HASTALIK HİKÂYEM 2014. Hazırlayanlar Prof. Dr. Cengiz YAKINCI Prof. Dr. Hasan KAVRUK Prof. Dr. Saffet TÜZGEN



Benzer belgeler
HAYALİMDEKİ GELİNCİK

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat


.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

ISBN :

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Sevda Üzerine Mektup


Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Benimle Evlenir misin?

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Üç nesil Anneler Günü

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

TABURCUYUZ, YA SONRASI?

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Herkese Bangkok tan merhabalar,

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Fatma Atasever.

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki gö

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

İşitme Engelli Öğrenciler için Tek Kart Resimler ile Kelime Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY Özel Eğitim Öğretmeni

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Transkript:

HASTALIK HİKÂYEM 2014 Hazırlayanlar Prof. Dr. Cengiz YAKINCI Prof. Dr. Hasan KAVRUK Prof. Dr. Saffet TÜZGEN

ISBN : 978-605-85726-3-8 Baskı : Pasifik Ofset Cihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha İş Merkezi A blok Kat: 2 34310 Haramidere - İstanbul Tel: 0212 412 17 77 Sertifika No: 12027 Tasarım : Mega Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş Elifnur Kirez Cihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha İş Merkezi A blok Kat: 2 34310 Haramidere - İstanbul Tel: 0212 412 17 00 Baskı Tarihi : Ağustos 2014 Bu kitabın yayın hakları Bezmiâlem Vakıf Üniversitesine ve hazırlayanlara aittir. İzinsiz, kısmen veya tamamen çoğaltılıp yayınlanamaz

ÖNSÖZ Hikâyeler, ders kitaplarının kuru ve didaktik öğretim tarzından farklı olarak sıcak, duyarlı ve empatik söylemleriyle duygularımıza hitap eden, hayatın içinden bildik ve tanıdık yüzlerin öykülerine yer veren özgün metinlerdir. Hikâyeler insanların içinde yaşadıkları hayata ve kendilerine bakabilecekleri bir aynadır. Hastalıkları hikâye tadında anlatmak da şüphesiz ki insanlığa yeni bir ayna tutmakta ve tıp eğitimine farklı bir boyut kazandırmaktadır. Hastalarımız bizlere kitaplarımızdan daha çok şey öğretir. diyen doktor Latham, bu sözüyle ayna görevi gören bu öykülerin önemini vurgular. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığı ile üniversitenin Kültür-Sanat ve Edebiyat Kulübü öğrencilerinin birlikte düzenlediği Hastalık Hikâyem-2014 adlı ödüllü hastalık hikâyeleri yarışması, ikinci yılında ayna görevi üstlenmeye gönüllü olarak hem sağlık çalışanlarını hem de hikâyelerini paylaşmak isteyenleri bir araya getirdi. Yarışmaya 56 farklı ilimizden ve dört farklı ülkeden toplam 365 öykü gönderildi. Gönderilen öyküler ön jüri üyeleri Yrd. Doç. Dr. Cemil Gülseren, Uzm. Dr. Atilla Özcan, Yrd. Doç. Dr. Salim Durukoğlu, Arş. Gör. Bahar Doğan ve Türkçe öğretmeni Kevser Akın tarafından değerlendirilerek jüri üyelerine sunuldu. Prof. Dr. Nilgün Bozbuğa, Prof. Dr. Mukaddes Eşrefoğlu, Prof. Dr. Mahmut Kaplan, Prof. Dr. Hasan Kavruk, Prof. Dr. Cengiz Yakıncı, Yrd. Doç. Mehmet Emin Ağar ve Yrd. Doç. Mahmut Gürgan ın bulunduğu jüri, hikâyelerin son değerlendirmelerini yaparak dereceleri belirledi. Birinciliği Hayalimdeki Gelincik hikâyesiyle Ece Atalay, ikinciliği Eşikten Öte hikâyesiyle Ali Boz aldı. Yarışmanın üçüncülüğünü Rüya Çarşıları hikâyesiyle Fatih Ordu ile Lösemili Kız ve Gitarist Çocuğun Şarkısı hikâyesiyle Cemre Belçim Gölbaşı paylaştı. Yarışmada derece alan katılımcılara ödülleri 14 Mart 2014 tarihinde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinde düzenlenen Tıp Bayramı etkinliğinde takdim edildi. Elbette ki bu projede asıl amaç insanları yarıştırmak değildi. Hastalıkları hikâye yoluyla anlatma fikrini bir yarışma yoluyla insanlara duyurmak, bu sayede daha güzel hikâyelerin ortaya çıkmasını sağlamaktı. Bu III

amaçla yarışmaya gönderilen hikâyelerin 29 adedini Hastalık Hikâyem 2014 adlı kitap içerisinde sizlerle buluşturuyoruz. Yarışmaya ve hikâyenin sıcaklığına kucak açan Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Akça ya, Mütevelli Heyeti üyelerine, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Belce ye, Fakülte Sekreteri Yunus Yinanç a, yarışmaya hikâyeleriyle katkı veren tüm katılımcılara, emeklerini esirgemeyerek hikâyeleri değerlendiren ön jüri ve jüri üyelerine, emeği geçen üniversite çalışanlarına sağlık eğitimine verdikleri katkılardan dolayı teşekkürlerimizi sunuyor, yarışmamızın başladığı günden bugüne proje için bizlerden desteklerini esirgemeyen Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Tüzgen e şükranlarımızı iletiyoruz. Başlanılan bir işi sonuçlandırmak yapılan işi taçlandırır. Yarışmanın sonucunu görmek şüphesiz ki bizleri mutlu ediyor ancak hastalık hikâyelerini konu alan yarışmaların bir sona bağlanmadan, kısa sürede tüketilen bir fikir olmadan giderek yaygınlaşmasını ümit ediyoruz. Tıp eğitimine katkı sunduğunu düşündüğümüz bu hikâyelerin eğitimin yanı sıra hasta, hasta yakınları ve sağlık çalışanlarının ilişkilerini istenilen düzeye getireceğine ve geliştireceğine inanmaktayız. Hep birlikte daha iyiye, daha güzele ulaşmak dileğiyle Prof. Dr. Cengiz Yakıncı Prof. Dr. Hasan Kavruk IV

