SANATIYLA DENĐZLERĐ FETHETMĐŞ BĐR BÜYÜK RESSAM : "BAHRĐYELĐ KAYMAKAM (YARBAY) ĐSMAĐL HAKKI BEY" SERDAR BAŞARAN



Benzer belgeler
40. HOCA A Lİ RIZA İmzalı, karakalem kayalar, ağaç, deniz ve yelkenli konulu peyzaj x 9 cm.

Hoca Ali Rıza ( )

OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN

775QSU& b T Ü R K İY E C U M H U R İY E T İN İN H E D E F İ; BİR A Ç IK D E N İZ D E V L E T İ O LM AK TIR. Fahri S. K O R UTÜRK

HOCA ALÎ RIZA ( ) Peyzaj 47 x 74 cm

Batılılaşma Döneminden Günümüze Türk Sanatı. Öğr.Gör. Elif Dastarlı

SÜHEYL ÜNVER ARAŞTIRMA MERKEZİ RESSAM HOCA ALİ RIZA BEY KOLEKSİYONU KONSERVASYONU

Çağdaş Sanatımızda Son Osmanlı OSMAN HAMDİ KAYA ÖZSEZGİN

ÖNEMĐ. Serdar Başaran

ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU I BİLDİRİLER CİLT 2. Editörler. Prof. Dr. Zekeriya Kurşun Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili Dr. Kemal Kahraman Celil Güngör B E L E D

İSTANBUL UN İZDÜŞÜMLERİ

MODERNLEŞME DÖNEMİNDE OSMANLI DENİZ TEKNOLOJİSİ VE TERSANE-İ AMİRE

file://c:\documents and Settings\Ozan\My Documents\My Web Sites\turkresmi\darus...

85 IVAN KONSTANTINOVIC AYVAZOVSKI ( ) Kalyonlar, tual üzeri yağlıboya, 1869 imzalı. 90x138 cm.

MİLLÎ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜK MÜZESİ

ATATÜRK ün Balmumu Heykelleri

TT-')CPlr0l t h. 90 NAZLI ECEVİT ( ) "Şile tual üzeri yağlıboya, 1959 tarihli ve imzalı. 45x55 cm MİLYAR.-TL.

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

Amiral Turgut Reis 449 nci ölüm yıl dönümünde anıldı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

çocukların çok ilgisini çekti. Turdan sonra çocuklar müzedeki atölyede

GİRİŞ Mazisi şanlı zaferlerle dolu Türk Bahriyesine kahraman denizciler yetiştiren, her dönemde çağın gerekleri doğrultusunda en seçkin eğitim ve

Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

İSTANBUL UN PENÇ HALLERİ. TA NER A L A KU Ş ve Ö Ğ R E NC İ L E R İ Mİ N YATÜR S E RG İ Sİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

Benim en büyük şansım Adnan Turani gibi hem iyi bir sanatçı hem de iyi bir eğitimci atölye hocamın olmasıydı.

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ MİMARLIK VE TASARIM FAKÜLTESİ GÜZEL SANATLAR TASARIM VE MİMARLIK FAKÜLTESİ

Kuzguncuk. Madam Agavni Muratyan Yalısı, 1993 Madam Agavni Muratyan Yalısı, Madam Agavni Muratyan Yalısı, Çiğdem PAKER, Mimarlık Fakültesi

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ


BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

ili-?., r f ı Apa Ofset Basımevi, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu yayını

GAZETECİ YAZAR BÜLENT AKKURT BODRUM DA DEFNEDİLDİ

KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ VE BİLGİ MERKEZİ VAKFI

OTOMOBİL YOLDA YANDI

1824 yılında Paris Salonu'nda John Constable'ın eserleri sergilendi. Ressamın, kırsal manzaraları bazı genç meslektaşlarını etkiledi.

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a

Devrim Erbil: Ritmin Resmi

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN

Ertuğ YAŞAR ANADOLU Tersanesi / ADĐK


T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük SANAT VE SPOR - ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI - SOYADI KANUNU

TERSÂNE-İ ÂMİRE NİN TARİHÇESİ, İDARİ YAPISI ve PERSONELİ

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

ÖNSÖZ. Bahriyeliler Haftası 2016

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

Koca Mustafa Reşid Paşa

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf

TAHLİSİYE SANDALI İNCELEME ve ARAŞTIRMA PROJESİ

Batılılaşma Döneminden Günümüze Türk Sanatı. Öğr.Gör. Elif Dastarlı

OSMANLI DÖNEMİ BİLİM TARİHİNDEN BİR KESİT BÜYÜK TÜRK MATEMATİKÇİSİ HÜSEYİN TEVFİK PAŞA ( ) KİMDİR?

''Hepimiz Atatürk'üz''

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

İSMEK İN USTALARI SANATIMIZ YAŞAMIMIZ İSMEK MİNYATÜR SANATÇILARI SERGİSİ

Halk Ressamı Mehmet Hulusi nin Taşbaskı Deniz ve Gemi Resimleri. Serdar Başaran

Bir hedef seçtiğiniz zaman o hedefe ulaşmanın getireceği bütün zorluklara katlanmanız gerekir. Her başarım bana ayrı bir heyecan, ayrı bir enerji

İstanbul Boğaz Turları

Devrim Erbil Ressam, Profesör, Devlet Sanatçısı

ÇANAKKALE DENİZ MUHAREBELERİNİN DENİZDE DÖNEMİN ŞARTLARINA GÖRE TASARLANMIŞ SAVAŞ GEMİSİNDE KRİTİK OLAYLARIN YAŞANDIĞI YER VE SIRAYA GÖRE TANITILMASI

ABİDİN DİNO

yaşam boyu bağlanırsanız.

Sakıp Sabancı Müzesi Sakıp Sabancı Cad. No:42 Emirgan İstanbul

HIGHGATE DE VINTAGE VE ÇAĞDAŞ ÇIZGILERIN ARMONISI

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU YARDIMCI DOÇENT : AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/EĞİTİM FAKÜLTESİ/GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ/RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI/

Bir Sergi 'T199A I U I

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

TARİHÎ GEMİ PROJELERİ BASIN BÜLTENİ

TARİHİN IŞIĞINDA SANATSAL BİR DOKUNUŞ

Levni, genç bir kız, 1720 Levni, genç bir erkek, YÜZYILIN MİNYATÜRLERİ VE 19. YÜZYILDA BATI TARZI RESME GEÇİŞ. Ayla ERSOY

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

XVII. ERMCO KONGRESİ

Osmanlı tarihinde çok dikkat. Çanakkale Savaşlarından 110 yıl önce yaşanan Çanakkale Savaşı. Evrensel Bakış Açısı Gürbüz Evren

LEVENT KUM VE KURSİYERLERİ ÇİNİ SERGİSİ

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI MİMARLIK BİLGİSİ CUMHURİYET DÖNEMİ I.ULUSAL MİMARLIK II.ULUSAL MİMARLIK

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Süleymen Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakultesi, Resim Böl.

RESSAM EMĐN BABA Serdar Başaran

İÇİNDEKİLER. 16 Mayıs Amiral Souchon Padişah V. Mehmed Reşad ın huzurunda. Amiral şerefine Bomonti Bira Fabrikasında düzenlenen ziyafet.

Minti Monti. Yaz 2013 Sayı:10 Ücretsizdir. Yelkenli Tekneler. Nasıl Yüzer, Bilir misin?

