BİRİNCİ BÖLÜM YAŞADIĞI DÖNEM

Benzer belgeler
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 3. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 4. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ DERSLERİ

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

Gazneliler ( ):

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERİSTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIK SINIFLARI (NORMAL VE İKİNCİ ÖĞRETİM) GÜZ MAZERET SINAV PROGRAMI

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

Lütfi ŞAHİN /

İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ. Karahanlılar -840 Tolunoğulları -868 Akşitler -935 Gazneliler -963 Büyük Selçuklu Devleti-1040

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

İLAHİYAT FAKÜLTESİ I. VE II. ÖĞRETİM HAZIRLIKSIZ İLAHİYAT MÜFREDATI

İSLAM TARİHİ II. Hafta 8. Prof. Dr. Levent ÖZTÜRK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Sadrettin Gümüş, Seyyid Şerîf Cürcânî ve Arap Dilindeki Yeri, İstanbul: Fatih Yayınevi Matbaası, 1984, 211 s. Murat Dinler*

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

DEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI İLAHİYAT BÖLÜMÜ I. SINIF I. & II. ÖĞRETİM BÜTÜNLEME SINAV TAKVİMİ

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DEVRİNİ AŞAN ALİM ULUĞ BEY

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Doktora Öğrencisi, (Makale gönderim tarihi: ; makale kabul tarihi: )

AKADEMİK YILI

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

ESOGÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIKLI İLAHİYAT 2010 YILINDAN İTİBAREN UYGULANAN PROGRAM DERSLERİ I.ÖĞRETİM I. DÖNEM

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER. Murat DEMİRKOL. Doç. Dr. (Assoc. Prof. Dr.) Reşadiye-Tokat/1969.

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

Question. Muhammed b. el-hasan el-saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?

İktisat Tarihi I

İslâm Felsefesi Tarihi 2

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

İslâm Felsefesi El Kitabı

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ GÜZ DÖNEMİ SINAV PROGRAMI

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

SUNUMUN ÖNEMİ VE SUNUM TÜRLERİ

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

USUL/FIKIH TARTIŞMALARI

T.C. RECEP TAYYĠP ERDOĞAN ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI YÜKSEK LĠSANS DERSLERĠ DERSĠN KODU VE ADI

Transkript:

BİRİNCİ BÖLÜM YAŞADIĞI DÖNEM Siyasi Durum Fahreddin Râzî (543-606/1148-1209) yaşamını Harezmşahlar hâkimiyetindeki topraklarda geçirmiş, Gur sultanları ve Selçuklu sultanları ile iyi ilişkiler kurmuş, dönemin devlet adamları tarafından da tanınmış ve saygı görmüştür. 10-13. asırlar arasında bölgede varlık gösteren Harezmşahlar Devleti bir sınır vilayeti olarak çıktığı tarih sahnesinde, birçok yönden Büyük Selçuklu Devleti nin özelliklerini devam ettirerek tarihin en güçlü İslam kurumlarını oluşturmuş, fakat gücünün zirvesinde iken doğudan gelen Moğollar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Harezmşahlar ırk olarak Türk olmakla birlikte onların hangi Türk boyuna mensup oldukları hakkında kesin bir bilgi yoktur. 1 Kuruluşları Selçuklu hükümdarı Sencer zamanına rastlayan Harezmşahlar ın kurucusu Kutbeddin Muhammed önce Selçuklu hâkimiyetini tanıyarak Sultan Sencer ile birlikte hareket etmiştir. 2 Ölümünden (522/1128) sonra yerine geçen oğlu Atsız, Sultan Sencer e bağlılığını bildiren bir belge yazıp gönderse de onun bölgenin diğer güçlü devleti Moğol asıllı Karahıtaylar karşısında Katvan da ağır bir yenilgi alması üzerine (536/1141), Horasan bölgesini istilaya başlar, Merv i alır ve Nişabur da adına hutbe okutur. 3 11

