İÇİNDEKİLER. Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Çocukluk Yılları - II (0-11 Yaş)



Benzer belgeler
Anlamı. Temel Bilgiler 1

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Sevgili dostum, Can dostum,

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55


M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN!

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 3. DÖNEM TEMMUZ- AĞUSTOS - EYLÜL AYLARINA AİT VA'Z İRŞAD PROGRAMI

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

Dua ve Sûre Kitapçığı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

ISBN :

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

ALPER DURU ANAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ ARALIK AYI DEĞER KONUSU SEVGİ

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) altı yaşındayken annesi vefat etti. Dedesi Abdül Muttalib çocuğu himayesine aldı, fakat iki sene sonra o, da öldü.

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ


ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

snevi den ( Me 8şirli) r H i k â y ele

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Teravih Namazı. Namazı Bozan Durumlar. Namazın İnsana Kazandırdıkları. Kunut Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14


Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

Transkript:

İÇİNDEKİLER 5 10 14 Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Çocukluk Yılları - II (0-11 Yaş) Ayın Sohbeti Kutb-ul Aktâb Niyazi Baba Hazretleri - II Mehmet Emin Uzunosmanoğlu On Bir Ayın Sultanı Ramazan-ı Şerif / Ömer Faruk Erdoğan 16 Neden Yapıcı Değiliz? / Tuğba Uzunosmanoğlu 18 Çocuklarımızı Oruç Tutmaya Nasıl Alıştırabiliriz? / Esra Erdoğan 20 Sanal Yalnızlık / Zeynep Uysal 22 Çocuklarla Büyümek / Hanife Kadiroğlu 24 Orucunu Tut Kaçırma / Ülkü Akmeşe 26 Çevremiz Evimizdir / Cüneyt Yusufoğlu 28 Fıkıh (İslam da Hukuk İlmi) / Havvanur Şenduran 30 Ümmetin Kardeşliğe İhtiyacı Var / Pınar Cantekin 32 Helal Çizgisinde Hayat / Emine Can 34 Sağlık-Bilim 36 Yeniden Yapılmakta Olan Niyaziye Camii 41 Ayın İlahisi

Grafik Tasarım Esra AKBURAK Kapak Fotoğrafı Kadir KOÇAK Kapak Fotoğrafı: Niyaziye Camii Editör: Ömer Faruk ERDOĞAN Gsm: 0546 691 53 25 Mail: erdgnomer24@hotmail.com Baskı Seçil Ofset 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. No: 77 Bağcılar-İSTANBUL Tel: 0212 629 06 15 www. secilofset.com NİYAZİYE EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA VAKFI Dr. Mediha Eldem Sokak 58/1 Can Apt. 06420 Kızılay / ANKARA Tel: 0312 433 02 69 - Gsm: 0533 685 64 65 - Faks: 0312 433 02 70 Mail: info@niyaziyevakfi.org.tr Web: www.niyaziyevakfi.org.tr Facebook: facebook.com (İnciden Damlalar Dergisi)

Editörden Bismillâhirrahmânirrahîm Allah ın (c.c.) adı zikredilmeden başlanılan her önemli işin sonu bereketsiz olur. (Hadis-i Şerîf) Selamun Aleyküm Sevgili Okurlarımız, O nun (cc) Adıyla! O nun (cc) Esmaü l-hüsna sıyla! Dilimizle O nun (cc) yüceliğini övüyor, bedenimiz ve ruhumuzla O nun (cc) yüceliği ve güzelliği karşısında eğiliyoruz. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ya (sav) gönülden salât ve selamlar olsun. Pirler Piri Abdulkâdir Geylâni nin ve Büyüklerimizin himmetleri üzerimize olsun. Sizleri saygı ile selamlıyor ve afiyette olmanızı temenni ediyorum. Dergimizin yedinci sayısıyla bir kez daha aynı mutlulukla, aynı heyecan ile karşınızdayız. Yaz aylarına girdiğimiz şu günlerde mübarek üç ayların manevi atmosferini teneffüs etmekteyiz. Hepimizin büyük bir özlemle ve sevinçle beklediği Ramazan Ayı gelmiş bulunmakta. Bizler de bu doğrultuda İnci mizde ayın konusunu Ramazan ve Oruç olarak belirledik. Dergimizin ana bölümünde Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa nın (sav) çocukluk dönemine devam ederken, Ayın Sohbeti bölümünde ise Niyazi Baba Hz. ile alakalı yazıyı Emin Hocamızın dilinden devamını okuyacaksınız. Makalelerimizde ise Orucun Fazileti, Oruçluyken Nelere Dikkat Etmeliyiz, Çocuklarımıza Oruç Tutma Alışkanlığı Nasıl Kazandırabiliriz gibi konulara yer verdik. Ek olarak Çağımızın Gençlik Problemleri, Sanal Bağımlılık, Çocuklarla Büyümek gibi güncel konulara da ağırlık vermeye çalıştık. Tüm yazılarımızı ilgiyle ve merakla okuyacağınızdan şüphem yoktur. Makalelerimizden yararlanmanızı bekler ve içinde bulunduğumuz bu mübarek aylardan istifade etmenizi temenni ederim. Bizlere göstermiş olduğunuz ilginize, hayır dualarınıza ve desteklerinize tüm ekibim adına teşekkür ederim. Allah a emanet olunuz. Yeni sayılarda buluşmak ümidi ile. Sizleri dopdolu bir İnciden Damlalar ile baş başa bırakıyoruz Feyizli Okumalar Ömer Faruk ERDOĞAN

KÂİNATIN EFENDİSİ PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLUK YILLARI II (0-11 yaş) Dergimizin bir önceki sayısında Efendimizin çocukluk yıllarının bir kısmını paylaşmıştık. Bu sayımızda Efendimizin muhterem validesinin vefatını, Peygamberimizin anne-babasının iman meselelerini, Efendimizin dedesine verilmesi, muhterem dedesinin vefatını ve son olarak amcası Ebu Talib in yanında geçirdiği günleri işleyeceğiz. Gün ölüm günüydü. Bir annenin biricik evladına veda edeceği gündü. Öyle bir gündü ki; yer gök haykırıyor, hıçkırıyordu. Mekke ye dönerken, kurak çölde üç şerefli yolcu: Hz. Âmine, biricik evladı Kâinatın Efendisi ve Ümmü Eymen Yaylanın havası ve suyu başkaydı. Çocukların sağlıklı ve hızlı gelişmesi için oldukça yararlıydı. Efendimiz böyle bir ortamda büyüdü ve gelişti. Zaman su gibi akıp geçmişti. Yaylada tam dört yıl kaldı Kâinatın Efendisi. Artık annelerin Annesine dönme vakti gelip çatmıştı. O Anne ki; İnsanlığın ufkundan kara bulutları kaldırıp, kâinatı aydınlatacak olan iki cihan güneşi Hz. Muhammed Mustafa nın vücuda gelmesinin sebeb-i hâssı ems a l s i z Anne Ol sadeften doğdu ol dür dânesi! Efendimiz bu dünyada güzeller güzeli anacığına doyamadı. Belki o küçüktü ancak imtihanı pek ağırdı. Hayatın tüm gerçeklerine o minicik bedeniyle göğüs germeyi öğrendi. Bu imtihanların en acıklı olanı şüphesiz muhterem validesinin vefat edişiydi. Gün ölüm günüydü. Bir annenin biricik evladına veda edeceği gündü. Öyle bir gündü ki; yer gök haykırıyor, hıçkırıyordu. Mekke ye dönerken, kurak çölde üç şerefli yolcu: Hz. Âmine, biricik evladı Kâinatın Efendisi ve Ümmü Eymen Rüzgâr bir başka esiyordu. Güneş bir başka aydınlatıyordu yeryüzünü. Bu farklılıkların sebebi kuşkusuz ayrılık ateşi idi. Henüz yolu yarılamışlardı ki Âmine validemiz rahatsızlandı. Efendimizi ve Ümmü Eymen i bir telaş kapladı. Hastalık ciddi idi ve gittikçe şiddetleniyordu. Ebva köyü yakınlarında bir ağacın gölgesinde konaklamaktan başka çareleri yoktu. Âmine validemiz hâlsiz bir şekilde yerde yatıyordu. Efendimiz son derece üzgün ve 5

