THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikalı roman ve hikâye yazarı (d. 1932). Robbins, Oyunculluk, uçarılık değil bilgeliktir görüşünü ön plana çıkarıp çılgınlık derecesinde oyuncul romanlar yazmaktadır. Romanları, hayatın daha ciddi yanlarını inkâr etmez; her şeye rağmen mutluluk ilkesinin savunuculuğunu yapar. Bu ilkenin içerdiği mesajı, romanlarındaki karakterlerin felsefeleri ve aynı zamanda da incelikli yazı biçemiyle iletir. Edepsiz kelime oyunları, alakasız sonuçlar, zıtlık içeren ifadeler, ara sözler Robbins in anlatımının belli başlı özellikleridir. Romanları yalnızca edebi uzlaşımları değil, insanları tatmin etmenin en iyi yolu hakkında toplumda yer alan varsayımları da sorgular. Robbins, panteizm, mistik Doğu dinleri ve Yeni Fizik gibi çeşitli kaynaklardan alternatif düşünceleri bir araya getirir. Robbins genellikle Thomas Pynchon, John Barth ve Kurt Vonnegut gibi postmodern yazarların edebi takipçisi olarak değerlendirilmektedir. O da bu yazarlar gibi modern hayatın saçmalığını teslim ederken, uyum göstermek adına bireysel anlatımından fedakârlık etmez ve eserlerinde üstkurmaca öğeler kullanır. Çoğunlukla okura doğrudan hitap eder, eserin akışıyla ilgili yorumlarda bulunur ve romanlarında bir karakter olarak varlık gösterir. Ancak çoğunlukla kara komedi türünde yazan ve modern dünya hakkında kasvetli öngörülerde bulunan yakın tarihteki öncellerinin aksine, eserlerinde iyimser bir tona ve genellikle uçarı bir mizaha yer verir. Robbins, Another Roadside Attraction (1971) [Dur Bir Mola Ver, Çev. Fatma Taşkent, Ayrıntı Yay., 1997] ile çoğu eleştirmenin övgüsünü kazanmıştır. Ancak bu roman, 1973 e kadar popüler bir başarı elde edememiş, bu tarihten sonraysa kült haline gelmiştir. Robbins in eserlerinde genelde insanların hayatına bir zenginlik, bir güzellik katmayan toplumsal uzlaşımları pervasızca sorgulayıp alaya alması belki de daha sonra gelen büyük başarının sırrıdır. İkinci romanı, yani bu kitap Even Cowgirls Get the Blues un (1976) çevirisidir. Still Life with Woodpecker da (1980) [Ağaçkakan, Çev. Fatma Taşkent, Ayrıntı Yay., 1999] Robbins in daha önceki eserlerinin karmaşık konularının aksine basit bir hikâye vardır; bazı eleştirmenlere göre de kitap yavaş ilerler ve fabl benzeridir. Kitapta, çevreci modern bir prenses ile onun metafizik bir kanun kaçağı olan âşığının öyküsü anlatılır. Robbins kitabında, bireysel romantizmin ve kişisel tekamülün, toplumsal eylemcilikten daha önemli olduğunu savunur; iyi de kötü kadar adi olabilir düşüncesine inanarak dogmayı reddeder. Jitterbug Perfume (1984) [Parfümün Dansı, Çev. Belkıs Çorakçı Dişbudak, Ayrıntı Yay., 1995] adlı romanında çeşitli karakterler mükemmel parfümün ve ölümsüzlüğün sırrının arayışı içinde, zamanın ve mekânın ötesine geçer. Bu roman da hem okurlar hem de Publishers Weekly, Kirkus Review, San Francisco Chronicle, Washington Post gibi ciddi yayın organları tarafından çok beğenilmiştir. The San Diego Union da Robbins için şöyle denmiştir: Bazı yazarlar bir sürü para kazanır, bazılarıysa edebiyat kurumu tarafından klasikleştirilir; ama okurları tarafından, Tom Robbins kadar sevilen yazar pek azdır. Hayranları onun kitaplarını bugünlerde pek az kitabın yaratabildiği bir coşku ve adanmışlıkla kucaklar... Robbins in sözcüklerle oynama, metaforik uçuşlar yapma hevesi yapıtlarına taşkın bir hava getirse de, o oyunlarını çok ciddiye alan bir yazardır. Skinny Legs and All (1990) [Sıska Bacaklar, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yay., 2004]; Half Asleep in Frog Pajamas (1994) [Sirius tan Gelen Kurbağa, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yay., 2001]; Fierce Invalids Home From Hot Climates (2000) [Sıcak Ülkelerden Dönen Vahşi Sakatlar, Çev. Nuray Yılmaz, Ayrıntı Yay., 2007]; Villa Incognita (2003) [Villa Meçhul, Çev. Şebnem Kaptan Göktaş, Ayrıntı Yay., 2009] ve Wild Ducks Flying Backward (2003) [Geriye Uçan Yaban Ördekleri, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yay., 2009] yazarın diğer kitaplarıdır.
