Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim Bismillahirr-rahmanirrahim Okyanusu ara sahilde takılı kalma Şeyh Esref Efendi Berlin 2010 Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim Destur ya Sultan ul Evliya meded ya Ricalallah Ey insanlar! Gelin ve hakikatlardan dinleyin. Bu size göklerden gelen hitabdır, gelin ve kulak verin. Yerden değil gökten gelene kulak verin ki, ilim hacminiz dere iken okyanus olsun. Şüphesiz hakiki İlim yağmur tanesine benzer ve gökyüzünden İlahi bir İhsan olarak iner insana. Yağmur tanesi de İlahi Rahmettendir ve gökyüzünden yeryüzüne düşer ve belki toplana toplana dere olur ırmak olur nehir olur. Dağlardan ovalara süzülür, sonra ovalardan okyanuslara akmak için yol arar kendine. O yolu bulamayan sonunda bir yerde tıkanır kalır ne belki geriler amma asla daha ileri gidemez. Niye gidemez? Çünkü bir şeylere takılı kalmıştır ve okyanusa doğru akışı durmuştur o suyun.takılı kalma! Gökyüzünden gelene itibar etmeyen, haberi Göklerden dinlemeyen var gibi görünüpte aslında aslı astarı olmayan hayali şeylere takılı kalır. Hakikat okyanuslarından asla haberdar olamaz. Bil ki, hakiki ilim okyanusları sebebler ve hayaller dünyasının ötesindedir. Sebeblere ve hayallere takılı kalan atomun çekirdeğine takılı kalır atomun hakikatına derinlerine dalamaz. 1
Atomun çekirdeğine takılı kalmak nasıl olur? Şimdi sen bir adam düşün ki ömrü boyunca çölün ortasında okyanusu arıyor. Sonra nihayet okyanusun sahillerine ulaşıyor. Lakin okyanusa dalmak ve derinlerindeki sonsuz alemleri keşfetmek yerine tutuyor sahildeki taşları saymaya başlıyor yahut sahile vurmuş midye kabuklarını karıştırıp içinde inci arıyor. Bu adama ne denir deli denir! Yahu aradın aradın sonunda bulunca sahilde takılı kalmak içinmi aradın sen okyanusu akılsız demezlermi? Abesle istigal derlerdi eskiden hikmet sahibleri bu tür vakit kayıplarına. Ey insanlar! Abesle iştigal etmeyin.sana her vakit ihtiyacın olan neyse onun peşine düş ve oyalanma. Oyalanma çünkü kaybedecek vaktin yok. Was brauchen wir alle Zeit? Bizim her zaman ihtiyacımız olan nedir? Hikmettir.Wir brauchen alle Zeit Weisheit! Çölde yaşayan biri için belki denizi bulmak kolay değildir, lakin yüzme bilmeyen çöl insanı için o denize dalmak daha zordur. Çünkü boğulma tehlikesi var. Ilim kapısı herkese açıktır. Kim dilerse dilediği kadar alır o kapıdan. Yani yüzme bilmeyen denizden bir miktar suyu alır havuza doldurur ve gire çıka yüzmeyi öğrenebilir. Lakin hikmet okyanusları başkadır kaç deniz kaybolur o okyanusun içersinde. Onun için Allah herkese hikmet okyanuslarını açmaz çünkü çoğu kimse o okyanusta daha derinlerine dalamadan boğulur. Bu çok az kimseye nasip olur. Ey insanlar bilin ki altın kolay elde edilmez. Elmas kolay elde kıymetli bir şeyi elde etmek isteyen edilmez çok taşı yerinden kaldıracak çok tozu toprağı yutmaya razı olacak. Her kıymetli şeyin eziyeti de zahmetide olacaktır. Buna razı gelmeyen hayatını sahte taşlarla değerlendirir ve hayatını boşa geçirip kendini aldatır. Evet, altın elmas kolay elde edilmez. Hikmeti nasıl düşünüyorsunuz? Hikmet çok zorluklar ve mücadeleler neticesinde ancak elde edilebilir. Bu mücadele insanın hep kendi nefsiyledir. Hikmet insanın kalbine ihsan edileceğicihetten insan kalbini İlahi kuvvetlerin hükmü altına vermek zorundadır lakin insan kalbi umumiyetle nefsin yani hayvani zevk ve beklentilerin işgali altındadır. Ve insan irade kuvvetiyle kalbini nefsinin bu işgalinden kurtarmakla mükelleftir. Hikmet ancak ondan sonra o kalbe verilebilir. 2