Fahreddin Râzî Bu dönemde Karahıtaylar ile anlaşma yolunu tutan Atsız, Kıpçak Beyliği gibi beylikler üzerine yürüyerek bölgedeki hâkimiyetini genişletir. Bu esnada Sultan Sencer in Horasan da Oğuzlar a mağlup olup esir düşmesiyle Büyük Selçuklu Devleti fiilen çökmüş, bu durum karşısında Oğuzlar a karşı birlik oluşturmaya çalışan Sultan Atsız, Selçuklular ile ilişkilerini iyi tutmayı tercih etmiştir. Sultan Atsız vefat ettiğinde yerine oğlu İl Arslan geçer (551/1156). Siyasi olarak Sultan Sencer e bağlılığını ilan eden İl Arslan ın Harezmşahlığı sultan tarafından kabul edilip resmen tanınmıştır. 4 İl Arslan ın yerine başa geçen (569/1173) oğlu Alaeddin Tekiş döneminde taht kavgaları nedeniyle başlangıçta iç işlerine yabancı devletlerin müdahaleleri görülmüş ve devletin malları pazarlık konusu yapılmışsa da Sultan Tekiş kısa sürede otoritesini sağlamış ve uzak görüşlü politikası ile istikrarlı hâle getirdiği Harezmşahlar Devleti ni yalnız İslami doğunun değil, bütün doğunun birinci sınıf siyasi teşekkülü hâline getirmiştir. Ardından Alâeddin Tekiş bölgedeki Türk boyları ve Karahıtaylar karşısında önemli başarılar elde ederek, Buhara yı Karahıtaylardan alır (578/1182), Horasan da Nişabur gibi önemli yerleri ele geçirir. Böylece bölgede çok önemli bir güç hâline gelen Tekiş, Gurlular ile iş birliği yapan kardeşi Sultanşah ile onun ölümüne (589/1193) kadar uğraşmak zorunda kalmış, bu tarihten sonra da çok hızlı bir yükselişe geçmiştir. 5 Bu dönemde Irak Selçukluları nın başında bulunan ve dirayetsiz bir sultan olan II. Tuğrul, Rey e girip halifeye ve Harezmler e karşı çıkınca yenilir ve akabinde öldürülerek 12

Yaşadığı Dönem Irak Selçukluları nın yıkılmasına neden olur (591/1194). Böylece Harezmşahlar Devleti imparatorluk hâline gelir ve Rey şehri dâhil, tüm Irak toprakları bu devletin sınırları içine girer. Sultan Tekiş in, halifenin dünyevi hâkimiyet iddiasını reddetmesiyle başlayan Harezmşah-Halife sürtüşmesi Tekiş in galip geldiği bir savaşla son bulur (593/1196). 6 Bunun üzerine Halife Nâsır tekrar Irak a gelen Tekiş e Horasan, Türkistan ve Irak ın saltanat beratını göndermek zorunda kalır (595/1198). Sultan Tekiş, toprakları Bağdat tan Talas civarına ulaşan bir imparatorluk kurduktan sonra bölgede yer alan Batıniler ile mücadele ederken hastalanıp vefat eder ve yerine oğlu Kutbeddin Muhammed geçer (597/1200). 7 Sultan Muhammed başlangıçta hanedan üyeleriyle, sonra da bu iç karışıklıkları destekleyen Gurlular ile mücadele eder. Muhammed Gurlular ile uzun süren bu mücadelelerin sonunda önce Herat ı (601/1204), ardından da Belh i alır ve böylece Gurlular Horasan bölgesinden çıkarılarak Harezmşahlar Devleti ne bağlanır. 8 Bu gelişmelerin ardından Maveraünnehir bölgesine ve Karahıtaylar üzerine yürüyen Muhammed, Mazenderan ın kendilerine katılmasıyla onları ağır bir yenilgiye uğratır (607/1210) ve gayrimüslim bir unsura dayanan bu devleti büyük sarsıntıya uğratarak Maveraünnehir bölgesine hâkim olur. Kısa süre sonra da Karahıtaylar tarih sahnesinden silinir (611/1214). Ardından Gazne yi alan Sultan Muhammed bir hile ile Gur Devleti nin hükümdarını öldürterek bu devleti de ortadan kaldırır (612/1215). Bu dönemde Kirman ı, Sistan ı, Umman Denizi ne kadar olan bölgeyi ve Irak-ı 13

