T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/13-307 K. 2003/334 T. 7.5.2003



Benzer belgeler
Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /6, S. İşK/14 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/1888 Karar No. 2015/6201 Tarihi:

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ E.2006/435 K.2007/7464 T YOLCU TAŞIMA. ZORUNLU KOLTUK SİGORTASI DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1159 T

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI ( Zamanaşımı Def`i Yönünden ) ZAMANAŞIMI DEF`İNİN İLERİ SÜRÜLMESİ ŞEKİL VE SÜRESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

İCRA İNKAR TAZMİNATI LİKİT ALACAK KAVRAMI MAL İADESİ YIPRANMA PAYI

(4721 S. K. m. 28) (6100 S. K. m. 30, 50, 55, 114, 124, Geç. m. 3) (1086 S. K. m. 41) (14. HD T. 2012/9222 E. 2012/10360 K.

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGSK. /53

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

Yargıtay Kararları Çalışma ve Toplum, 2014/1. İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, 6, S. İşK/14

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/8

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /2

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/96

İŞ KAZASINA MARUZ KALAN İŞÇİ ( Maluliyet Oranı %0 Olsa Dahi Kusur Durumu Saptanarak Sonuca Göre Manevi Tazminata Karar Verilebileceği )

* TAZMİNATIN YABANCI PARANIN FİİLİ ÖDEME GÜNÜNDEKİ KUR ÜZERİNDEN TAHSİLİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK /32

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, 18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

SİLME TUŞUNU KULLANMADAN VE EKRANA BAKARAK YAZMA PDF

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S. İTÖHK/1

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.İşK/14 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2009/12918 Karar No. 2011/12793 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4847 S. İşK/22

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41, 54,59

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /54,57 T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/15897 Karar No. 2015/6846 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/41,63

FAZLA ÇALIŞMANIN KANITLANMASI YEMİN KESİN YEMİN TAMAMLAYICI YEMİN TÜZEL KİŞİYE YEMİN TEKLİFİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /18-21 DAVACI YARARINA KAZANILMIŞ HAK

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK/ S.İşK/78. T.C YARGITAY Hukuk Genel Kurulu. Esas No. 2008/21-53 Karar No. 2008/107 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas Numarası: 2015/ Karar Numarası: 2016/769 Karar Tarihi:

İŞ GÜVENCESİ İŞVEREN VEKİLİ SIFATI

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S. İşK. /14

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ OBJEKTİF DEĞER ARTIŞ ORANI VEKALET ÜCRETİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6, 57

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/17

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S.İşK/14

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21,25

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK /41

İlgili Kanun / Madde 3201 YHBK/3

AVUKAT YASİN GİRGİN

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S.BK/86

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/53,57

MÜFETTİŞİN ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL ETMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/61 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA YÖNTEMİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/46 HAFTA TATİLİ

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1727 T

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK. /80

FERAGAT DOĞMAMIŞ BİR HAKTAN VAZGEÇİLEMEYECEĞİ HAKKINDA YARGITAY KARARLARI YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ T E.1997/4264 K.

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

Uzun Sok. Kolotoğlu İşhanı Kat: 3 No:75 - TRABZON Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : Karayolları Genel Müdürlüğü - ANKARA

İlgili Kanun / Madde 6762 S. TTK. /4

İlgili Kanun / Madde 6098 S. TBK/100,101

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK. /4,13

İlgili Kanun / Madde 854 S. DİşK/1

İlgili Kanun / Madde 6098 S. TBK/ S. İşK/14

İŞÇİ TEMİNİ HİZMET ALIM ADI ALTINDA YAPILAN SÖZLEŞMELERİN İŞÇİ TEMİNİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU MUVAZAA GEÇERSİZ FESİH

Temyiz Eden (Davalı) : Antalya İl Özel İdaresi

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /29

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

3- ÖLÜM VE YARALANMALARDA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STK/25

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2,6

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNDE ZAMANAŞIMI

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2, 18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/2

İlgili Kanun / Madde 1475.S.İşK/ S.İşK/57 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2009/17310 Karar No. 2011/19792 Tarihi:

