TEVHİD RİSALESİ VE İLAHİLER



Benzer belgeler
dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

AB-I HAYATTAN DAMLALAR. Ahmet ARSLAN

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


Herkes bir arayış içinde

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Teravih Namazı. Namazı Bozan Durumlar. Namazın İnsana Kazandırdıkları. Kunut Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Created by Simpo PDF Creator Pro (unregistered version)

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK.

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Her tür meyvelerden yemelerini fakat bir ağaca dokunmama-larını söyledi ve onları İblis in fitnesinden sakındırdı.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Dua ve Sûre Kitapçığı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

MUHABBETNÂME 2.BASKI. Ahmet ARSLAN

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

2018 Yılı 1. Dönem Vaaz Listesi

Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler


Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak

DENİZ BİNBOĞA 6- D 296

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN!

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.

İçindekiler. Günlük namazlar. Cemaatle namaz. Cuma namazı. Bayram namazı. Cenaze namazı. Teravih namazı. Namazın insana kazandırdıkları

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

Bir insan Allah (c.c.)'ın birliğine inanırım diyorsa o irfan sahibidir denemez. Çünkü onun sahip olduğu sadece onun bilgisidir.

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ. Kovulmuş şeytandan Allah a sığınırım,

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Transkript:

TEVHİD RİSALESİ VE İLAHİLER Ahmet ARSLAN SALİHLİ 2009

İnternet adresi www.tevhidderyasi.com Msn adresi: ahmet_efd@hotmail.com Kitap isteme adresi Ahmet ARSLAN Tel: 0236 714 79 44

Ö N S Ö Z Rahman ve rahim olan Allahın adıyla, Âlemlerin rabbı olan, cenab-ı Allaha sonsuz hamd olsun. Onun iki cihan güneşi Resulullah efendimizede binlerce selat-ü selam olsun. Bu eserimi risale ve ilahilerden meydana gelen bir zevk ile ihvan kardeşlerime faydalı olabilirim düşüncesiyle yazdım. Bundan evvel yazmış olduğum 7 eserimden sonra 8. olarak bunuda Rabbım lütüf etti. Binlerce kere hamd ve şükür ederim. Cenab-ı Allahın zatından sıfatlarına tecelli ederek Muhammed aynalarında Âdemiyet sırrını daima görmek ve seyretmek için insanları yaratmıştır. Bunca evliya ve embiyalarında kendisinin bu vahdet tecellilerini zerreden küreye kadar nasıl şeriat farkı ile zuhur ettiğini öğretmek için onları göndermiştir. İhvan kardeşleriminde kendi mazharların da Allah ve Muhammedin Âdemde nasıl Tevhid yapılarak, yaşam halinde zuhura geldiğini bilmek görmek ve sonrada olmak şekliyle yaşam halini bu risale ve ilahilerde bulacaksınız. Yeterki her mesele üzerinde uzun uzun tefekkür edilsin. Çünkü çok ayet-i kerimelerde sizler tefekkür etmezmisniz, sizler düşünmezmisiniz. Buyrulmuştur. Zira bu risaleleri öğrenip yaşama geçirmeden ademiyet zevkine sahip olup yaşamamız mümkün değildir. Bütün kardeşlerime faydali olması dileleklerimle, sevgi ve saygılr. Ahmet ARSLAN

ÂDEM RİSALESİ Âdem ne demektir. Âdem cenabı Allahın, hüviyet ve eniyetini, kendi mazharında cem etmiş, Allahı ve Muhammedi zahir olarak kendinde açığa çıkaran demektir. Âdem, Âdemliğini bulasıya kadar, çok merhaleler katettikten sonra, Âdemiyetini bulmaktadır, yoksa her gördüğümüz insan Âdem değildir. Tin Suresi ayet 3 Biz insanı en üstün yarattık ifadesi, Âdem içindir, bir hadiste kuran ile insan eşittir buyurulmaktadır. Kuran ın veya Âdemin tahsili 4 ilimle elde edilebilir. 1-Şeriat 2-Tarikat 3-Hakikat 4-Marifet ilimleriyle kuranı kerim tahsil edilebilir. Âdem demek varlığı olmayan, yok demektir. Âdem ise, işte o kendine ait varlığı olmayan mazharda, Cenâb-ı Hakk ın Hüviyet ve Eniyetini kemâlâtıyla cem edip zuhura çıkarma mazharıdır. Bunun birine şapkasız âdem, varlığı olmayan hiç anlamına gelen Âdem demekteyiz. diyeri ise, şapkalı Âdem, yani cenabı hakkın hüviyet ve eniyyetini kendinde cem ederek açığa çıkaran mazhar anlamındadır.