Rönesans Heykel Sanatı

CAM SANATI. Selim SÜRER 11B 1315

Denize En Çok Mavi Yakışır

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

RESSAM ŞEVKET DAĞ IN HAYATI VE SANATINA GENEL BİR BAKIŞ AN OVERVIEW OF THE LIFE AND ART OF THE PAINTER ȘEVKET DAĞ

Transkript:

SANATIYLA DENĐZLERĐ FETHETMĐŞ BĐR BÜYÜK RESSAM : "BAHRĐYELĐ KAYMAKAM (YARBAY) ĐSMAĐL HAKKI BEY" SERDAR BAŞARAN Bahriyeli ressam Đsmail Hakkı Bey için bir diğer bahriyeli ressamımız Hüsnü Tengüz: "Her çeşit resim yapmakta üstad, memleketimizde yetişen en yüksek deniz ressamıdır." demiştir. Türk resminin büyük ustası Hoca Ali Rıza Bey de, Hüsnü Tengüz'le bir konuşmasında kayınbiraderi Đsmail Hakkı'nın deniz resimleri yapmakta "pek hünerli" olduğundan sözetmiştir. Celal Esad Arseven'e göre: "Türkiye'nin en değerli deniz ressamı" dır. Pertev Boyar ise : Miras bıraktığı mai renkli fırçasının henüz hiçbir varisi çıkmamıştır. diye yazar. Đsmail Hakkı Bey deniz ressamlığı alanında kendisini ciddi anlamda yetiştirmiş, üstün sanat yeteneğini zengin üslup çeşitlilikleri içinde ve farklı deniz temaları üzerinden ustaca yorumlayıp tuvaline yansıtabilmiştir. Tüm bu unsurların zirvesinde elbette ki Đsmail Hakkı Bey'in tarifsiz bir aşkla sevip bağlandığı deniz, gemi ve milli tarih olgusu yatmaktadır. Sanatçının deniz ressamlığı ile koşutluk kurabileceğimiz bir diğer yanı ise O'nun Bahriye Mektebi'nin Đnşaiye (Gemi Đnşa Mühendisliği) sınıfından mezun bir deniz subayı olmasıdır. Bu anlamda O, deniz ressamlığının teknik yönüne de hakim, denizi ve gemileri çok iyi bilen "denizci" bir deniz ressamıdır. Bahriyeli Đsmail Hakkı Bey'e ait biyografik bilgiler, O'nu yakından tanıma imkanını da bulmuş olan ressam Sami Yetik (1878 1945)'in 1940 tarihli "Ressamlarımız" isimli kitabında yer alır. Đsmail Hakkı Bey üzerine bugüne dek yazılmış birkaç makalede Yetik kökenli bu ilk el bilgilerin aynen tekrarlandığı görülür. Çalışmamızdaki asıl amaç; Yetik'deki biyografisine de sadık kalarak, Bahriyeli Đsmail Hakkı Bey i ve eserlerini öznel yorum ve değerlendirmelerimizle ortaya koymaktır. Đsmail Hakkı Bey 1863 yılında Đstanbul un Üsküdar semtinde doğmuştur. Babası Arabacılar Kahyası Mehmet Ali Efendi dir. Bahriye Mektebi nde okuduğu yıllarda Mektebin resim hocası Beybaba lakaplı Kaymakam Eyüplü Şükrü Bey dir. Ali Sami Boyar (1880 1967) Bahriye Mektebi ndeki resim eğitiminin, dolayısı ile resim hocalarının önemini şu sözlerle vurgular: 1892 de Mekteb-i Bahriye ye girdim. Burada hocalarımdan daima takdir ve teşvik gördüğümden, gün geçtikçe san at merakım şiddetleniyordu. Bahriye Mektebi ndeki resmi ve hususi çalışmalarımın sanayii nefise de çok faydasını gördüm. Her sene birinci olarak sınıf geçiyordum. Yağlıboya resme büyük sınıflarda geçerdik. Ama istidadı olanlar daima himaye görür, hatta resim hocaları bu gibi talebeye kendi odalarını verirdi. Nitekim merhum Ruhi ile ben, Kaymakam Şükrü Bey in, diğer iki arkadaş da Haşim Bey in odasında çalışırdık. Resim hocalarımızın üç sınıf için, iki kaymakam ile bir mülazımdan teşekkül ettiğini söylemek, Mekteb-i Bahriye de bu derse ne kadar ehemmiyet verildiğini izaha kafidir zannederim. Bu sözlerden Bahriye Mektebi nin aynı zamanda Türk Resim Sanatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu da anlıyoruz. Türk Resim Sanatının gelişimine büyük katkılar sağlamış, Çallı Kuşağı nın unutulmaz isimleri arasında yer almış Ali Sami Boyar, Mehmet Ruhi Arel (1880 1

1931) ve Hikmet Onat (1882 1977) gibi, Türk Deniz Resminin en büyük ressamı da bu şanlı ocaktan yetişecekti. Đsmail Hakkı Bey 1884 te Bahriye Mektebi nin harbiye sınıfına geçmiş, 1886 da mülazım rütbesiyle mektepten mezun olmuştur. Türk ressamlarının yaklaşık 1,5 yüzyıllık bir geçmişi olan çağdaş resim sanatımızın çeşitli dönemlerinde gerçekleştirdikleri deniz temalarında, özellikle XVII ve XVIII. yüzyıl Hollanda, XVIII ve XIX. yüzyıl Đngiliz Deniz Resminden ve önemli ölçüde de XVIII. yüzyıl ortalarında başlayıp günümüze dek uzanan, Avrupa merkezli bir resim geleneği olan ve kökenlerinin XV, XVI ve XVII. yüzyıl portolonlarında (liman/sahil haritaları) ayrıntılı olarak işlenen dekoratif amaçlı minyatür gemi tasvirlerine dayandığı Gemi Portreciliği akımından etkilenmişlerdir. Bu akım, ortaya çıktığı dönemde, Kuzey Amerika ve Uzakdoğu'yu da etkisi altına almıştı. Bahriyeli Đsmail Hakkı'nın denize yönelik konularından en önemlisi askeri deniz resmidir. O, bu anlamda vatan sevgisini ve aşkını üstün sanat yeteneği ile birleştirmiş ve denizlerin üzerinde Türk sancağını nazlı bir gelin edasıyla gezdirip, dalgalandırmış, heybetinin bir dönem denizlerde kükrediği Osmanlı Donanması'nın mağrur ve muzaffer gemilerini, filolarını, bu gemi ve filolarla girişilen çarpışmaları bir manzara estetiği içinde ve milli tarih bilinci temelinde tuvallerine aktarmıştır. Böylece Đsmail Hakkı, gelecek kuşaklara deniz harp tarihlerini çok iyi öğrenerek sevmelerini ve bu tarihe sahip çıkarak ondan gurur duymalarını sağlayacak ölümsüz eserler bırakmıştır. Tarihin çeşitli dönemlerinde denizlerde hüküm sürmüş, gerek Osmanlı, gerekse diğer imparatorlukların askeri deniz ressamlığının en önemli toplumsal işlevlerinden biri de, yukarıda vurguladığımız milli tarih bilinci ve milli kimlik anlayışının görsel anlamda oluşturulması ve kuşaktan kuşağa aktarılması olgusudur. Bu bağlamda bir ülkenin sanata ve sanatçıya ne ölçüde ihtiyaç duyduğunu, sanatçının ülkesine karşı ne kadar büyük tarihi sorumluluklar üstlendiğini, milli sanat anlayışının önemini, Đsmail Hakkı'nın bize miras bıraktığı eserlerinde net bir biçimde görmekteyiz. Büyük denizciler yetiştirmiş, bir dönemin deniz imparatorluğunu ele geçirmiş üç yanı denizlerle çevrili ülkemiz için askeri deniz resmi bir "olmazsa olmaz" dır. Bu "olmazsa olmaz", Türk Bahriyesinin zafer dolu geçmişinden bir sel gibi akıp gelen milli tarih sevgisi, coşkusu ve gururu içinde geç de olsa- bahriye kökenli bir deniz harp ressamını, bir "Bahriyeli Đsmail Hakkı" yı yaratabilmiştir. Çalışkanlığı, zekası ve görevine bağlılığının doğal bir sonucu olarak Bahriye Đnşaat Dairesi'nde göstermiş olduğu yeniliklerle Bahriye Nezareti'nin dikkatini çeken Đsmail Hakkı, Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa'nın da haklı takdirini kazanmıştı. Sami Yetik, Đsmail Hakkı Bey in Osmanlı Bahriyesi için Almanya'ya ısmarlanan Ejder isimli torpidobotun inşasına nezaret etmek üzere 1888 yılında Hamburg'a gönderildiğini yazar. Ancak, Đsmail Hakkı Bey in gönderildiği şehir Kiel dir. O yıllarda bu şehirde Schiffs & Maschinenbau Germania AG isimli firma gemi yapımı ile ilgili faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu firma, Osmanlı Bahriyesi için 1887 1912 yılları arasında Nasır, Ejder, Berk, Peyk ve Nusret gibi gemilerin inşasını gerçekleştirmiştir. Đsmail Hakkı Bey in inşasına nezaret ettiği Ejder torpidobotunun yapımı 1888 yılında tamamlanmıştır. 2

