HÜSREV KONYAR. Hüsrev Konyar



Benzer belgeler
Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

MAHMUT KOTAN. Sakanlı aşireti şeyhleriyiz Ailemin üstlendiği tarihsel görevi daha iyi açıklayabilmek için ön- 191

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Iğdır Sevdası. İlk ve orta tahsilimi Iğdır da, liseyi Kars ta okudum. Yüksek tahsil hayatıma

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

Cumhuriyet Halk Partisi

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Beşinci Lejyon Sivilleri Ordulaştırma Güçsüz Orduyu Kurtarır mı?

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Cumhuriyet Halk Partisi

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

MECİT KUMTEPE. Mecit Kumtepe


ŞEYH HASAN BARBAROS. Hayatım 1939 yılı Iğdır Alikamerli köyü doğumluyum. Hacı Mehmet Barbaros

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

NECİP FAZIL KISAKÜREK

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Ali Aydın ALİ AYDIN Ali Aydın Hayatım 236

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Araştırmanın Künyesi;

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Mete Yarar'dan 15 Temmuz kitabı : Darbenin Kayıp Saatleri

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

BY BYY DEMET ÖĞRETMENİM

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Destek Personeli Eğitimleri

İRAN ÇAY RAPORU Ocak Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

tarikiyle Diyarbakır-İstanbul-Diyarbakır güzergâhı

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

MATBAACILIK OYUNCAĞI

OSMAN YELTEKİN Kars Eski Milletvekili

MAHMUT YILMAZOĞLU Namı-ı Diğer Uzun Mahmut

Devrim Öncesinde Yemen

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HACI EVLİYA YİĞİT. Hacı Evliya Yiğit

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Danışman Olarak Hemşire

Şerif Kocadon için mevlit

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ KAMUOYU ARAŞTIRMASI. Ağustos, 2014

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Değerli Yöneticiler, son yıllarda vergi incelemeleri büyük ölçüde bu konu etrafında dönmeye başladı.

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Transkript:

HÜSREV KONYAR Hüsrev Konyar İran, Osmanlı ve Rus siyasi nüfuzunun kesiştiği noktada yer alan Bayazıt şehri, 20nci yüzyıl boyunca, sancılı ve acılı olaylara göğüs germişti. Bu şehrin yerlisi Konyar ailesi, sosyal ve siyasal güçlerin, hızla parçalanıp yeniden yapılandığı değişken zeminde, önemli bir denge unsuru olarak kendini hep gündemde tutmayı başarmıştır. İsa (Konyar) Bey, Milli Mücadele yıllarında Doğubeyazıt-Iğdır hattında Hüsrev Konyar önemli görevler üstlenir. Pamukova gazetesinin 12 Kasım 1952 tarihli sayısında İsa Bey in savaş sırasındaki konumu şu cümleyle özetlenir: (...) Karakoyun-Taşburun hattı: Ahmet Bey oğlu İsa Bey (Konyar) ve İbrahim Ağa (Çoktin) idaresindeki iki Celâli Hamidiye ve Taşburun-Hasanhan hattı da Ali Mirza Bey (Yiğit) idaresindeki fahri Celâli Alayları tarafından tutulmuş (...) Bilinen bir gerçek var: Bazı şahıs isimleri ağızdan ağıza, evden eve, köyden köye dolaşır; sözlerimize ve konuşmalarımıza girip yer ederler. İşte Xosrof Bey ismi de Ağrı, Kars ve Iğdır bölgesinde bu anlamda, güncelliğini kaybetmeden, kendisini ağırlıklı olarak hissettirmiş önemli bir isimdir. Hayatım 1931 yılında Doğubeyazıt ta dünyaya gelmişim. Dört erkek kardeşin ikincisiyim. Asıl adım Ömer imiş. Ancak bir gün İran dan gelen bir misafirimiz beni kucağına alıp, Ben bu çocuğa Xosrof (Hüsrev) adını vereceğim demiş. Xosrof, İran tarihinin en önemli şahıslarından birisinin adıymış. Bugün halk arasında Xosrof ya da Xosê olarak bilinirim. Babam İsa Bey, Qotanlı (Qoti) aşiretinin lideriydi. Dedem Ahmed Ağa da, Sultan Abdülhamit ten nişan ve madalya alarak Hamidiye Alay komutanlığını üstlenmiş, aynı zamanda Celali aşiretlerinin tamamına reislik yapmış bir liderdi. Aşiretimizin ismi rivayete şöyle oluşmuş: Büyük dedemizin adı Süleyman imiş. Kel olduğu için bunu kendisine dert eder, çare olur diye de her türden ilaca rağbet edermiş. Bu nedenle gel zaman git zaman halk arasında onun ailesi ve zürriyeti Kürtçe kel anlamına 182

