Edebiyat ile ilgili olduðumuz, bu ilgiyi somut bir



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

17 ÞUBAT kontrol

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not


Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.


O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.


2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Kanguru Matematik Türkiye 2015

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

Gelin Bir Yolculuða Çýkalým Birlikte

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý


düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

ünite1 Sosyal Bilgiler

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Ozan Doðulu. Sen Çaðýr Yeter. Söz: Kenan Doðulu. Müzik: Ozan Doðulu. Alýþmak çok zor inan. Sebebim düþün bir an. Yakýþmaz bize haram

Kanguru Matematik Türkiye 2015

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Kanguru Matematik Türkiye 2017

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

Ülkü Tamer DESTANLAR VE MASALLAR ŞEYTANIN ALTINLARI. Masal-Şiir. Resimleyen: Mustafa Delioğlu

17 ÞUBAT kontrol

Ýlksiz zaman içinde, kalbur saman içinde... Yazarlar çizer, çizerler yazar iken; ben annemin beþiðini, týngýr mýngýr sallar iken, ayný zamanda daðda

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com


7. SINIF TÜRKÇE KAZANIM ODAKLI SORU BANKASI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

DUMANA KARIÞAN HAYAT

Bir an hangisini giyeceðinin kararsýzlýðý içinde kaldýktan sonra miki fare desenli pembe tiþörtüyle mavi kot pantolonunu çýkardý. Çabucak giyindi.

Bay Çiklet in Bahçesi

============================================================================

Selçuk Tekay. Beni mi Buldun. Sà z: Mehmet Tekin. Müzik: Selà uk Tekay. Baþka kulun yok mu Tanrým dã¼nyada. Her derdi verecek beni mi buldun

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?

1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir?

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Ön Hazýrlýk Geometrik Þekiller

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Sevda Üzerine Mektup

01-05 MAYIS OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ. PAZARTESİ Emek ve Dayanışma Günü dolayısı ile okulumuz 1 gün tatil edilmiştir.

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Transkript:

Rölanti Edebiyat ile ilgili olduðumuz, bu ilgiyi somut bir yayýn haline dönüþtürmeye karar verdiðimiz, çalýþtýðýmýz, uðraþtýðýmýz, yorulduðumuz, didindiðimiz, yani kýsaca dergi çýkarma nýn ne demek olduðunu öðrendiðimiz iki bin sekiz yýlýný bu sayý ile birlikte geride býrakmýþ oluyoruz. Hariçten Gazel in yayýmlanmýþ beþ sayýsýný yan yana koyup incelediðinizde, sözünde durabilmiþ bir dergi olduðu gözünüze çarpýyor mu? Sormalýyýz; çünkü bu dergiyi çýkarmaya baþladýðýmýzda bir sonraki sayýnýn bir öncekinden daha ileride olmasýný istediðimizi söylemiþtik. Ve her sayýda gerek görsel olarak, gerek içerik kalitesi olarak hep daha iyisi için çalýþtýk. Derginin, hemen hemen bütün okuyucularýmýzýn da hissedebildiði, bir kiþiliði, bir duruþu, tarzý oluþtu. Kýsaca, bir atmosfer oluþturdu. Dergimizin müdavim þairleri, öykücüleri, yazarlarý kendi stillerini, samimiyetlerini yansýtmaktan çekinmediler. Derginin en önemli özelliðinin süreklilik olduðunu düþündüler. Bu durumun nin karakterli bir dergi olmasýndaki katkýsý yadsýnamayacak kadar büyük oldu. Bugün severek okuduðunuz bir yazarýnýn bir sonraki eserini merakla bekleyebiliyorsanýz, bu samimiyetten hoþlanmýþ ve Hariçten Gazel i bizimle birlikte paylaþmýþsýnýz demektir; biz de isteðimizi baþarmýþ, sözümüzde durmuþuz. Tüm bu olumlu geliþmelerin yaný sýra elbette birçok iþ de oldukça kötüye gitti, zamanla. Bir dergi çýkartmanýn, insanýn karþýsýna getirebileceði hemen her türlü sorun ile karþýlaþmak ve bunlarý tek baþýmýza göðüslemek zorundaydýk. Bu durum, üretkenliðimize zaman zaman bir darbe indirmiþtir; kimi zaman sayfa sayýsýndan, kimi zaman bir sürü öykü yayýmlamaktan feda etmek durumunda kalmýþýzdýr, bu yüzden okuyucularýmýzdan özür diliyoruz ve Hariçten Gazel dergisi olarak, size her yeni sayýda bir önceki sayýmýzdan daha iyi bir dergi okutabilmek için kendimizi bir süre rölantiye alýyoruz. Edindiðimiz tecrübe ve birikimleri, daha iyi þartlar altýnda deðerlendirip, Hariçten Gazel in samimiyeti ve sýcaklýðýna bir zarar gelmesini önleyerek kullanmalýyýz. Dergimizin atmosferini ve sürekliliðini daha uzun yýllara taþýmak isteriz. Bu yüzden, içinde bulunduðumuz dergi çýkarma sorunsallarý ndan sýyrýlmalý, üretkenliðimizi artýrmalý, daha güçlü bir þekilde ayaðýmýzý yere basabilmeliyiz. Bu durumu, yi hissetmiþ her okurumuz gayet iyi anlayacaktýr, eminiz böylece iki bin dokuz yýlýnda, tüm þartlar bizim için daha iyi olduðunda, umuyoruz ki yeniden görüþeceðiz. Ýþte o zaman bir çok sorununu halletmiþ, daha üretken, daha kaliteli bir dergi ile karþýlaþýrsanýz, lütfen yi bizle paylaþmaya devam etmekten çekinmeyin. Þimdi, çok çalýþmaya gidiyoruz biz. (Türk Þiiri nin büyük ustalarýný yavaþ yavaþ kaybediyoruz. Fazýl Hüsnü Daðlarca ya Tanrý dan rahmet; sevenlerine baþsaðlýðý diliyoruz.) D.A

öykü BAHÇE Paul BOWLES / Çev. Elçin KARADOÐAN ücra bir güney kasabasýnda yaþayan adam bahçesinde çalýþýyordu. Fakir olduðu için arazisi vahanýn sýnýrýndaydý. Öðleden sonra tüm vaktini kanal kazmaya ayýrdý ve gün bitince bahçesinin üst kýsmýna gidip suyu tutan vanayý açtý. Su kanallardan akarak arpa ve nar aðacýnýn zeminine ulaþýyordu. Gökyüzü kýzýldý, adam bahçesinin zemininin mücevher gibi parýldadýðýný görünce bir taþýn üstüne oturup izlemeye koyuldu. O izledikçe bahçe daha da çok parýldadý. "Vahada benimkinden daha güzel bir bahçe yok," diye düþündü adam. Ýçini büyük bir mutluluk kapladý. Orada uzun süre oturdu. Eve döndüðünde saat bayaðý geç olmuþtu. Evin kapýsýndan girdiðinde karýsý yüzüne baktý, adamýn mutluluðu hala gözbebeklerindeydi. "Kesin hazine buldu," diye düþündü karýsý; ama sesini çýkarmadý. Akþam yemeðinde karþý karþýya oturduklarýnda adamýn aklý hala bahçesindeydi. Böyle bir mutluluðu bir kere tatmýþtý ya, artýk onsuz yapamazdý. Yemeðini yerken hiç konuþmadý. Karýsý da sessizdi. "Hazineyi düþünüyor," diye geçirdi içinden. Kýzgýndý; kocasýnýn sýrrýný paylaþmak istemediðini düþünüyordu. Ertesi sabah yaþlý kadýnýn evine gidip bir sürü bitki ve toz aldý. Birkaç gün aldýðý þeyleri karýþtýrýp piþirmekle uðraþtý ve en sonunda istediði ilacý yaptý. Sonra her öðünde kocasýnýn yemeðine azar azar tseuheur 1 koymaya baþladý. Adam çok geçmeden hasta oldu. Bir süre her gün bahçesine çalýþmaya gitti; ama oraya vardýðýnda o kadar zayýf düþüyordu ki ancak bir palmiye aðacýna yaslanýp oturuyordu. Kulaklarýnda keskin bir ses vardý ve aklýna gelen düþünceleri takip edemiyordu. Yine de, her gün güneþ batarken bahçesinin kýzýl kýzýl parladýðýný görmek onu mutlu ediyordu. Gece eve gittiðinde karýsý gözlerindeki mutluluðu okuyabiliyordu. Kadýn kafasýnda "Kesin hazineyi saymakla uðraþýyordur," düþüncesiyle gizlice bahçeye gidip kocasýný aðaçlarýn arkasýndan izlemeye baþladý. Adamýn oturup yere bakmaktan baþka bir þey yapmadýðýný görünce dönüp durumu yaþlý kadýna anlattý. "Hazineyi nereye sakladýðýný unutmadan acele et ve adamý konuþtur," dedi yaþlý kadýn. O gece karýsý adamýn yemeðine çok fazla tseuheur koydu. Yemek sonrasý çay içme faslýnda kocasýna tatlý tatlý sözler söyledi. Adam sadece gülümsüyordu. Kadýn adamý konuþturmak için uzun bir süre uðraþtý; ama adam o- muzlarýný silkip elleriyle garip hareketler yapmaktan baþka bir þey yapamadý. Karýsý ertesi sabah adam uyurken yaþlý kadýna gidip kocasýnýn artýk konuþamadýðýný anlattý. Yaþlý kadýn "Çok fazla vermiþsin," dedi. "Artýk sana sýrrýný anlatamaz. Sana ne yapacaðýný söyleyeyim; bir an önce eþyalarýný topla ve adam ölmeden kaç git burdan." Kadýn eve koþtu. Kocasý hasýrýn üzerinde aðzý açýk yatýyordu. Giysilerini topladý ve o sabah kasabadan ayrýldý. Adam üç gün boyunca derin uykuda öylece yattý. Dördüncü gün uyandýðýnda dünyanýn diðer tarafýna seyahat edip dönmüþ gibiydi. Çok açtý, ama evde sadece bir lokma kuru ekmek bulabildi. Ekmeði yedikten sonra vahanýn sýnýrýndaki bahçesine yürüdü ve bir sürü incir topladý. Sonra oturdu ve incirleri yedi. 02

