1942 yılında Kayseri de doğdu. Kayseri lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Muhterem Hayrettin Karaman Hocam,evvela selam eder,saygılar sunarım yılı İmam-Hatib talebeliğimden beri sizleri duyduk ve istifade ettik.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Herkes bir arayış içinde

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Esmâu l-hüsnâ. Çocuklar ve Gençlere, 4 Satır 7 Hece

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

KİTABIN TANITIM YAZISI Cuma, 12 Ekim :57

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

YASIYOR. MUYUZ. SASIYOR.. MUYUZ? Bismillahirrahmanirrahim MUHİDDİN YENİGÜN. (e-posta: yayınevi sertifika no: 14452

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

Onların minneti sadece Allah a ve millete ve millete hizmette araç olarak gördükleri devletlerinedir.

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü


ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:


Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

MEKKE-İ MÜKERREME MEKKE-İ MÜKERREME'NİN BİR KÜFÜR BELDESİ OLUP OLMADIĞI HAKKINDA. Müellif: Şeyh Hamad İbni Atik en-necdi (H1227-H1301)

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

Gençlik Eğitim Programları DAVET

Transkript:

1942 yılında Kayseri de doğdu. Kayseri lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. Stajını İstanbul Erkek Lisesinde Nurettin Topçu nun yanında yaptı. Çocukluk döneminde Babasının Dedesine okuduğu Büyük Doğu dergileri ile tanıştı. Henüz çocuk yaşta Büyük Doğu ikliminde yetişmeye başladı. Üniversite öğrenimi sırasında Necip Fazıl Kısakürek in yanında oldu. Büyük Doğu dergilerinin çeşitli devrelerinde yazmaya başladı. Büyük Doğu fikriyatını ve ideolocyasını anlama biçimi Necip Fazıl ın dikkatinden kaçmadı. 1978 Büyük Doğularında yazdığı Heyula başlıklı yazı için Üstad Profesörünün, meşhur muharririnin, politikacısının, içi geçmiş kabaklar gibi her türlü fikir cevherini yitirdiği bu kafa kıtlığı devrinde, olgun gençlik kadromuzun en mümtaz örneklerinden Ali Biraderoglu na ait bu yazıyı bütün Batı dillerine çevrilmeye layık bir değer ölçüsüyle takdim ederiz biçiminde bir sunuşla yayınladı. Nitekim Rapor dergilerinde de iki yazısı için benzer değerlendirmelerde bulundu. Necip Fazıl ın en yakını olma liyakatinden başka herhangi bir kaygı taşımayan Ali Biraderoğlu üniversiteyi bitirdikten sonra Felsefe öğretmenliğine başlar. Kayseri Lisesinde öğretmen, Kayseri Yüksek Öğretmen Okulunda öğretim görevlisi olarak çalışır. Necip Fazıl ın hemen bütün konferanslarında, dergi çıkarmalarında, kültürel faaliyetlerinde yanındaki insandır. Arkadaşları ile Kayseri de önce MTTB sonra Söğüt Fikir Kulübünde eşya ve hadiseleri anlamaya ve yorumlama çabalarını sürdürdü. Necip Fazıl ın vefatından sonra üstadını vuslata hazırlayan içerideki dört kişiden biridir. Necip Fazıl ve Büyük Doğu ile hesaplaşmayan, konjönktürel kaygılardan uzak olmayan, oportünist ve pragmatik zaaflarla, aşağılık kompleksinden kurtulamamış, İslamı bir izm ve ideolojinin, yükselen değerin arkasına takan ve bilhassa 1980 sonrası ortaya çıkan fikir hareketlerini ciddiye almadı ve bunları modern hareketler olarak niteleyerek ucuzculuk ve sistem içinde yer bulma çabaları olarak değerlendirdi. İslamı bir kültür ve medeniyet planında ele almayan, onu zamanı ve mekanı belirleyici bir üst kıymet hükmü olarak benimsemeyen hiçbir düşünceyi ciddiye almadı. Bir süre Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı ve oradan emekli oldu. Büyük Doğu, Rapor, Türk Edebiyatı Hece dergisinde pek çok yazısını yayınlamıştır. MTTB ve Söğüt Fikir Kulübü bünyesinde pek çok konferans ve seminer vermiştir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

KAYSERİ EĞİTİM ve KÜLTÜR VAKFI YAYINLARI Yayın No: 15 Tarih Üzerine 1 Ali Biraderoğlu Yayıma Hazırlayan: Söğüt Fikir Kulübü Kapak Fotoğrafı Hayrettin Oğuz Tasarım/Mizanpaj Mustafa İbakorkmaz Baskı ve Cilt Orka Matbaa/0352.3221700 1. Basım Kayseri 2013 İletişim İstasyon Mah. Depo Cad. No-3 Tel:0352-2225417 Kocasinan/KAYSERİ e-posta: kekvakfi@gmail. com Web: www. kekvakfi. gen. tr

Tarih Üzerine -I- ALİ BİRADEROĞLU KAYSERİ EĞİTİM ve KÜLTÜR VAKFI YAYINLARI

İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 7 HEYULA...40 XX. YÜZYIL TARİH FELSEFELERİ...48 ARAYIŞ (ARAYAMAYIŞ)...176