Misal: Bir memleket bir memlekete harp ilan etse, ilk evvela savaştığı memleketin en stratejik noktalarını ele geçirmeye azmeder. Bir memleketin en stratejik noktası zamanımızda savaş uçaklarının kalktığı havaalanlarıdır. Bu havaalanları kontrol altına alınmadığı sürece o ordu o memleket üzerinde tam kontrolü ele geçiremez. Kuşun uçmasını önlemek için kanadını kırmak gerekir. Hasılı hikmet nurlarının inişini sağlamak için kalp denilen iniş alanını şer kuvvetlerin işgalinden kurtarmak lüzum eder. Bu da her insanda nefstir. İnsanın kendi nefsi ile olan mücadelesi başka insanların nefsiyle olan mücadeleden çok daha zordur. Kendi nefsi ile olan mücadeleyi kazanmış olan bütün nefislerle aynı anda mücadele edebilir hepsini tarumar edebilir. Bu o kimseye çok kolaydır. Kendi nefsiyle mücadeleden galip çıkanı bu dünyada kimse mağlup edemez. Subhanallah! Mağlup edemez çünkü o kimse artık sadece alim değil aynı zamanda hakimdir. Yani hikmet sahibidir hikmet sahibi olan hüküm sahibidir çünkü bütün sebeblerin yani resimlerin dışındadır o artık. Ey insanlar! Gelin ve Allahtan dinleyin. Allahtan dinleyenin ilmi yağmur tanesi iken ırmak olur nehir olur ve arta arta arta arta coşar ve önündeki bütün bentleri setleri aşar nihayet hikmet okyanuslarına ulaşır ve o okyanusta son bulur, kaybolur. Ortada artık tek bir yağmur tanesi değil başı bilinmez sonu bulunmaz koskoca bir okyanus vardır sadece. Evet hikmet sahibi olmak bir eşi bulunmaz nimettir ve her kula nasip olmaz. Nasip olmaz çünkü pek az kul kendini resimlerden kurtarıp kalbiyle Rabbiyle meşgul eder. İnsanların çoğu nefsinin kölesi olmaya rağbet eder lakin Rabbine kul olmaya yanaşmaz. 21. asrın hemen bütün insanları modern Bedevilerdir kendi akıllarının çölünde kendilerine hayali sanal bir okyanus yaratırlar ve Ne çölü? Bakın berrak sular içinde nasıl da yüzüyoruz derler. Hayır! Onlar okyanusu çölde zanneden kimselerdir okynusu hep çölde ararlar bulamayınca hangi okyanus öyle bir şey yok olsaydı çoktan bulurduk derler. Bir toplantıdaydım orada benden önce hazır olan bir Konuşmacı vardı. Bir gün çöldeyken yaşadığı tecrübelerinden nasıl UFO gördüğünden anlatıyordu. İşitince gülümsedim: bunda şaşacak bir şey yok çölde yok yoktur sen çölde takılı kalırsan çölün ortasında okyanus bile görür hemen içine balıklama bile atlarsın dedim. Hikaye: Bir gün hayallerinin esiri olmuş bir kaç Filozof Son Peygamber Seyyidina Muhammed Aleyhisselam Efendimizin mübarek yegenleri Seyyidina Alinin huzuruna geldiler: 3
Ya Ali dediler. Biz aradık taradık senin sözünü ettiğin Allahı hiç bir yerde göremedik, bulamadık. Madem bir şeyin varlığı vardır o şey muhakkak görünür ve bulunur olmalı. Lakin senin bahsettiğin Allah niye görünmez ve bulunmaz, demek ki Allah yoktur dediler. _Size hakettiğiniz cevabı denizin kıyısında vereceğim diye cevap verdi Seyyidina Ali efendimiz o Filozoflara. Gelin deniz kıyısına gidelim. Birlikte deniz kıyısına doğru yürüdüler. Vardıklarında o Feylezoflar alaycı bir gülümsemeyle Seyyidina Aliye sordular: Ya Ali, işte istediğin yere geldik nerede cevabın? Hz Ali efendimiz uzaktan kıyıya doğru seyreden bir gemiyi işaret edip: hele bir bekleyin şu gemi bir yaklaşsın dedi. Buraya doğru sizinle yürürken aklıma bir şey takıldı şimdi onunla meşgulüm bana biraz zaman verin. Nedir o aklına takılan ya Ali? Şu uzaktan bize doğru seyretmekte olan gemiyi görünce aklıma takıldı birden, kendi kendime acaba dedim, şu bize doğru hareket etmekte olan gemide herhangi bir kimse varmıdır yokmudur diye kafama takıldı. Feylezoflar Seyyidina Aliyi böyle işitince