7GÜN Paris
1.Gün Pompidou Gerçeği söylemek gerekirse Paris e varmadan önce kafamda o kadar somut ön yargılar var ki; Paris in hiç de öyle anlatıldığı gibi büyüleyici ve olağanüstü bir şehir olmadığına dair. Aksine son derece karmaşık ve sizi içinden çıkılmaz bir koşturmacanın içine çeken kaotik bir modern kent olduğu algısı bende yer etmiş durumda. Bu düşünceler bir kenara dursun otele yerleşir yerleşmez kendimi dışarıya atıyorum. Kafamda olan tek şey güzel bir akşam yemeği yemek. Otel kent merkezinden çok uzak değil. Paris in caddelerinde ve bulvarlarında dolaşmaya başlıyorum. Evet, caddeleri ve bulvarları çünkü bizim alışageldiğimiz sokaklar yok burada. Yakınlarda bir caminin olduğunu öğreniyorum; Grande Mosquée de Paris. Bahsi geçen yapı Paris in en büyük camisi(1926). Birinci dünya savaşında ekseriyeti Cezayirli olmak üzere Almanlara karşı savaşmış ve hayatını kaybetmiş müslümanlar adına yapılmış. Paris in bünyesinde birçok etnik grup bulundurmakta. Bunun sebebi modern zaman göçlerinin dışında büyük anlamda Fransa sömürge tarihinin altında yatmakta. Bu sömürge tarihinden arda kalan birçok göç yaşandı. Kent hiçte azımsanmayacak bir nüfusla başta Cezayir(300.000) olmak üzere birçok Kuzey Afrika ülkesinden göç almış durumda ve almakta. Bu süreçte göçmenlerin entegrasyonuna dair çoğu başarılı sayılamayacak birçok adım atıldı. The Grande de Mosque Müslümanlar açısından bu sürece dair yansımalardan yalnızca biri. Lüksemburg Bahçesi Bu arada cami kompleksinin içinde bir de restoran bulunmakta. Bu fırsatı kaçırmıyor ve akşam yemeğini burada yiyorum. Meşhur bir fas yemeği olan tajini hiç de fena değil.
2.Gün Île de la Cité; kentin en eski yerleşim yerlerinden, belki de en eskisi. Sen nehri(la Seine) üzerinde bulunan iki doğal adadan biri. Bu ada aynı zamanda Avrupa nın en önemli kiliselerinden biri olan Cathédrale Notre-Dame de Paris e ev sahipliği yapmakta. Gotik mimari üslubun ilk görüldüğü örneklerden biri olması bu yapıyı önemli kılan en büyük neden. Dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olan 1789 tarihli meşhur Fransız Devrimine dek kilise Paris in ve Fransa nın kraliyetle beraber yegâne otoritesiydi. Devrim sonrası kilise(ruhban sınıfı) güç ve yetkisini kaybetti ve büyük bir darbe aldı. Maddiyatta bu tahrifattan nasibini alan başta Notre-Dame ve aynı adada olan Sainte-Chapelle(Holy Chapel) olmak üzere birçok kilise bulunmaktadır. Kiliseler içerisinde bulunan bazı ikonalar ve kutsal emanetler ya büyük ölçüde zarar görmüş ya da yok olmuş durumda. Fransızların tarih boyu yaptıkları işlerde bu derece fevri ve radikal olmaları ne geçmişte kalmış ne de günümüzde tamamıyla yitirilmiş bir gerçekliktir. Fakat bu sert tepkiselliğin zamanla kendini bir uzlaşı kültürüne bıraktığı kesin. Notre Dame kulelerinden Sen Nehri Sainte-Chapelle
3.Gün Pantheon(1758-1790): yeni bir din olarak sekülerizm. Yapı son tahlilde seküler bir kimlik kazansa da dönem dönem dini törenlere de ev sahipliği yapmakta. Bu dini ritüeller her ne kadar sembolikte olsa devlet işleri ile birlikte aynı çatı altında yürütülmeleri ve bir yandan da birbirlerine olan mesafelerini korumaları Pantheon u önemli kılan en büyük nedenlerden. Bu yapı başlarda St. Geneviève'e adanmış bir kilise olarak inşa edilmiştir. Fakat Fransız Devriminin fırtınalı politikası ve on dokuzuncu yüzyıldaki yansımalarıyla beraber bu yapı devrimin hemen ardından(1791) kilise fonksiyonunu kaybederek önemli Fransız entelektüellerinin gömüldüğü bir anıt mezar haline dönüştürülmüştür. Erken neoklasik mimari örneklerinden biri olan bu yapı bazı dönemlerde tekrardan kiliseye dönüştürülmüşse de son olarak anıt mezar özelliğini korumaktadır. Voltaire (1791), Jean-Jacques Rousseau (1794) ve Victor Hugo (1885) Pantheon da gezinirken mezarlarıyla karşılaşabileceğiniz düşünür ve yazarlardan yalnızca birkaçı. Pantheon Pantheon anıt mezarlığı