Đsmail Hakkı Bey Almanya ya inşasına nezaret amacıyla gönderildiği Ejder torpidobotunun yağlıboya bir tablosunu da yapmıştır. Sanatçı bu eserinde Ejder i zümrüt yeşili çoşkun şeffaf dalgalar üzerinde seyir halinde resmetmiştir. Resme romantik bir renk atmosferi hakimdir. Gökyüzünde kasvet yüklü fırtına bulutları asılı durmaktadır. Gemiyi kuşbakışı yakın plan çalışan sanatçı, resmin sağ alt köşesine şu notu da düşmüştür: 1891 senesi Kanun-ı evvelinde Ejder torpido divizyon botunun Cezayir açıklarında batı lodos cihetinden müsadif olduğu fırtınadır. Đmzayı müteakip Kulları ifadesi tablonun Saray a takdim edildiğini düşündürmektedir. Đsmail Hakkı nın bu tablosuyla, yapmış olduğu başarılı deniz resimleriyle de tanınan Çeteci Rıfat lakaplı Hüseyin Rıfat Keçecioğlu (1861 1939) nun 1915-16 tarihli Hamidiye Zırhlısı ve Yunus Torpidobotu Karadeniz de isimli tablosu arasında konu ve işleniş bakımından benzerlikler vardır. Keçecioğlu da eserinde Yunus u dalgalı bir denizde, kuşbakışı yakın plan resmetmiştir. Yunus un arkasında ise Hamidiye zırhlımız seyretmektedir. Kiel de kaldığı iki yıllık süre Đsmail Hakkı'ya mesleki anlamda çok şey kazandırmıştı. Yeni bilgilerle donanmış olarak Ejder'le vatana dönen Đsmail Hakkı, Bahriye Nezareti'ne mesleği ile ilgili gördüğü olumsuzlukları raporlar ve projeler halinde takdim etti. Bu rapor ve projeler Osmanlı Donanması'nın ıslahı anlamına geliyordu. Akdeniz Umum Filo Komutanlığı, Padişah Yaverliği ve Bahriye Nazırlığı gibi görevlerde de bulunmuş olan Hasan Rami Paşa da II. Meşrutiyet sonrasında yayınladığı hatıratında: "modern bir donanmaya kat'i ihtiyaç vardır" demiş ve gemilerin satın alınmasında rüşvet, komisyon alma gibi ahlak dışı tutum ve davranışları ve daha birçok sorunu dile getirip, kendince çözüm tekliflerinde bulunmuştu. Osmanlı Donanmasının ıslahı konusunda hazırladığı raporunun dikkate alınmadığını gören ve donanmanın kalkınması alanında her hangi bir çaba harcanmadığı için de büyük üzüntü duyan Bahriyeli Đsmail Hakkı, mücadele azmini kaybetmeyecek, ancak, bu onurlu davranışının, vicdanından yükselen sesi açıkça ifade etmenin, kısacası dürüstlüğünün ve vatanseverliğinin bedelini II. Abdülhamid yönetimine karşı çok ağır bir biçimde ödeyecekti. O'nun mesleği adına yürüttüğü fikirler zamanın anlayışı ile "uygunsuz" ve "haşarı" düşünceler olarak değerlendirilecek ve bu "şımarık" gencin Bahriye'den uzaklaştırılması uygun görülecekti. Bu nedenle 1895'de Đsmail Hakkı'nın tekrar Almanya'ya gönderildiğini görüyoruz. Ancak bu gönderiliş, sanatçının vatanından "nezaketle" kovulması anlamına geliyordu. O'na Đstanbul'da verilen yol parasının dışında aylarca maaşı da gönderilmeyecekti. Almanya'dan Bahriye Nezareti'ne gönderdiği dilekçeler hasıraltı edilecek, dostlarına yazdığı mektuplardan da bir cevap alamayacaktı. Đsmail Hakkı Bey içine düştüğü bu sıkıntı ve zorluklardan kurtuluşu son çare olarak gördüğü istifada bulacaktı. Yüzbaşılık rütbesindeki deniz subaylığını Almanya daki bir gemi inşa firmasının tersane mühendisliğine tercih ederek orada kalacak olan bu vatan evladına, en büyük deniz ressamımız Đsmail Hakkı Bey e, II.Abdülhamid devri hiç hak etmediği halde "vatan haini bir nankör" damgasını vurmaktan da çekinmeyecekti. Almanya ya gitmeden önce sanatçının Malumat (Illustration Turque MALUMAT) 3

dergisinin 26 Ekim 1895 tarihli nüshasında, yapmış olduğu Hıfz-ul Rahman Fırkateyni isimli tablosu bu dergiye kapak olmuş, aynı derginin Aralık sayısının kapağında ise Đzmir Vapuru nu gösteren bir diğer tablosuna yer verilmişti. Đsmail Hakkı, Osmanlı Donanmasına ait gemilerin tanıtım amaçlı portrelerini oluşturan bir dizi resim de yapmıştı. Bu resimler belgesel anlamda büyük bir değer taşıyordu. Hüsnü Tengüz, hatıratının bu konuyla ilişkili olduğunu tahmin ettiğimiz bölümünde: O senelerde Rus Sefiri Sultan Hamid e Rus donanmasının resimlerinden meydana gelen bir albüm takdim etmişti. Ruslarda deniz resimleri yapan çok yüksek sanatkarlar vardı. Bu albüm suluboya yapılmış ve litografta basılmış bir eserdi. Padişah, albümü Bahriye Nezareti ne vermiş, bizim o zamanki beylik gemilerimizin de bu albüm gibi yapılıp yapılmayacağını sormuş. Đsmail Hakkı merhum Deniz Matbaası nda zırhlı Osmaniye nin bir resmini basarak işe başlamış fakat sonra Avrupa ya gittiğinden öylece kalmıştı. diye yazar. Ancak, Đsmail Hakkı Bey yukarıda değindiğimiz gibi daha önce bu konuya ilişkin bir grup resim yapmıştı. Đsmail Hakkı Bey, Almanya da bulunduğu yıllarda renkli litografya baskı tekniğini de öğrenmiş ve bu teknikle deniz resimleri yapmıştır. 1897 de Celal Esad Berlin de iken Đsmail Hakkı Bey le birlikte gravür atölyelerinde çinkografi tekniğini öğrendiklerini de yazar. Đsmail Hakkı Bey in istifa kararı ile Almanya da kalması üzerine 6 Temmuz 1901 de Đstanbul da hakkında dava açılarak altı ay hapse mahkum edilmiş ve memuriyeti elinden alınmıştır. Sanatçı Almanya yıllarında mühendislik mesleği yanında sanatını da geliştirme imkanı bulacak, bulunduğu ülkenin doğasını yansıtan deniz, sahil, kent ve kır peysajları üretecekti. "Asker Ressamlar Kuşağı" içinde "Bahriyeli Ressamlar Grubu" nu oluşturup, XIX. yüzyıl Batı deniz resmi ve gemi portreciliği anlayışına dayalı Türk Deniz Resmini tarih sahnesine çıkaran sanatçılarımızın birçoğu, II. Abdülhamid dönemini de yaşamış kişilerdi. Bu sanatçılarımıza ait eserlerin önemli bir bölümü yapılış tarihleri itibariyle de bu döneme rastgeliyordu. Sultan Hamid'in 33 yıllık istibdatından bu sanatçılarımızın yetiştiği Bahriye Mektebi ve mektep sonrasında atandıkları çeşitli bahri birimler (yüzer ve kara), kısaca Türk Bahriyesi de payına düşeni fazlasıyla almıştı. II. Abdülhamid, evhamlı karakteri gereği, gemilerle kendisine suikast yapılabileceğini düşünüyor, bu nedenle hem gemilerden uzak duruyor hem de Bahriye'nin gelişmesini engelliyordu. Zira amcası Abdülaziz'i tahttan indirirlerken, onun Şanlı Donanması, Dolmabahçe Sarayı'nı denizden abluka altına almış ve toplarını Saraya çevirmişti. Sultan II. Abdülhamid dönemi askeri denizciliğimiz hakkında Đlber Ortaylı, "Osmanlı Đmparatorluğunda Alman Nüfuzu" isimli kitabında: "Sultan Abdülhamid donanmayı tersanede çürümeye bıraktı. Bir deniz ülkesi olan Osmanlı Đmparatorluğu son derece ilkel bir denizciliğe sahipti ve ciddi bir modernleşmeye niyetlenilmediği, reform için kendisi denizci bir devlet olamayan Almanya donanmasından subay getirilmesinden belliydi." diyor. Amiral Afif Büyüktuğrul da "Büyük Atamız ve Türk Denizciliği" adlı kitabında bu 4