telaşlı idi. Yerde ses yok, gökte sükût hâkim idi. Efendimiz kendini toparlayarak, Nasılsın anneciğim? diye sordu. Annelerin en şereflisi biricik evladının üzülmesine dayanamadığı için, şiddetli ağrılarına rağmen, İyiyim canım oğlum, bir şeyim yok. diye cevap verdi. Birkaç kelimeden sonra kendinden geçiverdi. Bir ara su dediği işitildi. Efendimiz şimşek hızıyla aziz annesine suyu yetiştirdi. Aziz anne suyu içti. Efendimizin o mübarek ellerinden tutarak okşadı. Efendimiz ağlıyordu. O mübarek gözyaşları aziz annesinin omuzlarına nisan yağmurları gibi dökülüyordu. O (sav) ağlıyordu yer gök titriyordu. Yeryüzünü hüzün ve keder kaplamıştı. Nur yüzlü evladına doya doya baktı. Bu şiddetli hastalıktan kurtulamayacağını anlayarak dilinden şu mübarek cümleler döküldü: Ey dehşetli ölüm okundan, Allah ın yardım ve ihsanıyla yüz deve karşılığında kurtulan zâtın oğlu! Allah, seni aziz ve devamlı kılsın. Eğer rüyada gördüklerim doğru ise, sen 6 Amine Validemizin kabrini gösteren eski bir resim / Ebva - Kaynak: Siyer Yayınları-Peygamber in Albümü Yer, Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva köyü. Tarih, Milâdi 576 Celâl ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından âdemoğullarına helal ve haramı bildirmek üzere peygamber gönderileceksin. Sen ceddin İbrahim in teslimiyet ve dinini tamamlamak için gönderileceksin. Allah, seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten koruyacak ve alıkoyacaktır. Her yaşayan ölür, her yeni eksilir, yaşlanan herkes zevâl bulur. Her şey fanidir, gider. Evet, ben de öleceğim. Fakat ismim ebediyen yâd edilecektir. Çünkü tertemiz bir evlat doğurmuş, arkamda hayırlı bir yâd edici bırakmış bulunuyorum. 1 İstikbalden haber veren bu cümlelerin ardından Âmine validemiz orada ruhunu görevli meleğe teslim etti. Yer, Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva köyü. Tarih, Milâdi 576 Efendimiz gözyaşlarına boğuldu. Ümmü Eymen ise ne yapacağını şaşırdı adeta donakalmıştı. Bir ara kendine gelen Ümmü Eymen Aziz yavrunun gözlerini sildi. Sonra da bağrına basarak teselli etmeye çalıştı. Dünyanın en şerefli en bahtiyar annesini oracıkta toprağa defnettiler. Yolda Efendimizi bir an olsun yalnız bırakmayan Ümmü Eymen sık sık iki cihan güneşini teselli etti. O nu (sav) öz evladı gibi bağrına bastı. Efendimiz de, adeta onu bir anne kabul ederek, Anne, anne! diye çağırırdı. Daha sonraları her gördüğünde ise, Annemden sonra annem! diyerek iltifatlarda bulunurdu. 2 1 İsfahani, Delâilü n-nübüvve, s. 119. 2 İbn Sa d, Tabakat, c. 1, s. 116-117.

Yaşı epeyce ilerleyen muhterem dede bir gün aniden rahatsızlandı. Ebedi âleme göçeceğini anlayan dedenin tek derdi biricik torunu idi. Efendimizi teslim edeceği emin kişiyi seçmek Kâinatın Efendisi, yıllar sonra Hudeybiye Umresi sırasında yine Ebva dan geçecektir. Allah ın izniyle annesinin kabrini ziyaret edip elleriyle düzeltecektir. Sonra da ağlayacaktır. O nun (sav) mübarek gözlerinden akan yaşları gören sahabeler de ağlayacaklar ve Ya Resulullah! Niçin ağladınız? diye sorduklarında, Efendimiz, Annemin benim hakkımdaki şefkat ve merhametini düşündüm de ağladım diye cevap verecektir. Peygamberimizin Anne Ve Babasının İman Meselesi İslam âlimlerine göre; Hz. İbrahim den gelen ve Resul-i Ekrem i netice veren nurani silsilenin fertlerinin hiçbiri, hak dinin nuruna lakayt kalmamışlar ve küfrün karanlıklarına mağlup olmamışlardır. Hiçbirinin temiz gönlü, şirk ve küfürle kirlenmemiştir. 3 Bu cümlenin ışığında Efendimizin anne ve babasının iman meselesi üzerine 3 Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s. 397; Tecrid Tercemesi, c., s.537 duralım: Hz. Abdullah ile Hz. Âmine, Efendimize peygamberlik gelmeden önce vefat etmişlerdir. Dolayısıyla fetret devrinde vefat edenlere azap yoktur. Efendimizin şu cümleleri bu konuya rehber olacaktır, Ben, mütemadiyen temiz babaların sulbünden, temiz anaların rahminden nakloluna geldim. 4 Efendimiz Dedesi Abdulmuttalib in Yanında Altı yaşında iken muhterem validesini kaybeden Efendimizi, dedesi Abdulmuttalib himayesine aldı. Aziz dede Kureyş kabilesinin reisi idi. Üstün ahlaka sahip olan Abdulmuttalib, Allah a ve ahirete inanırdı. Şefkatli dede aziz torununa son derece hassas idi. O nu (sav) canı gibi seviyor ve nereye giderse gitsin yanından ayırmıyordu. Efendimiz de dedesine son derece saygılı idi. Dedesinin minderine sadece Efendimiz otururdu. Amcaları mani olmak istese de; Oğlumu serbest bırakın! Vallahi, ilerde O nun (sav) namı ve şanı büyük olacaktır! 5 diye söylemiştir. Yaşı epeyce ilerleyen muhterem dede bir gün aniden rahatsızlandı. Ebedi âleme gö- çece- 4 Kadı İyaz, c. 1, s. 183. 5 İbn Hişam, Sire, c. 1, s. 178; Tabakat, c. 1, s. 118; Belazuri, Ensab, c.1, s. 81. 7

ğini anlayan dedenin tek derdi biricik torunu idi. Efendimizi teslim edeceği emin kişiyi seçmek Aklına Ebu Leheb geldi. Fakat katı kalpli deyip olmaz dedi. Abbas ın ise pek fazla evladı var idi. Ancak onlarla meşgul olabilirdi. Hz. Hamza nın ise yaşı gençti ve ava meraklı idi. Pek fazla torunu ile ilgilenemezdi. Ebu Talib! İşte, Nur Torununu teslim edeceği emin kişiyi bulmuştu. Muhterem dede, Efendimizin de görüşünü aldı. Amcalarından hangisinin himayesinde olmak istersin? diye sordu. Sevgili Peygamberimiz yerinden kalkarak Ebu Talib in boynuna sarılarak seçimini yaptı. Muhterem dede, bu isabetli seçime çok Ebu Talib in eşi Fatıma Hatun un Efendimize olan sevgisi, şefkati sonsuzdu. O nu (sav) öz evladı gibi seviyor, bakımına son derece dikkat ediyordu. sevindi ve oğluna tembihlerde bulundu. Ve Abdulmuttalib tarafından, Efendimiz, amcası Ebu Talib e teslim edildi. Yakalandığı hastalığa dayanamayan muhterem dede seksen yaşını aşkın bir ihtiyar olarak dünyaya gözünü kapadı. 6 Muhterem dedenin vefatı Mekke halkını derinden üzdü. Günlerce Mekke çarşısı ka- Efendimiz in s.a.v. dedesi Abdülmuttalib ve onun dedesi Abdümenaf ın kabirlerini gösteren eski bir resim - Kaynak: Siyer Yayınları-Peygamber in Albümü palı tutuldu. Cenaze eller üstünde dolaştırıldı. Hacun Kabristanı na, dedesi Kusayy ın yanına defnedildi. 7 Tarih: Miladi, 578. Fil yılından sekiz sene sonra. Efendimiz cenaze ve defni esnasında gözyaşlarını tutamadı. Efendimiz ömrünün ilk sekiz yılını acılarla, üzüntülerle ve kederle dolu geçirdi. İki Cihan Güneşi Amcası Ebu Talib in Yanında Ebu Talib, son derece merhametli bir insandı. Fakat oldukça fakir idi. Bir devesinden başka hiçbir mal varlığı yoktu. Hz. Ali, babası hakkında şöyle buyurmaktadır: Babam, Kureyş in fakir, ancak ileri gelenlerinden şerefli biri idi. Hâlbuki kendinden evvel, böyle yoksul olduğu halde kavminin ulu kişisi olmuş bir kimse gelmemiştir. Ebu Talib, aynı zamanda kardeşi Zübeyr den kendisine geçen Kâbe perdedarlığı demek olan rifade ve hacılara su içirme hizmeti demek olan sikaye vazifelerini de yürütüyordu. 6 İbn Sa d, Tabakat, c. 1, s. 110 7 İbn Sa d, a.g.e., c. 1, s. 119. 8

