11.10.2013 "Duâ müminin silâhıdır, dînin direğidir. Göklerin ve yerin nûrudur. Her şeyi Hak Teâlâ dan istemelidir. Ayakkabının bağı, yemeğin tuzu bile olsa..." Hadîs-i Şerîf Hâlbuki Rab biniz: Bana yalvarın, duâ edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibâdet etmekten kibirlenip yüz çevirenler, yarın horlanmış olarak Cehennem e gireceklerdir. buyurdu. Mu'min Sûresi, Âyet: 60 Duâ ibâdetin iliğidir, özüdür Hadîs-i Şerîf Mallarınızı zekâtla, hastalıklarınızı sadaka ile tedâvi ediniz! Üzerinize gelen belâ dalgalarını duâ ile tazarrû ile defediniz. Hadîs-i Şerîf Duâ eden helâk olmaz 1. Duâ, Allah Teâlâ nın askerlerinden teşkil edilmiş bir ordudur; kesinleşmiş bile olsa kazâyı önler 2. Giriş Devletlerin ve milletlerin memleketlerini savunmada en etkili ve güçlü vâsıtasının silâh olduğunu hepimiz biliyoruz. Silâhın gücü, bulunduğu devre göre değişir. Bir zamanlar, millet ve devletler, en etkili silah olarak ok ve kılıcı kullanıyorlardı. Asırlar geçti, top ve tüfek bulundu. Gününüzde ise en etkin silah şüphesiz atom bombesidir. Diğer silahlar da füze, lazer silahları ve benzerleridir. Peygamberimiz (SAV ) Efendimiz: Duâ Mü minin Silâhıdır demiştir. Dinimizde duâ, Allah ın (CC ) insanlara gönderdiği vahye karşı, insanların Allah'a (CC) verdiği olumlu bir cevap mâhiyetindedir. Bu tanımdan hareketle duânın önemini kestirmek mümkündür. Dolayısıyla, duâ Allah'la (CC) kul arasında en üstün seviyede olan bir 1 Kenzu'l-Ummâl, II, 66. 2 Âyet ve hadislerden duâlar ve zikirler, Evrâd-ı Şerîf ve Meali, Sehâ. SAV kısaltması, Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O na salât etsin. demektir. Hadis. CC kısaltması, Celle Celâlühû - O nun şânı çok yücedir. demektir. 1
iletişimdir. Bu iletişimin esâsı, kuldan Allah'a (CC) yakarış ve sığınma; Allah'tan (CC) kula merhâmet bağış ve korumadan müteşekkildir. Bakara Sûresi nin 186. âyetinde: Kullarım Ben i sana soracak olurlarsa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Ben im çağrıma cevap versinler ve bana îman etsinler. Umulur ki irşat (doğru yolu bulmuş) olurlar. 3 denmektedir. Seleften bâzılarının şöyle duâ ettiklerinden bahsedilmektedir: Yâ Rab bi! Ben duâ etmekle emrolundum ve bana duâma cevap verileceği vaat edildi. Senin emrettiğin gibi, sana duâ ediyor ve senden istiyorum. Vâdettiğin gibi duâma icâbet et! Duânın Gücü ve Kabul Olma İhtimalleri Duâ silahı gücünü nereden alıyor? Hindistan ın büyük velîlerinden Muhammed Huccetullah Nakşibend (RhA ) yazdıkları mektuplarından birinde şöyle demektedir: Allâhü Teâlâ ya hamdolsun! Seçtiği kullara selâm olsun! Mektubunuzla şereflendik. İkrâmlarınız da geldi. Duâ etmemize sebep oldu. Hadîs-i şerîfte, "Duâ kapılarının kendisine açıldığı kimseye (yâni duâ nasip olan kimseye) kabûl kapıları ve Cennet, yâhut rahmet kapıları da açılır" buyruldu. O hâlde duâda kusur etmemelidir. Kapalı kapıları duâ anahtarı ile açmalıdır. İhtiyaçlarını Allâhü Teâlâ dan yalvararak ve O na sığınarak istemeli, Âhiret kurtuluşunu onlarda görmelidir. Hadîs-i şerîfte buyrulmuştur ki: "Duâ müminin silâhıdır, dînin direğidir. Göklerin ve yerin nûrudur. Her şeyi Hak Teâlâ dan istemelidir. Ayakkabının bağı, yemeğin tuzu bile olsa..." Demek oluyor ki, duâ gücünü, kişinin Allâhü Teâlâ ya karşı olan îmanın ve samîmiyetinin derece ve gücünden almaktadır. adam. 3 Bakara Sûresi, âyet 186. selef: 1. Eskiden olan. Evvelce bulunmuş olan. 2. Yerine geçilen. 