GİRİŞ Cihan, şu veya bu kıymetin değil de, bizzat kıymet ölçüsünün çivili bulunduğu can evinden, ruhundan hastadır Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu, 26 Mart 1948 Dünya küçülüyor Ve. Gittikçe küçülen bir dünyada yaşıyoruz veya yaşadığımızı sanıyoruz Veya yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Dünya nedir?, Hayat nedir?, Yaşama nedir? Bütün bu kavramları bildiğimizi sanıyoruz, bir çocuk bile bilir diyoruz, ama facia da orada başlıyor Evet, bu hüküm doğru, çünkü henüz çocuğun fıtratı bozulmadı. Henüz eğitim le zihnî iğtişaş aşamasına ulaşamadı(!). Küçüklüğü nispetinde fıtrata yakın, küçüklüğü nispetinde Allahü Zü-l-celâl Hazretleri ne yakın!... Çocuk yalan söyleyemez!... Çocuk riyayı bilmez Çocuğa tabasbus yabancıdır Ama biz olgunlaştık (!), biz fıtratı kaybediyoruz, çünkü biz can evimizden, ruhumuzdan hastalandık Çünkü biz çok rahat yalan söyleriz Biz rüzgâr karşısında çelik putrel gibi, bütün tehditlere meydan okumak yerine; eğiliriz, rüzgar geçince doğrulur, aslanlar gibi kükreriz (!) Biz Hak Teâlâ Hazretleri ne ihlâsla secde etmeyiz, pazarlıksız iman etmeyiz ama biz, bir izahını bulup kuluna taabbüd ederiz Şeyh deriz, Üstad deriz, Siyasî lider deriz, Kanaat önderi deriz, Hoca deriz, Cemaat lideri deriz, 7

Hayırsever deriz, Müslüman zengin deriz; deriz de deriz, yakıştırır da yakıştırırız Bu saydığım insanlara şer î sınırları zedeleyici, ihlal edici, hatta zıt vasıflar atfederiz Bizim kulluk ettiklerimiz de Evrensel Egemenlere kulluk ederler Meyveler olgunlaştıkça ağırlaşır, biz ise hafifleriz İnsanoğlu kabak değil ya! Tabii olgunlaştıkça hafifleyecek Ama ne kaybederek hafifliyoruz? Kaybettiğimiz yağ mı, kas mı? Vücut kitle endeksimiz normal! Ama normallik rakamsal? Ne kadarı yağ, ne kadarı kas? İnanç haline getirdiğimiz imanımızı kaybederek hafifliyor olmayalım!??? Biz ancak; görüleni görüyoruz, görülmesi isteneni görüyoruz, görmemiz istendiği şekilde görüyoruz, kameradan gösterileni görüyoruz Olgunlaşmış, yetişkinler için yeni bir ben inşâ edildi, Bireyselleşmiş ben Ama biz ben imizi kaybettik Elbisesinin şekli, rengi, dinlediği müzik, konuşma muhteva ve tarzı, seyrettiği her türlü görsel yayın; yemek cinsi ve şekli, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin yargıları başkaları tarafından, egemenler tarafından tayin edilen; bir yeniyetme, bir orta yaşlı veya ihtiyar, kadın veya erkek, kendinin birey olduğunu iddia ediyor Birey olduğunu sanıyor Bir insan dışarıda bir uyarıcı olmadığı halde, varmış hissine kapılabilir. Ses, ışık, koku, dokunma, tad Bunun bir yanılgı olduğunun (halüsinoz), farkında ise belki de bir tedavi şansımız olabilir Ama farkında değilse, gerçekliğine inanıyorsa (halüsinasyon) hiçbir şansımız yok! Modernite paranoyak, postmodernite şizofrenik.. Adam tımarhanede deli ye soruyor: Siz içerde kaç kişi siniz?, Deli soru ile cevap veriyor: Siz dışarıda kaç kişisiniz? Bizim deli diye nitelediklerimiz, aklı hor görenler olmasın? Bir konuyu çok iyi bildiğimizi ifade için, avucumun içi gibi biliyoruz deriz Dünyada avucunun içini çizecek kaç kişi var? 8