Aklýnda karýsýna dair tek bir düþünce bile yoktu; onu unutmuþtu. Bir komþu gelip kendisine seslendiðinde sanki bir yabancýyla konuþuyormuþ gibi nazikçe karþýlýk verdi; komþu da þaþýrdý, arkasýný dönüp gitti. Adam yavaþ yavaþ düzeldi. Her gün bahçede çalýþýyordu. Akþam karanlýðý çöktüðünde, güneþin batýþýný ve kýzýl suyu izliyor; sonra evine gidip yemeðini piþiriyor ve uyuyordu. Hiç arkadaþý yoktu. Ýnsanlar gelip onunla konuþuyordu konuþmasýna ama; o kimseyi tanýmýyor, sadece gülümseyip baþýný sallýyordu. Bir süre sonra kasabadaki insanlar adamýn artýk dua etmek için camiye gitmediðini fark ettiler. Bu konuyu aralarýnda konuþtular ve imam adamla konuþmak için bir gün adamýn evine gitti. Evde otururlarken, imam adamýn karýsýnýn sesini duymak için dikkatle evden gelen sesleri dinledi. Nezaketinden konuyu açamadý; ama kadýný merak ediyordu ve kendi kendine kadýnýn nerede olabileceðini soruyordu. Kafasýnda soru iþaretleriyle evden ayrýldý. Adam hayatýný yaþamaya devam etti. Ama kasabadaki insanlar bu konudan baþka bir þeyden bahsedemez olmuþlardý. Adamýn karýsýný öldürdüðü söylentisi kulaktan kulaða dolaþýyordu ve içlerinden birkaçý toplanýp kadýndan geri kalan bir þeyler bulma ümidiyle adamýn evini aramak istiyordu. Ýmam gidip adamla tekrar konuþacaðýný söyleyip bu fikre karþý çýktý. Bu sefer vahanýn sýnýrýndaki bahçeye kadar gitti ve orada adamý bitkilerle ve aðaçlarla mutlu mesut uðraþýrken buldu. Bir süre adamý izledi, sonra yaklaþýp ona bir þeyler söyledi. uzaklaþýrken. O gece insanlar camide toplanýp konuþtular. Adamýn bundan sonra kasabalarýnda yaþayamayacaðýna karar verdiler. Ertesi sabah erken bir vakitte bir sürü adam baþlarýnda imamla vahaya, adamýn bahçesine doðru yola çýktýlar. Küçük çocuklar adamlarýn önünden koþup bahçeye onlardan önce vardýlar. Çalýlarýn arkasýna saklanýp adam çalýþýrken ona taþ atmaya, hakaret etmeye baþladýlar. Adam umursamadý. Kafasýnýn arkasýna bir taþ isabet etti. Hemen fýrladý. Kaçan çocuklardan bir tanesi yere düþtü ve adam da onu yakaladý. Çoçuðu sýkýca tutup ona "Bana neden taþ atýyorsunuz?" diye sormaya çalýþtý. Ama çocuk durmadan çýðlýk atýyor, kaçmak için debeleniyordu. Yaklaþmakta olan kasabalýlar çýðlýklarý duyup koþarak bahçeye geldiler. Çocuðu uzaklaþtýrýp çapalarla, oraklarla adama saldýrdýlar. Adamý öldürdükten sonra orada kanalýn içinde uzanmýþ bir þekilde býraktýlar ve çocuk güvende olduðu için Allah'a þükrederek kasabaya döndüler. Yavaþ yavaþ aðaçlar öldü. Bir süre sonra bahçe de yok olup gitti. Geriye bir tek çöl kaldý. Asilah 1963 1 Fas'ta zehir olarak kullanýlan geleneksel karýþýma verilen ad. Akþamüstüydü. Güneþ batýda alçalýyordu, yerdeki su kýzýl bir renk almaya baþlamýþtý. O sýrada, adam imama "Bahçe güzel," dedi. "Güzel ya da deðil," dedi imam, "Sana bu bahçeyi veren Allah'a þükrediyor olmalýsýn." "Allah mý?" dedi adam. "O da kim? Tanýmam ben öyle birini. Bu bahçeyi ben, kendim yaptým. Her bir kanalý ben kazdým, her bir aðacý ben diktim. Kimse yardým etmedi. Kimseye borcum yok benim." Ýmamýn beti benzi attý. Kolunu savurup adamýn suratýna saðlam bir yumruk indirdi. Sonra hýzlýca bahçeden çýktý. Adam eli yanaðýnda, olduðu yerde kaldý. "Delirmiþ bu ya!" diye düþündü, imam 03

röpor taj PAUL BOWLES ÝLE BÝR RÖPORTAJ (KURMACA SANATI 67) Jeffrey Bailey / Çev. Elçin KARADOÐAN isminizin zikredilmesi birçok insanda bir sanatçýnýn egzotik, uzak ülkelerdeki hayatýna dair romantik görüntüler uyandýrýyor. Kendinizi bütünüyle bir mülteci olarak görüyor musunuz? Sayýlmaz. Aslýnda þöyle, kendimi "bütünüyle" hiçbir þey olarak görmüyorum. Kendimin farkýnda deðilim, aslýnda ego diye tabir edilen þey bende yok. Amerika ilgimi çeken bir yer olmadý ve bana ilginç gelen yerler bulduðumda oralarda yaþamayý tercih ettim. Sanýrým olmasý gereken de bu. Amerika'dan ayrýlma kararýný erken yaþlarda mý verdiniz? Size göre erken gelebilir ama kararýmý on yedi yaþýnda vermiþtim. Bazý insanlar bazý þeyleri diðerlerinden daha çabuk kavrar; sanýrým benim de Amerika'da yaþamanýn bana neler getireceðine dair az çok bir fikrim vardý. Öyle bir yaþam bana göre deðildi. Nasýl bir yaþam mesela? Sýkýcý. Orada istediðim hiçbir þey yoktu. Oradan ayrýldýðýmda da gördüm ki Amerika'dan ihtiyaç duyduðum tek þey paraydý. Geri dönüþümün sebebi de buydu. Amerika'ya para kazanma güdüsü dýþýnda baþka hiçbir sebepten dolayý gitmedim. Benim için bu hiçbir zaman keyfi bir hal almadý. Bütün kariyerinizden Amerika'daki yaþamý sevmediðiniz için vazgeçmiþ olmanýz sizde düþmanca hislere yol açtý mý? 04 Hayýr, hayýr. Ama bana "Amerika" dediðinizde, aklýma gelen tek þey doðup büyüdüðüm New York. New York

Amerika demek deðil elbette, ama yine de aklýmda oluþan görüntü bu. Ama bir düþmanlýk beslemiyorum. Sadece orada yaþananlar büyük bir utanç kaynaðý. Durumun bundan sonra düzeleceðini sanmýyorum, aslýna bakarsanýz düzelmesini de beklemiyorum. Hiçbir þey düzelmez. Bazý þeyler devam eder ve baþka þeylere dönüþür. Ülkenin hali çocukluðumdan beri tanýnmayacak derecede deðiþti. Ýnsanlar hep her þeyin daha kötüye gittiðini düþünür-aslýnda çoðu zaman bunu düþünmekte haklýlar-ama bu bile manasýz. Her þeyin daha kötüye gittiðini söylemekle bir insan neyi kasteder ki? Her þey sadece gelecekteki haline dönüþüyor hepsi bu. Sadece ilerliyor. Elbette gelecek þu zamandan "daha kötü" olacak ve o gelecekteki gelecek de kuþkusuz bizim görebildiðimiz gelecekten "daha kötü" olacak. Doðal olarak. Karamsar birisiniz. Pekâlâ, kendiniz görmeye çalýþýn biraz. Bunun için karamsar olmaya gerek yok. Her an milyarlarca insanýn yanarak ölebileceði dünya çapýnda bir felaketin yaþanma ihtimali var. Dilerim olmaz; ama gelin görün ki bu bir olasýlýk. Without Stopping (Hiç Durmadan) adlý otobiyografinizde annenize hissettiðiniz yakýnlýðý ve babanýzla aranýzdaki soðukluðu anlatýrken oldukça samimi bir tavrýnýz var. Çoðu erkek çocuk annesine yakýnlýk hisseder. Babama karþý hissettiðim düþmanlýk tamamýyla gerçekti. Önce onun tarafýnda baþladý bu durum ve ben daha küçükken doðal olarak karþýlýklý bir hal aldý. Sorunun ne olduðunu bilmiyorum. Belki çocuk istemiyordu. Bana bu kadar kýzgýn olmasýnýn altýnda yatan asýl sebebi hiç öðrenemedim; ama anneannemin anlattýðýna göre hepsi kýskançlýðýndandý. Annemin kendisinden baþka birine ilgi göstermesini kaldýramadýðýný söylemiþti anneannem. Bundan olsa gerek. Babanýzla aranýzdaki bu olumsuz iliþki sizin bir gezgin ve sanatçý olmanýza etki etmiþ olabilir mi? Belki de, bilmiyorum. Neyin neye sebep olmuþ olacaðýný anlamaya çalýþmadým daha önce kafamda. Sanýrým yapamadým. Kapalý bir çocukluk geçirmiþ olmak belli ki çocuðun daha içe dönük olmasýna neden olur; içe dönük bir çocuðun da sanata eðilimi olmasý yüksek bir ihtimal. zamanlar tam olarak ne olduðunu bilmesem de. Ne olduðunu anlayabildiniz mi? Evet, üzerinden yýllar geçtikten sonra. Nihayetinde gitmeye çalýþtýðým yer mezarýmmýþ meðer: "Þan þöhret yolu sizi anca mezara götürür." Genç bir yazar olarak, Isherwood ve Auden gibi diðer genç yazarlarýn yaný sýra Stein ve Cocteau gibi bilindik yazarlarla da yakýn iliþkiler kurarken bilinçli olarak sanatsal bir topluluðun parçasý olmaya mý çalýþýyordunuz? Diðer sanatçýlarla kurduðunuz iliþkilerden yararlanmak mý istiyordunuz? Bir topluluðun parçasý olmayý istediðimin farkýnda bile deðildim, hayýr. Onlarla bir araya gelmek istiyordum. Sanýrým derdim birilerini kafama göre eleþtirmekti. Gertrude, John Cocteau, André Gide Mantýksýz gelebilir, ama böyle þeylere çok önem verirdim. Manuel de Falla'yla tanýþma hikayem mesela. Gýrnata'ya gittim, odasýný buldum, kapýsýný çalýp girdim ve tüm öðleden sonrayý orada geçirdim. Kim olduðuma dair en ufak bir fikri yoktu. Neden öyle yaptým, ben de bilmiyorum. Görünüþe bakýlýrsa bu tarz karþýlaþmalarýn önemli olduðunu düþünüyordum, aksi halde üþenirdim; çünkü çok uðraþtýran ve önemsediðim þeylerden ödün vermemi gerektiren bir þeydi bu. Ama nasýl hissettiðimi tam olarak hatýrlamýyorum; çünkü bu yaptýðým pek de entelektüel bir þey sayýlmazdý. "Düþünmeden" yaptýðým bir þeydi, dolayýsýyla neden yaptýðýmý hatýrlamam zor. Elbette bir de þu var; ben hiç düþünen bir insan olmadým. Birçok þey bilincimin dýþýnda gerçekleþiyor. Bu hep böyle miydi, yoksa yýllar geçtikçe mi bu hale geldi? Hep böyleydi. On altý yaþýndan itibaren tüm gençlik yýllarým boyunca. Gerçeküstü þiirler yazýyordum. André Breton'un gerçeküstü þiir yazmakla ilgili yazýlarýný okudum ve böylece ne yaptýðýmýn bilincinde olmadan yazmayý öðrendim. Dilbilgisi anlamýnda düzgün ve hatta belirli bir üslubu olan þiirler yazmayý öðrendim, ne yazdýðýma dair bir fikrim olmaksýzýn. Beynimin bir kýsmý yazma iþini yapýyordu, diðer kýsmýnýn ne yaptýðýný Allah bilir. Herhalde bilinçaltýmý kazýyýp, yüzeye çýkan þeyleri tarýyordur. Böyle þeylerin nasýl iþlediðini bilmiyorum, bilmek istemiyorum. Aileniz on sekiz yaþýnda Avrupa'ya gitmenizi pek istememiþti, deðil mi? Onlarýn isteyip istememelerinin pek bir önemi olamazdý zaten, eðer gittiðimden haberleri bile yoksa. Fransa'ya gidebilecek kadar param vardý, fazladan bir de yirmi beþ dolar. Bir þeyden mi kaçýyordunuz? Hayýr, daha çok bir yere varmak istiyordum, o 05 Nasýl yazýyorsunuz? Daktilo kullanmam. Çok aðýr geliyor, uðraþmaya deðmez. Not defteri kullanýyorum ve yatakta yazýyorum. Yazdýklarýmýn yüzde doksaný yatakta yazdýðým þeylerdir. Bir yazar olarak yeteneðinizi pek önemsemiyor gibisiniz. Evet, öyle.