3. Önde olmak, ileri geçmek. 4. Eski Rahmetullâhi Aleyh - Allah ın rahmeti üzerine olsun! demektir. 2
Tâbiîn µ devrinde Kûfe de yetişen müçtehit imamların büyüklerinden Saîd bin Cübeyr (RhA ) duâ hakkında şöyle demiştir: "Duâ yapılırken, mânevî bir zevk veriyorsa, kabul olacak demektir" 4. Hikâye edilmişti ki, Hulefâ-i Râşidîn zamanında, Mekke-i Mükerreme'de şiddetli bir kuraklık olur. Mekke ehli yağmur duâsına çıkarlar. Fakat yağmur yağmaz. Abdullah Bin Mübârek Hazretleri: Bu insanların içinden çıkıp tenhâ bir yerde duâ edeyim, belki dergâh-ı izzette kabul olur. diyerek, Mekke-i Mükerreme'den çıkıp bir mağaraya girer ve duâ ile meşgul olmaya başlar. O esnâda mağaradan içeriye siyahî bir Arap girip iki rek'at namazdan sonra şöyle yalvarmaya başlar (duâ ve tazarrûda bulunur): Ya Rab bî! Senin kulların üç gündür rahmet duâsına çıkıyor ve senden yağmur istiyorlar. Sen ise henüz ihsan etmedin. Sen yağmur yağdırıncaya kadar başımı secdeden kaldırmayacağım. Bunun üzerine hemen yağmur yağmaya başlar ve o da secdeden kalkarak mağaradan çıkıp gider. Abdullah Bin Mübarek de onu tâkip etmeye başlar. Nihâyet o Arap Mekke-i Mükerreme'de yüksek bir kapıdan içeriye girer. O da kapının önünde beklemeye koyulur. Abdullah Bin Mübarek, içeriden çıkan birisine bu evin kime âit olduğunu sorunca, bir esircinin evi olduğunu öğrenir. Sonra esirciyi çağıran Abdullah Bin Mübarek: Bir esir almak istiyorum. Bütün esirlerini bana göster, der. Esirci de hepsini gösterir. Fakat o Arab ı esirlerin içinde göremeyince, esirciye onun nerde olduğunu sorar. Esirci de: Evet! Öyle birisi vardır fakat çok tembeldir, işe yaramaz der. Fakat Abdullah Bin Mübarek, getir bir bakalım deyince, esirci Arab ı getirir. µ Tâbiîn: Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ı sağ iken görmüş olan mü'minlerle yâni Ashab la görüşmüş ve onlardan ders almış olan sâlih Müslümanlar. Rahmetullâhi Aleyh - Allah ın rahmeti üzerine olsun! demektir. 4 Anonim, Dua İbadet Taat, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.haznevi.net/derlemeoku.aspx?did=51, En Son Erişim Târihi: 10.10.2013. 3
Abdullah Bin Mübârek Arab ı görünce: Olsun bu benim işime yarar, fiyatı nedir? diye sorar. Esirci: Ben 20 akçeye aldım fakat 10 akçe bile etmez der. Abdullah Bin Mübârek, Arab ı 20 akçeye satın alır ve evine getirir. Arap: Ey Abdullah Bin Mübârek! Sen beni niçin aldın? diye sorar. Abdullah Bin Mübârek: Sen benim ismimi nereden biliyorsun? diye meraklanır. Arap: Dostlar birbirini bilir. der. Bu arada Arap abdest alıp namaz kıldıktan sonra, başını secdeye koyar. Abdullah Bin Mübârek de acabâ ne