SUNUŞ Doktor olmak daha ilk adımı olan kayıt gününden sonra hastaları dinlemektir. Onlarla yaşamaktır. Onları anlamaya çalışmaktır. Anlamanın yollarından en etkilisi ise; onun haliyle hâllenmektir. Nasraddin Molla nın vecizesiyle Damdan düşeni anlamak için damdan düşen olmaktır. Bazen hastalar hekimin kendisine vakit ayırmadığından, kendilerini ifade edemediklerinden bahseder. Bazen de hekimler vakit verilse de hastaların kendilerini ifade edemediklerinden yakınırlar. Biz bu eserde fırsat verilirse hastalara kendilerini, yaşadıklarını nasıl edebi ve etkili anlatabildiklerini, hislerini aktarırken bizi nasıl hislendirebildiklerini gördük. Okurken zaman zaman gözyaşlarınızı tutmakta zorlanacağınız bu hikâyelerin her biri bir roman veya tiyatro eseri olabilecek niteliktedir. Hepimiz ya hastayız ya hasta yakını ya da tedavi ediciler. Bu hikâyelerden hepimizin öğreneceği çok şey var. Oku, Şayet Sana Bir Hisli Yürek Lazımsa Oku, Zira Onu Yazdım İki Söz Yazdımsa M. Akif Şiir tadında hikâyelerle her zamankinden daha çok hisli yüreğe ihtiyacımız olan çağımızda size de bir şeyler sunabilirsek bahtiyar olacağız. Prof. Dr. Saffet Tüzgen Rektör V

Kıssadan Hisse Her hastalık bir hikâyedir, bir kıssadır. Kıssalardan çıkarılacak çok hisseler vardır. Ama hekim olunca çıkaracağımız hisseler çoğu zaman gözden kaçabiliyor. Okuduğumuz tıp, okutan hocalarımız, tıp öncesi birikimimiz hastayı makine, hastalığı ise bir madde haline soktu gözümüzde. Öyle olunca da hasta derdini anlatır biz muayene ederiz, tetkik-tahlil-teşhis; tıbbî veya cerrahî tedavi ve vazifemiz bitmiş olur. Hasta gözünde evvel Allah, sonra siz doktor bey sözüne estağfurullah şifa Allahtan, biz de elimizden geleni yapacağız demek yerine neredeyse evelallah ne demek, bu iş benim işim edasıyla yaklaşan insanüstü varlıklara dönüştük. Oysa halk zaten öyle bir yere konumlandırır ki hekimi, diğer tüm meslekler için kıskanılacak bir durumdur. Bu konumu beğenmemek Allah muhafaza Hakk ın gazabını mucip olur. Nemrut u bir sinekle aciz bırakan, en sağlam binaları bir gürültü ile yerle bir eden, bunu Allah bile batıramaz dedikleri Titanic i ilk yolculuğunda sulara gark eden Mevla, bizi en güçlü olduğumuzu sandığımız anda ve en güçlü yerimizden imtihan etse ne yapabiliriz. Beyin cerrahisi asistanlığımın birinci yılında rabbim bize ilk yavrumuzu verdi. Hayatta en korktuğum şey özürlü bir evlat babası olmaktı. Görme, işitme, ortopedik özürlü neyse de hele hele beyin özürlüsü!.. Buyur ya kulum dedi bana. Ömrünü beyni araştırmakla, beyni öğrenmekle ve beyin hastalarına hizmet ile geçireceksin. Belki bununla gururlanacaksın. Oğlunun yüzde yetmiş olan IQ sunu yüzde seksene çıkar bakalım. Anne baba doktordu. Dayılar, yeğenler, kuzenler, sülalede yirmiye yakın doktor Hodri meydan dedi. Haddini bil dedi. VII