Iğdır Sevdası gelen qot kelimesine atfen Qotanlılar olarak bilinir olmuş. Mademki bugünkü konumuz daha çok aşiretlerle ilgili olacak, Doğu bölgesindeki (Ağrı, Iğdır ve Kars)sosyal yapıları ve aşiretleri bilmeyenlere uyarı niteliğinde bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Asıl konumuza daha sonra döneceğiz: Uzun yıllardan beri gerek medyada gerekse halk arasında ağalık kelimesi Güneydoğu Kürt aşiret liderlerine atfen tek bir anlamda kullanılmaktadır. O da ortalığı yakıp yıkan, astığı astık, kestiği kestik, zulümkar, gözü yoksulun parasında ve namusunda olan acımasız bir insan tipidir. Bu tanım Güneydoğu için belki doğru olabilir çünkü orada tarıma dayalı bir aşiret örgütlenmesi vardır. Köylüler ağanın toprağını ekip biçerler. Hatta ağalar kendilerine bağlı köyleri içindeki nüfusuyla alıp satma hakkına sahiptirler. Ancak Doğu Anadolu bölgesine d geldiğiniz zaman, özellikle Ağrı, Van ve Iğdır çevresinde, sosyolojik durumun çok farklı olduğunu görürüz. Bizde de ağa vardır ama bu tanım Güneydoğu tiplemesine hiç benzemez. Bunun başlıca iki neden vardır: Bir yandan bizim bölgemizde aşiretler yarı göçer oldukları için aşiret kimliği ve onuru onlar için önem kazanır. Ağalık görevini üstlenen insan bu aşiret yapısı içinde yaşayan fertlerin onurunu düşünmek, aşireti tehlikelerden korumakla yükümlüdür. Her aşiret içinde çeşitli kesimleri temsil eden ve bir konsey gibi çalışan ileri gelen ve saygın insanlar vardır. Ağanın görevi bu kesimler arasında dengeyi sağlamak ve ortak çıkarlar için birlikte karar vermektir. Yoksa ağa oturduğu yerden ona buna emir verip haksızlık yapmak hakkına sahip değildir. Belki olağanüstü koşullarda ağalar tek başlarına karar almak durumunda kalırlar. Ama eğer aldıkları bu karar aşirete zarar getirirse saygınlıklarını kaybetme tehlikesiyle karşılaşırlar. Bu yüzden bizim bölgede aşiret yapısı daha demokratik ve eleştiriye açıktır. Diğer yandan bizim bölgede tarıma dayalı bir aşiret sistemi yoktur. Tarım olmadığı için ağaların topraktan rant geliri diye bir kaygıları da olmaz. Güneydoğuda aşiretin kimliğini belirleyen asıl unsur gelirin nasıl elde edileceği ve dağıtılacağıdır yani maddi bir nedene dayanır. Ama bizim bölgede önemli olan aşireti dışarıdan gelen tehlikelere karşı korumak ve aşiretin devamını sağlamaktır yani idari bir nedene dayanır. Celali Aşireti Celali aşireti üç ana koldan oluşur: Helikanlılar (Xelki), Sakanlılar (Saki) ve Hesesorililer (Bırxki) Helikanlı aşiretine bağlı olan Karaçöllü, Alamıholular ve Geloylular 183