Türkçede Adem yazılırken A harfinin birisine inceltme işareti olan şapka konmakta, birisine ise konmamaktadır, anlaşılması için, şapkalı veya şapkasız diyorum. Âdem kelimesi kul kökünden gelmektedir. Onun için, Âdem de iki yön vardır: Et ve kemik yönü olan Eniyyeti ki fânidir. Cemadat tan Nebadat a, oradan Hayvanat a, oradan İnsana teşri devriyesi ile daima tebdilâta tâbi olup durmaktadır. Bugün var yarın yok olur. Ruhumuzun taşıyıcısı, hammalıdır. Günü gelince, görevini tamamlayıp, bu âlemi terk eder. Zamanla Cemadat ta görevini bitirdiğinde, teşriye yönü ile Nebadat a geçer. Oradan Hayvanat a, oradan da İnsan varlığına intikal ederek teşriye devriyle, devr-i daim eder. Her bir mertebeden diğerine geçerek binlerce sene kalıp, milyonlarca parçalara ayrılarak yoluna devam eder. Âdem in yaradılışı, Mekke şehrindeki Numan vadisinden melâike-i kiramdan Azrail (A.S) tarafından çamuru alınarak Allah ın Cemâl ve Celâl elleriyle yoğrulup insan sûretinde meydana getirilmiştir, arta kalan çamurlada hakikat şehri yapılmış, buna Pir hz.leri simsime çamuru demektedir. Bu insan kalıbı üç yüz yıl ateşte pişirilmiştir, her bir yüz yılsonunda bu Âdem çamuruna sen kimsin ben kimim diye soru sorulmuş.

Oda, sen sensin ben benim demek suretiyle cevab vermiştir. Üçüncü yüz sonunda sen kimsin ben kimim diye Rabbı tekrar sorunca, şöyle cevap vermiştir, ben aciz bir kulum, sen ise Alemlerin Rabbı olan Allahımsın demiştir. İşte bu üç yüz sene ateşte pişirildikten sonra tam Rubûbîyyet hali hazır olduğu görülünce ve nefahtü fihi min ruhi ayeti gereğince Rabbi tarafından ona Ruhundan bir Ruh üfürülmüştür. Ef âl yüzü, Sıfat yüzü ve Zat yüzleriyle pişirilip kemale gelen salik fena fillah olmuş olur. Kalbler zikirle mutmain olur. ayrıca zikirle kalpler huzur ve sukûna kavuşur Ayetlerinin bizleri ikaz ettiği gibi, Rabbımızın Ruhundan bir Ruh üfürme olmadan pişirme fırınına konmaz. Bu üç yüzyıl da piştikten sonra, ilim sahibi olan Allah, ma lûm olan bizim, kıvama geldiğimizi, emaneti kaldırabileceğimizi görünce, Ruhundan bir Ruh üfürecektir. İşte o zaman, o salikte anne karnındaki çocuk gibi hareketler başlayacaktır. Çocuk kız ise 9 şühûd hali ile veled-i kalbin tecellisi, oğlan ise 9 şühûd ve 10 duygu zevkleri ile veled-i kalb yani kalbin oğlu zuhur edecektir. Âdem ancak bu saydığımız nefs âlemi olan fena-i tam olmadan Âdem olarak görünmeyecektir. Fakat ilk insan, Rûhullah (Allah ın ruhu) olarak kişide kemâlâta geldiğinde kemâlât tecellileriyle bu suret ve şekillerden kendini ilân edip görünmeye başlayacaktır.

Kemalat ve rahmaniyeti ile cami-ül esma olarak Rabbimin tek göründüğü yer insan mazharıdır. Bütün âlemi kendi inhisarı altında cem etmiş olduğu için ona insan denilmiştir. İbrahim Hakkı Hazretleri Ey kişi sen âlem-i kübrasın. Kendine dikkatle bak. Cennet de sende Cehennem de sende, Sırat da sende Mizan da sende. Sen ceseden küçük bir varlıksın ama manada bütün 18 bin âlem sende toplanmıştır. buyurmuşlardır. Ruhsal vücudumuz olan sîret yönümüz, bezm-i elest olan Hakk Mürşidinin dizinin dibinde, Hicr Suresi 29. ayeti Ruhumuzdan bir ruh üfledim gereğince, Rabbinin evvelâ zikir ruhunu üfürdüğünde, o salikte ne kadar Rabbine sevgi ve teslimiyeti varsa, o kadar onda zikir ruhu tecelli etmiş olacaktır. Hakk Mürşidi tarafından atılan bu Muhammedî zikir tohumu, ona her yerde ve işinde, Rabbi ile daima beraber olma zevkini verecek ve kendisinden zikredenin de, Rabbi olduğunu anlayacaktır. O salik Rabbini can-ı gönülden seviyorsa, Rabbinden ayrılmamak için saat gibi gönlünde zikreden Rabbini yakın takibe alarak, O nu dinleyecek ve O nunla daima zikirde beraber olma zevki ile dirilmiş olacaktır.

Bu zikir ruhundan sonra, onun Hakk Mürşidi, Ef al-i İlâhiye Ruhunu, Sıfat-ı İlâhiye ve Zat-ı İlâhiye Ruhlarını üfürerek, Muhammedî tohumunu salikin gönül tarlasına ekmiş olur. Salikler bu Muhammedî tohumunu, zikir, şuhûd ve rabıtalarla sulayıp, çapalarsa, o salikin Muhammedî vücûd ağacının, yeşerip dal ve yaprakların arasında çiçek açtığını görürüz. Artık, Nefsini bilen Rabbini bilir. Hadis-i Şerifi gereğince, kendisinin diye bildiği vücudunun Rabbinin vücudu olduğunu anlamıştır. Rabbinin ise, Kaf Suresi 16. Biz kulumuza şah damarından daha yakınız ayeti gereğince, gönlünde tahtını kurduğunu, o kulundan duyan, o kulundan gören ve o kulundan her türlü icraatı yapanın Rabbi olduğunu anlamış olur. Zikir ruhundan başlayarak Ef al-i İlâhiye ruhu, Sıfat-ı İlâhiye ruhu ve Zat-ı İlâhiye ruhuna hamile kalan salik, manevî sîret vücudunu bir anne karnındaki çocuğun birinci 40 günde kan pıhtısı, ikinci 40 günde et parçası, üçüncü 40 günde kol ve bacakları teşekkül ederek hareket ettiği gibi, hareket edecektir. Biz bu devreye Tevhide, Âdem in Fena fillâh olan uruc seferi diyoruz.