Efendimiz olmadan Ebu Talib sofraya asla oturmazdı. Sofra hazırlandığında Efendimizi göremeyince şefkatli amca, Muhammed im nerede? Çağırın, gelsin derdi. Çünkü onun bulunduğu sofrada herkes doyarak kalkar ve yemek yine artardı. Bulunmadığı sofrada ise, çok kere sofradakiler doymadan yemek bitiverirdi. 8 Zaten, Efendimiz, ta o zamandan beri az yiyordu. Sofrada son derece ciddi ve nimetlere hürmetkâr bir tavır içinde bulunurdu. Diğer çocuklar kurulur kurulmaz sofraya saldırırken, Efendimiz büyükleri başlamadan lokmayı ağzına koymazdı. Hatta bazı kere amcası, çocuklardan rahatsız olmasın diye O nun için ayrı sofra kurdururdu. 9 Dadısı Ümmü Eymen o günleri şöyle anlatıyor: Resulullah ın, çocukluğunda ne açlıktan ne de susuzluktan şikâyet ettiğini görmedim. Sabahleyin bir yudum zemzem içerdi. Kendisine yemek yedirmek istediğimizde, İstemem, karnım tok derdi. 10 Ebu Talib in eşi Fatıma Hatun un Efendimize olan sevgisi, şefkati sonsuzdu. O nu (sav) öz evladı gibi seviyor, bakımına son derece dikkat ediyordu. Böylece, Dürr-i Yetim e, annesiz kalmış olmanın ızdırap ve hasretini hissettirmemeye çalışıyordu. Efendimiz ise Fatıma Hatun a saygı ve sevgide kusur etmiyordu. Öyle ki Fatıma Hatun, vefat ettiğinde Bugün annem öldü! diyerek ona karşı sevgisini ifade etmişti. Sonra da gömleğini çıkararak ona kefen yapmış ve beraberinde kabre inerek bir müddet mezarında uzanmıştı. Bu hareket ashabın gözünden kaçmadı ve hikmetini Efendimize sordular. Sebebini Efen- Hz. Halime nin evinin kalıntıları, Benî Sa d / Evtas - Kaynak: Siyer Yayınları-Peygamber in Albümü dimiz şöyle yanıtladı: Ebu Talib ten sonra, bu kadıncağız kadar bana iyilik eden hiçbir kadın yoktur. Ahirette, cennet elbiselerinden elbise giymesi için ona gömleğimi kefen yaptım. Kabre ısınması için oraya kendisiyle birlikte uzandım. 11 Efendimiz on yaşlarında bulunuyordu. Boş durmayı sevmez ve amcasına yardım etmeyi çok severdi. Amcasının koyunlarını gütmek istedi. Ebu Talib başta bu duruma razı olmadı ancak Efendimizin yoğun ısrarını kabul etti. Böylelikle, geçim sıkıntısı olan amcasını çoban masraflarından kurtarmak suretiyle yardımda bulunmuştur. Bir gün sahabeye: Siz bu yabani yemişlerin karalarını tercih ediniz. Çünkü onun siyahı en lezzetlidir! Sahabeler merak içinde sordular, Ya Resulullah, bu yemişin iyisini kötüsünü çobanlar bilir. Siz de koyun güttünüz mü? Efendimiz ise tebessümle şöyle yanıt verdi: Hiçbir peygamber yoktur ki koyun gütmemiş olsun! 12 Bir sonraki sayımızda Efendimizin 12 yaşından 38 yaşına kadar olan hayatını işleyeceğiz. 8 İbn Sa d, Tabakat, c. 1, s. 120 9 İ bn Sa d, a.g.e., c. 1, s. 120. 10 Kadı İyaz, eş-şifa, c. 1, s. 729-730 11 Süheyli, Ravdü l-ünf, c. 1, s. 112 12 İbn Sa d, Tabakat., c. 1, s. 125-126. 9

MEHMET EMİN HOCAMIZIN NİYAZİ BABA HZ. İLE İLGİLİ BAZI HATIRALARI - II Bir sefer Bakırlı Yaylalarına gidiyoruz. Yaylaya gittik, hava öyle bulutlu ki, hava ha çöktü ha çökecek. Herkeste bir telaş var; şu yemeğimizi bir yeseydik, yemekte ortada kalacak diye. Rahmetullahi Aleyh birden celalli bir şekilde; yağmur yağmayacak, zorla mı yağdıracaksınız yahu, hadi yağdırın dedi. Yağmayacak, rahat olun, sıkıntılara girmeyin, dedi. Hakikaten de yağmur yağmadı. O gün yemekler yendi, bulaşıklar yıkandı, kazanlar falan toparlanıp, arabalara yüklendi. Cemaatin hepsi arabalara gitti. En arkada Rahmetlik ile biz geliyoruz. Ondan sonra geldik Çankırı yoluna. Bindik mi, binmedik mi? Bir yağmur başladı sanki gök delindi. Hatta Şabanözü tarafında hayvanları falan sel almış öyle bir yağmur. Ama arabaya binene kadar Allah ın izni kudretiyle, Niyazi Baba mın büyük himmetleriyle damla düşmedi. Onun için Rahmetullahi Aleyhin çok hatıraları vardı. Bir seferinde de Çankırı ya Hacı Murad-î Veli Hz. ile Karatekin Hazretlerine gidiyoruz. Ondan ona mı gidiyoruz yoksa tam tersine mi gidiyoruz. Baba Hz. nin arabasının üzerinde Allah ın büyük hikmeti, nurani şimşekler çakarken gördük. Hatta bir ara, Allah korusun arabanın arkasında yangın çıkartır mı diye de korktuk. Dolayısıyla bu güzellikleri Mevla gösterdi elhamdülillah. Baba Hz. Cenab-ı Hakk ın izni ile hakikaten de yeraltından ve yerüstünden haber verecek derecede Allah Baba Hz. nin arabasının üzerinde Allah ın büyük hikmeti, nurani şimşekler çakarken gördük. 10

katında bir sevgisi, bir dostluğu vardı. Cenab-ı Allah öyle büyük bir mürşidi bize nasip etmiş. Güzel, güzel, ne güzel... Allah bizleri Onlara layık etsin inşallah. Şenyurt taki camimizin yapımı da tamamen Allah ın kudretiyle ve Niyazi Baba mın himmeti ile olmuştur. Her ne kadar bizler arsayı alıp, işlerle alakadar olduysak da, hizmetinde bulunduysak da yapan da yaptıran da hep Allah tır. Allah ve Resul ü adına da Niyazi Babam rahmetullahi aleyhdir. Bir gün minare yapılıyor; minare yapılırken taşlar geldi. Bizim de bazı deliliklerimiz varmış demek ki. Minarenin bazı yerlerine, mahfilin altına ayna döşettiriyorum. Taşları oydurup aynaları koyduruyoruz. Etrafını tutkallarla tutturup o taşı oraya yerleştiriyoruz. Tam aynaları döşüyorduk bir de Rahmetullahi Aleyh birden geldi. Bu ne Hacı, ne yaparsın sen dedi. Hem sinirlendi hem de azarladı. Niye yaptırıyorsun, bunlar hangi minarede var, dedi. Baba her Babacığım onlar da İmam Hüseyin in kanı bir de Pir Geylani min gülü. Bir basamak O nun kanından, bir basamak da O nun gülünden. minarede, her camide Allah ın tecelliyatı yok ki dedim. Burada bu aynalar senin kalp aynan; o aynaya bakanlar irşad olsun İnşallah, deyince Rahmetullahi Aleyh bir sevindi, ondan sonra da hüzünlendi. Bir şey demedi. Peki, bu kırmızı taşlar ne? Yukarıya doğru alaca, belece bu ne? Babacığım onlar da İmam Hüseyin in kanı bir de Pir Geylani min gülü. Bir basamak O nun kanından, bir basamak da O nun gülünden. Hakikaten de o kırmızı taşları özel getirttim. Kafamıza estiği gibi yaptırıyoruz. Kimseye de danışmıyoruz. Ama niyetimiz bu yönde. O Kadri Gülü, boyası İmam Hüseyin (ra) kanı; Pir Geylani min de gülü kırmızı. İşte onun için Baba, bunlar kırmızı dedim. Ağlamaya başladım, baktım O da ağladı. Bir de aman Hacı Efendi dikkat et kimsenin arsasına kimsenin hakkı geçmesin. Aman geçme! Sakın geçme. Peki, başım üzerine Baba. Ama aşağıya dolandığında o hanımların giriş kısmına bir 11