Hüsrev Konyar aynı babadan gelirler. Benim bağlı olduğum Qotanlı aşireti de Helikanlıların bir alt koludur. Karaçöllü aşireti bir felaketmiş! Babamın biz çocuklara bir masal gibi anlattığı bir olay vardı. Bir zamanlar Celali aşiretinin tamamı İran yönetimi altındayken Karaçöllü ve Gelturan aşiretleri arasında namus meselesi yüzünden bir olay patlak vermiş. Karaçöllüler son derece savaşçı ve kavga ruhlu insanlarmış. Kavga anında birbirlerine son derece destek çıkıyor, karşı tarafı hırçınlıklarıyla kısa sürede bezdirtiyorlarmış. Yaz ayı gelince Gelturan aşiretine mensup köylüler buğday tarlalarına gitmek istemişler. Ancak dağların eteğindeki bu tarlalara giden yol ne yazık ki Karaçöllü aşiret köyünün tam ortasında geçiyormuş. Gelturan aşireti, Emoya Hesen adlı ağanın komutasında bütün güçlerini toplayıp tarlalara doğru birlikte yola koyulmuşlar. Ancak Karaçöllüler onları darmadağın edip üstelik Emoya Hesen i de yaralamışlar. Karaçöllü aşiretinin bu dik başlılığı ve kavgacılığı Celali konfederasyonun birliğini tehdit eder boyutlara ulaşmış. Bu anarşik duruma engel olmak için tüm Celali silahlı birimleri toplanıp Karaçöllü obasına karşı top yekûn saldırıya geçmişler. Zar zor Karaçöllü direnişini kırıp çoğunu öldürmüşler. Bugün dahi İran ın bu bölgesinde bu katliamdan ölenlerin gömüldüğü Karaçöllü mezarlığı vardır. Bu saldırıdan kendisini kurtarabilen Karaçöllüler Iğdır bölgesine gelip Asma ve Kuçax köylerine yerleşmişler. Dedem Ahmed Ağa Ahmed Ağa uzun yıllar Celali aşiretine liderlik yaptı. Bir arada Sultan Abdülhamit in organize ettiğe Hamidiye Alaylarında Alay komutanı olarak görev üstlendi. Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Rus orduları D.Beyazıt bölgesini işgal ettiler. 1917 yılında Rus İhtilali patlak verince bu kez Rus ordusu 184

Iğdır Sevdası koşulsuz bölgeden çekildi. Bölgede siyasi ve askeri kontrol geçici olarak Ermenilerin eline geçti. D.Beyazıt merkezin önemli bir kısmı ve civardaki üç köy tamamen Ermeni ydi. Dedem daha önceleri Hamidiye Alay komutanlığı yaptığı için Ermeniler ne pahasına olursa olsun geçmişin intikamını almak istiyorlardı. Kendisini güvenlikte hissetmeyen dedem, ailesini yanına alıp Anadolu nun içlerine doğru çekilmiş. Osmanlı Hükümeti de kendisine Maraş a yakın bir yerde birkaç köyü iskan olarak vermiş. Babamın anlattığına göre bu araziler hem yayla hem de tarım ekimine uygunmuşlar. Ancak dedem oraya sürekli yerleşme düşüncesinde değilmiş. 1920 yılında Ermeniler D.Beyazıt bölgesini boşaltınca dedem hiç düşünmeden ve hatta babamın karşı koymasına rağmen geri dönmüş. Azrap (Sağlıksuyu) adlı Ermeni köyünü iskan hakkı alıp oraya yerleşmiş. Ruslar adil davranmışlar Büyüklerin anlattığına göre gerek Rus yöneticileri yerli halka karşı oldukça adil davranmış. Bölgede asıl terör ve dehşeti yaşatan Ermeni komitacılarmış. Bu arada biraz da Iğdır bölgesi hakkında konuşmak isterim. Her ne kadar Iğdır ve D.Beyazıt Kürtleri aynı aşiretin uzantıları veya akraba olmalarına karşın aralarında davranış farkı vardır. D.Beyazıt Kürtleri aşiret kurallarına daha bağlı, gelenek görenek bakımından daha tutucudurlar. Halbuki Iğdır Kürtleri, Azeriler ve diğer etnik yapılarla birlikte yaşamanın getirdiği çok kültürlü bir ortamda yer aldıklar için aşiret prensipleri bakımından daha gevşek ve daha az kuralcı bir görünümdedirler. Milli kurtuluş yıllarında (1919-1920) Bakü nün zengin Azerileri gizliden Kürt ağalarına para gönderip din dayanışması içinde Ermenilere karşı savaşımızı destekliyorlardı. Azerilerin bu dostluk elini ve yardımını ne yazık ki biz elimize fırsat geçtiği zaman unutmuş, onlara zulüm etmişiz. Anlattıklarına göre Kürt aşiretleri güvenlik nedeniyle Iğdır dan İran a kaçan Azeri sivil halkın mallarını gasp edip onlara çok eziyet etmiş. Bu nedenle iki toplum arasında Cumhuriyet yıllarında istenen ve özlenen bir güven ilişkisi kurulamamıştır. Ermeni komitacılara karşı bölge aşiretleri güçlerini birleştirmişler. Ermenilerin en yoğun ve disiplinli örgütlendikleri yer Taşburun kasabasıymış. Doğu Anadolu dan kaçan Ermeni komitacıların katılımıyla daha da güçlenen Taşburun cephesine karşı en büyük mücadeleyi de Ali Mirze Bey ve Ahmed Şemo komutasındaki yerel güçler veriyormuş. Daha sonra D.Beyazıt tarafından gelen aşiretlerin yardımıyla Ermeniler Taşburun dan sökülüp atılmış. 185

