II. BÖLGESEL SORUNLAR ve TÜRKİYE SEMPOZYUMU 1-2 Ekim 2012 REEL SEKTÖRÜN SORUNLARI VE FİNANS KESİMİNDEN BEKLENTİLERİ Mahmut YARDIMCIOĞLU a Ali ANTEPLİ b Hilal KOCAMAZ c adoç.dr., KSÜ, İİBF, İşletme Bölümü, Kahramanmaraş böğr.gör., Selçuk Üniversitesi, SBE, İşletme ABD, Konya cöğr.gör., Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Osmaniye ÖZ Küresel rekabet koşulları ve yaşanan krizler, reel sektörün büyük bir kesimini olumsuz etkilemekte ve gelişmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Reel sektör açısından bu olumsuzlukların üstesinden gelinmesi finans kesiminin desteklerine bağlıdır. Finans çevrelerinin de bu olumsuz gelişmelerden etkilendiği bir gerçektir, ancak krizlerin etkilerinin atlatılması ve ayakta kalabilmeleri reel sektör ile olan etkileşimlerine bağlıdır. Reel sektörün ve finans sektörünün birbirleriyle olan bağımlılığı nedeniyle işbirliğinin artırılması, sorunların çözümünde kaçınılmaz bir gerçektir. Sektörler arasında karşılıklı güven ortamının sağlanması ve işbirliği imkanlarının geliştirilmesi, ülke ekonomisinin kalkınmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Reel sektörün finans kesiminden beklentilerinin en başında uzun vadeli düşük faizli kredi talebi gelmektedir. Ayrıca vergi oranlarının düşürülmesi, ssk prim oranlarının indirilmesi, bankaların reel sektöre ayırdığı fon miktarlarını artırması, teşvik uygulamalarının küresel rekabet koşullarına göre yeniden gözden geçirilmesi önemli beklentiler olarak sıralanabilir. Özellikle kriz sonrası toparlanmanın hızını artıracak, doğrudan ve dolaylı desteklere devam edilmeli, beraberinde direk üretim maliyetlerini olumsuz etkileyen tüm alanlarda iyileştirmelere gidilmeli, iş ve yatırım ortamını daha rekabetçi kılacak reformlar derinleştirilerek sürdürülmelidir. Bu çalışma, reel sektör ün finansman sorunları ve finans dünyasından beklentileri konusunda alan çalışması olarak yapılmıştır. Bu amaçla Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay da faaliyet gösteren çeşitli işletmelerin finansman yöneticileri üzerinde anket çalışması yapılmıştır. Yapılan ankette reel sektörün finansman sorunları ve finans kesiminden beklentilerine yönelik sorular sorulmuştur. Anket SPSS programında değerlendirilmiş, elde edilen veriler doğrultusunda reel sektörün en önemli sorununun uzun vadeli ve düşük faizli uygun finansman olduğu görülmüştür. Ayrıca vergi oranlarının ve kredi maliyetlerinin yüksekliği, reel sektörün ciddi sorunları arasında yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Reel Sektör, Finans Kesimi, Reel Sektör ün Sorunları ABSTRACT Conditions and the crisis of global competition, adversely affecting a large part of the real sector and is a major obstacle in front of the development. Corporate sector in terms of overcoming the disadvantages depends on the support of the financial sector. Developments that adversely affected the financial environment is a fact, but the effect of the crisis is overcome and survive depends on its interaction with the corporate sector. Of the real sector and financial sector because of its dependence on cooperation with each other to increase the resolution of problems in the inevitable truth. Environment of mutual trust between the sector provision and development of opportunities for cooperation, will contribute to the development of national economy. Financial sector of the real sector expectations from the very beginning of the demand comes from a long-term lowinterest loans. Moreover, lowering of tax rates, social security contribution rate to download, banks increase the amount of funding to the real sector, encouraging applications to be reviewed according to the global competitive environment can be listed as an important prospects. Especially post-crisis recovery of the velocity will increase the direct and indirect support to be continued, along with direct production costs, adversely affecting all areas improvements should be the business and investment environment more competitive to make reforms, deeply rendered must be maintained. This study, the real sector expectations from the world's financial problems and financial issues were at work in the field. This aims K. Maras, G. Antep Hatay and the activities of various business and financial executives, a survey was conducted. In a survey of the financial problems of the real sector and financial sector were asked for their expectations. SPSS program was evaluated in the survey, according to data obtained from the most important problems of the real sector and the long-term low-interest financing is deemed to be appropriate. Moreover, high tax rates and credit costs, the corporate sector are among the serious problems. Key Words : Real sector, financial sector, real sector's problems 1. GİRİŞ Finans krizi, eğer nakit ve nakit benzeri (kredi vb.) ilişkiler alanında ortaya çıkan olumsuz ve kötü gelişmenin en uç noktası ise, kaçınılmaz olarak " nakit ve nakit benzeri ilişkiler" in diğer şeylerle ilişkisi, bağlantısı saptanmadan bir 199