Ayrıntı: 187 Edebiyat Dizisi:65 Dur Bir Mola Ver Tom Robbins İngilizceden Çeviren Fatma Taşkent Yayıma Hazırlayan Özden Arıkan Son Okuma Ayten Koçal Kitabın Özgün Adı Another Roadside Attraction Bantam Books/1991 basımından çevrilmiştir. Thomas E. Robbins 1971 & Kesim Ajans Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak İllüstrasyonu Sevinç Altan Kapak Tasarımı Arslan Kahraman Dizgi Kâni Kumanovalı Baskı ve Cilt Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85-576 00 66 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım 1997 İkinci Basım 1998 Üçüncü Basım 2004 Dördüncü Basım 2007 Beşinci Basım 2010 Altıncı Basım 2012 Yedinci Basım 2017 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-975-539-189-2 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrintiyayinevi instagram.com/ayrintiyayinlari
Tom Robbins Dur Bir Mola Ver
EDEBİYAT DİZİSİ SON ÇIKAN KİTAPLAR BİR SON DUYGUSU / Julian Barnes HAYAT DÜZEYLERİ / Julian Barnes MUTSUZLUK ZAMANLARINDA MUTLULUK / Wilhelm Genazino KIRIK KÖŞELİ İLKBAHAR / Mario Benedetti GECELERİ DAİRELER ÇİZEREK YÜRÜRÜZ / Daniel Alarcon BİR BUĞDAY TANESİ / Ngũgĩ wa Thiong o İSTİSNA / Christian Jungersen ORBITOR / Mircea Cărtărescu KAYBOLUYORSUN / Christian Jungersen İÇERDEKİLER / Victor Serge TİBET ŞEFTALİ TURTASI / Tom Robbins BAHAR / Sabine Adatepe CHE NİN BİRLİĞİ / Carlos Gamerro EFENDİNİN GÜZELİ / Albert Cohen FRANSIZ SAVAŞ SANATI / Alexis Jenni ARADAKİ NEHİR / Ngũgĩ wa Thiong o BEDENİN GÜNCESİ / Daniel Pennac ZAMANIN GÜRÜLTÜSÜ / Julian Barnes ORBİTOR Göz Kamaştırıcı / Mircea Cărtărescu KIRAÇ GÖKYÜZÜ / E. E. Sule DENİZ DENİZ / Iris Murdoch BAŞLAMA YERİ / Ursula K. Le Guin SİLAHI SEÇMEK / Judith Kuckart KARANLIK GÜZERGÂHLAR / John Ralston Saul AĞABEYINE ÇIÇEK TAŞIYAN KIZ / Natsuki Ikezawa NOSTALJI / Mircea Cărtărescu KELEBEKLER ZAMANI / Julia Alvarez EVA / Ersi Sotiropoulos
Bu kitap, Kendrickler e (merhum) Kaptan John ve (hâlâ direnen) Billy ye; Shazam a, küçük Terrie ye ve şimdi her neredeyse harika şapşal ayı ya adanmıştır.
