ÝÇÝNDEKÝLER YAYIN ÝLKELERÝ. Merhaba... 2. Veli Ağbaba ile Söyleþi... 3-5. Yöremizi Tanýyalým... 6-8. Güncel - Barış Türkkan... 9. Yarışma...



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8. VELİ BÜLTENİ

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Cumhuriyet Halk Partisi

2013 YILI Faaliyet Raporu

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

TED Kayseri Koleji Almanca Öğretmenleri Ankara da

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN


Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

ÇOK AMAÇLI SALONUMUZA KAVUŞTUK OKUL MÜDÜRÜMÜZ TURGAY YOLCU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINI DEĞERLENDİRDİ. Hazırlayan: MÜCAHİT KARAKUŞ Sayfa: 1

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

DALKARA NURHAK VE ELBİSTAN DA

TED İZMİR İLKOKULU ve ORTAOKULU OKUL MECLİSİ SEÇİMİ

LEGOBOTİK KULÜBÜ SON SÜRAT

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum.

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

GENÇ ERKEK HENTBOL TAKIMIMIZ İL İKİNCİSİ OLDU

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

50.ULUSAL 24.ULUSLARARASI HACI BEKTAŞ VELİ ANMA TÖRENLERİ VE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ PROGRAMI

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

Oxford Big Read İç Anadolu Bölge Finalistleri. Yabancı Diller Festivali 2016

Özlemle Anıyoruz. Robot Kulübü * Ahşap Boyama * Ebru Sanatı * Hayat Güzeldir * Gizli Gelen Davetiye. Bu Hafta Neler Oldu?

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

Görev Ve Yetkileri Semineri Düzenlendi

İdari Durum. İklim ve Bitki Örtüsü. Ulaşım

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

1.TEOG Öncesi Test Çözüm Teknikleri ve Son 2 Haftayı Nasıl Değerlendirmeliyiz.

Cumhuriyet Halk Partisi

2013 Kış Etkinlikleri

Vergide son gün yarın

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

frekans araştırma

Haftalı NİSAN Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!

129 KADINI TEMSİLEN 129 KADIN MHP YE ÜYE OLDU

Sevgili dostum, Can dostum,

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 24.VELİ BÜLTENİ

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Gaziler ve Şehitler Derneği Ziyaretimiz

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI... ORTAOKULU SOSYAL BİLGİLER DERSİ 7. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 )

ORTAOKUL VELİ TOPLANTISI YAPILDI

AYVALI ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ EĞTİM ÖĞRETİM YILI FAALİYET RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

KASIM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu

TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

Üniversite Gençleri İçin E-Demokrasi Projesi Anket Çalışması

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi,

26. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ MART AYI ÇALIŞMA PROGRAMI

TURNUVAMIZIN FİNALİ YAPILDI

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

Okulumuzda Klasik Müzik Ziyafeti

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI... ORTAOKULU SOSYAL BİLGİLER DERSİ 7. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

Transkript:

ÝÇÝNDEKÝLER www.arguvanvakfi.org.tr VAKIF YAYIN ORGANI 3 AYDA BÝR YAYINLANIR Sayý 32 Haziran 2012 SAHÝBÝ ARGUVAN VE KÖYLERÝ EÐÝTÝM KÜLTÜR VAKFI Adýna Baþkan Mehmet KIZILDAÞ Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Ali Haydar KARAÇAM Yayýna Hazýrlayanlar Veysel KARAHAN Azmi TULUNAY Ahmet FIRAT Erol ÇAKMAK Grafik Tasarým ATAÞEHÝR AJANS Oktay EROÐLU 0.216 572 0 575 Merhaba................................... 2 Veli Ağbaba ile Söyleþi....................... 3-5 Yöremizi Tanýyalým.......................... 6-8 Güncel - Barış Türkkan....................... 9 Yarışma................................... 10-12 Ozanlarımız - Cemal Erbek.................... 13 Eğitim - Mehmet Pakır........................ 14-15 Şairlerimizden - Arife Kalender................. 16-18 Ozanlarımız - Ali Ekber Gülbaş................. 19-22 Güncel - Yanmak............................ 23 Şiir - Abuzer Karahan........................ 24-25 Bir Portre - Hakan Çakmak.................... 26 Kitap - Masumlar............................ 27 Bir Kitap Bir İnsan........................... 28-30 Yazýþma Adresi Küçükyol Sokak No.: 3/2 Bostancý / ÝSTANBUL Tel: 0.216 416 12 74 Fax: 0.216 361 97 28 info@arguvanvakfi.org.tr Baský: Kay-Ian Matbaa 0.212 612 31 85-567 84 19 YAYIN ÝLKELERÝ Dergide yayýnlanmasý için gönderilen yazý, haber ve resimlerin yayýnlanmasýna, yayýn kurulu karar verir. Yöresel fotoğraf, haber ve yorumlara öncelik verilir. Ýmzalý yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. 1

Sevgi ve Dostluk Pýnarýndan Vakıf Başkanı Mehmet Kızıldaş Merhaba; Merhaba; Dergimizin bu sayısını, üçer aylık dönemler halinde, sizlerle buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz. İkinci faaliyet dönemimizde aynı heyecan,aynı duygu ve sorumluluk ilkesiyle eğitim, kültür ve sosyal dayanışma faaliyetlerimize, sizden aldığımız destek ve güçle aralıksız devam ediyoruz.. Dergimizin bu sayısında yine birbirinden önemli güncel toplumsal yaşamımızı ilgilendiren, yöresel ve sanatsal tanıtımları konu aldık. Malatya ilimizin tek sosyal demokrat milletvekili olan, meclisteki onurlu mücadelesiyle tanıdığımız Veli Ağbaba ile yapılan röportajı Veysel Karahan'ın yazısından okuyacaksınız. Yöremizin şirin köylerinden olan, Koçak (Mamusa) köyünün tanıtımını Koçak Köy Dernek Başkanı Ali Bektaş Şimşek in kaleminden, fotoğraf karelerini Rıza Parlak'ın deklanşöründen bulacaksınız. Dindar Nesil Yeni Ortaçağ konulu yazıyı, eğitim bursu verdiğimiz öğrencilerimizden Barış Türkkan kaleme aldı. Vakfımızın düzenlediği, önemli etkinliklerinden birisi olan kültürümüze ve Arguvan türkülerine çok önemli katkısı bulunan, aralıksız devam eden coşku ve katılımının gittikçe arttığı etkinliğimiz, Arguvan Türküleri Ses yarışmasının haberini kaleme alan Azmi Tulunay çektiği fotoğraflarla da coşkuyu sizlerle paylaştı. Yöremizin çok değerli ozanlarından olan 2010 yılında kaybettiğimiz Cemal Erbek in tanıtımını bulacaksınız. Eğitimde yaşadığımız cemaatleşme sürecini yakından izleyen hepimizi de çok yakından ilgilendiren eğitimde cemaatleşme konu yazıyı değerli öğretmenimiz Mehmet Pakır kaleme aldı. Şair Köşemizde, Halk kültürü ve şiir isimli yazıyı ülkemizin ve yöremizin önemli şairlerinden Arife Kalender kaleme aldı. Çavuş Köyü Derneğinin düzenlediği yöremiz ozanlarından Ekberi nin 50 yıl şenliğini ve Ekberi nin tanıtımını Kadir İncesu nun kaleme aldığı ne aşk bitti ne de gurbet yazısını okurken çektiği değerli fotoğraflarla da dergimizi görsel olarak renklendirmiştir. Birgün gazetesinin köşe yazarlarından Enver Aysever in Birgün gazetesinden alınmış Sivas katliamını anlatan çok değerli yazısını sizlerle buluşturmaya çalıştık. Şiir köşemizde Abuzer Karahan ın Gül Güzelim Gül ki şiiri okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur. Kitap tanıtımı köşemizde Haydar Karaçam, Burhan Sönmez in Masumlar isimli eserini tanıtıyor. Vakfımızın önemli etkinliklerinden 11. Arguvan Türküleri Ses Yarışması birincisi Hakan çakmak dergimizin bir portre köşesinde tanıttık. Yine kalemimi aldım elime hayatımın bir bölümünü yazayım diye yazmaz isem ben duramam, bir kitap bir insan sayfamızı Kadir İncesu akıcı yazı diliyle kaleme aldı. Dergimizin, yayına hazırlanmasında özveriyle çalışan yazı kuruluna, yazılarıyla destek sunan dostlarımıza, reklamlarıyla katkı sunan hemşerilerimize teşekkür ederiz. Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle sevgiyle kalın. 2 Fotoğraf: Kadir İncesu