Küçülen dünyada zaman çok hızlandı İnsanoğlu kuyruğunu kovalayan kedi veya akşama kadar ördüğünü sabaha kadar söken Penelope; binbir zahmetle dağın zirvesine çıkardığı kaya, her seferinde eski yerine yuvarlanan bir Sisyphos veya her an ciğeri pare pare edilen, fakat arkasından yeniden oluşan bir Prometheus Yani anlamın kaybolması, yani evrene saçma nın egemen olması, yani anlamsız mekaniksel rutin, yani gözü bağlı kuyudan su çıkaran, eylemine yabancılaşmış, dolap beygiri Özellikle yabancı örnekler seçtim Çünkü yaşadığımız gâvursal bir durum Yaşadığımız hayat ın şerefi (!) onlara ait Onların tarihî oluşum süreci getirdi bu noktaya hem kendilerini, hem bütün dünyayı!... Bu küçülen dünya, değişimi getirdi veya değişim dünyayı küçülttü M.S. 1200 yılındaki Avrupa, M.Ö. 2000 yılındakinden çok ileri değil 1, 1750 lerin İngiliz erkeği (İngiliz kadınını da ekleyebilirsiniz) maddi şeylerde kendi torunlarından çok Sezar ın lejyönerlerine daha yakındı. 2 Galiba şu örnek çok daha belirleyici ve açıklayıcı: 1865 yılında Amerikan başkanı Lincoln bir suikasta kurban gidiyor, Londra da 12 gün sonra duyuluyor 3 Bugün naklen zelzele seyrediyoruz, bugün naklen savaş seyrediyoruz, yakında ebeveynler evlerinden savaşan çocuklarına talimat verebilecekler, Dikkat! Sağında düşman! Solda biri nişan alıyor! Teknik imkânlar mahremiyeti ortadan kaldırdı Nur yüzlü çocuğunuzu severken dahi dikkatli olmak zorundasınız. Dinlenebilirsiniz, videoya kaydedilebilirsiniz İnsanın ruhu fiziksel değişime yetişemiyor Beş sekiz saat sonra Amerika dasınız. Ayrı bir iklim, ayrı bir dil, ayrı bir hayat tarzı Gerçi Batı uygarlığının evrenselleşmesi kısmen mahzurları ortadan kaldırıyor ama Yine de, ruh yetişemiyor, fiziğine Havsala yakıcı bir değişim İnsan nasıl uyum sağ- 1) Robert Heilbroner, İktisadî Sorun, çev Demir Demirgil, Çağlayan Kit. İstanbul, 1970 2) Antony Gıddens, Sosyoloji, çev. H. Özel-C. Güzel, Ankara, Ayraç Yay. 2000, sh.550 3) Alvın Tofler, Üçüncü Dalga, çev. Ali Seden, İstanbul, Altın Kit.1981, sh. 107 9

layacak bu tarifi imkansız değişime. Bugün aya, gezegenlere seyahat düşünülüyor Uzağın yakınlaşması, yakının uzaklaşmasına, hatta buharlaşmasına sebep oldu Bugün ben imizi bulamıyoruz!... Birçok konuyu farkında olmadan yaşayarak öğreniyoruz Veya egemenler yaşadıklarımızı kendi tasavvurlarına göre kodlayıp, bize o şekilde öğretiyorlar Evet, asırlar önce kendisine karanlık unvanı verilen Heraklietos (540-480) Aynı ırmaklara girenlerin üzerine hep başka başka sular gelir. 4 diyor, zamanla biraz daha geliştiriyor bu düşünceleri ve Aynı ırmağa iki kere girilemez-daima her şey akmaktadır 5 Böylece değişimi felsefesinin temeli yapıyor Fakat bu zamanla, hayatın öğretmesi ile değişmeden başka her şey değişmektedir. gibi bir yargıya dönüşüyor Gözünüz aydın nur topu gibi bir tanrımız oldu Değişim Zaman Biz onu şu şekilde kavramsallaştırdık: Teoskronos Zaman tanrı Kronos, baş tanrı Zeus u bile yargılayabilir Ama dikkat Kronos a, zamana güvenilmez.. Sonunda kendi kız kardeşi Rhea ile evlendi Değişmeden, başka her şey değişmektedir tezi televizyon okumaz-yazmaz herkesin dilinde pelesenk ettiği bir laf haline geliyor Üzerinde düşünülür, işlenirse kavram olur, fikir olur aksi takdirde laf olur Allah Teâlâ, biz azdıkça belâmızı veriyor Gazete okur-yazarlığı diye hafife alırdık Hiç değilse o, bir emek, zahmet karşılığı idi Ya, televizyon okumaz-yazmazları? Dur nereye gidiyorsun? İman ını burada bıraktın! Gömlek gibi kolayca, çıkarıp attın! Nasıl her şey değişiyor diyebilirsin? Zaman ve mekân üstü olan, harfi dahi değişmeden ahirete kadar bakî olan Kur an-ı Azimü ş-şan ı unutuyorsun! Hâtem-ül-Enbiyâ Sallallahü Aleyhi ve Sellem in lafzî mütevâtir, mânevî mütevâtir haberleri 6 var Bize örnek olan; günümüze kadar gelmiş ha- 4) Walter Kranz, Antik Felsefe, Metinler ve Açıkla., çev. Suad Y. Baydur, İstanbul, İ.Ü. Ed. Fak Sayı: 317, sh. I / 83 5) A.g.e. sh 91 6) Mütevatir sünnetin hükmü, Hz. Peygamber e nispetinin kesin olarak sübûtudur. 10