Hüsrev Konyar Ağrı Dağı İsyanı Ağrı Dağı İsyanı ideolojik bir ayaklanma değildi. Bu isyanın ne olduğunu anlamak için isyan öncesi koşullara bir göz atmak gerekir. Bir yandan halk, vergi yükü (Aşar ve Yol Vergisi) altında eziliyormuş. Bir lira bedeli olan bir koyundan alınan vergi 85 kuruşmuş. Köylü istese bile koyununu satamazdı ama buna karşılık devlet ne yapıp edip vergini ödemelisin şartını koşuyormuş. Yol yapımı için de her aileden birkaç kişinin devlete bedava çalışması şartı varmış (Yol Vergisi). Altı çocuklu aileler bu vergiden muaf tutuldukları için herkes gayret edip ya çocuk sayısını çoğaltıyor ya da nüfus kayıtlarında sahtekarlık yapıp çocuk sayısını fazla gösteriyorlardı. Tahsildarlardan kaçan halk Ağrı Dağı nı kendisine mekan etmiş. Derken bunların arasına asker kaçakları da eklenmiş. Bu yetmezmiş gibi mahalli olarak teşkil edilen jandarmalar halka karşı çok zulümkâr davranıyormuş. Jandarmanın baskısından kaçanlara da yönlerini Ağrı Dağı na çevirmişler. 1925 yılında Şeyh Sait İsyanı başarısız olunca isyana katılan elebaşıların çoğu can güvenliği nedeniyle Ağrı Dağı na gitmişler. 1926 yılında Ağaları ve Beyleri Sürgün yasasının çıkarılması da bardağı taşıran son damla olmuş. İstersen bu son damla nasıl olmuş ona biraz daha yakından göz atalım. O yıllara D.Beyazıt vilayet olduğu için Meclisi Mebusanda milletvekili olan Şevket Bey (Celal Yardımcı nın amcası) Sürgün Yasasının çıkmasından birkaç ay önce vilayetini ziyarete gelmiş. Halk büyük bir coşkuyla çok sevdikleri Şevket Bey i karşılamışlar. Bunlardan birisi de Hesesori aşiretinden kendi halinde bir tüccar olan İbrahime Telli imiş. İbrahim Bey in şehir merkezinde bir dükkanı varmış. Şevket Bey bir ara fırsatını bulunca İbrahim Bey in yanına gitmiş, İbrahim Ağa seninle özel bir konuyu konuşmak istiyorum demiş. Misafirler ayrıldıktan sonra ikisi baş başa kalmışlar. Şevket Bey, İbrahim Ağa bir zaman için gözden kaybolsan iyi olur diye nasihat etmiş. Şevket Bey in bu sözlerinde hikmet arayan İbrahim Ağa, dükkanını kapatıp Çiftlik köyüne çekilmiş. Birkaç ay sonra ağa ve beyler gözaltına alınmaya başlanmış. Sürgün listesinde olan İbrahim Ağa yakalanmamak için çareyi Ağrı Dağı na sığınmakta bulmuş. İbrahim Ağa bölgede çok sevilen ve cesur birisi olduğu için Ağrı Dağı İsyanı nın ilk çekirdek kadrosu onun etrafında örgütlenmiş. O zamanlar ne İhsan Nuri ne de Şeyh Abdülkadir in adı varmış. İbrahim Bey in kişiliği ve çabası sayesinde örgütlenen bu insanlara daha sonra başkaları sahip çıkmış. İşte, eğer Şevket Bey, İbrahim Ağa yı uyarmasaydı belki de onu şehir 186