gerçeği şu sözlerle dile getiriyor: " Hükümdar (II. Abdülhamid) denizcileri okutmamış, donanmasına eğitim yaptırmamış, denizcileri hem denizsiz, hem de kültürsüz bırakmıştır.. Böylelikle Đmparatorluğu, deniz yolu ile, çökmeğe mahkum etmiş ve çökme yolunu da tutturmuştu." Konuya bu açıdan baktığımızda, Đsmail Hakkı Bey in Abdülhamid yönetimi, dolayısıyla Bahriye Nezareti ile niçin ters düştüğünü kolaylıkla anlayabiliriz. Herşeye rağmen bu denizcilerin içinden Türk Askeri Deniz Resmini yaratan ressamlar da yetişecekti. Ne acıdır ki; Barbaroslar'dan, Turgutlar'dan bize miras kalan Türk Donanması bir yandan Haliç ve Çanakkale'de çürümeye terk edilirken; diğer yandan bu donanmaya ait gemilerimizin portrelerini ve deniz zaferlerimizi konu alan yağlıboya tablolar bu ressamlarımızca büyük bir şevk ve gururla yapılacak, bu eserlerde Türk Donanması adeta yeniden doğacak ve bu yapıtlar Abdülhamid'e de takdim edilecekti. Dolmabahçe Sarayı'nın duvarlarını süsleyen bu yapıtların sanatçıları, Sultan II. Abdülhamid tarafından ihsan-ı şahane olarak keseler dolusu altınlarla mükafatlandırılıp, madalya ve nişanlarla da taltif edileceklerdi. Aynı anlayışta üretilen eserler, Deniz Müzemizin duvarlarına da yerleşerek ebedileşecekti. Đleride bu konuya ilişkin yapılacak sanat tarihi araştırmalarında, XIX. yüzyıl Türk Deniz Resminin içinde oluştuğu bu tarihsel-sosyolojik gerçekliğin de dikkate alınacağını ümit ediyoruz. Deniz ressamlığının beşiği Hollanda'ya ve Hollanda'dan bu sanatı öğrenen Đngiltere ye baktığımızda, Osmanlı Türkiyesi'nin aksine, her iki ülkenin de bir deniz imparatorluğu olarak tarih sahnesine çıkıp, yükselişe geçtikleri dönemlerde (XVII, XVIII. yüzyıllar) deniz ressamlığının doğuşuna ve gelişimine tanık olduklarını görüyoruz. Akademik resim çevrelerimiz ya ilgisizlik, ya bilgi eksikliği, ya da akademik seçkincilik adına birkaç Harbiyeli dışında çoğunluğunu Bahriye Mektebi çıkışlı ressamlarımızın oluşturduğu ve XIX. yüzyıl ortalarına doğru tarih sahnesine çıkıp; bu yüzyıldan itibaren gelişimini sürdüren ve yüzyıl sonlarına doğru Bahriyeli Đsmail Hakkı ile en yüksek seviyesine ulaşan Batı lı anlamda Türk Deniz Resmini yok saymıştır. "Türk Resim Sanatında Şişli Atölyesi ve Viyana Sergisi" isimli kitapta şunlar yazıyor: "Türk Resim Sanatının batılılaşma çabaları içinde, ilk önceleri figüre karşı oluşan çekingen tutumun temellerinde, dönemin birçok sanatçısının resim sanatı için gerekli akademik eğitimi almamalarını bulundurabiliriz; ancak bunun yanında Batı'da eğitim görerek yurda dönen Süleyman Seyyid ve Şeker Ahmed Paşa'nın çalışmalarında bu eğitimin, sanatçının içinde yaşadığı toplumun değerlerini aşmakta yeterli olmadığı da göz ardı edilemez. Semra Germaner'in bir konferansında değindiği gibi, yukarıda değinilen nitelikleri yanında, bu dönem sanatçıları, denizi tema olarak seçmemişlerdir. Oysa 19. Yüzyıl boyunca Đstanbul'a gelen yabancı ressamların seçtiği tema içinde deniz ön plandadır. Türk Resim Sanatına, deniz teması "1914" Kuşağı sanatçıları ile girmiştir. Özellikle Hikmet Onat, sonra da Nazmi Ziya, Feyhaman Duran ve Đbrahim Çallı denizi tema olarak tuvallerine yansıtmışlardır." Tam tersine, gerek Deniz Müzesi'nde gerekse özel koleksiyonlarda karşımıza çıkan ve XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren deniz temalarını işleyen Türk sanatçılarına ait eserler, bu eserlere ait tarih ve imzalar bu iddiaları çürüten somut kanıtlardır. Adı geçen eserin yazarı ve referans gösterdiği kişilere ait savların aksine 5