yatı, amelî sünnetleri var Yere nasıl basardı? Bir uyuz köpeğe nasıl bakardı? Bir gülü nasıl temaşa ederdi? Yerde çirkin bir tükürük gördüğünde nasıl bir tepki vermiş idi? Biricik oğlu İbrahim can çekişmeye başlayınca neler yaşamıştı? Nasıl Cihad ederdi? (Cihad kavramını özellikle parantez içine aldık ) İçinde bir sürü fikir namusundan mahrum, seviyesiz kâfirin karaladığı gazeteleri dahi dağıtmanın cihad olduğunu söyleyen zavallı şarlatanlar var! İşte bu noktada; gökte yıldız ararken acemi mütefekkir taslakları önlerindeki küfür gayyasına düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar Ferdin imanını kurtarmaya kalkışırken, insanları imanından ettiler Hanefî mezhebine mensup bir Müslüman olarak, muhkem ayet (tevil, tahsis ve nesh farklı fıkhî meseleler) ve mütevâtir hadisi inkâr etmeyen bir kişiyi tekfir edemem, ama sadece tekfir edemem, fakat imanına da şahitlik edemem XVIII. Yüzyılın ortalarından sonra hayata müdahil olmaya başlayan I. Sanayi devrimi her konuda tarifi mümkün olmayan değişimin müellifi oldu Derece derece bunu her sosyal birlik yaşadı Ve hayatın dayatması ile bunlara alıştı Müslümanlar için daha büyük trajedi, alışmaya alışmaları oldu Bu arada emperyalizmin Öğrenilmiş Acizlik, Şok Doktrini gibi enstrümanlarını da unutmamak lâzım İşte tam bu noktada Değişimin Sınırları, Kırmızı Çizgileri yavaş yavaş soluklaşmaya başladı, zamanla da silindi XVIII. Yüzyılda başlayan İslâm da reform hareketlerini de bu çerçevede mütâlaa etmek gerekir Asıl bu süreçte muhatabı olanların hiç farkında olmadığı çok önemli bir konsept değişikliği oldu Biz bu durumu Jean Baudrıllard ın implosion kavramının mükemmel açıkladığı kanaatiyle ve tarihsel oluşum süreçlerimizin farklı olduğu şuuru içinde, onu şartlarımıza uydurarak arz etmek istiyoruz (Niçin kâfirlere muhtaç oluyorsunuz? Sorusu meşru değil! Bizim derdimiz, kategorik olarak kâfirlerle değil! Tahsis var! Fikir namusundan mahrum, seviyesiz kafir lerle) Buna göre mütevâtir Sünnetle amel etmek farzdır ve onu inkâr eden kâfir olur. Zekiyyüddin Şa bân, Usûlü l Fıkh, çev. İ. Kâfi Dönmez, Ankara, TDV, 2005, sh.76 11

Sonuç olarak bütün bu süreci olumsuz bir şekilde algılayabiliriz. Bundan böyle bir kutbu diğerinden ayırabilmemizi sağlayabilecek hiçbir şey kalmamıştır. Sanki geleneksel o iki kutuptan, biri diğeri tarafından emilmiş gibidir. Bu bir implosion dur (için için kaynama, patlama diyebileceğimiz bir şekilde bir kutbun, diğeri içinde erimesi olayı) Simülasyon da zaten bu noktada devreye girmektedir. 7 Belki de şu satırlar konuyu biraz daha anlaşılır kılabilir: Kutupların sigortasının atması, bütün anlam dizgelerindeki kutupların kısa devre yapması, başta yanılsama ile gerçek arasındaki ayrım olmak üzere, bütün karşıtlıkların silinip giderek anlamlarını yitirmekte olmaları 8 Her şeyin her şey olabildiği ama aynı anda hiçbir şeyin hiçbir şey olamadığı içe göçüş durumu Ben Jean Baudrıllard dan esinlenerek durumu şöyle anlatmak istiyorum: Dışı nikelajlı bir boru düşünelim Bunun kutuplarından birinde sodyum (Na), diğerinde hidroklorikasit (HCl) Kutuplar kısa devre yapıyor, bu iki kimyasal madde içe doğru patlıyor Sonuçta Tuz (NaCl) oluşuyor ve artan gaz havaya karışıyor Bileşenlerden her biri özelliklerini kaybediyor Her iki bileşene de benzemeyen yeni bir bileşim ortaya çıkıyor Bu metaforu şu örneğe uygulayalım: asırlardır artıp azalmasına, şekli ve yoğunluğu değişmesine rağmen devam eden bir savaşın tarafları olan Batı ve İslâm Her şeye rağmen bunlar karşıt kutuplar Ama nasıl oluyorsa oluyor, diyalog, medeniyetler arası ittifak, evrensel olarak postmodernitenin etkisi v.b. kutuplar kısa devre yapıyor, iki unsur içe doğru patlıyor Ve yeni bir konsept ortaya çıkıyor, İslam dan bir takım değerler, özellikle asit özelliğini verenleri uçup gidiyor Ortaya hiçbir şeye, özellikle İslâm a benzemeyen bir bileşim çıkıyor Örnek olarak; İslâm da kesin, açık, net Müslüman-kâfir; iman-küfür ayrımı var İşte bu içe patlama ile sınırlar 7) Jean Baudrıllard, Simülakrlar ve Simülasyon, çev. Oğuz Adanır, İzmir, Dokuz Eylül Yay. 1998, sh.49 8) Sarp Erk Ulaş, Felsefe Sözlüğü, Ankara, Bilim-Sanat, 2002, sh. 711 12