gülmeye başladılar: Ya Ali! Bu nasıl söz? Elbette denizin üzerinde bir gemi varsa içinde bir kaptanda olacaktır. Hele bir bekleyelim gemi yanaşsın bunu sana hemen ispat ederiz dediler sevinçle. Gemi kıyıya yaklaşıpta içinden bir kaptan bir de bir balıkçı çıkınca Feylezoflar haklı çıkmanın gururuyla sevinçten dört köşe oldular: Ya Ali! Biz de sanmıştık ki sen çok hikmet sahibi bir kimsesin amma bugün anladık ki bu düşüncemizde yanılmışız. Sen bizi bugün çokbüyük bir sukutü hayale uğrattın çünkü ömrümüzde senin gibi akılsızını görmedik. Hiç deniz üzerinde bir gemi olacakta kendi başına kumandasız koskoca deryada seyredecek? Böyle bir şeyi düşünebilmek bile akılsızlık alametidir dediler. Onlar böyle deyince Seyyidina Ali efendimiz gülümsedi: ey koca Feylezoflar, yanılıyorsunuz ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin dedi. Asıl siz beni bulmakla hakikat kaynaklarından çok kuvvetli akan bir hikmet suyuna kavuştunuz ve bakın nasıl da akıl çölünüz birdenbire yeşermeye başladı ve çiçek açtı görün. 4
Bu gördüğünüz geminin bu deniz üzerinde yürümesi için şu karşıdaki iki adama ihtiyac duyacağını bilebiliyorsunuz ve kabul edebiliyorsunuz. Amma başı sonu bilinmez bulunmaz koskoca bir kainatın kendi başına hareket edebileceğine nasıl inanabiliyorsunuz? Bu koskoca alemleri sevk ve idare eden Kuvveti nasıl kabul edemiyorsunuz ben de bunu anlayamıyorum ve sizin aklınızdan şüphe ediyorum. Siz bu geminin şu iki adamsız olamayacağını kabul ediyorsunuz amma koskoca bir kainata Tek Bir Kimseyi bile çok görüyorsunuz bu nasıl olur? Nasıl olur ki ortada içinde hareket halinde olan milyarlarca güneş sistemini ihtiva eden koskoca bir kainat olacak ve bu kainatın tek bir sahibi idare edeni kaptanı bile olmayacak böyle bir şeyi düşünebilmek bile akla işaret değil. Tövbe edin ve Allaha iman edin. Bilin ki Allahı göremeyen sadece körlerdir duyamayan ise sağırlardır. Bilin ki, sağır gök gürlese duymaz kör güneşin tam karşısında otursa hani nerede der, görmez. Ey insanlar! Gelin ve Allahtan dinleyin. Bu dünyada sadece ilim sahibi olmak yetişmez hikmet sahibi olmayı iste. Seyyidina Ali Efendimiz hem ilim hem hikmet sahibi kimseydi. Hikmet sahipleri her vakit ilim sahiplerine hükmederler. Bilin ki hikmet kontröl eder ilim kontrol edilir. Allahtan dinlemeyene nefsini dinleyipte nefsine itaat edene ve Allaha itaat etmeyene bu hikmet kuvveti ikram edilmez. İsterse derya kadar ilmi olsun sıfırdır o kimse. Sıfırdır çünkü her ilim eskir lakin hikmet hep yenidir. Bir şey eskidiği vakit yok olmaya dogru yol alır o bir vakit sonra kaybolur gider. Her yeni eskiyi fesh eder. O halde neyinle hangi ilminle övünüyorsun ey insan? Hikmeti ara hikmete talip ol ve hikmete koş. Hikmet nerede bulunur? Hikmet himmet sahiplerinde bulunur. Himmet sahipleri bizzat Allahın Iradesiyle irade eden kimselerdir. Onların bütün gücü ve ilmi Allahtandır. İradeleri Allahın İradesi, sözleri Allahın Sözleridir. Onlardan dinleyen Allahtan dinler. Ve onlar sana söz söyledikleri vakit, ilmi hikmetiyle beraber verirler sana. Hikmet ve himmet sahiplerinin, Evliyaların her sözü ilimden o ilmin özü hikmettendir. Büyük İskender, Allahın sevdiği ve hikmet bahşetmek istediği ender kimselerdendi. Ve büyük 5