İsa nın yaptığı başka çok şeyler daha vardır; eğer birer birer yazılmış olsalar, yazılan kitaplar dünyaya bile sığmazdı sanırım. YUHANNA YA GÖRE İNCİL BAP 21: 25
Bu arada, 16 mm lik Dalay Lama projektörünü çalıştıran Reggie Fox, 16 mm lik Tarzan filmlerinin ya da Marx Biraderler in, Dalay Lama ve etrafındakiler tarafından çok tutulacağını söyledi. Bu kişiler, kesinlikle insan ya da hayvan canının alındığı filmleri görmek istemezler; onların ilgisini çeken, eğlence ve maceradır. Lowell Thomas, Jr., Yaşadığımız Dünyanın Ötesinde (Ek, Tibet e Giderken Yanınıza Alabilecekleriniz )
Birinci Bölüm
B üyücünün iç çamaşırları daha yeni bulundu. Miami civarındaki durgun bir gölün üzerinde yüzen mukavva bir bavulun içinde. Söz konusu keşif ne kadar önemliyse de ki her birimizin kaderini değiştirme olasılığı var bu rapora başlarken kullanacağımız bir hadise değil. Mistik iç çamaşırlarıyla dolu bavulun içinde, John Paul Ziller ın Afrika ya yoksa Hindistan mıydı? yaptığı seyahatlerden birinde tuttuğu günlükten koparılmış sayfalar, alıntılar vardı. Şöyle başlıyordu günlük: Arap oğlan gece yarısı bana bir kâse beyaz incir getiriyor. Çocuğun derisi altın sarısı; üstüme uyar mı diye deniyorum. Sineklerden korunmaya yaramıyor. Yıldızlardan da. Huşu kemirgeni yatağımın başucunda ötmekte. Ve şöyle devam ediyordu günlük: Sabah her yerde büyü işaretleri var. British Museum dan birtakım arkeologlar bir beddua keşfettiler. Yerliler huzursuz. Civar köylerden birinde yaşayan bir bakire bir gergedan tarafından kaçırıldı. Kimsenin gözünün 13
tutmadığı pigmeler muammayı çözmeye çalışıyorlar. Günlüğün başlangıcı böyleydi. Ama bu, raporumuzun başlangıcı değil. Ne FBI ne de CIA, bavuldaki eşyaların John Paul Ziller a ait olduğunu doğruluyor. Gösterdikleri isteksizlik, ya bürokratik bir formalite ya da taktik bir aldatmaca. Tanrı aşkına, Ziller dan başka kim ağaç kurbağası derisinden yapılma binici donu giyerdi ki? Her neyse, biz gündemdeki sıcak olaylarla vakit kaybetmeyelim. Bu raporun yazılmasını gerekli kılan kriz faktörlerine rağmen, dönemin, raporun aciliyetinin altını çizen genel ruh haline rağmen, ahlak yapısında dünya çapında yaşanabilecek sarsıntıya rağmen, ona rağmen, bu belgenin yazarı ne bir gazeteci, ne de bir akademisyendir. Yazar, sözlerinin içerdiği potansiyel tarihsel önemin pekâlâ farkında olmakla birlikte, nesnelliğin, kendi perspektifinin önüne geçmesine de pek izin vermeyecektir. Ve yazarın perspektifinin merkezinde, tüm kamuoyunu ilgilendiren hadiselerin korkunç boyutlarına rağmen, bir kız yer alıyor: Amanda adında bir kız. Hayatta sevdiğim üç şey var diye ansızın bağırdı Amanda, ilk uzun transından uyanınca. Kelebek, kaktüs ve Sonsuz Yanılgı. Daha sonra bir değişiklik yapıp listesine mantarları ve motosikletleri de ekledi. Amanda sıcak denebilecek bir haziran sabahı kaktüs bahçesinde dolaşırken kumun üzerine resimler çizen yaşlı bir Navaho ya rastladı. Sanatçının işlevi nedir? diye sordu Amanda bahçesine izinsiz giren bu yetenekli adama. Sanatçının işlevi diye cevapladı Navaho yerlisi, hayatın sunmadıklarını sunmaktır. Amanda, yıldırımların düştüğü, gök gürültülerinin duyulduğu şiddetli bir fırtına esnasında hamile kalmıştı. Yıldırımdan 14