silikleşiyor Mesela Ehl-i Sünnet Müslümana göre, bir kâfir cehenneme gider Ama bu implosiondan sonra insan öyle kazanımlar elde ediyor ki, öyle bir makama erişiyor ki; Allahü Zü-l-celâl Hazretleri nden daha merhametli oluyor ve kendisinin kul olduğu insanları cehenneme atmaya gönlü razı olamıyor Daha doğrusu tevâzularından açıkça söylemiyorlar ama insan tanrılaşıyor o makam da Artık, bu makamda kavramların anlamı değişiyor Yani tanrılaşma aşamasından sonra insan kural koyucu oluyor Makam dan kasdınız ne? İşte onu biz de bilmiyoruz! Çünkü insan bir yaşadığı makam ı bilir; bir de haberlere göre iman ettiği makam ı bilir! Biz insan olarak yaşadığımız insanlık makamı nı ve bir de bildirildiği gibi iman ettiğimiz peygamberlik makamını biliyoruz Yaşamadığımız ve iman etmediğimiz tanrılık makamı nı nerden bileceğiz? Bu içe doğru patlamada iman-küfür de biribirine karışıyor İmanküfür arasındaki kesin, koyu çizgiler de soluyor, silikleşiyor İslâmî manadaki iman metafizik, mistik, okültik, bir transandantal inanç a doğru evriliyor İftar ne demektir? Şeriat-ı Garrâ-yı İslâmiyye ye göre oruç tutmuş bir kişinin, yine aynı kaidelere göre orucunu bozması demektir Dolayısıyla ancak ve ancak bir Müslüman oruç tutar Ancak ve ancak bir Müslüman iftar eder Bir Müslüman için son hüküm: Ancak ve ancak oruçlu bir Müslüman iftara davet edilir!... Asr-ı Saadet te bir kâfirin iftara davet edildiğine dair tek rivayet var mı? Sadece anlamaya çalışıyoruz Acaba onlar da şöyle mi düşünüyor? Bu sorudan anlaşıldığına göre kural koyucu olarak Peygamber de kabul ediliyor Bir tanrı niçin kural koyamasın? Bu naiv, çocukça bir yaklaşım!.. Peygamber kural koyuyor da bir kanat önderi, bir şeyh, bir büyük siyasi, bir zengin Peygamber gibi kural koyamayacak mı? İşte bunu sezdirmeye çalışıyoruz!.. Ortada itikadî bir mesebunu sezdirmeye çalışıyoruz!.. Ortada itikadî bir mesele var! İman-küfür kavşağındayız Bir kâfiri iftara davet eden bir kişiyi tekfir etmiyoruz Ama davranışlarının temelinde- 13

ki müşevviği tahlile ve tespite çalışıyoruz Hâyâ sahibi bir Müslüman bir kâfiri iftara davet etmez, nitelikli bir kâfir de bu davete icabet etmez! Kur an-ı Azimü ş-şanda kâfirler hakkında ayetler var, Peygamberi Zîşân dan gelen haberler ve tatbikatı var. Ama bütün bunlar buharlaştırılıyor, etkisiz eleman haline getiriliyor Yine birileri dürüstçe Peygamber postacıdır! diyorlardı Ama yeniler çok daha tehlikeli, Peygamber sevgisinden bahsederek, haberleri hevâ ve heveslerine göre yorumlayıp, yok ediyorlar Biz bu anlayışların temelindeki zihniyet bakımından bâtınîliği çok önemsiyoruz ve ilerde üzerinde duracağız Yalnız buradaki mezhep olarak değil! Usûl ve zihniyet olarak! Burada temel mesele veya çözümü açmaza sokan, İslam ın yapısı Çünkü değişmeyen, sabiteleri olduğunu iddia eden bir din, böyle bir implosiona razı olamaz Şüphesiz burada muhatabımız; İslam a, İslam ın tarif ettiği anlamda iman edenlerdir Yoksa bu bağlamda; çaresizliklerini, imkânsızlıklarını, acizliklerini, yetersizliklerini, sınırlılıklarını soyutlayarak, süblime (sözde Türkçe karşılığı olan yüceltme kavramını özellikle kullanmıyorum. Anlam kaymasına sebep oluyor) ederek, damıtarak inşâ ettikleri bir transandantal varlığa inanan ve içinde yaşadıkları toplum gereği bu inandıkları varlığı Allah olarak kavramsallaştıran; içinde yaşadıkları toplumun bir sosyal gerçekliği olarak da kendilerini Müslüman diye niteleyenler muhatabımız değildir Hevâ ve hevesine göre din inşâ veya imal edenler de Ortaya anlaşılamaz bir durum çıkıyor % 99 Müslüman, şeriatı isteyen %2-3 Şeriat 9 ne demektir?? Kandil geceleri hassasiyeti büyüktür, kutlar veya kurtlandırır; çocuğu sınava 9) Allah tarafından Peygamber vasıtasıyla vaz ve tebliğ olunan hükümleri havi İlâhî kanun yerinde kullanılır bir tâbirdir. Maamafih şeriat tabiri, din manasında da müstameldir. Bu takdirde hem ahkâm-ı asliye denilen itikadiyyatı, hem de ahkâm-ı fer iyye denilen ibadat, ahlâk, muamelâtı ihtiva etmiş olur. Osmanlı Tarih Deyimleri sözlüğü, M. Zeki Pakalın. III / 341 Yani bu Kur an da beyan olunduğu üzere Allah ın sana vahyeylediği emr-ü nehyinden bir büyük ve geniş yol, muazzam bir şerîat üzere seni me mur ettik. Elmalı: 5 / 4317 14