4.Gün Paris in şah damarı: Axe Historique(Triumphal Way). Bütün yollar Arc de Triomphe ye çıkar Diğer bir değişle; kente adeta oluk oluk tarih pompalayan ana arter. Şehir merkezinden batıya doğru uzanan bu uzun mu uzun aks tarihin en önemli olaylarına tanıklık etmiş. Geniş bir yelpazede tarih okuması sunan bu aks üzerinde bulunan belirli başlı önemli yapılar(doğubatı): The Louvre, The Arc de Triomphe du Carrousel, Tuileries Garden, Place de la Concorde, Champs-Elysees, Arc de Triomphe de l Etoile, Grande Arche de la Defense. Bu aksın ilk temelleri ana omurgasını oluşturan Meşhur Şanzelize Bulvarı nın(champs-élysées) açılmasıyla(17. yy.) birlikte atılmış oldu. Gerek Napolyon un askeri ve diplomatik başarılarını nakşeden The Arc de Triomphe du Carrousel, gerek başta XVI. Louis (21 Ocak 1793) olmak üzere birçok kişinin giyotinle idamının gerçekleştiği Place de la Concorde ve gerekse Fransız Devrim Savaşlarında hayatlarını kaybetmiş olan askerlerin onuruna yapılmış Arc de Triomphe bize bir şeyler anlatan başlıca yapılardan. Place de la Concorde
Paris in geleceğine yön veren ve aksın en batısında bulunan Grande Arche(1989) yakın tarihin kent için belki de en önemli yapısı. Yapımı Fransız Devrimi nin 200. yüzyılında tamamlanan Grande Arche bir yeni kent manifestosu niteliğinde. Bu doğrultuda yapının bulunduğu la Defense bölgesi Paris in yeni ticaret ve kent merkezi olarak planlandı. 1960 larda başlayan kentsel dönüşüm ve şehir planlamasıyla birlikte bölgedeki fabrikalar ve gece kondular yerlerini temelde ticari yapılara bırakmış durumda. Bu durum beraberinde büyük bir nüfus artışı yetirdi ve kent batı yönünde büyüme göstermeye başladı. Bu yeni çekim merkezi artık kentin modern yüzü haline gelmiş oldu. Grande Arche dan Arc de Triomphe ye bakış Axe Historique bizden tarihe şahitlik etmemizi istiyor. The Louvre
5.Gün Paris genleşiyor Paris te özellikle 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden bu yana birçok planlama projesi gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmekte. Bu projeler, ekseriyeti kent merkezinin çeperlerinde olmak üzere, bazı dönüşümler ön görmekteydi. Planlanana göre başta fabrikaların bulunduğu sanayi bölgeleri olmak üzere bazı tarım alanları dönüşüme uğrayarak yerlerini konut ve ticari alanlara bıraktı. Dolayısıyla kent çeperlerinde, yüksek nüfus artışını ve merkezde oluşan yoğunlaşmayı dengelemek adına büyük bir konutlaştırma politikası izlendi. Bu durum Paris kent merkezinin dışında yeni bir çekim alanı oluşturmaktaydı. Öte yandan şehrin caddeleri ise yerini yerli ve yabancı turistlerin akımına bırakmış durumda. Yıllık yaklaşık yirmi milyon ziyaretçisi ile Paris dünyanın en popüler seyahat merkezlerinin başında geliyor. Hal böyle olunca bugün şehir merkezi bir oyun perdesi misali asıl olanın önüne geçiyor ve sanal bir gerçeklik sunuyor. Maison du Brésil, Le Corbusier Philharmonie de Paris Asıl ve gerçek olan artık şehir çeperlerinin dışına taşınmış bir halde. Şehrin insanıdır bu gerçekliği tadan ve hisseden. Bugün kent merkezinin nüfusu iki milyondan biraz daha fazla. Fakat Paris in çevre bölgeler ile birlikte toplam nüfusu on iki milyonu aşkın durumda. İşte bu aradaki fark şehrin insanını verir bize. Fakat her şeye rağmen düşlenen Paris bu değil. Peki, günümüzde Paris i Paris yapan nedir?