Söyleşi... Veysel Karahan Arguvan hem Türkiye ye hem de dünyaya türkünün tadını, nefesini, kokusunu yaymaya devam edecek CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba yı dergimizin bu sayısına konuk ettik. P O R T R E 1968 yılında Malatya'nın Yazıhan ilçesine bağlı Karaca köyünde dünyaya geldi. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Karaca İlkokulu'nda, dört ve beşinci sınıfı da Malatya Namık Kemal İlkokulu nda okudu. Sümer Ortaokulu'ndan sonra Turan Emeksiz Lisesi'ne başlayan Veli Ağbaba, bu lisenin son mezunlarındandır. Yüksek öğrenimini, 1985-1989 yılları arasında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nde tamamladı. Üniversite yıllarında Anadolu Üniversitesi Öğrenci Derneği kurucu ve yöneticiliği yaptı. Aynı yıllarda Eskişehir Halkevi'ne de üye olarak öğrenci gençlik hareketinin içinde yer aldı. Askerliğinin ardından 1993 yılında SHP'ye üye oldu. 1994 yılında Malatya Belediye Meclis Üyesi seçildi ve Türkiye'nin en genç Belediye Meclis Grup Başkanı oldu. 1995 yılında CHP İl Saymanlığı, 1998'de CHP İl Eğitim Sekreterliği ve 4 dönem de CHP kurultay delegesi seçildi. 18 Ocak 1999'da CHP İl Başkanlığına seçilen Veli Ağbaba, 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili adayı oldu. 2003-2005 yılları arasında CHP Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyeliğine seçilirken, 2004'te CHP Seçim Komitesi Başkanlığı, 2007 yılında da CHP Malatya milletvekilliğine aday adayı oldu. 6 Mart 2010 ile 10 Ocak 2011 arasında Malatya İl Başkanlığı yapan Ağbaba, Malatyaspor kongre üyesi, ADD üyesi ve 1991 yılından beri İnsan Hakları Derneği üyesidir. Evli ve bir kız, bir erkek çocuk babası olan Ağbaba, 1989 yılından beri Malatya da aile şirketinde yönetici olarak çalışıyor. Malatya nın tek sosyal demokrat milletvekilisiniz ve mecliste ciddi bir muhalefet örneği sergiliyorsunuz. Nasıl bu kadar etkin olabiliyorsunuz? Öncelikle yıllardır ihmal edilmiş bir ülkede milletvekilliği yapmak aynı zamanda büyük emek ve özveri gerektiriyor. Ben de yurdun dört bir yanında insan hakları ihlallerini yakından takip etmeye çalışıyorum. Çünkü oyları ile beni Meclise gönderen Malatyalılara bir söz verdim. Türkiye nin neresinde mağdur edilmiş, ezilmiş, ötekileştirilmiş insan varsa onların sesi-soluğu olacağım dedim. Şimdi sözümü tutmaya çaba gösteriyorum. Malatya 1980 öncesi TBMM ye gönderdiği 6 milletvekilinden 4 ü sosyal demokrat Milletvekillerinden oluşurken, şimdi bir tane göndermektedir. Bunun nedenleri nelerdir? Bu çıkarımı sadece Malatya için yapmak doğru olmaz. Elbette bu ülkenin sosyalistlerinin, sosyal demokratlarının, muhaliflerinin üzerinden silindir gibi geçen 1980 darbesi bu sonucun en önemli kaynağı ve sorumlusudur. 80 darbesi ile hızla gericiliğin desteklendiği, sağ siyasetin önünün açıldığı, hak arayan işçilerin, memurların, öğrencilerin, aydınların cezaevlerinde çürütüldüğü, örgütlenmenin önüne çok büyük engellerin konulduğu, fikirlerin tartışılmasının bile yasaklandığı bir sürecin ardından toplumun sağa kaydığı görülüyor. Türkiye bilinçli bir şekilde ve hızla muhafazakârlaştırıldı. Elbette bu durumun yaşanmasında sosyal demokrat partilerin de sorumluluğu bulunmaktadır. Halka gitmekte, siyaset üretmekte istenilen başarıyı sağlayamayan sosyal demokrasi, kendi kitlelerini istemeyerek de olsa sağ siyasetin kucağına 3

Söyleşi... atmıştır. Solcuların iktidar olamamasının, yerel yönetimlerde istedikleri sonucu alamamasının da zayıflamada etkisi büyük. Hizmet götüren birimlerin başında bulunmak aynı zamanda seçmenlerle iletişiminin de daha güçlü olmasını sağlamaktadır. Sonuç olarak Malatya da 1977 yılında yapılan genel seçimlerde CHP %52 oy alarak 4 Milletvekilini meclise gönderirken, belirttiğim sebeplerin etkisiyle 6 milletvekilinin 1 ini meclise gönderen bir duruma gelmiştir. Kürecikte neler oluyor? Ülkeyi savunma hattımı, Emperyalizmin kalkanımı kuruldu? Kürecik Radar Üssü ABD nindir ve ABD ye ait olduğu Obama tarafından dahi dile getirilmiştir. Şu anki haliyle ne NATO yla ne de Türkiye yle ilgisi yoktur. AKP açığa çıkan gerçeğin üzerini örtmeye çalışmaktadır. Ancak takke düşmüş, kel görünmüştür. Kürecik Radar Üssü, AKP ile ABD nin gayri meşru çocuğudur. 4 + 4 + 4 Sistemi neler getiriyor? Öğrenciler ve veliler yeni sistemden nasıl etkilenecekler? 4+4+4 sistemi, hem öğrenciler hem de veliler açısından pek çok sorunu da beraberinde getirecektir. Birincisi, ilkokula yeni başlayacak öğrenci sayısı ikiye katlanmıştır ve bunu karşılayabilecek derslik ve diğer altyapı gereçleri bulunmamaktadır. İkincisi, 5 yaşındaki ve 7 yaşını geçmiş ama 8 yaşından küçük çocuklar aynı sınıfta okuyacaklar. 5 ve 7 yaşındaki çocuklar olduğunu düşünsel bile 60 aylık ile 84 aylık çocuklar arasında 24 aylık bir fark olacaktır. Bu durumda mental ve bedensel gelişim arasındaki fark belirginleşecektir. Bu da eğitim öğretim açısından sınıfın ortak paydalarını azaltacaktır ve sınıf düzenine açıkça yansıyacaktır. Bu durumdan hem öğrencilerin hem de velilerim olumsuz etkilenememesi mümkün değildir. Üçüncüsü, mental ve fiziksel gelişim açısından 5 yaşındaki bir çocuk ülkemiz Shakespeare Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan çok daha güçlüdürler! derken, bir toplumsal gerçeği de bizlerle paylaşmıştır. Türkülerimizden korkuyorlar. Onlar Türkülerden korktukça bizler türkü yazmaya, türkü söylemeye devam edeceğiz. eğitim anlayışı ve stratejisi açısından yetersiz kalacaktır. Dördüncüsü, 10 yaşındaki bir çocuktan meslek seçimi yapması beklenmektedir. Liseyi bitirmiş, 18 yaşını aşmış gençler meslek seçimi yapmakta zorlanırken, 10 yaşındaki bir çocuktan geleceğini belirleyecek mesleği seçmesini beklemek en hafif tabirle insafsızlık ve öngörüsüzlüktür. Çünkü gelecekte kendi alanından memnun olmayan yüz binlerce insan olacaktır. Diğer bir sorun ise 4+4+4 eğitim anlayışıyla uzun vadede dindar ve kindar nesil hedeflenmesidir. Bu toplumun genleriyle oynamak olduğu gibi, tek tip nesil yetiştirmenin ve asimilasyonun aracıdır. Bu ülkemiz açısından ciddi bir sorundur ve giderek ciddileşecektir. Pozantı, Tekirdağ ve diğer birçok hapishanelerini gezdiniz. Buralardaki insan hakları ihlalleri konusunda geniş bilgilere sahipsiniz. Buralardaki insanlık dışı ve hukuksuz uygulamalar konusundan bahseder misiniz? Ben şimdiye kadar, 20 ye yakın hapishane gezdim. Gezdiğim her hapishanede insan haklarına ve hukuka aykırı uygulamalar gördüm. F Tipi hapishanelerde uygulanan tecrit, hasta mahpusların durumu ve taciz/tecavüz vakaları en çok dikkat çekenlerdi. Hapishane gezilerimizi yakın zamanda raporlaştırıp kamuoyuyla paylaşacağız. Yerin, yurdun adresini bilmirem, Angara da Anayosso! Ellerinden öpiy Hasso, Yap bize de İltimaso, Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov? demiş ünlü şair Şemsi Belli. Nasılda denk geliyor sürecimize değil mi? Sizce yeni anayasa neler getirecek ülkemize? Az önce ifade ettim. 1980 Darbesi ülkedeki özgürlükleri, demokrasiyi ve insan haklarını derinden yaralamıştır. Bunun en iyi örneği darbenin ardından hazırlanan 1982 Anayasası nda görülecektir. İnsan yerine devleti egemen kılan bir anlayışla hazırlanan 4