bu süreçte; Eyüp'lü Şükrü Bey (1832 1912), Haşim Bey (1847 1914) Mirliva Osman Nuri (1839 1906), Bahriye Kolağası Fahri Kaptan (1857 [?] 1917) gibi sanatçılar Batı'lı anlamda yağlıboya Türk Deniz Resmini yaratan ilk isimler arasında akla gelmektedir. Bahse konu dönemde bu isimlere Bahriyeli Kaymakam Đsmail Hakkı Bey de eklenecek ve Hüsnü Tengüz ün ifadesiyle : "maren resimlerde ihtisas sahibi en büyük ressam" ünvanıyla resim sanatı tarihimize damgasını vuracaktır. Đstanbul Deniz Müzesi resim koleksiyonlarında yaşamları ve eserleri bilinen diğer XIX. yüzyıl Türk ressamlarının yanısıra, sanatçıları hakkında yeterli bilgiye ulaşılamayan, ancak XIX. yüzyıl Türk Deniz Resmine örnek oluşturacak tablolar da vardır. Müze dışında, özel koleksiyonlarda bulunan benzer tarz eserler için de aynı durum söz konusudur. Sami Yetik "Ressamlarımız" isimli kitabında: "Asker mekteplerinden yetişen ressamlar içinde yalnız üç asker ressamın deniz resimleri ile meşgul olduğu görülmektedir. Deniz ressamlığının ayrı bir branş olduğunu muntazam mesaileri ve bıraktıkları eserleri ile gösteren bu üç kıymetli ressam (Süvari Mülazımı Ressam Đhsan, Đsmail Hakkı [Kaymakam]ve Diyarbakırlı Tahsin [Süvari Binbaşısı] kastediliyor) san'at tarihimizin deniz ressamlığına mahsus şerefli bir başlangıcını hazırlamışlardır." ifadesini kullanmış ve yukarıda isimlerini saydığımız Türk deniz resminin gerçek öncüleri ve Yetik in döneminde yaşamları ve eserleri çok iyi bilinen diğer deniz ressamlarımız yine bir tür seçkinciliğin kurbanı olmuş ve yine Yetik tarafından yok sayılmıştır. Bu anlamda resim sanatı tarihimiz içinde çok önemli bir yere sahip olan Türk Deniz Ressamlığına, sanat tarihçi ve yazarlarımızın daha ciddi bir tarzda yaklaşmaları gerektiğini düşünüyoruz. Resim sanatımıza ilişkin tarih yazımlarında, bir döneme damgasını vurmuş olan deniz ressamlarımızın yani Türk Deniz Resminin yok sayılması, bu alanda yapılan çalışmaların salt yabancı ressamlara mal edilmesi, Yetik tarafından yazılan "Ressamlarımız" adlı kaynak eserde resim sanatımızın bu alanında uğraş veren ressamların üç isimle sınırlanması, gerek yukarıda isimlerini andığımız diğer deniz ressamlarımızın aziz hatırası, gerekse sanat tarihimiz adına kesinlikle kabul edilebilir bir tutum değildir. Minyatürlerden başlayıp, XX. yüzyılın III. Çeyreğine kadar uzanan Türk Deniz Resmine yönelik araştırma çalışmalarının, Đstanbul Deniz Müzesi öncülüğünde oluşturulacak ve içinde sanat tarihçileri, deniz tarihçileri ve ilgili diğer uzmanların da yer alacağı bir uzman kurul tarafından başlatılması gerekmektedir. Böyle bir çalışmada görev alacak kişilerin öncelikle Türk Deniz Resmine ve Türk Deniz Tarihine ilgi ve sevgi duyup, gönülden bağlanmaları, konuya bu bilinçle yaklaşmaları esastır. Günümüz koşullarında ise böyle bir bilinçsel oluşum, dolayısı ile girişim, üzülerek ifade edelim ki pek olası görülmemektedir. Đsmail Hakkı Bey'in askeri deniz temalarını işleyen bir grup tablosu Đstanbul Deniz Müzesi'nde bulunuyor. Sanatçı 1885 tarihli bir suluboya çalışmasında, teknik resim anlamında değerlendireceğimiz üç ambarlı bir kalyonun bordası boyunca iç kesitini göstermiş. 1886 tarihli "Fırtınalı Havada Arma Budatmış Bir Türk Fırkateyni" isimli tablosunda, denizcilikteki tabiriyle "arma budatmış" ya da "uçurmuş" bir Türk fırkateyni ile karşılaşıyoruz. Denizcilikte "arma budatmak" veya "uçurmak" fırtına 6

etkisi ile yelkenli bir geminin arma, seren ve yelkenlerinin kopup uçması anlamına geliyor. Sahnedeki geminin kıç tarafından şiddetli bir rüzgar aldığı ve bu rüzgarın etkisiyle, pruva (baş) direğinin kopup denize gittiği; grandi (orta) ve mizana (kıç) direklerinin de üst parçalarının (gabya çubukları) aynı şekilde budandığı görülmekte. Yelkenler aşırı rüzgarla dolup, balonlamış, yani oldukça şişmiş. Cıvadıradan sarkan başıboş donanım halatları rüzgarın etkisiyle havada sağa sola savruluyor. Resmin önünde sağda baş direğin tepesinde bulunan ve gemicilerin gözcülük yapmak için üzerine çıktıkları çanaklık suların üzerinde yüzüyor. Bu tarz resimlerin değişmez figüranları martılar yine sahnede. Tablo her yönüyle XVIII. ve XIX. yüzyıl Batı gemi portreciliğine Osmanlı Türkiyesi'nden güzel bir örnek. Abdülhamid ve Abdülmecid Denizaltıları Taşkızak ta isimli eserde, sanatçı tersane temasını resim sanatımızda pek az rastladığımız denizaltı temasıyla birlikte fotogerçekçi bir duyarlılıkla işlemiş. Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltıları 1886'da Osmanlı Hükümetince Đngiltere'nin Nordenfelt top fabrikasına sipariş edilmişlerdi. Gemiler bölmeler halinde Đstanbul'a getirilerek o zamanki adı Đstanbul Valde Taşkızakları olan Taşkızak Tersanesi'nde monte edilmişlerdi. Abdülmecid 6 Eylül 1886'da, Abdülhamid'de 4 Ağustos 1887'de denize indirilerek donanmamıza katılmışlardı. Taşkızak Tersanesi'nin bir önemi de, Abdülhamid ve Abdülmecid'le dünyadaki ilk denizaltı montajının bu tersanemizce gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklanır. 123 yıllık denizaltıcılık tarihimizin ilk gemileri olan bu denizaltılar aynı zamanda dünya üzerinde hedefe torpido atan ilk denizaltı gemileri olma şerefine de sahiptirler. Tabloda karşılaştığımız sahnede Abdülhamid ve Abdülmecid eş denizaltı gemileri iki farklı görünümde resmedilmiş. Soldaki resimde, kapalı havuzun içinde kiremit rengi sülyenle boyanmış denizaltılar kızaklar üzerinde yatmakta. Zümrüt yeşili havuzun durgun görünümü ve denizaltıların su üzerindeki yansımaları diğer XIX. yüzyıl fotogerçekçi ressamlarımızın ( primitifler ) eserlerinde işlemiş oldukları saray ve köşk manzaralarında karşılaştığımız havuz görünümlerini hatırlatıyor. Resme ayrıntı ve hassas bir işçilik hakim. Ustaca yaratılan derinlik, izleyiciyi mekanın içindeymişçesine bir hisse kaptırıyor. Sağdaki ikinci resimde ise denizaltılardan biri, bacası ve cam tarassut kubbesi suyun üzerinde kalacak şekilde denizin altında seyir halinde. Baş ve kıç direklerinin üzerinde Türk bayrakları ve alay sancakları dalgalanıyor. Gökyüzü ve bulutlar resmin geniş bir bölümünü kaplamış. Đsmail Hakkı Bey burada denizi bir kesit görüntüsü içinde vurgulamış ve bu kesite, denizin yüzey ve dip görüntülerini birlikte yerleştirmiş. Resmin sağ tarafındaki diğer yarısında ise, diğer eş denizaltının tamamen suyun içine dalmış olduğu görülüyor. Bu denizaltı da pruva (baş) istikametinden resmedilmiş. 1890 tarihli "Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa" tablosu, Đsmail Hakkı'nın portre de de ne ölçüde başarılı bir ressam olduğunu bize gösteriyor. Yine foto-gerçekçi bir üslupta işlenen bu eser, çağlar boyu süregelen klasik "Denizci" ya da "Amiral" portrelerine tipik bir örnek oluşturuyor. Deniz ressamlarımız deniz resminde bir tema olarak karşımıza çıkan Amiral portrelerine de eserlerinde yer vermişler. Aynı müzede 1890 tarihli bir diğer Hasan Hüsnü Paşa portresi daha var. Bu eser de Johannes (Jean) Mihalidakis'e ait. Paşa, her iki tabloda da tıpatıp bir görünüm sergiliyor. Muhtemelen 7