Bırak hastalarına Sizi ben kurtarırım, ben yaparım, ben ederim demeyi de kendi evladına tırnağını kesmeyi öğret, dört işlemi öğret, evin sırlarını dışarı ifşa etmemeyi; kendisini dışarda bekleyen tehlikeleri fark etmeyi, karını-zararını öğret dedi. Yapabildim mi? Her türlü eğitimcilerden özel eğitimler, çocuk gelişim uzmanlarından, çocuk nörologlarından, çocuk psikiyatrlarından alınan destekler ancak vicdanımızı rahatlattı. Bir arpa boyu yol alınamadı. Destekleri için tüm pedagog ve psikolog arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Rabbime daha beterini vermediği için şükrediyorum ve artık biliyorum ki daha beteri her zaman vardır. Daha beteri ne olabilir ki? Bir çocuk yerine iki çocuğun böyle olması, şükür öyle olmadı ama oğlum henüz üç yaşındaydı ki babamda hızla ilerleyen bir Alzheimer bizi bir kere daha sarsarak uyandırdı. O çocuktu, bu erişkin Yine doktorlar yine MR lar, yine ilaçlar Sonuç: Giderek kaybolan zihni melekeler onu en yakınını tanıyamaz hale getirirken, bizleri; evden kaçan, komşulardan açım deyip yemek isteyen, cebindeki sigaralar bitmesin diye yollardan izmarit toplayan bir babanın peşinden koşturuyordu. Bu oyunun son perdesini başına gelenler iyi bilir. Hane halkına her tür küfür ve iftiradan tutunda; fizik şiddete kadar daha neler yaşanır. Ama insanı olgunlaştıran çektiği çilelermiş. Bu sayede öğreniyor insan dünyanın cennet olmadığını, basit, günlük eksikliklere üzülmemeyi, hatta şükretmeyi, kahrın da hoş lütfun da hoş ya rabbi demeyi. Hoştur bana senden gelen: Ya hilat-ü yahut kefen, Ya taze gül, yahut diken. Kahrında hoş lütfun da hoş Gerek ağlat, gerek güldür, Gerek yaşat gerek öldür, Aşık Yunus sana kuldur, Kahrında hoş, lütfun da hoş. Elhamdülillah ala külli hal. Prof. Dr. Saffet Tüzgen VIII

İÇİNDEKİLER Hayalimdeki Gelincik Ece ATALAY... 1 Eşikten Öte Ali BOZ... 9 Sen Kimsin Anne? Ayla ABAK... 14 Bir Asırlık Bekleyiş Nejla ŞEN... 20 Tülbent Kokusu Ahmet EREN... 28 Psikolojik Demeden Önce Derya TALAS... 35 Umut Yolu Elif GELGİT... 43 Yokluk Enes Burak ŞENEL... 51 Yedi Metre Karelik Esaretten Bir Karış Mutluluğa Funda ÖZTÜRK... 59 Ve Zaman Kemirildi Esra CERAN... 70 Tükenip Gidiyor Ömür Dediğin Arzu KILIÇ... 75 Beyaz Esaret Nurten AŞKAR... 81 IX

Delirmek Sanattır Ümmühan DURSUN... 88 Yol, Ev ve Mezarlar Ahmet Can DEMİR... 95 ARA yış Mücahit TAŞDEMİR... 102 Hocam, Ben OKB miyim? Meral HORUZ... 109 Koku Nuray IRMAK...119 Yeni Hayat Pınar GÜZELBEY KALE... 126 Seslensem Duyar mısın? Derya YÜKSEL... 134 Yaşlılık: Kaçınılmaz Bir Çöküş ve Kayıplar Dönemi Arif ÇELEBİ... 142 Yasak Meyvenin Tadı Eslem GÜNAYDIN... 148 Suikast Notları Mustafa GÜNEY... 158 Ayrık Otu Betül ÖZKUL... 164 Dosta Veda Emrah AKKAN... 168 Benim İmzam Gülüşlerim Fatma DEMİR... 175 X

Gregor Sanrısı Gökhan SARIBIYIK... 184 Eğlencen Utancın Olmasın Necip Fazıl İLBAK... 192 Bedenim Bir Kafestir Üstüngel ARI... 197 Gülnihal Ali Yücel KARA... 203 XI

Hayalimdeki Gelincik HAYALİMDEKİ GELİNCİK* Ece ATALAY Nerede olduğunu bile bilmediğim bir parkta, hayatımda hiç görmediğim insanların arasında bir bankta oturuyorum. Saatin kaç olduğundan haberim yok, evimin dahi nerede olduğunu karıştırıyorum. Bir ara gözüm, ablası olduğunu düşündüğüm bir bayanın elinden sıyrılıp parka doğru koşan bir çocuğa takılıyor. Çocuk, kafesten özgürlüğe kavuşan bir kuş gibi nereye gideceğini şaşırıyor. En sonunda rengârenk kaydıraklar dikkatini çekiyor küçüğün. Koşarak yaşıtlarının yanına gidiyor. Çocuklar, diye düşünüyorum. Ne kadar çabuk kaynaşıyorlar. Sonra kendimi bir düşünce selinde buluyorum. Kendimi öyle kaybediyorum ki, yanıma oturmuş olan bayanın sesiyle irkiliyorum: Çok güzel oynuyorlar değil mi? Sesi öyle güzel geliyor ki, tüm gün durmadan onu dinleyebilirim gibi hissediyorum. Haklısınız, öyleler. diyorum. Ancak yanağımın kızarmasını engelleyemiyorum. Bir kızın benimle konuşması bile kızarmama yetiyor. Ne aptalım diye düşünüyorum. Ben yanağımın kızarmaması için uğraşırken bayanın bana gülümsediğini fark ediyorum. Bu daha da utanmama yol açıyor. Aklıma çocukluğum geliyor. Babamdan gizli bisikletini kaçırıp binmeye çalışırken düştüğümde babamın karşıma geçip söylediği cümleyi anımsatıyor bana yaşadıklarım: Kes sesini. Erkek adam ağlamaz, erkek adam utanmaz, erkek adam karı gibi zırlamaz. Bir şey yaptıysan arkasında dur. Babamdan bir kere daha nefret ediyorum. Bize veda bile etmeden çekip gittiği zaman ona inat sabahtan akşama kadar ağladığım günleri hatırlıyorum. *Hastalık Hikâyem - 2014 Yarışması Birincisi 1

