Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi



Benzer belgeler
Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

exlibrary 1. internet yayımı ağustos 2011 ali.riza.esin.net

Yeralt Edebiyat... Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, afla ı tırmananların, dili, sesi

timasokul.com / bilgi@timasokul.com

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Uncle Grandpa kamyonetin direksiyonundadır. Direksiyonu çılgınca çevirmektedir. Uncle Grandpa

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 5.ÜNİTE :DÜNYA, GÜNEŞ VE AY KONU ÖZETİ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...


Şehir hayatının kalabalık, gürültü ve stresinden kaçış... Hepimizin kendi iç huzurunu bulacağı dünyalara ihtiyacı var.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

6 YAŞ NİSAN AYI BÜLTENİ .İLKBAHAR HAFTASI .SAĞLIK HAFTASI .POLİS TEŞKİLATI HAFTASI .23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

Perseid Göktaşı Yağmuru: Ağustos

Asi le rin, kay be den le rin, ha yal pe rest le rin, kü für baz la r n, gü nah kâr la r n, be yaz zen ci le rin, afla t r ma nan la r n,

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

LEVENT TURHAN GÜMÜŞ. Dalgacık ile Yakamoz un Masalı ve Işıklı Kaplumbağa Adası adlı iki kitabı Can Çocuk Yayınları tarafından yayımlanmıştır.

Gökyüzü Hakkında Neler Biliyorum? Sorusuna arkadaşlarımızın verdiği cevaplar.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Orijinal Adı: My Weird School / Miss Suki is Kooky! Yazarı: Dan Gutman Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen Çeviri: Andaç Oral Düzenleme: Gülen Işık

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Transkript:

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanlar n... dili, sesi Yeralt Edebiyat...

HUBERT SELBY JR: 23 Temmuz 1928 tarihinde New York, Brooklyn de doğan yazar erken yaşta okulu bırakıp çalışmaya başlamış ancak yakalandığı verem onu eve ve yatağa başlamıştır. 1964 yılında, birbiriyle bağlantılı hikâyelerden oluşan ilk romanı Last Exit to Brooklyn [Brooklyn e Son Çıkış, Çev. Can Kantarcı, Ayrıntı Yay., 2009] övgüler kadar tepkilerle de karşılanır. Kitap ngiltere de ve talya da yasaklanır. 1967 de Los Angeles e taşınan Selby 1971 de ikinci roman The Room u yayımlatır. Hem Brooklyn e Son Çıkış hem de Requiem for a Dream [Bir Düş İçin Ağıt, Can Kantarcı, Ayrıntı Yay., 2010] adlı roman filme çekilir ve büyük övgüler alır. Yazar n The Demon, Song of the Silent Snow ve The Willow Tree adl üç roman daha vard r ve bütün romanlar Ayr nt Yay nlar program na al nm flt r. Hubert Selby Jr. 26 Nisan 2004 te California da yaşamını yitirmiştir.

Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat Hücre Hubert Selby Jr.

Ayr nt : 639 Yeralt Edebiyat Dizisi: 58 Hücre Hubert Selby Jr. Kitab n Özgün Ad The Room ngilizce den Çeviren Çağdaş Acar Yayıma Hazırlayan Gökçe Çiçek Çetin Hubert Selby Jr. 1971, 1989, 1998, 2000, 2002. Kapak llüstrasyonu Sevinç Altan Bu kitab n yay n haklar Ayr nt Yay nlar na aittir. Kapak Tasarımı Deniz Çelikoğlu Kapak Düzeni Gökçe Alper Dizgi Hediye Gümen Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.: 244 Topkapı/İst. Tel.: (0212) 612 31 85 Sertifika No.: 12156 Birinci Bas m 2012 Bask Adedi 2000 ISBN 978-975-539-598-2 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu - stanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr

Hücre Hubert Selby Jr. Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat

DÖVÜŞ KULÜBÜ EŞ KTEK LER Philippe Djian SON SÜRGÜN Dragan Babic YATAK ODASINDA FELSEFE Marquis de Sade ACEM PEZEVENK Ola Bauer TAVANDAK KUKLA Ingvar Ambjörnsen GÖNÜLLÜ SÜRGÜN Suerte Claude Lucas EROJEN BÖLGE Philippe Djian KOZM K HAYDUTLAR A.C. Weisbecker HAYRAN OLUNASI CASANOVA Philippe Sollers GÖSTER PEYGAMBER KUZEY GÖZCÜSÜ Ola Bauer S S Tristian Hawkins TIKANMA HIRSIZIN GÜNLÜ Ü Jean Genet DEN ZC Jean Genet FLAMENKO NUN Z NDE Duende Jason Webster ODA H ZMETÇ S N N GÜNLÜ Ü Octave Mirbeau YERALTI EDEB YATI D Z S GÖRÜNMEZ CANAVARLAR ADSIZ DEVLER Pascal Bruckner ANNEM Georges Bataille ÇARPIŞMA J.G. Ballard MELEKLER Denis Johnson FAH ŞE Nelly Arcan KAÇAKLAR VE MÜLTEC LER CENNETTE B R GÜN DAHA Eddie Little SEVDALI TUTSAK Jean Genet YALANIN ERDEM Joachim Zelter SA NIN O LU Denis Johnson UYKU Annelies Verbeke GÜNCE ARA BÖLGE William S. Burroughs BEYAZ ZENC LER Ingvar Ambjörnsen BALKON Jean Genet AMER KA MEKTUPLARI Joachim Zelter N NN ŞKENCE BAHÇES Octave Mirbeau BETTY BLUE Philippe Djian SIKIGÖZET M Jean Genet PARAVANLAR Jean Genet ERSK NE N N KUTUSU Kym Lloyd BROOKLYN E SON ÇIKIŞ Hubert Selby Jr. CENAZE MERAS M Jean Genet TEK NS Z YOLDA Jack Kerouac LANETL LER N SAÇ ST L Joe Meno ZEN KAÇIKLARI Jack Kerouac YERALTISAKİNLERİ Jack Kerouac ÇARPIŞMA PARTİSİ BİR DÜŞ İÇİN AĞIT Hubert Selby Jr. SUÇLULUK KİTABI Kym Lloyd ÖLÜM PORNOSU BÜYÜK MAYMUNLAR Will Self LAZZARO, DIŞARI ÇIK Andrea G. Pinketts BİZ RÜYA GÖRÜRKEN Clemens Meyer ÇAMUR KRALININ KIZI Birgitta Trotzig

Bu kitap, isimsiz kalmış ve olup bitenden haberdar on binlere sevgiyle adanmıştır.

Müdafaa avukatı yavaşça doğrulup jüriye yönelmeden önce sanığın eline dokundu. Konuşmaya başlamadan önce yalnızca bir saniyeliğine duraksadı. Sanık için istediğim adalet değil merhamet.

K oridordaki karanlık dinginliğin farkındaydı. Görülecek bir şey olmadığını biliyordu, yine de yüzünün dar pencereye düşmüş yansımasına dikmişti gözlerini. Koridor hepi topu iki metre genişliğindeydi; karşıdaki duvar hayal meyal seçilebiliyordu. Kirli sepetinin üzerinde yazılanları okudu: mavi gömlekler, mavi pantolonlar, battaniyeler, banyo havluları, el havluları. Son ikisini ancak iyice kenara gelip yüzünü cama yapıştırarak okuyabildi. Hepsini soldan sağa tekrar okudu; en sonda yazanı okumak için, önce ortada durdu, sonra sola doğru kayarak gözlerini kıstı: gömlekler, pantolonlar. Rahatlıkla ezbere söyleyebilirdi. Gözlerini kapadı. El havluları, battaniyeler, banyo havluları... Doğruluğunu kontrol etmeye gerek bile görmedi. Yanılmadığını biliyordu. 11

