ASR-I SAADET ÖYKÜLERİ 2 Yayın no: 287 PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN SEÇİLMİŞ ASR-I SAADET ÖYKÜLERİ - 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Dizi editörü: Selim Gündüzalp İç düzen: Durmuş Yalman Tashih: Adem Dirioğlu Kapak: Zafer Grafik İsbn: 978 975 261 206 8 Sertifika No:144 52 Mahmutbey Mh. Deve Kald r mı Cd. Gelincik Sk. No:6 Ba c lar - stanbul / Türkiye Tel: (0 212) 446 21 00 - Faks: (0 212) 446 01 39 www.zafer.com - zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari - facebook.com/zaferyayinlari Selçuk YILDIRIM copyright 2013 Zafer Yayın Grubu. Her hakkı mahfuzdur. 1. Baskı: Mart, 2013 Bas kı-cilt: Altınoluk Matbaacılık, 0 212 671 07 07
içindekiler Önsöz....9 -I- HER ŞEY ONA ŞAHİTLİK EDER Bir yıldız doğdu...17 Yemen sultanının haberi....19 Bereket....25 Medine de bir Yahudi....28 -II- HAYATA YÖN VEREN PEYGAMBER Annelerin en güzeline....33 Af...35 Gıybet....36 Nasırlı eller...38 Yardım....40 Allah için....43 Alacaklı...45 Hasta kadın....47 Ne fazla, ne de noksan....48 İş bölümü....50 Anne hakkı....52 Peygamberin imrendikleri...55 Hizmetçiden daha hayırlı....56 Cömert Peygamber ile fakir bedevi....57 İki ölünün ardından....60 Onun emsalsiz hoşgörüsü....62 Mahrem bir sual....64 Yağmuru kim yağdırıyor?....66 İyi kimse, iyi mal....67
Sövmek....68 İyilik nedir?....69 En güzel kap....71 Suyu en son içen....72 Gıybet nedir?....73 PEYGAMBER HABER VERDİ Zafer İslâm ındır....77 Fitne yağmuru....79 Hz. Ali nin şehadeti....80 İlk kavuşan...82 PEYGAMBER DİLİNDEN HİKMETLİ MESELLER Kanatlı insanlar....87 Tövbe...89 Çocuk kimin?....92 Bütün kötülüklerin anası....93 Şehit, âlim ve zengin...95 İblisin takdir ettiği....97 Borçlu ve Alacaklı....98 Hızır ile Musa....100 -III- -IV- -V- PEYGAMBERİN ARKADAŞLARI Allah ın himayesi...109 Sevap...114 Mü minlerin vasıfları....115 Su....116 Siyah yüzlü fakir genç....118 Sad ın son sözleri...122 Rızık....124 Öncesi ve sonrası....125 Hizmetkâr... 126 Kim daha büyük?....129 Amr b. As ın son sözleri....130 Emir....134 Güzel bir koku.............................................. 135 Humus valisi....136 Asıl hayret edilecek olan....139 Peygamberin mirası....140 O daha hayırlı....142 -VI- RAHMET PEYGAMBERİ On gümüş....145 Rahmeti sınırlandırdın!....147 Taif e dua....148 Bir yemek vakti....149 Bedeviler arasında....150 Bayram....152 -VII- LÂTİF NÜKTELER Neşeli sofra....155 Her zaman kalbimdesin....156 Sen mi güzelsin hanımın mı?........................... 157 Kristaller kırılmasın... 159 Cennette ziraat... 160 Ben köle değilim!... 162 Hurma sevgisi... 165
önsöz HEPİMİZ AYNI DÜNYADA yaşıyoruz. Şu uçsuz bucaksız kâinatın içinde, hiçbir şeyin unutulmadığı, ihmâl edilmediği, sonsuz bir rahmetin ve cömertliğin eseri olarak hizmetimize sunulmuş dünya adını verdiğimiz evimizde, hepimiz aynı toprağa basıyor, aynı gökyüzünün altında dolaşıyor, aynı havayı soluyoruz. Hayat tarzlarımız, dünyaya ait eşyaya ilişkin fikirlerimiz ve görüşlerimiz ne kadar farklı olsa da, hepimizi yaşadığımız müddetçe sürekli meşgûl eden ortak sorularımız var. Bunlar tarihin en eski çağlarından günümüze kadar her insanın, büyük bir merak ve iştiyakla cevabını aradığı sorulardır: Kimim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? İn sanı, yok tan var eden ve onu çe şit çe şit ni met lerle per ver de eden son suz hik met ve rah met sa hi bi olan Allah, insana yaratıcısını araması, tanıması, bilmesi ve severek ibadet etmesi için, bu soruları sorabilecek bir akıl, merak, kabiliyet ve duygulardan müteşekkil bir mahiyet vermiş ve ona, sorularını cevaplayacak ve yol gösterecek kılavuzlar olan peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, Allah ın razı olduğu yoldan uzaklaşan, dalâlete ve küfrün karanlığına düşen kavimlerine, topluluklarına ve milletlerine, yeniden hakikatı hatırlattılar anlattılar öğrettiler ve yollarını aydınlattılar.
