HADİS TALEBESİ'NİN VASIFLARI Hatib el-bağdadi el-cami'li Ahlaki'r-Ravi ve Adabi's-Sami www.almuwahhid.com 1
Hadis Talebesi'nin Vasıfları 1 Hadis eğitim ve öğretiminin meselelerini ve usullerini el-cami adlı müstakil eserinde enine-boyuna tetkik eden el-hatib el-bağdadi (v.463/1071), öncelikle hadis öğrencisi ("sami") nin ne olması lazım geldiği ve bunu hangi adab'a riayetle gerçekleştirebileceği üzerinde durmaktadır. Bu makalede onun, konuya ait tesbitlerinin bir bölümünün kompozisyonunu bulacaksınız. Her bilim dalının onu seçenlerce yerine getirilmesi gerekli bir usulü bir yolu-yöntemi, elde edilip kullanılması zaruri bir takım aletleri bulunur. Buna rağmen, kısa bir süre meşgul oldu diye yine her bilim dalının uzmanı ve hatta otoritesi olduğunu iddia eden, öyle görünmekten zevk alan bir hevesliler grubu da daima buluna-gelmiştir. Üç gün hadis öğrenen sonra da hadisçi olduğunu söyleyenler görülmüştür. Kendini bir şey sananların ortak tavırları boş bir gurur ve kibirdir. Hocaya saygısızlık, usullere riayetsizlik, öğrencilere alabildiğine, güçlük çıkarmak, hasılı olmaları ve yapmaları gerekenlerin tam tersini istemek onların tanıtıcı davranışlarıdır. Oysa hadis öğrencilerinin, edeb yönünden insanların en üstünü, tevazuu en yüksek, temizlik ve dindarlık açısından en olgun, kin ve gazabı en hafif olmaları gerekir. Zira onlar, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ahlaki güzelliklerini ve yüce edebini, Ehl-i Beyt ve ashabından oluşan selefin yaşayışlarını, hadisçilerin usullerini, eskilerin hayat hikayelerini ihtiva eden haberleri sürekli okumaktadırlar. Böyle olunca, bu bahis konusu meziyetlerin en güzel ve üstünlerini almaları, düşük ve yakışıksızlarından uzak kalmaları gerekir. 1 Hatib el-bağdadi nin el-cami'li Ahlaki'r-Ravi ve Adabi's-Sami isimli eserinin ilk cildinde (1/75-141) Hadis talebesinde bulunması gereken özellikleri açıkladığı bölümden özetlenerek hazırlanan bu akademik makaleyi faidesine binaen, alıntılayıp düzenleyerek paylaşmayı uygun bulduk. 2
Zira Ebu Asım en-nebil'in dediği gibi "Hadis öğrenmek isteyen, dünyanın en üstün işine talib olmuştur. Kendisinin de insanların en olgunu olması gerekir." Yine Süfyan ibni Uyeyne (198/813) nin isabetle belirttiği gibi, "en büyük ölçü Rasulullah tır. Her şey ona ve onun ahlak ve yaşayışına arzolunur. Onlara uyum gösterenler hak, muhalif kalan ise batıldır". Bu sebeple İbni Şirin'in dediği gibi, "eskiler ilmi öğrendikleri gibi, ilim ehlinin usul ve yaşayışlarını da öğrenirlerdi." Bütün bunlar, "biz çok hadis öğrenmekten daha fazla edeble olgunlaşmaya muhtacız" diyen Mahled ibni el-hüseyn'in haklılığını göstermektedir. Zira "edebsiz ilim odunsuz ateş; ilimsiz edeb de cesetsiz ruh gibidir". Süfyan ibni Uyeyne, şu sözüyle Zekeriyya el-anberi nin yukarıdaki tesbitini desteklemektedir: "Ateş dışında ilme çok benzeyen bir şey bulamadım; ne içine girebiliriz ne de uzak kalabiliriz." UYULACAK EDEPLER, UYGULANACAK USULLER 1. Hadis Öğreniminde Niyet Hadis öğrencisinin ilk işi, hadis öğrenmekteki niyetini, "Allah rızası" temeline dayandırmasıdır. Çünkü "amellerin değeri niyetlere göredir, her kişinin eline geçecek olan ise niyet ettiğidir". Hadis ilmini Allah için öğrenmek isteyen yücelir, dünya ve ahirette mes'ud olur. Başka niyetlerle bu ilmi isteyen dünya ve ahirette me'yus ve perişan olur. Hadis öğrencisi hadisi dünyalıklara kavuşmak ve servet kazanmaya vesile edinmekten kaçınmalıdır. Zira ilmiyle böyle şeylerin peşine düşenlere ağır tehdidler vardır. Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), "Kim, kendisiyle Allah'ın rızası taleb edilecek bir ilmi, dünyalıklara kavuşmak 3