Söyleşi... Anayasa, toplumun beklentilerine cevap vermekten uzaktır.1995 ve 2001 yıllarında yapılan değişiklikler çağdaş ve demokratik anayasa özlemini gidermeye yetmemiştir. 2010 yılında gerçekleştirilen referandum sonrası yapılan değişiklikler ise çelişkileri derinleştirmiştir. Biz yeni Anayasanın toplumun tüm kesimlerinden görüşler alınarak, demokratik bir yöntemle hazırlanmasını istiyoruz. Özgürlüklerin önündeki engelleri kaldıran bir yapısı olmalıdır. Yeni Anayasa aynı zamanda inanç çoğulculuğunu esas alan, eşit temsili benimseyen, işçilerin, memurların haklarını ön planda tutan, eğitim-sağlık ve ekonomik yönden gelişimin temellerini atan bir yapıda olmasını istiyoruz. Yeni Anayasanın bu çerçevede hazırlanması sağlıklı olacaktır. Bugün siyasal iktidar kendinden olmayan, ya da kendisine karşı gelen bütün muhalif kesimleri ergenekon örgütlenmesi diyerek tutukluyor, susturmaya çalışıyor. Korku imparatorluğu yaratılmak istenen bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Yüz yıllar boyunca, egemenler kendinden olmayanlara ve rakiplerine karşı baskıcı politikalar geliştirirken, çeşitli söylemler oluşturmuştur. Bu söylemlerle itibarsızlaştırma yalnızlaştırma hedeflenmiştir. Böylece, rakiplerini ve kendinden olmayanları daha çabuk yok edeceklerini düşünmüşlerdir. Bugün olan da, yapılmaya çalışan da bundan başka bir şey değildir. Hayali bir söylemin altı, siyasi operasyon ve davalara doldurulmaya çalışılmaktadır. Ne var ki, her toplum, zor günlerde gerçeklere sarılmayı ve zorluklardan kurtulmayı hedefler ve kendi araçlarını oluşturur. Türküler var türküler; sevdamız, aşkımız, acımız, isyanımız, kardeşliğimiz, barışımızdır. İşte "Arguvan Uluslararası Türkü Festivali biraz bahseder misiniz? Türküler Anadolu nun tarihidir, edebiyatıdır, siyasetidir. Türküler aşktır, hüzündür, sevgidir, umuttur. Türkülerimize ev sahipliği yapan, onları üreten, topluma mal eden, tüm kaynak kişilerin ve sanatçıların önünde saygıyla eğiliyorum. Shakespeare Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan çok daha güçlüdürler! derken, bir toplumsal gerçeği de bizlerle paylaşmıştır. Türkülerimizden korkuyorlar. Onlar Türkülerden korktukça bizler türkü yazmaya, türkü söylemeye devam edeceğiz. Onlar kültürümüze baskı uyguladıkça bizler inadına bir olmaya, diri olmaya devam edeceğiz. Arguvan Türkü Festivali, dünyanın ilk ve tek türkü festivali olması ile çok büyük bir misyonu yerine getiriyor. Arguvan hem Türkiye ye hem de dünyaya türkünün tadını, nefesini, kokusunu yaymaya devam edecek. Bu bizler için büyük bir onurdur. Gururdur. Sayın vekilim; Neye elimizi atsak dağılıyor, neresinden tutsak elimizde kalıyor, biz sorsak siz yanıtlasanız, değil kitap, ansiklopedi olur ülkemizin hali. Dergimizle yaptığınız bu röportajdan dolayı çok teşekkür eder, demokrasi ve insan hakları mücadelenizde sonsuz başarılar dileriz. Ben de emeklerinizden dolayı sizleri kutluyor, başarılar diliyorum. 5

Yöremizi Tanýyalým Ali Bektaş Şimşek Koçak (Mamusa) KÖYÜ 6 TARİHÇESİ; Köyün kuruluş tarihi net olarak bilinmemekle beraber, nüfus kayıtlarına göre 1800 lü yıllarda Keban nüfusuna kayıtlı olduğu görülmektedir. Köyde bulunan mevkii isimlerinden de anlaşılacağı gibi ilk yerleşimin Ermeniler tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Köyün eski adı Mamusa kilise mevki olarak bilinmektedir. Ayrıca çeşitli yerlerde kerpiç ev kalıntıları da ilk yerleşimlerin Almalık mevki civarında olduğunu doğrulamaktadır. Bu bilgiler ışığında köyün en az 350 yıllık bir geçmişi olduğunu söylemek mümkündür. Soyadlarına göre aileler Aslan soyadı olanlar Armutlu (Kuşu) köyünden gelmişleridir. Gedik soyadı olanlar Gökağaç köyünden gelmişlerdir Kara, Kaya, Şimşek, Şengül ve Yıldırım aileleri içinde köyün en eski aileleri Kara, Kaya, Şimşek ve Yıldırım aileleridir. Köye ilk yerleşim Türkmenler tarafından olmuş daha sonra Kürt aşiretlerinden Gedikler göç almasıyla karışmıştır. Köyde küçük problemler dışından bu karışıklık dolayısıyla bir problem yaşanmamış, huzur içinde yaşam devam etmiş, zaman içerisinde evlilikler nedeniyle akrabalık bağları da oluşmuştur. Köyden, özellikle 1970 ve sonrası yoğun bir göç yaşanmış birçok aile İstanbul a yerleşmiştir. Son dönemde ise emekli olanların birçoğu yazın köyde kışın İstanbul da yaşamakta olup, köyde çeşitli yatırımlar yapılmaktadır. Bu küçük yatırımlar ev tadilatları, yeni ev yapımı, bağ, bahçe yapımı gibi. 2011 Nüfus verilerine göre köy nüfusu 61 kişidir. Ancak yaz aylarında bu nüfus 100 kişinin üzerine çıkmaktadır. COĞRAFİ KONUMU: Koçak köyü; Malatya iline 86 Km Arguvan İlçesine 14 km mesafededir. Kuzey doğusunda Erecek mezrası ve Yenisu köyü, Kuzey batısında Gökağaç, Batısında Bellikler mezrası, güney ve güneybatısında Kuyudere (Mineyik) köyü ile çevrilidir. Köy; Batısından geçen köy deresi ve Göl dağından kaynak alan ve Karahöyük köyünde Bemere çayı adını

Yöremizi Tanýyalým alan akarsu deltasında kurulmuştur. Çevresi Göl dağlarının uzantısı olan yükseltilerle çevrilidir. Karayolu güzergâhı Kuyudere köyünden bağlantılıdır. Diğer komşu köy ve mezralara (keçi yolu) traktör yolu ile bağlantı sağlanmaktadır. EKONOMİSİ: Köyün ekonomisi, genel olarak aile ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tarım ve küçük çaplı hayvancılıkla işleri yapılmaktadır. Son yıllarda köyde organik olarak üretilen yaş üzüm, ceviz, pekmez, bal, peynir ve tereyağı üretimi de yapılmaktadır. Özellikle bu ürünlerin pazarlanması ve satışının yapılması küçük çaplıda olsa İstanbul da yapılmaktadır. Bu ürünlerin hem yöresel hem de organik olması nedeniyle genelde köylülerimiz ve Arguvanlı hemşehrilerimiz almaktadır. Bu ürünler büyük bir beğeni ile tüketilmektedir. Bu ticaret şekli, son yıllarda revaçta olan kavun yetiştiriciliği köy ekonomisini canlandırmış olup yeni yatırımlara da kaynak oluşturmaktadır. Su kaynakları ve dere yataklarının olması köye yeşillikler içinde bir hava vermekte ve tarımsal faaliyetleri kolaylaştırmaktadır. Mevcut suyun verimli kullanılmaya başlaması ve 7

Yöremizi Tanýyalým modern ve çok yönlü tarım yapılması halinde ekonomik olarak daha büyük gelişim sağlayacaktır. Köyümüzde yapılan başlıca yatırımlar; Kemal KARA tarafından büyük bir emek ve yatırımla modern tarım teknikleri ve sertifikalı fideler kullanarak sofralık ve şaraplık üzüm yetiştirmektedir. Hacı Gedik tarafından Kayısı bahçesi Remzi Aslan tarafından üzüm, kayısı ve ceviz bahçeleri yapılmıştır. Celal Aslan ise büyük baş hayvancılık ve arıcılık yapmaktadır. Asker Kara ise ceviz yetiştiriciliği yapmaktadır. KÖYDE GELİŞİM VE MODERNLEŞME Köy 1986 yılında elektrik ve stabilize araç yoluna kavuşmuştur. Sonraki yıllarda Kadir KAYA nın çabaları başta olmak üzere, (Merhum) Ali İhsan YILDIRIM ve İstanbul da yaşayan köylülerimizin maddi katkılarıyla su ve kanalizasyon alt yapısına kavuşmuştur. 2011 yılında Tahsin KAYA ve Hasan KAYA tarafından köye birer adet çeşme yaptırılmıştır ve yine 2011 yılında Mehmet Ali KARA tarafından köy mezarlığı onartılıp istinat duvarı oluşturulmuş ve çevresine teller yaptırılmıştır. İSTANBUL DA YAŞAYAN KÖYLÜLERİMİZ, İstanbul da yaşayan köylülerimizin %99 u ticaret ile uğraşmaktadır. Köylülerimizin büyük bir bölümü Ataşehir ilçesinde yaşmaktadırlar. Üniversite eğitimi almış gençler oldukça fazla sayıdadır. Hayat şartları ve ticaretle uğraşan köylülerimiz arasında oluşan gelir uçurumu, nisan ayı itibariyle köye dönüşler nedeniyle sosyal etkinlikler yapılamamaktadır. Sosyal dayanışma gerektiren düğün, cenaze ve hastalık hallerinde özel bir çaba harcamadan toplumsal kenetlenme doğal olarak gerçekleşmektedir. Bu yönüyle köylülerimiz takdire şayan sosyal refleksleri gurur vericidir. 8