başka alana (reel sektör) yansıyıp yansımayacağından söz edilemez. Aynı şekilde "reel sektör", eğer "gerçek sektör" anlamında kullanılıyorsa, bunun dışında kalan tüm ekonomik sektörler, örneğin finans sektörü "fiktif", yani "hayali sektör" olarak kabul edilmek zorundadır. Finans sektörü, terimin kendi içinde ifade edildiği gibi, bir şeyleri "finanse" eden ekonomi kesimiyse, "reel sektör" de finans sektörü tarafından finanse edilen bir diğer ekonomik kesim olmaktadır. Finans sektörü, "globalizm öncesi" sözcükle ifade edersek, mali sektör, para ve paramsı şeylerle uğraşır. Dolayısıyla işlevi "reel sektörü" finanse etmek, bu sektörün çalışabilmesi için gereksinme duyduğu para ve paramsı (kredi vb.) şeyleri sağlamaktır. Eğer "reel sektör" sanayi, ticaret, hizmetler gibi sektörler ise, finans sektörü, bu sektörlerin gereksinme duyduğu her türlü para ve paramsı şeyleri temin eden kesimdir. Kredi, banka Kaynakçanın belirlenmiş olan bedel karşılığında (faiz, komisyon v.b.) daha sonra geri almak üzere girişimcilere aktarılmasıdır (Altan, 2001: 137). Bir işlemin kredi niteliğini kazanabilmesi için; krediyi alan taraf (borçlu), krediyi veren taraf (alacaklı), devredilen satın alma gücü/garanti (kredi), ödeme vaadi (vade), güven ve saygınlık (itibar), teminat (garanti) ile faiz/komisyon (verim) gibi koşulların oluşması gerekmektedir (Usta, 1995: 2). Son yaşanan global mali kriz tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de de şirketleri mali yapılarını güçlendirmeye ve rekabet ortamına uyum sağlamaya zorlamaktadır. Dış kaynaklı kredilerin alınması ve geri ödenmesindeki güçlükler, şirketleri iç kaynaklarının kullanılmasına yönlendirmektedir (Erdikler,2009:2). Reel sektörün ve finans sektörünün birbirleriyle olan bağımlılığı nedeniyle işbirliğinin artırılması, sorunların çözümünde kaçınılmaz bir gerçektir. Değişimin hızlı ve sürekli yaşandığı bir ortamda değişen şartlara uyum sağlandığında istikrara ulaşılabilir (Tutar, 2000:22). Reel Sektörün sorunları ve finans kesimi ile olan ilişkilerinin ortaya konmasına yönelik yapılan çalışmalarda, reel sektörün ortak sorunları içerisinde finansman sorununun öne çıktığı görülmektedir. Reel sektörün finans dünyası ile olan ilişkilerinin problemli olduğu ve geliştirilmesi gereğinin önemi yapılan araştırmalarda açıkça vurgulanmaktadır. Bir ülkede ekonomiyi, finansal istikrarsızlıklara açık duruma getiren çeşitli etkenler bulunmaktadır. Bu etkenleri makro ve mikro olarak sınıflandırmak mümkündür. Genel kabul görmüş sekliyle finansal istikrarsızlığın nedenleri finansal liberalizasyon ve sabit döviz kuru sistemidir (Alkan, 2003:155). Bu alışmanın amacı reel sektörün küresel krizler sonrasında karşılaştığı sorunların ortaya konması ve finans kesimi ile olan ilişkilerini incelemektir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde reel sektörün tanımı ve ortak sorunlarının teorik incelemesi yapılmıştır. İkinci bölümde finans kesimini oluşturan kuruluşların tanımlanması yapılmış, üçüncü bölümde ise reel sektörün finans kesiminden beklentilerine yönelik yapılan anket çalışmasının bulguları SPSS programında değerlendirilmiştir. Anket verilerinin değerlendirilmesi sonucunda, reel sektör açısından finans kesiminden en önemli beklentileri, uzun vadeli ve düşük faizli kredi kullanım imkanlarının sağlanmasıdır. 2. REEL SEKTÖR Ulusal ekonomide tarım, sanayi ve hizmetler ana sektörlerine üretici ve tüketici konumundaki bireylerin tümünü temsil eden kesime Reel Sektör denir. Bu kesim tarafından gerçekleştirilen tasarruflar finansal kesim tarafından toplanır ve tekrar reel kesime kullandırılır. Uygulanan mevcut ekonomik programımız enflasyonun düşürülmesi, borçların çevrilebilirliği ve büyümenin sağlanması konularında başarılı görünmektedir. Ancak bu basarılar reel faizlerin yüksek düzeyde kalması pahasına gerçekleşmektedir. Bu yüksek reel faizler nedeniyle yurtiçinden ve yurtdışından sağlanan sıcak para ise ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Yıllık büyümenin de %7 ler seviyesinde gerçekleşmesi beklenirken, reel faizden daha yüksek oranlarda kazanç elde edilmesi ekonomik dengeleri bozmaktadır. Bugün ekonominin lokomotifi olan reel sektör isletmelerinin yatırımlarının canlanması ve ekonomideki dengelerin yerli yerine oturtulabilmesi için reel faizlerin mutlak surette aşağılara çekilmesi zorunludur. Reel sektörün kendisinden beklenen atılımı gerçekleştirebilmesi için engel teşkil eden en önemli sorun para ve maliye politikalarının koordinasyonsuzluğudur. 2.1. Reel Sektörün Temel Sorunları Genel olarak reel sektörün sorunları olarak ele alınabilecek bu sorunlar, temelde yapısal ve konjonktürel sorunlar olarak iki gruba ayırmak mümkün görünmektedir. İçinde bulunulan dönemin taşıdığı özellikler neticesinde reel sektörün ana sorunları olarak bazı dönemlerde konjonktürel sorunlar ön plana çıkarken kimi dönemlerde de yapısal sorunlar belirginleşmektedir. Yapısal sorunları ve konjonktürel sorunları daha da derinleştirebilmek açısından birlikte düşünmek büyük önem arz etmektedir. Yaşanan krizler nedeni ile büyük ölçekte talep daralması oluşmuştur. Ayrıca, finansal sistemin aksaması sebebi ile kurdan sağlanan rekabet avantajı istenen ölçüde değerlendirilememektedir. Mali krizler sonucunda bankacılık sektöründe ortaya çıkan güven sorunu nedeni ile kredi olanaklarının ciddi ölçüde daralması, akreditif, teminat mektubu ve benzeri bankacılık hizmetlerinin durma noktasına gelmesi ekonominin bütününü etkilediği gibi imalat sanayiinde faaliyet gösteren firmaları olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Yaşanan kriz sonrası kurun serbest dalgalanmaya bırakılması TL nin hızlı değer kaybı sonucunu getirmiş, oluşan belirsizlik ortam nedeniyle fiyat belirsizlikleri, tahsilat sorunları ve ithal ara malı kullanan sektörlerde yüksek maliyet artışları ve ikmal sorunları ortaya çıkmıştır. Uygulanmakta olan kur çıpasına dayalı ekonomik istikrar programının hedefleri ile tutarlı olarak bağlanan uzun dönemli kontratların yerine getirilmesinde önemli sorunlar oluşmuştur. Yaygın bir biçimde kontrat iptalleri ve ödeme problemleri yaşanmıştır. Ortak olan diğer sorunlar ise ihracatta KDV geri ödeme süresinin uzunluğu, genel olarak teşvik ihtiyacı, maliyeti yükseltip rekabet gücünü düşüren yüksek vergi oranları ve ithal mallara karsı koruma ve haksız rekabeti önleme düzenlemelerindeki eksiklikler ve gecikmeler olarak sayılabilir. Değerlendirmeler ışığında belirlenen ortak sorunlar şunlardır: Girdi ve üretim maliyetlerinin yüksekliği, 200