Hastalık Hikâyem - 2014 Çocukluğumdan kurtulup tekrar banka döndüğümde bayanın hâlâ gülümsediğini görüyorum: Bunda bu kadar gülünecek ne var? Alt tarafı biraz utandım. diyorum, hislerimi gizlemek için. Bu sefer bayanın gülümsemesi latif bir kahkahaya dönüşüyor: Siz neden bahsediyorsunuz? Ben utanmanıza gülmüyorum ki. Sadece bakışlarınız çok şey anlatmak istiyor gibi. Belki dert ortağı oluruz, bazen yaşadıklarınızı bir yabancıya anlatmak daha kolaydır, diye yanınıza geldim ancak yaklaşık 15 dakikadır sadece gözlerimin içine bakıp gülümsüyorsunuz. Ben buna gülüyorum. Genç kadının ağzından dökülenler, bir masal gibi geliyor. Ben hangi 15 dakikadır gözlerine bakıyorum, daha buraya geleli 15 dakika olmadı, diye düşünüyorum. Sonra dehşete kapılıyorum. Bu, zaman kavramımı tamamıyla yitirmiş olduğum anlamına mı geliyor? Bana ne olduğunu çözmeye çalışıyorum ama işin içinden bir türlü kurtulamıyorum. Ben Özür dilerim bunu yaptığımın farkında de Sözümün yarısında bayan, banktan aceleyle kalkıp parka doğru koşuyor. Neler olduğunu anlamak için ben de peşinden koşuyorum. Az önce kaydıraklara doğru delice koşturan çocuğun yerde yattığını görüyorum. Banktaki bayanın gördüğüm çocuğun ablası olduğunu o an fark ediyorum. Çocuğu yerden kaldırmasına yardım ediyorum, birlikte yaralarına bakıyoruz. Fazla bir yarası yok çocuğun. Ufak sıyrıklar sadece. Fakat küçük huysuzlanıyor, eve gitmek istiyor. Benim gitmem gerekiyor diyor sesine hayran kaldığım güzel. Ancak yarın tekrar geleceğim. Eğer burada olursanız, tekrar konuşuruz. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Başıma ilk defa böyle bir şey geliyor. Kafamı sallıyorum. Gitmesine izin vermem gerektiğini biliyorum. Ancak içimden bir ses onu bırakma diye yalvarıyor. Tam arkasını dönmüş, gidecekken: Adınızı söylemediniz! diye bağı- 2

Hayalimdeki Gelincik rıyorum. Kısa bir süreliğine arkasını dönüyor: Beni zaten tanıyorsunuz. diyor ve beni kendimle baş başa bırakıyor. Nereye gideceğimi bilmeden yürümeye başlıyorum. Her yer yabancı ama bir o kadar tanıdık gözüküyor gözüme. Arabaların vızır vızır geçtiği, kocaman binaların olduğu bir caddede buluyorum kendimi. Kaldırımın kenarından yürümeye gayret ediyorum. Bir arabanın yanıma yanaştığını görüyorum sonra. Arabanın içindeki iyi giyimli bir adam ön koltuğun camını aralıyor: Murat, senin ne işin var burada? Hadi atla, seni eve bırakayım. diyor. Bu teklif bana ilaç gibi geliyor. Arabaya biniyorum. Sonunda tanıdığım biri, diye düşünüyorum. Mehmet, çalıştığım iş yerindeki oda arkadaşım. Yol boyunca iş yerindeki tatsızlıklardan konuşuyoruz. Ona parkta tanıştığım kızdan bahsetmiyorum. Bahsedersem büyüsü kaçacak gibi geliyor. Onu sadece biricik dert ortağım anneme anlatacağım diye seviniyorum içten içe. Sonunda eve geliyoruz. Teşekkür ediyorum Mehmet e. O olmasa evin yolunu bulamayacağımı söylemiyorum tabi. Kapıyı açtığımda annemi mutfakta yemek hazırlarken buluyorum. Beni görünce seviniyor, uzun süredir dışarıda olduğumu, merak ettiğini söylüyor. Daha nerede olduğumu sormadan ağzımdan kaçırıveriyorum parkta tanıştığım kızı. Sana gelin getireceğim anne. diyorum. Sesi güzel, yüzü güzel, huyu güzel, her şeyi güzel bir gelin. Sonra kendime gülüyorum. Nereden biliyorum ki tüm bunları? Birkaç konuşmayla mı anladım huyunu suyunu? Ama anladım işte, diyorum. O, her şeyiyle hayatımı adayacağım kız. Annem, şaşkın gözlerle bana bakıyor. Karşıma oturtuyorum onu. Her şeyi anlatıyorum. İlk defa annemi bu kadar buruk gülerken yakalıyorum. Benim mutluluğum karşısında gülümsüyor, ama sanki kalbinde bir yerlerde sakladığı bir şey var gibi hissediyorum. Çok üstelemiyorum annemi, elbet çıkar ortaya diye düşünüyorum. Evde benim koltuğum olarak bilinen koltuğa yerleşiyorum 3