İşte ümmeti olmakla şereflendiğimiz Hz. Muhammed (a.s.m.), bütün peygamberlerin sonuncusu ve en ekmelidir. Kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı O Zat (a.s.m.), yaratılış ağacının en parlak, en nurani, en görkem li, en mü kem mel mey ve si dir. O (a.s.m.), son peygamber olmasıyla, gelmiş ve kıyamete kadar gelecek bütün insanlara hitap etmektedir. İnsanlık, hangi ırktan, hangi coğrafyadan, hangi inançtan olursa olsun, O nun (a.s.m.) benzeri olmayan hakikatli sözlerinin ve tebliğcisi olduğu Kur an ın muhatabıdır. Peygamberimiz (a.s.m.), Rabbimiz i bize tarif eden kâinat kitabının ve Kur an-ı Kerim in tercümanıdır. O nu (a.s.m.) tanımadan, sözlerini dinlemeden, nasıl yaşadığını öğrenmeden, ne kâinat kitabını okuyabilir, ne de Kur an ı hakkıyla anlayabiliriz. O nun (a.s.m.) neşrettiği hakikat ışığı olmasa, kâinatın şekli; umumi bir matemhane, mevcudat; birbirine yabancı ve düşman, her cansız şey; dehşetli cenazeler, bütün canlılar; ölümlerin, ayrılıkların, bitişlerin tokatlarıyla ağlayan zavallılar olarak görünmeyecek midir? O nu (a.s.m.) tanımayan, ya da hatırlamayan bir dünya değil midir, her yeri dehşetle dolduran? Ya biz Müslümanlar? O (a.s.m.), hayatıyla bize yol ve istikamet göstermese, Kur an ı nasıl anlar, yolumuzu nasıl buluruz? Batı nın ve Doğu nun en parlak zekalarının, ihtişa mının ve neşrettiği hakikatin ışığı karşışında, hayret ve hayranlıkla boyun eğdikleri Hz. Muhammed i (a.s.m.) da ha iyi ta nı mak ve da ha çok sev mek, her şey den ön ce O nun (a.s.m.) Müslüman ümmeti üzerinde sevimli bir borç ve sevinçli bir mecburiyet olmalıdır. O (a.s.m.), karşılaştığı zorluklara gösterdiği sabır ve metanetiyle, Rabbine olan itimadı ve bağlılığıyla, davasına ve dostlarına olan sadakatiyle, her nimet için mübarek dilinden düşürmediği şükür ve dualarıyla, sahabelerine verdiği öğüt ve tavsiyeleriyle, dünyayı dolduran ve sevince boğan gülümsemesiyle, sevdiklerini kederlendiren sahici hüznüyle, yetimlerin, mazlumların, fakirlerin başları üstünde dolaşan şefkati ve cömertliğiyle, düşmanlarına bile, O güvenilirdir dedirten şaşmaz adaleti ve hakperestliğiyle, cihada giderken sarsılmayan ve hiçbir kılıcın parçalayamadığı cesaretiyle, muzaffer dönerken bir an bile kaybolmayan tevazusuyla.. Hasılı kelâm, hayatının her safhasında sergilediği hâl ve tavırlarıyla, yaşadıkları ve söyledikleriyle, bugün de bizim için değişmez bir rehber ve modeldir. O (a.s.m.), varlığıyla yaşadığı dönemi bir saadet asrına dönüştürdü. O asır da ya şa nan her şey, her za man olduğu gibi bugün de, bütün Müslümanlar için çıkarılacak dersler, başvurulacak çareler, dinlenecek öğütlerle doludur. Zaman çoğunlukla aksi iddia edilse de herşeyi değiştirecek kadar güçlü değildir. Elbette Rabbimiz dilemedikçe...