girerken bilmem kaç kişinin, bilmem kaç kere belirli bir duayı okuması için kapı kapı dolaşır; çocuğunun mahkemesi var dua, ticareti var dua, kızının maçı var dua, her türlü menhiyat temennisi inşallah, anlamı terk-i mâsiva olan, tasavvufa mensubiyet iddiasında bulunan şeyhine (!) ödül verilir, cifr hesabıyla gayb hakkında bilgi edinilir, bu ve benzeri hayatın bütün alanlarında tanrının mutlak hâkimiyeti var Ama muamelata tanrının aklı ermez!.. Tam manasıyla şizofrenik bir durum Allahü Zü-l-celâl Hazretleri cümlemizi şirklerden, özellikle nefs putundan, tanrılardan kurtarsın, iman nasip etsin Şu anda başta kendi şahsım olmak üzere, herkesin yapması gereken, özellikle şu zikrettiğim konuları: İman tasavvuru, Allah tasavvuru, Peygamber tasavvuru, Mukaddes kitap tasavvuru, Ashab-ı Kiram tasavvuru, Bu dünya tasavvuru, Ahiret tasavvuru..v.b. tasavvurları tenzih, tavzih hatta tecdid 10 Hâssaten bu mefhumları avucunun içi gibi bildiği vehminde olanlar daha çok olmak üzere, özellikle kelime tekrarları (zikir?) ile kalbini öldürmüş olanların Kelimelerde hakikati kaybetmiş olanlar Özellikle 70-80 yaşında törenle ödül almaya tenezzül eden müteşayihlerin, sözde şeyhlerin, yabancı istihbarat servislerine hizmet eden kanaat önderlerinin (!) 11 ; Müslümanım diyen herkesin; daima tavzih, tenzih ve tecdid içinde olması Birkaç cümle de sözüm ona kendilerinde bir takım haller vehmeden ödül alanlara!... Ödülle tescil edilmiş nefsâniyet âbidelerine: Be hey gafil! Nefsini öyle terbiye et ki; kulun vereceği ödülden müstağni olsun, bu istiğna tavrın ve ihlaslı şahsiyetinden dolayı, çevrendekilerin aklına bile gelemesin, sana teklif dahi edemesinler ve bunun sonucunda da öte dünyada Allahü Zü-l-celâl Hazretleri nin lûtfedeceği mükâfatlara müstahak (müstahikk) 12 ve nail olasın! Behey gafil! Bu dünyada halka yarandın Bu 10) Kelime-i Tevhid le 11) İslâmî istilahda böyle bir ifade bilmiyorum! 12) Bizim telakkimize göre doğrudan doğruya mükafatlara müstahakk (hak etmiş, hak kazanmış, lâyık) olmadan bahsetmek yanlıştır, fakat biz Hak Teâlâ Hazretleri nin doğrudan doğruya lütfuna bağladığımız için, kendi telakkimize göre doğru kullandık!.. 15

dünyada ödülünü aldın!... Öteki dünyaya ne kaldı? Halka yaranan Hakk a yaranamaz! Hubb-i câh ile terk-i masiva imtizac edemez Zavallı gafiller çok acınacak haldesiniz Hayâsız din istismarcıları, hemen İslâmî mukaddeslerin arkasına saklanmayın!... Gıybet i istismar etmeyin!.. Şunu unutmayın ki: Hasenatü l ebrar seyyiâtü l mukarrebin. İyiler için hasenat sayılan bir takım harekât vardır ki, bunların mukarrebînden suduru seyyiât, kabahat sayılır Öyle işler vardır ki, küçüklerden suduru terfi i derecata vesile bilinirken büyüklerden suduru ıyazen billâh bir cinayeti azime oluverir. 13 Sözüm ona müceddid olacaksınız, o makamdaki insan için cinayet-i azime olan bir fiil işleyeceksiniz, kimse de sizi tenkid etmeyecek!.. Birilerini, birilerinin zararından korumak için yapılan tenkitler gıybet değildir Gerçek büyüklük, ibâhe imtiyazı değil; tersine mükellefiyetlerin artma sebebidir!.. Haram değil mübahlardan kaçınmak v.b.! Maalesef ben, istisnasız Müslümanım! diyen ve bir takım meseleleri tartışan herkeste ama herkeste, bir anlayış farkı, moda tabirle yorum farkı olduğu kanaatinde değilim Ortada itikadî bir mesele olduğunu düşünüyorum Siz 19. 10. 2005 tarihinde 5411 sayı ile laik ve ulusal iradenin tecelligâhı olan yüce mecliste kabul edilen kutsal Bankacılık Kanunu na göre kurulmuş kurumların faaliyetlerine İslâm mukaddesatına aykırı olarak helâl diyorsanız, ortada itikadî bir mesele var demektir Bunu yorum diye geçiştiremezsiniz! Önce adam gibi oturun Kutsal Bankacılık Kanunu nu okuyun Şarlatanlığın lüzumu yok, buralar B A N K A!... B A N K A!!! Ondan sonrası Müslümanım diyenleri kandırıp, yastık altındaki paralarını kapitalist ekonomiye enjekte etmek için fikir namusundan mahrum dehâların(!) icatları olan enstrümanlar Fıkıh ki- 13) Elmalı lı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur an Dili, İstanbul, Diyanet İşleri Reisliği, 1935, sh. I / 932 V ve 4/ 3239 ----Ve İmam-ı Rabbanî, Mektûbât-ı Rabbâni, çev. T. H. Alp, Ö.F. Tokat, İstanbul, Yasin Yay. 2004, sh.i / 439 16