diyor diyerek ona yaklaşır. Arab ın secdede şöyle söylediğini duyar: Ey sırlar sâhibi, hakîkaten sır zâhir oldu. Bundan sonra bana hayat gerekmez. Arab ın secdede biraz fazla kaldığını görünce, Abdullah Bin Mübârek onu hareket ettirmek ister. Bir de ne görsün ki, Arap rûhunu teslim etmiştir. Hemen teçhiz ve tekfinini görüp onu defneder. Abdullah Bin Mübârek, o gece rüyâsında, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz i görür. Sağ tarafında heybetli ve nûranî yüzlü bir zat ve sol taraflarında da o Arap vardır. Hz. Peygamberimiz (SAV): Ya Abdullah! Allâhü Teâlâ Hazretleri seni hayır ve ihsan ile mükâfatlandırsın! Çünkü sen bizim sevdiğimize hizmet ve ihsan ettin! buyurur. Abdullah Bin Mübârek: Ya Rasûlallah! Bu kul zât-ı âlilerinizin sevdiği midir? deyince, Efendimiz (SAV): 4
Evet! Bizim sevdiğimiz bir kuldur. Hattâ, İbrâhim Halîlullah'ın da sevdiği bir kuldur. deyip sağ tarafındaki zâtın Cenâbı Halîlullah salavatullâhî âlâ nebiyyinâ ve aleyh hazretleri olduğunu işâret buyururlar. Abdullah Bin Mübârek, uyandığı zaman, öyle bir hizmetçi ile buluştuğu için Allah a (CC şükreder. Arab ın bu mertebeye gelişinde şüphesiz teslîmiyetle birlikte elbette yaptığı duâların büyük payı vardır. Nitekim bunu onun, Ey sırlar sâhibi, hakîkaten sır zâhir oldu. Bundan sonra bana hayat gerekmez. şeklindeki duâsının hemen kabul olmasıyla bu hayattan göç etmesinden zâten anlıyoruz. Duânın tesiri işte böyle bir şey! Duâda yaratılış sırrı gizlidir. Yâni, duâ Allah ın (CC) yaratmasına yol açan bir sırdır. Nu man bin Beşir in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, Duâ ibâdettir. buyurmuşlar ve sonra Mü min Sûresi nin şu mealdeki 60. âyetini okumuşlardır: Rab biniz buyurdu ki: Bana duâ edin duânıza icâbet edeyim (Karşılığını vereyim). Kibirlerinden bana ibâdet etmeyenler (büyüklenip yüz çevirenler), muhakkak ki küçülmüş kimseler (aşağılık) olarak Cehennem e gireceklerdir 5. Duâ insana bahşedilmiş en büyük bir üstünlüktür: İnsan duâ ettikçe Allah (CC), isterse, onunla yaratır. Buradaki yaratma Allah ın (CC) kulunun isteğine, dilerse, uyması anlamındadır. Bu nedenle hadîs-i şerifte, Duâ ibâdetin iliğidir, özüdür 6. buyrulmuştur. Allah (CC) katında duâ çok değerlidir. Çünkü duâ dinin direği, arz ve semâların nûru, mü minin silâhıdır. Duâ eden helak olmaz 7. Allah (CC), kendisine ısrarla yapılan duâdan hoşlanır. Kendisine duâ etmeyene azap eder 8. O na karşı edep, huşu ve saygı ile duâ etmelidir 9. 5 Tirmizî, Medîne 1978, Daavat 2; İbni Mâce, Beyrut, 1975; Duâ 1; Müsned, Beyrut, 1985, IV, 26, 271, 276. 6 Tirmizî, Daavat 1; Kenzu l-ummal, Beyrut, 1985, II, 62. 7 Kenzu l-ummal, II, 66. 8 Tirmizî, Daavat 2; Kenzu l-ummal, II, 63. 9 Mü min Sûresi, âyet 60: Ve, Rab lerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar. 5