adam sığmıyor; yan geçse zor sığıyor. Bazıları Baba görmez dedi. Otuz santim çıkalım dediler; e peki çıkalım dedik. Çıktılar tabi, yapıldı. Bir de öteden Baba Hz. geldi; orası çıkmış dedi. O daha arabadan inmeden önüne koştum, eline sarıldım; vermedi, ayaklarına kapandım. Ne oldu ya, tövbe tövbe ne yaparsın sen yahu, başımı derde mi sokacaksın dedi rahmetullahi aleyh nur içinde yatsın. Baba bir gel hele, Babacığım bir şey göstereceğim ne olur elini, ayağını öperim bi gel hele; bak şuraya adam sığmadı, hafiften azcık şuraya kaydırıverdik. Nasıl olsa yol orası deyince gönlü yumuşadı. Peki, hadi dedi. Tabi kardeşler büyüğün ile iş yapması çok güzel ama çok tehlikeli. Her an yanarsın da, her an kovulursun da, her an Allah sana orayı vesile ederek tecelli de eder. Ama edindiğim bilgiye göre kovulursun da, Allah sana oradan bir üst derece verebilir de, azarlanırsın da, dövülürsün de. Ama ne olursa olsun siz, büyüklerin sözünü şer dahi olsa ne olur yap diyorsa yap, takdir Allah ındır. Takdiri O verir. Daima O nun sözünden Mevla konuşuyor bil. Zaten bir mürşidin, müridine himmeti nasıl olur. Onu bilmek lazım. Bu himmetler; 1-Severek 2-Döverek 3-Kovarak Onun için bir ilahi var; Senden gelen ya hilkat ya da kefen, kahrın da hoş, nurun da hoş, yeter ki senden gele. Yeter ki senden gelsin. Ne gelirse gelsin. O güzel ahlakı Rabbim cümlemize nasip eylesin. Bizi o nurlu sözden, nurlu yoldan ayırmasın. Rahmetullahi aleyh ile çok güzel anılarımız olmuştu. Eski arkadaşlarımız hep toplanmışlar Baba Hz.leri nin evinde. Benim de gönlüme düştü, bir gideyim diye içimden geçiriyorum. Gittik, bir de baktık ev dolu. Arkadaşlar Daima birliği, beraberliği, kardeşliği, saygıyı, sevgiyi tavsiye eder; bunların üzerinde çok dururdu. Daima biz de o ilhamdan aldığımızla hep sevgiyi anlatırız. Sevelim sevilelim. söylüyorlar daha ben kapıyı vurunca aha Emin Efendi geldi açın kapıyı demiş. Hep bizi çağırırmış. Gönlümdeki, kalbimdeki sıkıntı o yüzden olurmuş. Bazen insana böyle şeyler olunca kalbine bir baksın rahmani ise derhal gelsin. Baksın belki onun ona göre bir sıkıntısı vardır. Rahmetullahi aleyhnin son gecesinde mânâ âleminde bize geldi. Hacı Efendi giyin de bize gel dedi. Peki, Baba dedim. Hemen giyindim, hemen saat sekiz miydi, dokuz muydu gittim. Necla Anne ile Sonay var. Rüyamda da kapıyı onlar açmışlardı. Geldi mi Hacı Efendi dedi, geldi dediler. Öteden bir hanım daha geldi, oturdu kalkmıyor. Baba Hz.leri kâğıtla kalem al dedi. Defteri kalemi aldım, Baba Hz.leri nin ağzına bakıyorum ne diyecek diye. Ama o hanım gitmiyor. O hanıma, Bizim Baba Hz. ile görüşmemiz olacak, bize müsaade eder misin dedim. Kadın duymuyor da kalkmıyor da. Hâlbuki öyle bir hanım değil, kendini bilen bir hanım. Baba Hz. sinirlendi, yüzü kızardı; o kadın gitmeyince de biz de söze başlayamıyoruz. Baba Hz. ise vasiyet mi ne yazdıracaksa bilemem tabi. Kadın gitmedi, Baba Hz.nin rahatsızlığı artınca, yata- 12

ğına götürdük. Yatırdık, kalbine masaj yaptık. Necla Anne dedi ki; Hacı Efendi biraz bırakalım da yatsın, sonra İnşallah nasip olursa görüşürsünüz dedi. Oradan bir işimiz vardı; o işi göreyim de geleyim diye oradan çıkasıya Baba Hz.leri gözünü açmış. Emin Efendi nerde demiş. Baba, dışarı çıktı deyince hemen çağır gelsin demiş Sonay a. Sonay oraya bakıyor, buraya bakıyor biz yokuz veya göremedi. Baba, yok diyor. Eve geldim, telefon ettim hemen; Baba m nasıl diye. Çünkü durum kritik yani. Durumu gayet iyi, gayet güzel dediler. Benimle konuştuktan sonra Baba Hz. kim o, kiminle konuştun deyince; Emin Ağabey ile deyince. Niye telefonu bana vermedin, niye çağırmadın diyor rahmetullahi aleyh. O son sözlerini bizatihi alamadım. Vasiyetini de alamadım. Kalem kâğıdı aldım, yamacına oturdum; emri üzerine amma lakin alamadım. Tabi kardeşler her şey nasibe bağlı, nasip olmayınca olmuyor. Daima birliği, beraberliği, kardeşliği, saygıyı, sevgiyi tavsiye eder; bunların üzerinde çok dururdu. Daima biz de o ilhamdan aldığımızla hep sevgiyi anlatırız. Sevelim sevilelim. Ne demişler sev beni, seveyim seni sevmezsen beni nedeyim seni. İlle sevgi, ille sevgi, ille sevgi. İki veya üç günde bir aile sevgisinden bahsederdi, aile hayatına çok önem verirdi. Beyler, hanımlarını sevsin, onları in- Kardeşlerimden ricam ne olur günlük dualarınızı aksatmayın, Niyazi Babam Hz. kim bu duaları okur, namazlarını kılar, haramın her çeşidinden kaçarsa söyleyin onlara gideceği yer Cennet tir derdi. citmesin, onlara güler yüzlü davransın, daima iyi olsun diye. Hanımlar da beylerine güler yüzlü, tatlı dilli olsun, onları incitmesin ki Mevla incinmesin. Hep böyle; sık sık aile muhabbetinden bahsederdi. Hakikaten de sonradan baktık ki okuduğumuz yerlerde de erkeğin, hanımını sevmesi, değer vermesi kadar güzel bir şeyin olmadığını veya hanımın beyini sevmesi dolayısı ile ona değer vermesinden daha güzel bir şeyin olmadığı inanın ki kitaplarda gördük. Kardeşlerimden ricam ne olur günlük dualarınızı aksatmayın, Niyazi Babam Hz. kim bu duaları okur, namazlarını kılar, haramın her çeşidinden kaçarsa söyleyin onlara gideceği yer Cennet tir derdi. Yine nerde olursanız olun birbirinizi sevin, sevin ki sevilesiniz. Sevmezseniz sevilmezsiniz. Allah ve Resul ünün sevmesini istiyorsan Ehli Beyti; Fatıma Anne min sevmesini istiyorsan, Pir Geylani m, Hayri Baba m, Niyazi Babamların sevmesini istiyorsan sen ilk olarak Onları sev. Seviyorum demekle olmaz; Onların sözünü tutacaksın, Onların nurlu izinden gideceksin, Onlar ne diyorsa hayır olarak, onları yapacaksın, Onlar ne yana gidiyorsa, o yandan gideceksin. Yoksa kendimize göre yol çizmek hoş olmaz, olsa olsa boş olur, hatta insanı dalalete götürür, İnşallah Allah-ü Teâlâ bizi dalalete düşürmesin. Pirlerimizin, mürşitlerimizin nurlu izinden nurlu sözünden ayırmasın. Ol sultanlarımın sevgi şefaat ve himmet nazarlarından bizleri mahrum etmesin. Onları nereye layık görüyorsa yine onlar hürmetine bizleri de onları da ayırmasın. MEHMET EMİN UZUNOSMANOĞLU 13