taplarının şirket bahsinden bulduğunuz bir takım mefhumları istismar ederek şer î manada meşrulaştıramazsınız Şu da ayrı Müslümanım diyenler de kandırılmaya hazır Önce yapıyorlar sonra soruyorlar Veya hevâ ve hevesine göre mütâlaa (fetva değil) alana kadar soruyorlar Spot döviz satım işlemleri, türev işlemler; döviz forward, döviz future, döviz swap, döviz opsiyon, kefalete ücret, finans kurumları, son olarak, ev ihtiyacına binaen en düşük faiz uygulayan herhangi bir bankadan faizle kredi alabilirsiniz! Her meseleye çözüm bulunur, daha doğrusu var Yeter ki açık sırları muhafaza edin! Açıktan faiz helal mi? diye sormayın Biraz dolaştırarak Birkaç yıl sonra doğrudan da sorabilirsiniz? Yalnız bana bu zihniyetle; ihtiyaç, zaruret, meşakkat, zararın izalesi, mefhumlarının istismarı ile inşâ ettiğiniz dünyada, cevaz verilmeyen tek bir eylem gösterin!.. Niçin hep iktisadî meseleler konuşuluyor ki? Ruh sağlığı tehlikede olan; doktor raporları ile sabit; genç, yaşlı; kadın-erkek, evli-bekâr, herkes için, her ihtiyacı karşılayan her eylem meşrudur o zaman Edebim bu kadarına müsaade etti! Şu kadarını hatırlatmakla yetineceğim: Her hangi bir hey eti içtimaiyyede fâizsiz yaşanamayacağı hissi çoğalmaya ve fâizin meşruiyetine çareler aranmağa başlandı mı orada sükût ve inhitat ve devri cahiliyyeye irtica başlamıştır. 14 Söylediklerimiz ihlâs sahibi Müslümanlara Yalnız Elmalılı yı dikkatle mütâlaa etmek lâzım: {Bunun için ilmi fıkıhta şüphei riba, ribadır, zira ribada şüphe mu teberdir diye bir kaide vardır. 15 } Buyrun size Hanefi mezhebinden bir temel kaynak: Ama faiz konusunda tedbirli davranmak esas olduğu için, faizin şüphesi, gerçeğin yerine konur. 16 Ve devam eder: {Biz Hanefilere göre, faiz ko- 14) Elmalı lı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur an Dili, sh. I / 955 15) A.g.e. sh. 954 16) Serahsî, Şemsü l-eimme Ebû Sehl Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed, Mebsût, Editör, M. C. Akşit, İstanbul, Gümüşev Yay. 2008, sh. 12 / 305 17

nusunda varlığı olasılık 17 dâhilinde olan şey, tedbirlilik gereği gerçekten varmış sayılır. Çünkü Peygamber (s.a.v.), faizden, faiz şüphesinden yasaklamıştır. İbn Mes ûd (r.a); biz, harama düşeriz korkusuyla helallerin onda dokuzunu terk ederdik demiştir. 18 Biz; Şeriat-ı Garrâ-yı İslâmiyye nizamının, medeniyetinin; devlete ve hayata hakim olmadığı, hiçbir sistemde helâl diye bir kategorinin olmadığını (bulunmadığını) iddia ediyoruz!... Helal ve Haram İslami irade ve otorite ile ilgili Bu nizam dışında, hiçbir sistemin böyle bir meselesi ve kaygısı yoktur Hayata hâkim olmak! Batı uygarlığının bir ürünü olan; Marksist anlayışın Lenin versiyonu, Rusya da 1917 Ekim inde devleti ele geçirdi, fakat komünist insanı yaratamadı!.. Siz devlete hâkim olmaya çalışırken devlet size hâkim olur Komünist; yürüyüş, gülüş, yeme, içme, konuşma, düşünüş, kılık kıyafet tarzı yaratamadı!.. Sadece devlete egemen oldu Bir İslâmî gülüş ün olduğunu bugüne kadar hiç düşündük mü? Bir Müslüman nasıl üzülür, nasıl sevinir, nasıl yemek yer, nasıl su içer, nasıl yürür, nasıl hayal kurar, nasıl sever, nasıl hasret çeker? Bir toplumun toplam geliri nasıl oluşur? {Nasıl bizi istedikleri gibi düşündürüyorlar? Bütün entellektüel hayatımızı görünmez enstrümanlarla nasıl bağlıyorlar? Ulus insanlığın yaşadığı uzun sürecin belirli bir aşamasında ortaya çıkmış, evrenselleşemeden, bazı toplumlarda ortadan kalkmaya başlayan bir sosyal birlik Ulus-üstü ve ulus-altı sosyal birlikler oluş- 17) Bu mümtaz kitabı böyle tercüme edenlerden Allahü Zü-l-celâl Hazretleri nin huzurunda şikâyetçi olacağım Otuz cilt tercümenin yirmi cildini okudum Ama nasıl okudum? Koşul, kanı, yanılma secdesi, ilke, geçerli, geçersiz, çağrı, özgü, içermek, özdeyiş v.b. gündelik dilde kullandığımız kavramlar, bir fıkıh kitabında anlam kaymasına sebep olur Siz sahih mefhumun, nasıl geçerli kavramı ile çevirirsiniz Bu Müslümanlıktan utanma, imanlara zarar sonuçlar doğuruyor! Allah cümlemizi islah buyursun! 18) Serahsî, sh. 12/ 307 18