Anahtar Kelimeler : İmar Planının Yargı Kararıyla İptali, İmar Hukukunda Kazanılmış Hak, Yapı Ruhsatı

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/53,54,57

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU T E. 2009/4-238 K. 2009/493 YABANCI PARA ÜZERİNDEN TAZMİNAT ÖDEMESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

Transkript:

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/13-307 K. 2003/334 T. 7.5.2003 ÖZET : 21.03.1995 günlü sözleşme, hukuken geçerli bir adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olmakla, davalıların savunmasının ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmenin tersine, davalıların murisinin ölmesi, sadece eser sözleşmesi bakımından sonuç doğuracak nitelikteki B.K.nun 371. maddesi anlamında, sözleşmenin kendiliğinden sona ermesine neden olacak bir olgu olarak kabul edilemez. Yine, sözleşmenin 4. maddesinde, açıkça, taraflardan birinin ölmesi halinde, mirasçılarının sözleşmeyi uygulayacaklarının belirtildiğinden, davalıların murisinin ölmesi, Borçlar Kanunu'nun 535/2. uyarınca adi ortaklığın son bulması sonucunu da doğurmaz. Öyleyse, davalı mirasçılar, bu sözleşmenin ifa edilmesi bakımından davacıya karşı sorumlu olup, davacının davalıları hasım göstererek, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini istemesi mümkündür. M.K.nun 6. maddesi uyarınca, herkes, kendi iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla davacı, anılan parayı davalıların murisinin banka hesabına yatırdığını kanıtlama yükümü altındadır. Somut olayda, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacının, anılan adi ortaklık sözleşmesinin 10. maddesi uyarınca, 60.000 Doları davalıların murisinin banka hesabına yatırmış olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle, davacının sözleşmedeki 60.000 Dolar karşılığı TL.yi davalıların murisinin banka hesabına yatırma yükümlülüğünü yerine getirmiş olup olmadığının sağlıklı ve hükme yeterli olacak şekilde saptanabilmesi açısından; banka mevzuatı, bankacılık işlemleri, bu işlemlerin pratikte gerçekleştirilme biçimi, banka şubelerinin çalışma usul ve yöntemleri ile somut olayın özellikleri itibariyle dikkate alınması gereken tüm diğer unsurlar çerçevesinde; davacının anılan parayı davalıların murisinin banka hesabına yatırmış olup olmadığı hususunun tam ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir açıklıkla saptanabilmesi için, belirtilen konularda uzmanlığı bulunan bilirkişi veya bilirkişi kurulu görevlendirilip, keşif yoluyla ilgili banka şubesinin kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak; tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetime elverişli, dayanakları gösterilmiş bir bilirkişi raporu; tarafların bu rapora itiraz etmeleri halinde, itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor alınmak; gerektiğinde yeni bir bilirkişi incelemesi dahi yaptırılmak suretiyle, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini gerçekleştirmeye yönelik bir karar vermektir. DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 14. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 19.02.2002 gün ve 2000/305-2002/76 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.06.2002 gün ve 2002/4970-7698 sayılı ilamı ile; (...Davacı, davalıların murisi olan kardeşi O.T. ile 21.03.1995 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşme gereğince kendisine ve kardeşine ait taşınmaz üzerine yapılacak binalardan birer adedini paylaşacakları diğer iki binanın da satılıp bedelinin paylaşılacağı, davalıların murislerine ait taşınmaz üzerindeki inşaatın belli bir seviyeye kadar ilerlemiş olması nedeniyle kendisinin kardeşine 60.000 dolar ödeyeceğinin kararlaştırıldığı ve bu ödemeyi