Âdem Ruh sahibi olarak yaratılmış, fakat henüz sıfatlarından zuhur etmediği için, kendisini ispat edememektedir. Kadir Suresi 4. O gecede melekler ve Ruh Rabbinin izniyle fecrin doğuşuna kadar inerler ayetinde de belirtildiği gibi, Cenâb-ı Hakk ın Vahdâniyyeti olan gecede, bütün sıfatlarından kemâlâtıyla zuhur edesiye kadar, Ruhun, Melek olan kuvveleriyle, Rabbinin o kişideki kabullenişi kadar sıfatlardan tecelli etmiş olur. İşte, Ruhun zuhuruna kadar Âdem in urucu ve sıfatlardan tecellisiyle Nuzûl devresini bitirdikten sonra, Vücûd un Vücûd ullah olmasının Tevhîd idraki ile Âdem yaratılmış olacaktır. Yoksa bu gördüğümüz bütün insanlar Âdem değillerdir. Onun için Âdem üç nev i dir. 1- Surette Âdem sîrette hayvan 2- Surette Âdem sîrette nakıs 3- Surette Âdem sîrette de Âdem Surette Âdem sîrette hayvan olanlar, hay diri demektir. van varlık anlamına gelir. Yani hayvan diri olan canlı varlıklar demektir. Yiyen, içen, nefsanî bütün istek ve arzularını yerine getiren anlamındadır.

Sîrette nakıs olanlar da, Âdemiyet tahsilinde olup, henüz kemâlâtı elde edememiş kişilerdir. Suret ve sîretinde Âdemiyetini bulanlar ise, Hakk Murşîdinden Ruh üfürülmüş ve Âdemiyetinin idrak kemâlâtına vâkıf olanlardır. Âdem in bütün varlığı Hakk ın varlığı olduğunu zevk etmiş, Hakk ın yeryüzündeki halifesidir. Cenâb-ı Hakk, Âdem yüzünden Zatını ilân etmiştir. Onun sureti Âdem, sîreti Hakk tır. Yalnız ona Hakk denilmez. Âdem in başındaki A Harfi Allah ı remzeder, dem de zaman demektir. O dem, bu demdir. Anlayan anladı. Anlamayanlar da yalnız dinledi. Rubûbîyyet yönü, Araf Suresi ayet 172 Âdemoğullarının zürriyetlerini arkalarından çıkartarak, Nefis lerini şahit tutup, biz sizin Rabbiniz değil miyiz dedik. Evet Rabbimizsin şahit olduk dediler. İşte bu Rubûbîyyet (Terbiye ve irşad etmesi) yönü ile bir kâmilden insani asliyesini öğrenir. Kişi akıl baliğ olduğunda, Rabbini idrak edip bu dünya bataklığı olan esfel-i safilinden kurtulmağa başlayacaktır. Bedenin akil baliğ olması 13-14 yaştır. Fakat insan, ruhen bu yaşlarda Rabbini idrak edemiyorsa o kişi bedensel olarak akil baliğ olmuş,

fakat ruhen daha Rabbini idrâk edebilecek bir durumda olmadığı için, Akıl baliğ olmamıştır. Dolayısıyla da iman edemez. Kişi ruhen, ister 40 ister 50 yaşlarında olsun bunu kabul edebilirse, işte onun akil baliğ olması o zamandır. Bu kişideki kabulleniş, onun artık Âdemiyetinin sırrını öğrenme yolculuğuna başlaması, bir Mürşîd-i Kâmil mazharından Rabbinin çağırması ile olacaktır. İşte o Mürşîd-i Kâmile biat etmek için diz dize geldiği an, onun elest bezmidir. Çünkü henüz daha kendini bilmeyen bir kişi doğmamıştır ve Rabbi tarafından o andan itibaren yaratılmaya başlanacaktır. İşte zahir olarak Araf Suresi âyet 172 deki Ben sizin Rabbiniz değil miyim sözünün ispatı, bir Mürşîd-i Kâmil önünde yapılmış oluyor. İrşâd ve terbiye olmak istemeyen bir kişinin, kâmil huzurunda ne işi var. Onun hâl ve kal lisanı ile bunu, kâmilin huzurunda göstermesi, imanını göstermiş oluyor. Bizler Âdem deyince, yalnız suret yönü ile herkese Âdem gözü ile bakmaktayız. Cenâb-ı Hakk, Kur ân-ı Kerim inde, herkese Âdem veya insan demiyor. Mısrî Niyazi Hz. leri bir ilâhîsinde:

