Emeğin Sanatı. EMEĞĐN SANATINDAN 14. MERHABA Sf:2 YAŞAM VE SANATTA 15 GÜNÜN ĐZDÜŞÜMÜ SEÇĐM-GEÇĐM-DEVRĐ DAĐM / ERDOĞAN TEZGĐDEN



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM


ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

KIRMIZI KANATLI KARTAL

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Bu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Hayata dair küçük notlar

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile...


Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar?

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3


Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Benimle Evlenir misin?

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Cumhuriyet Halk Partisi

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

''Hepimiz Atatürk'üz''

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Ben yazabilirim! DÜNYA ÇOCUKLARI HAİKU YARIŞMASI - TÜRKİYE

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

ZEYYAT MANDALİNCİ OKULU ÖĞRENCİSİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Mölln Katliamı nın 22.yılında acılar hala taze

Transkript:

EMEĞĐN SANATINDAN 14. MERHABA Sf:2 BU SAYININ SAVSÖZÜ Sf:3 YAŞAM VE SANATTA 15 GÜNÜN ĐZDÜŞÜMÜ Sf:4-12 SEÇĐM-GEÇĐM-DEVRĐ DAĐM / ERDOĞAN TEZGĐDEN Sf:13-14 NURHAK / BABÜR PINAR Sf:15 SĐYAH /ĐRFAN SARĐ Sf:16 ÇOCUK KALMAK MI ZOR? ŞAĐR ÖLMEK MĐ? / MELĐH COŞKUN Sf:17 BOZLAK / GALĐP ÖZDEMĐR Sf:18 KELĐMELER / MEHMET HALĐL Sf:19-20 ÖNCÜ KUŞ/ AYDAN YALÇIN Sf:21 SAATĐN SUSTUĞU SUYUN ATEŞE HĐKAYESĐ / VEDAT KOPARAN Sf:22-26 FERHAT DEDĐĞĐNĐN DAĞLARI BĐTMEZ (III) / ADNAN DURMAZ Sf:27-32 1

Merhaba, Miting, darbe, bomba, savaş, sınır ötesi harekât, operasyon, seçim, geçim derken yaz geldi. Her ne kadar en sıcak yaz olacak deseler de yorumcular ve tahminciler; biz ne sıcak yazlar yaşadık 14. Merhaba mızı biraz daha iyimser bir bakışla sunalım size: Kar ve buz, yüreklerimizin baharında eriyor. Hüzünler buharlaşıp uçuyor. Yeni bir yaza daha umutla başlamanın mutluluğu okunuyor gözlerimizde. Özlemler damlıyor her yağmurda topraktaki tohuma. Bu özlem, bir de bakıyorsunuz, dağların üzerinden umutlarımıza rengârenk bir köprü kuruyor. Bir yağmur sağanağı, bir güneş ve renk renk açan gök kuşağı çiçeği! Yaşam da böyle değil midir? Her fırtınanın sonunda kırıldığı yerden çiçekler yeni bir filiz vermez mi? Her gecenin sonunda şafağın altın yüzü bizim korku ve kaygılarımızı temizlemiyor mu? Evet, yorulmaz işçileri olmalıyız, sevginin, umudun ve özlemlerimizin. Gökyüzünden toprağa düşen ince koku burnumuzda; ırmağın köpüğüne karışan türküler kulaklarımızda; yaz günlerini özleten gecenin ayazında sobanın çıtırtısı tenimizde; sevginin uyandırdığı terde denizlerin tuzu dilimizde; yemyeşil gölgesini anımsatan sarı çınar; soframızda ekmeğin tohumunu taşıyan buğday, geçmiş yüzyılların anısı, bir yıkıntı gözlerimizde yankılanmalı. Güzel günlerin ve tüm güzelliklerin hatırına Umudu küçücük bir tohuma sığdırıyor köylüler. Đşçiler, bileklerinin dönencesinde alın terlerini süzüyor gelecek için. Bir kalemin dar gölgesine sığdırıyor umutlarını memurlar. Kadınlar, genç kızlar; bir iğnenin gözüne, ya da bir tığın, bir şişin ucuna sığdırıyorlar kaygılarını, özlemlerini, korkularını, dileklerini... Ağır uğraşların yorgunluğunda, yaka paça kavgaların soluğunda, gecede çığlık çığlığa yankılanan sorularda yaşamın yüklendiğimiz ezici ağırlığını atmanın yolu daha önce ilgi ve dikkatle bakamadığımız durumlara yüreğimizin merceğinden bakmak, kısaca yaşadığımızı görmek değil midir? Sevinç yüzlü bir çocuğun bir ırmak kıyısında taştan taşa sekmesi ya da deniz kıyısında taş sektirmesi. Mavi gökyüzündeki buluta sıçrayan dalga, çorak toprakta yeşeren tohum, karanlık yer altından aydınlık yeryüzüne patlayan çiçek. Taze koparılmış bir ekmeğin kokusunda gülüşlerimize sinen sevgi. Suyun ışıltısındaki umudun pırıltısı... Yaşama bu yüzle baktıkça dışımızda çizgiler, içimizde ezgiler çoğalır. Uzak özlemler yakınlaşır. Yürünecek yerler çoğalır. Penceremiz hep gündoğumuna açılır. Yenilgiler, yaşam adlı bir sonsuz çalkantının köpüğünde erir. Turnalar geçer çizerek mavi atlaslara özgürlüğün resmini, taşır terkilerinde bulutları. Türküler öyle işler ki yüreğe, söker tüm dikenli telleri. Đşte yaşamak, her gün yeniden başlamaktır doğanın sonsuzluğuna. Yaklaşmaktır ölüme her gün yeniden kıl payı. Her gün dünyayı yeni baştan kuruvermektir. Duman duman bir perde ardından güneşe bakıvermek, sevginin mumunu sevgisizliğin kandilinde her gün yeniden yakıvermektir Ve yaşamak, direnmektir zulmüne sevgisizliğin. Karanlığın içinde bir kıvılcım çakmak; gerekirse Kerem gibi yanarak yok etmektir gücünü sessizliğin. Dengeyi kurmak, sevgiyle sevgisizliğin, bilgiyle bilisizliğin hesabını yapmak, derin derin soluk almak, pay koparmaktır dünyadan. Payınız tüm mutlulukların sığacağı genişlikte olsun! Ali Ziya Çamur NOT: E-Dergimize yapıt göndermek isteyen dostlar, emegin_sanati@mynet.com adresine gönderebilirler. Ayrıca grubumuza üye olarak, grup adresi yoluyla da bizlerle ilişki kurabilirsiniz: http://gruplar.antoloji.com.tr/emegin-sanati 2