yaptığını, kardeşinin 30.06.1996 tarihinde vefatından sonra davalı olan mirasçılarının sözleşmeye uymadıklarını belirterek adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile uğradığı zarar karşılığı 100.000.000.000 TL.nın 31.07.1995 tarihinden itibaren faizi ile davalılardan tahsilini istemiştir. Davalılar, davacının sözleşme gereği üstlendiği edimini yerine getirmediğini belirterek davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalılar murisi O.T. arasında 21.03.1995 tarihli sözleşme ile adi ortaklık kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı bu sözleşmedeki edimlerini yerine getirdiğini, ancak kardeşinin vefatı nedeniyle işin devam etmediğini bildirerek sözleşmenin feshine, adi ortaklığın tasfiyesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100.000.000.000 TL.nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı taraf davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini bu nedenle adi ortaklığın gerçekleşmediğini, davacının yatırması gereken parayı yatırmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasındaki ihtilaf, sözleşme yapıldıktan sonra davacının sözleşmenin 10. maddesinde belirtilen edimini yerine getirip 60.000 dolar karşılığı TL. sını davalı kardeşi hesabına yatırıp yatırmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyada bulunan T...bank Necatibey Şubesi 10.10.2000-08.11.2000 ve 01.02.2001 tarihli yazılarında H.T. hesabındaki 60.000 doların TL'sına çevrilerek bunun 2.400.000.000 TL ve 100.000.000 TL.lık kısmının davalı murisi O.T. adına açılan hesaplara yatırıldığı açıkça belirtilmiştir. Dosyadaki bu yazılardan davacı tarafından sözleşmede belirtilen ediminin yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu para yatırılmasa dahi davacı ile kardeşi arasındaki 21.03.1995 tarihli sözleşme ile adi ortaklık tesis edildiği de belirgindir. Davacı tarafından açıklandığı şekilde edim yerine getirildiğine göre, taraflar arasındaki adi ortaklığın gerçekleşmiş bulunduğunun kabulü ile B.K. 538 ve devamı maddeleri gereğince adi ortaklığın tasfiyesine girişilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetersiz bilirkişi raporu ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, adi ortaklık sözleşmesinin ifa edilmemesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı H.T. vekili Av. Recep ÇERÇİ, davacı ile davalıların murisi O.T.'in kardeş olduklarını, aralarında düzenledikleri 21.03.1995 tarihli sözleşmede, muris O.T.'e ait 6 nolu parsel ile davacıya ait 8 parsel üzerinde ikişer adet dubleks bina yapımını kararlaştırdıklarını, O.T.'e ait 6 nolu parseldeki inşaatın, sözleşmenin düzenlendiği tarihte kısmen yapılmış olması nedeniyle davacının 60.000. Amerikan Doları ödemesi kaydıyla her iki parselde eşit ortak olmasının öngörüldüğünü; davacının sözleşmenin akabinde 60.000 Amerikan Dolarının o tarihteki Türk Lirası karşılığı 2.500.000.000. TL.yi T...bank A.Ş. Necatibey Şubesi nezdinde O.T. adına açılan hesaba yatırdığını, böylece ortaklığın kesin olarak tesis edildiğini, murisin bu hesaptan peyderpey para çekerek inşaata devam etmekte iken 30.06.1996 tarihinde öldüğünü; sözleşmenin 4. maddesinde, sözleşme hitamına kadar taraflardan birinin ölümü halinde, ölenin her türlü hak ve alacaklarının ailenin diğer fertlerince aynen uygulanacağının kararlaştırılmış olduğunu; muris O.T.'in ölümünden sonra davacının bizzat ve dostlar aracılığı