Güncel Barış Türkkan Yıldız Teknik Üniversitesi Dindar Nesil= YENİ ORTAÇAĞ Yeni Ortaçağ ; içinde bulunduğumuz süreci, en berrak (biraz da matematiksel) biçimde tanımlama çabasının sonucu olarak ortaya çıkan bir kavram. Aslında bu isimlendirme, toplumsal belleğin sakatlanması için elinden geleni ardına koymayan emperyalist sistemin, Yeni Dünya Düzeni kavramıyla benzeşiyor. En azından emperyalizm ve gericiliğin son atağının yeni olduğu konusunda hemfikir olabiliriz. Yeni nin Büyüsü İçinde yaşadığımız Dünya Düzeni nde yeninin büyüsü, ünlü Kral Arthur efsanesindeki büyücü Merlin i hatılatıyor. Nasıl ki Merlinin görevi kral arthur u korumaksa bu düzenin koruyucuları da yeninin büyüsüne sarılmaktadır. Peki bu büyü nasıl işler? Zamanında, bütün dünyada, devrimlerin karanlık kuyulara sürdüğü ortaçağın bütün kişi, kurum ve ilişkileriyle geri dönüşü nasıl allanıp pullanmaktadır? Yeni olan yani lugatımıza yeni giren bir terimi açıklayarak başlayalım. Bilgi Çağı ya da teknoloji çağı da diyebiliriz sanırım. Güzel bir çağrışım oluşuyordur herkesin aklında ama açıkladıkça pek de iyi olmadığı çıkacak gün yüzüne. Teknoloji yada bilgi deyince aklımıza televizyon, bilgisayar, cep telefonları ve daha bir çoğu geliyor. Bunlara da Merlinin büyü kazanı desek yanlış olmaz herhalde. İnsanlar bunlar aracılığıyla, pembe dizilerle, malikanelere girebilmekte, zenginlerin ve dindarların ne kadar iyiliksever olduklarını görmektedirler. 11 Eylül de kulelerin çöküşünü defalarca izletip; petrol, silah ve uyuşturucu vurgunundan haberdar etmeyi gerek görmediği insanları, savaş makinelerini yoksul ülkelere doğru harekete geçirmeye ikna edebilmektedirler. Ardından savaş makineleriyle yapılan operasyonları Call Of Duty oynuyormuş gibi canlı yayınlarla izletebilmektedirler. Allah u Ekber çığlıkları eşliğinde Muammer Kaddafi nin linç görüntülerini de heyecanla izlemedik mi? Bilgi Çağında Özgür Balıklar Yeni ortaçağın koruyucusu Merlinler, halkı, özgürlük yanılsamasıyla büyülemektedirler. İnsanların aylık maaşlarından pahalı elbiselerin bir günde satın alındığı giyim programlarını ya da saraylarda, yalılarda geçen entrikaları, izleme özgürlüğü vardır. Düzen, emekçinin önüne, ürettiğinin peşinden koşmasın diye,boynunu büken o giyim programları ve sarayları, bir yandan da kahvehaneleri ve iddia kuponlarını koymaktadır. Hakim sınıfın yaşantısı özenilecek yaşantı olarak sunarken, alt tabakaların yükselme umutlarını da özenmeyle beraber uyuşturmanın aracına dönüştürmektedir. En önemli özgürlük ise din özgürlüğüdür. Elbette din çarpıtılmalı ve dünyalılaştırılmalıdır. Tarikatlar en sivil toplum kuruluşları haline gelir. İtaat kültürü, yoksullaşmanın yan etkilerini yok etmek için piyasadadır artık. Ortaçağın serin sularında yüzen özgür balıklar, hakim sınıfların hayallerini süslemektedir. Yeni Ortaçağ ın Yeni Programları Yükselen Neoliberal düşünce elbette programlar yaratacaktır kendisine. Yeni büyüler keşfetmeli, yeni ortaçağı ayakta tutacak destekler bulmalıdır. Yeni Ortaçağ ı yaşatacak ve yaşayacak olan yeni nesil. Dindar nesil, tinerci nesil ve ya başka bir nesil, kurulan düzendeki neslin gerici olacağı kesindir. Konuyu dindar mı yoksa dinsiz mi formuna indirgeyenler gene var olanı kötüleyerek yaratmak istedikleri ortaçağın zeminini oluşturmaktadırlar. Kendilerini dahi yeterince dindar olarak görmeyen ülke yöneticileri, dini hurafeleştirerek halkın aklını esir almanın yolunu aramaktadırlar. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük kavramları adı altında eskiyi kötüleyerek, yeni ortaçağın temellerini hurafelerle, büyülerle kurmak ve bunu teknoloji ve ya medya aracılığıyla yaşatmak istemektedirler. Eğitimi piyasalaştıran, dershane ve özel sektörü genişletme amaçlı programların hizmet ettikleri olgular çok açıktır. Bu gün bu köhne ideolojiyi, yeni ortaçağı hortlatmak isteyenlere karşı yapılması gerekenler ve bize düşen görevler vardır. Eğitimin ve gençliğin en büyük örgütlenme yerleri olduğunun farkında olan bu gerici ideolojiye karşı ne yapılmalıdır? Bu gelecek mücadelesidir. 80 sonrası yıldırılmaya çalışılan gençlik gerçekten yılmış mıdır? Günümüzde teröristlikle suçlanabilen Jakobenler (ileri demokrasinin cilvelerinden olsa gerek), hurafeleri, yalanları ve ortaçağı nasıl tarihin derinliklerine gömdülerse yeni ortaçağı gömecek olan gene gençlerdir. 1900 lü yıllarda Jön Türkler, 1950 li yıllarda Turan Emeksiz ler nasıl gericiliğe karşı mücadele verdilerse, bugün doğru tespitler yaparak gerekeni yapmak biz gençlerin asli görevidir. 9

Yarışma Azmi Tulunay Arguvan türküleriyle buluştu İkinci Hüseyin Duman, Üçüncü Uğur Öz, Birinci Hüseyin Ceylan Arguvan Türküleri Ses Yarışması, Arguvanlılar ı İstanbul da bir araya getirdi. Yarışmada Arguvan türküleri söylendi, Arguvanlılar bir yürekten türkülerine eşlik etti. Arguvan Kaymakamı Mehmet Maraşlı, Malatya ve Arguvan kurumlarının yöneticileri, çeşitli sivil toplum örgüt yöneticileri, siyasi parti temsilcileri ile birçok türkü severlerin katıldığı; 12. Arguvan Türküleri Ses Yarışması 29 Nisan 2012 tarihinde İstanbul Ataşehir de Yeditepe Üniversitesi İnan Kıraç Konferans Salonunda yapıldı. Bağlamanın ustası Erdal Erzincan, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. M. Ali Özdemir, İTÜ Öğretim Üyesi Süleyman Şenel, Vakıf Başkanı Mehmet Kızıldaş Aşık Ahmet Turan Ercan, Yön Radyo yönetici Özhan Emiroğlu, TRT sanatçısı Nihat Erdağ ve Yasemin Yurduşen gibi önemli isimlerin jüride yer aldığı yarışmada daha önceden yapılan ön elemelerden finale kalan on yarışmacı katıldı. Arguvan yöresine ait birbirinden güzel türkülerin seslendirildiği yarışmada, finalistler birincilik için heyecanlı anlar yaşadı. Orkestra şefliğini Seval Eroğlu nun yaptığı yarışmada, sırayla sahneye çıkıp türkülerini seslendiren on yarışmacı arasından, jüri, birinciliğe Hüseyin Ceylan ı, ikinciliğe Hüseyin Duman ı ve üçüncülüğe Uğur Öz ü layık gördü. İstanbul da yapılan yarışmanın sunuculuğunu Birsen Çolak Kıratlı yaptı. Ev sahipliğini ise Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı gerçekleştirdi. Vakıf, gelenekselleştirdiği yarışmayla halk müziğine önemli katkılar sunmaya devam ediyor. Arguvan ilçesi türküleriyle ünlü, türküleriyle bilinen ve önemli halk ozanlarının yetiştiği bir yer. Arguvan tüm kültürleri bir arada yaşatmayı başarmış, bir arada yaşamayı en güzel örnekleriyle sunmuş ve bu özel- 10

Yarışma liğini türkülerine taşımış bir ilçe. KIZILDAŞ: ARGUVAN TÜRKÜLERİ HİÇBİR ZAMAN BENLİĞİNİ YİTİRMEMİŞTİR. Vakıf Başkanı Mehmet Kızıldaş yarışmanın başında yaptığı konuşmada Arguvan ın bu önemli kültürel, sosyal yönüne değinerek, Türküleri yapanlar kanunları yapanlardan daha güçlüdür dedi. Kızıldaş konuşmasında şu düşüncelerini ifade etti: Halk kültürümüzde önemli bir yer tutan Arguvan Türküleri ni, tanınmış birçok sanatçı okumuş, hatta Arguvan Türküleri ile tanınmışlardır. Örf, adet ve değer yargılarımızdan biraz daha uzaklaştığımız günümüzde Arguvan Türküleri hiçbir zaman benliğini yitirmemiştir. Bugün burada sizleri, bizleri bir araya getiren, yıllar geçmesine rağmen, her yıl artarak devam eden coşkuyla katılmanız Arguvanlıların kendi kültürlerine sahip çıkışı, aynı zamanda, bizim türkülerimizin bizi birbirimize ne kadar bağladığının göstergesidir. Kızıldaş sözlerini şöyle tamamladı; Hukuk hafızası yasaların ömrü kadardır. Ama bir toplumun ortak hafızasının yaratan, bu hafızayı yarınlara taşıyan aydınların vicdanıdır, yazarların, sanatçıların şiirleri, romanları, türküleridir. Mürekkebin hafızası, türkünün çığlığı, hukukun hükmünden daha uzun ömürlüdür; hatta bunlarda zaman aşımı yoktur. Çünkü: 11