BU SAYININ SAVSÖZÜ Ama suları bulandırmadığımız sürece, bir hayalin içinde (hayal değil de yalan mı demeliydim) yaşamaya devam edeceğimiz kesin. Edebiyatçıların, özellikle monologcu değil de diyalogcu edebiyatçıların yaptığı şey de tam anlamıyla suyu bulandırmaktır. Monologcuları, samimiyetsiz ve didaktik duruşlarından dolayı hemen diyalogculardan ayırt edebilirsiniz. Monologcular, kendilerine bir yerlerden vahiy inmiş gibi kendi kendileriyle konuşan ciltler dolusu kitaplar yazabilirler, bir televizyon ya da radyo programında mikrofonu onlara kaptırdığınız anda saatlerce kimseye konuşma fırsatı vermeden bıkmaksızın kendilerini anlatabilirler. Diyalogcular ise, hem kendileriyle, hem roman karakterleriyle, hem de başka yapıtlarla sürekli bir diyalog halinde kurarlar eserlerini. Monolog yaparken bile kendileriyle diyalog halindedirler ve o diyalogun nereye varacağını, romanı okurken kolay kolay kestiremezsiniz. Belki de o meraktır ki, romanı didik didik ederek bir ipucu aramaya yöneltir bizi. Ama bulduğumuz her şey sadece romana ait olmaz, o romandan yola çıkarak kendimize ve yaşadığımız topluma dair, kendimizde ve yaşadığımı toplumda bulduğumuz şeylerdir çoğunlukla. Budur diyalogcu yapıtları, diğer yapıtlardan ayıran özellik. BÜLENT USTA 3

YAŞAM VE SANATTA 15 GÜNÜN İZDÜŞÜMÜ BU KĐTABI YA TOPLATIR YA YAKARIZ 'NETEKĐM' Kenan Evren hakkında iddianame tanzim ettiği için mesleğinden olan Adana eski savcısı Sacit Kayasu'nun, iddianameyi hazırladığı 2000 yılından beri yaşadıklarını anlattığı 'Günaydın Savcı Bey' adlı kitabı Çiviyazıları Yayınevi'nden çıktı. Üç kitaplık seriyi 'Koruyorlar Netekim' ve 'Savcısını Yiyen Yargı' kitapları takip edecek. Đddianame tanzimine kadar olan olayların ele alındığı birinci kitapta, 12 Eylül süreci ve Kayasu'nun iddianameyi hazırlamaya nasıl karar verdiği anlatılıyor. "Okuyucuyu sıkmasın diye elimden geldiğince hukuki terimlere boğmadan, sadece okur-yazar olan insanların bile anlayabileceği bir dilde hazırladım" diyen Kayasu, ikinci ciltte iddianame tanziminden altı ay sonrasına kadar olan bölümü, son ciltte ise hakkında açılan davaların mahkumiyetle neticelenmesi ve meslekten ihraç edilme sürecini anlatacak. (BĐRGÜN / AÇIK GAZETE) POLĐS BASIN ELELE! Polisin yetkilerini arttıran yasa tasarısı nihayet çıktı! Cumhurbaşkanı da onayladı. Artık polisimiz ve dolayısıyla düzenimiz daha güçlü. Bundan böyle görevleri başındaki 'küçük hatalarından' dolayı polislerimiz mahkeme kapılarında süründürülemeyecek. Örneğin baba oğul Kaymazları evlerinin önünde öldüren yetkisiz kolluk güçleri, donatıldıkları yeni yetkilerle daha bir özgür hareket etme fırsatına sahip olacaklar. Ya da eşiyle yemek yiyen Masis Kürkçügil i, kameralar önünde dövmekten çekinmeyen polisimiz, bundan böyle elinin tersini de kullanabilecek. Gerisini siz düşünün Avrupa Birliği uyum sürecinin etkisiyle, en azından yurttaşların da insan olduğunu ve uluorta şiddete maruz bırakılmamalarını kağıt üstünde de olsa garanti altına alan yasalar muktedirlerin uykularını kaçırmaya yetiyordu. Aslında bu sürecin bir gün mutlaka geriye doğru çevrileceğini biliyorduk. Zira, görevi başındaki trafik polislerini çileden çıkartan sarhoş sürücüler haber bültenlerinde ve gazetelerde sık sık arzı endam etmeye başlamışlardı. Patlayan bombalar ve asker cenazeleri derken, siyasal iktidar da sonunda pes etti ve bu topraklarda her zaman prim yapan, 'sokaklara hâkim devlet' klişesinin dayanılmaz hafıfline dayanamadı. Basınımızın polis devletinin inşası yolundaki cansiperane çabaları asla unutulmayacaktır. Sap, keserin dönmesine her zaman kayıtsız kalacak değil ya! (BĐRGÜN) 4

DOĞAN ERGÜL Ü YĐTĐRDĐK Genç Şair Doğan Ergül, kansere yenik düştü. Đlk kitabı Aşkın ve Suların Öğleni ni 2005 te yayımlayan şairin ikinci kitabı, ölümünden sonra çıktı. Dostları, ölümünün ilk haftasında şairin de şiirle buluştuğu yerlerden biri olan Yazı Kitabevi nde anma düzenleyecek. Cumartesi günü saat 19.00 da şairin ikinci kitabı Uykulu Yağmur okurla buluşacak. Doğan Ergül, Arpaçay'da doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama bölümünden mezun oldu. Bir kamu kurumunda, şehir plancısı olarak çalışmaktaydı. Şiirleri; Akatalpa, Đskenderiye Yazıları, Şiir Oku, Üç Nokta, Kuzey Yıldızı, Öteki-siz, B(aşk)a, Islık ve E gibi dergilerde yayımlandı. Aşkın ve Suların Öğleni adlı ilk şiir kitabı 2005'in ilk ayında çıktı (EVRENSEL /www.siirakademisi.com) TECRĐDE KARŞI ŞĐĐR SERGĐSĐ KARĐKATÜR: AŞKIN AYRANCIOĞLU Sanat Cephesi, Dayanışma Ağı, Güneşin Sofrası ve Toplumsal Dayanışma Ağı nın ortak düzenlediği Đçerideki Dışarıdaki Tecritten Şiir Sergisi ve etkinliği 3 Haziran da Okmeydanı nındaki Güneşin Sofrası nda, 10 Haziran da 1 Mayıs Mahallesi Yaşam Kooperatifinde yapıldı. 17 Haziranda da Esenyurt Güney Kültür Merkezi nde izlenebilecek. Serginin amacı, Devrimci tutsakların tecrit politikalarına karşı yalnızlaştırmayı aşmaları ve hayatla bağlarını sürdürmeleri için bir seçenek olarak ortaya çıkan kültürel-sanatsal faaliyetlere destek verilmesi olarak açıklanmıştı. Sanat Cephesi nden Kemal Kök yaptığı açılış konuşmasında, Hayatın her alanındaki yabancılaşma ve tecride karşı söyleyerek, yazıp çizerek, eylemde bulunarak dayanışma içine girerek biz bu oyunu bölebiliriz dedi. Ardından Nazım ın fotoğraf ve şiirlerinden oluşan bir slayt gösterisi ve tecride ilişkin konuşmalar yapıldı. Çeşitli hapishanelerden Sadık Sabancılar, Eren Yıldız, Dursun Yaman, Erol Dündar ve Taylan Balatacı nın etkinliğe gönderdikleri mektupları okundu. (EVRENSEL/BĐA.NET) 5

