ĐSLAM VE SANAT Đslam Kültüründe hayatın her yönünde-her anında Sanat vardır. Sanattan uzak alan yoktur. Đnsanin kendisi bir sanat harikasıdır. Herseyin sahibi olan yaratıcımızın övdügü bir varlıktır. Sanatçının ürettikleri insanlari iyilige, güzellige, hayra tesvik etmelidir. Son dönem Türkiyenin önemli şaiiri-yazarı-hatibi Necip Fazıl;Sanat, Allah ı aramakmış gerisi çelik çomakmış der. Hayatın bütününde var olan estetigi görmek ve yakalamak sadece kafa gözüyle değil aynı zamanda gönül gözüyle görebilmeyi de bize söyler. Đnsanın durdugu yer ile baktığı yer arasında bir paralellik varsa o zaman sanatın belirginligi de ortaya çıkar. Recepgarip-Sair-ressam Şu husus bilinen bir gerçektir ki, kişi ve toplumların inancı, ahlakı değer verdiği, kendisini bağlayıcı kabul ettiği ve bu doğrultudaki yaşantısı onların, düşüncesine, söz ve işine, sanat ve mesleğine, yapacağı her türlü seçime etki eder. Ondan dolayıdır ki inancı, yaşantısı, değerleri farklı toplumların meydana getirdiği sanat, edebiyat, mimarî eserler, kültür ve medeniyetler de çok tabii olarak farklılıklar arzetmektedir. z.soyak Đslam toplumu açısından ise resim yasağının pozitif etkilerini görmek mümkündür. Bununla birlikte bir yandan hat sanatının mükemelleşmesine, diğer yandanda çini ve halılarda kullanılan süsleme sanatının zenginleşmesine sebep olmuştur. Canlıların Resimli Tasviri
Her ne kadar Kur-an da canlıların resm edilmesine dair bir yasağın olmamasına rağmen, bu konu ile ilgili olan birçok hadis bizlere bu konuda yol göstermektedir. Bunlardan çokça zikredilenlerden bir tanesi de Đçerisinde resim, bulunan eve (rahmet) melekleri girmez. hadisi dir. Bu sebepten dolayıdır ki Đslam kültüründe canlı varlıkların resimlendirilmiş tasvirleri çok azdırđslam kültüründe canlı varlıkların resimlendirilmiş tasvirleri çok az sayıda mevcuttur. Bunun sebeblerinden bir diğeri de Hz. Đbrahim e dayanan tek tanrılı dinlerde ortak olan resim yasağının olmasıdır. Tevrat nefes alan hertürlü canlının resm edilmesini yasaklar. Đslam da insan resmine ve heykele olumsuz bakış insanımızı ağaç oymacılığı, taş oymacılığı, çini sanatı, yazı sanatına yönlendirmiş ve bu hususta benzerine başka medeniyetlerde pek rastlanamayan şaheserler meydana getirilmiştir. Meselâ; Kur an Mekke de nâzil oldu. Kahire de okundu. Đstanbul da yazıldı. sözü meşhur olmuştur. Bilhassa Osmanlılar zamanında hat sanatı zirveye ulaşmış, misilsiz eserler yazılmış, tablolar yapılmıştır. Meşhur hattatların yazdığı el yazması Kur an-ı Kerim ler, kitaplar, levhalar, bütün görkemiyle zamanımıza kadar ulaşmış paha biçilmez hat sanatlarıdır. Müslümanlar çini üzerinde de kayda değer çalışmalar yapmış özellikle camiler, kısmen türbe, medrese, saray ve konaklar, üzerinde çeşit çeşit, rengarenk çiçek, gül, lale ve benzeri motiflerin işlendiği çinilerle süslenmiş, sanki bahar cümbüşü dört mevsimde bu mekanlara taşınmıştır. Keza taş ve ağaç oymacılığı da bize has, bizim ruhumuzudan yansımalar taşıyan, bizimle bütünleşmiş, bizim medeniyetimizin simgelerinden olmuştur. Taş ve ağaç oymacılığı bilhassa Selçuklular zamanında çok ileri bir seviyeye yükselmiş, benzersiz eserler meydana getirilmiştir. Selçuklu mimarisinde cami, medrese, kervansaray ve benzeri sosyal hizmetler için yapılan eserlerin giriş kapıları çok yüksek ve görkemli olur ve bu kapılar taş oymacılığının bütün maharetleri kullanılarak, muhteşem bir eser meydana getirilirdi. Sonra camilerin giriş