Iğdır Sevdası merkezinde yakalayıp sürgüne göndereceklerdi ve belki de Ağrı Dağı İsyanı hiç olmayacaktı! Qotanlı-Sakanlı aşiret çatışması Ağrı Dağı İsyanı sırasında yaşanan önemli sosyal olaylardan biriside babam İsa Beyle Şeyh Abdülkadir arasındaki zıtlaşmadır. Herkes bu olayı farklı şekilde değerlendirme hakkına sahiptir. Burada kimin haklı kimin haksız olduğundan çok bu iki önemli aşiret liderinin niçin karşı karşıya geldiğidir. Bunu anlatabilmek için Helikanlı ve Sakanlı aşiretler arasındaki önemli bir farkı ortaya koymak zorundayım. Helikanlı aşireti tarihsel gelişimi içinde hiçbir zaman şeyhlik kurumunu kendi içinde barındırmamıştır. Mademki konu Helikanlıların dine bağlılığından açıldı Mecit (Hun) Bey le olan bir anımı anlatmak isterim. Mecit Ankara ya taşındığı zaman benim komşum olmuştu. Bir gün yazı hanemde sohbet ediyorduk: Mecit günün nasıl geçiyor? Sabahları çok erkenden kalkıp yürüyüşe çıkıyorum. Sonra bir duş alıp kahvaltımı yapıyorum dedi. Hemen ileri atılıp, Mecit güne sabah namazını kılarak başlasan daha iyi olmaz mı? diye sorduğumda gülerek, Dedem Ahmed (Konyar) Ağa namaz kılmışımıydı ki ben de kılayım! diye cevapladı. Burada kast ettiği Ahmed Ağa dedemdi. Sakanlı aşireti şeyhlik kurumuna çok önem veriyordu. Bu şeyhlerin en önemlisi de aslen İranlı olan Şeyh Abdülkadir di. İran da aşiret içinde çıkan bir kan davasında kardeşi öldürülünce küsüp D.Beyazıt a bağlı Örtülü köyüne gelip yerleşmişti. O günden sonra şeyhlik nüfuzunu diğer aşiretler üzerinde nerdeyse zorla tesis ettirmek için girişimlerde bulunmuştu. Karşısında tek ayakta kalabilen ve söz geçiremediği aşiret lideri babam İsa Bey di. Böylece başlayan zıtlaşma isyan yıllarında da devam etmişti. Şeyh, isyancıların desteğini alıp aşiretimize karşı saldırıya geçince babam devletle işbirliği yapıp aşiretini bu saldırıdan korumuştu. Şeyh Abdülkadir in D.Beyazıt a gelip babamla zıtlaşmasının bir başka nedeni de o gelmeden önce varolan sosyal dengenin yıkılmasıymış. Bilindiği gibi D.Beyazıt bölgesindeki tüm aşiretler Celali Konfederasyonu içinde yer alırlar. Osmanlı döneminde hakim görevini yapan kadılar karar aldıkları zaman, bu mahkeme kararının uygulanmasını aşiret ileri gelenlerine havale ederlermiş. Dedem Ahmed Ağa, İbrahim Bey ve Eyüp Ağa bu görevi birlikte üstlenirlermiş. 187