Yarışma kanunları yapanlar kısa süre sonra hatırlanmazlar ama türküleri yapanlar asırlar geçse de hatırlanırlar. Biz Arguvanlılar savaşa karşı barışı, karanlığa karşı aydınlığı, baskıya şiddete karşı demokrasiyi, hoşgörüyü savunan çağdaş, aydın, demokrat, laik bir toplumdur. Arguvan ın; sosyal ve etnik yapısıyla, binlerce yıl sevgi, dostluk, barış ve kardeşlik duygularını öne çıkartan, farklı kültürlerin, farklı inançların bir arada yaşatabilmenin onurunu yaşayan bir toplumdur. Tüm katılan konuklara ayrıca vakfımız adına teşekkürlerimi sunuyorum. AŞIK ERCAN DAN TÜRKÜLER Arguvanlıların ve Arguvan dostlarının salonu doldurduğu yarışmada, 15 dakikalık ara bölümünde, Aşık Ercan ın sesinden yöresel söylenen türkülere de salonda sık sık hep bir ağızdan eşlik edildi. Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı tarafından yapılan açıklamada bu etkinliğin ardından 10. Arguvan Türkü Festivali nin hazırlık çalışmalarına başlandığı açıklandı. Hüseyin Ceylan 12 Jüri üyeleri birbirinden değerli isimlerden oluştu.

Ozanlarımız Cemal Erbek Dede 1933 yılında Arguvan Ermişli Köyü Emirler Mezrasında doğmuştur. Babası o dönem yörede dedelik hizmetini yürüten (yapan) Ali Dede dir. 6. İmam, İmam Cafer-i Sadık soyundan gelmektedir. Küçük yaşta babasının yanında Cem ibadetlerine katılmış, ilk kültürel dini müzikal eğitimini babasından öğrenmiştir. 1945 de babasının ölümü üzerine cem hizmetlerini yalnız ve yörede bulunan diğer dedelerle beraber yapmış, o dönemde toplumu dini ve sosyal alanda bilgilendirmiş ve toplum sorunlarına ışık tutmuştur. Ekonomik sorumluluklar nedeniyle ancak ilkokulu bitirebilmiştir. Kendi çabaları ve yörede kendinden yaşça büyük olan dedelerin bilgisi ışığında kendini yetiştirmiştir. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle küçük yaşlardan beri tarım ve hayvancılıkla uğraşmış ve geçimini bu şekilde sağlamıştır. Gençlik yıllarında taş ustalığını öğrenmiş ve çevre köylerde birçok ev yapmıştır. Sanatı kadar sanatkârlığı da yörede ön plana çıkmış ve yörede örnek teşkil etmiştir. Bölgeye büyük ekonomik katkısı olan kayısı tarımını yörede ilk yapanlardan biri olarak çevreye örnek olmuştur. Tüm bu zorluklara rağmen Dedelik Hizmetini aksatmadan sürdürmüştür. Erzincan, Kemaliye -Ağıl Köyünden Mehmet Gedikoğlu (Mehmet Dede) nin kızı Melek Hanım ile evlenmiştir. Emirler Mezrasında Sadık Baycan, M.Ali Bakır, Ali Bakır (Büyük Ali), İsmail Erdoğan, Ali Bakır (Kel Dede) ile hem Cem Hizmetlerine katılmış hem de Alevi-Bektaşi İnancının en sade ve öz şekilde yaşandığı yörelerden biri olan Emirler Kültürünün bu Dedelerden sonra ki taşıyıcıcısı olmuştur. Bu kültürün uluslar arası anlamda tanınmasında kaynak kişi olmuştur. Yöre kültüründe varolan Deyiş, Semah ve Nefesleri seslendirmiş, tanıtmış, bunun yanında HALİSİ mahlası ile birçok şiir yazmış ve bestelemiştir. 20 Ağustos 2010 tarihinde Hak ka yürüyen Cemal Dede nin mezarı Ermişli köyündeki İmam Cafer türbesindedir. Yürü Dünya Yalancısın Yürü dünya yalancısın Gelip sana gülen var mı? Ben yolcuyum sen hancısın Burada baki kalan var mı? Bir kişinin olsan azdır Önünü görmez gözü kör Yedin bunca koç yiğitler Senden memnun olan var mı? Ferhat a dağ deldirdin Şirin in gülün soldurdun Söyle ki kimi güldürdün Sende hiç din iman var mı? Yusuf u eyledin köle Züleyha yı düşürdün dile Mecnun u bıraktın çöle Bu sözümde yalan var mı? HALİSİ gerçeği söyler Yalancıdan nefret eyler Bunca padişahlar beyler Sana gelip gülen var mı? 13

Eğitim Mehmet Pakır EĞİTİMDE CEMAATLEŞME Eğitimin çokça tartışıldığı bir dönemde, cemaat - fert ya da birey - toplum açısından ele alınmasının yararlı olacağı kanısındayım. Eğitimin genel tanımının bireylere istendik davranışlar kazandırma süreci olduğunu biliyoruz. Ancak bu tanımında kusurlu olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü otorite genel olarak istenen davranışı belirlediği için sakıncalı yönlerini de göz ardı etmemeliyiz. Otorite yerine göre devlet, aile, cemaat ya da kurumlar olabilmektedir. Bu nedenle insan olmanın vazgeçilmez niteliklerinden biri olan özgür olma sorunu da zaafa uğramaktadır. 14 Eğitimin genel tarihine de baktığımızda sancılı bir sürecin hep var olduğunu biliyoruz. Modern çağ öncesi dönemlerde birey devletin bekası için yetiştirilen kul, asker, yönetici olarak düşünül-müştür. Modernleşmeyle birlikte eğitimin de laikleştiğini, ulus devletin önemli kurumlarından biri olduğunu görmekteyiz. Bu süreçte eğitim uluslaşma, laikleşme ve kapitalizmle birlikte belli amaçlar ve idealler için araç olma özelliğini sürdürmüştür. Ulus devletle birlikte birey de ulusun yüce idealleri için varlığı yok edilen nesne durumuna indirgenmiş bulunmaktadır. Uluslaşmanın ve kapitalistleşmenin yüzyıllara yayılan değişim sürecinde birey araç olma konumunu hep sürdürmüştür. Din, eğitim, sanat gibi üstyapı kurumları devletin ideolojik olarak sürekliliğini devam ettirmeye çalışmışlardır. Eğitim kurumunda bireyler eğitim olgusunun öznesi olması gerekirken, maalesef nesnesi olarak varlığını sürdürmüştür. Aydınlanma felsefesinin öncülerinden olan Kant bile bireyin ergin olmama durumuna eleştiri getirirken, yeni gelişmelerle birlikte yine birey eğitim kurumu aracılığıyla devlete bağlı ve onun denetiminde, kontrol edilmesi gereken, korunan bir canlı olarak varlığını sürdürmüştür. Kimi zamanda işgücü için kurumların, devletin, toplumun beklentilerini karşılayan eleman olarak yaşam alanı bulmuştur. Gelinen süreçte eğitim yoluyla bireyler bilgi, beceri ya da düşünce yönünden gelişmiş kişiler olması tasarlanırken, eğitimin gizli fonksiyonu olan öğrencilerin denetim altında tutma ideali varlığını hep sürdüregelmiştir. Günümüz dünyasında ve bunun yansıması olan ülkemizde eğitim sorununa böyle bir açıdan baktıktan sonra daha ayrıntılı çözümlemeler yapabiliriz. Ülkemizde eğitim cumhuriyetten önce devletin kontrolünde, yeterince kurumsallaşmamış ve beklentilere göre yapıldığını görmekteyiz. İmparatorluğun modernleşmesiyle birlikte eğitim de kurumsallaşma ve yaygınlaşma süreci hız kazanmıştır. Önceleri medreseler temel eğitim kurumu iken sonraki dönemde batılı eğitim kurumlarının önem kazandığını, modernleşmenin paralelinde gelişen bir yapıya dönüştüğünü görmekteyiz. Cumhuriyet döneminde ise eğitimin tamamen modernleşmeye dönüştüğünü ve devletin denetiminde önemli kurumlardan biri olduğunu görmekteyiz. Eğitim sorununu Türkiye bazında ele aldığımızda çoğu zaman sapla samanın birbirine karıştırıldığını görmekteyiz. Öncelikle şunu bilmemiz gerekir: Okulların yaygınlaşması, modernleşmesi devletin kontrolünde olması onun evrensel, bilimsel ve laik olduğu anlamına gelmemektedir. Eğitimin bu niteliklerini sırasıyla çözümleyecek olursak şu sorunlarla karşılaşırız: Evrensel nitelikte bir eğitim sürecinin bu coğrafyada oluşmadığını hoşuma gitmese de söyleyebilirim. Çünkü bu coğrafyada siyasal anlamda, dinsel anlamda, iktisadi anlamda ve sosyal anlamda kapsamlı devrimlerin yaşanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yapılan yenileşme hareketlerinin çoğu zaman devrim diye ezberletilmesi, tabana değil tavana dayanması, üretim ilişkilerini sarsmamış oluşu toplumsal değişimi de gerçekleştirememiştir. Değişimin doğrultusunun sağlıklı olmayışı; gelenek-