Hastalık Hikâyem - 2014 hemen, neşeli olduğum zamanlarda yaptığım gibi. Televizyonda çok bir şey yok. Çok fazla etkilemiyor beni. Hâlâ yaşadıklarımın etkisindeyim. Her an bir yerden hayallerimdeki kız çıkacakmış gibi hissediyorum. Çok geçmeden annem yemeğe çağırıyor. Döktürmüşsün yine Nilgün Sultan. Diyorum. Sofrada annemde gözle görülür bir değişim olduğunu görüyorum. Benim mutlu olmama sevinmiyor mu yoksa diye düşünmeden edemiyorum. Ne olduğunu soruyorum anneme. Cevabı her seferinde: Bir şey yok oğlum. Bugün fazla ayakta kaldım herhâlde. Yorulmuşum, ondan hâ lsizim biraz. Oluyor. Hiçbir şeyin moralimi bozmasına izin vermemeliyim diyorum kendime. Biraz hava almak için dışarı çıkmaya karar veriyorum. Annem hiç karşı çıkmadan kafa sallıyor gidişime. Tam köşeyi dönmüş, evden uzaklaşmaya başlamışken üşüdüğümü hissediyorum. Üstüme bir şeyler almak için eve dönüyorum. Şimdi geriye dönüp baktığımda keşke eve dönmeseydim diye düşünmeden edemiyorum. Her şey daha farklı olabilirdi. Üşümenin gerçekleri gizleyebileceğini kim bilebilirdi ki? Kapıda durmuş anahtarımı ararken içeriden ağlama sesleri geldiğini duyuyorum. Kulağımı sessizce kapıya dayıyorum sesleri duyabilmek için. Annemin sesi, hıçkırıklarının arasında boğuluyor. Hareket etmeden 5 dakika boyunca kapıda duruyorum. Nihayet annemin sesi duyuluyor: Siz haklıydınız Doktor Bey. Sonunda ona bu gerçeği söylemem gerekiyor. Ancak öyle bir durumda ki, yıllardır oğlumu hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Eğer tüm bu yaşadıklarının kendi hayal gücünün bir eseri olduğunu, aslında öyle bir kızın var olmadığını söylersem hayata küsecek. Benden hatta yeryüzündeki her şeyden nefret edecek. Bana böyle bir günün geleceğini söylemiştiniz. Şimdi söyleyin Doktor Bey, nasıl derim ben oğluma? Sen şizofrensin nasıl derim! Annemin feryatları tüm odayı doldururken arkama bakmadan koşuyorum. Nereye gideceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyorum. 4

Hayalimdeki Gelincik Hayatta bir amacım olmadığını hissediyorum ansızın. Yaşamak, mutlu olmak için bir nedenimin olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyorum. Hayatınız koca bir yalandan oluşsaydı ne yapardınız? Şu ana kadar belki de olduğunu düşündüğünüz her şey aslında var olmayan, hayal ürünü şeyler olsa Kendimi ardı arkası olmayan bir boşlukta hissediyorum. Sonra bir anda aklıma belki de babamın düşündüğüm kişi olmadığı geliyor. Belki de o benim sandığım gibi annem ve beni bir kadın için bırakıp gitmedi. Belki de o Bir an duraksıyorum. Ölmüştür Hangisi içimi daha çok rahatlatırdı bilmiyorum. Herhâlde bizden nefret ederek bir yerlerde nefes alması, bizi severek ölmesinden daha çok içimi yakardı. Akıl sağlığımı yitirmekten korkuyorum. Tabi henüz yitirmemişsem. Neyin doğru neyin gerçek olduğunu ayırt edemiyorum. Bir süre sonra yorulduğumu hissediyorum. Gecenin karanlığı her yeri sarmışken hiçbir yer tanıdık gözükmüyor gözüme. Çareyi biraz dinlenmekte buluyorum. İçimin acıdığını hissediyorum her nefeste. Gözyaşlarımın aktığını ise ancak rüzgârın suratıma çarpmasıyla fark ediyorum. Yarım saat belki daha fazla oturuyorum nerede olduğunu bilmediğim bir bankta. Annem çok telaşlanmış olmalı diye düşünüyorum. Eve dönmeliyim. Yapamıyorum. Böyle olmaktan nefret ediyorum. Belki de birazdan daha önce hiç görmediğim biri gelecek şu köşeden. Benimle konuşacak, dertleşeceğiz saatlerce. Ama aslında o kişi ben olacağım. Yani benim yarattığım biri olacak. Dışarıdaki insanlar kendimle konuştuğumu zannedecek. Gelen geçen gülecek arkamdan. Belki de farklı olan ben değilim, insanlar. Gerçekleri görememek, gerçeklerin var olduğunu değiştirmez Kendimi böyle düşüncelere bırakmışken yanıma birinin oturduğunu fark ediyorum. Annem elimi avuçlarının içine alıyor. Ağlamaya başlıyorum: Anne, o yaşıyor. Şu anda yıldızlara bakıp beni düşünüyor. Biliyorum, o gerçek. 5

Hastalık Hikâyem - 2014 Annem daha önce yüzünde milyonlarca kez gördüğüm teselli edici gülümsemelerinden birini takınıyor yüzüne. Onu üzmekten nefret ediyorum. Kendimden emin bir şekilde ellerimi ellerinden çekip yanaklarına koyuyorum: Söz veriyorum anne. Eğer yarın parka gelmezse, doktora kendi ayaklarımla gideceğim. Ama ben kendimden de, ondan da eminim. Gelecek. Annem bu sefer daha umutla bakıyor yüzüme. Kabul ediyor teklifimi. Eve gidiyoruz. Hayata karşı en büyük sınavımı vereceğim gece bitmek bilmiyor. Sıcacık yatağıma girdiğimde elimi kalbime götürüyorum: Göstereceğim onlara sevgilim. diyorum. Onlara senin yaşadığını göstereceğim. İşte o zaman kimseler karışamayacak bize. Hayata yeni bir başlangıç yapacağız birlikte. Kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceğim. O gece, hayatımda ilk defa, birinin hayaliyle uyuyorum. Gözlerimi açtığımda midemde kelebeklerin kıpraştığını hissediyorum. Kalbim birazdan uçacakmış gibi atıyor. Üzerime en sevdiğim gömleği geçirip mutfağa koşuyorum. Annem, sofrayı hazırlamış beni bekliyor. Yanaklarından öpüp karşısına geçiyorum: Günaydın anneciğim. Annem beni karşısında görünce gülmeye başlıyor. Nedenini soruyorum. Kahkahalarının arasında zar zor: Kızın karşısına pijamayla mı çıkacaksın a benim şaşkın oğlum. diyor. Kafamı eğiyorum. Gömleğin altından sarkan pijamalarımı görünce ben de annemin kahkahalarına katılıyorum. Annemle mükemmel bir kahvaltı ettikten sonra odama koşup altıma pantolon geçiriyorum. Erkenden gidip beklemek istiyorum. Onu kaçırmaktan öyle korkuyorum ki. Öncelikle mahalledeki çi- 6