mı yoksa sevgilimden mi? diye zaman zaman düşüncelere daldığı olurdu. Elektrik yüklü gözlere sahip bir oğul doğurunca insanlar onun saçmaladığını düşünmekten vazgeçtiler. Amanda, yeşil bokböcekleriyle belden tutturulmuş sarı kadifeden togası, boynunda mavi Japon güllerinden çelengi ve sırtına bağladığı, köpük köpük salyalar saçan bebeğiyle motosikletine atlar, çayırlarda dolaşır, nadide pulkanatlılardan arardı. Baharda geç saate dek dışarılarda oyalandığı bir akşamüstü bir söğüt ağacının altında konaklayan küçük bir Çingene topluluğuna tesadüf etti. Amanda, Çingenelerin o tür işlerin erbabı olabileceklerini düşünerek Yaradılışımın esasına dair bir açıklamada bulunamaz mısınız bana? diye sordu. Peki karşılığında sen bizim için ne yapacaksın? dedi Çingeneler. Amanda uzun kirpiklerini indirip tatlı tatlı gülümsedi. Hepinizi emerim dedi. Anlaşmışlardı. Amanda dört adamla iki kızı ziyadesiyle tatmin ettikten sonra Çingeneler, Sen yaradılış itibarıyla çok meraklı bir kadınsın deyip yolcu ettiler onu. Babası (inanılmaz derecede şişmandı) Amanda ya doğum gününde bir gösteri ayısı hediye etmişti. Ayı yalnızca Rusça dan anlıyor, Amanda ise yalnızca İngilizce ve Rumence biliyordu (Kuzey Amerika Kızılderili lehçelerinden birkaçına aşinalığı vardıysa da insan içinde hiç konuşmazdı bunları). Bu durumda gösteri yapmak imkânsızdı. Öyleyse? Amanda ayıyla dostluk kurdu. Ona leziz köfteler pişirdi. Kulaklarını kaşıdı, portakallarla, kremalı sandviçlerle, baharatlı gazozlarla besledi onu. Zamanla ayı kendi kafasına göre numaralar yapmaya başladı. Amanda akordeonunu çalınca oynuyor, onun gümüş renkli bisikletine biniyor, burnunun üzerinde üç tane topu düşürmeden taşıyabiliyor, kaliteli purolar içiyordu. 15
Günün birinde Moskova Sirki nden bir adam, Amanda nın yaşadığı kasabanın yakınındaki şehre ziyarette bulundu. Amanda nın babasının ricası üzerine ayıyı görmeye geldi. Ayıya Rusça birtakım emirler yağdırdı, ancak ayı bunların hiçbirine aldırış etmediği gibi bir süre sonra yerde yuvarlanıp uykuya daldı. Bu illet ayı asla emirlere itaat etmez diye söylendi sirkten gelen adam. İşin aslını isterseniz, biz de onu bu yüzden satmıştık zaten. O yaz Amanda nın en büyük hayali bir Kelebek Serası kurmaktı. Çoğu pulkanatlının ömrü çok kısa olduğundan Amanda nın serasında devamlı değişen bir kadro vardı. Amanda şelalenin orada kurdu çadırını; söğüt dallarından, kara keçi yününden yapılma bir çadırdı bu. Çadırı, şal desenli, kocaman ve yumuşacık minderlerle doldurduktan sonra üzerinde sadece boncukları ve iç çamaşırları kalacak şekilde soyunup transa geçti. Kelebeklerin ömrünü uzatmanın yolunu bulacağım diye açıklamıştı daha önceden. Ancak bir saat sonra uyandığında gizemli bir biçimde gülümsedi. Kelebeğin ömrü tam olması gereken uzunlukta dedi. Adaçayı, pirinç ve şeftali likörü karışımını andıran ılık ekim günlerinden biriydi. Amanda nın babası, dökülmüş yaprakların, dikenli ceviz kabuklarının arasından, sincapların izlediği yollardan (oflaya puflaya) ilerleyerek ta Bow Wow Dağı na kadar gitti. Orada kızını bir yarasa mağarasının girişinde alçak sesle Budala yla konuşurken buldu. Baba hem rahat bir nefes aldı, hem de şaşırdı. Fena üşüttün Amanda diye azarladı onu. Kasabaya Doktor Champion a gittin sanmıştım. Oysa biri, seni motosikletini tam gaz ormana doğru sürerken gördüklerini söyledi bana. Ba Ba yı ziyarete geldim diye cevapladı Amanda. Ateşimin taşıdığı gizli anlamlarla hapşırıklarımın ifade ettiği derin önemi açıkladı bana. 16