Kim ki Âdemliğini buldu odur Âdem, Âdemliğini bulmayan hayvandır ancak demiştir. Şu halde Kur ân'ın tabiri ile: 1- NAS (insan toplumları) 2- İns (nakıs olan, eksik kişiler) 3-İnsan (sûrette de, sîrette de Âdemiyetini bulmuş, Âdemiyet sırrına vâkıf olanlar)dır. Onun için 1- Surette insan fakat sîrette hayvan olanlar 2- Surette insan, sîrette nakıs olanlar eksik kişiler 3-Surette insan olduğu gibi sîrette de, insan-ı asliyesini bulan Âdemlerdir. Âdem bu kâinatta, en son erişilmesi gerekli olan bir varlıktır. Çünkü Cemadat, Nebâdât ve Hayvanat ta olmayan yüce hasletler bu insan dediğimiz Âdemde mevcuttur. Bu âleme gelesiye kadar yarım devir yapan bu insan, Can kavmi, Cin kavmi ve İns kavimleri gibi merhalelerden geçerek, insanlığını bulmaktadır. Bu gün Can kavmi, Cin kavmi, İns kavmi kimlerdir. Diye soracak olursanız;

Can kavmi: yiyip içen ve yalnız nefsi için yaşayan, Hakk ve hakikattan tamamen uzak inançsız toplumumuzdaki kişilerdir. Cin kavmi ise iki bölümde müteala edilmektedir. 1- Süfli Cin kavmi. 2- Sünni Cin kavmi. 1- Süfli Cin kavmi: Bunlar şeytan meşrebli, başkalarının daima kötülüklerini düşünen ve onun bunun çukurunu kazan kimselerdir. Buna vücut ülkemizde Nefsi emmare kavmide diyebiliriz. Süfli cinler, insanların nefsi Emmare şübesinden içraatlarını gösterirler, yoksa nefsi emmare nefsin en süfli sıfatıdır. İnsanlardaki bu sıfatı kullanarak, onları insanlarda görmek mümkündür. 2- Sünni Cin kavmi: Bunlar taklidi bir iman sahibi olmaları nedeniyle her ne kadar ibadet ve taat yapsalarda, bir türlü süfliyet vadisi olan vehim, hayal, vesvese vadisinden kurtulamayan kişilerdir. Yoksa zan ve hayellerimizde yarattığımız gözle görülemeyen latif ayrı birer varlık değillerdir; bu latif varlıklar tecelli ettiği mazharlarda, fiilleriyle kendilerini, Arif olan kardeşlerimiz tarafından daima günümüzde görülmektedir. Bunlar iman etmiş, hatta içerlerinde şeklen Hacı Hoca gibi isim almış müslüman bildiğimiz kişilerde mevcuttur.

Kuranı kerim Rahman suresi ayet 33 Ey cin ve insan topluluğu, gücünüz yeterse göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidin. Gidemezsiniz velevki bir sultanın güçü ile buyurulmaktadır. İster Cin olsun isterse, cinin alet ettiği insanlar olsun, bunlar bir Mürşidi kâmil olmadan, süfliyet vadisi esfeli safilin olan dünya yüzünden, letafet âlemi olan gökyüzüne çıkmaları mümkün değildir buyurulmaktadır. Herkez kendisini yakın takibe alarak baksın stres, üzüntü, keder, alamadım veremedim, mal mülk derdi, çocuk derdi gibi dünya dertleri bir kişiyi ihade etmişse, onlar daha dünyada iken Cehennemde yaşamaktadırlar. Elbette ahirettede Cehennemde olmaları mukadder olur. Zira dünya Ahiretin tarlasıdır. Burada gönül tarlasına ne ektik ise Ahirettede onu biçeriz. İns kavmi: Can ve Cin kavim mertebelerini geçerek, bir Mürşidi kâmile tabii olarak, Tevhid tahsiline başlamış, fakat henüz eksikliklerini tamamlayarak İnsanlığını yani Âdemliğini bulmamış Tevhid yolcularıdır. Cenabı Allah siz bildiklerinizle amel edin Allah size bilmediklerinizi öğretecektir.

Buyurmaktadır. İşte bu İns kavminden sonra İnsanı asliyesini bilenler, bundan sonra ancaksın insan olarak yaratılmış olacaklardır. Rahman Suresi 1. ve 2. ayetlerde Rahman olan Kur ân ı talim etti buyruluyor. Pekii kimlere talim etti? Elbette henüz daha insanlığını bulmayan, Can kavmi, Cin kavmi ve İns kavimleri gibi çeşitli iman seviyesinde bulunan eksik olan kişilere talim etti. Rahmâniyyet, Cenâb-ı Allah ın kemâlât sıfatı olan Mürşîd-i Kâmillerdir. İnanan kişiler bu tahsille insanlığını bulmuş olacaktır. Yoksa suret te İnsan, sîrette Hayvan kalınmış olunur. Rabbinin terbiye etmesiyle, insan-ı asliyesini öğrenen bir salik, Nefsini tanımıştır. Nefsini bilen ise Rabbini bilir. O kişi Nefsine ve Rabbına arif olmuştur. İsra Suresi 85. ayette: Bir de sana Ruhtan sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin bir emridir. buyruluyor. Peki, irşâd ve terbiye eden Mürşîd mazharından Rabbimiz bize ne emir vermektedir. Bunu kendimize sorduğumuzda, hadisat dediğimiz bu âlem ve Âdemde, Cenâb-ı Allah ın üç tecellisi olan, Ef alini, Sıfatlarını ve Zatının öğrenilmesini emrettiğini görmekteyiz, şu halde kendisindeki Ruh bu üç tecelli imiş.