Fahreddin Râzî Acem i alan 9 Muhammed, Bağdat ı da almak için harekete geçse de bunda başarısız olarak geri döner. Sultan Muhammed in Çin i fethetme düşüncesi onun ilk defa Moğollar la karşılaşmasına neden olur. Önce bir yenilgi ve arkasından yapılan anlaşma ile başlayan bu temas (615/1218) Muhammed in 450 kişilik bir Moğol ticaret heyetini katletmesiyle tarihî bir dönemece girer. Çünkü büyük bir ordu ile tarihte benzeri görülmemiş bir hızla harekete geçen Cengiz Han (617/1220) Harezmşahlar ı her yerde yenmeyi başararak, Buhara ve Semerkand ı alıp harabeye çevirir. 10 Gariptir ki bu mücadelede Halife Nâsır Moğollardan yana tavır almıştır. 11 İlmî ve Kültürel Durum Küçük bir sınır eyaletiyken önce bağımsız bir devlet, sonra da bir imparatorluk hâline gelen Harezmşah Devleti kendisine Büyük Selçuklu Devleti ni örnek alarak kurumlarını geliştirmiştir. Bu dönemde bölgede önemli mezhep mücadeleleri görülür. Nitekim Rey ve İsfahan da köy halkı Şiî, şehir halkının çoğu Hanefî, bir kısmı da Şâfiî dir. Bu kesimler arasında süren mücadelenin sonunda Şâfiîler bütün hasımlarına karşı üstünlük elde etmişlerdir. 12 Bu dönemde Harezmşahlar ın başkenti Gürgenç ile Büyük Selçuklu Sultanı Sencer in başkenti olan Merv şehirleri, bölgenin iki önemli ilim ve kültür merkezi olarak oldukça gelişme kaydederler. Moğol istilasından önce sadece 14

İKİNCİ BÖLÜM HAYATI VE İLMÎ SERÜVENİ Hayatı Fahreddin Râzî nin kaynaklarda anılan tam adı Ebû Abdillah Muhammed b. Ömer b. el-huseyn b. el-hasen b. Alî Fahruddîn er-râzî et-taberistânî el-kuraşî et-teymî el-bekrî dir. Fakat o daha çok Fahreddin Râzî, Fahr-i Râzî, İbnü l-hatîb ve İbn Hatîbi r-rey adlarıyla ün kazanmıştır. Fahreddin Râzî 25 Ramazan 543/6 Şubat 1149 tarihinde, devrin önemli bir ilim ve kültür merkezi olan Rey şehrinde dünyaya gelmiştir. Kaynaklarda Fahreddin Râzî nin ailesinin Taberistan asıllı olduğu söylenmiş, fakat Rey e ne zaman geldikleri belirtilmemiştir. Râzî nin soyu hakkında da farklı rivayetler mevcuttur. Bazı kaynaklar onun Hz. Ebû Bekir in soyundan geldiğini belirtmiş, 14 bir kaynakta onun eserlerinde kendisini Hz. Ömer e nispet ettiği tespit edilmiş, 15 başka bir kaynakta ise Arap değil, Fars kökenli olduğu söylenmiştir. 16 Fahreddin Râzî nin söz ve yazı dili olarak Arapça ve Farsçayı kullanmasına bakarak onun bu milletlere mensup olduğunu iddia etmek doğru değildir. Çünkü bu dönemde onun hâkimiyetinde yaşadığı Türk devletleri de ilim dili olarak Arapçayı, resmî yazışma dili olarak Farsçayı kullanmaktadırlar. Dolayısıyla Türklerin hâkim olduğu bir 17

Fahreddin Râzî kültür ve medeniyet ortamında yetişen Râzî nin Türk olma ihtimali oldukça güçlüdür. 17 Fahreddin Râzî nin dedesi Hasan b. Ali zengin bir tüccar olup kırk yıl Mekke de ikamet etmiştir. Babası Ziyâeddîn Ömer (ö. 559/1164) de güzel ve etkili hitabetiyle Rey Hatibi olarak şöhret bulmuş değerli bir âlimdir. Siyasi yönden oldukça istikrarsız olan bu dönemde bölgede hâkimiyet sık sık el değiştirmiştir. İktidarı ele geçiren beylikler kalıcı olabilmek için halka, özellikle de âlimlere son derece iyi davranmış, onların desteğini almaya çalışmışlardır. Bu durumdan oldukça istifade eden Râzî, Harezmşah topraklarında doğup büyümüş ve bu devletin sultanlarıyla iyi ilişkiler kurmuş, bu durum onun Gur sultanları, bunların bir kolu olan Bâmiyan hükümdarları ve Suriye de hüküm süren Eyyubî sultanları ile de iyi ilişkiler kurmasına ve onların iltifat ve ikramlarına nail olmasına bir engel teşkil etmemiştir. Râzî, Gur Sultanı Gıyâseddin ve kardeşi Şihâbeddin ile dostluk kurmuş, Letâifu l-gıyâsiyye adlı eserini Sultan Gıyâseddin e ithaf ederek onların himayesiyle devlet içinde görev almıştır. Bu görevi karşılığı Sultan ın büyük teveccühüne mazhar olan Râzî, onun çok miktardaki ikram ve ihsanına kavuşmuştur. 18 Gur Sultanı bu dönemde ülkesinde şeyhulislam olarak anılan Râzî için Herat ta bir de medrese inşa ettirmiştir. Râzî Gurlular ın bir kolu olan Bâmiyân hükümdarlarıyla da dostluk kurup onlardan Bahâeddin Şâm b. Muhammed e el-berâhînü l-bahâiyye, Ziyâratu l-kubûr ve en-nihâye ve l-bahâiyye adlı eserlerini ithaf eder. 18