Ağır, kilitli kapının önünden çekilip lavabonun üstündeki aynaya baktı. Gözleri artık gece lambasının ışığına alıştığından yüzünü, hatta yanağındaki ufak lekeyi bile kolayca seçebiliyordu. Aynaya doğru eğilip kırmızı beneğe parmak ucuyla dokundu. Sivilceye dönecekti. Sıkmaya koyulmuştu ki ellerini indirdi. Niye uğraşayım ki? Sadece cilde zarar. Ucu çıkıncaya kadar bekleyeyim. Tabii daha önce kayboluvermezse. Kim bilir, belki kayboluverecekti... Tekrar parmak ucuyla dokundu. Uğraşmaktan vazgeçti, hafifçe geri çekilip yüzüne baktı; gözleri yavaş yavaş kısılmaya, yüzü buruşup suratı asılmaya başladı. Omuz silkip aynanın önünden çekildi ve ranzanın ucuna oturdu. Gündüz vakti tavandaki bütün lambaların yandığı zamanların aksine odanın alabildiğine loş olduğunu biliyordu; ama şu anda da aynı derecede aydınlık görünüyordu. Tabii ki yalnızca öyle görünüyordu. Ama eğer öyle görünüyorsa öyle demektir. Değil mi? Tam şu anda etraf güneşli gündeki bir kumsal kadar aydınlık. Ama biliyorsun ki öyle değil. Yalnızca öyle göründüğünü, yalnızca artık sen alıştığın için öyle göründüğünü biliyorsun. Bütün ışıkları yaktıklarında öyle parlak olacak ki açamayacaksın gözlerini doğru dürüst ve çok geçmeden sanki hep öyleymiş gibi gelmeye başlayacak sana; onlar ışıkları söndürüp gece lambasını açınca gözlerin alışana değin her yer çok karanlık gelecek, sonra yine her yer eskisi gibi apaydınlık görünecek. Hep aynı hikâye: tam bir şeye alışırsın, değişiverir. Bir başkasına alışırsın, o da değişir. Tekrar tekrar. Aynı hikâye. Neyse ne, canı cehenneme. Çok da mühim değil. Daha hava kararmadı, uyuyacak kadar yorgun da değilim. Öğleyin kestirmeseydim keşke. Okuyacak bir şeyler olsa gözlerimi onunla yorarak uykuya dalabilirdim muhtemelen. Neyse ne, gece uyumuşum gündüz uyumuşum fark etmez. Aynı kapıya çıkar. Her gün, her gece geçirilmesi gereken vakit aynı. Aynı yirmi dört saat. Ama ne kadar çok uyursan o kadar çabuk geçiyor zaman. Çocukluktaki Noel arifelerinde olduğu gibi sabırsızlanıp durursun Noel Babanın getireceklerini görmek için. Sen uyur uyumaz sabah 12

olacağını bilirsin. Tüm yapman gereken işte bu. Uyuyup, uyanıp yataktan fırlayacaksın. İşte o an geldi ve sen ağacın altında hediye paketlerini açıyorsun. Bunları düşünürken gel de uyu! Yine de bilirsin ki sen uyur uyumaz sabah olacak, daha ne kadar vakit olursa olsun. Düşünüp durursun, uyuyunca hemen sabah olacak. Ama zordu işte uyumak. Yine de geçerdi vakit, uyuyakalırdın. Sonunda. Noel Baba diye bir şeyin olmadığını bilirken de bir o kadar zordu uyumak. Her ne haltsa... Evet, öyle ya da böyle, zaman geçecek. Ama bazen nasıl da ağırdan alıyor yavşak. Ayağını sürüyor ha sürüyor. Bin kilo çekiyor sanki. Sülük gibi gelip yapışıyor sırtına. Kanını emip bitirecek sanki. Ciğerini sökecek. Bazen de akıp gidiyor. Öylece akıyor. Her nasılsa gidiveriyor bir yerlere, sen daha orada olduğunu bile anlamadan. Sanki sırf sana çile çektirmek için varmış. Tek amacı buymuş. Üstüne üstüne gelmek. Seni ezip geçmek. Ümüğünü iyice sıkıp hayatının içine etmek. Günde şöyle on iki saat, on altı saat uyuyabilsen. Bak bu acayip olurdu!.. Ama işte öyle olmuyor. Belki bir günlüğüne becerebilirsin. Birkaç gün az uyursan. Ama sonra tekrar başladığın yere dönersin. Uyumaya çalış ki koduğumun zamanı geçsin. Bir de bütün o kokuşmuş hayatlarını yıldızları seyredip ıvır zıvırla uğraşarak ileride nerede olacaklarını tahmin etmeye çalışırken kafayı üşüten şu yaşlı mal herifler var. Kafayı zamanla bozmuş hepsi. Ne bir teleskop. Ne bir saat. İşleri güçleri saati tahmin etmeye çalışmak. Binlerce yıldır binlercesi. Kıçları üzerine oturup gözyüzüne dikiyorlar gözlerini. Kafayı zamanla bozmuş hepsi. Salak yıldızlarla gezegenleri düşünüp duruyorlar. Delilik. Nasıl dayanıyorlar ki? Bütün o budala hayatlarını göğe bakarak harcıyorlar. Bu üşütüklerin bazısı seksen-doksan sene yaşar bir de. Birbirinin peşi sıra her gün. Her gece. Kafayı yemişler. Deli be bunlar! Sonunda ne geçer ellerine? On yıl sonra Marsın nerede olacağını tahmin etmişler. Ne büyük olay! Yüce İsa, nasıl da salakça bir zaman kaybı. Sonunda ne geçer ellerine? Ne geçer? O kadar boku doğru tahmin ettikten sonra 13