Rahatlık ve Bolluk Anları Rahatlık ve bolluk anlarında da Allah a (CC) duâ etmelidir. Kur'an anlayışına göre hayat, özellikle îmanlı insanlar nazârında, insanın tüm faaliyetleri, Allah (CC) ile insan arasındaki sürekli ilişkiler yumağı olduğu için, bütün bunlar farkında olunsun ya da olunmasın, duâ karakterindedirler. Bu yüzdendir ki, inanmayanların ve ateistlerin duâları dahî, yerine göre, kabul görür. Bir insan rahatlık ve bolluk anlarında da Allah ı (CC) unutmamalı, duâ ve şükürden kalmamalıdır! Allah ın (CC), Yûnus (AS ) ı, balığın karnından kurtarmasının hikmetinin de onun rahatlık ve bolluk anlarında da Allah ı (CC) çok sık zikretmesi olduğu bildirilmektedir. Duâ eden helak olmaz 10. Allah (CC), Kur an da Yûnus (AS) için: Eğer, çok tesbih 11 edenlerden olmasaydı, muhakkak, kabirlerden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı 12. buyurmaktadır. İbni Abbas (RA Ω ) ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerife göre, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, İbni Abbas(RA) a şöyle buyurmuşlardır: Rahatlık ve bolluk anlarında Allah ı bil ki, şiddet ve sıkıntı anlarında da Allah seni bilsin. Bir şey istediğinde, Allah tan iste! Yardım istediğinde, onu Allah tan talep et! 13 Kişi, rahatlık ve bolluk anlarında da Allah ı (CC) duâ ile anmaya devam ederse, o kişinin daha şiddetli belâ ve sıkıntı anlarında Allah a (CC) duâ ettiğinde, meleklerin de şöyle duâ ettiğinden bahsedilmektedir: Ya Rab bi! Bu ses, tanıdık bir kuldan gelen tanıdık bir ses Allah ım onun duâsını kabul et! AS kısaltması, Aleyhisselâm-Selâm üzerine olsun. demektir. 10 Kenzu'l-Ummâl, II, 66. 11 Temiz, M., Tesbih, Hamt ve En Kötü Zenginlik, Salebe nin Başına Gelenler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/tesbih,%20hamt%20ve%20zenginliğin%20en%20tehlikeli%20şekli.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/tesbih,%20hamt%20ve%20zenginliğin%20en%20tehlikeli%20şekli.doc, En Son Erişim Târihi: 4.10.2013. 12 Saffat Sûresi, âyet 143-144. Ω RA kısaltması, Radiyallâhü Anh - Allah ondan râzı olsun. demektir. 13 Tirmizî, Sıfat ul-kıyâme 59; Müstedrek, III, 541. 6
Allah ın (CC) Rahmet Hazînesi Allah ın (CC) rahmet hazînesi sizin istediklerinizden daha çoktur. Çirkin, günah ve haram olan şeylerin istenmesi şüphesiz Allah a (CC) bir saygısızlık ve edepsizlik olacağı için duâlarda günah olmayan mubah ve güzel şeyler istenmelidir. Bu şartları sağlayan bir duâda üç özellik vardır: Ya Allah (CC), duâ edenin duâsını hemen kabul eder veyâ onun karşılığını Âhiret te vermek üzere saklar ya da yaptığı duâya karşılık olacak kadar başına gelecek olan bir kötülükten onu korur. Duâ, ağaçtaki meyve ya da yere düşen meyve veyâ açıkta duran para ya da gizlenen para gibidir. Gerek ağaçtaki ve gerek yerdeki meyve veyâ gerek açıkta duran para ve gerek gizlenen para da kimsenin değil, sâdece mal sâhibinindir. Bu üç özelliği Peygamberimiz (SAV) Efendimiz den duyan Ashâb-ı Kiram, o zaman biz de çok duâ ederiz dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV) Efendimiz de şöyle buyurmuşlardır: Siz isteyebildiğiniz kadar isteyin! Çünkü Allah ın (CC) rahmet hazînesi, sizin istediklerinizden daha çoktur 14. Ordunun Gücü İnsanoğlu, yüklendiği emânetin