Hayatı ve İlmî Serüveni Kaynaklarda Buhara, Semerkand, Hocend, Benakit, Gazne ile Hint beldeleri, Türkistan ve Horasan daki diğer şehirler arasında birçok seyahat yaptığı belirtilen Râzî bir dönem Harezmşah Devleti Sultanı Muhammed b. Tekiş in himayesine girmiş, ondan büyük itibar görüp yüksek bir mevkiye gelmiş ve Hadâiku l-envâr isimli eserini de ona ithaf etmiştir. 19 Sultan Tekiş, Râzî yi Şehzade Alaeddin Muhammed in eğitimiyle görevlendirmiş, onun ölümü ve yerine Alaeddin in geçmesiyle (596/1200) Râzî nin nüfuz ve itibarı daha da artmıştır. 20 Sultan Alaeddin, Râzî için Harezm de bir medrese tahsis etmiş, burada dinleyici vasfıyla onun derslerine katılmış, Herat taki kendi malikânesini onun ikametine vermiş, ayrıca diğer şehirlerde de onun adına medreseler yaptırılmıştır. 21 Râzî de ona el-ihtiyârâtu l-alâiyye ve et-tarîkatu l-alâiyye gibi eserlerini ithaf etmiştir. Râzî daha sonra Sultan Alaeddin tarafından Hindistan a elçi olarak gönderilmiş, 22 kızını da Harezmşah veziri Alâülmülk ile evlendirerek bu devletle olan ilişkilerini daima kuvvetli tutmuştur. Fahreddin Râzî, Eyyûbî hükümdarı Âdil Seyfeddin e Esâsu t-takdîs ini, Şirvan hükümdarı Muhammed b. Rıdvan a Uyûnu l-hikme şerhini, Melikü l-vüzerâ Kıvâmuddin e de el-mebâhisu l-meşrıkıyye isimli eserlerini sunarak, bölgedeki tüm devlet adamlarıyla iyi ilişkiler kurmuştur. Râzî nin sultanlara gösterdiği bu yakınlık onlar tarafından da karşılıksız bırakılmamış, bu sultan ve devlet adamları ülkelerine geliş-gidişlerinde onu törenlerle karşılayıp uğurlamış, vaazlarına katılıp sözlerini dikkate almış ve kendisine 19