ya ölürler ya hâlâ kıçları üzerine oturup koduğumun gökyüzüne bakmaya devam ederler. Tam da başladıkları yere dönerler. Her zaman dönüp dolaşıp tekrar başladığın noktaya gelirsin. Nolursa olsun. Dönüp dolaşıp aynı bok çukuruna. Yirmi dört saat bile uyusan yine başladığın yere dönersin. Sonraki yirmi dört saati oturup uyumayı bekleyerek geçirirsin. Ranzanın ya da artık her neyse onun ucuna oturup koduğumun duvarına dikersin gözlerini. Sıçtığımın gece lambası yanıp söner; seninse gözlerin fal taşı gibi açıktır. Neyse, en azından duvarlar gri. Gri. Evet, gri olması lazım. Hatta donanma grisi. Sonuç olarak gözü yormuyor. Gece lambasının ışığı altında bütün bir gece parıldayarak, ışıl ışıl sana bakan bir duvarın olmaması zaten yeterince kötü. İşte bu. Donanma grisi lafı işte buradan geliyor. Ben de diyorum... Kaç yaşındaydım? Sekiz ya da dokuzdu galiba. Noel için astığım çoraptan çıkmıştı. Ne zırhlıydı ama! Adını hatırlayamıyorum. Ama yapışkanının leş gibi koktuğu kesindi. Galiba annem yardım etmişti birleştirmeme. Çoğu zaman o yardım ederdi. Birkaç günümüzü almıştı, sanırım. Muhtelemen daha bile fazla. Sanırım, bütün parçaları bir güzel zımparalamıştım. Sanırım, kuruması uzun zaman alan yapışkanlardandı. O kururken sürekli olarak parçaların doğru yerinde durup durmadığına bakmam gerekmişti. Doğru ya, yapışkan kururken açık bir pencerenin önüne koymam gerekmişti. Ne feci kokuyordu. Donanma grisi benim fikrimdi galiba. Yoksa değil miydi? Belki de talimatlar diyordu griye boyayın diye. Doğru ya. Boyayı alışımızı hatırlıyorum. Sokağın karşısındaki hırdavatçıdandı. On sentlik küçük bir tenekeydi. Kramerin şarküterisindeki jambonlu, patates salatalı sandviçle aynı fiyattı. Bittiğinde çok da matah bir şey olmamıştı. Ne bileyim, belki de gri yüzünden. Bir şeyler eksikti. Maket uçaklardaki gibi. Asla olmaları gerektiği gibi görünmezler. Hem de hiç. Ama yapıp 14