bu iki portre aynı görsel kaynaktan çalışılmış. Mihalidakis'in yapıtında Paşa, duvar izlenimi veren bir arka fonun önünde ayakta durmakta. Sağ arka tarafında açılmış bir perde var. Đsmail Hakkı'nın yorumunda ise Paşa nın içinde bulunduğu mekan oldukça ayrıntılı ve zengin bir görünüm arzediyor. Paşa'nın sağında ayrıntılı işçiliği ile dikkat çeken sehpanın üzerinde bulunan küre ve arka planda ikinci bir tablo izlenimi veren bulutlu, mavi bir gökyüzü altında resmedilen Mesudiye Zırhlısıyla Paşa'nın denizciliğine güçlü bir vurgu yapılmış. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa olanca görkemiyle kılıcını kuşanmış, göğsüne tüm madalyalarını takmış bir halde ayakta poz vermiş. Arka planda yükselen perde görüntüsü resme belirgin bir hareket katıyor. Zemin döşemeleri ve halı üzerindeki geometrik formlar da dikkat çekmekte. Işık ve gölge dengelerinin ustaca kurulduğu resim oldukça ayrıntılı ve ince bir çalışmanın ürünü. Görkemli görüntüsüne karşın, Bahriye Nazırlığı döneminde Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa'nın adı yolsuzluk ve rüşvet olaylarına karışacak ve bu zat "Donanmayı Haliç'te çürümeye terkeden paşa" olarak tarihe geçecektir. Şerefiyle görevini yapmaya çalışan Đsmail Hakkı Bey ise onun iş başında olduğu bir dönemde haksız yere "vatan hainliği"yle suçlanacak ve ülkesinden "nazikçe" kovulacaktır. Şikago Sergisi nde de yer almış olan ve Deniz Müzesi kaynaklarında: Tersane-i Amire, 1892 ya da Tersane-i Amire nin Genel Görünüşü, XIX. yy. Ortaları olarak isimlendirilen tabloda Türk Donanmasına ait gemiler Tersane-i Amire ve V. Divanhane binası önünde görülüyor. Bu binada Tersane Konferansı veya Đstanbul Konferansı adıyla anılacak olan uluslararası tarihi toplantılar 23 Aralık 1876 20 Ocak 1877 tarihleri arasında yapılmıştı. Đsmail Hakkı'nın bu tablosu da foto-gerçekçi bir üslupta. Solda, en önde gördüğümüz gemi eski dizaynıyla Mesudiye Zırhlı Fırkateyni. Gemi sancak baş omuzluk istikametinden resmedilmiş. Mesudiye nin arkasında donanmamızın diğer gemileri yatıyor. Ön planda, ortada, dört-çifte bir filika hızla iskele önünden geçiyor, onun gerisinde ise bir stimbot, bacasından kesif dumanlar çıkartarak tersaneler istikametine doğru ilerliyor. Resme duru, dingin ve aydınlık bir atmosfer hakim. Đsmail Hakkı'nın perspektif deki ustalığı da gözlerden kaçmıyor. Bu tabloya XIX. yy. Sonlarında Divanhane Önünde Mesudiye isminin verilmesi daha doğru olacaktır. Sanatkarın 1915 tarihli "Goliath Zırhlısı'nın Batırılışı" adlı tablosunda, Çanakkale'de 13.150 tonluk HMS Goliath zırhlısının, Binbaşı Ahmet Bey komutasındaki Muavenet-i Milliye muhribimizin peşpeşe ateşlediği torpidolarla Morto Koyu'nda sancak tarafından vurulduğu anı büyük bir heyecanla resmettiğini görüyoruz. Osmanlı Donanma Cemiyeti nce Almanya dan satın alınan Muavenet-i Milliye muhribimizin Çanakkale de Goliath zırhlısını batırışı, I. Dünya Savaşı, hatta tarih-i bahr de eşi benzeri görülmemiş bir olaydır. Sanatçı bu sahnede, Çanakkale deniz savaşlarının kaotik atmosferini çarpıcı bir biçimde tuvaline yansıtmış. Muavenet'in vurduğu Goliath'tan gökyüzüne alevler ve kesif duman bulutları yükselmekte. Muavenet- i Milliye torpidomuz ise, düşman donanmasına ait diğer gemilerin gecenin zifiri karanlığını yarıp gündüze çeviren ışıldak tarassutları altında olay mahallinden Boğaz'a doğru uzaklaşmakta. Bir süre sonra Goliath, komutanı Albay Lawrie Shelford'un da aralarında olduğu 567 kişi ile 74 metre derinliğindeki sulara gömülecek, 183 kişi ise torpido infilakları ile bir 8

anda cehenneme dönen bu zırhlıdan sağ olarak kurtulacaktır. Bahriyeli üstad Đsmail Hakkı'nın bu eşsiz tablosu, sadece Türk Deniz Resminde değil, dünya deniz resminde de XX. yüzyıl deniz savaşları tematiği kapsamında ele alınıp, değerlendirilecek bir yapıtıdır. Sanatçının Çanakkale de cereyan eden deniz savaşlarına yönelik bilebildiğimiz 4 eseri daha vardır. Bunlardan suluboya tekniğinde çalışılmış Irresistible Zırhlısının Batışı, Bouvet Zırhlısının Batışı (sanatçının Bouvet Zırhlısı nın Batışı isimli ancak tekniğini bilemediğimiz bir tablosu daha vardır) isimli tablolar yine Deniz Müzesi nde, Çanakkale Deniz Savaşı isimli yağlıboya tablosu ise Askeri Müze dedir. Bu Müzede bulunan bir diğer yağlıboya eseri ise Türk-Alman Dostluk Anıtı dır. Sanatçının 1918 Viyana Sergisi nde yer alan dört eserinden biri olan Yavuz ve Hamidiye Fırtınalı Denizlerde Seyir Halinde adlı tabloda ise, Tarihlerin dize gelip, önünde selama durduğu Arslanlar Yurdu Harp Filomuzun adına türküler yazdığımız sancak gemisi Şanlı Yavuz var gücüyle üzerine çullanan kuvvetli rüzgara ve ağır denizlere aldırmaksızın dalgaların üzerinde süzülerek ilerliyor. Şiddetli rüzgarın etkisiyle bacalarından gökyüzüne değil de denizin yüzeyine doğru savrulan kahverengi kesif duman kümelerinden geminin kazanlarında cehennemlerin kavrulduğu anlaşılıyor. Fırtına, grandi direğinde dalgalanan şanlı sancağımızı neredeyse savlosundan koparıp uçuracak. Yavuz'un baş iskele tarafının ilerisinde silüetini gördüğümüz Gazi Hamidiye her zaman olduğu gibi silah arkadaşı ve uçsuz bucaksız denizlerdeki can yoldaşı Şanlı Yavuz a refakat görevini icra etmekte. Kahveden maviye, maviden laciverte dönüşen coşkun şeffaf dalgaların kasvet yüklü fırtına bulutlarıyla kucaklaştığı bu romantik sahnede, milli deniz tarihimiz yüreklerimizde ve bilincimizde bir kez daha canlanıyor. Sanatçının Deniz Müzesi nde Türk gemi portrelerine yönelik bir grup çalışmasında suluboya tekniği ile Mecidiye, Yavuz ve Midilli yi de resmettiğini görüyoruz. Türk Filosu Hamidiye nin Önderliğinde Seyir Halinde isimli yağlıboya tabloda ön planda Hamidiye yi görüyoruz. Bu eserde sanatçının izlenimciliğin etkisindeki serbest ve kalın fırça vuruşları dikkat çekiyor. Đsmail Hakkı Bey in Fırtınalı Denizde Yelkenli ve Yandan Çarklı Bir Vapur isimli suluboya tablosu Türk Deniz Subayı Ressamları isimli kitaba da kapak resmi olmuş başarılı bir çalışma. Deniz Müzesi nde sanatçının 1915 tarihli suluboya bir deniz peysajı da bulunuyor. Ankara Resim ve Heykel Müzesi nde ressamın fırtınada manevradan aciz kalıp sarp kayalıklara doğru iskele tarafına baygın bir biçimde, bordası istikametinde sürüklenen üç direkli bir gemiyi ve o gemiden can filikasıyla uzaklaşıp kurtulmaya çalışan mürettebatını resmettiği 1916 tarihli yağlıboya bir tablosu vardır. Bu sahne Ayvazovsky nin Đstanbul Deniz Müzesi nde bulunan ve hatalı olarak Karadeniz de Tahlisiyeciler, 1874 diye isimlendirilen tablosundan bir kopyadır. Ancak eserde Đsmail Hakkı Bey in kendine özgü başarılı yorumu gözlerden kaçmaz. Sanatçı orijinal tabloda resmin ön planında yer alan can filikasına kendi yorumladığı sahnede yer vermemiş, böylelikle izleyicinin dikkatini, insanı daha ilk bakışta büyüleyen şeffaf dalgaların üzerine çekmiştir. Đnsanın doğayla olan ilişkisinde verdiği ölümkalım mücadelesini yansıtan bu duygu yoğunluklu dramatik tabloya Đsmail Hakkı nın sanatının doruklarını zorladığı bir yapıtı gözüyle bakabiliriz. Müze resim 9