Fahreddin Râzî daima saygı göstermişlerdir. Hatta onun otoritesi Sultan Alâeddin üzerinde o denli fazla olmuştur ki, bazen ona çok sert konuştuğu hâlde sultan buna ses çıkaramamıştır. 23 Bazı hükümdarların ayakkabılarını elinde taşıdığı Râzî, bazen bu hükümdarlarla iltifatlaşmıştır. Nitekim o bir gün sultana Kılıcının gölgesinde yaşıyoruz! deyince, sultan da ona Bilakis biz ilminiz sayesinde yaşıyoruz! karşılığını vermiştir. 24 Râzî, ailesi varlıklı bir kimse olmasına rağmen, babasının erken ölümü nedeniyle başlangıçta maddi yönden oldukça sıkıntıya düşer. Maddi destek bulmayı umarak Buhara ya gidip Mâzeoğulları na sığınan Râzî burada umduğunu bulamaz. Ardından Horasan a döndüğünde, tesadüfen Harezmşah Devleti Sultanı Muhammed Tekiş ile karşılaşır ve Tekiş in ona değer verip makamını yükseltmesi ve bol ihsanlarda bulunması sayesinde maddi yönden rahata kavuşur. 25 Daha sonra Rey şehrinde zengin bir doktorla tanışır ve iki oğlunu onun iki kızıyla evlendirir. Doktorun kısa süre sonra ölümüyle servet Râzî ailesine geçer ve ailenin mali durumu bir daha bozulmayacak şekilde düzelir. Bunların yanı sıra Râzî Gur sultanları, Bâmiyân ve Harezmşah sultanlarıyla kurduğu iyi ilişkiler neticesinde birçok ihsana nail olur ve bunları ticaretle de artırarak oldukça yüklü bir servet edinir. Onun bu serveti kaynaklarda oldukça abartılı bir şekilde nakledilir. 26 Râzî nin ailesi ve çocukları, 617/1220 yılında gelen Moğol istilası sırasında, damatları olan vezir Alâülmülk ün Moğollar a sığınması sayesinde bu katliamdan kurtulmuş, ardından aile Semerkand a gönderilmiştir. Kaynaklarda Râzî nin evliliğine dair yeterli bilgi bulunmamaktadır. 20

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DÜŞÜNCESİ Tefsir Fahreddin Râzî İslami ilimler arasında en çok tefsir alanında meşhur olmuş ve ön plana çıkmıştır. Bunun sebebi, onun ömrünün son döneminde bütün ilmî birikimini ortaya koymak suretiyle kaleme aldığı meşhur tefsir eseridir. Tefsir ilminde bir zirve ve dönüm noktası oluşturan bu eser onu bu alanda haklı bir şöhrete kavuşturmuştur. Biz çalışmamızın bu aşamasında, önce onun tefsirini tanıtacak, ardından da bu eser üzerinden Fahreddin Râzî nin Kur ân-ı Kerîm in tefsiri hakkındaki görüş ve yaklaşımlarını ortaya koymaya çalışacağız. Fahreddin Râzî nin tefsiri, en meşhuru Mefâtîhu l-gayb 56 olmak üzere et-tefsîrü l-kebîr ve Fütûhu l-gayb gibi birkaç isimle bilinir. Tefsirin Yazılış Gayesi Fahreddin Râzî ömrünün sonuna doğru başta kelam ve felsefe olmak üzere farklı İslami ilim dallarına ait bilgi ve birikiminin zirveye ulaştığını hissettiğinde, bütün ilimlerin gayesinin tek bir kitabı anlamak olduğu düşüncesiyle tüm birikimini Kur an ın tefsiri yönünde kullanmayı amaçlar. Nitekim o bu amaçla tüm ilimlerin kaynağı olarak gördüğü 31

Fahreddin Râzî Kur an ı yine bu ilimlerin ışığı altında, o güne kadar denenmemiş bir tarzda tefsir ederek, hayatını güzel ve nihai bir tefsirle taçlandırmak ister. O, kafasında oluşturduğu bu büyük projenin ipuçlarını zaman zaman açığa vurmuş, fakat bunun hasımları tarafından hafife alınması onun üzerinde daha da teşvik edici bir etki yapmıştır. Nitekim o, tefsirinin başına yazdığı mukaddimede bu durumu şu şekilde ifade eder: Zaman zaman bu yüce sure/fâtiha ile ilgili on bin ayrı mesele tespit etmenin mümkün olduğunu ifade ettim. Fakat bazı cahil, kıskanç ve inatçı kimseler bunu imkânsız görerek, bunların kendi yaptıkları gibi sağlam esaslardan uzak birtakım uzun teferruatlar olacağını zannettiler. Çünkü onların tarzı bu olup, farklı bir şey düşünemiyorlardı. İşte ben bu eseri yazmaya başladığımda, yukarıda bahsettiğim işin mümkün ve kolay olduğuna dikkat çeksin diye bu mukaddimeyi yazdım. 57 Fahreddin Râzî Fâtiha suresini böyle bir gaye doğrultusunda geniş bir şekilde kaleme alıp iddiasını ispatladıktan sonra, bu metodu tüm surelere aynen uygulamanın çok zor ve uzun zaman isteyen bir iş olacağını fark etmiş olacak ki, tefsirin ilerleyen kısımlarında, bunun özeti sayılabilecek bir yöntem takip etmiştir. Fahreddin Râzî nin ikinci hedefi savunmaya yöneliktir. O, tefsirinde kendi dönemine kadar Ehl-i sünnet dışı kesimler tarafından Kur an ayetleri hakkında ileri sürülen görüş ve iddialara karşılık vermeye ve bunları çürütmeye çalışmış, böylece Kur an ın inanç esaslarını doğru ve ikna edici bir tarzda ispat etmeyi hedeflemiştir. Tefsirin hemen 32