MAHSUS MAHAL "ÇIKARIN BENĐ DIŞARIDAN" DĐYOR Cezaevindeki edebiyatı yansıtmak için çıkan "Mahsus Mahal" dergisi üçüncü yaz sayısıyla "Çıkarın Beni Bu Dışarıdan" diyor. Cezaevinden çıkanların dışarıda karşılaştığı yabancılık hissine yer veren dergide, yine cezaevinden üreten yazarların, şairlerin eserleri var. Derginin bu sayısının ismini, Şehmus Ay'ın "Çıkarın Beni Bu Dışarıdan" yazısı veriyor. "Đçeri" nerede başlar? "Dışarı" tam olarak neresi?" sorularını yönelten yazı, cezaevinden çıkanların dışarıda karşılaştığı zorlukları anlatıyor. (BĐA.NET) GENÇLERĐN ÖSS DUVARINI YIKMA YÜRÜYÜŞÜ Geleceklerini 3 saatlik bir sınava teslim etmek istemediklerini söyleyen yüzlerce genç 09 Haziran günü Đstanbul Haydarpaşa Numune Hastanesi'nin önünde bir araya gelerek Kadıköy Meydanı'na yürüdü. Parasız, bilimsel ve adil bir eğitim için bi araya gelen ve ÖSS'nin kalkmasını isteyen gençler, 'ÖSS kalksın yaşama zaman kalsın', Yarış atı değil, öğrenciyiz biz', 'Gençlik gelecek,gelecek sosyalizm', 'ÖSS duvarını yıkacağız' sloganları attılar. Eyleme birçok gençlik örgütü ve dernekler katıldı. Miting alanına kadar yürüyen gençlere zaman zaman büyükler de yürüyüşe katılarak ve alkışlarla destek verdi. Parasız bilimsel eğitim talebini yüksek sesle dillendiren 300'ü aşkın üniversite adayı gencin katıldığı miting 15.00 sıralarında Kadıköy'de başladı. Sanatçı ve müzik gruplarının gösterileriyle süren miting Kadıköy'ü şölen alanına çevirdi. 14 Haziran günü de Ankara da Kızılay'daki Konur Sokak'tan yürüyüşe geçen lise ve dershane öğrencilerinden oluşan grup, ıslık ve düdük sesleri eşliğinde ÖSS'yi Reddediyoruz pankartıyla Yüksel Caddesi'ndeki Đnsan Hakları Anıtı'nın önüne yürüdü.ayrıca 15 Haziran günü kendilerini "Hayat dolu bir öfkenin özgürlük için ayaklanması" olarak tanımlayan, "Zalimlerin gücüne karşı hayal gücü eyleme!" Zalimlere Đnat Yaşasın Hayat,sloganını özellikle üniversite ve okullarda hayata geçirme çabasındaki %52 Hareketi Beyazıt'ta Đstanbul Üniversitesi girişinde "ÖSS ye Đnat Yaşasın Hayat!" Tabutu çalınan cemaat, yılmadı, yırttı kefeni" sloganlarıyla ilginç bir eylem koydular. (BĐRGÜN / HÜRRĐYET/www.yuzde52.org) 6

KÜÇÜKKUYU 2.ZEUS ŞĐĐR DĐNLETĐSĐ 15/16 TEMMUZ DA Geçen yıl "Küçükkuyu 1.Zeus Şiir Dinletisi" adı altında düzenlenen şiir etkinliği, Barış ve Dostluk Şiirleri çerçevesinde bu yıl 15/16 Temmuz 2007 günlerinde de Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesinde sürdürülecektir. Küçükkuyu Belediye Başkanı Dr.Yusuf Aksoy öncülüğünde Ahmet Uysal, Gürsel Pehlivan, Ünal Çardak, Volkan Çetin, Sema Mert'ten oluşan komisyonun aldığı karara göre: Ülkü Tamer, Eray Canberk, Hüseyin Yurttaş, Oğuz Tümbaş, Bülent Güldal; Ahmet Günbaş, M.Mahzun Doğan, Zeynep Uzunbay, Gültekin Emre ve Ahmet Uysal adlı şairlerin davet edileceği etkinlik, 15 Temmuz günü saat 17.00 den itibaren imza, söyleşi ve dinletilerle sürecektir. 16 Temmuz gününde çevre gezilerine (Assos, Kadırga Koyu, Yeşilyurt) yer verilecek; günbatımında Adatepe Köyü( hanlar ve taş evler görüldükten sonra) Zeus Altarında, iki dilde okunan "barış ve dostluk şiirleri"yle dostluğa kadeh kaldırılacaktır. Etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için: Gürsel Pehlivan:0533 657 37 85 BOOKER EDEBĐYAT ÖDÜLÜ NĐJERYALĐ ACHEBE'NĐN OLDU Đngiltere nin uluslararası edebiyat ödülü 'Man Booker'i bu yıl Nijeryalı Chinua Achebe aldı. Jüride yer alan ünlü yazar Nadine Gordimer, gençlik eseri 'Things Fall Apart' ile Achebe'nin kendisini, dünya edebiyatının ayrılmaz bir parçası olarak 'modern Afrika edebiyatının babası' yaptığını söyledi. Diğer jüri üyesi akademisyen Elaine Showalter de bu ve diğer eserleri ile Achebe'nin modern Afrika romanını başlattığını açıkladı. Achebe, 50 dile çevrilen 'Things Fall Apart'ın dışında roman, deneme ve şiirden oluşan 20'den fazla kitaba imza attı. Achebe, 60 bin sterlin tutarında para ödülünü de içeren Booker ödülünü, 28 Haziran'da alacak. (ÖZGÜR GÜNDEM) 7