kapıları gibi mihrapları da aynı maharetle işlenir, çiçek motifleri, ayet-i kerimelerle tezyin edilirdi. Keza kervansarayların, saray ve köşklerin avlu kapıları, saraya, kervansaraya giriş kapıları da aynı şekilde oymacılık sanatının birer şaheserleriydi. Türbelerin giriş kapıları çok mütevazı yapılmakla beraber, dış duvarları çeşitli motiflerle işlenir, ruha huzur veren bir manzara arzeder. Ağaç oymacılığı daha ziyade, cami minberlerinde, cami, medrese, türbe ve benzeri binaların ahşap kapılarında kendini göstermektedir. Selçukluların hüküm sürdüğü Anadolu şehirlerinde bu eserlerin zamanımıza kadar ulaşan örneklerini büyük bir hayranlıkla temaşa etmekteyiz. Ayrıca Đslam sanatı Osmanlı döneminde zirveyi yaşamıştır. Hülâsa müslümanlar her sanat dalında kendilerine mahsus bir tarz geliştirmiş ve bu geliştirilen tarzın zirvede örneklerini vermişlerdir. Elbette bütün medeniyetler karşılıklı olarak birbirinden etkilenirler. Bu çok tabii bir durumdur. Ancak birbirinden aldıklarını kendi tarzları içinde kendine has üslupla geliştirmez, ona kendine has özelliklerin damgasını vurmaz, meczetmezse bu etkilenmelerin bu alışverişlerin yeni şaheserlerin meydana gelmesine, sanatta yeni ilerlemelerin kaydedilmesine katkısı olmaz. Ya iki taraf birbirini taklitten öteye bir iş yapamaz. Đslam sâdeliği ister, Đslamî sanat eserleri de bütün ihtişamına rağmen büyük bir sâdelik arzeder. Đslam israf ve lüksü meneder. Đslamî eserlerde bu inanıştan dolayı bazı müstesnaları dışında israf ve lüks göremezsiniz. Đslamî eserlerde korkutucu, ürkütücü bir manzara da göremezsiniz. Bilâkis cezbedici, huzur verici, rahatlatıcıdır. Đslam sanatında, sanat eserlerinde bir tabiilik, bulunduğu ortama bir uygunluk vardır. Kendini toplumdan ayrı tutan, toplumla aykırılıklar gösteren bir görüntü yoktur. Müslümanların, Đslam la iç içe yaşadığı devirlere ve o devirlerde vücut bulan sanat eserlerine bakınız. Adeta bu eserlerle, sanatlarla toplum kucak kucağa, iç içe, ikiz kardeş gibi bir beraberlik, bir bütünlük arzetmektedir.
Yüzyıllarca beraber aynı topraklarda, aynı beldede yaşayan insanların oluşturduğu bir mahalle kültürü meydana gelmiştir. Halk şairlerinin hece vezniyle meydana getirdikleri, türküler, ağıtlar, deyişler bir toplumun acı, tatlı, neşeli, üzüntülü günlerini, asırlar boyunca yaşadıkları serüvenleri dillendirir. Daha üstte, divan edebiyatı şairleri, başka bir tarzda, başka açılardan bir medeniyetin edebî coğrafyasını gergef gibi işlerler. Ayrı ayrı dallarda, ayrı ayrı tarzlarda ve fakat Đslam ın genel çerçevesi içinde bir inancın, bir medeniyetin, bir kültürün yansımaları sanat eserlerinde tezahür etmektedir. Göklere yükselen o zarif minareler, kubbeler, bir ömür boyu ayetleri, hadisleri levhalaştıran, kitaplaştıran kubbeleri, mihrapları, duvarları çeşit çeşit motiflerle tezyin eden hattatlar. Tekbirleri, salat u selamları ruhun derinliklerinde seslendiren, na tlar, kasideler, ilahilerle yüksek seciyeleri, üstün kişileri gönlümüzün sultanlarını vasfeden, inancımızı, dini hassasiyetlerimizi seslendiren Itrîler ve benzerleri Đslam sanatının kıyamete kadar zirvedeki temsilcileridir. Yüksek sanat eserleri, yüksek medeniyetler meydana getirmek, güçlü, sağlam bir iman, yüksek bir seciye, azim, sabır, aşkı ve muhabbet, kabiliyet, ince bir ruh yapısı, estetik zevk ister. Zeki Soyak HABER
Hamburg Sanat Müzesinde Đslam Sanatları bölümü Hamburg da Museum für Kunst und Gewerbe adlı sanat müzesi 21 Ekim 2007 Pazar günü tamamen yenilenen ve düzenlenen Đslam, Japonya ve Antik sanatları bölümlerini açıyor Hamburg da Museum für Kunst und Gewerbe adlı sanat müzesinin 21 Ekim 2007 Pazar günü açılacak olan Đslam sanatları bölümünde, 9-18. yüzyıllar arasında yaşamış Müslüman halklara ait yaklaşık 140 eser bulunuyor. Coğrafi olarak daha çok Fars ve Osmanlı Devleti nden eserlerin olduğu belirtilirken, sergilenen eserler arasında çok sayıda el sanatları, çini ve seramik kaplar, bardaklar, kumaşlar ve çok nadir bulunan hüsnühat, minyatür ve deri ciltlerinin olduğu ifade ediliyor. Sergilenen değerli eserler arasında Kanuni Sultan Süleyman a ait 1554 yılından kalma bir şiir kitabı bulunuyor. Ciltçilik sanatının en önemli eserlerinden olan bu kitabın bugüne ulaşan üç nüshasından bir olduğu belirtiliyor. En nadir eseler arasında Osmanlı sarayı için yapılmış bir Đznik yapımı çini döşemesi bulunuyor. Müze yönetimi açılışı yapılacak olan Đslam sanatları bölümü münasebetiyle Kasım ayında Đslam Sanatı ve Kültürü adı altında düzenlenecek çeşitli programlara şimdiden davet ediyor.(ya)