Sen Nehri Fransız sosyolog Henri Lefebvre Kentsel Devrim kitabında: Haussmann cı şehircilik hakkında, şimdi, herkesin bildikleri dışında ne söyleyebiliriz? Paris in bir strateji doğrultusunda boşaltılması, proletaryanın periferiye taşınması, banliyö ve yaşam alanının eş zamanlı icadı, merkezlerin burjuvalaşması, insansızlaştırılması ve bozulması; tüm bunlar defalarca söylene gelmiştir. Bununla birlikte bu kent düşüncesinin bazı unsurlarını vurgulayalım. Bu düşünce, sınıf stratejisine içkin bir mantık taşımakta ve 1. Napolyon ve mutlakiyetçi devletten gelen bu rasyonel tutarlılık fikrini sonuna kadar götürebilmektedir. Haussmann, kent dokusunda dinginsizce düz çizgiler çizer. Bu henüz (Bauhaus ve Le Corbusier tarafından ilan edilen) dik açının diktatörlüğü değil, kuralın, hizanın, geometrik perspektifin düzenidir. (Lefebvre, 1970) Günümüzde Haussmann ın Paris i büyük anlamda geçmişteki dokusunu korumakta. Kentin geniş, uçsuz bucaksız uzanan caddeleri ve bulvarları; bu bulvarların birleştiği düğüm noktaları, kavşaklar ve meydanlar Bununla beraber Eiffel Kulesi ve Montmartre tepesindeki bütün ihtişamıyla Sacré-Cœur Bazilikası yalnız kent siluetinde değil aynı zamanda insan hafızasındaki hükümranlığını sürdürmekte. Sacré-Cœur Bazilikası
6.Gün Parc Andre Citroen(1992) üzerinden bir kentsel dönüşüm Park okuması. Paris çevre yolunun(boulevard Périphérique) hemen bitişiğinde bulunmakta. Birçoğu için Paris bu périphérique in içinde kalır ve kimi Parisliler bu sınırlar dışına adım dahi atmazlar. Dolayısıyla bulunduğu konum itibarıyla park bir eşik noktası niteliğinde. Yapıldığı tarih ve mekân göz önüne alındığında ise park kentsel ve kırsal bölgeler arasında bir geçiş alanı oluşturmaktaydı. Docs de Paris Eski Citroen otomobil fabrikasını Parisliler için bir kamusal açık alana dönüştürmeyi öngören bu proje Paris in en büyük kentsel dönüşüm projelerinden. Fakat belirtmekte fayda var; Proje dönüşüm kelimesin hakkını vermekte. Paris in 19.yy da Haussmmann Plan ı üzerinde yaşadığı kökten ve yıkıcı değişimin aksine 1950 lerden bu yana gerçekleştirilen ikinci dalga dönüşüm ve gelişim projeleriyle daha yapıcı ve ıslah edici bir tavır sergilenmekte. Bu politikanın bir yansıması olarak Parc Andre Citroen on dört hektarlık devasa boyutlarıyla içerisinde kentsel ve kırsal tipolojiler üzerine tasarlanmış çok çeşitli mekânlar barındırmaktadır. Bununla beraber parkın merkezinde geniş yeşil bir meydan bulunmaktadır. Bu meydanın etrafında ise bir dizi halinde sıralanan, değişik temalarda farklı deneyimler sunan birçok küçük bahçe bulunmakta. Sizi kendinizle baş başa kaldığınız bu izole mekânlardan alıp parkın diğer alanlarında gezintiye çıkaran çok katmanlı yürüyüş yolları kentsel ve kırsal tipolojiler arasında geçişler sunmakta. Bu yürüyüş yolları bazen yükseltilmiş bazense yerin altından seyreden platformlar şeklinde tasarlanmış. Parc Andre Citroen keskin geometrik formların, organik ve doğal dokuyla bir araya gelişinin güzel bir örneği. Bu minvalde incelenebilecek bazı renovasyon projeleri: Halle Pajol ve Docks de Paris.
7.Gün Parisliler başta olmak üzere Fransızlar sürekli bir devinim halindeler. Bu devinim içinde olma hali onları yaptıkları işlerde süreklilik arz etmelerinden alıkoymuyor. Sorun tespiti, çözüm ve aksiyon üçlemesinin son derece ivedilik ile uygulandığı, takip edildiği ve benimsendiği aşikâr. Bu ivediliğin bazen beklenmedik yeni sorunlara yol açtığını söylememiz gerek. Fakat yeri geldiğinde zor kullanmaktan çekinilmeyen hatta bunun zorbalık boyutuna ulaştığı örnekler tarih boyu yaşanagelmiştir. Buna rağmen Fransızlar öyle veya böyle geçirdiği her dönüşüm ve değişimi bir şekilde dengeleme ve rayına oturma noktana gitmiştir. Ayrıca değişim ve dönüşüm yalnızca Fransızlara has kavramlar değildir. Özellikle günümüz dünyasında hiç değil. Ama bu durum onlar nezdinde çoğunluğun aksine basitçe bir savruluştan ibaret olmuyor. Arc de Triomphe den La Defense e bakış Değişim, hiç şüphesiz insanlarda olduğu kadar insanların inşa ettiği kentlerde de boy göstermekte. Haussmann ın planında kent bir makine olarak algılanıyordu. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu bu değişim planı bir ağ sistemi ön görmekteydi(karabaş 2009). Fakat bu makineleşmiş kent her ne kadar dokusunu korusa da artık sembolleşerek bir sergi alanına dönüşmüş durumda. Bugün Paris özelinde birçok kentin karşı karşıya kaldığı bu durum ardında hızla değişen insan taleplerine cevap vermekte zorlanan yorgun kentler bırakmakta.