sel yapının korunması, muhafazakâr zihniyet dünyasının varlığını sürdürmesi, toplumun itaatkâr olması vb. nedenler evrensel insan tipinin yaratılmasının önündeki en önemli engeller olmuştur. Bugün modern kesim diye tasvir edeceğimiz tabakadan kişilerin çokça savunduğu bilimsel eğitim süreci de yaşanan siyasal, iktisadi ve sosyal gelişmelerin paralelinde olduğu için istenen düzeye ulaşmamıştır. İtirazlara sadece şu karşılığı vererek bu parantezi kapamak istiyorum: Bilimsel gelişme kurumsallaştıkça gelişir, yoksa kahraman bilim adamları aracılığıyla yanıp sönen yıldızlara benzer. O da kalıcı olmaz. Bilimsel gelişme ancak onu oluşturan koşulların yaratılmasıyla olanaklıdır. Bilimsel gelişme onu oluşturan toplumsal yapının elverişli olması, özgür bir düşünce ortamının yaratılması ve desteklenmesi, uygun felsefi arka planın temellendirilmesi gerekir. Çok yönlü eğitim modellerinin desteklenmesi, entellektüel çabaların teşvik edilmesi gerekmektedir. Bilim; akademik bilim adamı hiyerarşisinin oluşturulmasıyla değil, özgür bilimsel ortamın oluşturulmasıyla gelişir. Yine ülkemiz bazında düşünecek olursak itaatkârlığın, gücün ve geleneksel değerlerin kutsandığı bir ortamda bilimin gelişmesinin zor olduğunu düşünmemiz gerekir. Bu arada şunu da unutmamak gerekir ki her şeye karşın yinede umut vadeden bilim adamları yetişiyorsa bunu da o kişilerin bireysel çaba ve özverisi olduğunu düşünmemiz gerekir. Eskisi gibi tartışılmasa da eğitimde laiklik konusu bir sorun olarak ortada durmaktadır. Herkes laikliği din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlarken, gerçekte din dün olduğu gibi bugünde devletin asli bir kurumu olarak varlığını sürdürmektedir. Madalyonun iki yüzü gibi din ve devlet iç içe geçmiş bir bütünün parçaları olarak varlığını sürdürmektedir. Böyle sancılı bir süreçte kazanan hem devlet hem de din olmaktadır. Bu konuda güncel örnekler vererek konuyu genişletmeden genel hatlarıyla soruna yaklaşmak istemekteyim. Dediğim gibi İslami kesimin sıkça yakındığı devletin kontrolündeki din aslında insanların inandığı ve kendini özgür gördüğü kutsal bir alan değil, devletin belirlediği, hatta dayattığı Türk-İslam Sentezi olan kurmaca bir ideolojiye dönüşmüş durumdadır. Hatta son aşamada ise yöneticilerimiz tarafından dillendirilen Dindar İslami kesimin sıkça yakındığı devletin kontrolündeki din aslında insanların inandığı ve kendini özgür gördüğü kutsal bir alan değil, devletin belirlediği, hatta dayattığı Türk-İslam Sentezi olan kurmaca bir ideolojiye dönüşmüş durumdadır. toplum modeli dile getirilmektedir. Tarihte çokça tanık olduğumuz toplum mühendisliği idealinin kötü örneklerini ne yazık kaygıyla izlemekteyiz. Bir aydınımızın uyarlayarak dediği gibi din Müslümanlara bırakılmayacak kadar önemlidir düşüncesi bugün din, vicdan ve ahlak inananlara bırakılmayacak kadar değerli bir yatırım aracına dönüşmüş durumdadır. Bu söylenenleri genel hatlarıyla eğitim olgusuna bağlayacak olursak karşımıza şu sorunlar çıkmaktadır: Eğitim ülkemizde sorundu, sorun olarak da varlığını sürdürmektedir. Şu anda ise uluslararası sermayenin ve milliyetçi-mukadesatçı eşrafın istemleri doğrultusunda bireyleri eğitim yoluyla süzgeçten geçirip beklentilerin karşılanması esastır. Yaşanan sıkıntıların temelinde genel hatlarıyla bu sorunlar yatmaktadır. Gelişmenin temel koşulu olan cemaat (geleneksel toplum) anlayışı cemiyet (bireyselleşmiş toplum) anlayışına dönüşmedikçe, özgür bireyler yetişmedikçe bizlerde eğitim alanında yapılan bu saçmalıkların izleyicisi olmaya devam edeceğiz. Yaşadığımız zaman diliminde birey dediğimiz insanlar ancak tüketim nesnesi olmaya yönelmiş varlıklar olarak var olacağını düşünmektedirler. İster siyasal, ister ekonomik, ister spor, ister sosyal yaşam olsun cemaat kültürünün yansımasından başka bir işlevi bulunmamaktadır. Böyle olunca da birey dediğimiz özgür insan iradesi değişik güç odaklarının ya da denetim aygıtlarının yönlendirmesiyle var olabilmektedir. Eğitim kurumlarının müfredat programı incelendiğinde içeriğin dünden bugüne hep bu doğrultuda değiştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yetişen bireyleri belli kalıpta insan modeli yaratmak, denetim altında tutmak ve rahat bir biçimde yönetmek. Başka bir yönüyle de eğitim sermaye için önemi bir gelir kaynağı ve sınıfsal çelişkilere hizmet eden bir araç konumundadır. Yine devletin belirlediği ve özgürlüğün kısıtlandığı zihniyet yapısının meşru kılınma çabaları ve tüm insani, ahlaki ve doğal değerlerin paraya endekslendiği bir zaman diliminde eğitimin de parayla ölçüldüğü bir süreç yaşamaktayız. Yaşadığımız böyle bir ortamda ve ülkemizde eğitimle ilgili söylenecek çok şeyin olduğunu bilerek son sözü şu ironik cümleyle bağlayabiliriz: Birey öldü yaşasın cemaat. 15

Şairlerimizden Arife Kalender HALK KÜLTÜRÜ VE ŞİİR 16 İnsan yaşadığı yere benzer o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer suyunda yüzen balığa toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Böyle söylüyor Edip Cansever Mendilimde Kan Sesleri başlıklı şiirinde. Şair, öncelikle herhangi bir toprak üstünde yaşayan, o toprağın tarihi, coğrafyası ve kültürü ile beslenen bir insandır. Dünyanın her yerinde doğa, sıradan insanı nasıl etkiler ve biçimlerse; şairi de etkiler ve biçimler. Daha fazlası;sanatçı algısına, yorumlayışına, sezilen ve bilinen gerçeklere sanatın gücüyle yeniden can vermesine girer.doğa ve insan hep varolmuş, yaşam sürüp gelmiştir. İlk zamandan bugüne süren bu göç boyunca, sanat eskiyi yeniyle, ölümü dirimle buluşturmuş, durmadan tazelemiştir can suyunu. Özellikle de ses ve söz; iyiyi kötüyü, güzeli çirkini, umudu, hüznü, haklıyı haksızı, direnci, kavgayı, aşkı, ölümü, acıyı Estetik kurgu içinde ünleyip durmuş. Doğumundan itibaren sunulan bir gerçekliğin içinde olan şair, bireysel özellikleri ve özgün koşulları gereği çoğunlukla toplumun öne çıkan adı olmuş; sunulan değerlere karşı durmuştur. Bu muhalif tavırda onun sesini yükselten, sözünü sivrilten ise içinde yaşadığı kültürdür. Şair ırmaksa; onu besleyen yer altı, yerüstü suları, dereler, çaylar, yağmurlar, kanallar yanında yaşayan insanların halleri ve dilleridir. Cümle âlem, kurdu kuşu, küçüğü büyüğü, aşıkı maşukuyla onun sularında yansır, onun ışıltılarında kaybolur Bir yandan doğduğu yerden ve yanında yaşayanlardan etkilenen şair; öte yandan bumerang örneği savrulduğu yere geri döner. Yazma nedeni, aldıklarını geri vermek içindir çoğu kez Halk kültürü ifadesini açımlamak inceleme ister. Ancak yine de aynı topraklarda yaşayan insanların; yaşam biçimlerinin, alışkanlıklarının, inançlarının, gelenek ve göreneklerinin, sosyal ve siyasal yapılanmalarının türlü araç ve gereçlerle, belgeler ve simgelerle yaşatılması olarak yorumlanabilir. Bu kaba görünüşün ağlarını ise sanat örer. Ayrıntıları sanat gösterir. Günlük yaşam içinde; sesle, renkle, sözle, yontuyla, desen ve motiflerle yaşamı güzelleştirmeye çalışan, güçlükleri ve acıyı güzelle oyalayan insanoğlu, bunları bir karşılık bekleyerek yapmaz. Kendiliğinden oluşan bir durumdur. Bu doğal gelişimde örnekler genellikle doğadan ve yine insanın kendisinden alınır. Okuması, yazması olmayan kadınların dokuduğu kilimlerdeki dil, çinilerdeki desen, bakırdaki lâle, ahşaptaki gül, çömlekteki kartal, oyadaki karanfil, türküdeki dize, manideki ironi, demedeki inanış, duadaki mistisizm, aşkın, doğumun ve ölümün tüm ritüelleri...insandan insana emanettir. Alan kullanır, sonra gelen kuşaklara yenileyerek devreder. Zamanlar içinde devine döne, azala çoğala devredilen şey dünyanın dönüşümüdür de Ben neyi kimden aldım, nerden aldım her şeyi bir yerden aldım yorgunum yorganım uzakta dışarıda sabrımı bolca verdiler içerden aldım Gülten Akın dan aldığım bu dizeler; genel olarak şiirin oluşumunu özetlediği kadar, halk şiirinin çağdaş şiirdeki yansımalarını göstermesi açısından da ilginçtir. Yalnızca bizim şiirimize özgü değil, tüm dünya şairleri, yerel ozanlardan şairlerden etkilendikleri kadar, evrensel şiirden de etkilenirler. Çağdaş şiirimizde hiçbir şair görünmez, ki divan şiirinden özellikle de halk şiirinden etkilenmemiş olsun. Karacoğlanlar, Yunuslar, Dadaloğulları, Bedrettinler hâlâ günümüzde şairlere örnek teşkil ederken; yine halk şiirinin önemli bir bölümünü oluşturan tekke şiiri de yazılmaya devam ediyor. Fuzuli, Hatayi, Nesimi, Pir Sultan, Yemini, Virani, Kul Himmet gibi yedi şair; alevilik inancında önemli yer edinmiş olup, güncelliğini sürdürmektedir. Halk şiirinin taşlama ve türküleri, manileri de yer yer çağdaş şiirde motif olarak kullanılmakta. Tekerlemeler, deyişler ve güncel dile ilişkin bazı söyleyişler de günümüz şiirini besleyen motifler olarak