ÇOCUKLAR ÇALIŞMAK DEĞĐL OYNAMAK ĐSTĐYOR TÜRKĐYE'DE VE HĐNDĐSTANDA ÇOCUK ĐŞÇĐLĐĞĐNĐ PROTESTO GÖSTERĐLERĐ 12 Haziran Dünya Çocuk Đşçiliğiyle Mücadele Gününde birçok kurum ve kuruluş çocuk isçiliği sorunu ve mücadele yöntemleri üzerine açıklamalar yaparken, konuya yönelik en anlamlı kelimeler ise sorunun bizzat içinde bulunan çocuk isçilerin dilinden yankılandı. Đşçi çocuklar Mersin ve Adana'da yaptiklari açıklamalarda çalışmak değil, okula gitmek, oyun oynamak istediklerini vurguladı. Ankara Abdi Đpekçi Parkı nda bir araya gelen Altındağlı çocuk isçiler, 'Mendil ya da çiçek değil, geleceğimizdir elimizden aldığınız' diyerek, çocuk isçiliğinin önlenmesini istedi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), IPEC, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ve Altındağ Toplum Merkezi Proje Birimi'nde hizmet alan çocuklar, 'Dünya Çocuk Đşçiliğinin Önlenmesi Günü' nedeniyle Abdi Đpekçi Parkı nda bir araya geldi. Ankara nın en yoksul bölgelerinden olan Altındağ ilçesinde yasayan çocuklar, üzerlerinde 'Çocuk işçiliğine son' yazan bildiriler dağıttılar. Çocuklar, daha sonra basın açıklamasıyla düşüncelerini dile getirdiler. Çocuklar adına açıklamayı ailesi Altındağ da oturan annesi, babası hasta olan ve kâğıt toplayıcılığı yapan Özcan Sürücü okudu. "Biz çocukların çocukluğunu yasamasından daha doğal ne olabilir? Oynamak, eğlenmek, sevmek, sevilmek, okşanmak isteriz'" diyen Sürücü, 'Ama bazı arkadaşlarımız en doğal olan bu haklarından mahrumlar' diye konuştu. Yaşıtlarının mendil satarken, ayakkabı boyarken, tamirci dükkanlarında çalışırken, bazen de orada burada yük taşımacılığı yaparken görülebileceğine işaret eden Sürücü, konuşmasını şöyle bağladı: 'Anayasa nın 50. maddesi küçüklerin çalışma yaşamında korunmasına ilişkin olarak aşağıdaki hükmü içermektedir. Çocuk isçiliğinin önlenmesi için yetişkinlerin desteği, devletin koruması gereklidir. Çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar için hep birlikte el ele.' Mersin'de de çocuklar, 12 Haziran Dünya Çocuk Đşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle çocuk işçiliği ve çocukların istismar edilmesine dikkat çekmek için yürüyüş düzenledi. Mersin Tren Garı önünde toplanarak, bando ekibiyle birlikte kortej halinde yürüyüşe geçen çocuklar, yürüyüş sırasında çevredeki vatandaşlara, sokakta satış yapan çocuklardan alışveriş yapılmasının sakıncalarını anlatan 'karton simit' dağıttılar. ' Adana Đl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü nün organize ettiği etkinlik kapsamında da vatandaşlar, Atatürk Parkı ndan Đnönü Parkı na kadar yürüyerek, yayalarla araç sürücülerine, gül ve şapka dağıttılar. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Çocuk Sube Müdürlüğünün Dünya Çocuk Đsçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle düzenlenen panelde konusan 75. Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi Müdiresi Remziye Ulaş, yaptıkları alan taramasında 3 bin 302 çocuğun çöpte çalıştığını tespit ettiklerini söyledi. Ulaşılan çocukların merkeze kaydının yapıldığını, daha sonra ilgi duyduğu alana göre yönlendirdiklerini ifade eden Ulaş, 'Bu çocukların bir çoğu göçle gelen ailelerin çocukları' dedi. DISK Genel Sekreteri Musa Çam, resmi rakamlarla Türkiye'de 4 milyon, dünya genelinde ise 200 milyondan fazla çocuk isçi bulunduğunu belirterek, 'Türkiye'de küçük ölçekli işyerlerinde kayıt dışı çalışan çocuklar da göz önünde bulundurulduğunda, karşımıza bir 8

buz dağı çıkmaktadır. Đşini kaybeden yetişkinlerin yerini, maliyet hesaplarına dahil edilmeyen bir işgücü olarak çocuklar aldı' dedi. Çam, 'Dünya Çocuk Isçiligi ile Mücadele Günü' nedeniyle yaptığı açıklamada, çocuk isçiliğinin, emek sömürüsünün en vahşi biçimi olduğunu kaydetti. Ekonomik eşitsizliklerin, göçlerin ve işsizliğin artması ile giderek yaygınlaşan çocuk işçiliğine karşı Türkiye'de ve dünyada sistemli bir mücadelenin zorunlu olduğunu belirtti. (ÖZGÜR GÜNDEM) ALTERNATĐF ROCK FESTĐVALĐ Rock A 22 HAZĐRAN DA BAŞLIYOR Savaşa, şiddete, her türlü ayırımcılığa, yoksulluğa, yozlaşmaya, gericiliğe, adaletsizliğe, küresel ısınmaya karşı düzenlenen rock festivali ROCK A 22-24 Haziran 2007 tarihinde Pamucak Sahili Selçuk - Đzmir de yapılacak. Festival programında yer almak üzere üç büyük kentten ve aralarında Malatya, Kahraman Maraş, Mardin gibi illerin bulunduğu onlarca yerden 128 müzik grubu başvurdu. Festivale bu başvurular arasından belirlenen 40 grup katılacak. Rock-A gönüllüleri tarafından düzenlenen festival hakkında şu açıklama yapıldı: Rock A alternatif bir yaşam arayanların festivalidir. Bu festival savaşa, terörizme, militarizme, şiddete, ırkçılığa, şovenizme, etnik ve cinsel ayrımcılığa, açlığa, yoksulluğa, paralı eğitim ve sağlık hizmetine, adaletsiliğe, insan hakları ihlallerine, kültürel sosyal yozlaşmaya, gericiliğe, çevre ve doğa katliamına, nükleer satrallere karşı evrensel barıştan yana düşünceyi müzikle ve sanatla dile getirmek isteyen Rock A gönüllüleri tarafından düzenlenen bağımsız bir organizasyondur. Bugün yeryüzünde bizlere dayatılan olumsuzluklara karşı, yukarıdaki duruşu benimseyen her kişi, kurum ve kuruluşu festivale davet ediyoruz. Đletişim: www.rock-a.org Tel: 0232 444 86 66 / 120-158 e-posta: rocka@yahoogroups.com - http://asia.groups.yahoo.com/group/roca/ KUMRU EDEBĐYAT DERGĐSĐ TEMMUZ BAŞINDA KANADA KALKIYOR! Ankara da yeni bir edebiyat dergisi daha sanatın göklerine kanat açıyor. Anadolu kültüründen evrensel kültüre açılan yoldaki sanat çabalarına yeni bir ses ve soluk katmak için yola çıkan kültür, sanat ve edebiyat dergisi KUMRU nun Sahibi ve Yazı Đşleri Müdürü Zafer Gökcan, Genel Yayın Yönetmenliği ni Şair Cem Erdeveciler yapıyor. Derginin Danışma Kurulu nda Gökhan Cengizhan, Hüseyin Atabaş, Kemal Soyer, Özcan Karabulut, Şenay Coşkun, Nihat Mürşit Pınar, Sebahattin Alaçam, Hacı Demirci, Hakan Gökcan, Abbas Turan, Mehmet Özgür yer almakta. Temmuz ayı başında ilk sayısını çıkaracak derginin 12 ilde de temsilcisi var. Temsilcilikleri: Orhan R. San-Didim / Turgay 9