Elinizdeki bu kitap, yukarıda bir parça değinebildiğimiz ve çerçevesini çizmeye gayret ettiğimiz düşüncelerin ve inancın bizi yönlendirdiği bir çalışmanın ürünüdür. Kitapta yer alan her yazı, Riyaz us Salihin, Hayat üs Sahabe, Sahih-i Buhari, Kütüb-ü Sitte, Cem ul Fevaid, Şemail-i Şerif gibi güvenilir kaynaklardan derlenmiştir. Bütün gayemiz ve dileğimiz, bu kitabın insanlığın ve yaratılmışların sultanı olan O Zat (a.s.m.) ile aramızdaki bağın kuvvetlenmesine vesile olmasıdır. Muvaffakiyet Allah tandır. ZAFER YAYINLARI...Allah ın elçisinde size güzel bir örnek vardır. Ahzap Sûresi, âyet: 21 Allah benim sözümü işitip belleyen, sonra da onu benden (başkasına) ulaştıran kimsenin yüzünü kıyamet günü ağartsın... Hadis-i Şerif
-I- HER ŞEY ONA ŞAHİTLİK EDER
Bir yıldız doğdu S AHRADA BİR GECEYDİ. Mekkeli bir tüccar Yahudi, gökyüzünde yeni bir yıldızın doğduğunu gördü. Ertesi sabah koşarak Kureyşlilerin meclisine geldi ve heyecanla sordu: Ey Kureyş halkı! İçinizden, bu gece çocuğu doğan oldu mu? Vallahi, bilmiyoruz! diye cevap verdi meclistekiler. Bunun üzerine, Yahudi: Ey Kureyş halkı! Size söylediğim şeyi ezberleyin ve sakın unutmayın! Bu gece, âhirzaman ümmetinin peygamberi doğmuştur! Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan kırmızımtırak bir ben vardır! dedi. İşitenler bu sözlere hayret ettiler. Meclis dağıldı ve her biri evlerine döndüklerinde, ailelerine Yahudi nin verdiği haberi söylediler. Bazılarına aileleri şöyle dedi: Abdullah bin Abdulmuttalib in bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular! Bu haberi duyanlar, Yahudinin evine gidip: Bi zim içi miz de bir ço cuk doğ du, duy dun mu? dediler. 17
Yahudi: Ben size onun doğduğunu haber verdikten sonra mı, yok sa ön ce mi doğ du? di ye sor du. Önce doğdu! dediler. Kendisini Hz. Âmine nin evine götürdüler. Hz. Âmine den, oğlunu kendisine göstermesini istedi. Hz. Âmine, oğlunu alıp getirdi. Yahudi, heyecan için de onun sır tı nı açıp bak tı ve iki kü rek ke mi ği arasındaki, peygamberlik hâtemini görünce, düşüp bayıldı. Ayıldığı zaman kendisine: Yazıklar olsun! Sana ne oldu? diye sordular. Yahudi: Vallahi, artık İsrailoğullarından peygamberlik gitti! Ellerinden Kitap da gitti! Bu İsrailoğullarının öldürüleceklerine ve bilginlerinin ve itibarlarının kalmayacağına verilmiş bir hükümdür! Araplar, peygamberlikle, büyük bir izzet ve şerefe erecekler! Ey Kureyş cemaatı! Sevininiz! Vallahi, siz, haberi Doğudan Batıya kadar ulaşacak bir ilerleme ve yenme gücüyle güçleneceksiniz! dedi. Yemen sultanının haberi İRAN KİS RA SI, Seyf bin Zî Ye zen adın da bir ada mı, Yemen e hükümdar tayin etti. Seyf, tahta oturduğunda civar illerde oturan Arap kabileleri, kendisini tebrik için kafileler halinde ziyaretine geldiler. Mekke den gelen on kişilik tebrik heyetinin başında, Peygamber Aleyhisselam ın dedesi, Haşimoğullarından Abdulmuttalib bulunuyordu. Abdulmuttalib ve beraberindekiler, hükümdarın huzuruna varıp, onu hükümdarlık selamı ile selamladılar. Abdulmuttalib, heyetin temsilcisi olarak öne çıktı ve konuşmak için izin istedi. Hükümdar izin verdi. Konuş bakalım! Abdulmuttalib, Seyf e, babasının çok iyi ve hayırlı bir hükümdar olduğunu, kendisinin de onun halefi olmaya lâyık bir kimse olduğunu söyledikten sonra: Ey hükümdar! Bizler, Allah ın dokunulmaz kıldığı Harem in halkı ve O nun Kâbe sinin hizmetkârları olup, tebrik için huzuruna gelmiş bulunuyoruz dedi. Hükümdar: 18 19