Düşüncesi her yerinde görülmesi mümkün olan bu üslup, kelamî konularda Mutezile ve Şia gibi gayri Sünni kesimlere, genel olarak dinler alanında ise Ehl-i kitaba verilen cevaplarda oldukça hâkimdir. Hedef savunma olunca, elbette önce bu iddiaların sergilenmesi, ardından da bunlara ikna edici bir şekilde cevap verilmesi gerekmiştir ki, bu durum tefsirin metot ve hacmini açıklayan önemli bir husustur. 58 Fahreddin Râzî nin ilk iki hedefinin tamamlayıcısı mahiyetindeki üçüncü ve son hedefi ise benimsemiş olduğu bilimsel tefsir anlayışına uygun olarak Kur an a aklın ışığında bakmak, onun akli ve bilimsel icazını ispat etmektir. Bu gayeyle o, Kur an ın her türlü fikrî tutarsızlık ve akli kusurdan uzak olduğunu ortaya koymaya, diğer bir deyişle nakil yoluyla gelen hakikatleri, aklın prensipleriyle de ispat etmeye çalışmıştır. Bundan dolayı tefsirinde sadece nakilleri sergilemekle yetinmeyip bu yönde beşerî bilginin her türünü kullanmaktan çekinmeyen Râzî, böylece Kur anî hususların doğruluğunu akli prensiplerin ışığı altında ortaya koymaya çalışmıştır. Nitekim felsefe yoluyla İslam âlemine gelen akli yöneliş, Mutezile nin gayretleriyle dinî alana hâkim kılınarak, iki farklı anlayışın gelişmesine neden olmuş, ardından İmam Eş arî, Bâkıllânî, Cüveynî, Gazzâlî gibi âlimlerin çabalarıyla akıl ile naklin arası birleştirilmeye çalışılmış, Fahreddin Râzî de bu çabayı tefsir alanına taşımıştır. Son olarak kendi devrinde tefsir alanındaki üstünlüğün Mutezile nin tekeline geçtiğini gören Râzî, onların tefsirlerini kendi görüşlerini açıklama ve mezheplerinin usullerini ispat için bir vesile edindiklerini fark etmiştir. 33

Fahreddin Râzî Bu hâkimiyeti kırmak istemiş ve bu amaçla onların benimsedikleri metodu, Ehl-i sünnetin esas ve prensiplerine uygun olarak Kur an a tekrar uygulamış, böylece onların yanılgılarını bizzat kendi metotlarıyla ortaya koymaya çalışmıştır. Bu noktada o, kendisine belagat yönüyle Abdulkâhir Cürcânî yi, akla dayanan mezhebî anlayış yönüyle de eski bir Mutezile mensubu olarak onların metodunu iyi bilen İmam Eş arî yi esas almıştır. 59 Tefsirin Genel Muhtevası Fahreddin Râzî nin tefsiri, muhtevası ve benimsenen metot itibarıyla kendi alanında farklı bir tarz oluşturmuş, bu yeni tarz karşısında âlimler kabul veya ret şeklinde iki farklı tavır sergilemişlerdir. Bu iki yaklaşımdan olumsuz olanı benimseyenlerin yönelttikleri en önemli itiraz, İbn Teymiyye de ifadesini bulan, Onda tefsir hariç, her şey var. iddiası olmuş; buna karşılık Râzî nin metodunu benimseyenler bu ithama, Sübkî ye ait olan, Onda tefsir dâhil her şey var. 60 ifadesiyle cevap vermişlerdir. Fahreddin Râzî eserine o güne kadar tefsirlerde görülmesi pek alışık olunmayan konuları sokmuş ve bunları kendine özgü bir metotla çok kapsamlı olarak ele almıştır. Onu savunanlar bu durumu Râzî nin tefsirini yazış gayesi ve kendisine özgü metodu ile gerekçelendirmeye çalışmışlardır. Şöyle ki, Râzî Kur an ın akli ve bilimsel icazını ispat edip onun her türlü fikrî tutarsızlık ve akli kusurdan uzak olduğunu ortaya koymak, diğer bir deyişle nakil yoluyla bildirilen hakikatleri aklın incelikleriyle ispat etmek, ayrıca onu her tür dış ithama 34