Delibalta-Fethiye, Köyceğiz, Ortaca / Musa Dinç-Diyarbakır / Ali Ziya Çamur-Mersin / Ayfer Koçu-Kırşehir / Đbrahim Sertçelik-Đzmir / Ferit Sürmeli-Hatay / Mehmet Koçal-Eskişehir / Murat Sansar-Kırklareli / Doğan Boztaş-Adana / Cumhur Erdin- Đstanbul / Kemal Yüksel- Bursa.. Yıllık abone ederi 30 TL olan Kumru ya kumru-sanat@hotmail.com e-posta adresi üzerinden ulaşılabilir. Ayrıca, ulaşım ve iletişim adresi: Marmara Sokak no 12-18 Sıhhiye/Ankara Tel:0312 434 29 16 Abone ederi yatırmak için hesap: Yapı Kredi Bankası Meşrutiyet Şubesi Hesap No: 196430800 Zafer Gökcan 15-16 16 HAZĐRAN DĐRENĐŞĐ 37. YILDÖNÜMÜNDE GEÇMĐŞTEN YARINA KÖPRÜ KURUYOR Sermaye çevreleri ve onların güdümündeki sendikalar yasal değişikliklerle demokratik sendikacılığı ve DĐSK i boğmayı hedeflemişler, ancak buna rıza göstermeyen Đşçiler eylemleriyle gereken cevabı vermışlerdir. 15-16 Haziran, Türkiye Đşçi Sınıfının sendikalaşma hakkını korumak için harekete geçtiği gündür 15-16 Haziran 1970 tarihi, Türkiye sendikal hareketinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. 15-16 Haziran büyük yürüyüşü, işçi ve emekçinin rasgele bir öfkesi değil, kararlı ve bilinçli bir tepkisiydi. 15-16 Haziran, işçilerin inandıkları dava uğruna güçlerini birleştirerek mücadele edildiğinde kazanımlar elde ettiğini gösteren derstir. Bu öyle bir derstir ki, siyasi iktidara yasayı geri çektirmiştir. Ve öyle bir derstir ki, üzerinden 32 yıl geçse de öğretmeye devam ediyor. Bugüne taşınması gereken en önemli yanı ise işçilerin kendi örgütlülüklerine, sendikalarına sahip çıkma bilincidir... HASAN ĐZZETTĐN DĐNAMO YU 18. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANIYORUZ! Hasan Đzzettin Dinamo. 1909 da Trabzon da doğdu. I. Dünya Savaşı nda ölmesi üzerine Darüleytam a yerleştirildi ve 17 yaşına dek orada kaldı. 1931 de Sivas Öğretmen Okulu nu bitirdi. Gazi Terbiye Enstitüsü Resim-Đş Bölümü ndeki öğrenciliği sırasında siyasal eylemlere katılmakla suçlanıp dört yıl hüküm giydi. Cezaevinden çıktıktan sonra, askerlik hizmetini yaparken Yeni Edebiyat dergisinde yayınlanan şiirlerinden ötürü sıkıyönetim mahkemesince 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1950 den sonra fotoğrafçılık yaptı, takma adlarla görgü kitapları, çocuk kitapları yazdı. 6-7 Eylül olaylarından sonra yine tutuklanan Dinamo 6 ay sonra serbest bırakıldı. Başlangıçta Hececi şairlerin, daha sonra Nâzım Hikmet in etkisinde kalan Hasan Đzzettin Dinamo, toplumcu gerçekçi sanat anlayışını yansıtan şiirleriyle gerek edebiyat çevresinin, gerekse iktidar polisinin dikkatini çekti. Kırklı yıllarda üzerine çöken baskı ve işkence nedeniyle şiirini geliştirme olanaklarından yoksun kaldı uzun süre. Dergiler şiirlerini yayınlamaktan çekindi, yeni kitaplarını uzun süre çıkaramadı. Ancak yetmişlerden sonra çıkarma şansı buldu. Geleneksel şiirimizin yanında Batı şiirinin de olanaklarını kullandı. 20 Haziran 1989 da aramızdan ayrıldı. 10

YAPITLARI: Gazi Eğitim Enstitüsü son sınıfta iken dört yıla mahkum olunca, Ankara'da hapiste sayısız şiirler, romanlar, destanlar kaleme almıştır. Bu arada, hapse girişinin ikinci yılında, Đstanbul'da kız kardeşinin aracılığıyla Deniz Feneri adlı kitabını bastırmıştır (1937). "Tahiregiller (iki cilt), Kızılırmak Donjuanı, Açlık adlı üç roman, Simavneli Bedrettin adlı romanımsı bir kitap ve yüzlerce şiirden oluşan" dört yıllık hapisane ürünleri, ne yazık ki Dinamo, hapisten çıkıp Đstanbul'a gelirken (1939) valiziyle birlikte kaybolmuştur. Şair, tutuklanması sırasında da "Arkadya adlı bir romanıyla bine yakın şiirinin polisin elinde yitip gittiğini" söylemektedir. Đlk şiiri 1925 yılında Giresun da Đzler dergisinde çıkmış, ilk şiir ve nesirlerinden bir kısmını, iki arkadaşıyla birlikte, Adsız Kitap ta derlemişti (1931), sonraki şiir kitapları: Deniz Feneri (1937),Karacaahmet Senfonisi (1960), Özgürlük Türküsü (1971),Mapushanemden Şiirler (1974), Sürgün Şiirleri (1975),Gecekondumdan Şiirler (1976), Kavga Şiirleri (1977), Çoban Şiirleri (1982), Nazım dan Meltemler (1989), Tuyuğlar (1990). Konularını Kurtuluş Savaşı ndan alan romanlar yazdı: Kutsal Đsyan (sekiz cilt, 1966-1968), Ateş Yılları (1968), Savaş ve Açlar (1968), Kutsal Barış (yedi cilt, 1972-1976), Öksüz Musa (1973), Musa nın Mapushanesi (1974), Koyun Baba (1976) Musa nın Gecekondusu (1976), Açlık (1982), Türk Kelebeği (1081), Adalet Sıtması (1983), Anadolu da Bir Yunan Askeri (1988). Sübyan Koğuşu (1988) Bir de hikâye kitabı var: Savaşta Çocuklar (1981). Bir kısım anılarını 6-7 Eylül Kasırgası (1971), 2.Dünya Savaşı ndan Edebiyat Anıları (1984) ve TKP ve Aydınlar (1989) kitaplarında topladı. Kutsal Barış la Orhan Kemal Roman Armağanı nı kazandı(1977). MEYDAN OKUMAK Bizde neden ağlayan bir Fuzulî çıkmış Şimdi anlıyorum bunu derinden. Kaç Fuzulî, Fuzulî olmadan önce Kahrolup gitmiştir üzüntülerinden. Öyle çekmişim ki Artık benden sonra Birkaç satırımın yaşaması bile bana vızgeliyor. Artık bahçemdeki yemişlere ne güleryüzlü bir dost ne hırsız geliyor. Demek, diyorum, bu duruma gelirmiş budana budana bir şair. Ölümsüzlüğe sırtını dönmüş şiir Artık acıya meydan okuyabilir. HASAN ĐZZETTĐN DĐNAMO CAHĐT KÜLEBĐ YĐ 10. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANIYORUZ 1917 de Tokat ın Zile ilçesinin Çeltek köyü nde doğdu. Đlkokulu Niksar'da, liseyi Sivas'ta bitirdi. Đstanbul Yüksek Öğretmen Okulu nu bitirdikten sonra edebiyat öğretmenliği, milli eğitim müfettişliği, 11