gereğinin yerine getirilmesi ve Allah tan (CC) yardım tâlebi gibi her türlü kulluk için, Duâ mü minin silâhıdır. hadîs-i şerifi gereğince, duâ silâhına sarılmalıdır. Duâ, bu yüzden kulluğun önemli bir parçasıdır. Bunu bizzat Allah (CC), önemsemekte ve Furkan Sûresi nin 77. Âyetindeki, Duânız yoksa siz ne işe yararsınız! sözü ile insanın duâsına verdiği önemi belirtmektedir. Dikkatlerinizi, Mehme Zâhit Koktu Hazretleri tarafından hazırlanan duâ kitabının baş tarafında verilen bir hadîsi şerife çekmek istiyorum. Hadiste şöyle diyor: mubah : İşlenmesinde sevap ve günah olmayan şey (Yemek, içmek, uyumak gibi.) 14 Kenzu l-ummal, II, 70. 7
Duâ, Allah Teâlâ nın askerlerinden teşkil edilmiş bir ordudur; kesinleşmiş bile olsa kazâyı önler 15. Burada bir odunun gücünü açıklamaya her halde gerek yoktur. Çünkü Allah (CC), eğer isterse dilediğini siler, dilediğini de olduğu gibi bırakır 16. Duâda samîmiyet, Allah ın, (CC), dilediğini silmekte çok etkili olabilir. Bir hadise göre: Kaderi ancak duâ geri çevirebilir, ömrü de ancak iyilikler artırabilir. Kul işlemiş olduğu günahlarla kendisini rızktan mahrum eder 17. Kunut Duâsı nda, Ya Rab bi! Bizi koru ve hakkımızda hükmettiğin şeyin şerrini bizden gider. dendiğine göre, demek ki duâ, kazâ ve kaderin geri çevrilmesinde bir sebep olabilmektedir. Eğer böyle olmasaydı Peygamberimiz (SAV) böyle bir duâyı ümmetine öğretir miydi? Başka bir hadîs-i şerifte: Mallarınızı zekâtla, hastalıklarınızı sadaka ile tedâvi ediniz! Üzerinize gelen belâ dalgalarını duâ ile tazarrû ile defediniz 18. buyrulmaktadır. Emeklerin Karşılıkları Her emeğin, getirdiği bir karşılık vardır. Yapılan her işin de Allah (CC) katında bir karşılığı vardır. Nitekim Allah (CC), her iyiliğin, her mükâfâtın, her nîmetin kaynağı ve kefîlidir. Nitekim Kur an da: Kim bir iyilik yaparsa, ona iyiliğin on katı verilecektir 19. buyruluyor. İnsanlığa faydalı şey olarak tanımlanan her iyiliğin Allah (CC) katında bir karşılığı vardır ki, buna İslâm da sevap deniyor. Bu karlılık lûtfu, âyette görüldüğü gibi, Allah ın (CC) iyiliklere karşı verdiği karşılığın en azıdır ve halk arasında bire-on diye geçer. Bunun üst sınırı yoktur, Allah (CC), takdir ettiğini verir. 15 Âyet ve hadislerden duâlar ve zikirler, Evrâd-ı Şerîf ve Meali, Sehâ. 16 Rad Sûresi, âyet 39: Allah dilediğini siler; dilediğini olduğu gibi bırakır; Ana kitap O'nun katındadır. 17 Kenzu l-ummal, II, 63. 18 Merâsil-i Ebi Dâvud, Beyrut, 1988, sayfa 128; Et-Tergîb ve t-terhîb, Beyrut, 1968, 1520. 19 Enam Sûresi, âyet 160: Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sâdece onun dengiyle cezâlandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar. 8