Hayalimdeki Gelincik çekçiye gidip bir gelincik buketi yaptırıyorum. Sonra parkın nerede olduğunu unuttuğum aklıma geliyor. Mehmet i arıyorum. Beni aldığı yeri soruyorum. Her şey öyle tıkırında gidiyor ki mutluluktan ağzım kulaklarımda geziyorum. Park önceki güne göre daha dolu gözüküyor gözüme. Hemen beraber oturduğumuz banka gidiyorum. Çevreme bakınıyorum. Göremiyorum onu. Daha telaşlanmak için çok erken. diyorum kendime. Daha yeni geldim. Her geçen saat, her geçen dakika, her geçen saniye içimdeki umut ışığından bir parça alıp götürüyor. Akrep yelkovanı kovaladıkça hissizleşiyorum. Zamanı durdurmak istiyorum. Hayallerimin kadınının gerçekten de hayallerimde olduğuna inanmak istemiyorum. Güneş terk edince yeryüzünü, ayağa kalkıyorum. Ağladığımı fark ediyorum bu sefer. Kalbimin milyonlarca parçaya ayrıldığını hissediyorum. O parçaların üzerinde yürüdüğümü, bir daha hiçbir şeye güvenemeyeceğimi biliyorum. İçimdeki umut ışığı gibi solmaya yüz tutmuş çiçek buketini çöpe atıp arkama bakmadan terk ediyorum orayı. Doktorun muayenehanesinin ağır kapısını açtığımda karşımda annemi ve solgun yüzünü görüyorum. Başından beri bana inanmadığını fark ediyorum o an. İnanmış olsa burada olmazdı diye hayıflanıyorum kendi kendime. Doktor, bana farklı bir dilmiş gibi gelen birkaç şey sıralıyor. Ne dediğinin önemi yok, diye düşünüyorum. Vücudumdaki her bir hücrenin beynimle savaşta olduğunu hissediyorum. O gün, farkında olmadan hayatımın miladını yaşıyorum ben. Yıllar süren ağır ilaç tedavileri sonuç vermeyince beş yıl önce annemin arkadaşlarından birinin tavsiyesiyle bir doktora gidiyoruz. Elektroşok tedavisinden bahsediyor bize. El mahkûm, kabul ediyoruz. O anlarımı anlatmak yıllar sonra bile çok zor benim için. Çok acılı bir yılın sonunda doktor iyileşmemde büyük bir ilerleme 7

Hastalık Hikâyem - 2014 kaydettiğimizi söylüyor. Sevinemiyorum bile. İnsan böyle acılar çektikten sonra neye sevinebilir ki? Sonra, bir gün yoğun bir iş gününden sonra masama bırakılmış bir fotoğraf sergisi broşürü görüyorum. Oda arkadaşım Mehmet in yerine gelmiş olan Hâlil zorla sergiye götürüyor beni. Yorgun olduğumu, dinlenmem gerektiğini söylüyorum. Kabul etmiyor. Sergi çok dikkatimi çekmiyor. Hâlil, karşılaştığı arkadaşlarıyla sohbet ederken gözüme kestirdiğim bir koltuğa siniyorum hemen. Etrafıma bakınıyorum. Koltuğun hemen yanında asılı duran fotoğraf ilgimi çekiyor. O tanıdık gözleri ilk baktığım anda tanıyorum. Hayallerimin kadını kucağında küçük bir çocukla gülümsüyor bana fotoğraf karesinden. Serginin sahibi yanıma geliyor fotoğrafa dikkatli baktığımı görünce. Ablam diyor. Onun elimdeki tek fotoğrafı bu. Ben 3-4 yaşlarındayken bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Onu hayal meyal hatırlıyorum. Beni her gün mahallemizdeki parka götürür, bıkmadan saatlerce oynardı benimle. Genç adamın daha fazla konuşmasına izin vermeden çıkıyorum oradan. Bir taksiye atlayıp yıllardır önünden bile geçmediğim parka gidiyorum. Hayallerimdeki kadınla oturduğum banka gidiyorum vakit kaybetmeden. Yıllar önceki parkın yerinde yeller esiyor şimdi. Eskiden çocukların zevkle yuvarlandığı, koşturduğu yeşillik yerini yabani otların çıktığı toprağa bırakmış. Oturup ağlıyorum bir süre. Sonra, bankın yanında tek başına çıkmaya çalışan cılız bir gelinciğe takılıyor gözüm. Diz çöküyorum ona ulaşmak için. Gözyaşlarım akıyor toprağına. Kalkamayacağımı hissediyorum. Gözkapaklarım yavaş yavaş ağırlaşırken yüzümde bir tebessüm oluşuyor. Geliyorum diyorum. Yanına geliyorum benim küçük gelinciğim. 8