Neden? Bilmiyorum. Umurumda deðil. Size bu yolda cesaret veren, iyi olduðunuzu söyleyen insanlar yok mu? Evet, elbette var. Onlara inanmadýnýz mý? Onlarýn inandýklarýna inandým ve onlardan bir þeyi neden beðendiklerini ya da neden beðenmediklerini duymak istedim. Ama bakýþ açýlarýndan hiçbir zaman emin olamadým; dolayýsýyla neyi sevdiklerini neyi sevmediklerini anlayýp anlamadýklarý konusunda bir yargýya varmam mümkün olmadý. Bundan yirmi ya da otuz yýl önce iþinde ciddi, genç bir yazarýn eserlerini yayýmlatmasýnýn daha kolay olduðunu söyleyebilir misiniz? "Ciddi" eserleri yayýmlatmak hiçbir zaman kolay olmamýþtýr. Günümüzde baskýya giren yazý sayýlamayacak iþlerin fazlalýðýndan bir çýkarým yapmak gerekirse, bugün ciddi bir eser üretmek niyetinde olan genç yazarlarýn sayýsý çok daha az. Kýsacasý Susan Sontag'ýn dediði gibi: "Ciddiyet þimdilerde revaçta deðil." Eserlerinizi okurken insan basit bir biçimde geliþen olaylar üzerinden bir sonuca varma beklentisine giremiyor. Daha çok üst üste gelen aniden geliþen olaylarýn içinde buluyor kendini. Evet, bu þekilde geliþiyor. Ýþte demek istediðim de bu zaten. O kitaplarý kendim yazmýþým gibi hissetmiyorum. Evet, onlarýn benim kolum, benim beynim, benim vücudum tarafýndan yazýldýðýný hissediyorum; ama yine de bu kitaplar bana ait deðilmiþ gibi geliyor. Problem de bu zaten, bu güne kadar herhangi bir þeyin bana ait olduðunu düþünmedim. Bir zamanlar Seylon'da bir ada satýn almýþtým; ayaklarýmý topraðýna bastýðýmda "Evet, bu ada benim," diyebileceðimi düþündüm. Ama diyemedim, benim için bu hiçbir þey ifade etmiyordu. Bu fikre ýsýnamadým ve adayý sattým. Yazmak sizin için insanlarla yakýn bir iletiþim kurarak yalnýzlýðýnýzý hafifletmenizi saðlayan bir araç mýydý? Hayýr, bence bu tamamýyla doðal iþleyen bir þey. Gördüðüm kadarýyla da eðlenceli ve kendiliðinden olan bir þey. Eðer caným yazmak istemiyorsa, yazmam. tanýmlandýðýna; binlerce yýldýr inþa ettiðimiz iskelenin, medeniyet dediðimiz o bütün yapýnýn her an çökebileceðine inanýyorum. Dolayýsýyla ne yazarsam yazayým bu varsayýmýn etkisinde kalacak. Yaþam denen süreç bitkilerde olsun, hayvanlarda olsun þiddeti gerektiriyor. Ama hayvanlar aleminin içerisinde þiddeti kavramlaþtýran tek varlýk insandýr. Sadece insan yok etme düþüncesinden haz duyabilir. Karakterlerinizin birçoðunda kadercilikle saflýðýn ilginç bir karýþýmý var. The Sheltering Sky'daki Kit ve Port Moresby üzerinde duruyorum. Çýlgýnca davranýþlarýnýn altýnda yatan þey, bana kalýrsa, kendileri ile yüzleþmekten aþýrý derecede korkuyor olmalarýydý. Dolanýp durmak hesaplaþma gününü ertelemenin güzel bir yoludur. Ben en çok hareket halindeyken mutluyum. Kendinizi yaþamakta olduðunuz hayattan kopardýysanýz ve henüz kurmuþ olduðunuz yeni bir hayat yoksa özgürsünüz demektir. Bu çok hoþ bir his. Hep düþünmüþümdür. Nereye gittiðinizi bilmiyorsanýz daha da özgürsünüz demektir. Yarattýðýnýz karakterler psikolojik olarak birbirlerinden ve kendilerinden yabancýlaþmýþ gibiler. Onlarý egzotik yerlerde yabancý insanlar olarak sunuyor olmanýz bu soyutlanmayý arttýrýyor; ama insan yine de kendi ülkelerinde olsalar da durumun pek farklý olmayacaðý hissine kapýlýyor. Sanki sorunlarý bulunduklarý yerden çok daha derin bir önem taþýyor. Elbette. Herkes kendini diðer insanlardan soyutlar. Toplum kavramý bizim bu soyutlamadan etkilenmememiz için var. Resmen duyularýmýzý yok eden bir kurmaca. Fas'ta yaþam Doðu ve Batý etkisinde olmak üzere birbiriyle uyumsuz iki bölüme ayrýlmýþ durumda. Medinalar (eski þehirler), nouvelles villes (Fransýz sömürge döneminde kurulmuþ yeni þehirler), djellabalar (Fas'a özgü uzun erkek giysisi), kotlar, eþek arabalarý, Mercedes... Bunlar insaný düpedüz þizofren edecek þeyler. Faslý ruhunun nasýl bir konumda olduðunu merak ediyorum. Faslý ruhunun olmasý için önce ulusal bir bilincin olmasý gerek. Ben bu ruhun henüz oluþmadýðýný düþünüyorum. Ýnsanlar kendilerini daha çok alt terimlerle sýnýflandýrýyorlar: Ben Soussi'yim, Riffi'yim, Filali'yim. Ayrýca, Avrupa'da okuduklarý için kendi çaplarýnda Avrupalý olduklarýný düþünen kayýp ruhlar var. Bir de þu var; Faslýlarýn büyük bir çoðunluðunun düþünce olarak önceliði bir sonraki günün yemeðine yetecek kadar para kazanmak. Eserlerinizde þiddet göze çarpan bir öðe. Neredeyse bütün karakterleriniz fiziksel ya da psikolojik þiddetin kurbaný olmuþ karakterler, The Delicate Prey'de olduðu gibi. Evet, öyle denilebilir. Þiddetin aslýnda tedaviye yönelik bir amacý vardý. Hayatýn birdenbire anlamsýz bir þiddet gösterisine dönüþebileceði insaný huzursuz eden bir düþünce. Ama dönüþebilir ve dönüþüyor da. Ýnsanlarýn buna hazýr olmasý gerekiyor. Baþkalarý için yaptýðýnýz bir þey her þeyden önce kendinize yaptýðýnýz bir þeydir. Hayatýmýzýn þiddet üzerinden 06 Hiç Batýlý anlamda derin ve karþýlýklý bir iliþki kurabileceðiniz bir Faslý ile karþýlaþtýnýz mý? Hayýr, hayýr. Bu bence çok saçma bir bakýþ açýsý. Bir kayanýn kanatlanýp uçmasýný beklemek gibi bir þey. Bunun farkýna varmak sinir bozucu bir deneyim olsa gerek. Hayýr, çünkü buraya geldiðim gibi kendime söylediðim þey þuydu: "Ýþte eskiden insanlar böyleydi, kendi atalarýmýn binlerce yýl önceki hali gibi. Doðal Ýnsan.