Zaten kişinin kendi insan-ı asliyyesini tahsil etmesi demek, kendi diye bildiği, Cenâb-ı Hakk ın varlığı olan bu tecellileri, bilmesi, görmesi ve O nunla O olup yaşamasından ibarettir. Hem la havle vela kuvvete illa billahil aziym diyoruz. Yani kuvvetim ve kudretim yoktur. Bunların hepsi senindir ya Rabbi diyoruz, hem de kendimize nisbet ediyoruz. Bu şirk olmuyor mu? Elbette şirk olmaktadır. Bunu söylemek çok kolay, fakat bu merdiven basamaklarını, teker teker çıkarak, menzile varıp Âdemiyeti bulmak çok zordur. Sabırla birlikte mutlaka elde etmeliyim diye azim gereklidir. Bu kişilerin bedeninde taat, nefsinde boyun bükmek gibi küllî teslimiyet olmalıdır. Bu kurbiyet onların kalbinde, huzur ve mutluluk meydana getirecektir. Bu huzur vadisinde bulunanlarda, ruhani şuhûd olacağından, daha bu âlemde iken Cennet içinde yaşama imkânına kavuşmuş olacaklardır. Bu kâinatta, bütün varlıklar, gayriyet vadilerinden Âdem meyvesi olabilmesi için, koşu halindedirler. Çünkü bu kâinat ağacının meyvesi Âdem dir. Kim Âdemiyetini buldu, işte onlar murâdlarına erdiler. Kimler bulamadıysa yolda dökülenler oldular.

Tarlaya ekilen bir meyve çekirdeği bile meyve haline dönüşesiye kadar ne merhaleler geçirerek meyve olmaktadır. Aynen bunun gibi, bahçıvan olan Mürşîd-i Kâmilin, salik olan kişilerin gönül tarlasına ektiği, Âdemiyet tohumu, birçok ibtila merhalelerinden geçerek, Cenâb-ı Hakk ın kul mazharındaki üç tecellisinin, Rûhullah haline dönüşmesidir. İşte Âdem in yaratılma yeri burasıdır. Kur ân-ı Kerim in Bakara Suresi 30. ayet-i kerimesinde Rabbin meleklere, ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Melekler de, biz seni hamdinle tesbih ve noksanlardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesat çıkaracak ve kan dökecek kimse mi yaratacaksın demişlerdi. Allah: ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim buyurdu. Buyruluyor. Bu hitap henüz daha Âdemiyetini bulmamış salik durumundaki melekleredir. Mürşîd-i Kâmilin etrafındaki saliklerin hepsi melek durumundadır. Ayrıca, enfüsümüzde Ruh âlemi, Kalb âlemi ve Nefs âleminde bunların levhaları olarak suretleri vardır. Çünkü Her şeyin hazinesi bizim indimizdedir buyrulmuştur. Her şeyin malûmatı nisbetinde, Cenâb-ı Hakk ın tecelli ettiğini Hicr Suresi 21. âyet bunu bize ispat eder.

Onun için Âdem sırrı henüz zuhura gelmeden Ruh, Rab ve Nefs âlemlerindeki suretinin vücudu, Allah ın meleklere Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demesidir. Allah Âlim, kullar ise malûmdur. Cenâb-ı Hakk, Âlimliği ile Nefs, Kalb ve Ruh vadilerindeki, saliklerin hallerine vâkıf olduğu için, bir halife yaratacağım demiştir. Melekler bu âlemdeki bütün sırları bilemedikleri için, halifeliğe kendilerini daha uygun görmelerinden mütevellit, Biz seni tesbih ve takdis etmekteyiz dediler. Melek durumunda olan bir salik de, kendisinin üstünde olan kişilerin irfâniyetinden haberdar değildir. Ama kendi mertebesinin altındakilerden haberdardır. Onun için süflîyyâttaki Nefs vadisinde, Âdem in fesat ve kan dökeceğini bildikleri için melekler, Yeryüzünde, fesat ve kan dökecek bir kimse mi yaratacaksın demişlerdir. Cenâb-ı Allah da, Sizin bilmediklerinizi ben bilirim demiştir. Elbette her şeyin en iyisini bilen Allah tır. Meleklerin Cenâb-ı Allah a karşı böyle bir hitapta bulunmaları, onların itiraz etmeleri anlamına gelmektedir. Nefsten münezzeh olan melekler, Cenâb-ı Hakk ın yalnız emirlerini yaptıkları halde, bu mevzuda neden itiraz etmişlerdir?

Çünkü buradaki melekler, saliklerin durumunu arzetmektedir. Her salik Rabbine karşı kurbiyet içindedir. Her ne zaman içlerinden bir halife seçildiğinde, hiçapları açılmayan saliklerin, halife seçilen kişinin yüceliklerini değil de, suret yönünü görmesi nedeniyle, süflîyyât vadisi olan nefsine düşerek itiraz eder. İşte Bakara Suresi 31. Allah Âdeme bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı ayette meleklere gösterip, eğer sadıklardansanız bunların isimlerini bana haber verin buyurdu buyruluyor. Yani Cenâb-ı Allah allemel esma olan bütün âlemlerin ismini Âdem in kalbine ilka etti. Âdem, bütün esmaları ihata eder. Nur-i Muhammedi ve esmayı Âdem sureti ile zahir oldu. Âdem dediğin el ayak baş değil. Âdem Ruha denir, suret ile kaş değil Ten, et ve deridir Ruh onun serveridir Hakk sırrıdır Ruhsuz beden hoş değil. Ahmet sen kendini Âdem sanma Âdem sendeki özdür, söz değil.