Hüsrev Konyar Aşiret liderleri arasında yürütme mekanizması için tam bir uyum ve işbirliği varmış. Sevgi ve saygıya dayalı bu dostluk ne yazık ki Şeyh Abdülkadir in bölgeye gelmesiyle bozulmuş çünkü Şeyh Abdülkadir bütün her şeyin kendi istediği gibi olmasını buyuruyormuş. Aşiretler arasındaki denge bozulup despotluk ortaya çıkınca babam buna karşı koymuş. İşin acı yanı o zamana kadar Sakanlı aşiretiyle hiçbir sorunumuz olmadığı halde bu olaylardan sonra bu aşiretle de aramız açıldı. Ağrı Dağı İsyanı nın dağıtmak ve bölgede can güvenliğini sağlamak görevini üstlenen Salih Paşa yla ilgili olarak da birkaç laf etmek isterim. İsyan patlak verdiği zaman Hükümet önce bölgeye başka komutanlar göndermiş ancak onlar başarısız olunca görevi Salih Paşa ya vermiş. Salih Paşa yı başarılı yapan husus onun halkla haşir neşir olmasıydı. Kısa sürede aşiret liderleriyle temasa geçip onları ikna etmesini becermiş. Hareket sırasında elinden geldiğince sivil halkın zarar görmemesi için de çaba sarf etmiş. Salih Paşa 1946 yılında Genel Kurmay Başkanı oldu. Kendisini 1953 yılında makamında ziyaret edip tanıma fırsatım oldu. Karadeniz kökenli olan Salih Paşa, hiç evlenmemişti. Okul ve iş hayatım İlkokulu D.Beyazıt ta bitirdim. Ortaokulu için Ağrı ya gittim. Ortaokul ikinci sınıfta iken ağabeyim Mehmet Ali nin vefatı nedeniyle köye dönmek zorunda kaldım. Babamın yanında hayvancılık ve ticaret işleriyle uğraştım. Babamın 1949 yılında vefatından sonra (90 yaşın üstündeydi) aile ve aşiret büyüklüğü üzerime kaldı. Askerliğimi Ağrı da 1952 yılında Topçu olarak tamamlayıp köye geri döndüm. Siyasi tecrübem Siyasete atılmam için üzerimde gittikçe artan bir baskı vardı. CHP İl başkanı Fuat Bey in ısrarlarına dayanamayıp bu partiye girdim. 1961 ve 1965 seçimlerinde Ağrı dan Milletvekili adayı oldum ancak ön seçim hileleri nedeniyle kazanamadım. O yıllar çok ibret verici olaylara şahit oldum ve yaşadım. Seçim öncesi beni pohpohlayan ve destekleyen insanlar seçim günü bana karşı acımasız bir şekilde saldırıyorlardı. Aman Hüsrev Bey seçilmesin yoksa hep milletvekili olur! diyerek halkın arasında menfi propaganda yapıyorlardı. Bu da politikanın bir cilvesi olsa gerek diye düşünüyorum. 188