ON BİR AYIN SULTANI RAMAZAN-I ŞERİF VE ORUÇ Ey kul! Tüm günahlardan İmsak et ki, cennette İftar edesin Allah a kulluk, sadece düşünce ve mânâdan ibaret olsaydı, oruç ve namaza lüzum olmazdı. Bu yüzden, Oruç Allah ın rızasını kazanmanın bir yoludur. Orucun her öğesi böyle bir kazancı sağlayıcı niteliktedir. Orucu bir de şöyle tasvir edebiliriz. Bağlılık ve sevgiden bir eser olsun diye dostlar birbirine armağan sunarlar. O armağanlar, bağlılığın ve sevginin şahitleridir. Ve ebedi âlemde bu armağanları hakkıyla değerlendirenlere, daimi huzur ve mutluluk vardır. Oruç böyle bir ibadettir ve kuşkusuz bizlere armağandır. Arapçası savm veya sıyâm olan oruç sözcüğü dilimize, günlük anlamına gelen Farsça rûze veya urûze sözlerinden geçmiştir. Yaratılıştan bu yana Âdemoğulları oruç ibadetini yerine getirmiştir. Bozulmadan evvel diğer semavi dinlerde de oruç farz ibadeti idi. Semavi dinlerin dışında putperestlikte dahi oruç ibadeti yaygın idi. Yalnız zerdüştlükte oruç ibadetine rastlamıyoruz. Görüldüğü üzere eski çağlardan bu yana, dünyanın belli başlı bütün inanç sistemlerinde oruç ibadetini görüyoruz. Yeryüzünde Allah katında tek hak din olan İslam ın binası beş direk üzerine kurulmuştur. Bu direklerden en önemlilerinden biri ise oruçtur. Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyrulmaktadır: Ramazan Ayı gelince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar. 1 Görüldüğü gibi oruç, mü minler için son derece faziletli ve önemli bir ibadettir. 1 Buhari, Savm, 5, II,227 Ve ebedi âlemde bu armağanları hakkıyla değerlendirenlere, daimi huzur ve mutluluk vardır. Ramazan ayı ve oruç bizler için neden önemlidir? Ramazan ayının diğer on bir aydan ne farkı vardır? gibi sorular sormak, detaylı öğrenmek açısından yararlıdır. Bu soruları şöyle yanıtlayalım: Oruç ruhun gıdasıdır. İki Cihan Serveri: Oruç, sabrın yarısıdır. buyuruyorlar. Kısaca belirtmek gerekirse, oruç bizleri takvaya ulaştıran kutlu bir ibadettir. Oruç; ölü ruhları yeniden yeşerten, hasta ruhları iyileştiren, bizleri dinç ve dinamik kılan bir ibadettir. Dünyevî olarak da pek çok faydası olan oruç ibadetinin mükâfatını ancak Yüce Allah (cc) verecektir. Diğer soruyu ise şöyle yanıtlayayım: Ramazan Kur an ayıdır. Çünkü Allah ın insanlığa son mesaj olarak gönderdiği Kur an-ı Kerim Hz. Peygambere bu ayda inmeye başlamıştır. Ramazan, Kur an ı getirdiği için kutlanmaya layık bir aydır. Ramazan ı mü minler oruçlarıyla bir şükran ayına çevirirler. Oruç, Kur an ı gönderen Allah a kulca bir teşekkürdür. Oruç tutan her Müslüman Kur an ın doğum gününü kutluyor demektir. Ve bu ayın içinde bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır ve gizlidir. Gizlenmesindeki maksadı yalnız Yüce Yaratıcı (cc) bilir. Tüm bu sebepler Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılmaktadır. Ramazan ayı ve oruç ibadeti hakkında Hz. Mevlana nın görüşlerini Mesnevî-i Şerîf ini ve Dîvân-ı Kebîr ini incelediğimizde şöylece özetleyebiliriz: Oruç sevdası bambaşka bir sevdadır. diyen Mevlânâ, orucu çok özledi- 14

ğinden ve hasretle beklediğinden bahseder. Bazen ise orucu bir ana gibi görür. Oruç ayı olan Ramazan a neşeli olarak girilmeli, ona kavuşulduğu için Cenâb-ı Hakk a şükredilip sevinilmelidir. Oruç; kişide imanın, Allah ı sevmenin, O na (cc) bağlanmanın, O ndan (cc) sakınmanın, haramdan kaçınmanın varlığına şahitlik eder. Ramazan Oruç tutan her Müslüman Kur an ın doğum gününü kutluyor demektir. ayında sadece yemek ve içmekten kaçınmak değil, kötü söz söylemekten ve kötü iş işlemekten de kaçınmak, sabır göstermek gerekir. Hz. Ali Ramazan hakkında şöyle buyuruyor: Yazın tuttuğum orucun, kışın aldığım abdestin tadına hiçbir zaman doyamadım. Bu cümlelerin ışığında Ramazan ve orucun tam manasını bilmek, anlamak ve yaşamak bizlerin ödevi olmalı. Kuru kuru aç kalmak, akşam ezanıyla beraber sofraya saldırmak değildir oruç. Bu ibadet bizlere günün belli bir kısmı aç geçirelim diye de emredilmemiştir. Günümüzde bu kutsal ayı değerlendiremeyenlere ne de güzel söylemiş Üstad Necip Fazıl Kısakürek: Müziğin sesini kısmaya üşendiğiniz ezanı, şimdi dört gözle bekliyorsunuz! Sonuç olarak, Bizlere sayılamayacak kadar yarar sağlayan Ramazan ı ve orucu küstürmemeliyiz. Önemli olan bu mübarek ayda kazandığımız güzel alışkanlıkları bu aydan sonra da devam ettirebilmek. Dolayısıyla Ramazan a elveda, Ramazan ın güzelliklerine elvedaya dönüşmemelidir. Unutmamalıyız ki Yüce Yaratıcı yılın on iki ayı bizlere ibadeti ve O nu (cc) hatırlamamızı emretmiştir. Makalemi İki Cihan Güneşi Efendimizin bu mübarek cümleleri ile noktalamak istiyorum. Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur. Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allah da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar. Ömer Faruk Erdoğan 15

NEDEN YAPICI DEĞİLİZ? Eûzü billâhimineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah ın adıyla Bahsini edeceğimiz mevzuya her zaman dilimizden eksik etmediğimiz Besmele ile başlamak istedim çünkü onu sadece dil ile ikrar değil, gerçekten kalben tasdik ettiğimizde ve manasını hayatımızın merkezine koyduğumuzda dünyevi ve uhrevi rotamızda dengeli bir istikamet tutturmamız çok kolay. İnsan olmak, mahlûkatın en üstünü olmak zorlu bir görev. Her Âdem e bir şeytan musallat Bu yüzden dünya hayatımızda karşılaştığımız her meselede, onun bize fısıldadığı kötü ilhamlarla baş etmek ve iyinin üstünlüğünü sağlamak savaşındayız. Kendimizle olan ya da diğer kişilerle olan durumlarda hep aynı savaşı veririz. Başımıza bir hal geldiğinde, Allah bizi bir sınava tabi tuttuğunda şeytan bize hep kötü tarafları görmek, şükürden uzaklaşmak için ilham verir. Arkadaşımızla, aileden biriyle ya da komşu ile gelişen ufak bir mevzuyu büyüt- Nefis, benlik ve şeytan üçgenine takılan insan her durumda kendini haklı görüp, karşı tarafın haklı olabilme ihtimaline aldırış etmiyor. 16