Ýnsanlýðýn Temeli. Nasýllarmýþ görelim." Bana her þey doðal geldi. Onlar þimdiye dek bizim geçirdiðimiz gibi bir evrim geçirmemiþler, dolayýsýyla oluþlarýnda bazý þeylerin eksik olduðunu görmek beni þaþýrtmadý. Fas'taki büyücülüðe dair neler biliyorsunuz? Büyücülük yüklü bir kelime. Kullanmasý dahi uðursuz birtakým þeyler çaðrýþtýrýyor. Ýlkel davranýþlara bir geri dönüþ. Büyücülük burada günlük hayatýn bir parçasý, bakterilerin bizim hayatýmýzda tuttuðu yer gibi düþünün. Bizim enfeksiyona karþý nasýl bir tutumumuz varsa onlarýn da büyücülüðe bakýþlarý ayný. Her an bu ihtimalle karþý karþýya kalabilirsiniz ve ihtiyatlý olmanýz gerekiyor. Ama Fas'ta büyücülük diye adlandýrýlan þey sadece kötü amaçlý sihir anlamýna geliyor. Ayný oyunu karþý taraftan oynayan, savunma amaçlý yapýlan sihir ise kutsal sayýlýyor ve sadece Kuran'ýn himayesi dahilinde yapýlýrsa etkili olabiliyor. Fqih (din adamý) büyücünün yaptýðý büyüyü etkisiz hale getirmek için onun yöntemlerini kullansa bile bu onun büyünün varlýðýna körü körüne inandýðýna iþaret etmez. Onun görevi insanlarý iyileþtirmektir. Günah çýkartan bir papaz gibi, psikiyatr gibi davranýr, baba kimliðine bürünür. Elbette köþeyi dönme derdinde olan þarlatanlar da var. Ve insanlar böylelerine çok çabuk inanýyorlar. Yazýn hayatýnýza dair gelecek planlarýnýz neler? Geleceði pek düþünmem. Gelecekteki kitaplar için plan yapmam. Bütün dikkatimi þu anda yazdýðým hikaye kitabýna veriyorum. Yine Fas'la ilgili hikayeler. Eðer aklýma roman türünü gerektirebilecek bir fikir gelirse roman yazarým. Olursa olur. Biliyorsunuz, hýrslý deðilim. Olsaydým, þu anda New York'ta olurdum. 1981 The Paris Review dergisinden kýsaltýlarak aktarýlmýþtýr. Paul Bowles (1910-1999) New York doðumlu yazar, müzisyen ve gezgin. Çocukluk yýllarýnda annesinden Poe hikayeleri dinledi; babasýndan miras aldýðý sevgisizliði eserlerindeki soðuk, donuk ve esrarengiz üslubuyla dillendirdi. Hayatýnýn büyük bir kýsmýný kendisi gibi yazar olan eþi Jane Bowles ile birlikte Fas'ta geçirdi. Ýslam kültürü içerisinde kurduðu edebi dünyayý kökleriyle Batý'ya taþýyan ilk ve en önemli Amerikan yazarlardan oldu. Fas'ýn sözlü edebiyat geleneðini temsil eden Mohammed Mrabet, Ahmed Yacoubi ve Mohamed Choukri gibi isimlerin hikayelerini kaðýda döktü ve Ýngilizceye çevirdi. Yazar kimliði müzisyen kimliðinin önüne geçmiþ olsa da; opera, sonat ve tiyatro müzikleri olarak genelleyebileceðimiz eserleri günümüze kadar canlýlýðýný korumuþ bulunmakta. Tennessee Williams'ý üne kavuþturan Sýrça Kümes (The Glass Menagerie) oyununun yýllarca sadece Bowles'un müziði ile sahnelenmiþ olduðunu belirtmek bize bu konuda iyi bir fikir verebilir. Romanlarý: Beyazperdeye Çölde Çay (1990) olarak aktarýlan Esirgeyen Gökyüzü (The Sheltering Sky), Yükseklerde (Up Above The World), Let It Come Down, The Spider's House. Öyküleri: Avluda Yüz Deve (A Hundred Camels in the Courtyard), The Delicate Prey, Pages from Cold Point, A Distant Episode. Ve sadece üzerine yapýlmýþ yorumlarý okuyunca bile insanda o dönemin edebiyat çevrelerine dair merak uyandýran bir otobiyografi: Without Stopping. Elçin Karadoðan 07

öykü MODERN ATEÞLÝ SÝLAHLAR I Murat Ali SEVEN Gazeteler Osabah, Nedim'in evden ekmek almaya çýkýp bir daha geri dönmeyeceði, Serpil'in makyajý akarken kýrmýzýda geçtiði, bazý þehirlerde martý çýðlýklarýnýn vapur düdüklerine karýþtýðý, kimi mutfaklarda çaydanlýklarýn ocaða konduðu, Þebnem'in bir önceki gece Haydarpaþa'dan kalkan trenle Ankara'ya ulaþtýðý, Hüseyin Demir'in dalgýn dalgýn kahvaltý masasýna oturduðu, yataklarýn çarþaflarýn toplandýðý, duraklara koþulduðu, dolmuþlarýn beklendiði, otobüslerin kaçýrýldýðý, radyolarýn açýldýðý, aslýnda herhangi bir sabah olan o sabah; günlük gazetelerin kiminin birinci sayfasýna, kiminin de iç sayfalarýna yansýyan, ama hemen hepsinde itibar gören, büyük bir yer ayrýlan, yalan yanlýþ bilgilerle neredeyse her gazetede baþka bir olaymýþçasýna verilen cinayet haberi, gazetesini açýp sözkonusu satýrlarý okuyan insanlarýn yorumlarýna muhtaçtý. Esasýnda Tayfur Bey'in, çok insani bir mesele olan, kýskançlýk yüzünden Cemal Bey ve Nevzat Haným'ý, ardýndan da, yapacak daha iyi bir þeyi kalmadýðýndan belki, kendini öldürmesinden ibaret olan bu acýklý ama bir o kadar da benzerlerine aþina olduðumuz hadise; ayrýntýlarý sevenler, perdenin ardýný görmek isteyenler, iflah olmaz meraklýlar ve de maktullerin tanýdýklarý tarafýndan alelacele okunup geçilecek alelade bir haber deðildi. Onlar, bir elinde gazeteleri, diðerinde belki kahveleri, belki bir koltuk, belki de bir masada, baþka haberlere yaptýklarý gibi bu hadiseyi de okuyup geçeceklerini sananlar; sözkonusu haberle karþýlaþýp üzüntü duyarmýþ, kederlenirmiþ gibi yapýp sevinip meraklanýp içten içe büyük bir heyecanla oturduklarý koltuklara daha bir gömülen ya da yaslandýklarý sandalyeden bedenlerini öne doðru eðen, gözlüklerini gözüne iyice yerleþtirip okuduklarý sayfayý kendilerine yaklaþtýran, yani bu üçlü cinayetten paylarýna düþeni alan, paçalarýna kan sýçramasa da merak sýçrayan, korku sýçrayan insanlardý. Ýstanbul'un muhtelif semtlerinde oturan bu insanlar, sözkonusu habere de muhtelif yorumlar getirmekten geri durmadýlar. Öncelikle kendilerine, daha sonra da etraflarýndaki insanlara Tayfur Bey, Nevzat Haným ve Cemal Bey'le ilgili yorumlarýný, hatýralarýný, fikirlerini büyük bir 08 iþtahla anlattýlar. Sohbet bittiðinde hem anlatanýn hem de dinleyenin ya da dinleyenlerin üzerine derin ama kýsa süren, kýsa süren ama çok da ürkütmeyen bir sessizlik çökerdi de her þeyi unutuverirlerdi sanki. Her þeyi unutturan bu derin ama çok da sürmeyen, çok da sürmediði gibi pek de ürkütmeyen bu sessizlik hakikati aramanýn huzursuzluðuydu belki; fakat öncesinde anlatýlmasý gereken baþka baþka þeyler vardý. Tayfur Bey'i Sarýp Sarmalayan Uçup uçup da, göklerin sýrtýný dayadýðý daðlarý aþýp, o bazen serin bazen ýlýk ama her daim ferahlatýcý, her daim ferahlatýcý ama kimi zaman da hýrçýn rüzgarlarla koyun koyuna olup sonra da gelip yüreðimize tüneyen, gelip yüreðimize tünedikten sonra da kanatlanýp kanatlanýp uçamayan, uçamadýkça çýrpýnan, çýrpýndýkça kanat sesleri ve çýðlýklarý duyanlarý sarhoþ eden bir kuþsa aþk; bu kuþun çaresizlikten, tünediði yüreði didik etmesidir kýskançlýk, elbette. Tayfur Bey'in, içinde, ta derinlerde hissettiði, ellerini uyuþturan, yüreðini burkan, boðazýna bir yumruk gibi oturan bu his; onun ve hatta çevresindekilerin tüm hayatýný deðiþtirmekle kalmamýþ günlük gazetelerin kiminin birinci sayfasýna, kiminin de iç sayfalarýna yansýyan, ama hemen hepsinde itibar gören bir haberle duyurulacak o acý olayýn yaþanmasýna yol açmýþtý. Önce belki küçük bir alev gibi düþmüþtü içine kýskançlýk, büyük yangýnlarýn küçük bir kývýlcýmý gibi; yahut bire bin veriyordu da kýskançlýðýn tohumlarý, Tayfur Bey'in yüreðinde onun yetiþmesine imkan saðlayacak büyük bir tutku vardý, yýllardan beri. Yýllardan beridir ki Nevzat Haným'a aþýktý. Bu arzusuna karþýlýk alamamasý, Nevzat Haným'ýn umarsýzlýðý, ilgisizliði, içine kapanýklýðý, Tayfur Bey'i büsbütün çýldýrtmýþ, içindeki aþk hissini kör bir tutkuya çevirmiþti. Ýþin aslý þu ki, Nevzat Haným'ýn, içine kapanýk olmasýndan, pek kimseyle konuþmayýp konuþtuðu zamanlarda da uykusuzluk ve baþ aðrýsýndan þikayet eden, gözleri uzaklara dalýp dalýp giden ve kendine hep uzak pencere kenarlarýný, uzak pencere kenarlarýný ve uzak pencere kenarlarýný seçen biri olduðundan; Tayfur Bey'e karþý neler hissettiðini tam da bilemiyoruz. Belki de, Sabriye Haným baþta olmak üzere bazýlarýnýn da düþündüðü gibi bu iki talihsiz insanýn, Tayfur Bey'le Nevzat Haným'ýn arasýnda büyük, büyük