ile müracaatlarda bulunmasına ve 12.11.1998 günlü ihtarnameyi göndermesine rağmen davalıların sözleşme hükümlerini yerine getirmediklerini; delil tespiti yoluyla inşaatlara harcanmış olan para miktarının ve yapılması gereken harcama tutarının belirlendiğini, davacının bu tespit raporuna dayanarak sözleşme hükümlerinin 16 ay içinde yerine getirilmesi istemiyle davalılara 29.02.2000 günlü ihtarnameyi, onların cevabi ihtarı üzerine de 12.04.2000 günlü ihtarnameyi gönderdiğini, davalıların sözleşmeyi yerine getirmeyeceklerinin bu şekilde kesinlik kazandığını, taraflarının kardeş olması ve birbirlerine sonsuz güven duymaları nedeniyle sözleşmenin noterde yapılmadığını, bu durumda inşaatı davacının sürdürmesi halinde, murise ait parsel üzerindeki binanın satılmasına olanak bulunmayacağını, davacının katkısının sadece ödediği 60.000 dolardan ibaret olmadığını, sözleşme öncesinde ve sırasında sahibi olduğu ofisin idari ve teknik imkanlarını ücretsiz olarak ortaklığa sunduğunu ileri sürerek; 21.03.1995 tarihli sözleşmenin feshine ve tasfiyesine, sözleşmeden dolayı davacının uğradığı zarardan dolayı şimdilik 100 milyar TL. tazminatın, sözleşmenin hitam tarihi olan 31.07.1995 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar A.T., B.T. ve C.T. vekili, davacı ile davalıların murisi arasında hukuken geçerli bir sözleşme bulunmadığını, 21.03.1995 tarihli sözleşmenin tapulu taşınmaz üzerinde yapılacak villaların mülkiyetine ortaklığı öngörmesi nedeniyle, geçerli olabilmesi için resmi şekilde yapılması gerektiğini, adi yazılı şekilde yapılması nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğunu, geçersiz bir sözleşmenin feshi istemiyle dava açılamayacağını, bir an için geçerli olduğu kabul edilse dahi, davalıların murisi O.T.'ın ölümüyle birlikte B.K.nun 347, 371 ve 535/2. maddeleri uyarınca sözleşmenin sona erdiğini, ölüm halinde inşaatın mirasçılarca devam ettirileceğine ilişkin sözleşme hükmünün de geçerli olmadığını, davalıların murisinin inşaat mühendisi olduğunu, sözleşmenin tarafı olmasının da bu sıfatından kaynaklandığını; sözleşme aslının davacı tarafından ibraz edilemediğini, dava zamanaşımının da gerçekleştiğini, davalının sözleşmenin varlığından davalıları murisin ölümünden çok sonra haberdar ettiğini, kötü niyetli olduğunu, istenilen tazminat miktarı fahiş bulunduğu gibi miktarın neye göre belirlendiğinin de belli olmadığını; davacının ortaklığa sermaye koyma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu cümleden olarak sözleşmede belirtilen 60.000 Doları banka hesabına yatırmadığı gibi, 8 parsel nolu arsanın ortaklığa sermaye olarak konulmasına ilişkin yükümlülüğünü de ifa etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Yerel Mahkemece verilen, davacının sözleşme uyarınca 60.000 Doları davalıların murisinin banka hesabına yatırdığının kanıtlanamadığı, böylece davacının sözleşme gereğini yerine getirmemiş olduğu gerekçesine dayalı, davanın reddine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur. Davacı ile davalıların murisi O.T.'in kardeş oldukları, Ankara Çayyolu'ndaki bir sitede her ikisinin de birer parselinin bulunduğu; projelerine göre, her iki parsel üzerinde ikişer adet dubleks ev yapılacağı; davalıların murisine ait parsel üzerindeki inşaatlara başlandığı, davacıya ait parselde ise herhangi bir inşaatın bulunmadığı bir aşamada, aralarında düzenlenen 21.03.1995 tarihli sözleşmeyle, her ikisinin, kendi parselleri üzerinde yapılacak olan ikişer adet evden diledikleri birer adedini alacaklarının, kalan iki evin ise aralarında ortak olacağının, bilahare bu iki evin satılıp, paranın eşit olarak paylaşılacağının, davacının 60.000 Dolar karşılığı Türk Lirasını davalıların murisinin banka hesabına aylık vadeli olarak yatıracağının kararlaştırıldığı, uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşmedeki imzanın davalıların murisine ait bulunduğu da, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesiyle saptanmıştır.