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GÜNÜMÜZE TESİRİ Râzî yi Etkin Kılan Sebepler Pek çok İslam âliminin hayatı zorluklar içinde geçmiş, onların değeri ancak öldüklerinde veya çok daha sonra öğrencileri ya da eserleri sayesinde anlaşılabilmiştir. Fahreddin Râzî ise daha sağlığında ilmî otoritesini herkese kabul ettirmiştir. Onun çok yönlü bir âlim olarak pek çok dinî alanda üst düzeyde yeterliliğe sahip olması kadar, sahip olduğu bilgileri eserleri aracılığıyla ilim âlemi ve sultanlarla, vaazları sayesinde de halkla paylaşmış olması bunda etkili olmuştur. Bu sayede döneminde büyük bir şöhrete kavuşan Fahreddin Râzî, yetiştirdiği öğrenciler aracılığıyla görüşlerini daha kendi sağlığında dört bir yana ulaştırma imkânı bulmuştur. Râzî nin gerek döneminde, gerekse sonrasında meşhur olmasını sağlayan bir diğer konu onun ders, sohbet ve vaazlarını son derece anlaşılır bir dille yapması, eserlerini de aynı şekilde son derece etkili bir üslupla kaleme almış olmasıdır. Öyle ki o, kelam ve felsefenin en zor konularını yüzyıllar sonra bugün bizlerin bile kolay bir şekilde anlayabileceği biçimde güzel açıklamıştır. Bu sayede onun eserleri günümüze değin kendi alanlarının başyapıtları olarak kabul görüp okunagelmiştir. Bunun ötesinde Fahreddin Râzî nin eserleri sistematik olarak daha sonra kaleme alınan eserlere 146

Günümüze Tesiri örneklik ederek onların daha kolay ve rahat yazılmasına öncülük yapmıştır. Öğrencileri, Fahreddin Râzî nin eserlerini yorumlayarak daha da geliştirmiş, yaptıkları ilmî yolculuklarla onun görüşlerini Horasan, Bağdat, Suriye, Anadolu ve Mısır gibi İslami merkezlerden Endülüs ve Mağrib e kadar ulaştırmışlardır. Fahreddin Râzî nin görüş ve eserleri daha sağlığında o denli yayılmıştır ki kendisinden etkilenen devrin önde gelen İslam âlimleri kendisiyle temasa geçerek ondan yararlanmaya çalışmışlardır. Bu bağlamda büyük mutasavvıf İbn Arabi onun eserlerinden etkilenerek kendisine bir mektup yazmıştır. 487 Benzer şekilde Mevlana Celaleddin Rumî, ünlü eseri Mesnevi de Fahreddin Râzî nin şöhretine işaret etmiştir. 488 Aynı şekilde İbn Haldun el-lübab ismiyle Fahreddin Râzî nin el-muhassal isimli eserini özetlemiş ve büyük ölçüde onun etkisinde kalmıştır. 489 Fahreddin Râzî başta tefsiri olmak üzere kelam ve fıkıh alanındaki eserleriyle Anadolu da bilhassa Osmanlı düşünce ve ilim hayatında da etkili olmuştur. Öncesinde Kadı Beydavi, Nasıruddin et-tûsî ve Sadreddin el-konevî, sonrasında ise İbn Kemal ve Ebussu ûd gibi ilim adamları Fahreddin Râzî nin eser ve görüşlerinin Anadolu topraklarında tanınıp yayılması konusunda çaba harcamışlardır. 490 Bu dönemlerde bölgedeki medreselerde verilen icazetnameler önce Sirâceddin Urmevî vasıtasıyla, daha sonra ise Sadeddin Teftazanî ve Seyyid Şerif Cürcânî aracılığıyla Fahreddin Râzî ye dayandırılmıştır. Bunun ötesinde Fahreddin Râzî nin etkisi Türkistan, Afganistan, Hindistan, İran ve bütün Arap ülkelerinde güçlü ve sürekli olarak devam etmiştir. 491 147