olduðu kadar da yasak, yasak olduðu için de gizli bir aþk vardý. Her ne olursa olsun, Tayfur Bey'in içine düþen hissin, gönlüne kanat çýrpa çýrpa tatlý bir serinlik getiren o kuþun yüreðini didik didik ettiði, kýskançlýðýn tüm benliðini ele geçirdiði ortada; ve kimine göre gözü dönmüþ bir katil, kimine göre tutkularýnýn esiri bir zavallý olan bu talihsiz adamýn gecelerce ama gecelerce yataðýnda bir saða, bir sola döndüðünü, içinin nasýl bir sýkýntýyla dolup taþtýðýný tahmin etmek zor deðildi. Ne var ki Tayfur Bey'in ve böylelikle de onun peþine düþtüðünün ardý sýra gitmek için henüz erken. Daha da önce anlatýlmasý gereken, öyle çok da belirgin olmayan, gemiler gibi maðrur, yollar gibi sessiz ve uzunca çekip giden, giderken bile ardýnda pek bir þey býrakmayan, hani bir filmde oynasa kenarda kýyýda birkaç sahnede gözükecek, bir romanda birkaç sayfayla geçiþtirilecek bir boþluktan, derin bir boþluktan ya da tamam hadi adýný da söyleyeyim Zeynep Haným'dan bahsetmek gerekiyor. Tayfur Bey'in, önce Cemal Bey ve Nevzat Haným'ý ardýndan da kendini öldürmesinden sonra aydýnlýða kavuþacaktý Zeynep Haným'ýn ölümü. Bu olay da gösteriyordu ki, Zeynep Haným'ýn ölümü bile ancak baþkalarýnýn ölümünün yanýnda biraz deðer kazanabiliyor, ancak þu halde birazcýk üzerinde konuþulacak bir mesele olup kýsa da olsa kendinden söz ettiriyordu. Bu söz konusu üçlü cinayetten sonra anlaþýldý ki, Zeynep Haným intihar etmemiþ, Tayfur Bey tarafýndan öldürülmüþtü. Ne var ki, yine odakta Nevzat Haným vardý, Zeynep Haným deðil. Çünkü Tayfur Zeynep Haným'ýn Ölümü Belki de Zeynep Haným için uzun bir otobüs yolculuðunun sonuna gelmiþ olmanýn o tatlý keyfi vardý ölüm denen ürkütücü kelimede. Bekliyordu demek doðru olmasa da hazýrlýksýz da sayýlmazdý genç yaþýna raðmen. Yaþamayý becerememiþ, dahasý yaþamak nedir bilememiþ, bunun mücadelesini vermekten çok önceleri vazgeçmiþ biri için ölümün þaþýrtýcý olmasý beklenebilir mi? Eðer ki böyleyse, yani Zeynep Haným, ölümü, uzun bir otobüs yolculuðunun sonuna gelmiþ gibi rahatlýkla ve tatlý bir keyifle karþýlamýþsa eðer perdeleri sýmsýký kapayýp sabahlara kadar kitaplar okuduðu o gece, onun için o uzun yolculuktaki son mola, o son molada içtiði demli çay gibi bir þey olsa gerekti. Rüyalarý vardý. Rüyalarýný gerçek, gerçekleri rüya sandýðý çok olurdu. Ufak saksýlarda ufak ve tuhaf çiçekler yetiþtirirdi; böylelikle bir insan intiharýný geciktirebilir, yaþamaya inanabilirdi. Bu cümleden Zeynep Haným'ýn intihar ettiði anlaþýlmasýn. Gerçi çok düþüldü bu yanýlgýya. Polisin sinir buhraný diye kapadýðý sýradan bir intihar olayý sanýldý Zeynep Haným'ýn ölümü. Sabriye Haným dýþýnda da pek fazla þüphe duyan olmadý. Ýþin aslý Zeynep Haným'ýn ölümü ile pek kimse ilgilenmedi. Bu intihar haberi ne kimseyi derin bir kedere itiyor, ne de bazýlarýna üzerlerinden bir yük kalkmýþçasýna rahatlýk veriyordu. Sanki hemen herkes gizli bir antlaþma imzalamýþçasýna bu intiharý umursamýyor, þaþýrmýyor, üzerine düþünmüyordu. Tayfur Bey'le çok mutlu ve uyumlu görünen evlilikleri, yüksek sayýlabilecek yaþam standartlarý, dertten kederden uzak hayatlarý sanki kimse tarafýndan düþünülmüyor; bir intihar için herhangi bir sebebe gerek yokmuþ gibi ve bir intiharý sorgulamak saçmaymýþçasýna insanlar çarçabuk bu hadiseyi unutuyor, adeta geçiþtiriyorlardý. Yaþadýðý farkedilmeyen bu talihsiz kadýnýn ölümü farkedilmiþ gibi görünse de umursanmýyordu. Ýntihar ya da deðil, ölmüþ gitmiþti iþte. Ne bir cinayete kurban gitmiþ olmasý ihtimali, ne de gencecik bir kadýnýn ne diye intihar etmiþ olabileceði pek kimsenin zihnini meþgul etmiyordu. 09 Bey'in karýsý Zeynep Haným'ý, Nevzat Haným'a olan çýlgýnca aþkýndan dolayý öldürdüðü konuþuluyor; Zeynep Haným'ýn intihar etmiþ deðil de öldürülmüþ olmasý ya da bu zavallý kadýnýn suçunun günahýnýn ne olduðu kimseyi ilgilendirmiyor gibiydi. Perdelerin Ardý Apartmanlar dünyayý güzelleþtirmedi. Perdelerin ardý, perdelerin kývrýmlarý. Lambalar. Televizyonlar. Televizyonun perdenin ardýna yansýyan renkleri. Her

evi büyülü bir þatoya çevirdi. Kimse korkmadý. Zeynep Haným'ýn içinde kaybolduðu bir ev. Aynanýn karþýsýna geçip dakikalarca kendine baktýðý, kaþlarýný aldýðý, saçýyla oynadýðý, durup durup aðladýðý sessizce, Zeynep Haným'ýn kendini iyi hissetmek için ellerine baktýðý, aynalara baktýðý. Bir rüya zamanýnda yaþardý. Tayfur Bey'le uzun, tek taraflý kavgalarý olurdu. Kemikli ufak elleri, dip boyasý gelmiþ saçlarý. Mutfak kapýsýna küçük bedenini yaslar sessizce bakardý. Tayfur Bey'in sakinleþmesini beklerdi. Ufalýr ufalýr da gözlerden yiterdi. Tayfur Bey artýk iyiden iyiye sarhoþ olduðunu sanar koltuða kývrýlýp gözlerini kapardý. Ýþte o anlarda ufalýp ufalýp da sen say ki bir toz tanesi olan Zeynep Haným evin bütün duvarlarýna, koltuklarýna, o büyük yemek masasýna, o sadece iki kiþinin oturduðu büyük yemek masasýna, vitrindeki küçük eþyalara, perdelere ve perdelere ve perdelere dokunur, uçardý. Bu böyle sabahlara dek sürer, bir rüyanýn içinde baþka bir rüya, rüyalar içinde gezinen küçük bir kadýn en nihayetinde kendini yine o koltukta buluverirdi. Kendi böyle buluverirdi de, varlýðýna þaþardý, ufacýk da olsa bir bedene sahip olmasýna, küçük, beyaz, kemikli ellerine, omzundan sarkan saçlarýna bakar bakardý da inanamazdý kendine. Sonra yine kalkar o aynanýn karþýsýna geçer, saçlarýný zarif bir hareketle toplar, güzel yüzünü, güzel ama sert bir ifadesi olan yüzünü ortaya çýkarýr, bütün çekmeceleri karýþtýrýr, bütün çekmecelerde heyecanlarýný arar, heyecanlarýný arar, ama bulamazdý bir türlü. Aynanýn karþýsýna geçer iyice bakar, bakar da kendini göremezdi sanki. Yaþamaya alýþamaz, içinde büyüyen anlam veremediði bir tedirgin, ufak bir belirsiz vehim. Hepsi buydu. filmi seyreden, seyrettikten sonra dünyanýn adaleti, ahlakýn yeri gibi þeyler üzerine konuþan o üç adam Zeynep Haným'dan habersizdi, Bu habersizlikler büyür büyür de bir silah olup Tayfur Bey'e dönüþür, Tayfur Bey de Zeynep Haným'ý öldürmekten çekinmezdi. Biz Zeynep Haným'ýn defterinden, Zeynep Haným'ýn yokluðundan, Zeynep Haným'ýn perdelerinden anlardýk bunu. Hayatlar biterdi. Menteþesi kopmuþ bir dolap kapaðý gibi sallanabilirdiniz kaza yapmýþ bir arabanýn ön kapýsýndan aþaðýya doðru, bu her zaman bir filmde olmaz, Sað tarafýnýzdan yediðiniz býçak, yerde bir oluk kan oluþtururdu ve yere yýðýlýverirdiniz, bu her zaman kitaplarda olmaz, Boðmakla, býçaklamakla uðraþmak istemeyen bir katil tarafýndan iki kurþunla vurulup gözlerinizi bir daha açmamacasýna kapayabilirdiniz ve böylelikle yerde o kadar çok da kan birikmezdi, bu da her zaman gazetelerdeki haberler gibi olmaz. Hayatlar biterdi. Zeynep Haným'ýn ölümü bize pek bir þey söylemez, biz onun ardýndan gideriz, Nevzat Haným'ýn, Cemal Bey'in, Tayfur Bey'in ardýndan gideriz. Hikayeler bitmesin tek diye. -Devam edecek- Hani yalnýzlýk da içinde öylesine büyüyüp devleþmiyordu ki, bu ev, bu duvarlar, bu perdeler ona yetmesin, bu aynalar, bu çekmeceler onu kandýramasýndý. Ýþte o zaman belki atardý kendini sokaklara, çekmecelerde bulamadýðý heyecanlarýný dýþarýda bulurdu da varlýðý bir bedene bürünür, ruhu küçük iyi, kötü hislerin arasýnda bir beþik gibi sallanýr; iþte o zaman Zeynep Haným da yaþardý. Öte yandan, Sevdiði kadýn adlarýný baktýðý gökte gören, onlara bakýp bakýp yýldýz sanan, kadýnlarý deðil onlarýn adlarýný sevdiðini sanan elleri cebinde durakta bekleyen o adam Zeynep Haným'dan habersizdi, Yine onun az ilerisinde duran, cama, duvara týrmanan, takla atan örümcek adam bi lira diyerek harika bir oyuncak satan, gri ceketli, mavi gömlekli, esmer tenli o iþportacý Zeynep haným'dan habersizdi, Masasýnýn baþýna oturmuþ, perdeler adýný verdiði hikayesini bitirdiðinde içine tarif edilmez bir hüzün çöken, hikayesine neden perdeler adýný verdiðini pek kimsenin anlayamayacaðý o hikayeci Zeynep Haným'dan habersizdi, Penceresinin önüne koyduðu koltuktan, karþý apartmandaki perdesiz evi bir film gibi seyreden, karþý apartmandaki perdesiz evi bir film gibi seyrederken, yerde oturmuþ üç genç çocuk gören, çocuklarýn yoksulluðuna üzülen, onlarýn bir sigarayý üç kiþi hem de saatlerce içmesine hayýflanan, yazýklanan o meraklý ve biraz sonra belediyeye telefon edecek Nazife Haným, Zeynep Haným'dan habersizdi, Bir adamýn bir gece alýnýp tam on beþ yýl boyunca hapsedilmesini ve daha baþka baþka þeyleri anlatan o 10