niyetiyle tahsil ederse, Kıyamet Günü cennetin kokusunu bile alamaz" (Ebu Davud, İlim 12; İbni Mace, Mukaddime 23; Ahmed, Müsned, 2/338) buyurmuştur. Hammad ibni Seleme "Hadis ilmini Allah rızasından başka bir amaçla öğrenen kendi kendisini aldatır" (İbni Abdi l-berr, Camiu Beyani l-ilm, 1/191) demiştir. Hadis öğrencisi, övünme ve gösterişten sakınmalı, hadis öğrenmekten maksadı asla riyasete geçmek, bir takım tabiler edinmek, meclisler akdetmek olmamalıdır. Zira alimlerin uğradığı dahili afetler, hep bu bozuk düşüncelerden kaynaklanır. Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), "ulema ile yarışmak ya da cahillere gösteriş yapmak için ilim öğrenmeye kalkışanları belki insanlar istikbal eder, alkışlarlar fakat onların yeri cehennemdir" (İbni Mace, Mukaddime, 23) buyurmuştur. Hadis öğrencisi, hadisi rivayet için değil, riayet (yaşamak) için bellemeli. Çünkü ilimleri rivayet için öğrenenler çoktur. Fakat gereğine riayet edenler pek azdır. Çoğu var olanlar yok gibi, çoğu alim cahil gibidir. Nice hadis ravileri vardır ki, o hadisten üzerinde hiç bir iz yoktur. Hadisin hükmiyle amel etmeyen, onu bilmeyenden farklı değildir. Zira mürsel bir hadiste Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; "Ulemanın himmeti riayet, sefihlerin gayreti rivayet içindir" (Münavi, Feyzu'l-Kadir, 6/356; İbni Abdi l-berr, Camiu Beyani l-ilm, 2/6) Hadis öğrencisi, Allah ın kendisine, ilmiyle neyin peşinde olduğunu soracağını ve ilmiyle amel edip etmemesine göre muamele edeceğini aklından çıkarmamalıdır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet Günü hiç kimse beş şeyin hesabını vermeden bir 4
yere kıpırdayamaz. Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerelerde geçirdiği, malını nereden kazanıp nerelere harcadığı, ilmiyle ne tür ameller işlediği..." (Tirmizi, Sıfatu'l-Kıyame, 1, #2416) Bir adam gelip Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e "cehaletin aleyhime delil olmasını ne giderir?" diye sordu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "ilim" buyurdu. "Peki, ilmin aleyhime delil olmasını ne önler?" diye sordu. Bu kez Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), "amel" buyurdu. (İbni Abdi l-berr, Camiu Beyani l-ilm, 2/11) Ali ibni Ebi Talib (radiyallahu anh) da ulemaya şöyle hitap etmiştir: "Ey ilim erbabı, öğrendiklerinizle amel ediniz. Zira gerçek alim, bildiğiyle amel eden ve ameli ilmine uyan kişidir..." Süfyan da şöyle der: "Eğer bildiğimle amel edersem, insanların en alimi benim demektir. Eğer bildiğimle amel etmezsem, dünyada benden daha cahil kimse yok demektir." Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) ise konuya bir oran getirir ve şöyle der: "Kim öğrendiklerinin onda biriyle amel ederse, Allah ona bilmediklerini öğrenme imkanı verir." 2. Üstün Ahlak Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Allah Te ala ahlakın üstünlüklerini sever, düşüklerinden hoşlanmaz" buyurmuş, kendisinin de "ahlakın güzelliklerini tamamlamak için gönderildiğini" duyurmuştur. Süfyan es- Sevri, "Hadisi kendinizle süsleyiniz, kendinizi hadisle süslemeyin" demiştir. 5
Ali (radiyallahu anh) ise şöyle der; "Ey ilim talibi, ilim bir takım faziletlere sahiptir. Bunların başı tevazu; gözü hasedden uzaklık; kulağı anlayış; dili doğruluk; hıfzı araştırma; kalbi iyi niyet; aklı eşyayı ve vacip olan işleri bilmek; eli rahmet; ayağı ulemayı ziyaret; himmeti ayıplardan selamet; hikmeti vera'; durağı necat; rehberi afiyet; bineği vefa; silahı yumuşak söz; kılıcı rıza; yayı idare (mudara); ordusu ulemaya komşuluk; malı edeb; zahiresi günahlardan uzak kalmak; azığı ma'ruf; suyu müvadea; delili doğru yol; arkadaşı hayırlılarla sohbettir." 