İskender bir hikmet avcısıydı. Bütün seferleri dünyaya sahip olmak için değil belki çok yer gezipte mümkün olduğunca çok hikmet sahibi kimselerle tanışmak ve hikmet sahibi olmak içindi. Etrafı hep böyle kimselerle doluydu. Alimlerin ve hikmet sahipleriyle aynı sofrada ve mecliste oturmak en büyük zevkiydi. Büyük İskenderin hakikatta kim olduğunu nasıl olduğunu ancak allah ve dostları bilir tarihçiler ve Yunanlılar değil. Hasılı bir seferinde uzak doğuda büyük bir adaya rast geldi yolu onun. Bu adada sadece hikmet sahibi kimseler yaşamaktaydı. Yaşlısından gencine hatta çocuklara kadar bu insanlar hepsi hikmet ehli kimselerdi. Söylediğinde akıl ve mana olmayan kimse yoktu o kavimde. Büyük İskender Allah tarafından kutsanmış böyle bir kavime rast geldiği için çok memnun oldu. Emretti ve bütün ahaliyi en büyük meydanda toplattı ve onlara: Ey Allahın hikmet pınarlarından suladığı seçilmiş millet dedi Dileyin benden ne dilerseniz, verilecektir. Allah bir insana saltanat ve kuvvet verirse o insanın ilk yapacağı bilerek yahut bilmeden kendini İlah yerine koymaktır. Pek az insan hakikatını ve kulluğunu unutmaz ve kendini Allahın yerine koymaz. Nitekim büyük İskender de niyeti iyi olmasına rağmen o anda istemeden Allahın hikmeti bir gaflet gösterdi ve o kavme dileyin benden ne dilerseniz o şey olacaktır diyerek çok büyük bir iddiada bulundu. Büyük İskenderin bu teklifi ve iddiası üzerine o kavim dedi ki: ey İskender! Sen kimsin ki bize ne vereceksin? Lakin madem bir iddia da bulundun ve ne dilersek verebileceğini söyledin, o halde biz de bu dünyada neyi istememiz gerekiyorsa senden onu isteriz. Bize bu geçici dünyada ebedi hayat ver! İskender bunu duyunca çok şaşırdı ve ilk defa bir talep karşısında aciz kaldı. ey hikmet sahibi kavim, ben bunu size veremem. Ben Allah değilim dedi. o halde ey İmparator, bize büyüklüğünü göster ve öyle bir şey ver ki, senden razı olalım sende bize olan sözünü tutmuş ol. Bize hastalıksız bir hayat ver. Onu da veremem ey millet. Bunlar benim kudretimde olan kuvvetler değil ben Allah değilim nasıl vereyim başka bir şey isteyin. 6
Ey İskender sen nasıl bir İmparatorsun ki, hem salatanat sahibi olmayı iddia edersin hem bu kadar aciz kalırsın? Sözünde dur ve bari bize son isteğimizi ver. Büyük İskender çok büyük hata yaptığını anlamıştı amma bu hadisede Allahın bir hikmeti olduğunu hissetti ve dedi ki: ey Allahın bana ibret ve ders olarak karşıma çıkardığı kutlu millet, son isteğiniz nedir onu da söyleyin dedi. Bize akibetimizden haber ver ey İmparator. Madem bize ne dilerseniz ben veririm dedin bize akibetimden haber ver. Bizim her birimizin sonu nasıl olacak söyle bari onu bize söyle. O kavmin bu son arzusu üzerine büyük İskender ağlayarak secdeye kapandı: Ya Rabbi Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim, büyük bir gaflete düstüm kendimi Senin yerine koydum beni affet dedi. Sonra o kavme dönerek: ey şanlı millet, bugün Allah sizin üzerinizden bana yeniden kim olduğumu ve sıfırlığımı hatırlattı. Ben sizin bu istediğininizin hiç birini de veremem size. Ne ebedi ne de hastalıksız bir hayat verebilirim ne sizi akibetinizden haberdar edebilirim. Ben bunları kendim için bile yapamam. Beni affedin ve benden verebileceğim bir şeyler isteyin dedi. Ey İmparator! Biz sadece bunları isteriz. Altinmış gümüşmüş, evmiş arsaymış istemeyiz. Bunlar hepsi gelip geçici şeylerdendir bugün olmasa yarın bırakıp gideceğiz. Lakin biz ebedi kalıcı olanin peşindeyiz. Muktedirsen bize kalıcı olandan ver geçici olandan değil yoksa sus ve yoluna devam et dediler. Ey insanlar! Hikmetli ilime talip olun. Bilim ve bilimadamları sana belki resimlerden ve o resimleri oluşturan renklerden anlatabilir lakin hikmet sahipleri evliyalar sana hem resimlerin nasıl olustuğundan hem ne için var oldujklarından anlatirlar. Seç beğen al kiminle olmak kimden dinlemek istersen. Sen bilirsin! 7