mek, hani derler ya incir çekirdeğini doldurmayan sorunları şeytanın vesveselerine kulak asarak kopacak noktalara getirmek karşılaşmadığımız durumlar değildir. Peki, şeytan bu noktada bizi nereden yakalıyor? Benliğimizden. Kendi benliğini yücelten insanoğlu karşısındakini anlamada, olaylara objektif bakmada, hüsnü zan etmede başarısız oluyor. Nefis, benlik ve şeytan üçgenine takılan insan her durumda kendini haklı görüp, karşı tarafın haklı olabilme ihtimaline aldırış etmiyor. Böylece yapıcılıkla düzelebilecek mevzular yıkıma sürükleniyor. Bağışlayıcı Rabbin merhametsiz kullarına dönüşüveriyoruz bazen. Hâlbuki güzel düşünmek, hoşgörülü olmak, af ve merhamet sahibi olmak bir mü min olarak sahip olmamız gereken hallerdir. İslamiyet in özü güzel ahlaktır. Güzel ahlaka sahip olan kişi güzel görür, güzel davranır, güzelliklere sebep olur. Abdulkadir Geylani Hz. bu konuda şöyle nasihat etmiştir: Güzel huy ne güzeldir! Sahibine de başkalarına da rahatlıktır. Kötü huy ne çirkindir! Sahibine yük, başkalarına eziyettir. Mü mine yakışan, nasıl ki, diğer bütün taatler için nefsiyle mücahede (nefsin istemediği şeyleri yapmak) ediyorsa, öylece, huylarını güzelleştirme ve güzel huylarla bezenmek uğrunda da onunla mücahede etmektir. Nefsin özelliği kibir, gazap ve insanları tahkir etmekdir. Mutmain oluncaya kadar onunla mücahede edin. Nefis mutmain olunca tevazu sahibi olur, zillet sahibi olur, huyları güzelleşir, ölçüsünü bilir, başkalarına tahammül gösterir. 1 Kişi kendini güzel eylerse, fikrini zikrini güzele yönlendirirse, suizan- Olumsuzluklarda çıkış noktası aramak, kötülüklerde güzellikler bulabilmek, yıkıcı değil yapıcı olmak amacımız olmalı. nı bırakıp hüsnü zana yönelirse, hoşgörülü ve ılımlı olursa hem kendi huzurlu olur hem de çevresindeki insanlarla huzur içinde olur. Güzel ve iyi bakan, meseleleri yokuş aşağı yuvarlamak, ipleri koparmak yerine; yapıcı olmayı, düzeltmeyi, ara bulmayı tercih eder. Böyle yapmakla hem Allah katında hem insanlar katında sevilir, yüksek mertebelere ulaşır. Bir mü min olarak, Peygamber Efendimizin izinde gitmek en mühim görevimizdir. O Peygamber ki merhamette, hoşgörüde, güzel düşünmede en iyi örnek bizlere. Hayatını okuduğumuzda her davranışından birçok nasihat bulacağımız Kutlu Peygamber, bir gün ashabı ile yürürken yol kenarında ölü bir köpek görür. Bunu gören sahabelerin kimisinin yüzü buruşur, kimi leş kokusundan şikâyet eder, genel itibariyle her biri rahatsızlıklarını ifade eder bir şekilde. Bu durum karşısında Resulullah (sav) Efendimizin tavrı ve tepkisi bambaşka olmuştur. Yüce Nebi, sahabeye dönüp: Köpeğin ne güzel, inci gibi dişleri var demiştir. Nasıl bir bakış açısı, ne güzel bir görüştür bu. Her kişinin harcı değildir lakin onun ümmeti olarak bize de ona benzemeye çalışmak düşer. Olumsuzluklarda çıkış noktası aramak, kötülüklerde güzellikler bulabilmek, yıkıcı değil yapıcı olmak amacımız olmalı. Bunun için de benliğimizden, şeytanın vesveselerinden kurtulup özümüzdeki iyiliğe yönelmeli, fena huylarımızı törpülemeli, ahlakımızı Resul ahlakıyla bezemeliyiz. Ve şöyle bitirelim Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır. 2 Selam ve dua ile Tuğba Uzunosmanoğlu 1 Cilaü l Hatır, Abdulkadir Geylani, 44.Sohbet. 2 Mektubat, Bediüzzaman Said Nursi. 17

ÇOCUKLARIMIZI ORUÇ TUTMAYA NASIL ALIŞTIRABİLİRİZ? Anne baba olarak bizler, çocuklarımızın geleceği için uğraşır, onların hayatta mutlu olmaları için pek çok fedakârlıkta bulunuruz. Bir anne babanın sorumluluğu çocuklarına hayatı öğretmekle bitmez, onları Allah rızası için, Allah ın istediği şekilde hayata ve ahiret hayatına hazırlamalıdır. Bu yüzden de dinimizin gerekliliklerini doğru bilmeli ve çocuklarımıza doğru şekilde öğretmeliyiz. İbadetlerin cemaatle yapılanlarına mutlaka onları da götürün. Göreceksiniz ki; oruç onlar için arzu ile yerine getirmeyi istedikleri bir ibadet haline gelecektir. Çocuğuma ibadetleri nasıl öğreteyim, Çocuklarımı oruç tutmaya alıştırmak için ne yapmalıyım? diye düşünen aileler için Ramazan ayı eşi benzeri olmayan bir fırsattır. Çünkü Ramazan, şeytanın zincire vurulduğu ve kötülüklerin terk edildiği aydır. Çocuklara din eğitimi verirken iki altın kuralı her zaman rehber edinmeliyiz. Birinci kural; çocuk eğitiminde davranışların sözlerden çok daha etkili olduğu gerçeğinden yola çıkmaktır. Çünkü çocuk yaşadığını öğrenir. Eğer Ramazan ayında bizler yalan ve dedikodudan kaçınıp orucumuzu tutar, camilere gidip teravih kılar ve iyilik yaparsak çocuklarımız da aynısını yapacaktır. Fakat böyle davranmayıp sadece nasihat vermekle yetinilirse muhtemelen tesiri olmayacaktır. 18

Çocuklar Niçin oruç tutmalıyım? diye sorduğunda Allah böyle emrettiği için şeklinde bir cevap vermek yerine, onlara oruç hakkında açıklayıcı bilgi vermek gerekir. Çocuklar gönüllerine hitap eden şeylerden etkilenirler. Bu mübarek ayda, fakir ve yoksulları gözetirken, çocuklarınızı da bu faaliyetlere ortak edin. İbadetlerin cemaatle yapılanlarına mutlaka onları da götürün. Göreceksiniz ki; oruç onlar için arzu ile yerine getirmeyi istedikleri bir ibadet haline gelecektir. İkinci kuralımız ise ibadet alışkanlığı kazandırmak için korku yerine sevgiden yola çıkmaktır. Çocuk eğitiminde en önemli prensibi Sevgili Peygamberimiz (sav) koymuştur: Sevdiriniz nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Fakat maalesef ülkemizde çoğu ailenin din eğitimi verirken sevgi yerine korku faktörünü kullandığını görmekteyiz. Örneğin; Çocuklara zorla dua ezberletmeye çalışmak, ezberleyemediği zaman ise onları cezalandırmak; kız çocuklarını baskı ile kapanmaya zorlamak; yaramazlık yapan çocuğa, Allah ın onu cehennemde yakacağını söyleyerek korkutmak Bu şekilde davranan aileler, çocuklarını dine yaklaştırmak yerine dinden uzaklaştırdıklarının farkında değildir. Çocuklarımıza karşı Ramazan ayında diğer zamanlardan daha iyimser olmak için çabalamalıyız. Bu güzel rahmet ayında çocuklarımıza karşı sinirli ve hoşgörüsüz davranmamalıyız. Aksi durumda ibadetlerin insan üzerinde uyandırdığı o güzel duygu ve düşünceleri onlara kabul ettirmekte pek şansımız kalmayabilir. Yaş Dönemlerine Göre Çocuklarımız ve Oruç İbadeti Okulöncesi yaşlardaki çocuklara oruç tutturmak uygun değildir. Ancak çocuklar sahura kaldırılabilir, 2-3 saatlik veya yarım günlük denemeler yaptırılarak tam gün tutmuş gibi sevindirilebilir. Ama ne olursa olsun, onlara farz olmayan dönemde ufak alıştırmalarla bu duyguyu yerleştirmenin bir yolu aranmalıdır. Çünkü bu alıştırmaların da mutlaka bir hikmeti vardır. 7-10 yaşlarındaki çocukların sağlık durumları müsaitse birkaç gün oruç tutturulabilir. Sahurda sevdiği yemeklerden yapıp, iyi beslenmelerini sağlayarak onları oruca hazırlayabilirsiniz. Gün içerisinde zorlandıkları durumlarda çocukları ilgilerini çeken şeylerle meşgul ederek oruçlarını tamamlamalarına yardımcı olabilirsiniz. 10-13 yaşlarda ise oruç ibadeti daha ciddiye alınmalıdır. Çünkü bu yaşlar ergenliğin başlangıcıdır ve artık ibadet sorumluluğu da başlamaktadır. Çocuklar Niçin oruç tutmalıyım? diye sorduğunda Allah böyle emrettiği için şeklinde bir cevap vermek yerine, onlara oruç hakkında açıklayıcı bilgi vermek gerekir. Orucun kazandırdığı sabır, kendine hâkim olma, paylaşma, şükretme gibi önemli özellikler açıklanmalıdır. Bu değerleri hikâyeleştirerek çocuklara anlatmak, onların oldukça hoşlarına gidecektir. Unutmamamız gereken bir şey var ki; oruç kişiyi ahlaki güzelliğe yönelten bir ibadettir. Dolayısıyla eline diline sahip olmaksızın tutulan bir orucun kişiye faydası olmadığı gibi çocuğa da faydası olmaz. Bu durum çocuğa anlatılmalı ve oruç tutuyor diye evde esip gürleyen biri olma hakkının bulunmadığı da açıklanmalıdır. Sonuç olarak, bu atasözü bizlere ışık olmalı: Ağaç yaşken eğilir. Yukarıda işlediğimiz özellikler ne kadar önemsenirse, çocuklarımıza o kadar olumlu yansıyacak ve bu davranışları daha dirençli olacaktır. Allah hepimize böyle nesiller yetiştirmeyi nasip eylesin. Ailece verimli bir Ramazan geçirmeniz dileğiyle Esra Erdoğan Psikolojik Danışman 19