Enerji maliyetlerinin yüksekliği, Enerji kalitesinin düşüklüğünün, üretim kayıplarına neden olması ve üretim maliyetini yükseltmesi, Enerji ve ulaşım altyapı yetersizliği; en ucuz nakliye yolu olan demiryolu taşımacılığının etkin olarak kullanılmaması, Yüksek kredi maliyetleri, KDV oranının yüksekliği, KDV iadelerinin isletmeler tarafından zamanında tahsil edilemeyişi, İstihdam üzerindeki vergi ve sosyal sigorta prim oranlarının yüksekliği, Düşük döviz kurunun, ihracatı olumsuz etkilemesi ve ithalatı cazip kılması, Çin, Hindistan, Rusya gibi Asya Ülkeleri ile Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri nden yapılan ucuz, düşük kaliteli ithalatın neden olduğu haksız rekabet, Yatırımların gerçekleştirilmesine ilişkin yasal izinlerin alınma sürelerinin çok uzun olması ve bu konuda ilgili kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği, Büyüyen kayıt dışı sektör ve yarattığı haksız rekabet, Tarım ve hayvancılık sektöründeki daralma, Düşük işgücü verimliliği, Artan işgücü maliyetleri ve isçi sendikalarının aşırı ücret taleplerinde bulunmaları, İş Kanunu nun esneklikle ilgili düzenlemelerinin uygulanmasındaki engeller, Kıdem ve ihbar tazminatları ile is güvencesi tazminatının yüksekliği, Özürlü istihdam zorunluluğunun, çalışma koşulları ağır olan sektörlerde sorun yaratması, Eğitimli işgücü teminindeki güçlük, Mesleki eğitim kurumlarında eğitim kalitesinin yetersizliği, Bu sorunların çözümüne yönelik yapılan değerlendirmelerde işletmeler için bazı tedbirlerin acilen alınması gerektiği vurgulanmaktadır. İşletmeler: Öncelikle işletme sahiplerinin, değişen şartlarına ve kriz sonrasının sunacağı fırsatlara şirketlerini hazırlaması gerekmektedir. Artık bilgi ve teknolojinin girmediği saha kalmadığı gerçeğiyle şirketler, güçlü ve rekabetçi olduğu alanları iyi tanımlamalı, bunlara gereğince odaklanmalı, piyasadaki hareket tarzını da buna göre tayin etmelidir. İşletmeler, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma konularında kendilerini yapılandırmalı, bu bilinci şirketin bütününe mal etmelidir. ihracat pazarlarları çeşitlendirilmeli, iç-dış pazar dengesi aranmalı ve ürün çeşitlendirmeye gidilmelidir. Hala Türkiye de üretilmeyen, dünya ile rekabete girilmemiş olan birçok ürün grubu olduğu gerçeğiyle, iyi araştırma ve yeni iş modelleri eşliğinde bu çeşit niş marketlere deplase olunmalıdır. Ekonomi yönetiminin de bu sorunların çözümüne katkı sağlayacak girişimleri ivedilikle uygulaması ve gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Özellikle kriz sonrası toparlanmanın hızını artıracak, doğrudan ve dolaylı desteklere devam edilmeli, beraberinde direk üretim maliyetlerini olumsuz etkileyen tüm alanlarda iyileştirmelere gidilmeli, iş ve yatırım ortamını daha rekabetçi kılacak ikinci nesil reformlar derinleştirilerek sürdürülmelidir. Son 20 aydır ve özellikle küresel kriz ortamında dahi başarılı bir şekilde sürdürdüğü IMF siz ekonomik programa devam ederek, olası bir anlaşmanın ülkeye sıcak para akışına sebebiyet vereceğini ve akabinde ihracatımızı menfi etkileyebilecek, rekabet gücümüzü azaltacak kur düşüşlerinin oluşacağını iyi hesap etmelidir. Hatta Hükümet, bu konuda karar vermeden önce özel sektör ile bir ortak akıl platformu oluşturmalıdır. 2009 da önemli bir kaynak girişi olarak vazife gören Varlık Barışı projesinin bir sonraki ayağı niteliğinde ve özellikle bu dönemde sıkıntıya düşen firmaların bir an önce kalkınmasına ve fatura keser duruma gelmesine vesile olabilecek, varlık barışına benzer bir Vergi Barışı projesi geliştirilmelidir. Ayrıca, böylesi firmaların yükümlülükleri altında bulunan gecikmiş borçlarının tasfiyesinde, bugünkü enflasyon ortamında fahiş boyutlara ulaşan vergi cezalarının makul seviyelere çekilmesi ve uzun vadeli bir şekilde yapılandırılmasının önü açılmalıdır. 2023 deki dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yer almamıza vesile olacak, ülkemizin hızla ilerlemesinin önünü açacak, siyasi çekişmeleri önleyecek; Yargı reformu, Kamu yönetimi reformu, Eğitim reformu ile Sivil ve özgürlükçü yeni bir Anayasa nın bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. 201
3. FİNANS SEKTÖRÜ M.YARDIMCIOĞLU, A.ANTEPLİ, H.KOCAMAZ / II. BÖLGESEL SORUNLAR ve TÜRKİYE SEMPOZYUMU Finans sektörü, globalizm öncesi sözcükle ifade edersek, mali sektör, para ve paramsı şeylerle uğraşır. Dolayısıyla işlevi "reel sektörü" finanse etmek, bu sektörün çalışabilmesi için gereksinme duyduğu para ve paramsı (kredi vb.) şeyleri sağlamaktır. Eğer "reel sektör" sanayi, ticaret, hizmetler gibi sektörler ise, finans sektörü, bu sektörlerin gereksinme duyduğu her türlü para ve paramsı şeyleri temin eden kesimdir. 3.1. Kamu Bankaları 1929 ekonomik depresyonu sonrasında kabul görmeye başlayan ve ekonomik hayata daha çok devlet müdahalesini öngören Keynezyen iktisadi görüşün etkisiyle dünya ülkelerinde devlet tarafından kurulan isletmelerin ulusal ekonomiler içindeki ağırlığı artmıştır. Bu iktisadi anlayış çerçevesinde devlet finans sektöründe de yerini almış, birçok ülkede hükümetler bir yandan var olan özel bankaları kamulaştırırken, diğer yandan yeni kamu bankaları kurmuşlardır. Böylece kamu bankaları ulusal bankacılık sektörlerinde önemli bir pay teşkil etmeye başlamıştır. Bankalar birçok ülkede finansal sistemin temel tasını oluşturmakta ve ekonomik gelişmelerde önemli rol oynamaktadırlar. Türkiye de de dünyadaki gelişmelere paralel olarak kamu bankaları özellikle özel sermayenin yetersizliği nedeniyle Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bankacılık sektöründe yerlerini almıştır. Ancak, zamanla bu bankalar ülkemizde de sorunlar oluşturmaya başlamış ve bu sorunların çözülmesi