İçeriği yukarıda özetlenen 21.03.1995 günlü sözleşmenin hukuksal niteliği konusunda, yerel mahkemece gerek önceki kararda ve gerekse direnme kararında herhangi bir değerlendirme yapılmamış; türü ve niteliği belirtilmeksizin, ortada geçerli bir sözleşmenin bulunduğu, ancak davacının kendi edimini yerine getirmediği benimsenmek suretiyle sonuca kavuşulmuştur. Özel Dairenin bozma kararında ise, anılan sözleşmenin bir adi ortaklık sözleşmesi olduğu belirtilmiş, direnme kararında, bu benimsemeye karşı çıkılmamak suretiyle, sözleşmenin bu nitelikte olduğu yerel mahkemece de kabul edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında da, söz konusu sözleşmenin, bir adi ortaklık sözleşmesi olduğu benimsenmiştir. Öte yandan, 21.03.1995 günlü sözleşmede, öncelikle her bir tarafın kendi parseli üzerinde yapılacak ikişer adet dubleks evden dilediğini alacağı hükme bağlanmıştır. Her ne kadar, diğer iki evin taraflar arasında eşit paylarla ortak olacağı belirtilmiş ise de, bu iki ev yönünden tarafların birbirlerine mülkiyet devrini öngörmemiş bulunmaları, tersine, ortak olacağı kararlaştırılan evler satılmak suretiyle, elde edilecek satış bedellerinin paylaşılacağını kabul etmiş olmaları karşısında, tapulu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmının devrine ilişkin bir yükümlülük içermediği için, sözleşmenin resmi şekilde yapılmasının gerekmediği, dolayısıyla, sözleşmenin şekil eksikliği nedeniyle geçersizliğinden söz edilemeyeceği de Hukuk Genel Kurulu'nca kabul edilmiştir. Bu noktada, ayrıca belirtilmelidir ki, 21.03.1995 günlü sözleşme, hukuken geçerli bir adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olmakla, davalıların savunmasının ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmenin tersine, davalıların murisinin ölmesi, sadece eser sözleşmesi bakımından sonuç doğuracak nitelikteki B.K.nun 371. maddesi anlamında, sözleşmenin kendiliğinden sona ermesine neden olacak bir olgu olarak kabul edilemez. Yine, sözleşmenin 4. maddesinde, açıkça, taraflardan birinin ölmesi halinde, mirasçılarının sözleşmeyi uygulayacaklarının belirtildiğinden, davalıların murisinin ölmesi, Borçlar Kanunu'nun 535/2. uyarınca adi ortaklığın son bulması sonucunu da doğurmaz. Öyleyse, davalı mirasçılar, bu sözleşmenin ifa edilmesi bakımından davacıya karşı sorumlu olup, davacının davalıları hasım göstererek, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini istemesi mümkündür. Somut olayda, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacının, anılan adi ortaklık sözleşmesinin 10. maddesi uyarınca, 60.000 Doları davalıların murisinin banka hesabına yatırmış olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu noktada, öncelikle belirtilmelidir ki, geçerli bir adi ortaklık sözleşmesinde, taraflardan birinin sözleşmeyle taahhüt ettiği ayni veya nakdi sermayeyi ortaklığa koymamış olması, sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Eş söyleyişle, taahhüt edilen sermayenin konulmamış olması, adi ortaklık sözleşmesinin geçerliliği yönünden sonuca etkili değildir; ancak bu durumun, adi ortaklığın tasfiyesi sırasında gözetilmesi zorunludur Yukarıda belirtildiği üzere, sözleşmenin 10. maddesinde, davacının davalıların murisine 60.000 Dolar Karşılığı TL.yi vereceği hükme bağlanmıştır. Davacı bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ileri sürmüş, davalılar ise, böyle bir paranın murise ödenmediğini savunmuşlardır. M.K.nun 6. maddesi uyarınca, herkes, kendi iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla davacı, anılan parayı davalıların murisinin banka hesabına yatırdığını kanıtlama yükümü altındadır.