Eşikten Öte EŞİKTEN ÖTE* Ali BOZ Ayna, yaşamımın seçkin görüntülerini seriyor önüme. Karşımda iki uzun, muntazam bacak. Bükümlü, bitkin ama nasıl inatçılar! Titrettikleri şehri ayakaltı edip kenara çekilmiş, gıcır gıcır koca tekerlerin önünde kıpırdamadan, mecburi geçit törenlerine ev sahipliği yapıyorlar. Ziyaretçilerin çoğu iyi oyuncu. Beş dakika odama uğramasalar ayıp ederler. Nasıl umut ve heyecan içindeler anlatamam! Zannedersiniz ki eşikte yatanı ve sıkıca sarıldığı sevgilisini fark ettiler! Sarı boyalı, küçük ama sevimli odama Saliiiih, nasılsın? klişesiyle damlamayanı gördüğüm an dişimi kıracağım. Samimi başlayıp, kendi hâllerine şükretmeleriyle devam eden virgüllü gülümsemeleri, başucumdaki yüzyıllık su yeşili abajurda tamamlar turunu. Seni çok iyi gördüm!- Yalan! O heybetli hâlim yok artık. Gövdem ince, narin bir gül ağacı gibi, gözlerim ışık biriktirmeyi bırakmış, derinliği kaybolmak üzere. Yıllarca kortizon tedavileriyle şişen yüzüm şimdi elma kurusu. Gördükleri manzara, yineledikleri temennilere, ordan burdan aşina oldukları sallapati reçetelere yönlendirir sohbeti. Karbonatlı su iç! Sebze ağırlıklı beslen! Ahmet Hoca çok iyi okuyor!... Sıralanır vagonlar peş peşe. Ben o vagonlara, yolum eşiğe ulaşır umuduyla değil, sahteliklerini göz kaçırmalarında fark ettiğim ve bu değişmez manzaraya bir türlü alışamadığım için, ürpererek biniyorum. Hatta odadaki sohbet, kazara on dakika uzasa, karbonatlı suda yüzmüşlüğüm bile var! Hüzünlü kadınların mır mır sesleri kulağıma yapışmasa, bir süre sonra, salondan gelen şuh kahkahaların, kendilerine ait olduğuna şaşıracağım. Hâl hatır soran arkadaşlar, yabancı komşular, dürüst doktor, yüksüz annem, kardeşim ve birkaç dost, akraba... Ağaç yok, kır yok, Melis yok, ben aynalarda gördüklerimle varım. *Hastalık Hikâyem - 2014 Yarışması İkincisi 9

Hastalık Hikâyem - 2014 İki yanımda, bana hizmet etmeleri için doğalarından uzaklaştırılmış zarif yardımcılarımla tanıştığım dönemden çok kısa bir süre önce, hayatında hiçbir desteğe ihtiyacı olmayan, Boğaziçi ni üçüncülükle bitirmiş, beş yıldızlı bir otelde halkla ilişkilerde çalışıp Almanca öğrenmeye çalışan, sevgilisiyle mutlu, üniversiteden arkadaş grubuyla Kenya dan Kaz Dağları na, bir elinde fotoğraf makinası, sırtında dağcılık malzemeleriyle gezen ve bu seyahatlerde yazdıklarını çeşitli dergilerde okurlarla paylaşan, hayatı dolu dolu içine çeken biriydim. Karşıma çıkan ilk uyuz adamı, böylesi bir değişimi hazmedemeyişimden olsa gerek, basbayağı döverek, bostan korkuluğu olmadığımı ispat etmeye çalışmak, bana bir başka hediyeyi beraberinde getirdi. Bastonların yerini walker -iki tekerlekli elde tutulan bir çeşit araba- aldı. Doğadan, bir kenara attığım bastonlarım kadar uzaklaşarak, beton pistlerde nam salmaya başlamıştım. Sağlam olsam, bu kadar dansa meraklı olur muydum bilmiyorum! Bir başka atak geldiğindeyse tekerlekli sandalyede karar kıldı bedenim. Evimin on sekiz yıllık çürük direği iyice egemen oldu hayatıma. Bağışıklık sistemim o kadar huysuz ki! Bir omzu yukarda, Murtaza kılıklı pezevenk! Cahil serseri kıvamında, masum sinir sistemime saldırıp duruyor gıcık! Nefret ediyorum! Nasıl inatçı şerefsiz! Savaşı nerde başlatacağı da belli değil! Adı Multipl Skleroz bu huysuzun. Çaresi yok henüz hastalığımın. Kafasına göre mekânlarını değiştirip, her defasında gafil avlıyor beni. Huzurlu bir sükûnet dengesi yaratmak için kitaplara sarılıyorum hâlâ. Sayfaları bile çevirecek takatim kalmadı oysaki. Kuzenimin sergilerde, müzelerde çektiği fotoğraflarda, tek eğlencem durumuna geçen televizyonda, koynumdaki laptopta izlediklerimde, bir de kedimin büyük merakla dışarıya bakan gözlerinde çıkıyorum yolculuklara. Komedi filmleri seyrediyorum bol bol. Babam vefat etmeden önce daha bir hayatın içindeydim. Beni kucaklayıp, tekerlekli sandalyeye bindiriyor, engelimden dolayı yaşayabileceğim zorlukların önceden düşünüldüğü ve rahat hareket edebildiğim sitede keyifle gezdiriliyor, yine de her dakika babama Sıkılmadın dimi? diye soracak kadar da bağımlı ve huzursuz hissediyordum. O nun vefatından sonra, bazen çok iste- 10