Şairlerimizden karşımıza çıkmaktadır. Hem ayrıldık hemi de öldük Kimimiz haritanın bir ucunda; kimimiz öbür Kimimizin gözlerinde jandarma mavisi Kimimizin bayrağı naftalin içinde. Ah! inanmadık bir türlü inanamadık Gökyüzü acıyım demedi bize Cemal Süreya nın bu dizeleri hemen bize Çanakkale Türküsü nü çağrıştırmıyor mu? (Çanakkale içinde vurdular beni / Kimimiz nişanlı kimimiz evli...) Aynı zamanda naftalin, jandarma sözcükleri de yine halkın yaşamından önemli imgeler olarak veriliyor. Ancak bunları söylerken bambaşka bir kurgu ve söyleyiş içinde. Bu başkalık onu özgün ve çağdaş kılarken, beslendiği kaynakları da gösteriyor. Halk kültüründen en çok yararlanan şairlerden birisidir Cemal Süreya. Ancak, yeni ve çağdaş şiirde halk şiiri biçimlerini, söyleyiş özelliklerini kullanmaya karşı çıkar. Çünkü bunun yüzyıllarca en güzel ve özge örnekleri zaten verilmiştir. Yaşamda da doğum, üreme ve ölüm hep aynı olduğuna göre; durmadan aynı söyleyişlerle aynı temaları kullanmanın dönemi kapanmıştır. Günümüzde artık ozan geleneği ile şiir yazmak çok zor değildir ve yeniliği kalmamıştır. Bu nedenle şair Folklör şiire düşman demiştir. Burada folklör sözcüğü, halk şiirinin kalıpları ve eskitilmiş biçimleri olarak algılanmalıdır daha çok. Her şeyin bire bir taklit edilmesinin, aynısının yazılmasının yanlışlığı vurgulanmak istenmektedir. Bunun bilincinde olarak da: Bu yüzden kimi zaman zordur ayırmak/ Üstünü başını yırtmış ağıtlardan şiiri diyerek, şiirin başka bir şey olduğunu vurgulamak ister. Çağdaş şiir; kendisinden önceki tüm biçim ve biçemleri dener, yararlanır; ama tek başına onlardan biri değildir. Cemal Süreya şiirini incelediğimde, Anadolu mitlerinden, inanışlarından, yaşam biçimlerinden, türkülerden sıkça yararlandığını gördüm. Devenin üstündekiyle deveyi çeken motifi Alevi inancına göre Hz.Ali nin bin bir görüntüsüdür. Kars şiiri de boydan boya Anadolu yu anlatır. Koca bıyıklarıyla indi Malatya dan çarşılar ve ortahalli evler semaverler ve hamurtahtaları uyanmadan. Malatya nın Kahta kasabasından ve Kahta nın Uzun, silik, uzunsilik, uzun Bir davalı mezrasından Turgut Uyar şiirinde sıradan insanları ve onların görüntüleriyle birlikte yaşamlarındaki çelişkileri görmek mümkün. Yukardaki dizelerde bir erkeğin, bir kente dair görüntüsü verilirken, davalı mezrasından ifadesiyle de hâlâ kanayan bir yara olan kan davasını işaret etmektedir. Akçaburgaz lı Yekta şiirinde yasak aşkı, hapislere düşmeyi, dedikodulu kasabaları, sevda yüzünden ölüp öldürmeleri, yoksulluğu ve dar yerlerdeki insan çıkmazlarını anlatırken; Bilirim Bir Kışa Hazırlanmayı şiirinde ise: Bir korku Mermercilerin. Bakırcıların. Nalbantların. Arzuhalcilerin. /Parmakçıların ve demircilerin ve çilingirlerin / Parmakçıların dinsizlik korkusu. Takunyecilerin. / Bir odada kalanların ölüm korkusu./ Bileycilerin, bezzazların ve ölü yıkayıcıların. Dizeleriyle bugün artık yok olan bir çok meslek gruplarını yaşatır, gizemleri sezdirir. Burada gecemde kendimleyim Düştüm kalktım dünya ile Gözledim fenayı fenayı Bir insandan bir insana Uçtum gittim koşar adım. Şükran Kurdakul gibi toplumcu gerçekçi şairlerde halkın acıları, yaşam biçimleri ve bakışları daha fazla görülür. Çünkü bir çoğu toplumsal mücadelenin içindedir ve şiirdeki ileti onlar için önemlidir. Sözcüklerle büyüdük, ezgiler yarattık/ Düşlerle saltanat kurduk, benzetiler yarattık / Kurtuldum sandığım gün Pir Sultan Abdal dan / Sevdamızla Yunus, hüznümüzle Fuzuli ler yarattık. Dizelerinde de görüldüğü gibi şair, beslendiği damarları söylemektedir. Biz ki Arif Barikat tık zaman-ı evalide/ Bakındık sadece diyen Arif Damar da: Kelepçedir bilekteki/ Zincirdir ayaktaki/ Önümüz demir parmaklık/ Ama yar yoluna değil dizeleriyle yardan önce uğruna savaşılacak başka şeylerin olduğunu vurgulamak ister. Özellikle doğu kültürünü söyleyişiyle,düşüncesiyle en iyi yansıtanlar kuşkusuz Ahmed Arif ve Enver Gökçe dir. Enver Gökçe nin Kirtim Kirt şiiri, bir halı dokunuşunun ritmini yansıtırken, temayı da aynı ritimle vermektedir. Ahmed Arif in Kirvem Hallarımı aynı böyle yaz / Rivayet Sanılır belki / Dom dom kurşunudur / Paramparça ağzımdaki dizeleri, Adiloş Bebe nin yoksullukta büyümesi bugün de sorunları çözülmemiş insanların ağıtları özelliğinde ve söyleyişindedir. Garip şiiri biraz alaysama ile küçük insan hallerini şiirleştirirken; onların görüntüleriyle düşlerini çizer. Yaşamın önemsiz gibi görünen ayrıntılarını, keyifli anlarını öne çıkartır. O.Veli, O.Rifat ve M.Cevdet Anday üçlüsü içinde Oktay Rifat ilk dönem şiirlerinde tümüyle halk şiirine yaslanır. Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem, Boğazımda düğümleniyorsa lokma, Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa, Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli, 17