kültür ataşeliği gibi görevler ile Türk Dil Kurumu nda genel yazmanlık görevini yürütmüştür. 20 Haziran 1997 Ankara da öldü., halk şiirinden, türkülerden yararlanarak çağdaş bir şiir oluşturan Cahit Külebi, konu olarak yurt sevgisini, insan ve doğa sevgisini işlemiştir. ilk şiirlerinde çocukluğunun ve gençlik yıllarının geçtiği yörelerden izlenimlerini yansıtmış; sonraki şiirlerinde birey ve toplum arasındaki bir gelgit içinde oluşturmuştur şiirlerini. Amerika Önce Kristof Kolomb buldu Amerika'yı Sonra biz. Umutlar azaldı, günden güne, mutluluklar Ve ekmeğimiz. Bir çocuk ağlarsa dağ başında Gözyaşında Amerika akar. Vurdularsa birini, kanı şorladıysa Bilin ki o kurşunlarda Amerika var. Kişi kişiye köle tutulduysa, asıldıysa Darağaçlarında Amerika var. Ama biz direneceğiz Sonuncumuza kadar. Cahit KÜLEBİ 2. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KÂZIM KOYUNCU'NUN SESĐ HÂLÂ ÇINLIYOR KULAĞIMIZDA! Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar'a, ateş hırsızlarına, Ernesto Che Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya. Kazım KOYUNCU 12

SEÇĐM-GEÇĐM-DEVRĐ DAĐM / ERDOĞAN TEZGĐDEN Osman, benim ta okul yıllarından arkadaşım olur. Babası da kendi hâlinde, ne uzayan, ne kısalan bir berberdi. Çoğu zaman okulda Osman la simitlerimizi bölüşür yerdik. Çünkü ikimizin de birer simit almaya yetecek kadar harçlığı olmazdı. Askere gitti, geldi. Ailesi, onu helâl süt emmiş bir kızla biraz da dayatarak baş göz ettiler. Çünkü Osman, bir baltaya sap olamamış; her dala tünemiş ama hiçbirine sürekli konamamıştı. Epey bir zaman, medarı maişet motorunu yüzdürme telâşından Osman la görüşemedik. Ne yaptığından, ne ettiğinden haberim olmadı. Bir aralık siyasete bulaştığını, bir partinin önemli elemanları arasına karıştığını duyar gibi de oluyordum. Ama Osman ın da benim gibi kesesi deliklerden olduğunu bildiğimden, Yemlenmeye çalışıyor herhâlde. diye düşünmüştüm. Kasabamızda seçim davulları vurulmaya başlamıştı. Birer birer adaylar arzı endam ediyor, kahve kahve, ev ev dolaşıyorlardı. Geçende bir kahveye uğrayayım dedim. Kahve tıklım tıklım olmasına rağmen ne okey şakırtısı, ne de kâğıt hışırtısı vardı. Biraz sonra, kahvenin içindekilerden bazıları telâşla dışarı koşuştular. Adayımız geliyooor! nidaları yükseldi. Dışarda son model siyah bir otomobil durdu. Đçinden gayet şık, lacivert bir takım giymiş birisi indi. Önce, her önüne gelenle kucaklaştı, öpüştü. Sonra kahvede, ona ayrılmış bulunan baş masaya oturdu. Ben hep geçim sıkıntısı içinde olduğumdan seçim o kadar da kaygım, tasam değildi. Arkalara, bir yere çekildim. Kahvenin içinde sigara dumanından göz gözü görmüyordu. Önde oturan aday, ayağa kalkıp Merhaba Arkadaşlar! diye konuşmasına başladı. Yüzünü iyice seçemiyordum ama sesi biraz tanıdık geliyordu. Nutka başladı. Ooofff, neler savurmuyordu ki.. Eşiktekinden beşiktekine, yataktakinden ayaktakine esti savurdu. Arada bir susuyor, peşinden goygoycuları Yaşşşaaa, varollll! diye bağırıp alkışlıyorlardı. Sesi çok tanıdık gelmişti. Ama Osman hiç aklımda yoktu. Biraz yaklaştım, bir de baktım ki bizim züğürt Osman. Neyse bizim Osman epey savurdu, salladı. Hepimize birer çay ısmarladı. Sonra omuzlarda arabasının başına kadar uğurlandı. Bir aralık, öpen, kucaklayanlardan fırsat bulup ben de Osman ı kucakladım Dedim Yahu bu ne iştir! Nerden geliyor bu değirmenin suyu! Bana bir işmar çaktı. Şimdi sus, yarın bir ara benim seçim büroma uğra da seninle konuşalım. Erken gelirsen kimse olmaz, uzun uzun konuşuruz. dedi, arabaya binip uzaklaştı. Ertesi sabah, işe gitmeden önce Osman ın seçim bürosuna uğradım. Ocakçı çayı yeni demlemişti. Tek tük birkaç kişi vardı. Osman beni camlı özel odasına çekti. Dedim, Yahu Osman, sen de benim gibi gün bulup gün yiyen züğürdün biriydin. Ne oldu böyle, son model arabalarla dolaşıyorsun, grantuvalet giyiniyorsun. Sağına soluna para saçıyorsun. O kadar zengin oldun da şurada bir arkadaşım var deyip neden 13