SANAL YALNIZLIK Yazımıza başlarken öncelikle Bağımlılık kelimesinin tanımını yapalım; kişinin, bağımlı olduğu nesneden uzak kalamaması ve bu nesneye ulaşamadığında yoksunluk belirtileri göstermesi, arama davranışı içine girmesi ile tanımlanabilir bu kelime. Bağımlılık kelimesi ile Yalnızlık kelimesinin sanal dünyada bir araya gelmesi ilk bakışta ne kadar garip gelse de birbiri ile fazla bağlantılı kavramlar. Kişiler sanal dünyaya bağımlı oldukça yalnızlaşıyorlar. Bu yalnızlık ise insanların ruhunu günden güne çöküşe sürüklüyor. Sanayi ve tarım devriminden sonra üçüncü büyük devrim olarak kabul edilen internet, hızla yayılmaya ve artık kişileri kendine bağımlı hale getirmeye başladı. Bağımlılıklar arasında en yaygın olarak adlandırılan ve günümüzde sık kullanılan sanal bağımlılık kavramı, soyut bir kavram olduğu için tüm sorunun zihinde bitmesi bu durumu daha da ciddileştiriyor. Tabii ki bu durum sadece zihnimizi köreltmekle kalmıyor vücudumuzu da köreltiyor. Sürekli internet, bilgisayar başında geçirilen vakitte vücut gerekli görevleri yerine getiremiyor ve fiziki olarak da çöküşler başlıyor. Fast-food alışkanlığı ve bunun tetiklediği obezite, kalp ve damar hastalıkları ve diyabete yatkınlık gibi pek çok organik hastalığa davetiye çıkarıyor. Bu da demek oluyor ki, internet hem beden sağlığımızı hem ruh sağlığımızı tehdit ediyor. Bir dünya düşünün; herkes ekrana kilitlenmiş, kimse kimsenin yüzüne bakmaz olmuş, Bir dünya düşünün; herkes ekrana kilitlenmiş, kimse kimsenin yüzüne bakmaz olmuş, aileler çocukları ile iletişimi kesmiş, çocuklar arkadaşları ile olan diyaloğunu internet üzerinden kurar hale gelmiş... 20

Allah aşkından uzaklaştıkça o boşluğun yerini huzursuzluk alır ve kendilerine bir meşgale bulmaya çalışırlar. aileler çocukları ile iletişimi kesmiş, çocuklar arkadaşları ile olan diyaloğunu internet üzerinden kurar hale gelmiş, evliliklerimiz internetle düzene girer, internet yüzünden bozulur olmuş, işler aksamış, sağlık eşiği düşmüş Çok uzak değil bu sahte dünya, tam tersi çok yakınımızda. Dostumuz olabilecek duruma sahipken aynı zamanda düşmanımız da olan bir oluşum; internet. Türkiye de 34 milyonu aşan internet abonesi mevcutken bunu bağımlılığa dönüştüren insanların sayısı hiç de az değil. Sosyal medyanın hayatımıza nüfuz etmesi ile birlikte sanal bağımlılığın derecesi de oldukça arttı. Ahlak sistemimiz gittikçe çökmeye başladı. İnterneti doğru amaçlar çerçevesinde kullandığımızda dünyadaki her bilgiyi edinebilir hatta kişisel gelişimimize de oldukça katkıda bulunabiliriz. Fakat bunu bağımlılık haline getirmek ciddi sorunlara yol açabilir. Okullarımızda, iş yerlerimizde oldukça sık yararlandığımız internet, amacı dışına çıkıldığında modern bir silaha dönüşebilir. Nitekim çevremizde şahit olduğumuz birçok olayda da bunu algılayabiliriz. Peki, dünyanın en yaygın ve en yararlı iletişim aracı internet iken nasıl oluyor da bu kadar zararlı hale gelebiliyor? Zaman geçtikçe çöken ahlak sistemimiz bu durumun en büyük sebeplerinden biri. Batılılaşmaya özenti ve maalesef ki batının kötü taraflarını alma gafleti. Sanal bağımlılığın getirdiği psikiyatrik sorunların içerisinde yer alan sosyal fobi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, depresyon ise günlük hayatımızı kötü bir yola sürükleyebilir. 90 lı yılların bitimiyle teknoloji, dünyamıza fazlaca girmeye başladı. Sokaklarda oyun oynayan çocuklar artık sokağa çıkmaz, internet başından kalkmaz oldu. Doğal olarak günümüz çocukları kişisel gelişimini daha geç tamamlıyor hatta çoğu zaman sosyofobik sorunlar ortaya çıkabiliyor. Evliliklerde ise sanal bağımlılık, ilişkinin çatırdamasına yol açıyor. İnsanlar sosyal medya üzerinden oluşturdukları sahte kişiliklerle kendilerini başka bir dünyanın içine itiyor ve bir zaman sonra kendi hayatından bağımsız hale gelmeye başlıyor. Kendi kişiliğinden uzaklaşıp internet ile oluşturduğu sahte kişiliğe ise bağımlı hale geliyor. Dünyada bu durumun yol açtığı ölümleri de görebiliriz. Zira 2012 yılında intihar eden 15 yaşındaki Tallulah Wilson isimli genç kızın ölüm nedeni internette oluşturduğu sahte kimliğe bağımlı hale gelmesi ve gerçek hayatında hiç arkadaşı olmamasıydı. Kısaca ölüm nedeni, sanal bağımlılıktı. Aslında interneti temizlik için kullanılan kimyasal deterjanlara benzetebiliriz. Kıvamında ve kararında kullanıldığında tüm işimizi görür hatta gözümüzün görebildiği her yeri tertemiz yapar fakat fazla kullanıldığında zehirlenmeye yol açabilir bu da ciddi sağlık sıkıntılarını doğurur. İnternet de tıpkı o temizlik malzemeleri gibi doğru kullanılırsa birçok faydasını bizlere gösterebilir. Fakat aksi bir durumda maalesef ki ruhumuzu ve psikolojimizi zehirleyebilir. Bu tarz bağımlılıkların sebebini iç huzurun eksikliğine de bağlayabiliriz. İnsanlar içindeki Allah aşkından uzaklaştıkça o boşluğun yerini huzursuzluk alır ve kendilerine bir meşgale bulmaya çalışırlar. Allah tan uzaklaşıp metaya yakınlaşmak mutsuzluk getirir. Bu mutsuzluk kişileri farklı olgulara yönlendirir ve kimi zaman bu olgu bir bağımlılık olabilir. Elbette ki demek değildir; Allah aşkı olan kişi internetten uzak kalacak. Aksine, dinimiz nasıl ki mantık çerçevesinde olan bir din ise internetten alacağımız yararlı bilgileri de hoş görecek kadar vizyonu geniş bir dindir. Peki, bu çerçevede düşünecek olursak, sanal bağımlılıktan kurtulmanın yolu nedir? Her durumda olduğu gibi bu durumda da işin başı eğitimdir. Aileden gelen, okulda öğretilen eğitim ile her şeyin dozunda kullanılması öğretilebilir. İnsanlar, hayatlarına internet ve bilgisayar almadan önce nasıl yaşadıklarını unuttular. Evvela bunu hatırlamak, daha faydalı eylemlere doğru geçiş yapmayı sağlamak etkili olabilir. İnterneti bilgi mabedi olarak görüp, gerekeni almalıyız ki sihirli kutu dediğimiz bilgisayar bizi kendisine köle yapmasın. Çocuklarda sanal bağımlılığın önüne geçmek için ise kontrolün ailelerde olması şart. Tabii bilinçli ailelerin olması koşulu ile. Yazımıza son verirken, içimizin Allah aşkı, Peygamber bağımlılığı ile dolması muhtemel günlere inşallah Zeynep Uysal 21