Hz. Muhammed (AS) mazhar-ı Zattır. Âdem ise, mazhar-ı Esmadır. Nür-i Muhammed in bu âleme zuhuru, Âdemle olmuştur. Onun için, allemel esmanın talim edilmesi, Âdem in ruhundan zuhura gelmiştir demektir. Resûlullah efendimiz, bir hadislerinde, (Evvelâ ma halakallahu Ruhu) Allah evvelâ benim ruhumu yarattı buyuruyor. Resûlullah efendimizin külli ruhu, bütün 18 bin âlemde tecelli ederek esmalar aldı. İşte bu ruhu okuyabilenler, âlemlerin esmalarını da okumuş olurlar. Aslında Ruh birdir. Parçalanma kabul etmez. Fakat tecelli ettiği mazharlarda Esma alır. Bakara Suresi ayet 32 de Melekler: seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkıyla bilensin. Üstün hikmet sahibisin dediler buyruluyor. Çünkü melek durumunda olan bütün saliklerin, ilmel yakinlikleri, onların şuhûd sahibi olduğunu göstermez. Âdemiyet sırrına, Ruhun şuhûd zevki ile mümkün olacağından, vücûdlarında bu Âdemiyet kemâlâtsızlığının zuhuru şuhûd zevklerine sahip olmadıklarının bir ifadesidir. Allah ın Âlim ve her şeye lâyıkıyla hâkim olduğunu bilmeleriyle de teşbih etmişlerdir. Onun için daha evvel halifeliğe bizler de lâyıkız dercesine itiraz eden Melekler, allemel esma hakkındaki bilgiyi Cenâb-ı Hakk isteyince,

Zelil ve hakir olarak, mahcubiyetlerinden eksiklenerek Ya Rabbi senin bildirmediğin bir şeyi biz bilemeyiz. dediler. Cenâb-ı Hakk da Bakara Suresi 33. âyette Allah Âdeme: Ey Âdem eşyanın isimlerini, meleklere haber ver buyurdu. Âdem de o isimleri meleklere haber verince, Allah: Ben size söylemedim mi, göklerin ve yerin gaybını ben bilirim. Açıkladığınızı da, gizlediğinizi de elbette ben bilirim buyurdu. Çünkü Âdem, Âdemiyet sırrını kendi vücûd ülkesinde şuhûdla zevk etmiş idi. Bunu meleklere talim et denmedi. Çünkü sîretteki şuhûd zevkleri lütf-u İlâhiye dir. Cenâb-ı Allah kimlere hikmet vermişse, onlara pek çok lütuflar ihsan eder. ayeti bunun delilidir. Bundan sonra Bakara Suresi ayet 34 de Âdem sizin ulunuzdur. Ona secde edin denildiğinde, bütün melekler secde ettiler. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi de kâfirlerden oldu. buyruldu. Burada meleklerin secde etmeleri, bedenimizin yerlere kadar eğilme secdesi değildir. Bu secde, tâbilik ve teslimiyet secdesidir. Meleklerin hepsi, tâbi olma ve teslimiyetlerini gösterdiler. Fakat, İblis secde etmedi.

Araf Suresi 12. ayette Allah İblis e ben sana secde ile emretmişken, seni secde etmekten alıkoyan ne idi? buyruldu. İblis şöyle dedi: Ben Âdemden hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın Ateş yandıkça alevleri yükseldiği için, gurur ve kibri; toprak ise, alçakgönüllü olmayı, her şeyi yerine göre kabullenmeyi remzeder. Çünkü toprağa her ne atarsanız atın hiç kabul etmiyorum demez. Buna binaen Araf Suresi 13. ayette Allah şöyle buyurdu. Hemen in oradan, sana Cennet te kibirlenmek gerekmez. Haydi çık. Çünkü sen hor ve bayağı kimselerdensin buyruldu. Nefs olan kuvve-i vehimiye, Ruhun aklı idrakini bilemez. Dolayısıyla da, Âdem in sîretini değil, suretini gördüğü için, zannındaki Allah a ben senden başkasına secde etmem dedi. Çünkü Âdemdeki varlığın, Hakk ın varlığı olduğunu bilemedi. İblis ezelden Vahdet nuruna perdeli olduğu için, Cenâb-ı Hakk ona bu hasleti vermişti. Böylece İblis huzurdan kovulanlardan oldu.

Âdem Cennet-i Âlâ da bir zamana kadar, yalnız başına yaşadı. Yalnızlıktan canı sıkılmaya başladı. Her ne kadar daimi zikirle, Hakk tan gayri bir şey görmüyorsa da, bir arkadaş arzu ediyordu. Bir gün uykudan uyandığında, başı ucunda bir kadın gördü. Ona Sen kimsin diye sordu. O da: Cenâb-ı Hakk beni sana hayat arkadaşı olarak verdi. dedi. Âdem de onun hayat sahibi olması nedeniyle Havva dedi. Araf Suresi ayet 19 Ey Âdem, ikiniz birlikte Cennet te yerleşin. Dilediğiniz nimetlerden bol bol yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayınız ki, sonra zalimlerden olursunuz buyruldu. Âdem ile Havva bir zamana kadar Cennet teki bütün nimetlerden yiyerek Cennet te yaşadılar. Tevhîd Cennetinden kovulan İblis ise boş durmuyordu. İblis Rabbine yalvararak Araf Suresi ayet 14 Ya Rabbi bana Kıyamete kadar ömür ve mühlet ver dedi Araf suresi ayet 15 Allah da sen mühlet verilenlerdensin buyruldu. İblis buna binaen ayet 16 da Yemin ederim ki, insanoğullarının doğru yolunun üzerine oturarak onlara vesvese vererek saptıracağım dedi. Cenâb-ı Allah da Âdem ile Havva ya, Şeytan sizin açık bir düşmanınızdır diyerek onlara ikazda bulundu.