sormazsın, aramazsın. Dışardakilere baktı. Yavaş konuş, kimse duymasın. Ama sana hepsini anlatacağım. Sen benim kadim dostum sayılırsın. dedi. Başladı anlatmaya: Sen de bilirsin ki girip çıkmadığım iş kalmadı. Ama hiçbirinde tutunamadım. Babam öldükten sonra da epey sıkıntı çektim. Giriştiğim işlerin hepsinin sonu fos çıktı. Bende mi bir uğursuzluk vardı. Anlayamamıştım. Bir gün düşündüm, taşındım. Aklıma müthiş bir fikir geldi. O sıralarda televizyonlar Saadet Zinciri kurup köşe dönen adamları anlatıyordu. Ben de o olaydan ilham aldım. Önce babadan kalma dükkânı eşyalarıyla sattım. Evdeki birkaç döküntüyü eskicilere okuttum. Birkaç ay buradan uzaklaştım. Đstanbul da, çeşitli işlerde çalıştım. Epey sıkıntı çektim, burada kalan çocuklara para yolladım. Ama o sattıklarımdan kazandıklarımı hiç harcamadım. Birkaç ay sonra kılık kıyafetime de bir çekidüzen vererek kasabaya geldim. Mahallede babamın eski dostlarından Veli Ağa vardı. Tuttum beş yüz milyon lira borç istedim. Bu zamanda bu parayı istemek zor ama yüzümü kızartıp bir ay sonra geri vereceğime söz vererek biraz da babamın hatırına binaen adamdan parayı aldım. Ama paraya hiç dokunmadım. Otuz gün dolunca saati saatine gidip aynı paraları kendisine verdim. Amacım moruğun itimadını kazanmak. On on beş gün sonra bu sefer bir milyar istedim. Artık itimadını kazandığım için kaygısız verdi. Hatta ihtiyacım olursa sağdan- soldan kredi bile bulabileceğini söyledi. Ben de Veli Ağa dan aldığımı Ali Efendi ye; Ali Efendiden aldığımı Tüccar Hamza ya, Tüccar Hamza dan aldığımı tekrar Veli Ağa ya devretmeye başladım. Bir devri daim başladı ki değme gitsin. Ben de artık Ali nin Külâhını Veli ye; Veli ninkini Ali ye giydirmenin tam ustası olmuştum. Ve şimdi kardeşim bu şekilde işimi yürütüyorum. Hele mebusluğu kazanayım, işte o zaman işim iş olacak. Şimdi mebus adayı olduğumdan, benden menfaat umanlar, daha çok vermeye başladılar. Nasıl olsa beni sağlam kazık belliyorlar. Mebusluğu kazanayım, işte o zaman paçayı kurtarmış olacağım Bütün hesabım bu itimat çemberinin üstüne. Hele bir seçileyim, seni de görürüm o zaman, alırım özel kalemime. Aman ser ver bu sırrı verme. Haaa, seçimde kazanamazsan ne olacak dersen, seçimde bütün varımı yoğumu harcadım, sıfırı tükettim; bundan sonra sizin himmetinizle tekrar kendimi toplayana kadar yardımınıza ihtiyacım var deyip yine döndürmeye başlayacam itimat çemberini. Benden güvenilir kimi bulacaklar. Alıştırdım onları saat dedi mi trrriinnkkk ödemeye." Kendisine başarılar dileyip yanından ayrıldım Giderken de derin derin düşünüyordum. Kimin ne demeye hakkı var Osman a. Bugün herkes de Ali ninkini Veli ye giydirip geçinmiyor mu? Koca koca devletimiz bile vatandaşa borçlanıyor; dışarıya borcunu ödüyor. Sonra tekrar dışarıya borçlanıp kendi vatandaşına olan borcunu ödüyor. "Helâl olsun Osman a. Bu zamanda gemisini kurtaran kaptan. deyip iş yerine doğru yürüdüm. 14

NURHAK / BABÜR PINAR FOTOĞRAF: MĐCHAEL ANDERSON Başına beyaz yazma bağlanacak bir kara gelin oldu Nurhak Koynuna sığınan çiçekleri saklayacak yüreği olmayanın kaderi karadır Nurhak başı önüne düşmüş ihanet ve cehennem ve cinayettir Ey sevdalısı olduğum şehir nasıl bir aşkla büyüyebilir kara gözlerindeki firar Fırat ın boynu bükük akışına mı yanar her gece koynuna bıraktığım kurşun serinliğini unutmuş yara De ki sevdasına can yaktığım yalnız sende mi demlenir acılar biz de vurulduk haziranlarda bize de uzak düştü şarkılar Ey medet umduğum şehir gençliğimin cevheri seninle günlerdir Firari bir sevdayla avunmadınsa söyle yarasını güneşe öptüren hangi cevahir ne zaman boyun eğmiştir zulme Çocuğumun başı üzerine yemin ederim gökyüzünü de sevdim sokaklarını da Bin yıllık ekmek kapısıdır avuçların Ama bir yanım dağlarda kalmışsa ve yabanıl gözlerim antik bir sızıyla çırpınarak kendini yoldaş kılıyorsa gözü serüvenlere çevrilmiş kuşlara Gençliğini çiçeklerle büyüten insan dağları unutamaz bağışla Ey alın terimizi memelerinde biriktiren şehir Nurhak'ın tarihini unutmadan geldim Đsyan günlerinin yoldaşlığı için Kara gün arkadaşlığı için dayandım kapına asiler deminde Dağların kalbi firardaysa ve gökyüzü kadar yakınsa beklenen fırtına Benim gönlüm seninledir Ömrümün hükmü sende 15

SĐYAH / ĐRFAN SARĐ çığlığın içinden fırlayan bir özgürlüktü ilk bebeni kara bir geceye doğurduğunda fitilinden camına sinen is ışığın bekçisi sancıların siyahtı terin siyah memenin ucundan simsiyah bir süt filintan simsiyah gözlerini açmıştı dünyaya yedi yaşında kara tahta da kara bir yaşamın beyaz tebeşirini gördü sokak karanlıktı ev karanlık okul duvarı siyah güneş yanıktı ay siyah geceden kara ellerine bulaşan ayakkabı boyası siyah ilk giydiği ayakkabısı siyah ve lastik bedeninde siyah izler gençlik anıları arasında yürüdü okuduğu kitapların sayfaları bir tek aktı evlerine giden yolda siyah bir panzer evlerine giden yolda siyah zeytini gözlü bir dilber simsiyah saçları esmer sözcükleri uzak tutmalıydı siyah gözlerini siyah gözlerine siper etti simsiyah bulutlar şimşek üretirken Tanrı kıyamadı simsiyah düşündü zalim çarşaf siyahı bir gecede sevdiğinin kara saçları kaydı ellerinden kirpikleri siyah kurşun karası yaralarla uzandı toprak kara yürekler kara yasta 16