amacıyla kamu bankalarının yeniden yapılandırılması çalışmaları başlatılmıştır. Yeniden yapılandırma sonrasında kamu bankalarının olumlu performans gösterdiği, özel ve yabancı bankalarla kıyaslandığında kamu bankalarının performansının bu banka gruplarının gerisinde kalmadığı, hatta bazı ölçütlerde öne çıktığı görülmektedir. Buna rağmen, yeniden yapılandırma sonrasında dahi kamu bankalarına ilişkin bazı problemlerin mevcudiyetini sürdürdüğü ve bu problemlerin ticari bankacılık sektöründe olumsuzluklara yol açmaya devam ettiği görülmektedir. Kamu bankalarının aktif kalitesi halen özel ve yabancı bankalara kıyasla düşüktür. Resmi mevduat hala kamu bankalarında toplanmakta ve kamu bankalarının devlet bankası olmanın verdiği güvenceyle mevduat toplama yönündeki avantajları devam etmektedir. Ayrıca, kamu bankaları çok amaçlılık problemiyle ve politik baskılara maruz kalma riskiyle karsı karşıyadırlar. Bankalar birçok ülkede finansal sistemin temel taşını oluşturmakta ve ekonomik gelişmelerde önemli rol oynamaktadırlar. İyi isleyen bir bankacılık ve finans sistemi ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilemekte, bankacılık sektöründe yaşanan istikrarsızlıklar ise finansal sisteme ve tüm ekonomiye hızla yayılmaktadır. Bu nedenle dünyada birçok ülkenin bankacılık sektöründe önemli bir paya sahip olan kamu bankalarının performansının, finansal sistem ile ülke ekonomisi üzerindeki etkilerinin, kuruluş amaçlarına ne ölçüde hizmet ettiklerinin anlaşılması, kamu bankalarına ilişkin olarak çeşitli ülkelerde ortaya çıkan sorunların çözümünde kullanılan yöntemlerin ve bu yöntemlerin bankaların performansını artırma yönünde etkinliğinin araştırılması bir ülkede sağlıklı ve iyi isleyen bir finansal sistemin oluşturulması açısından önem arz etmektedir. 3.2. Özel Bankalar Özel bankacılık (Private banking) olarak adlandırılan hizmet türü,müşterilerinin varlıklarının kişilerin belirlediği risk beklentilerine göre özel olarak yönetimlisidir.banka müşterinin profilini belirleyerek, onun ihtiyaç ve yatırım tercihlerine göre kişiye özel alternatif ürünler sunar. Özel bankacılık, her türlü standart bankacılık, kiralık kasa ve gişe hizmetleri; repo işlemleri, sabit getirili menkul kıymetler ve yurt içi hisse senetleri alım satımı gibi yatırım hizmetleri; birikimlerin yabancı para ve menkul kıymetlerde değerlendirilmesi; türev ürünlerde yatırım; kişiye özel tasarlanmış kredi kartları, özel fonlar, ; kişiye özel hazırlanmış mevduat ürünleri ve opsiyon stratejileri gibi ürün ve hizmetleri kapsamaktadır. 3.3. Katılım Bankaları Katılım bankaları, mali sektörde faaliyet gösteren, reel ekonomiyi finanse eden ve bankacılık hizmetleri sunan bankalardır. Katılım bankaları, tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları, faizsiz finansman prensipleri çerçevesinde ticaret ve sanayide değerlendirerek, oluşan kâr veya zararı tasarruf sahipleriyle paylaşmaktadır. Bu bankaların isimlerindeki katılım sözcüğü yaptığımız bankacılık türünün kar ve zarara katılma prensibine dayalı bir bankacılık olduğunu ifade etmektedir. TL, USD ve EURO bazında vadeli hesaplarda toplanan fonlar, Kurumsal Finansman Desteği, Bireysel Finansman Desteği, Finansal Kiralama, ortak yatırımlar ve kâr/zarar ortaklığı yatırımı yöntemleriyle değerlendirilmektedir. Ticaretin ve sanayinin ihtiyaç duyduğu, hammadde, emtia, gayrimenkul, makine ve teçhizatın temini, katılım bankacılığı prensiplerine uygun olarak, yani mal alım satımının finansmanı yoluyla sağlanmaktadır. Ayrıca halkın ihtiyaç duyabileceği diğer bankacılık hizmetleri de sunulmaktadır. 3.4. Factoring İşletmeleri Faktoring, işletmelerin vadeli mal veya hizmet satışlarından doğan alacaklarının temlik yoluyla faktoring şirketine devredilmesi ile Garanti, Tahsilat ve Finansman hizmetlerinin faktoring firması tarafından sağlanmasıdır. Faktoring (Factoring), her türlü mal ve hizmet satışlarınızdan doğan, fatura veya fatura yerine geçen belgelere dayalı, vadeli alacakların devredilmesi karşılığında finansman ve tahsilat hizmetlerinin sunulmasıdır. Bu anlamda Faktoring, bir "alacak ve nakit akışı yönetimi" sürecidir. Faktoring sistemi, vadeli alacaklarınıza hareket ve likitide (para veya nakde dönüşebilme gücü) kazandıran ve bir işletmenin en büyük gereksinimlerinden olan "sıcak para" girişini sağlayan en önemli yöntemlerden biridir. 202
Garanti Hizmeti : Faktoring şirketi alıcı firmaların ödeyememe riskini üstlenerek, satıcı firmanın vadeli satışlarından doğan alacaklarını garanti altına alır. Firmalar bu hizmet sayesinde yeni alıcılara ve pazarlara risksiz girebilme imkânına kavuşur. Tahsilat Hizmeti : Faktoring şirketi kendisine temlik edilen fatura ve ilgili ödeme vasıtalarının tahsilatını satıcı adına üstlenir. Açık hesap fatura tahsilatlarını borçlu bazında takip ederek müşterilerine cari hesap detaylarını bildirir. Firmalar bu hizmet sayesinde tahsilat işlemleri için harcamış oldukları vakit ve eleman maliyetleri yerine yatırım ve pazarlama gibi kendileri için daha gerekli olan konulara ağırlık verme imkânına sahip olurlar. Finansman Hizmeti (Nakit Yönetimi) : Satış sonrası vadeli alacaklarını faktoring şirketine temlik eden firmalar bu alacaklarının belirli bir yüzdesini vadelerinden önce nakit olarak kullanabilir. Bu hizmeti kullanan firmalar nakit akışlarını düzenli bir hale getirebilirler. 