Buna rağmen, İblis doğru Cennet in kapısına giderek, içeriye girme formülleri aramaya başladı. Karşıdan yılan geliyordu. Ona Beni de Cennet e götür diye dilekte bulundu. O da Seni herkes Cennet te tanır, ben seninle Cennet e gidemem dedi. İblis de Ben senin ağzının içerisine girerek, senden gerektiği şekilde oradakilere konuşurum, beni görmedikleri için, seni konuşuyor zannederler. Dolayısıyla da beni ne görürler, ne de bilirler dedi. Yılan da O zaman olur diyerek kabul etti. İşte, dünya ehli olan yılan ağzından, Nefs-i Emmâre olan İblis insanın vücûd ülkesinde, insanın Cennet ine girmiş olur. İblis doğru Havva nın yanına giderek, onu kandırmaya başladı. havva ya şöyle dedi. Araf Suresi ayet 20 de Rabbiniz size şu ağacı yasak etmekteki gayesi, devamlı cennette kalmamanız içindir. dedi. Ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim deyip, Yemin ederek onları inandırdı. Âdem ile Havva da yasak meyveyi yiyince Araf Suresi ayet 22 deki ifade ile yasak meyveyi yedikleri zaman, ayıp yerleri kendilerine açılıverdi

Âdem Cenâb-ı Hakk ın Zat ının, Havva da Cenâb-ı Hakk ın sıfatının sembolüdür. Âdem aklı küll, Havva ise nefs-i küll tecellisidir. Aklı temsil eden Âdem nefsi temsil eden Havva ya ve Havva daki Nefsi emmârenin arzu ve isteklerine uydu. Dünya arzu ve isteklerini temsil eden yılanla beraber, Nefsi emmâreyi temsil eden İblis birlikte hareket ederek, Nefs-i küll mazharı olan Havva yı tesir altına alıp akl-ı küllü temsil eden Âdem i de Havva ya uydurdular. Yılan ki dünya arzu ve istekleridir, bu isteklerle birlikte akıl ve iradenin, emmâre nefse meyillenmesi, Âdem in yasak meyve olan, benlik devresine girmesine vesile olur. Havva, ben yedim hiçbir şey olmadı dedi. havva nın yediği halde bir şey olmaması; aklın bir şeyi kabullenip, kalbin tasdik etmememesi, havaya bir şey olmaması demektir. Âdem e yedirmeden, onda hiçbir değişiklik olması mümkün değildir. Zahirde bile, bir kişi başka bir kişiyi öldürmek istese, onun bu isteği fiile dökülmediği müddetçe ceza görmez. Şühûd ve müşahede olmadan bir kişi ilimle, kendi varlığını Hakk a verdim derse, kendinde tecelli eden Allah ın Vahdâniyyet zuhurunu, kendine nisbet edip, Ene diyerek şirk işleyeceğinden, Cennet ten çıkarılır.

Zira Hakk a nisbet edebilmesi için şühûd ve müşahedesi olması lâzım idi. Olmadığı için, Tevhîd Cennet inden çıkarılarak, süflîyyât vadisine geri dönmüş olur. Rableri onlara ben ikinize de bu ağacı yasak etmedim mi buyurdu. Onlar da Ey Rabbimiz nefsimize zulmettik Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, muhakkak biz ziyan edenlerden oluruz. dediler. Bir kişi nefsin kötü sıfatlarından sakınıp, Hakk ın sıfatlarını zuhur ettiremezse, o zaman ziyan edenlerden olur. Dolayısıyla da Tevhîd Cennetinden mahrum edilmek üzere çıkarılır. İşte bizler, Âdem gibi Tevhîd Cennetinden çıkarılıp çıkarılmadığımızı anlamak için: 1 - Vücudumuzla Hakk a taatımızın yaklaşımı 2 - Ef alde fena yaklaşımı 3 - Sıfatta fena yaklaşımı 4 - Zatta fena yaklaşımı yaptığımıza bakmalıyız.

Bir Mürşidi kâmile giderek, fiziksel bedenimizi, Nefsimizi, irade ve Ruhumuzu Allah a teslim ederek, Nefs tezkiyesi yapmadan bu saydıklarım bir kişide tecelli etmez. Taatımız, Hakk a boyun büküp teslimiyetimizi, teslimiyet ve kurbiyetimiz, kalbimizdeki huzur ve mutluluğumuzu, kalbimizdeki huzur da, Ruhumuzdaki her tecellinin şuhûd zevkini meydana getirecektir. Yoksa süflîyyât tecellisi olan gaflet, kişiyi vehim ve hayal şeytanlarına dost yaparak Nefsanî isteklerine tabi kılar. Halbu ki böyle kişiler kendilerini hidayet bulmuş kişiler olarak zannederler. Ne yazık ki yanlıştır. Zira vehim ve hayalin vücûd ülkesindeki sultanı zan iledir. Zan ise iki türlüdür: 1-Su-i zann (kötü zan) 2-Hüsn-ü zan (iyi zan) Bu iyi ve kötü zanların her ikisine de itibar edilmez. Zira hakikatta bunların diyeri yoktur. Âdem (AS) e Araf Suresi 24. ayette Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak oradan ininiz. Yerde sizin için, bir zamana kadar yerleşip kalmak ve yaşamak var. buyruldu. Âdem Serendip adasına, Havva da Cidde ye indirildi. Âdem 70 sene Rabbine yalvarıp tevbe etti.