kataloğunda ilgili tablo yine hatalı bir isimlendirmeyle Denizde Fırtına olarak belirtilmiştir. Ayvazovsky nin yukarıda bahsettiğimiz eserindeki sahneyi 1887 tarihli ve Ziya Kulları imzasını taşıyan bir diğer tuval üzerine yağlıboya eserde de tıpatıp görmek mümkün. Azerian isimli ressam da kağıt üzerine suluboya Dalgalı Deniz isimli tablosunda aynı sahneyi resmetmiş. Azerian ın kompozisyonunda iskele tarafına bayılan gemi dışında filika figürleri kompozisyondan ayıklanmış. Ayvazovsky nin yukarıda sözünü ettiğimiz tablosunun Aya Burnunda Fırtına,1875 ismini taşıyan bir eşi Rusya Devlet Müzesi nde, bu tablonun aynı ismi taşıyan diğer eşi de 1879 tarihli ve Mahaçkale deki Dağıstan Güzel Sanatlar Müzesi nde. Buradan varacağımız sonuç; Ayvazovsky nin Deniz Müzesi nde, Bahriyeli Đsmail Hakkı nın Ankara Resim ve Heykel Müzesi nde bulunan tablolarıyla, Ziya ve Azerian a ait tabloların isimlerinin Aya Burnunda Fırtına olması gerektiğidir. Ayvazovsky bu tablolarda, Balaklava nın güney kıyılarında bulunan Kırım ve Aya Burnu nun doğasını yansıtmıştır. Ankara Resim ve Heykel Müzesi nde Đsmail Hakkı Bey in 1917 tarihli bir diğer yağlıboya tablosu daha vardır. Ankara Resim ve Heykel Müzesi isimli kataloğun 50. sayfasında yer alan 22 nolu Yelkenli ( Seyir Halinde Bir Yelkenli ) isimli bu resmin sanatçısı bir hata sonucu Hasan Tahsin olarak belirtilmiştir. Oysaki resim her bakımdan bir Đsmail Hakkı klasiğidir ve resmin sağ alt köşesinde Đsmail Hakkı imzası okunmaktadır. Celal Esad Arseven in Türk Sanatı Tarihi isimli eserinin III. cildinin 155. sayfasında yer verilen tablo Bahriyeli Đsmail Hakkı ya değil, Diyarbakırlı Tahsin e aittir. Tablonun ismi de Çanakkale Deniz Muharebesi değil, Hamidiye nin Karadeniz de Rus Muhripleriyle Muharebesi dir. Eser Đstanbul Deniz Müzesi nde bulunmaktadır. Yapı Kredi Resim Koleksiyonlarında bulunan kağıt üzerine karakalem Yelkenli ve Gemi isimli desen çalışmaları da Hoca Ali Rıza ya değil, Bahriyeli Đsmail Hakkı ya aittir. YKY tarafından yayımlanan Hoca Ali Rıza isimli kitapta bu eserler hatalı olarak Hoca Ali Rıza nın yapıtları arasında gösterilmiştir. Oysaki imzalar Đsmail Hakkı Bey indir. Yelkenli isimli desen çalışmasında, geminin baş direk serenleri boyunca resmedilmiş bir erkek yüzü dikkat çeker. Đsmail Hakkı eserleriyle, Đstanbul da yapılan Galatasaray Sergileri ne de katılmıştır. Sami Yetik O nun bu sergilerde teşhir edilen guaj çalışmalarından bahseder. Sanatçı guajlarıyla da ünlüdür. Hoca Ali Rıza Bey, Sami Yetik e, kayınbiraderi Đsmail Hakkı nın Bahriye Mektebi nde resim hocalığı görevinde bulunduğunu da söylemiştir. Ressam Đsmail Hakkı Bey iki kez evlenmiş, her iki evliliğinden de çocuğu olmamıştır. Đlk eşi Zehra Hanımdır. Đkinci evliliği ise Almanya da bulunduğu yıllarda tanıştığı Juanna (Hakkı Erbil) isimli bir hanımla olmuştur. Juanna Hanım, eşi Đsmail Hakkı Bey in vefatından sonra uzun yıllar Kadıköy Cihanseraskeri Sokak taki ahşap bir evde oturmuş, 1940 lı yıllarda hayata veda etmiş ve Protestan mezarlığına gömülmüştür. 10

Sanatçının kız kardeşi Nadide hanım, Türk resminin büyük üstadı Hoca Ali Rıza Bey le evlenmişti. Đsmail Hakkı, II. Meşrutiyet sonrası ülkeye döndüğünde Beyoğlu nda bir eve yerleşir. Bu arada kendisine hak kazandığı Binbaşılık rütbesi verilir ve Bahriye Đnşaa Dairesi Başkanlığı na getirilir. 1911 de Kaymakamlığa (Yarbay) terfi eden Đsmail Hakkı, 1914 yılına kadar devam eden bu görevinden hakkında yapılan dedikodulara dayanamayarak ayrılır. Paşabahçe de kurduğu mütevazı tekne yapım tezgahında sandallar yaparak geçimini temin etmeye çalışmış, 1914 1920 arası Illustrierte Zeitung un Đstanbul muhabirliğini ve ressamlığını yapmış ve desenlerine bu dergide yer verilmiştir. Meşrutiyet te Mebusan Meclisi isimli tablosu Đllustrierte Zeitung ve Çanakkale Muharebesi isimli guaş tablosu Allgemeine Zeitung ta basılmıştır. Hüsnü Tengüz sanatkarın Çanakkale Müdafaası isimli tablosunun Đllustrierte Zeitung ta renkli olarak basıldığını yazar. Tengüz bu tablonun Đsmail Hakkı nın son yaptığı en güzel eseri olduğunu da belirtir. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi nin 1914 tarihli 18. sayısının kapak resminde Bahriyeli Đsmail Hakkı Bey in karakalem tekniğiyle çalıştığı Ressam Rıza Bey isimli desenine yer verilmiştir. Đsmail Hakkı eniştesi Hoca Ali Rıza Bey (1864 1930) i burada profilden resmetmiştir. Sanatçının Müdafaa-i Milliye Cemiyeti için, 1915 te resmettiği tablolar kartpostal olarak da basılmıştır. Bunların içinde Osmanlı tiplerinin resmedildiği Eşraftan Bir Bağdatlı, Bağdatlı Bir Hristiyan Arap Kadın, Đzmirli Zengin Bir Köy Ağası gibi karakalem portreye yönelik çalışmalar da vardır. Karakalem dışında yine bu tarz portrelere yönelik suluboya çalışmaları da olmuştur. Sanatkarın tablo-kartpostalları arasında Yavuz ve Hamidiye nin dalgalı denizde seyirlerini ve Muavenet-i Milliye Muhribimizin Çanakkale de Goliath zırhlısını batırışını gösteren sahneleri de işlediği görülür. Đsmail Hakkı Bey, Hilal-i Ahmer Cemiyeti için Hilal-i Ahhmer Gemisini resmeden kartpostal ve pul örneği de hazırlamıştır. Baltık Denizi nde Fırtına isimli tablosunda, enginlerden kopup gelen hırçın dalgalar sahildeki kayalıkları dövmektedir. Gökyüzü güneşin kızıl ışıkları ve gri renkli fırtına bulutlarıyla sıvanmıştır. Denizin üzerinde değişen renk değerleri, kayaklıklarda son bulan hırçın dalgaların çatlakları ve şeffaflığı duygulu bir izlenim sunar. Đsmail Hakkı Bey figürlü doğa kompozisyonlarına, sahil peysajlarına, portre çalışmalarına da imza atmış bir büyük sanatçıdır. Ustanın kimi eserlerinde izlenimci etkiler görülür. Deniz peysajları ve gemi portreciliği dışında, O nun bu alanlardaki önemli yapıtları da ayrı bir inceleme konusunu oluşturur. Burada vurgulamamız gereken önemli bir nokta da sanatçının foto-gerçekçi ya da tartışmalı tanımıyla primitif resimlerinin yanında, açık hava ressamı olarak gün ışığının doğadaki yansımalarını zengin paletiyle ve serbest fırça vuruşlarıyla tam olarak izlenimci diyemesek de izlenimci bir yaklaşım içinde başarıyla yorumlayabilmiş olmasıdır. Đsmail Hakkı Bey in bu tarz eserlerinin varlığı Türk Primitifleri olarak anılan sanatçılarımız için ifade edilen sanatsal olarak gelişemezlerdi, çünkü aslında sanatçı değillerdi görüşünü boşa çıkarması bakımından oldukça önemlidir. Sanatkarın yazımızda yer verdiğimiz eserleri dikkatlice incelenip karşılaştırıldığında, bu gerçek 11