3. Meslek Sahibi Olmak Hadis öğrencisinin çoluk-çocuğu varsa ve kendisinden başka onların geçimini temin edecek bir başkası da yoksa, onların geçimini ihmal etmesi ve hadis öğreneceğim diye onlar için bir meslek edinmekten geri durması asla hoş değildir. Bu konuda asıl olan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in "Geçimini üstlendiklerini ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter" (Ebu Davud, zekat 45; Ahmed, Müsned, 160, 193-195) hadisidir. Süfyan es-sevri de "sana gönül erlerinin işi gerekir; helalinden kazanmak, evladü iyale harcamak" der. Yine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), "beğendiği kişilerin bir mesleğinin olup olmadığını sorardı. Eğer "mesleği yok" derlerse, "gözümden düştü" buyururdu. Bunun sebebi sorulunca da "Mü'min bir meslek sahibi olmadı mı geçimini diniyle temin eder" buyururdu. Ubeyd ibni Cennad da hadisçilere hitaben şöyle derdi: "Kişiye önce nerede yiyeceği-içeceği ve barınacağını bilmesi, sonra ilim öğrenmesi yakışır." Hadis ilmine dalmış kişi, fakirliğin çorabı sayılıyor, binaenaleyh ey 6
hadisçiler, sizler gücünüz yettiği kadar hadis öğreniniz, ihtiyaçtan kurtulmak için bir meslek sahibi olmaya bakın." Zubeyr ibni Ebi Bekr diyor ki yeğenim benden söz ederek, "dayım çolukçocuğuna pek yararlı biridir, ne ikinci kez evlendi, ne de cariye edindi" dedi. (Bizim) hanım, "vallahi şu kitaplar var ya bana üç kumadan daha ağır geliyor" diye içini döküverdi. 4. Bekarlığı Tercih Eşinin hukukuna riayet ve geçimini temin gayretleri onu hadis öğrenmekten alıkoymaması için eğer mümkünse, hadis öğrencisinin bekar kalması müstehaptır (daha doğrudur). İbrahim ibni Edhem "kadın bacaklarını seven ilim talihleri iflah olmaz" der. A'rabinin birine niçin evlenmiyorsun? Dediler. İffeti korumayı, kadınların isteklerini karşılamak için çare aramaktan daha kolay buldum da ondan, cevabını verdi. Hadis öğrencisi bekârsa ve ilmi, meslek öğrenmeye tercih etmişse, bilmelidir ki ona ummadığı yerden rızık gönderir ve karşılığını verir. İbrahim en-nehai, Allah'ın rızasını dileyerek ilim peşine düşene Allah Te ala o ilimden ona yetecek bir gelir verir, der. Eğer hadis öğrencisi vaktinin az bir kısmını yazıcılık (sekreterlik, kitapçılık, daktiloculuk) gibi bir kazanç yoluna ayırabilirse, bu pek iyi olur. İlmi her şeye tercih etmeyen ve ilmi ondan başka her şeye bedel 7
görmeyen, karşılaşacağı zorlukları göğüsleyemez. Seriyyu's-Sakati, "Ne istediğini bilen bu uğurda harcadığına önem vermez" der. Hadis öğrencisine, işe Kur an ı ezberlemekle başlamak yaraşır. Çünkü ilimlerin en yücesi, öncelik ve sıra itibariyle en önde geleni Kur'an ilmidir. Hıfza muvaffak olduktan sonra da, onu unutturacak ölçüde ne hadis ne de bir başka ilimle meşgul olmamalıdır. Zira Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), "öğrendiği Kur'an ı unutan herkes eli boş olarak Kıyamet Günü Allah'ın huzuruna çıkar" buyurmuştur. Harun ibni Ma'ruf el-mervezi şöyle der; "Rüyamda, hadisi Kur'an a tercih edenlere azab edildiğini gördüm. Ben de hadisi Kur'an a tercih ettim, gözlerimi kaybettim." Kur'an ı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hadis ve sünnetleri takip eder. Şeriatın esası olduğu için hadis ve sünnetin öğrenilmesi şarttır. Zira Allah Te ala, "Rasul size ne vermişse alın, neden de nehyetmişse kaçının"; "o, heva ve hevesine uyarak konuşmaz" buyurmuştur. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de "Ben size iki şey bıraktım. Onlara sarıldığınız, onlarda olan ahkamı yaşadığınız sürece asla sapıtmazsınız. Allah'ın kitabı ve Rasulü nün sünneti.." buyurmuştur. Bu zamanda sünenleri sadece dinlemek ve yalnızca hadis öğrenmekle yetiniliyor. Oysa Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem); "din garib başladı, garip hale dönecek. Benden sonra insanların bozduğu sünnetimi ihya edecek gariplere ne mutlu!" buyurmuştur. İmam Buhari de "insanların en faziletlisi öldürülmüş bir peygamber sünnetini diriltenlerdir. Ey sünen ashabı, sabrediniz, zira siz insanlar içinde gerçekten pek küçük bir grupsunuz." demiştir. 8