öykü BENÝ SEVEN ÝNSANLAR Enver BEHÝM Ayaz parmak uçlarýmda iðne iðne. Bir sönüp bir yanan zayýf lambalarýn aydýnlattýðý ara sokaklarda dolaþýyorum. Pencereleri tahtalarla örtülü eski evler ve dipleri sidik kokan apartmanlar. Kaybolmuþum, artýk ne bulmak istiyorum, ne de bulunmak. Etrafta kimseler yok, sessizlikte donup kalmýþ her þey. Belki hafifçe aralanan bir perde ya da derinden gelen bir inleme. Gömleðimin bir düðmesini daha açýyorum. Uzakta bir salýncak gýcýrdýyor. Kendini asmýþ bir adam. Piþmanlýk göðsümde alev alev. Oraya buraya yýðýlý çöplerin arasýndan hep köpekler hýrýldýyor. Kuytuda yatan gölgeye yaklaþýyorum. Uyuyor ya da ölü. Ya da ikisi birden. Mýrýldanýyor sanki, tanrýsýna dua eder gibi...son bir nefes, ve son bir kaç aný. Pencerenden kaçýyorum, belki oradasýn belki deðilsin. Baþka bir adamýn gölgesi gelip geçiyor sanki her baktýðýmda, kaným kabarýyor, katil olasým geliyor. Mutlusundur. Ben hala arýyorum. Yorgunum. Adýmlarým yavaþlýyor, ve sonunda bir kahvenin önünde duruyorum. Vitrini nikotin, boþ vermiþlik ve oda dolusu geleceksiz insanýn nefesinden sapsarý. Ýçeride sýrtý bana dönük bir adam tavana sabitlenmiþ televizyona bakýyor. Kahveci sýkýntýyla ocaðýn ardýndan çýkýp adama yaklaþýyor, kulaðýna eðilip bir þeyler söylüyor ve sandalyeleri masalarýn üzerine yatýrmaya baþlýyor. Adam þöyle bir dönüp içeri gelmemi iþaret ediyor. Ne yapacaksýn orada? Bak, kimseyi bulamadýn iþte. En azýndan içerisi sýcak...yanýnda dikiliyorum, beraberce kapalý televizyonun ekranýndan yansýyan görüntülerimizi izliyoruz. Dayanamayýp soruyorum: "Herkes nerede?" Zil zurna sarhoþ. Þaþkýn þaþkýn etrafýna bakýnýyor. Sanki þimdiye kadar tek baþýna oturduðunun farkýnda deðilmiþ gibi. "Buradalardý..." diyor, "beni seven insanlar..." Duruyor, gözleri dalýp gidiyor, yüzünü buruþturuyor: Yürümeliyim diyorum...kýzýlay'a vuruyor adýmlarým. Sonra Kolej'e. Baþým dönüyor, bahçe duvarýna yaslanýp bir sigara çýkartýyorum. Ellerim titriyor, bir türlü kibriti tutuþturamýyorum. Karþý pencereyi izliyorum ve kadýný hep olduðu yerde hayal ediyorum. Sandalyesini pencerenin önüne çekmiþ, bir yandan ocaktaki çayýn buharýyla buðulanmýþ cama þekiller çizip, bir yandan da sokaðýn baþýnda belirmemi beklerken. Güzel resimler. Pencereyi açýnca hepsi kaybolacak resimler. Soðuk hepsini alýp götürecek. "Ama olsun, sen göremesen de izleri kalýyor" diyor. Ertesi sabah kalkýp nefesiyle buðulandýrýyor camý: "Bak iþte...hiçbir þey kaybolmaz." Nefeslerimizle ýsýnýyoruz. Ýnanmaya çalýþýyorum. Alkol sonu gelmeyen bir gün. Uyanýnca beni masada oturmuþ buluyor, perdeyi açacak oluyor, baðýrýyorum: "Sakýn açma perdeyi." Dinlemiyor. Cam çatlak. "Gece sýzýyor çatlaktan içeri, gece..." "Sonra ne oldu abi?" diye soruyor ve iþtahla dudaklarýný ýslatýyor. "Hiç" diyorum. Karýn nerede þimdi demek istiyor. Boþandýnýz mý? Neden bu boktan barda tezgahýn ardýna oturmuþ yabancýnýn birine hayatýný anlatýyorsun? Neden böyle berbat bir insansýn? Bir gün çýkýp bir daha geri dönmedim diyecek oluyorum. Kadýn arkamdan yaklaþýp yanaðýma bir öpücük konduruyor: "Doðum günün kutlu olsun Münirciðim..." Hayal kýrýklýðý þekilleniyor suratýnda. Kalkýp acý çekenleri ya da mutlu insanlarý aramaya gidiyor... Acýlarýyla avunup mutluluklarýndan çalmak için. "Geç otur" diyorum, baþýný eðip gülümsüyor. Kocaman gözleri var, kývýrcýk saçlarý ve kapkara gözleri. Adamý katil edecek bir ustura gibi...aþýk edecek gözler... "Doðru, þimdi camide olmalýlar, camiye bak..." Kahveci gelip koluna giriyor, kaldýrýyor: "Hadi abicim eve git uyu biraz." Beraberce kapýdan çýkýyorlar, mýrýldanýyor: "Gitme, bir iþe yaramaz..." Kahvenin önünde dikiliyorum. Ýçerisi karanlýk. 11 "Herkes Atilla'nýn yerinde, sen yoksun...gökhan beni gönderdi seni aramaya...kalk çýkalým." "Çýkalým" deyip yarým biramý dipliyorum. Bardaklarý kurulayan barmene baþýmla eyvallah çekip dudaðýmýn kenarýna bir sigara yerleþtiriyorum. Ceketimi omzuma atýyorum. Aralýk ayý. Kadýn koluma giriyor, neþeyle bir þeyler anlatýyor, dinlemiyorum. Atilla'nýn yeri ara sokakta, kalabalýðýn arasýndan süzülüp neonlarla ýþýklandýrýlmýþ kapýdan giriyoruz. Müzikten bir duvara

çarpýyorum, esrar kokusu sigara dumanýna karýþýyor. Orada burada kahkahalar patlýyor, bir birine çarpan bardaklarýn sesleri. Þehvet üzerinize bulaþacak kadar koyu. Köþedeki gruba yaklaþýyoruz, yüzler geliþimize çevriliyor. Gülümsüyorlar. Masaya oturuyorum, önüme bir bardak sürüyorlar. Ne olduðuna bakmadan içiyorum, yenisi geliyor. Birileri bir þeyler söylüyor, gülüyorum. Bir þeyler söylüyorum, gülüyorlar. Ne söylenenleri dinliyorum, ne de söylediklerimi düþünüyorum. Sigara dumanýnýn ardýna gizliyorum bakýþlarýmý, tek tek yüzlerine bakýyorum. Sadece can sýkýntýsýndan buradalar. Zaman geçiyor, yüzler yavaþ yavaþ kayboluyor. Boþluklarýný býrakýyorlar artlarýnda. Geldiklerinde dolduramadýklarý boþluklarý. En son Gökhan kalýyor. Susuyoruz ve içmeye devam ediyoruz. Günün sonu hiç gelmiyor, ölesiye yorgunuz... "Gidelim" diyor. "Buradayým daha" diyorum. Yüzünü buruþturuyor: "Sakýn uyuma..." "Bilmiyorum" diyorum. Atilla tezgaha oturmuþ bulmaca çözüyor. Merdivenleri inip tuvalete giriyorum, baþým dönüyor. Adam sidik ve kusmuk içine yuvarlanmýþ. Kalkacak oluyor kalkamýyor. Aðlayacak oluyor, aðlayamýyor. "Kalk" diyorum. Kolunu kurtarýyor: "Mezar benim, cehennem benim..." Gözümü kapattýðýmda hep ayný rüyayý görüyorum. Uyumamam lazým. Yüksek tavanda florasanlar parlýyor. Aziz tezgaha dayanmýþ usturasýyla oynuyor. Berberim. Kahtalý. Katil. Yýllar önce sevdiðini doðramýþ. Tavan yükselip alçalýyor. Köþedeki koltukta bir adam siyah torbaya zulaladýðý þiþeden plastik bardaðýný dolduruyor. Viþne votka. Aziz usturasýný biliyor, adam kan içiyor ve ben küçülüyorum. Adam her gece gelip o koltukta içer ve ayný hikayeyi anlatýr. Asla yalan söylemez. Aziz geldiðimi fark edip baþýný kaldýrýyor: "Yine mi geldin Münir?" "Geldim diyorum." Cehennem. Baþka bir þey sormuyor. Konuþmuyor. Sadece makasýn sesi. Arada sigarasýndan nefes çekmek için kafasýný kaldýrýnca resme bakýyor uzun uzun. Adam olduðu yerden Aziz'i gösteriyor: "Bu orospu çocuðu benim kardeþimi öldürdü...deli gibi seviyordu kýzcaðýz..." Aziz cevap vermiyor. Penceredeki kýza bakarken derin bir nefes çekiyor sigarasýndan. Hýrsla. Piþmanlýkla. Ateþ dudaklarýný yakýyor, aldýrmýyor. "Rüyamda kendi cenazemi gördüm" diyorum, "sen de gelmiþtin..." "Yalancý" diye baðýrýyor adam. Dönüp bakýyorum, ayaða fýrlamýþ parmaðýyla beni gösteriyor: "Kalk oradan. Yalan söyleme, ölesiye üþüyorsun!" Mahalle içindeki camiye geliyorum. Yaþlýlarýn bastonlarýna yaslanarak iki namaz arasý eskileri konuþup torunlarýnýn baþarýlarýyla övündüðü küçük bahçeye giriyorum. Yeþile boyalý demir kumbaranýn yanýndan geçerken kulaðýma fýsýltýlarý çarpýyor. Her þey geçiyor be Hakký abi... Durup banklara dönüyorum, yoklar. Kurumuþ asma dallarýnýn arasýndan rüzgarla yankýlanýyor yýllar öncesinin sözleri. Ara sokaða dönüyorum, gasilhanenin kapýsýnda Gökhan ölüyü bekliyor. Aziz cenaze arabasýna yaslanmýþ sigara tüttürüyor. Kadýn sokaðýn karþýsýndaki kaldýrýma oturmuþ aðlýyor. Kafamý kaldýrýp gökyüzüne bakýyorum, yýldýzlar sönük. Dolunay var bu gece. Baþýný kaldýrýyor bir an, göz yaþlarý ay ýþýðýnda parlýyor. Yanýna gidip sarýlmak istiyorum. Nefesinde ýsýnmak... Gasilhaneye giriyorum, ýlýk nemli hava suratýma çarpýyor. Ýmam sandalyeye oturmuþ gazetenin spor ekini okurken apýþ arasýný kaþýyor. Tabuta yaklaþýp üzerindeki yeþil örtüyü kaldýrýyorum, kapaðýný açýyorum. Ýçi boþ. Yüzümü örtüyorlar. Kapaðý kapatýyorlar. Karanlýk. Kadýnýn yüzü gözümün önünde. Tatlý tatlý gülümsüyor. Anlýyorum, affetmiþ. Titreme tüm vücuduma yayýlýyor. Bacaklarým benim deðil, ellerim benim deðil. Nefesiyle mýrýldanýyorum Tanrýya. Beni seven insanlar duamý ediyor, s.ktiri tanrý çekiyor... Çekmeceden temiz bir havlu çýkartýyor. Çocuk tahtasýný sandalyenin iki koluna yerleþtiriyor. "Gerek yok" diyorum, "büyüdüm artýk..." Tavan daha alçak. Köþedeki adam daha yaþlý. Omuz silkiyor. Sen bilirsin. Oturup aynanýn üzerindeki yaðlý boya manzara resmini izlemeye baþlýyorum. Puslu bir günde aðýr aðýr akan bir nehir. Karanlýk aðaçlar. Uzakta tahta bir klübe. Penceresinden bakan belli belirsiz bir kadýn yüzü. Ýçim sýkýlýyor yine. "Neler yapýyorsun son zamanlarda?" diyor. "Hiç" diyorum, "beni seven insanlarý arýyorum." "Nasýl olsun" diyor. "Saçý kes" diyorum. "Bunalýyorum sýcaktan." 12