Şairlerimizden Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa, Denize bile iştahsız bakıyorsam, Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen, Bu darağacı suratlı toplum. Oktay Rifat, 1.Yeni içinde; atasözlerini, tekerleme ve manileri, günlük dili, argoyu, ironiyi en çok kullananlardan biri. Özellikle Yedi Tepe Şiir Armağanı almış olan Karga İle Tilki (1954) şairin halk kültüründen en çok etkilendiği eseridir. Şairin ilk dönem şiirleri; konuşma dili, erotizm ve sıradan insanların türlü halleriyle doludur. canım ciğerim mavi gök/ Bu hürriyet bize çok/ / Bize yaraşır/bize uygun/ Bir hürriyet gönder dediği gibi, ironisini ve hazır cevaplığını da eksik etmez. Toplum ve yaşam ifadesinin geçtiği yerde Nazım Hikmet unutulur mu?.. Onlar ki toprakta karınca suda balık havada kuş kadar çoktular, korkak, cesur cahil, hakim ve çocuktular, ve kahreden yaratan ki onlardır, şarkılarımda yalnız onların maceraları vardır Bir ülke insanını Nazım ın Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserinden daha güzel kim anlatabilir!...ve de halk kültüründen yararlanarak dünya çapında çağdaş şiiri yazabilmek, kaç şaire kısmet olmuştur?. Her şair kendi toprağından su çeker. Bir söyleşide kendi şiirimi Malatya dan İstanbul a, İstanbul dan Malatya ya giden bir trene benzetmiştim. Doğduğum ve yaşadığım iki kent arasındaki şiir yolculuklarımda insanı taşıdım. Özellikle bu ülkenin kadınlarıyla çocukları şiirimden hiç inmediler. hecelerim gecelerim/nice kadın nice erkek nice/çocuklar ki niye doğduğunu sorar/ açlık sorar, asker sorar şehit ve gazi/ ben de anayım/ damarımda kan sorar deyişim, bu kültürün geride ve çıkmaz yollarda bıraktıkları içindir. Suçlu Fırtınalar kitabımda: Rehber buldum, pir e vardım elim tuttu mürşidim suya vardım, aksim âsi yansıdı var git dedim kendime gönlümü azarladım kibir ve kabir yakındır birbirine miraç gecesiydi sözcüklerin birini çaldım katarından özümü söze sakladım dizelerimde; ait olduğum inanç sistemi ve içinde bulunduğum toplumun tüm yaşam felsefesi yansır Gerek hazırladığım Yedi İklim Dört Mevsim- Türkiye Destanı nda, gerek ise Bendeki Malatya adlı kent kitabımda bir yandan yeni şeyler öğrenirken, öte yandan da kültürümüze ilişkin bende birikenleri yazdım. Bendeki Ben de bu topraklarda yaşamış milyonlarca insanın yüzü ve sesi var Hiçbir sanat doğduğu yerin sesinden, renginden, kokusundan ayrı düşünülemez. Şiir de tüm sanat dalları gibi kendi topraklarından doğar, tüm dünyayı dolaşır ve sonsuza akar 18

Ozanlarımız Kadir İncesu Ne aşk bitti ne de gurbet Her aşıktan birer zerre bedende Kırk ölürüm kırk doğarım bir günde Dertlinin EKBERİ oldum son demde Hangisiyle yanacağımı bilemem Arguvanlı ozan Ekberi nin 50. sanat yılı 25 Mart 2012 tarihinde Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmen Evinde düzenlenen bir etkinlik ile kutlandı. Bir şiirinde ( ) Kimi uzun hava çeker Bağrı yanık yaşlar döker Ağıt olur ciğer yakar Arguvan ın türküleri Alır maziye götürür Maziyi dile getirir Tas tas rakıyı bitirir Arguvan ın türküleri diyen Arguvanlı ozan Ekberi nin 50. sanat yılı 25 Mart 2012 tarihinde Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmen Evinde düzenlenen bir etkinlik ile kutlandı. Çavuş Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği nin düzenlediği etkinliğe, Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı, Arguvanlı Köy Dernekleri tarafından önemli ölçüde destek sağlanmıştır. Düzenlenen etkinlikte, Ekberi için Gülcihan Koç, Selahattin Alpay, Nilüfer Sarıtaş, Seval Eroğlu, Özcan Türe, Gani Pekşen, Muharrem Temiz, Mehmet Balaman, Abbas Aslantürk, Çiğdem Elmas, Cengiz Özkan ve Hıdır Göksu sahne aldılar Ölmem mi Yakın? Bir gün Çavuş Derneği Başkanı Abbas Genç, Ekberi yi arayarak Kültürümüze yaptığınız katkılar nedeniyle sizin için bir etkinlik düzenlemek istiyoruz. der. Ekberi şaşırarak sorar: Hayırdır. Bir şey mi duydun? Ölmem mi yakın? Bizde sanatçıya sağlığında değer verilmez ki Biz seni çooook seviyoruz. Sevgimizi de sağlığında göstermek istiyoruz. Sen sadece Arguvan ın değil, bütün Malatya nın, halkın ozanısın. der gülümseyerek Abbas Genç Etkinliği izleyen yaklaşık 650 kişi sevgilerini haykırır Ekberi ye Ozanımızı sizlere daha yakından tanıtmak istiyoruz Ekberi kimdir? Ekberi mahlasını kullanan ozanımızın asıl adı Ali Ekber Gülbaş. 1940 yılında, koyunların kuzulama zamanı Çavuş Köyünde, Satı ablası ve Sato ağabeysinden sonra üçüncü çocuk olarak dünyaya geldi. Yürümeye başlar başlamaz da çalışmaya koyuldu. Köy çeşmesinden sitillerle su da taşıdı, çobanlık da yaptı. O günleri O Köyümün bende adlı şiirinde anlatır Ekberi: Dünyaya gelişim Çavuş köyünde O köyümün bende çok emeği var Bin dokuz yüz kırkda bir dam evinde O köyümün bende çok emeği var Bilmem emeğini nasıl öderim Hem toprağım suyum ilk doğum yerim Aklıma geldikçe çocuk günlerim O köyümün bende çok emeği var Bir fidan misali orada bittim Dam üstünde yattım yıldız seyrettim Sürüler otlattım çobanlık ettim O köyümün bende çok emeği var Ben orda öğrendim dürüst olmayı İnsanları sevip saygı duymayı Ben orda tattım aşkı sevdayı O köyümün bende çok emeği var 19

20 Ozanlarımız Öllüğüne doğar doğmaz belendim Çok suyunu içip ekmeğini yedim Bu günkü halime ben senden geldim O köyümün bende çok emeği var Okulunda yedi sene okudum Kendi benliğimi orada buldum Garip Ekberi ydim bir aşık oldum O köyümün bende çok emeği var Akşamları evlerinde toplanılırdı. Evleri köyün Babaevi ydi Dedenin olmadığı yerde, dedeye vekalet edenin bulunduğu ve cem yapılan eve Babaevi denirmiş. Babaevi nde Vayloğ Dede, Mustafa Dede, Mezirme den Aşık Yusuf, Bicir den Mehmet Dede ve Temir Dede de çalıp söyler Cem yaparlarmış. Eymirli Aşık Bektaş Kaymaz şiirlerini yorumlarken, okumayı yeni yeni öğrenen Ali Ekber de Karacaoğlan, Kerem ile Aslı ve Sürmeli Bey adlı kitaplardan bölümler okurmuş. Şiire ilk ilgisi de o gecelerde Aşık Bektaş Kaymaz dan etkilenmesiyle başlar. İlkokulu köyünde okur. Ağabeysi askere gittiği için öğrenimine iki yıl arar verir. Çobanlık yapar. Babasının bankaya olan borcu için biriktirdiği parayı da alarak habersiz olarak Malatya ya gider... Bir akrabalarına Evden kaçtım, okumak istiyorum. der. Ortaokula kaydolur. Olayı öğrenen babası oğluna kızmaz. Elinden gelen yardımı yapar. Ozanımız ikinci yılın sonunda evden kaçar. Bu kez üç kişidirler ve hedefleri Adana dır. Ceketlerini satıp yol parası yaparlar. Birkaç gün Adana parkında gecelerler. Karataş ta ırgatlık yapıp, yol parasını denkleştirince de İstanbul un yolunu tutarlar. Üç arkadaş da artist olmak istemektedirler. Bir ajansın açtığı artist yarışmasına mektup yazarlar:. Üç genciz, yetenekliyiz. Ancak başvuru parasını verecek gücümüz yok. Yanıt gecikmez: Olsun. Gelin. Üç kafadar artist olma hayaliyle evden kaçarlar Ekberi o günler için gülerek Bir arkadaşım topaldı, bir arkadaşım da alabildiğine çilli. Düşünün artık en yakışıklıları bendim. diyor. Film şirketine giderler. Figüranlık yapacaklardır ama iş olunca: Şimdi gidin, iş olunca biz size haber veririz. derler. O arada Yılmaz Güney le de tanışırlar. Karataş daki ırgatlık günlerinde tanıştıkları bir köylü akrabası vasıtasıyla Geçinmek için sürekli çalışacakları bir iş ararlar. Ozanımız Beşiktaş da bir kahvede çalışmaya başlar. Gurbete düşünce on beşti yaşım Toplansa sel olur akan gözyaşım Kendi sılasında gülmeyen başım Elin sılasında güler mi bilmem İlk şiirlerini ortaokuldayken saman yapraklı bir deftere yazar ozanımız. Bir keresinde babasıyla paylaşır şiirlerini. Babasının azarıyla şaşırır: Neden karalıyorsun oğlum defteri. Hiç olmazsa askerdeki ağabeyine bir mektup yazardık. İlk dönem şiirleri maalesef günümüze ulaşmaz. Ortaokul öğrencisiyken yazdığı bir şiir bir genç kızın yaşamını değiştirir. Kiracısı olduğu evin sahibinin kızı bir genci sevmektedir. Anne, kızını gence vermez. Kız, ozanımızdan annesini yeren bir şiir yazmasını ister. Şiiri okuyan anne Kızım ben senin kötülüğünü ister miyim hiç? diyerek kızını gence verir. O şiir de ulaşmadı günümüze maalesef İstanbul da yaşam kavgası devam ederken ki bir yandan da şiir yazmaya devam etmektedir- Ekberi mahlasını almasına neden olan bir rüya görür. Adının son harfini ortadaki Ekber in önüne konduğunu görür ve EKBERİ adını mahlas olarak kullanmaya başlar. Ondan sonra da herkes tarafından Ekberi olarak bilinir, tanınır. Askere gidene kadar kahvecilik yapar. Askerlik dönüşü önce Malatya ya yerleşir. Bir süre sonra