZANSÜ, genel sayman Nevzat KULAOĞLU ve örgütlenmeden sorumlu MYK üyesi Celal IŞIK katıldı. İKP Genel Başkanı Zeki KILIÇAS- LAN toplantı gündemine geçmeden önce, Petrol-İş konferans salonunda yapılan Orman İşçileri Dayanışma ve Eğitim Derneği nin (ODED) genel kurulunda işçilere ve katılımcılara yönelik bir konuşma yaptı. Konuşmasında, neden bir işçi emekçi partisine ihtiyaç duyulduğu, İşçi Kardeşliği Partisi nin temel sınıf çizgisi ve genel politikaları hakkında açıklamalar yaptı. Orman işçileri de geçici çalışma, özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarına karşı olduklarını söyleyerek sorunlarını parlemantoda dile getiren herhangi bir parti bulunmadığını belirterek, kendi haklarını savunacak siyasal bir örgütlenmeye destek vereceklerini söylediler. İşçiler, geçici çalıştırılan orman işçilerinin kadroya alınması için hükümetin kadro açması yönündeki taleplerini gündeme getirmesi için İKP Genel Başkanı Zeki KILIÇASLAN dan istekte bulundular. Toplantının gündemi olan Mersin il örgütünün oluşturulması ile ilgili görüşmeler parti üyeleri ve genel merkez yöneticileri tarafından genişçe değerlendirildi. Bugüne kadar yapılan çalışmalar ve sonrası için öngörülen gelişmeler gözönüne alınarak İşçi Kardeşliği Partisi nin Mersin örgütünün en kısa sürede kurulması kararına varıldı. İşçi Filmleri Festivali Kot Kumlama İşçileriyle Dayanışma Komitesi Eskişehir deydi. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali kapsamında IV. Eskişehir e gelen komite üyeleri Eskişehirli emekçilerle ve emek dostlarıyla söyleşti. Kristal-İş Bölge Temsilcisi İsmail AYER in başkanlığında gerçekleştirilen bir saatlik söyleşinin ardından katılımcılar ve konuklar Dönüş ve Silikozis adlı belgesel çekimlerini birlikte izlediler. Söyleşide ilk olarak konuşan komite üyesi Engin BODUR, komitenin bugüne kadar yürütmüş olduğu çalışmalardan, hukuk mücadelesinden ve komitenin bundan sonraki hedeflerinden bahsetti. Komite üyesi ve eski kot kumlama işçisi Abdulhalim DEMİR, kot kumlama işçilerinin çalışma koşullarından bahsederek silikozis hastalığına nelerin yol açtığını anlattı. En son söz alan eski kot kumlama işçisi İbrahim KAYA ise siliozis hastalarının yaşadığı sorunlara ve yaşanan mağduriyete değindi. Konuşmacıların sunumundan sonra salondan soru ve görüşler alındı. Kot kumlama işçilerinin vermiş olduğu mücadelenin sınıf mücadelesinin bir parçası olduğu yapılan konuşmalarda dile getirildi. Ardından katılımcılara Festival Komitesi tarafından katılımları için teşekkür plaketleri verildi. Dönüş ve Silikozis belgesellerini izleyen yaklaşık 150 kişi kapitalizmin kar mantığının nelere yol açtığına bir kere daha şahit oldular. İşten Atmak Yasaklansın Platformu Bağcılar Yerel Komitesini Oluşturdu DAVET Eskişehir İKP Kadın Komisyonu olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğini bu sene de düzenleyeceğiz. Üçüncüsünü düzenleyeceğimiz etkinlik için, daha geniş bir katılım sağlamak amacıyla yazdan beri yapıp sattığımız kitap ayraçları sayesinde belediyenin bir salonunu kiralamayı başardık. Bu yıl daha da çok insana ulaşacağımızı hayal ederek ona göre bir ortam sağladık. Emin olun, ayraçların boyanmasından, üstlerinin yazılmasına, boncuklarının dizilmesine, hatta satışına kadar birçok kadın arkadaşın bu işte emeği var. Niçin bu emek? Kadınların sorunları üzerine bir kez daha düşünmek, İşten Atmak Yasaklansın Platformu nun İstanbul Bağcılar da 10 Ocak 2010 tarihinde Kristal-İş şubesinde düzenlediği toplantıya yaklaşık 50 kişi katıldı. Katılanların çoğunluğunun işsiz ve geçici işlerde çalıyor olması işsizlik sorunun toplumumuzun en büyük yaralarından biri olduğunu bir kere daha bize gösterdi. Platform sözcüleri merkezi düzeyde yapılan bu kampanyaların yerel ayaklarının mutlaka oluşturulması gerektiğini, Bağcılar toplantısının İstanbul da bir ilk olduğunu söylediler. Toplantıya katılanlar işsizlik sorununun mutlaka çeşitli etkinliklerle halka anlatılması gerektiğini vurguladılar. Toplantı sonucunda yedi kişilik bir yerel komite seçilerek Bağcılar-Esenler bölgesinde kampanyanın yerel ayaklarının gerçekleşmesi için çalışma yapılmasına karar verildi. düşündürmek, gerek etkinlikte yer alan gerekse etkinliği izleyen insanların üreterek düşünmenin, emek vererek öğrenmenin hazzını yaşamasını sağlamak ve tabii ki 1857 de 129 dokuma işçisi kadının ölümüyle sonuçlanan bu tarihi; hafızaları tazeleyerek unutulmaz kılıp bilincimizi hareke geçirmek Tek başına olmadığımızı hissetmek dileğiyle bütün işçi, emekçi dostlarını ve özellikle de kadınları etkinliğimizi izlemeye davet ediyoruz. 8 Mart ı hep birlikte daha güçlü kutlamak dileğiyle tüm kadınları aramızda görmek istiyoruz. Eskişehir İşçi Kardeşliği Kadınları Tarih: 14 Mart Pazar 13.30 Yer: Taşbaşı Kültür Merkezi / Eskişehir İŞÇİ KARDEŞLİĞİ 7