þiir Onur AKYIL AÐAÇLI YOL oraya yorgun býrakmýþlar tarihi; bir delikanlý ölüsü kaðýt üstünde iki; günlük dünya bir tren devrilir bir uçak düþer (kadýnlarýn asýl neresi derin anlat ben de bileyim) gezmelere mi gitti güzelim evdekiler, sizin bahçenin kalmamýþ kimsesi. aðaçlarda bir öðlenin durgunluðu. sonra sesinin üstünden birkaç yolculuk; mutsuzluðu konuþuyorum dünyayla, uyanmýþ bir yaný var merdivenlerin: sanki geç kalmýþ beklemek, çekip almýþsýn saçlarýný mektuplardan. þeylerin zamanýnda karþýlaþtýk, aðýr aksýn, söyle suya. göðsünde ben; bir ormaný buluyorum merhaba çiçekbozuðu þehrimizde yazlarýn ortasý aðýr; büyümek için sevme beni tekrar merhaba anlat ne olur, çocuklar koþmasýn yokuþlarýn dini baþkadýr, bulvarlarda çekirdek çitlesinler, tanýsýnlar þehirlerini komþu kadýnýn kokusunu merak etsinler, ayýp. bak ne güzel filmler var kapanmýþ sinemalarda! 13

þiir sarý bir adam biliyor sadece zühtü ile meryem [hangisi önce] bu mutlu gününüzde çuvaldýz hep bana þu saatlerde evet dedi ayaðýna bastý oonun oonun ayaðýna bastý evet ayaðýma bastýn çocuk çok kötü bastýn çocuk týrnaðý biraz fazla kesmek gibi dibinden geçecek bir iki günü bulur bu evet'in denmesi yaktýn yandýrdýn beni yýktýn yýkadýn beni yýkadýn ve dolaba kapadýn ve biz içerdekiler büyük bir gürültüyle yýkýldýk ýpýslak 'sen içerdeyken ben' aldýrma ulan 128 ben içerdeyken sen evet; çoþkuyla, közlerinde kahkahalalalalarla gözlerimde balyozlaþlarýyla talaþlarla çapaklarla kaynak kývýlcýmlarýyla sonusuza kadar evet artýk sizin de bir defteriniz içine çocuklarýnýzýn adlarý zühtü merve hilal neslihan boranalp kürþat kutadgu bilig "çekirdek eðlencelik çekirdek eðlencelik" insan üzülen bir varlýktýr kurt tarkan viking kaný içecek bu gece insan üzülen bir varlýktýr kurt where will you sleep tonight mesela veya bu gece bütün gerçekler gerçeðe girecek çuvaldýzý giren çýkaný bana benim hesabýma yaz allah'ým veresiye kabul etmezsen bu gece topluca kapatýrým o veresiye kalmadan prozit þerefe prozit bu saatlerde evet demiþ olmalý evet dediniz ve kaybettiniz hanfendi 14 gülünüz bir defter kazandýnýz bordo bereli bunu atatürk'e borçlu olmalýsýnýz pek medeni prozit þerefe prozit o aðacýn altýný þimdi anýyor musun siktir git yaktým o aðacý bütün ormaný aman ormancý caným ormancýyý elinle yaktýðýn ateþi gözyaþýnla söndüremezsin orman ihbar alo yüzyetmiþyedi yengen elmayý yedi o aðaç prozit ondan kestiðim filizi sivriltip sivriltip kürdan deðil kalbime tekmil selam durdum ciðerlerime dokundum o saatlerde evet dedi bir adet sarý lamba bunu biliyordu baþýndan beri bana söylemedi küfür yok bebeðim küfür yok aci biz acýyla emirgan'da barbut atardýk bebeðim biz hacýyla eskiþehir'de mazbut birer tatardýk çekik içli boþver bunlarý þu saatlerde he dedi ahahahacý önümden çekil moruk þu saatlerde taca çýktým rüzgâr çýktý aldý beni götürdü hepimiz topuz topunuz topsunuz ey dünyalýlar imza diye bir þey ne için var ne için neye bu kahkahalar þu saatlerde evet çuvaldýzý kendime Hakan KIRAN Okuyucu Yorumlarý skipjames: modern bir ümit besen bestesi gibi duruyor. nikah masasýna terennüm. buddyguy: bu ne lan! big maceo merriweather: kendimi buldum. ilk zamanlarýmda yazdýðým þarký sözlerine benziir. koko taylor: kuku düþkünü bir ergen kedinin uzanamadý ciðere mundar mý murdar mý diyor siz. susan tedeschi: bir erkek beni böyle öfkeyle sevmiþ olsa, bilmem nasýl olur ki. ali farka touré: doðulu bir hava sezdim. mississippi fred mcdowell: su kenarýnda raký içer gibi. ibrahim sadri: aa, benim dizeyi çarpmýþ, ece ayhan'dan çarptýðým dizeyi. ortak bir baðýmýz olmalý, veya bir anýsý filan. ormancý: þimdi babaný laciverde boyadýn.

Hakan KIRAN MADONNA OLACAKMIÞ madonna olacakmýþ gülmeyin belki yarasý var çok gülümsemiþ, mutsuz olmamýþ belli þakasý var (nil) kahvaltým olsana madonna gözlerin sürsün yüzümdeki bu çorak tarlayý ayçiçekleri zeytinler filan sulayalým çayla sen sen ol kahvaltým ol tamam olacaksýn madonna da ol parmak bas en zayýf notalarýma kezzap tuzruhu filan dök bütün havuzlarýma yeter ki canlanayým, demleneyim bakma þimdi kýyýya vurduðuma kahvaltým ol madonna madonna ol gülmesinler güldüðünü hissedeyim gözlerin yeni açmýþ birer domates maraz bulmuþ bu aðacý ilaçla madonna gülgillerden filan isteteyim seni çilekler gibi yayýl topraklarýmýn üstüne kalemin bedenlerinde birer adet benek nokta noktalý bir þeyler gül bana madonna reçelim olmaný isteyeceðim sanýrým senden bir ömür kahvaltým olur musun madonna bergamotlayalým akdeniz'in bütün yaylalarýnda yörüklere maya çalalým akdenizlere her iniþimizde kelebekler'den kelebek toplayalým kahvaltým olur musun madonna sabahlarý acýkmayý o'ndan öðrendim sana ben öðreteyim çörek otu toplayalým böreklerin üzerinden gözlerine filan dönüþsünler kaç zeytin yediðimizi unutalým zeytini aðacýyla birlikte yiyelim çekirdekler baþýmýzdan konfeti döksünler ekmekler arkamýzdan aðlamasýn tabak çatal orkestrasý la cumparsita çalsýn biliyorum madonna olacaksýn kahvaltým da olur musun altýný birlikte alýrýz bu hayatýn sofra bezini kuþlarýn önüne dökeriz tuþ sesleri ovalara yayýlýr yeter ki olalým madonna birbirimizin dikiþlerini fýrçalarýz kanal tedavilerimizi yaparýz evimizin planýný anaokullu bir çocuða çizdiririz kahvaltým olursun bir daðýn eteklerinin pilelerine bir soframýz ne de bahtiyarýz her daim meyve bulunduraným ol ziyaný yok madonna da ol býrak dökülsün temizleriz güneþ girsin doktor girmesin o bizim evimiz miras deðil zo alýnterimiz olur annem sana terlik pabuç alýr bora'nýn ve üçsan'ýn saklama kaplarý güzel, kaliteli, bak bunun üç tanesini bir milyona aldým ne dersin, madonna olacak mýsýn? kararlý mýsýn? kahvaltýsý olalým birbirimizin çayý çemberi çekirdeði panzehiri zembereði battaniye altýna girip yoðurdu bekleyelim sütler gibi ah madonna sen çok hülyalý bir kýz olacaksýn madonna olacaksýn þiir hissediyorum bazen madonna olacaksýn gülmenden içinden dýþýndan ellerinden aðzýndan telinden telvenden hele o çayda açtýðýn yol koku doku dokun yok mu gel al bu yolcuyu bir çay içir yüzünün dinlenme tesisinde 15

þiir ESKÝ CESETLER (3) çocukluðumu büyümek isteyen bir sonbahardý. derimi yüzen yalnýzlýðýn ruhuma deymesine belki de birkaç kulaç kalmýþtý. kýsa metraj korkularým vardý. kýsa metraj bir adresim. kýsa metraj intikam arzularým. kýp kýsa kestirip saçlarýmý evden mi kaçmýþtým, aþktan mý, ihanetten mi, nasýl ki kütüðünden silemezse bir tanrý kulunu, öylesi kendimden mi, þimdi anýmsayamadým. Göksel BEKMEZCÝ sol kulaðýmda belki tori amos'dan liquid diamonds, belki kylile minogue'dan confide in me kýyametin ortasýnda özgeçmiþinin çalýnýp tanrýsýz kalacaðýný hangi kul bilebilir ki sað kulaðýmda belki jason donovan'dan sealed with a kiss belki paul weller'dan you do something to me cehennemin ortasýnda tutuþmuþ dosyalarýyla kulunu kendine kanýtlayamayacaðýný hangi tanrý bilebilir ki gün gelir babanýzdan baþka bir dua kalmaz tadýnýzda. incir yapraðýndan tekstilin tarihine deðin uzanýr da eliniz babanýzdan baþka bir âmin oturmaz aðzýnýza öyle, durup dururken, simsiyah, renksiz, ulu orta korkmayýn, ne denli yol alýnsa da bu savruluþ, bu çýkmaz yolda, bazý hayatlar tek kiþiliktir; uyumadan önce düþlerini fýrçala, kapýyý kapat, gökyüzünü söndür ve uzanýn hayata, nasýlsa kalbiniz duracaðýnýz yeri sizin de söyler kulaðýnýza. 16