Çünkü Bakara Suresi ayet 37 Âdem Rabbinden bir takım kelimeler aldı. O na yalvarıp tevbe etti. O da tevbesini kabul buyurdu. Çünkü tevbeyi çok çok kabul eden asıl esirgeyici odur. buyrulmuştur. 70 sene sonunda, Cenâb-ı Hakk yalvarmalarını kabul ederek, Âdem ile Havva yı Arafat ta birleştirdi. Sonra Müzdelife'de manen nikâhları Hz. Muhammed (AS) tarafından kıyılmıştır. İşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk ın varlığı olduğunu idrak ettikten sonra, Rûhullah mertebesinde Âdem in yaratılmasını zevk edecektir. Hakk ın zahir, halkın batın olduğu bu mertebede, kişi Havva ya, yani, nefsine uyarsa Cennet ten çıkarılır. Çünkü Nefs yönünden benim demiş olmaktadır. Bu sözü Âdem mahzarından Benim diyen Cenâb-ı Hakk ise, o yasak meyvayı yemiş olmaz. Onun bu sözü kabul gördüğü için, daha üst mertebeye ancak vuslatı olabilir. Ayet-i kerimedeki yasak meyveyi yemek olarak vasıflandırıldığına göre, Âdem in bu sözü kendisinin söylediği anlaşılmaktadır. İşte o zaman vehim, hayal gibi gaflet perdeleri kişinin şuhûdlarını yok edeceği için, o Cemalullah seyrini ona göstermeyecektir.

Âdem le Havva nın senelerce tövbe etmeleri, bu hicâbların kaldırılması için, canla başla Hakk yolunda çalışıp Muhammed îliğini idrak etmelerine kadar devam eder. Yedi sıfat-ı subûtiyesinden Hakk ve hakikati şuhûd ettiğinde, bu Âdem in Muhammed yüzü suyu hürmetine affedilmiş olur. İşte Hakk a ârifiyet mertebesi olan Arafat ta, Âdem ile Havva birleşerek Müzdelife'ye geldiler. Kesret âlemindeki sıfatlardan, Ruhun tecelli etmesiyle, Muhammed îlik zuhur eder. Böylece Âdem ile Havva nın nikâhları da Hz. Muhammed tarafından manen kıyılmış olunur. Bir kişide, Ruh ve sıfatlar vücûdda birleşip zuhura gelince, nasıl bir Muhammedî meydana gelirse, aynen onun gibi, Ruh olan Âdem ile sıfat olan Havva da, bir vücûdda kemâlâtıyla zuhur ederse, o da Muhammedî olmuş olur. Her ikisinin birleşmesine, o vücûd vesile olduğu için, ona Muhammed bunların nikâhını kıydı denilir. Yoksa Hz. Muhammed in yaşadığı devir ile Âdem in yaşadığı devir, zahirde farklı zamanlarda olduğu için bu yönü ile değildir. Araf Suresi ayet 31 Ey Âdemoğulları, her Namazınızda, süslü elbiselerinizi giyinin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. buyrulmakla,

Cenâb-ı Hakk a yaklaşırken, amellerde ihlâs, kurbiyette tam teslimiyet ve Cenâb-ı Hakk ın rızasından başka, hiçbir şeyle kaim olmamak suretiyle, Muhammed elbisesini giymek, yani şeriat elbisesini giyme diyebiliriz. Cenabı Hakk, Hakk ve hakikati müşahede ederek yaşamamızı istiyor. Çünkü bu zevkler, kalbimizle tenzih, hissimizle teşbih yapılarak zevkimizde Tevhîd olarak yaşama halidir. İşte Âdemiyet budur. Cenâb-ı Allah ın Hüviyyet ve Eniyyet yüzlerini kendi mazharında açığa çıkarıp, şerh edenler, Âdemiyetini kazanmış olurlar. Mısrî Niyazi Hz. leri bir ilâhîsinde şöyle diyor; Hakk yüzü insan yüzünden görünür, Zatını Rahman, şeklini insan eylemiş İşte Âdemiyetini bulan bunlardır. Yoksa nefsan i sıfatlardan geçmeden, yalnız ilim ile Âdemiyetin sırlarına vâkıf olanlar, Âdemiyeti bulmuş değillerdir. Zira onlar zanlarınca, Tevhidin fena mertebelerinde ilm-el yok olmuşlar, beka mertebelerinde de, Hakk ın sıfatlarını kendi süflî sıfatlarında gizleyerek, kendilerinin hidayet bulduklarını zannederler. Zan ise vehmin başbakanıdır. Onun için Cenâb-ı Hakk cümlemize, kulluğumuzu idrak etmek ve yaşamak için, aşk versin, güç versin. Âdemiyet sırrını temkin halinde yaşatmak nasîb ve müyesser etsin. Âmin