3.5. Leasing İşletmeleri Leasing, şirketlerin yatırımlarında menkul ve gayrimenkul teminine yönelik ihtiyaçlarını karşılamada kullanılan orta vadeli ve uzun vadeli bir finansman yöntemidir. Leasing işleminde, yatırımcının ihtiyacı olan ekipman yada ekipmanlar, leasing şirketi tarafından satın alınır ve önceden yatırımcı ile karşılıklı olarak belirlenen şartlar ve sözleşmeye bağlanan bir kira planı karşılığında, yatırımcıya kullandırılır. Yatırımcının (kiracının) bütün yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı olarak sözleşme dönemi sonunda lease edilen mal, kiracıya sembolik bir bedel üzerinden devredilir. Leasing'in yatırımcılara sağladığı avantajlar - Her türlü yatırım malına %100 finasman imkanı; Leasing ile yatırım bedeline tüm masraflar eklenir ve yatırımın tamamı finanse edilir. - Orta ve uzun vadeli finansman; Leasing yöntemi ile yatırımcılar diğer yatırım yöntemlerine göre daha uzun vadeli finansman imkanı bulmaktadır. - Operasyonel kolaylık; Yerli ve ithal tüm satın alımlarda, alımları leasing şirketi gerçekleştirir. - İşletme sermayesinin etkilenmemesi; Leasing ile yapılan yatırımlarda şirketlerin işletme sermayeleri etkilenmez. - Esnek ödeme planı; Kiracı, kira ödemelerini nakit akışına göre, yatırımın verimliliğine göre ve malın ekonomik ömrüne göre belirleyebilir. - Ödemesiz dönem; Kiracı ödeme gücüne göre istediği dönemleri ödemesiz geçebilir. Örnek; tarım ve turizm sektörlerinde yılda 1 ödeme gibi. - İstenilen para cinsinden geri ödeme planı; Kiracı yapacağı yatırımın geri ödemesini istediği para cinsi olarak ödeyebilir. - Ödeme süresi boyunca sabit kira olanağı; Yapılan sözleşme kapsamındaki ödeme planına vade sonuna kadar sabit faiz uygulanır. - KDV yi taksitlendirme imkanı; Kiracı KDV pozisyonuna göre KDV ödemelerini istediği dönemlerde yapabilir. - Amortisman olanağı ve faiz gideri; Kiracı leasing yöntemi ile yaptığı yatırımlarda amortisman ayırabilmekte ve yapmış olduğu faiz ödemelerini bilançosunda gider olarak gösterebilmektedir. - Teşvikleri kullanma imkanı; Kiracı Leasing şirketine teşvik belgesini devredebilir ve teşvik belgesinin sağladığı avantajlardan yararlanmaya devam edebilir. Türkiye de sadece Finansal Leasing uygulanmakta olup, Operasyonel Leasing için gerekli yasal alt yapı henüz oluşmamıştır. Türkiye de toplam yatırımların yaklaşık %7 si leasing ile finanse edilmektedir. Bu oran finansal leasingin yanında operasyonel leasingin de uygulandığı Amerika ve Avrupa ile kıyaslandığında oldukça düşük kalmaktadır. Dünya da Leasing işlemleri 1930 lu yıllarda ABD de ekonomik kriz sonrası yaşanılan finansman güçlüklerini karşılamak amacıyla başlamıştır. ABD de leasing kullanımı başlangıcından bu günlere öylesine artmıştır ki, her 100 işletmeden 80 i ekipman yatırımını leasing ile gerçekleştirmektedir. Ancak ülkemizde de geçen her yıl leasingin avantajlarının ve kullanım kolaylığının daha da yaygınlaşması ve kanunlaşması beklenen yeni düzenlemeler (operasyonel leasingin uygulamaya alınması) ile leasingin yatırımlardan almakta olduğu payın artması beklenmektedir. 3.6. Merkez Bankası Turkiye de para politikasını, yasa gereği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yürütmektedir. Yasa, para politikasını yürütme görevini Merkez Bankası na verirken para politikasının uyması gereken temel kuralı ve para politikasının yönlendirilmesi gereken nihai amaçları açık olarak belirtmiştir. Yasaya göre para politikası kalkınma planlarıyla ve yıllık programlarla uyumlu olmalıdır. Bu kural, Banka nın, yıllık programlarda temel ekonomik değişkenler için hedeflenen rakamları veri almasını, para politikasını bu hedeflerle tutarlı biçimde oluşturmasını öngörmüştür. Para politikasının nihai amaçları olarak ise sürekli büyüme, fiyat istikrarı, döviz kuru istikrarı ve mali piyasalarda istikrar sayılmıştır (Morgil, 1998). Merkez Bankası yasası, esasen, para politikasının nihai amaçlarını sıralayarak Banka nın yönelebileceği nihai amaçlar üzerine genel bir sınırlama getirmiştir. Yasa nın kendisi, Merkez Bankasının bunlar arasında bir tercih yapmasına hiçbir şekilde engel teşkil etmemiştir (Oğuz,H 1997). Merkez Bankası nın politika amaç seçimini etkileyen faktörler üç farklı kaynaktan gelmektedir. Bu faktörler, yukarıda belirtilen başlıklar altında, üçlü bir gruplandırmaya tabi tutulabilir. Ekonominin yapısıyla ilişkili kısıtlayıcı faktörler birinci grup olarak ele alınırsa, bu grupta önde gelen faktörlerden birisi ülkenin gelişmişlik düzeyidir. Genel olarak, gelişmekte olan bir ekonomide para politikasını yürüten bir merkez bankası, gelişmiş ülkeler merkez bankalarında son yıllarda büyük kabul gören ve fiyat istikrarının sağlanması olarak tanımlanan tek hedefli para politikası stratejisine bağlı kalamamaktadır. Türkiye gelişmekte olan bir ekonomiye sahip olduğu için Merkez Bankası 203
reel kesimi, finansal kesimi, ödemeler dengesini ve enflasyonu birlikte gözeten bir yaklaşımla nihai amaçlarını belirlemek durumunda kalmıştır (Ercel, 1998a). Aslında, amaçları sıralarken Yasa nın kendisi de bu noktayı dikkate almıştır. 4. Yöntem Anket %95 güven aralığı ve % 5 örnekleme hatası esasına göre tesadüfi örnekleme metodu ile Mayıs 2010 döneminde Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay bölgesinde faaliyette bulunan ticari, hizmet ve üretim işletmelerine yönelik yapılmıştır. İşletmelere toplam 11 adet kapalı uçlu soru sorulmuştur. Bulgular 80 adet işletmenin verdiği cevaplara dayanmaktadır. Bu çalışmada reel sektörün içinde bulunduğu sorunlar araştırılmış ve İşletmelere finans kesiminden beklentilerine yönelik anket soruları sorulmuştur. Çalışma sonucunda elde edilen veriler SPSS 16.0 istatistik paket programında analiz edilmiştir. Ankette özel bilgileri elde etmek için dörtlü Likert 1 ölçeğine göre sorular sorulmuştur. 