Iğdır Sevdası Kerem ve Abdurrezak Beyler Bu iki kardeşten sadece Abdurrezak Bey i şahsen tanıma fırsatım oldu. Modern görünüşlü ve sağduyu sahibi birisiydi. Kerem Bey bir Kürt milliyetçisiydi. Hatta bu nedenle kardeşiyle arası bozulmuştu. Buna neden olayı anlatmadan önce Şeyh Sait İsyanı nın ortaya çıkış nedenini anlatmak isterim: Osmanlı Devleti döneminde Kürt aydınları İstanbul da oldukça iyi örgütlüymüşler. Yeri geldiği zaman devletten de saygı ve kabul görüyormuşlar. Ancak Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk çıkardığı kanunlar ve yaptığı devrimlerle hem İstanbul hükümetini hem de Kürt aydınlarını bir kenara itmiş. Kürt aydınları nasıl yapar nasıl ederiz de tekrar eskiden olduğu gibi devletin nezdinde kabul görürüz diye bir çıkış yolu aramaya koyulmuşlar. İstedikleri fırsat bir gün ellerine geçmiş. O sıralar Şeyh Sait tedavi görmek için İstanbul a gitmiş ve Kürt Teali Cemiyetinin başkanı Şeyh Abdülkadir in evinde misafir olmuş. Ziyaretine gelen Kürt aydın ve bürokratları Şeyh Sait e övgüler dizip, Şeyhim bu işi ancak sen yaparsın. Eğer isyan edersen aşiret liderleri senin sözünden çıkmazlar demişler. Şeyh Sait önce rahatsızlığını öne sürerek bu görevi reddetmiş ama oradakiler hep bir ağızdan, Şeyhim yeter ki sen adım at. Bütün yardımları sana ulaştıracağız diye söz verince dayanamayıp kabul etmiş. Şeyh Sait köyüne döndükten sonra yanına güvendiği birkaç kişiyi alarak koyun almak bahanesiyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu aşiretlerini dolaşmaya başlamış. Aşiret liderleriyle konuşuyor isyan sırasında yardım sözü alıyormuş. Bu şekilde yolu bir gün D.Beyazıt bölgesine düşmüş. Babam yaylada olduğu için görüşmeleri mümkün olmamış ama Kerem Bey, Zor yaylasında Şeyh Sait i evinde kabul etmiş, Sizin isyan işaretinizle ben de bu bölgede harekete geçeceğim sözünü vermiş. Kerem Bey in isyana katılma kararına kardeşi Abdurrezak Bey tepki göstermiş. Eğer sen sözünden vazgeçmesen seni devlete kendi ağzımla ihbar edeceğim bilmiş ol! diye uyarmış. Bu şekilde Kerem Bey İsyana destek vermekten vazgeçmiş. Mecit Hun Mecit gerçek bir liderdi hem de büyük bir lider. Onu lider yapan özellikleri çok fazlaydı. Sözünün sahibiydi ve inanılmaz derecede ileri görüşlüydü. Arkasında her zaman bir kitle desteği vardı. Bunların ötesinde modern 189

Hüsrev Konyar düşünceli ve cesurdu. En zor koşulda bile bir çıkış yolu bulurdu. Onun karakterini ve yapısını yansıtan şu olayı anlatmak isterim. 1950 li yıllardan itibaren Iğdır bölgesindeki Azeri ve Kürtler üzüntü verici bir biçimde birbirlerine karşı cephe almışlardı. Azeriler hem maddi hem de siyasi yönden daha güçlüydüler. Buna karşın okumuş Kürtlerin sayısı bir elin parmakları kadar azdı. Bunlardan birisi ve en önemlisi de Mecit idi. Belirli bir kesim Mecit i gözden düşürmek ve cezaevine attırmak için komplodan çekinmemişti. Kendi yöntemleriyle bunu başaramayınca bir gün Iğdır a yeni gelmiş zayıf karakterli bir savcıyı kafaya almışlar. O da kendisini ileri atarak, Bu işten kolayı ne var! Ben onunla kumar oynarken siz polise ihbar edin, kulübü bastırın demiş. Bir akşam kulüpte Mecit ve savcı karşılıklı kumar oynuyorlarmış. Polisler aniden içeri girip kimlik kontrolü yapmışlar ve Mecit in aleyhinde kumar oynadığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Ertesi gün Mecit i hakim önüne çıkarmışlar. Savcı cüppesini giyip iddia makamındaki yerini almış ve Mecit in tutuklanması istemiyle dava açmış. Savunma sırası Mecit e gelince söz alıp, Sayın Hakim, her şeyden önce ben bu mahkeme heyetinin beni yargılayabileceği konusunda şüphe taşıyorum, demiş Bu ne küstahlık?, diyerek hakim elini masaya vurmuş. Nasıl olmasın ki, kumar ortağım sayın Savcı bugün cüppesini giymiş beni yargılıyor. Bu ne biçim adalet? Mecit elini kollunu sallayarak mahkemeden çıkmıştı. 190