bitirdikten sonra ateşe vermesi zevkliydi. Nasıl da çabucak yanarlardı. Salak maketler için ter dökmek ayrı bir aptallıktı. Onca vakit harcarsın ve ne geçer eline? Maket uçak. Ne boktan iş! Siktiret, benek benek olmuş beton zemine bakıp farklı biçimlerdeki noktalardan resimler oluşturmaya çalışmayı. Komik ama gökte süzülen bulutlara bakarken yapmak daha kolay. Zemine dikkatlice baktı ama o baktıkça sanki her şey iç içe geçip yekpare bir gri kütleye dönüştü. En sonunda, zeminin her santimini göz alabildiğine inceledikten sonra kapıya kadar ulaştı bakışları. Kafasını kaldırıp dar pencereye baktı. Evet, biliyorum: gömlekler, pantolonlar havlular, battaniyeler. Sondan başa, baştan sona; baştan sona, sondan başa. Duvara doğru döndü, gözlerini kapayıp başını geriye attı. KUZEY, KUZEY KUZEYDOĞU, KUZEYDOĞU, DOĞU KUZEY- DOĞU, DOĞU; DOĞU GÜNEYDOĞU, GÜNEYDOĞU, GÜNEY GÜNEYDOĞU, GÜNEY; GÜNEY GÜNEYBATI, GÜNEYBATI, BATI GÜNEYBATI, BATI; BATI KUZEYBATI, KUZEYBATI, KUZEY KUZEYBATI, KUZEY. Evet, sırası böyle. Tekrar bakalım: KUZEY, KUZEY KUZEYBATI, KUZEYBATI, BATI KUZEYBATI, BATI; BATI GÜNEYBATI, GÜNEYBATI, GÜNEY GÜNEYBATI, GÜNEY; GÜNEY GÜNEYDOĞU, GÜNEYDOĞU, DOĞU GÜNEYDOĞU, DOĞU; DOĞU KUZEYDOĞU, KUZEYDOĞU, KUZEY KUZEYDO- ĞU, KUZEY. Evet! Kafasını doğrultup gözlerini açtı. Hâlâ bütün yönleri akıldan sayabiliyordu. İster baştan ister sondan. Vay canına, yirmi beş sene önceydi. Daha bile fazla. Birliğin en iyisiydi. İz sürmede de. Herhalde o düğümleri de atabilirdi hâlâ. Kısaltma bağı, taşıma bağı, camadan bağı, gemici düğümü; bir süre gözlerini kapayıp izci elkitabındaki çizimleri aklından geçirdi. Sonra gözlerini açıp kafasını salladı. Evet, hâlâ yapabilirim hepsini. Dahası da olması lazımdı ama aklıma gelecek gibi görünmüyor. Ha bir de dülger bağı ile kazık bağı vardı. Doğru ya. Az kalsın unutuyordum. Evet. 15

Şehirdeki en küçük birlik bizimkisiydi herhalde. En azından Brooklyndeki. Şamata iyiydi gerçi kafasını geriye atmış, gülümsüyordu özellikle de pom pom pullaway * oynarken. Hanson nasıl da yakalamıştı beni bir seferinde. Tepesinden atlamaya çalışmıştım ama yine de yakalamıştı beni. Nasıl da yapışmıştık yere!.. Tıpkı benim Pee Wee Dayi ** yakalamaya çalıştığım zamanki gibi. 5 metre kala yere indirmem gerekiyordu ama ben omzumla vuracağım yerde kafamla çarptım bacaklarına. Haliyle kıçımın üzerine oturttu beni. Az kalsın bayıltıyordu, şerefsizim. Benim aptallığımdı gerçi; öyle yaklaşırsam olacağı bu. Yan tarafından çarpsam kalırdı olduğu yerde. Acayip bir hamle olurdu. On-on iki metre çevremizde kimse yok. Sadece gerilerde koşturan biri; sonra ben işi yüzüme gözüme bulaştırıyorum, adam sayı yapıyor. Geri zekâlı orospu çocuğu! Biz mi kazanmıştık oyunu acaba? Orada beceriksizlik etmemin çok zararı olmamıştır herhalde. Siktir! Ne fark eder? Koduğumun adamını kaçırdım elimden. Nolmuş yani? Bir sigara yaktı; sigaranın ucundan dalga dalga havalanıp odanın içine yayılan dumanı seyrederken yüzünde meydan okuyan bir ifade vardı. Ne bok yemeye zahmet edip de koymuşlar ki şu koduğumun havalandırma deliklerini? Çalışmıyor ki onun bunun çocukları! İstersen ta içine üfle, koduğum dumanı aynen olduğu yerde. Bir gıdım hava çektiği yok. Bir havalandırma sistemi yok şu koduğumun yerinde. Kapatıyorlar adamı 2ye 4 bir odaya, ne bok yersen ye. Tavuk boku kılıklı dandik pezevenkler! Kimi kapatıyorlar ulan bunlar bu göt kadar micky mouse kutusuna! Hayatımda görmedim böyle siktiriboktan şeyi. Kaportalarını çizdiklerim. Koduğumun karakolunu yakıp kül etmezsem. Mahkemelerine de sokayım! İzmaritini köşedeki tuvalete attı. Kiminle sidik yarıştırıyorlar, göstereceğim onlara. Kaportalarını çizdiklerim. * Güvenli iki bölge arasında, ortadaki ebe tarafından yakalanmadan gidip gelinen çocuk oyununun ABD deki adı. (ç.n.) ** Amerikan futbolunda, 1949 daki Rose Bowl turnuvasında şampiyon olan Wildcats in efsanevi oyuncusu Loran Pee Wee Day. (ç.n.) 16