5. Bulgular ve Yorumlar Bu bölümde deneklerin iş koluna göre dağılımları verildikten sonra, reel sektörün sorunları incelenmiştir. Anketin ilk bölümünde reel sektör yöneticilerinin sorunlara bakış açıları değerlendirilmiştir. Sorunların önemlilik düzeyine göre sıralanması istenmiştir. Tablo 1: İsyeri Faaliyet Alanı Üretim 23 28,8 28,8 28,8 Hizmet 13 16,3 16,3 45,0 Ticaret 31 38,8 38,8 83,8 Diğer 13 16,3 16,3 100,0 Tablo 1 de verilen sonuçlara göre, ankete katılan 80 deneğin 23 ü (%28,3) Üretim İşletmesi, 13 ü (16,3) Hizmet İşletmesi, 31 i (38,8) Ticaret İşletmesi ve 13 ü de (16,3) diğer kollarda faaliyette bulunan işletmelerdir. Tablo 2: Eğitim Durumu Lise 17 21,3 21,3 21,3 Önlisans 10 12,5 12,5 33,8 Lisans 47 58,8 58,8 92,5 Lisansüstü 6 7,5 7,5 100,0 Total 80 100,0 100,0 Tablo 2 de ankete katılanların 17 si (%21,3) lise, 10 u (%12,5) önlisans, 47 si (%58,8) Lisans ve 6 sı da (%7,5) Lisansüstü eğitim düzeylerine sahiptirler. Tablo 3: Bankaların Kredilere Uyguladığı Faiz Oranlarının Çok Yüksek Olması Tam Sorun Değil 15 18,8 18,8 18,8 Kısmen Sorundur 18 22,5 22,5 41,3 Önemli Sorundur 24 30,0 30,0 71,3 En Önemli Sorundur 23 28,8 28,8 100,0 Bu soruya verilen cevaplara bakıldığında, bankaların kredilere uyguladığı faiz oranlarının yüksek olduğu görüşü, reel sektör açısından önemli sorun (%30) ve en önemli sorun(28,8) olarak görülmektedir.. 1 Tam sorun değil, Kısmen sorun, Önemli sorun, En önemli sorun 204
Tablo 4: Bankaların Uzun Vadeli Kredi Vermekten Kaçınıyor Olması Tam Sorun Değil 9 11,3 11,3 11,3 Kısmen Sorundur 26 32,5 32,5 43,8 Önemli Sorundur 17 21,3 21,3 65,0 En Önemli Sorundur 28 35,0 35,0 100,0 Bankaların uzun vadeli kredi vermekten kaçınıyor olması, reel sektör yöneticileri tarafından en önemli sorun olarak görülmektedir.(%35) Tablo 5: Kredi Alırken Çok Fazla Bürokratik İşlemle Karşılaşılması Tam Sorun Değil 14 17,5 17,5 17,5 Kısmen Sorundur 20 25,0 25,0 42,5 Önemli Sorundur 22 27,5 27,5 70,0 En Önemli Sorundur 24 30,0 30,0 100,0 Reel sektör yöneticileri tarafından en önemli diğer bir sorun ise, kredi kullanımında karşılaşılan bürokratik işlemlerin çokluğudur.(%30) Tablo 6: Merkez Bankasının Faiz Oranlarına Yeterli Ölçüde Müdahale Edemiyor Olması Tam Sorun Değil 19 23,8 23,8 23,8 Kısmen Sorundur 21 26,3 26,3 50,0 Önemli Sorundur 33 41,3 41,3 91,3 En Önemli Sorundur 7 8,8 8,8 100,0 Merkez bankasının ekonomiye müdahale enstrümanlarından biri olan faizler üzerindeki kontrolün yeterliliği, denekler tarafından yetersiz görülmekte ve önemli sorun olarak ortaya çıkmaktadır.(%41) Tablo 7: Finans Kesiminin Reel Sektöre Kendi Çıkarlarına Göre Davranması Tam Sorun Değil 7 8,8 8,8 8,8 Kısmen Sorundur 19 23,8 23,8 32,5 Önemli Sorundur 23 28,8 28,8 61,3 En Önemli Sorundur 31 38,8 38,8 100,0 Reel sektörün en önemli sorun olarak gördüğü diğer bir konu ise, finans kesiminin reel sektöre bakış açısının olumsuz olduğunu belirttiği bu soruya verilen cevaplardan anlaşılmaktadır (%38,8). Bu sonuç, finans kesiminin reel sektöre bakış açısını değiştirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Kriz dönemlerinde de finans kesimince kredi taleplerinin karşılanması gerekliliği vurgulanmaktadır. Tablo 8: Yeterli Sayıda Banka Dışı Finansal Kurumun Olmaması Tam Sorun Değil 20 25,0 25,0 25,0 Kısmen Sorundur 21 26,3 26,3 51,3 Önemli Sorundur 25 31,3 31,3 82,5 En Önemli Sorundur 14 17,5 17,5 100,0 Banka dışı finansal kurumların yeterli sayıda olmaması, önemli sorun olarak görülmektedir (%31,3). Ekonomi yönetiminin, gelişmiş ülke ekonomilerindeki örneklerde olduğu gibi banka dışı finans kurumlarının sayısının artırılmasına yönelik gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Tablo 9: Finans Kesiminde Çalışanların Eğitim Kalitesinin Düşük Olması 205
Tam Sorun Değil 18 22,5 22,5 22,5 Kısmen Sorundur 24 30,0 30,0 52,5 Önemli Sorundur 30 37,5 37,5 90,0 En Önemli Sorundur 8 10,0 10,0 100,0 Finans kesimi çalışanlarının eğitim kalitesinin düşük olduğu önemli sorun olarak görülmektedir (%37,5). Tam sorun olarak görmeyenlerin oranı %22,5 ve kısmen sorundur diyenlerin oranı ise %30 dur. Tablo 10: Finans Sektörünün Reel Sektörü Fonlamada Yetersiz Kalması Tam Sorun Değil 15 18,8 18,8 18,8 Kısmen Sorundur 16 20,0 20,0 38,8 Önemli Sorundur 34 42,5 42,5 81,3 En Önemli Sorundur 15 18,8 18,8 100,0 Finans sektörünün reel sektörü fonlamada yetersiz kalması denekler tarafından önemli sorun olarak görülmektedir(%42,5). Tam sorun değil ve en önemli sorun olarak görenlerin oranı %18,8 dir. Tablo 11: Finans Sektörünün Reel Sektör Yerine Daha Çok Devleti Finanse Etmesi Tam Sorun Değil 15 18,8 18,8 18,8 Kısmen Sorundur 20 25,0 25,0 43,8 Önemli Sorundur 24 30,0 30,0 73,8 En Önemli Sorundur 21 26,3 26,3 100,0 Finans sektörünün reel sektör yerine daha çok devleti finansa etmesi, deneklerin %30 u tarafından önemli sorun olarak ifade edilmektedir. Deneklerin %26,3 ü ise bu konuyu en önemli sorun olarak görmektedir. Tablo 12: SSK Prim Oranlarının Çok Yüksek Olması Tam Sorun Değil 8 10,0 10,0 10,0 Kısmen Sorundur 11 13,8 13,8 23,8 Önemli Sorundur 22 27,5 27,5 51,3 En Önemli Sorundur 39 48,8 48,8 100,0 SSK Prim oranlarının çok yüksek olması, reel sektörün en önemli sorunlarından bir tanesidir(48,8). Ekonomi yönetiminin istihdamı artırıcı önlemleri arasında, ssk prim oranlarını düşürmesi veya bir kısmını karşılaması sorunun çözümünde reel sektörü rahatlatacak önlemler olarak sıralanabilir. Tablo 13: AB Hibe Fonlarından Yeterince Yararlanılamıyor Olması Tam Sorun Değil 7 8,8 8,8 8,8 Kısmen Sorundur 21 26,3 26,3 35,0 Önemli Sorundur 24 30,0 30,0 65,0 En Önemli Sorundur 28 35,0 35,0 100,0 AB hibe fonlarından yeterince yararlanılamıyor olması, denekler tarafından en önemli sorunlardan biri olarak görülmektedir(%35,0). Bu fonların tanıtımın daha fazla yapılması ve yaralanabilen kesiminin genişletilmesi, reel sektöre önemli bir kaynak imkanı yaratacaktır. Tablo 14: Ekonomi Yönetiminin Uyguladığı Politikaların Yetersiz Olması 206