ÇOCUKLARLA BÜYÜMEK Ne kadar da çabuk büyür çocuklar. Daha ne olduğunu anlayamadan, oyunlarına eşlik etmeye fırsat bulamadan ve küçücük ellerini avuçlarımızda tutmaya doyamadan yanı başımızda birer yetişkin olarak buluruz onları. Hayatın vazgeçilmez unsuru olan insanoğlu bu hızlı gelişim sürecini takip etmekte zorlanır çoğu zaman. Kendi çocukluğu bile dün kadar yakınken var edilişine vesile olduğu yavrusunun büyüme sürecine inanamaz. Sonrasında bir bakar ki canından bir parça olanla uçurumlar vardır arasında. Oysa Cenab-ı Hakk tan emanettir onlar bizlere. Her gün Yüzlerini gösterdin, acılarını gösterme Ya Rab! diye dua ettiklerimizdir. O halde ehl-i emanet olmanın gereklerini de yerine getirmeye çalışmalıyız. Her insanın içinde daima çocuk kalan bir yan vardır. Bu yanımızı çocuklarımızı büyütürken uyandırıp, onlarla birlikte yeniden büyüyebiliriz belki de. Evcilikte komşusu olup misafire hürmeti, futbol maçında kaleci olup gol yediğinde de gülebileceğini, oyuncak arabaları sürerken diğer insanlara saygılı ve hoşgörülü olunması gerektiğini daha kolay anlatırız; parmağımızı sallayarak nasihatler vermek yerine. Böylece biz çocuklarımızla çocuk gibi büyümeye çalışırken onlar da bizimle yetişkin gibi büyüme gayretine girer. Otururken bizim gibi oturur, yerken bizim gibi yer, gülerken bizim gibi güler. Hatta alnımız secdeye vardığında yanı başımızda bir başın daha fısıltıyla huzurda olduğunu görürüz. Her insanın içinde daima çocuk kalan bir yan vardır. Bu yanımızı çocuklarımızı büyütürken uyandırıp, onlarla birlikte yeniden büyüyebiliriz belki de. Dünya işlerine kendimizi kaptırdığımızda bunların hiçbirini yaşayamayız. Çünkü hep işimiz vardır. O kadar ki Rahman ın emanetini bile unutur, kendi haline bırakırız. Kendi halinde yetişen ise yabandır, istenmeyen, uzak tutulandır. Ya evladını böyle bir kadere mahkûm eden, hesabı sorulduğunda acaba hangi bahaneye sığınacaktır? Çoğumuz Bizim çocukluğumuzda böyle şeyler mi vardı? deyip dertleniriz. Aslında bu bile Mevla dan bir fırsat bizlere. Bak, şimdi var. Çocuğunu tek başına bırakmaktansa onunla yeni gelişmeler eşliğinde yeniden büyü, canlan, dirilik kazan. Hem öğren onun hayatını daha iyi anlamak için, hem de öğret yanı başında elini tutarken ve beraber mutluluğu paylaşırken. Çocuklarımızla yeterince zaman geçiremeyişimize mutlaka geçerli bahanelerimiz var. Ama bir durup düşünmek lazım: hangimiz sorduk çocuğumuza dünyaya gelmek ister misin? diye. Allah ın izni ile yaratılışa vesile olmak mutlu etti bizi. İlk adımlarını izlemek, bize seslenişini duymak nasıl da güzeldi. Peki, elini tutmasaydık önce, adım atmayı başarabilir miydi, öğretmeseydik anne- baba demeyi söyleyebilir miydi? Ya büyümeyi ve sorumluluk almayı, hayatı en anlamlı şekilde yaşamayı ve mutlu olmayı, dünyadaki varlığının önemini ve insanı insan yapan değerleri; adımlarımızı adımlarına uydurup birlikte yaşarken anlatmazsak nasıl öğrenecekler? Yarın kadar yakın olan yaşlılık zamanı 22

Karşılarından öğüt vermek yerine yanlarından yaşamlarına ortak olabildiysek, zor zamanlarımızda da yalnız kalmayacağız Allah ın izniyle. geldiğinde, birlikte büyüyebildiysek çocuklarımızla, onlar da yaşlanma sürecinde anlayacaklardır bizleri. Tutabildiysek ellerinden ve hissedebildiysek hislerini ellerimiz ve yüreğimiz boş kalmayacaktır inşallah. Karşılarından öğüt vermek yerine yanlarından yaşamlarına ortak olabildiysek, zor zamanlarımızda da yalnız kalmayacağız Allah ın izniyle. Çocuklarımızla çocuk olmayı kendilerine yakıştıramayanlara Efendiler Efendisi, İki Cihan Padişahı Hz. Muhammed de (sav) ne güzel örnekler vardır: Torunları Hz. Hasan ve Hüseyin kendilerine ait bir develerinin olmasını çok istiyorlardı. Bu dileklerine ulaşmanın yolunu dedelerinden istemekte buldular. Hz. Peygamber maddi olarak o an çocuklara deve alacak durumda değildi. Torunlarını üzmeden onlara istedikleri deveyi unutturacak bir çözüm buldu. Torunlarının önüne çökerek onlara seslendi: Haydi binin. Bundan daha iyi deve mi olur? Çocuklar büyük bir sevinçle dedelerinin sırtına bindiler. Artık deveyi unutmuşlardı. Hayatının her anını kendimize örnek almamız gereken O Büyük İnsan bile çocukların mutluluğu için onların yaşına kadar inme tevazusunu göstermişken bizler ne bekliyoruz? Haydi, emanetlerimize sahip çıkalım, onlarla yeniden büyüyüp adımlarını sağlam atmalarına, yaban değil en sevilen en istenilen insanlardan olmalarına, varlık sürecini en anlamlı biçimde yaşamalarına vesile olalım inşallah. Hanife Kadiroğlu 23

ORUCUNU TUT KAÇIRMA Oruç, sadece yiyip içmemekten ibaret değildir. Oruç, insanın tüm bedeniyle tutulur. Orucu tutan bedendir; mide, ağız, dil, el, kulak, gönül, beyin bütünüyle oruca dâhildir. Mide yemek içmekten nasıl korunuyorsa; dil de yalandan, kötü sözden, boş laftan ve gıybetten korunmalıdır. Kulak; gıybet, dedikodu, abes, malayani şeyler dinlememelidir. Gerçekten bütün azalarıyla oruç tutamayan kimseyi, Peygamber Efendimiz (sav) bizlere şöyle anlatıyor: Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur. Düşünün ki Ramazan ayının uzun yaz günlerine geldiği şu günlerde, akşama kadar zorluklarla tuttuğumuz oruçlar heba olsun! Oruçlunun o kadar çok mükâfatından, bize kala kala açlığımız ve susuzluğumuz kalsın! Ne kadar büyük bir kayıp değil mi? Böyle bir kayba uğramamak için sadece midemiz ile değil, bütün azalarımız ile oruç tutmaya gayret göstermeliyiz. Gönül ehli kişiler, yalan söylemenin ve başkasını çekiştirmenin orucu bozacağını belirtirler. Başucu kitaplarımızdan olan Müzekkin Nüfus kitabında da bu konuya yer verilmiştir. Kitabımızda Enes b. Malik ten şu hadis-i şerif aktarılmıştır: Dört şey orucu ve abdesti bozar, amele-i haseneyi (güzel ameli) iptal eder: 1) Yalan söylemek 2) Dedikodu etmek 3) İftira etmek Gönül ehli kişiler, yalan söylemenin ve başkasını çekiştirmenin orucu bozacağını belirtirler. 4)Genç kadınların yüzlerine şehvet kastı ile bakmak İlim ehli bize 3 çeşit oruçtan bahseder. Ruhun orucu, aklın orucu ve nefsin orucu Ruhun orucu; aşırı ihtiraslardan uzak bulunmak ve kanaat sahibi olmaktır. Aklın orucu; heva ve heveslere aykırı hareket etmektir. Nefsin orucu ise yeme, içme ve harama karşı perhizkâr olmaktır. Oruç kalkandır Hadis-i Şerifini hepimiz biliriz. Oruç; insan ile günah arasına perde olur, insanı günahlardan korur. Eğer oruç layıkıyla tutulduysa öyle bir kalkan olur ki, dünyalık 24