Duâ etmenin en makbul şekli Allah a (CC) O nu görüyormuş gibi duâ etmektir. Gerçekte, sen onu görmüyorsun ama O seni görüyor 20 Çünkü "Allah şüphesiz muttakîler ve ihsan edenlerle berâberdir. 21 " İnsanın yakaladığı bu mertebeye İhsan Mertebesi denir. Bu mertebenin târifi kolay ama onu elde etmek için nefisle Büyük Cihat gerekir. Bu büyük cihatta muvaffak olanlar maddî ve mânevî olarak eğitilmiş ve terbiye edilmiş olurlar. Bu, derece kapısı herkese açıktır. Bütün insanlar bu ahlâklara ve nîmetlere dâvet edilmiştir. Bu ahlâkları koruyarak ihsan mertebesini kazanan kimseyi Allah (CC) sever. O kimse, O nun huzûrunda kabul gören kimselerden olur. Bu insanın kalbi, ilâhî sevgi, huşû, hayâ ve haşyet ile dolar. Duânın Makbul (Kabul) Olduğunun İşâret ve yerleri Duâ kabul olacağı zaman, bir takım işâretler ortaya çıkar. Bunun en başta olanları, duânın sonunda duâ edenin içine, Bu duâmı Allah (CC), kabul etti ya da edecek gibi, bir hissin gelmesidir. Ayrıca duâ esnâsında, nezle ve hastalık dışında, bir - iki kere ortaya çıkan hapşırma da duânın kabul olduğuna dâir işâretler arasındadır. Üçten fazla olan hapşırmaların hastalıktan olduğu söylenmektedir. Genel olarak her yerde her zaman duâ yapılabilir. Sokakta, arabada, okulda, iş yerinde, fabrikada, evde, câmide, Kâbe de ve benzeri yerlerde duâ yapılabilir. Yağmur yağarken, bilhassâ, rahat rahat yağan yağmur esnâsında, yapılan duânın kabul olma ihtimâli nispeten daha yüksek olur. Ebû Hüreyre (RA) den bir nakilde Peygamber imiz (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: Güneş in doğduğu günlerin en hayırlısı Cumâ günüdür. Çünkü Âdem (AS), o günde yaratıldı, o günde Cennet e konuldu, o günde Cennet ten Yeryüzüne indirildi. 20 Yunus Sûresi, âyet 61: "Ey Muhammed! Ne iş yaparsan yap ve ona dâir Kur'an'dan ne okursan oku; ey insanlar! Ne yaparsanız yaptıklarınıza daldığınız anda, mutlaka biz sizi görürüz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rab binden gizli değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü şüphesiz apaçık bir kitaptadır." Allah'a, (C.C.), hiçbir şeyi şirk koşmayıp îman eden ve haramlardan kaçınan bir kimseye "muttakî" denir. "İhsan edenler" ise; Allah'a itaati gerektiren işleri en güzel şekilde yapanlardır. 21 NahI Sûresi, âyet 128. Hz. Peygamber (SAV), bir grup ashâbı savaşa gönderdi, döndüklerinde şöyle buyurdu: Çok hoş geldiniz; ne mutlu küçük cihadı yapıp boyunlarında büyük cihat kalan kavme! Ya Resûlullah, büyük cihat nedir? diye sorduklarında; Nefisle cihat etmektir. buyurdular. 9
O günde bir saat vardır ki; Allah'tan bir şey isteyerek, kıldığı namazı o saate isâbet ettiren her Müslim kuluna Allah istediğini verir. Ebû Hüreyre (RA), devam ederek der ki: Sonra Abdullah bin Selâm'a rast geldim ve kendisine bu hadîsi anlatınca; Abdullah bin Selâm: O saati biliyorum, dedi. Bunun üzerine kendisine: Hiç bâhillik etme, onu bana haber ver!, dedim. O da: İkindiden sonra Güneş batıncaya kadar olan zamandır, diye söyledi. Dedim ki: İkindiden sonra nasıl olabilir? Allah'ın Resûlü, Müslim kul namaz kılarken o saate (İkindiden sonraya) isâbet etmez, buyurmuştu. Hâlbuki ikindiden sonraki vakit namaz kılınmayan bir zamandır. Bunun üzerine Abdullah bin Selâm şöyle cevap verdi: Resûlullah, oturup da namazı bekleyen kimse namazdadır. buyurmamış mıydı? Evet, dedim. O da: İşte, bu o demektir, dedi. Ebû Hüreyre ile Abdullah bin Selâm bu saatin Güneş batmadan önceki saat olduğunu söylemişlerdir 22. Ahlâk ve Alçak Gönüllülük (Tevâzû - Mütevazılık) Ahlâk ve tevâzû duâ yı kıymetlendirir. Duâ esnâsında edepli, saygılı ve gönlü kırık olmalıdır. Çünkü Allah (CC), kendisine yalvarırcasına duâ edilmesin istiyor. 22 İmanoğlu, İ.S., Büyük Dinî Hikâyeler, Osmanlı Yayınevi, Sultanahmet/İstanbul 10