Tam Sorun Değil 21 26,3 26,3 26,3 Kısmen Sorundur 16 20,0 20,0 46,3 Önemli Sorundur 21 26,3 26,3 72,5 En Önemli Sorundur 22 27,5 27,5 100,0 Ekonomi yönetiminin uyguladığı politikaların yetersiz olmasına verilen cevaplara bakıldığında, tam sorun değil ve önemli sorun olarak görenlerin oranlarının aynı (%26,3), en önemli sorun olarak görenlerin oranı ise %27,5 dir. Buradaki oranların yakınlığına dikkat edilirse, reel sektörün bir kısmının ekonomi yönetimini başarılı bulduğu, diğer bir kısmı ise yeterli bulmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Tablo 15: Kamu Bankaları ile Olan Çalışma Düzeyi Hiç İlişkim Olmadı 9 11,3 11,3 11,3 Çok Az İşim Oldu 27 33,8 33,8 45,0 Birçok Kez İlişki Kurdum 20 25,0 25,0 70,0 Her Zaman İlişki Kurarım 24 30,0 30,0 100,0 Reel sektörün çoğunluğunun kamu bankaları ile çalıştığı görülmektedir. Çok az işim oldu diyenlerin oranı %33,8 dir. Her zaman çalışırım diyenlerin ve birçok kez çalıştım diyenlerin oranlarının toplamı %55 dir. Tablo 16: Özel Bankalar ile Olan Çalışma Düzeyi Hiç İlişkim Olmadı 4 5,0 5,0 5,0 Çok Az İşim Oldu 18 22,5 22,5 27,5 Birçok Kez İlişki Kurdum 17 21,3 21,3 48,8 Her Zaman İlişki Kurarım 41 51,3 51,3 100,0 Reel sektörün özel bankalar ile olan çalışma düzeyi oldukça yüksek bir düzeydedir(%51,3). Bu sonuç bize özel bankaların finans sektörüne devlet bankalarından daha çok fon sağladığını göstermektedir. Tablo 17: Katılım Bankaları ile Olan Çalışma Düzeyi Hiç İlişkim Olmadı 28 35,0 35,0 35,0 Çok Az İşim Oldu 32 40,0 40,0 75,0 Birçok Kez İlişki Kurdum 9 11,3 11,3 86,3 Her Zaman İlişki Kurarım 11 13,8 13,8 100,0 Bu soruya verilen cevaplara bakıldığında, reel sektörün katılım bankaları ile olan ilişki düzeyinin oldukça düşük olduğunu göstermektedir. Hiç işim olmadı ve çok az işim oldu diyenlerin toplam oranları %75 gibi oldukça yüksek bir orandır. Tablo 18: Faktoring Şirketleri ile Olan Çalışma Düzeyi Hiç İlişkim Olmadı 60 75,0 75,0 75,0 Çok Az İşim Oldu 16 20,0 20,0 95,0 Birçok Kez İlişki Kurdum 4 5,0 5,0 100,0 Her Zaman İlişki Kurarım 0 0 0 100,0 Reel sektör temsilcilerinin bu soruya verdiği cevaplama oranlarına bakılırsa, faktoring şirketlerinin yeterli sayıda olmaması ve iş kapasitelerinin sınırlı olması nedeniyle hiç ilişki kurmayanların sayısının oldukça yüksek olduğu görülmektedir(%75,0). Tablo 19: Leasing Şirketleri ile Olan Çalışma Düzeyi 207
Hiç İlişkim Olmadı 53 66,3 66,3 66,3 Çok Az İşim Oldu 19 23,8 23,8 90,0 Birçok Kez İlişki Kurdum 5 6,3 6,3 96,3 Her Zaman İlişki Kurarım 3 3,8 3,8 100,0 Leasing şirketlerinin de reel sektör tarafından rağbet görmediği, deneklerin vermiş oldukları cevaplardan anlaşılmaktadır. Bu soruya deneklerin %66,3 ü hiç ilişkim olmadı cevabı vermiştir. Tablo 20: Sermaye Piyasası Kurulu ile Olan Çalışma Düzeyi Hiç İlişkim Olmadı 74 92,5 92,5 92,5 Çok Az İşim Oldu 4 5,0 5,0 97,5 Birçok Kez İlişki Kurdum 1 1,3 1,3 98,8 Her Zaman İlişki Kurarım 1 1,3 1,3 100,0 SPK ile olan ilişki düzeyine verilen cevaplarda, reel sektörün %92,5 nin SPK ile hiç ilişki kurmadığı görülmektedir. Tablo 21: Merkez Bankası ile Olan Çalışma Düzeyi Hiç İlişkim Olmadı 72 90,0 90,0 90,0 Çok Az İşim Oldu 3 3,8 3,8 93,8 Birçok Kez İlişki Kurdum 2 2,5 2,5 96,3 Her Zaman İlişki Kurarım 3 3,8 3,8 100,0 Yine reel sektör temsilcilerinin hiç ilişki kurmadığı diğer bir finans kesimi ise merkez bankasıdır. Bu soruya hiç ilişkim olmadı diyenlerin oranı %90 dır Tablo 22: Finansal Sorunlarınızın Çözümü İçin Hükümetten/Devletten En Önemli Beklentiniz Nedir? Sayı Yüzde Geçerli yüzde Toplam yüzde Farklı sektörlere ve ürünlere teşvik uygulaması yoluna gidilsin 17 21,3 21,3 21,3 Vergi oranları indirilsin 36 45,0 45,0 66,3 Gerek AB ülkeleriyle ve gerekse Çin işletmeleri ile rekabet edecek imkan ve finansman desteği sağlansın 16 20,0 20,0 86,3 Yabancı sermaye girişini artıracak yasal düzenlemeler yapılsın 5 6,3 6,3 92,5 SSK primleri makul seviyelere indirilsin 5 6,3 6,3 98,8 Kayıt dışılığı engelleyecek önlemler alınsın 1 1,3 1,3 100,0 Reel sektörün hükümetten/devletten en önemli beklentinin vergi oranlarının indirilmesi talebi olduğu görülmektedir(%45,0). Diğer bir önemli beklenti ise, farklı sektörlere ve ürünlere teşvik uygulaması yoluna gidilsin şeklindedir(%21,3). Tablo 23: Kamu Bankalarından Öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? Sayı Yüzde Geçerli yüzde Toplam yüzde Uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlansın 45 56,3 56,3 56,3 Reel Sektöre ayrılan fonlar artırılsın 16 20,0 20,0 76,3 Kredi kullanımında istenen prosedürler azaltılsın 12 15,0 15,0 91,3 Özel Bankalar ile rekabet edebilecek kalifiye eleman sayıları 6 7,5 7,5 98,8 artırılsın Adama göre iş mantığı ile istihdamdan vazgeçilsin 1 1,3 1,3 100,0 Reel sektörün kamu bankalarından öncelikli beklentisi uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlanması yönündedir(%56,3). Reel sektöre ayrılan fonların artırılmasını isteyenlerin oranı ise%20 dir. Tablo 24: Özel Bankalardan Öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? 208 Sayı Yüzde Geçerli yüzde Toplam yüzde Uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlansın 45 56,3 56,3 56,3 Reel Sektöre ayrılan fonlar artırılsın 10 12,5 12,5 68,8