Eşikten Öte sem de, anneme ve kız kardeşime yük olmamak için, bahçeye inip hava almak istediğimi dile getirmiyorum. Bir tek hastaneye gitmem gerektiği zamanlarda, kuzenlerimin kucağında, kendini misafir hisseden uzaylı duygusuyla sarhoş, gün ışığını içime çekiyorum. İki gün dışarı çıkmadığım için bunaldığım, üçüncü gün arkadaşlarla buluşup, dibine kadar eğlendikten sonra eve döndüğüm zamanlardaki içimi kaplayan huzurun kokusu, bazen pencere açıldığında, özellikle yağmurlu havalarda gelir, burnumun direğini sızlatır, sonra gider. O kadar uzak bir geçmişten gelir ki; sanki önceki hayatlarımdan birinin hipnozundayım. Onca gelen ziyaretçiye, beni gezdirir misin diye soramıyorsam, bana o kokunun ziyareti kadar etki etmiyorlarsa, ne diye ayıp olmasın tedirginliğinde, sohbetlerine ortak olayım! Evin kocaman, altın varaklı aynasını, en son üç ay önce girdiğim, kendilerinin kırk yılda bir bile gelseler, benden çok daha fazla vakit geçirdikleri salonda, kalabalıklarda biraz daha kaybolsunlar diye, inatla hizmetlerine sunmadım mı! Gerçi odamda olsa kedimin önüne geçmiş fil manzarası yaratırdı o ayrı! Sade, ahşap çerçeveli aynayı odama koyarak yalnız kalmak istediğimin ipucunu verdim aslında ama anlayana! Annem, kardeşim, kedimle biz bizeyken ama en çok da aynamla baş başayken mutluyum. Ahşap çerçevenin içinde, sadece yalnızken, ihtişamıyla karşımda duruyor şehir. O şehirde, semtleri tek tek gezip hayaller kuruyorum. Her şeyin sonsuza dek aynı kalacağına inanan çocuk gözlerim şaşkın. Sigaranın ucundaki ateşin, tütünü yavaş yavaş iğfal etmesi gibi, yüzeysel herhangi kişiye, o semtlerden birinde, derinliğimle yakalanıp, tükenme noktasına gelirsem, sadece tutkuyla yalvarıyorum. - Bitecek de! - Ne bileyim al karşına en sevmediğim yemeği yedir! - Tamam cezan bitti de. Öpüyor dudaklarımdan Melis. Dudakları nerde? Kapıyı açarken, yirmi altı yaşında, fenalaşıp boylu boyunca kapaklandığım eşikte kaldı. -Bundan daha iyi bir yer var mı?- On sekiz senedir 11

Hastalık Hikâyem - 2014 yok.-orada kalması yeterli mi?- Evet. Kalıcı misafirimle tanışmasını istemedim. Alman Kültür den çıkışta ona sarılan ışıl ışıl gence erken vedası beni hayatta tuttu. Ziyaretçi olmasından korktum. Belki de evlenmiştir. Çoluk çocuğa karışmış da olabilir. İlk zamanlar uzunca süre telefonla aradı; kapıya da birkaç kez geldi ama göremedi Allah tan. Dışarı adımımı atmadan başkalarıyla öpüştüm inadına. Çok da kıskançtır ha! Bir görse eline ne geçse fırlatır, yıkar geçer. Duyması yetti vazgeçişine. Arabasının uçuşunu gördüm perde arkasından. Odalara yerleştirdiğim aynalar şahit ki korkudan aldattım! Deliler gibi seviştim. Hırslanıp kendimle kavga ettim. İlaçlarımı aksatmadan, bunca yıl herkesten gizlediğim ümidimi artık kalem bile tutmayan ellerimle, yıllarca defterime çizdim. Yaptığım, yapamadığım her şey, Melis in bu halde beni görmesinden iyi geldi. O sebeple şükrediyorum. Bıraktığım yerde kalması güzel. Herkes değişti, onun yüzü değişmedi belleğimde. Benimki de değişsin istemedim. Yırtmadım hiçbir resmi. İsimlerimizde ipucu verilmiş, tekamül sebebim odamdan çıkmıyor, ötesi yok. Hastaneye yatırıldıktan kısa bir süre sonra taburcu edilmiştim. O dönem, kısa bir bunalımdan sonra, çok daha ümitli, kendi vagonlarını oluşturan, tren raylarını eşiğe kadar yerleştiren ve umutlu haberlerle yola çıkarak, tekrar tekrar eşiğe ulaşmayı deneyen, enerji dolu, pozitif bir adamdım. Sonrasında, hastalığımın sıkıntılı evreleriyle birlikte birçok şeyin artık benim elimde olmadığını anlayarak tevekkülü seçtim. Kişisel gelişim kitaplarında evren hareketi destekler diyor. Hareket edemiyorum ki! Yemeğin her çeşidine bayılırken şimdi zorlanarak iki kaşık çorba içebiliyor, patates püresi yiyor, çok sevdiğim fırında sütlaç hariç hiçbir yiyeceğe heves etmiyorum. Ataklarla ilerleyen hastalığım sebebiyle özel yapım ikametgâhımda bir deri bir kemik yatıyor, nadiren, özel günlerde, tekerlekli sandalyeye iki üç kişinin yardımıyla oturabiliyorum. Anneme yük olduğum için çok üzgünüm ama maalesef yapabileceğim hiçbir şey yok. Kabul edebileceğim bir manzara, mesela el ele koşan sevgililer, esamesini hissetsem aynada, MS e çarenin bulunduğunu 12