ÇOCUK KALMAK MI ZOR ŞAĐR ÖLMEK MĐ? / MELĐH COŞKUN RESĐM: SZLALEXA Bilincimin kurtarılmış topraklarında Her akşam sınırlarımı geçiyorlar izinsiz Sorgusuzca yıkarak beynimin tel örgülerini Mayınlar ekilmiştir Kendi hasadını toplayamayan bir yurdun kurak topraklarına Hüzünle mutluluk arasındaki o yerde Savrulurken binlerce umut Sınır boylarının ağrılı gecelerine Soluk almaya çalışıyorum Ciğerlerime dolan o eritilmiş kurşun tadıyla Kirli sakalları ardında saklı kalan çocuklar Gülümseyerek çürütüyorlar o ağlamayı Ekmeğe, aşka ve hürriyete kesmiş bir yurdun Bütün şiirlerini okuyarak Yürümeyi öğretiyorlar durana Ve konuşmayı öğretiyorlar susana Ve bütün güzellikleri bırakıp demir bir kapının ardında Yepyeni bir hayata merhaba der gibi Ya da ölüm döşeğinde Hayatı anlatan öyküler dinler gibi Uyanıyorlar her sabah Yaralı bir kuşun Tekrar kanat çırpışı gibi Yaşamayı öğretiyorlar Sancılı bir vatanın uzak topraklarında Yarını kurtarmaya yeminli bir çocuk doğuyor belki bu sabah Gözlerinde güneşin yedi rengi Mayıs ın kasveti Daha yeni vuruyor o ölüm ayının yüzüne Ölmek zor da olsa şaire Haziranda Kalmak da yürek istiyor ustam Gidenin ardından... Söyleyin bana Çocuk kalmak mı zor şimdi Şair ölmek mi?.. 17

BOZLAK / GALĐP ÖZDEMĐR FOTOĞRAF: WALTER BARON kuzey tanrılarınca deport verilmiş bir deniz sürgünüyüm hayal dünyasının kehkeşanında recmedilmiştir sevdam ve serapların sırsız aynalarında susuzluğumun dudak izleri kanar rûyalara sunaklarda çınlar kalbimin sesi duyulur dokuz gökte duyulur suda, havada ve toprakta ve ateşte ah benim sevdam yol kenarlarında makam taşıdır şimdi masallar ağladıkça yosun tutan ve kan sızar geçen yıldız yolcularının attığı her taştan atılan her taştan su yürür özüme bir bozlaktır sesim dağlarda ve koyaklarda ah benim sevdam bir korsan ganimeti benim kırık pusulam ah, beni dalgalarda assınlar ve kalbimin ritmiyle geçip dursun içimde geçip dursun siya siya limansız forsalar 18

KELĐMELER / MEHMET HALĐL FOTOĞRAF: CORE KW ''kelimeler, kendi anlamlarından başka, çok daha fazla şey ifade ederler.'' Kelimeler, tek başına ampul ise Anlamları; saçılan ışıkları çevreye. Her güzelin sırtına bir çirkin binmiş Güzelin güzelliğini kirletmiş Baş başa gidiyor çirkinlikle, erkeklik Özençle taşınıyor üstelik. aynaya bakınca ben de, bir suçlu gibi bir suçlu gibi görüyorum kendimi ve kaçırıyorum kendi gözlerimden kendi gözlerimi. Beyaz deyince, Siyah geliyor aklıma. Beyazı beyaz yapan siyahtır Siyah olmasa beyaz da olmayacaktır. Sevgi sözü Ürkütüyor beni En fazla kullanılan kelimeler En çok, onlar kaybediyor değerini. sahte bir para gibi Kullanmak istemiyorum hiç birini. Hangi kadın, otopsi yapan bir cerrah gibi Gözlerini sokup yüreğine incelemeden bakar Seviyorum diyene. Ben ki; kurandan bir sayfa gibiyim bütün kötü rollerimi kapışır kadınlar. Ben her şeyde özgürüm ona karşı Onun ayıbını yakalamak için Attığım bütün adımlar. Đnsan, iyi niyetli Neyi görmek isterse Neyi duymak isterse Onu görür, onu duyar Kolayına geldiği için Hemen ona uyar. Demokrasi deyince, Zindan geliyor aklıma Zindan olmasa, Demokrasi sözü anılmayacaktı. Savaş sözü karanlığı yayıyor kriz deyince, vücudumda bir taraf kırılıyor. Nur deyince, gözlerim yumuluyor. 19

Kırmızı deyince, Boğaların boynundan kan fışkırıyor, Köpek balıkları saldırıyor üstüme. Deniz anası deyince Kana bulanmış denizler Savaş canavarlarınca kesilmiş Ucu benekli memeler. Çiçek deyince, En masum Korunmaya muhtaç Boynu bükük Bütün dertlere ilaç, Utangaç bir insana Gülmek geliyor aklıma. Yeşil deyince rahatlık Rahatlık gelirdi aklıma O da kirlendi artık. ''Yeşil'' kot adıyla yürekleri hoplattık. Ormanları yaktık Yangın dumanlarıyla Yağmur yağacak diye Đnsanları aldattık. Virüs deyince, kanser geliyor akla Acı içinde kıvranan bir insan Đnsan deyince, ozan tabakası zehirlenen ve tükenen doğa. Değişen dengeler Kuduran zenginlerle Açlıktan ölenler. kelimelerde tutuklu, daha nice nice ifadeler. Onları serbest bırakmak için, Bende, birbirine karışır, Bütün düşünceler. Haykırıyor her kelime Onlarında derdi iş bulabilme Đş bulanın yıldızı parlayacak Bulamayanlar Yoksulluk içinde paslanacak Ben de yenemiyorum bencilliğimi Önce kendimi düşünüyorum! kendimi Boş kalan zamanımda Güçlü kelimeler işgal eder beni Diğerlerine, umut vereceğim Söz! Eşit dağıtacağım fakirin ekmeğini. Sarı deyince ayçiçekleri Birde sendikalar Bir de bebe kakaları En çok sendikalar mı kullanır yağı Düşünmeden edemiyorum Sarı mı sendikaları bozdu Yoksa sendikalar mı sarıyı Bozulmaz mıydı yoksa Bebeler sarı yapmasaydı kakayı. Haykırıyor, her kelime bana, Bir köşede kıvrılıp ölmek istemiyorlar Kurtarabilirsem, yükseleceğim omuzlarında Kurtaramazsam, bu benim, en büyük ayıbım Kaybolup gidecekler, ölüm oruçlarında. 20