Kredi kullanımında istenen prosedürler azaltılsın 14 17,5 17,5 86,3 Fonlamada devletten çok reel sektöre öncelik sağlansın 11 13,8 13,8 100,0 Yine reel sektörün özel bankalardan da en önemli beklentisi uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlanması yönündedir(%56,3). Kredi kullanımında istenilen prosedürlerin azaltılması diğer bir önemli beklentidir(%17,5). Tablo 25: Özel Finans (Katılım Bankaları) Kurumlarından öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? Sayı Yüzde Geçerli yüzde Toplam yüzde Uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlansın 31 38,8 38,8 38,8 Reel Sektöre ayrılan fonlar artırılsın 11 13,8 13,8 52,5 Kredi kullanımında istenen prosedürler azaltılsın 14 17,5 17,5 70,0 Belirli kesimlere değil, tüm reel sektöre fon sağlansın 21 26,3 26,3 96,3 Diğer 3 3,8 3,8 100,0 Katılım bankalarından olan öncelikli beklentinin uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlanması olduğu şeklindedir(%38,8). Ayrıca reel sektörün tüm katmanlarına fon sağlaması ve her kesime eşit mesafede durması gerekliliği denekler tarafından vurgulanmaktadır(%26,3). Tablo 26: Leasing (Kiralama) Şirketlerinden Öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? Sayı Yüzde Geçerli yüzde Toplam yüzde Bu tür işletmelerin verdiği hizmetin tanıtımı daha çok yapılsın 15 18,8 18,8 18,8 Sağlanan hizmetin maliyetleri düşürülsün 25 31,3 31,3 50,0 ilk yıl ödemesiz ve daha uzun vadeli fonlar sağlansın 22 27,5 27,5 77,5 Reel sektörün bütün kesimlerine hizmet sağlayabilsin 11 13,8 13,8 91,3 Diğer 7 8,8 8,8 100,0 Leasing şirketlerinin sağlamış olduğu hizmetlerin maliyetlerinin düşürülmesi en önemli beklenti olarak görülmektedir(%31,3). Ayrıca kiralama bedellerinin ilk yılı ödemesiz ve daha uzun vadelere yayılması reel sektör temsilcilerinin beklenti içinde oldukları diğer önemli bir konudur(%27,5). Tablo 27: Factoring Şirketlerinden Öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? Sayı Yüzde Geçerli yüzde Toplam yüzde Bu tür işletmelerin verdiği hizmetin tanıtımı daha çok yapılsın 24 30,0 30,0 30,0 Sağlanan hizmetin maliyetleri düşürülsün 23 28,8 28,8 58,8 Sağladığı hizmet alanında yetki ve sorumlulukları yasal düzenlemelerle artırılsın 13 16,3 16,3 75,0 İhracatta yurtdışı alıcılarla olan sorunların çözümünde daha fazla sorumluluk alsın 15 18,8 18,8 93,8 Diğer 5 6,3 6,3 100,0 Factoring şirketlerinin vermiş oldukları hizmetlerin reel sektör tarafından yeterince bilinmediği bu soruya verilen cevaplardan anlaşılmaktadır. Bu tür işletmelerin verdiği hizmetin tanıtımı daha çok yapılsın diyenlerin oranı %30 dur. Tablo 28: Merkez Bankasından Öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? Dalgalı kur sisteminden vazgeçilerek sabit kur sistemine dönülsün 7 8,8 8,8 8,8 Faizler üzerindeki kontrolü daha etkin hale getirilsin 41 51,3 51,3 60,0 Bankalar üzerindeki kontrol ve denetim gücü 19 23,8 23,8 83,8 209
artırılsın Şube sayısı artırılsın 10 12,5 12,5 96,3 Diğer 3 3,8 3,8 100,0 Merkez bankasından olan en önemli beklenti ise, faizler üzerindeki kontrolün daha etkin yapılmasıdır(%51,3). Tablo 29 : Üniversitelerde Düzenlenen Finans Sempozyumları ndan Öncelikli Olan Beklentiniz Nedir? Reel sektör temsilcilerinin bilgilendirilerek 36 45,0 45,0 45,0 katılımı teşvik edilsin Sunulan bildirilerdeki çözüm önerilerinin 15 18,8 18,8 63,8 uygulanabilirliği reel sektör üzerinde denensin Bu tür sempozyumların tanıtımı daha etkin 14 17,5 17,5 81,3 yapılsın Bu sempozyumlarda reel sektör temsilcilerine de 13 16,3 16,3 97,5 söz hakkı verilsin Diğer 2 2,5 2,5 100,0 Üniversitelerde düzenlenen finans sempozyumlarının tanıtımının daha etkin yapılması gerektiği reel sektör yöneticileri tarafından ifade edilmektedir(%45,0). 6. SONUÇ Çalışmanın ilk bölümünde reel sektör temsilcilerinin ortak sorunlar içerisinde en önemli olarak gördüğü sorun, uzun vadeli kredi ihtiyaçlarının finans kesimince karşılanamıyor olmasıdır. Ayrıca kredi kullanımında karşılaşılan bürokratik işlemlerin çokluğu ve ssk prim oranlarının yüksek olması reel sektör kesimi tarafından önemli sorunlar olarak görülen diğer sorunlardır. Bu sorunların çözümüne ilişkin yapılan değerlendirmelerde, finans sektörünün reel sektöre bakış açısını değiştirmesi ve reel sektöre daha fazla fon ayırması gerekliliği öne çıkmaktadır. Kriz dönemlerinde bankaların reel sektöre olan desteğini çekmemesi ve daha uzun vadeli finansman kaynakları sağlaması, reel sektörün ayakta kalabilmesi için gerekli olan en önemli konulardır. Reel sektör olarak ekonomi yönetiminden beklenen, özellikle kriz sonrası toparlanmanın hızını artıracak, doğrudan ve dolaylı desteklere devam edilmeli, beraberinde direk üretim maliyetlerini olumsuz etkileyen tüm alanlarda iyileştirmelere gidilmeli, iş ve yatırım ortamını daha rekabetçi kılacak ikinci nesil reformlar derinleştirilerek sürdürülmelidir. Ayrıca, küresel kriz ortamında dahi başarılı bir şekilde sürdürdüğü IMF siz ekonomik programa devam ederek, olası bir anlaşmanın ülkeye sıcak para akışına sebebiyet vereceğini ve akabinde ihracatımızı menfi etkileyebilecek, rekabet gücümüzü azaltacak kur düşüşlerinin oluşacağını iyi hesap etmelidir. Hatta Hükümet, bu konuda karar vermeden önce özel sektör ile bir ortak akıl platformu oluşturmalıdır. KAYNAKÇA Altan, M. (2001). Fonksiyonlar ve İşlemler Açısından Bankacılık, İstanbul: Beta Yayınları. Erdikler, Ş.(2009) Kobilerde Birleşme Tekniği, Uluslar arası Finansal Yönetim Enstitüsü yayınları, Mayıs 2009. Ercel, Gazi, Türkiye de Para Politikası Uygulamaları ve Etkileri, işletme ve Finanse, No.129, 1996, ss.5-16., TCMB Bilanço Analizinin Mali Sisteme Yansıması konulu panelde açılış konuşması, Bankacılar, Türkiye Bankalar Birliği, No.26, 1998a, ss.48-51. Morgil, Orhan, Merkez Bankası ve Para Politikaları, Türkiye Ekonomisi Sektörel Analiz, (Ed.) A. Şahinöz, Türkiye Ekonomi Kurumu, 1998, Ankara, ss.251-266. Tutar, H. (2000); Kriz ve Stres Ortamında Yönetim, Hayat Yayınları, Yönetim Dizisi: 14, İstanbul. Oğuz, H. (2000) Türkiye de Para Politikası Uygulamalarında İzlenen Nihai Amaçlar, İMKB Dergisi, cilt:4, Sayı 13 Parasız, İ (2000). Para Banka ve Finansal Piyasalar, İstanbul: Ezgi Kitabevi Toprak, M. Ve Demir O. (2001). Türk Bankacılık Sektörü: Sorunlar, Krizler ve Arayışlar, Cumhuriyet Üniv.İİBF Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 1-26. Usta, M. (1995). Temel Kredi Bilgileri, İstanbul: Pamukbank T.A.S. Eğitim Yayınları. Yeldan, Erinç (2001). Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, İletişim Yayınları, İstanbul. 210