Âraf Sûresi nin 55. âyetinde, Rab binize yalvara yalvara ve gizlice duâ edin! Çünkü O, haddi aşanları sevmez! buyruluyor. Tabiî, sabredip Allah tan (CC), beklemek gerekiyor: Enam Sûresi nin Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. mealindeki 152. âyeti gereğince ise, duânın kabul olması için sabır ile beklemelidir. Büyükler, bu haddin aşılmasını duâ esnâsındaki söz kalabalığı olarak yorumlamışlardır. Demek ki, duâyı öz olarak yapmalıdır. Şu tecrübe edilmiştir ki, bütün müşküller, en güzel şekilde, duâ ile çözülebilmektedir. Duâ, istiğfardan ve hamdü senâdan sonra, selâtü selâm ile başlamalı ve selâtü selâm ile bitmelidir. Duâ iki selâtü selâm arasında kalmalıdır. Deniyor ki, Duâ yaparken, önce salâtü selâmla başlanır, sonra salâtü selâmla bitirilirse, o iki salâtü selâmın arasındaki duânın kabul olması muhtemeldir. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz Allah a, (CC), hamt etmeden ve kendisine selâtü selâm getirmeden duâ eden bir kimseyi işitince, Şu kişi acele etti. dedi ve onu çağırarak: Sizden biriniz duâ ettiğinde Rab bine hamdü senâ ve Peygamber ine selâtü selâm ile başlasın! Ondan sonra da hâceti için duâ etsin! 23 buyurmuşlardır. Çünkü sebepler (vesîleler) isteklerden önce getirilir. Âyette şöyle buyruluyor: Allah a (yaklaşmaya) vesîle (sebep) arayınız 24. Sebeplerden (vesîlelerden) sonra isteklerin sıralanışı ile Yâ Rab bi! Bak! Ben Sana hamdü senâ ve Peygamber ine selâtü selâm ettim. Bunları sebep sayarak şu yaptığım duâyı kabul et! denmek isteniyor. Çünkü Allah (CC), kullarına âit her şeyi sebeplere bağlamıştır. Eyüp (AS), da hastalığı dolayısıyla duâ etmiş ve duâsı kabul olmuştur: Eyyûb de Başıma bir belâ geldi, (sana sığındım), sen merhâmetlilerin en merhâmetlisisin diye Rab bine nidâ etti. Biz de onun duâsını kabul ettik de başına gelenleri kaldırdık. 23 Ebû Dâvud, İstanbul, Daavat 66. 24 Mâide Sûresi, âyet 35. 11
Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatırâ olmak üzere, ona tekrar âilesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha verdik 25. Yunus (AS), da balığın karnında iken duâ etmiş ve duâsı kabul olmuştur: Zünnûn'u (balık sâhibi Yûnus'u) da hatırla Hani! O, öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonunda karanlıklar içinde: Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin. Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum diye seslenmişti. Biz de duâsını kabul ile icâbet ettik, kendisini üzüntüden kurtardık. İşte biz îman edenleri böyle kurtarırız. Zekeriyâ (AS ) ve Nuh un (AS), yaptıkları duâları da hatırlayalım: Zekeriyâ da hani Rab bine: "Rab bim! Beni tek başıma bırakma, sen vârislerin en hayırlısısın!" diye nidâ etmişti. Biz de duâsını kabul ile icâbet ettik de kendisine Yahyâ'yı ihsan ettik. Ve eşini (doğum yapmaya) elverişli hâle getirdik. Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve korkarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı duyuyorlardı 26. Andolsun ki Nuh bize seslenip duâ etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik 27. Günümüzde inanılarak yapılan duânın hastaların üzerindeki olumlu etkisi ve tedâvi sürecini hızlandırması doktorların da dikkatlerini çekmekte, bunu tavsiye etmektedirler. Doktorların Duâ Deneyleri ABD'de yayınlanan ünlü haber dergisi Newsweek, dinin iyileştirici etkisini kapak konusu yapmıştır 28. 25 Enbiyâ Sûresi, âyet 83-84. AS kısaltması, Aleyhisselâm-Selâm üzerine olsun. demektir. 26 Enbiyâ Sûresi, âyet 89-90. 27 Saffat Sûresi, âyet 75. 28 Newsweek, "God and Health: is Religion Good Medicine? Why Science is Starting to Believe?-Allah ve Sağlık: Din İyi Bir İlaç mı? Bilim Neden İnanmaya Başlıyor?", 10 Kasım 2003. Alındığı elektronik posta adresi, http://www.kuranvebilim.com/html2/makaleler/duanin_hastaliklara_etkisi.htm, En son ulaşım târihi: 18.05.2011. 12
Allah (CC), inancının insanın moralini yükseltip hastalıktan daha kolay kurtulmasını sağladığına işâret eden Newsweek, makâlesinde bilimin de inançlı insanların hastalıkları daha kolay ve çabuk atlattığına inanmaya başladığını bildirmektedir. Newsweek'in anketine göre, insanların %72'si duâ ederek hastalıktan daha çabuk kurtulduklarına, duânın iyileşmeyi kolaylaştırdığına inanmaktadırlar. ABD ve İngiltere'de yapılan araştırmalarda da hastalar için duâ etmenin, hastaların rahatsızlık belirtilerini azalttığı ve iyileşme sürecini hızlandırdığı sonucuna varılmıştır. Araştırmalara göre, düzenli olarak ibâdet ve duâ edenlerin erken ölüm oranı, dine bağlı olmayanlara göre yüzde 25 daha az olarak tespit edilmiştir. Duke Üniversitesi'nin anjiyo operasyonu geçiren 750 hasta üzerinde yaptığı bir başka araştırmada da, "duânın iyileştirici etkisi" bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ameliyattan sonraki birkaç yıl içinde duâ eden kalp hastalarında ölüm oranlarının yüzde 30 daha az olduğu görülmüştür. Bu konuyu şu hadis ile noktalayalım: Bir ihtiyacı için çok duâ eden kimseye, o ihtiyacı verilsin veyâ verilmesin, Allah ü Teâlâ bereket verir 29. Sonuç Dünyâ nın (Yeryüzü nün) neresinde olursan ol, elinde güçlü bir silâhın olsa, (insanlığa uygun olan) bütün isteklerini kabul ettirebilirsin, değil mi? O halde, duâyı iyi anla! 29 Beyhakî, Şuâbü l-îman bereket: Lügat anlamları olarak bolluk, gürlük, ongunluk, feyz, feyezan (taşma, taşkın). Yağmur. İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı olarak. Bereket in hadisteki anlamları için bolluk, gürlük, ongunluk, feyz, feyezan alınabilir. Dolayısıyla, bereket kelimesi, bolluk. çokluk. feyiz. Allah ın, (CC), lütfu, ihsanı. uğurluluk. saadet anlamlarında kullanılabilir. 13