net bir biçimde anlaşılacaktır. Bu tarz örnekleri sanatçı bazında çoğaltmak ta mümkündür. Bu anlamda bugüne dek yazılmış olan Türk Resim Sanatı tarihçelerinin ciddi bir biçimde gözden geçirilmesi ve konumuzla ilgili bölümlerin, yeni yazımlarda gözönüne alınması gerektiğini düşünüyoruz. Ressamın son dönem Osmanlı şairlerinden Recaizade Ekrem, Osman Fahri, Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret, Rıza Tevfik, Edhem Pertev Paşa, Muallim Naci, Namık Kemal gibi şairlerin şiirlerini kendi el yazısı ile yazdığı şiir defterinin bir sayfasında, eniştesi Hoca Ali Rıza Bey tarafından yapılmış suluboya bir peysaj vardır. Bu defter Antik A.Ş. nin 236. müzayedesinde satışa çıkarılmıştır. Sanatçının yazımızın içinde değindiğimiz çeşitli kurumların koleksiyonları dışında; Đstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Milli Kütüphane, Đş Bankası resim koleksiyonlarında ve özel koleksiyonlarda eserleri mevcuttur. Đsmail Hakkı Bey 1921 de Đstinye doklarında görev aldıysa da, uğradığı haksızlıklardan dolayı ruhu yorgun, kalbi kırıktır. Bu sıkıntılar ve üzüntüler içinde Türk Deniz Resminin en büyük ismi Bahriyeli Đsmail Hakkı Bey, vatanından çok şey alacaklı olarak 3 Aralık 1926 da soğuk bir kış günü Paşabahçe deki evinde hayata gözlerini yummuş ve cenazesi Paşabahçe Mezarlığı na defnedilmiştir. Đsmail Hakkı Bey in bugün maalesef mezarının yeri bilinemiyor. Sanatçının yakınları cenaze namazını kıldıran imama kabrinin bulunduğu yeri tespit ettirmek istemişlerse de, imam bu yeri bulamamıştır. Bahriyeli Đsmail Hakkı Bey in sanatseverlerin kalbindeki yeri ise hiçbir zaman kaybolmayacaktır. Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Denizler kadar engin olan yüce ruhu şad olsun. KAYNAKÇA ARSEVEN, Celal Esad; Türk Sanatı Tarihi, C.III, Heykel ve Oyma, Maarif Basımevi Đstanbul, Tarihsiz, s.154-156. ALĐF ART, Müzayede Kataloğu, 09 Aralık 2007, s.297. ANTĐK A.Ş. 236. Müzayede Kataloğu, s.28,29. ARTIUM SANATEVĐ, 25. Müzayede Kataloğu, s.38. ARTIUM SANATEVĐ, 64. Müzayede Kataloğu, s.174,180. BADDLEY, Jon; 18. ve 19. Yüzyıllara Özgü Bir Resim Geleneği Gemi Portreleri, P Sanat Kültür Antika, Sayı:26, Yaz 2002, s.35. BAŞARAN, Serdar; Türk Deniz Resminde Tersane-i Amire, ARTĐST, Nisan 2007, s.25,26. BAŞARAN, Serdar; Ruhunu Denizlere Kaptırmış Bir Büyük Usta: Diyarbakırlı Tahsin, ARTĐST modern, Eylül 2008, s.34 BAŞARAN, Serdar; Bahriyeli Ressam Seyfettin Soysalan, ARTĐST modern, Şubat-Mart 2009, s.82. BOYAR, Pertev; Osmanlı Đmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devirlerinde Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri, Jandarma Basımevi, Ankara 1948, 12

s.86-88. BÜYÜKTUĞRUL, Afif; Büyük Atamız ve Türk Denizciliği, Deniz Basımevi Müdürlüğü, Kasımpaşa Đstanbul, Ocak 2006, s.7,8. DIANNI, Louis J. ; Ship Portraits Late 18th to Early 20th Century, Antique & Art Around Florida, Winter/Spring 2005, http://aarf.com/shipportraitsw05.htm ERHAN, Kemal; Resim Sanatı Tarihimizden Bir Usta Bahriyeli Đsmail Hakkı, ANTĐKDEKOR, Sayı:14, s.119. GÖREN, Ahmet Kamil; Şişli Atölyesi ve Viyana Sergisi, Đstanbul 1997, Şişli Belediyesi Resim ve Heykel Müzeleri Derneği, s.38. HOCA ALĐ RIZA, 1858 1930, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul Eylül 2005, s.44, 62,174,177. HOVHANNES AIVAZOVSKY, Painting, Drawings and Watercolours From The Collections of St Petersburg, The State Russian Museum, Palace Editions, s.127. ĐSLĐMYELĐ, Nüzhet, Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedisi, C.II, Ankara Sanat Yayınları: 2, Ankara 1969, s.357,358. ĐSTANBUL DENĐZ MÜZESĐ RESĐM KOLEKSĐYONU, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Basımevi, 2004, s.53-65. KARATEPE, Đlkay; Asker Ressamlar Kataloğu, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Đstanbul 2001, s.108,109. KOLEKSĐYON, Müzayede Katalaloğu, 09 Mart 2003, s.65. OLCAY, Sema DEMĐRCAN, Zeynep (Haz.); ARKAS HOLDING Internet Sayfası, Türk Resminde Deniz Ressamları -Bahriyeli Đsmail Hakkı (1863 1926), http://www.arkas.com.tr/pages/arkas_news/ocak_2007/haber7.html ORTAYLI, Đlber; Osmanlı Đmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Kaynak Yayınları, Mart 1983 Đstanbul, s. 84. ÖZÇELĐK, Selahattin; Donanma-yı Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2000, s.155. ÖZDENĐZ, Engin; Türk Deniz Subayı Ressamları, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Đstanbul 1994, s.49-63,188,191. ŞEHSUVAROĞLU, Bedi N. (Dr., Der.); Ressam Ali Sami Boyar, Đsmail Akgün Matbaası, Đstanbul 1959, s.12,13. TENGÜZ, Hüsnü (Çev.Haz. Müge Kılıçkaya); Sanat Hayatım Bahriye Ressamı Hüsnü Tengüz ün Hatıraları, Deniz Basıevi Müdürlüğü, Kasımpaşa Đstanbul, Nisan 2005, s.22,23,30,38. TOROS, Taha; Denize Tutkun Bir Ressamımız Bahriyeli Đsmail Hakkı Bey, ANTĐKDEKOR, Sayı:39, s.102-104. ÜNLÜ, Rasim (Dr.Öğ.Alb. Haz.), Deniz Tarihimizde Đz Bırakanlar, Türbe ve Mezarları 2 -, Deniz Basımevi Müdürlüğü, Kasımpaşa / Đstanbul, Aralık 2008, 13

s.339-375. YETĐK, Sami; Ressamlarımız, Güzel Sanatlar Birliği Resim Şubesi Neşriyatı, Đstanbul 1940, s.138-146. ZĐHNĐOĞLU, Yaprak (Haz.); Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi 1911 1914, Kitap Yayınevi 146, Sahaftan Seçmeler Dizisi 13, Kitap Yayınevi Ltd, 2007, s.296. 14