Fahreddin Râzî Kendisinden Sonrasına ve Günümüze Etkisi Fahreddin Râzî nin kendisinden sonraki dönemlere bilimsel yönden en önemli katkı ve etkisi, başta tefsiri olmak üzere hemen bütün eserlerinde ele aldığı meselelere sistematik, bilimsel ve tarafsız yaklaşım biçimidir. O, eserlerinde ele aldığı konuları farklı mezhep görüşleri ve delilleri ışığında, ilmî bir yaklaşımla, oldukça sistematik bir tarzda ortaya koymuştur. Bu sayede okuyucu, çok zor konuları bütün boyutlarıyla birlikte rahatça anlama imkânına kavuşmuştur. Bu yönüyle Râzî kendisinden sonraki dönemlerde eser kaleme alan ılımlı ilim adamları için esin kaynağı ve güzel bir örnek oluşturmuştur. Fahreddin Râzî geliştirdiği bilimsel yöntemin yanı sıra eser kaleme aldığı alanlara o döneme kadar alışılagelenin dışında yeni bilgiler ve farklı bakış açıları kazandırmıştır. Örneğin o ele aldığı hemen bütün ayet ve surelerin tefsirinde öncelikle onların öncesi ve sonrasıyla ilişkisine temas etmiştir. Bu sayede ayet ve sureler arası ilişki ve tutarlılığı, tefsir alanında ayrı bir önem taşıyan ve oldukça ön plana çıkan bağımsız bir tefsir ilmi niteliğine kavuşmuştur. Bunun sonucu olarak daha sonra bu alanda Burhaneddin el-bikaî nin Nazmu d-dürer fî Tenâsubi l-âyi ves -Suver i gibi bağımsız eserler kaleme alınmıştır. Bunun dışında Fahreddin Râzî, tefsirine ve diğer eserlerine coğrafya, tıp, astronomi vb. hemen her ilim dalından bilgileri dâhil etmiştir. İbn Teymiyye bu durumu, Onun tefsirinde, tefsir hariç her şey var. diyerek yadırgamışsa da zaman Râzî yi haklı çıkarmış ve ondan sonra yazılan 148

Günümüze Tesiri tefsirlerde bu tür bilgiler artarak varlığını devam ettirmiştir. Kur an ın farklı icaz yönlerinden biri olarak gördüğü bu konular, zaman içinde hakkında bağımsız eserler kaleme alınan ayrı birer uzmanlık dalı olmuştur. Nitekim Cevherî Tantavî nin, el-cevâhir fi Tefsiri l-kur âni l-kerîm isimli eseri bunun güzel bir örneğidir. Fahreddin Râzî İslami ilimlerin tefsir ışında diğer dallarına da hem yöntem hem de içerik bakımından olumlu anlamda katkıda bulunmuştur. Râzî öncesi ve sonrası pek çok fıkıh kitabı ve ahkam tefsiri kaleme alınmıştır. Bunların belirgin özelliği, belli bir mezhep temeline göre kaleme alınmaları, diğer mezhep görüşlerini bağnazlığa varacak düzeyde sert bir şekilde eleştirmeleridir. 492 Fahreddin Râzî ise tefsirine aldığı ahkâmu l-kur ân a dair bilgileri, tercihini Şâfiî mezhebinden yana yapmakla birlikte tarafsız bir şekilde ortaya koymuş, bu yönüyle sonraki fıkıh eserlerine ve ahkâm tefsirlerine dört mezhebi ve diğer farklı görüşleri dikkate alma konusunda güzel bir örnek teşkil etmiştir. Fahreddin Râzî ye özgü olan ve daha sonrası için güzel bir örnek oluşturan konu, onun eserlerinde farklı alanlara ait değişik bilgi kaynaklarına ait görüş ve yaklaşımları ustalıkla bir araya getirip uzlaştırmasıdır. Tefsirinde temel bilgi kaynağı olarak hem aklı hem nakli hem de sezgiyi birbiriyle çatıştırmadan kullanmıştır. Bunun da ötesinde akıl-nakil çatışmasında aklı naklin önüne geçirmiştir. Bununla birlikte bir yandan akıl-nakil dengesine dayalı dengeli bir kelamî anlayış geliştirirken, diğer yandan sezgiye dayalı tasavvufu İslami ilimlerin zirvesine yerleştirmiş ve her iki alana ait 149