makta Fakat hepimizin farkına varmadan kullandığı ulusal gelir v.b. deyimler, ulus un ezelî ve ebedî bir oluşum olduğu izlenimi veriyor.} Ne kadarı faiz geliri? Ne kadarı faiz gideri? Büyük çapta zina ve alkolün serbestiyetine dayanan turist gelirleri ne kadar? Meyhane, kahvehane, barhane ve benzeri hanelerden elde edilen gelirler? Bir ara Türkiye vergi kralı bir hanenin sahibi idi! Ne kadarı alkol ve bileşenlerinden geliyor? Faize bir şekilde bulaşmamış yüzde kaç nüfus var? Gece, gündüz, yaz, kış demeden, alın teriyle tarlasında çalışan çiftinin yakıtına ödediği faizin oranı ne kadar? İşte bu ve benzeri sorular düşünülünce laik, seküler, iktisâdî liberalizmi benimsemiş bir sistemde helal diye bir kategoriyi bulmanın mümkün olmadığını iddia ediyoruz Helâl e haram demek küfür, haram a da helal demek küfür Bütçeyi de ayrıca düşünün! Buraya kadar sadece üretimi sorguladım, ya ekonominin diğer unsuru olan bölüşüm Üst gelir gruplarında tasarruf eğilimi daha fazladır. varsayımından hareket eden, vasıtalı vergilere ağırlık veren, iktisad anlayışı İslâm ın ekonomik tasavvurlarına ne derece uygun? Ama yine unutmayalım; İslâm da önemli olan nasıl kazanıldığı! Nasıl harcandığı ikincil bir sorun! Peki, hiç düşündünüz mü; bugün kullandığımız kaydî paranın İslâm tasavvuru muvacehesindeki yeri nerededir? Zaten Hakk a değil, halka göre sözde fetva verenler, şunu iyi bilsinler ki; bugün; ayak, başı idare ediyor Ayak; başın ilerisinde İsterseniz caddedeki adamlara bakın! Herkesin ayağı başının ilerisinde Zaten başlık, liderlik; ayağın, sürünün nefsî temayüllerini iyi takip ederek, onların ortalamasını; uygun zaman ve mekânda onlara liderlik emri imiş gibi tebliğ etme sanatıdır Şimdi notlar standard sapma ile hesap ediliyor Bu ortalamayı hesaplamakta çok zor Çünkü bir kişinin notu tüm sınıfı etkiliyor Herkesi zenginliğine göre değerlendirmek! Çileli bir faaliyet Sonra Türkiye küçük Amerika oldu Bir bakıyorsunuz hızlı bir dikey hareketlilikle yukarı çıkanlar, aynı hızla aşağı 19

iniyor Hâsılı bu dengeleri dengelemek oldukça dengeli bir kişilik ister Halk zaten başörtü meselesini halletmiş, böyle bir meselesi yok, koskoca ulusun başka derdi yok mu? İşte o anda sen liderlik dehânı (!) göstereceksin, İslâmî mukaddesleri ayağının altına alacaksın Başörtü teferruattır! vecizeni salacaksın cihana! İşte lider böyle olur! Hakk mı kuvvetli, halk mı? Şüphesiz halk kuvvetli!.. Doğru bir iz üzerindesin!... Doğru bir tercih yaptınız! Ah! Ah! Şu insan hırsının bir de sınırı olsa! Tattıkça susuzluğumuzu artırmasa!.. Yalnız şu biline ki; kendi nefsine hükmedemeyen, koca bir ömrü üstün olma ve hükmetme hırsı uğruna harcamış, hesâbî bir biçimde bazı ihtiraslarını ertelemiş hiç bir insanın, hiç kimseye hükmetmesi mümkün değildir. Bütün felaketlerin mübâlâğadan kaynaklandığı şuuru içinde; etik mes uliyetini müdrik olarak, fikrî muhasebe mükellefiyeti altında, son asırların nadir mütefekkirlerinden biri olarak gördüğüm Üstadım Necip Fazıl Kısakürek der ki: Şeriat bir kırbaçtır! Nefs yalnız onun dayağını sevmez!.. 19 Asırlardır herkesin derdi, meselesi: Şeriat-ı Garrâ-yı Muhammediye Herkes ama herkes, bir şekilde şeriatı aşmaya, etrafından dolaşmaya çalışmıştır, kimi de yeniden restore etmeye çalışmıştır Maalesef aslî manası şer î çare, şeriat sınırları içinde çözüm demek olan hile sahtekârlığın, Hak Teâlâ Hazretleri ni aldatmanın bir şekli haline getirilerek hile-i şer iyye tabiri kullanılmıştır Bugün; oyun, aldatma, dubârâ 20 Halk açıp fıkıh kitabına bakacak değil! Galat-ı meşhur, lügat-ı fasihten evlâdır Ramazan günü oruçlusunuz Birden hastalanıyorsunuz Burada hile veya hiyel nedir? Hâzık, Müslüman, kendi de oruçlu olan bir hekimin izni ile orucunuzu yersiniz, sıhhatiniz avdet ettiğinde gününe gün tutarsınız İşte hile veya hiyel, bu demektir!... Dağ başında 19) Necip Fazıl Kısakürek, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, İstanbul, BD Yay. 1984, sh. 144 20) Ferit Develioğlu Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara, Doğuş Mat. 1962, sh.442 20