Toplanan delillerden ve özellikle, davacı tarafından paranın yatırıldığı ileri sürülen T...bank Necatibey Şubesi'nin mahkemeye gönderdiği yazı cevapları ile bunların ekindeki belgelerden, sözleşmeden iki gün sonra 23.05.1995 tarihinde davacının anılan şubedeki döviz hesabından, 60.000 Doların TL.ye çevrildiği, karşılığı olan 2.520.000.000 TL. nin kendisine ait vadesiz başka bir hesaba geçirildiği, 120.000.000 TL. ve 2.400.000.000 TL. tutarında olmak üzere iki ayrı nakdi ödeme yapıldığı; aynı gün davalıların murisi O.T. adına bir ay vadeli bir hesap açıldığı, 2.400.000.000 TL. nin bu hesaba yatırıldığı, yine murisin başka bir vadesiz hesabına da yine aynı gün 100.000.000 TL. yatırılmış olduğu, tüm bu işlemlerin aynı gişede gerçekleştiği; işlem saatleri itibariyle, muris adına hesap açılmasının, davalı tarafından kendi hesabından para çekilmesinden iki dakika önce gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 28.11.2000 günlü bilirkişi raporunda, özellikle işlem saatleri arasındaki bu farklılık vurgulanmak suretiyle, muris O.T. adına hesap açılmasından daha sonra davacının aynı miktardaki parayı kendi hesabından çekmiş olması karşısında, sözleşmedeki parayı murise ödediği konusunda kanaat sahibi olunamadığı, esasen, davacının aynı banka şubesindeki başka bir hesaba para yatırmak için kendi hesabından para çekmesinin gerekmeyeceği, bunu virman yaparak veya yazılı talimat vererek de gerçekleştirmesinin mümkün olduğu, davacının neden bu usulleri seçmediğinin anlaşılamadığı belirtilmiş, yerel mahkeme bu değerlendirmeleri benimseyerek, önceki kararını ve direnme hükmünü buna göre oluşturmuştur. Gerçekten de, açıklanan olgular karşısında, davacının sözleşmeyle yükümlendiği 60.000 Dolar karşılığı TL.yi davalıların murisinin banka hesabına yatırmış olup olmadığı hususu, dosyanın mevcut içeriği itibariyle tam ve kuşkudan uzak bir açıklıkla anlaşılamamaktadır. Gerek anılan banka şubesinin mahkemeye gönderdiği cevabi yazılar ve gerekse bu yazıların ekindeki belgeler, özellikle bankacılık işlemlerinin seyri, yöntemi ve izlenmesi gereken usuller açısından, değinilen yönü tam olarak ortaya koymaktan uzaktır. Her ne kadar mahkemece bu yönü de kapsayacak şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılıp rapor alınmış ise de, oluşturulan bilirkişi kurulunda iki inşaat mühendisi ve bir hukukçunun yer aldığı, bankacılık işlemleri konusunda uzmanlığı bulunan herhangi bir bilirkişinin görevlendirilmediği görülmektedir. Oysa, yukarıda işaret edilen kuşkunun giderilebilmesi için, böyle bir bilirkişinin görüşüne ihtiyaç bulunduğu çok açıktır. O halde, mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle, davacının sözleşmedeki 60.000 Dolar karşılığı TL.yi davalıların murisinin banka hesabına yatırma yükümlülüğünü yerine getirmiş olup olmadığının sağlıklı ve hükme yeterli olacak şekilde saptanabilmesi açısından; banka mevzuatı, bankacılık işlemleri, bu işlemlerin pratikte gerçekleştirilme biçimi, banka şubelerinin çalışma usul ve yöntemleri ile somut olayın özellikleri itibariyle dikkate alınması gereken tüm diğer unsurlar çerçevesinde; davacının anılan parayı davalıların murisinin banka hesabına yatırmış olup olmadığı hususunun tam ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir açıklıkla saptanabilmesi için, belirtilen konularda uzmanlığı bulunan bilirkişi veya bilirkişi kurulu görevlendirilip, keşif yoluyla ilgili banka şubesinin kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak; tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetime elverişli, dayanakları gösterilmiş bir bilirkişi raporu; tarafların bu rapora itiraz etmeleri halinde, itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor alınmak; gerektiğinde yeni bir bilirkişi incelemesi dahi yaptırılmak suretiyle, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini gerçekleştirmeye yönelik bir karar vermektir. Yerel mahkemece, bu yönlere işaret eden Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, eksik incelemeyle ve uyuşmazlığın üzerinde toplandığı konu hakkında uzmanlığı

bulunmayan, bu nedenle de yetersiz olan bilirkişi raporu benimsenerek direnme hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 07.05.2003 gününde bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.