þiir Göksel BEKMEZCÝ ESKÝ CESETLER (4) dünyanýn eðikliðiyle kainata dökülen denizlerin, tüm mevsimlerin altýný ýslatmasý.. tam bulduðunu sanýp sesini açtýðýnda biten bir þarký, kainatýn sekizinci harikasý bir sancý ya da hatýralarýn nüfus sayýmlarýnda dozajý yüksek bir acý kaçýp giden tutamadýðýnýz bir uyku tutamadýðýnýz temas ruhunuzdan taþýnan sonu belli bir yalnýzlýk babam; tanrý'dan en çok istek alan duam 17

þiir Yaðýz YALÇINKAYA EÐER BU GÜNLERÝN BÝRÝNDE Þuraya birkaç güzel gün daha ekliyorum Bu güzel günler güzel güller açacak goncalar koklayacaðým sen de gülüp duruyorsun oradan Hadi ordan sen de Güzel günler ekliyorum aðustosu uzatýyorum Tahrikimi çamaþýr iplerine asýyorum Boynunuza elektrik telleri doluyorum Asýyorum sizi bakýn bu devenin hörgücünden Çünkü siz doðuya dair ölmelisiniz Batýn artýk þu sahranýn ardýndan Batýniyle zahiriyi ayýramayan taþ kafalarýnýzý taþ kalplerinize sürtüp ateþ çýkarmaktan vazgeçin Bakýn o gülüp duruyor oradan onu aðlatmayýn ha O bana gülmese de onu aðlatmayýn sakýn Ben birkaç güzel gün daha istiyorum beni yadýrgamayýn Ellerimde güllerle istiyorum *** O diyor artýk sütlü kahvelerini tükettin Diyorum baþýboþluklarým migrenimi azdýrýyor Diyor bir aspirin al geçer (gülüyor) Demiyorum ilacým sensin ey güzel Amma ki þimdi bir bomba uçak atacak Tarihin tozlu atlaslarý þaþýracak buna Hicaz'ýn doru atlarý þaþýracak Türkmen okçularý Bizans kalkanlarý Zülfikar þaþýracak Oysa biz þaþýrmaya Lewis Carroll'den beri alýþkýnýz Siz þaþýrmayý tanzimat'ta baðýþýklýða devþirdiniz O zaman kimimiz çýldýrabilir o zaman Bakýþlarý toy bir çocuk erkek bakamadýðý yerleri çýkarýr haritasýndan *** Artýk eski aþklar da bitti deðil mi ey gonce-veþ Diyor güzelim sen nerde yaþýyorsun 18

þiir Mehmet FATÝH ÝNTÝHAR Sonsuzuncu kat tan aþaðý düþtük mükerrer doðumdur intihar ve yasaktýr bu yüzden. Dön! ellerinde geçmiþin kalýr gibi izlerin fenada muhacirlik bu selden. HÜLASAYI KEFEN Ah ene'l dünya an'd olsun ki yas aklanýr. ya saklanýr, yasaklanýr, yahut ölürsün. Haram d'olsun ahirette iki elim yakamda y'olacak.

öykü BARBIE Senem DERE Çimlerin üzerinde koþturan yavru köpekler, kâðýt helva satan þekerci, baloncunun rengârenk balonlarý bile birbirleriyle didiþmelerini engellememiþti. Ellerinden tuttuklarý uzun boylu kadýnýn kýlýk kýyafeti, öylesine toplanývermiþ saçlarý evden alelacele çýktýðýný gösteriyordu. Oysa küçük kýzlar bu park gezisi için özenle hazýrlanmýþlardý. Ýkisinin de saçlarý ayný þekilde iki yandan örülmüþ, renkli tokalarla baðlanmýþtý. Daha kýsa olan kýzýn giydiði kýrmýzý çiçekli eteðin, kýrmýzý ayakkabýlarýn ve etekle ayný kumaþtan, fistolarla süslü yeleðin yeni alýndýðý anlaþýlýyordu. Diðeri ise el örgüsü sarý bir hýrka ve yer yer solmuþ, lacivert bir pantolon giymiþti. Siyah ayakkabýlarý boyalýydý. Kulaklarýna mavi taþlý yonca küpeler takmýþtý. Salýncaklarýn oraya gelince durdular. Kýsa olan, bacaklarýndan tuttuðu bebeði diðerinden kurtarmaya çalýþýrken "Yaa versene, saçlarýný bozacaksýn" diye baðýrýyordu. Kadýnýn sol elini tutan kýzsa, iri, ela gözlerini kadýna çevirmiþ, "Anne, birazcýk da ben oynayayým" diyordu aðlamaklý bir sesle. Kadýn iki kýzý birbirinden uzak tutmaya çalýþýrken "Kuzum, senin de var ya evde Ayþe bebeðin. Sen de onunla oynarsýn. Hadi bakayým" dedi bebeði kýzýnýn elinden sertçe çekerek. Çocuðun gözleri iyice büyümüþ, baþýný yere eðmiþti. "Ama Ayþe'nin saçlarý yok ki" dedi mýrýldanarak. Annesinin elini býraktý. Salýncaklara doðru yürüdü küskün küskün. O giderken diðeri onu iyice süzdü. Sonra birden bakýþlarý yürüyen kýzýn ayaklarýnda takýlýp kaldý. Öfkeyle, sesini ona da duyurmak istercesine baðýrmaya baþladý, "Yaaa Gülsüm Teyze yaaa, benim ayakkabýlarýmý giymiþ yaaa " Sonra kadýn ona cevap vermeye fýrsat bulamadan elindeki bebeði yere fýrlatýp aðlamaya baþladý. Bir yandan da ayaðýný yere vuruyordu. "Çýkarsýnnnn, benim ayakkabýlarýmmm!" Gülsüm ne yapacaðýný bilemez gözlerle bir kýzýna, bir de yaný baþýnda aðlayan çocuða baktý. Sonra yere çömelip "Senin ayakkabýlarýn yesyeni ya. Ne yapcan sen o eski ayakkabýlarý. Bak, rengi de ne güzel, kýrmýzý kýrmýzý. Di mi kuzum? Burcu? Hadi aðlama artýk" dedi küçük kýzýn saçlarýný okþayarak. Burcu ikna olmuþ görünmüyordu. Bir yandan öndeki kýza öfkeyle bakarken bir yandan da aðlamaya devam ediyordu. Kadýn o anda kaydýraklarýn yanýndaki taþla doldurulmuþ oyun havuzunu fark etti. Gözleri parladý. Burcu'ya orayý iþaret ederek "Aaa bak, biz küçükken bu taþlarla ellerimize kýna, yanaklarýmýza allýk 20 yapardýk, gel sana da yapalým" dedi sevinçle. Sonra ön taraftaki kýza seslendi "Kaderrr, gel kýzým sen de yanýmýza." Gülsüm uzun etekliðini bacaklarýnýn arasýna sýkýþtýrýp havuzun kenarýna oturdu. Eline aldýðý turuncu taþlardan birini betonun üzerinde bir baþka taþla kýrmaya baþladý. Kýzlar birbirleriyle uðraþmayý býrakmýþ, merakla kadýný izliyorlardý. Gülsüm betonun üzerine biriken turuncu tozdan bir parça alýp Kader'in yanaklarýna sürdü. Küçük kýz'ýn yüzüne tatlý bir gülümseme yayýldý. Diðeri de hemen yanaðýný uzattý. Gülsüm onun da yanaklarýný renklendirdikten sonra belini tutarak doðruldu. "Hadi þimdi de siz yapýn, güzel güzel oynayýn e mi?" dedi. Kýzlar ellerine aldýklarý taþlarla oynamaya baþlamýþlardý bile. Ýkisi de bir köþede kýna yapmaya çalýþýyordu. Gülsüm bir süre onlarý izledikten sonra rahatlayarak havuzu görebileceði karþýdaki banka doðru yürüdü. Yorgun bedenini "Uyhhh" diyerek banka býraktý. Park henüz kalabalýk deðildi. Aðaçlarýn arasýndan süzülüp usul usul yüzüne vuran rüzgâr gözkapaklarýný aðýrlaþtýrdý. Kýzlarýn az önce uðrunda kavga ettikleri oyuncak bebek elinde kalmýþtý. Bebeði evirip çevirdi; upuzun bacaklarýna, dolgun göðüslerine, dalgalý sarý saçlarýna, makyajlý suratýna uzun uzun baktý. "Cýk cýk" diye söylendi baþýný sallayarak. O sýrada parka biri kýz biri erkek iki çocuk koþarak girdiler. Heyecanla önce salýncaklarýn sonra da kaydýraklarýn yanýna gittiler. Arkalarýndan gelen iki kadýn da banklardan birine oturup sohbete daldýlar. Gülsüm üzerine çöken aðýrlýða raðmen bakýþlarýný kýzlarýn üzerinden ayýramýyordu. Onlarla birlikteyken her an tetikte olmasý gerekiyordu. Burcu yeni gelen çocuklarýn dikkatini çektiðini fark etmiþ, kýrmýzý çiçekli eteðini diðerlerine göstermek için bir þarký söyleyerek kendi etrafýnda dönmeye baþlamýþtý. Kader'se Burcu'yla hiç ilgilenmiyormuþ gibi görünmeye çalýþsa da annesi onun gizli gizli çiçekli eteði seyrettiðini biliyordu. Dudaklarý yüzünde iyice küçülmüþ, gözleri kýzarmýþtý. Burcu döndükçe, elindeki taþa daha hýrsla vuruyordu. Akmasýna engel olamadýðý iri bir gözyaþý, kýna taþýyla boyalý yanaðýnda iz býrakarak süzüldü. O anda parkýn sesleri Gülsüm'ün kulaðýnda yavaþ yavaþ kaybolmaya baþladý. Sadece Kader'in taþý kýrmak için çýkardýðý sesi duyar oldu. "Tak tak tak" Dünya, Burcu'nun eteðinde savruluyor; tüm alamadýklarý, kýrmýzý ayakkabýlar, çiçekli etekler, gösteriþli mücevher-