EVEREST TEKİ TÜRK BAYRAĞI



Benzer belgeler
FARK FARK FARK Mayıs Swissotel - İzmir

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!


Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat


Herkese Bangkok tan merhabalar,

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Minti Monti. İlkbahar 2015 Sayı:17 Ücretsizdir. Kızıl Panda

GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI

Asıl olan, hedefi doğru seçmek ve bütün imkan ve kabiliyetlerimizle, kaynaklarımızla bu hedefe odaklanmaktır. Röportaj: Güzide Özcan

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

Çukurören Köyü-Çamlıdere (10 Mayıs 2009) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Yaşama Hakkı Nerede?

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile...

Sevda Üzerine Mektup

2. SINIFLAR EKİM BÜLTENİ

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur

SAGALASSOS TA BİR GÜN

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Nepal Gezisi (Holi Festivali'nde Nepal'e gidiyoruz!)

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Bugün kadın ve erkeğin daha eşit olacağı bir toplumda yaşamak için sen ne yapacaksın?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

Kahraman Kit Misafirlikte

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Cumhuriyet Halk Partisi

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

WILDERNESS HOTEL & GOLF RESORT, Wisconsin Dells - WI

Bu çalışma sırasında bize yardımcı olan tercümanımız Habibe Biber e de ayrıca teşekkür ediyoruz.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ilk yar desteklerinizle daha fazla güzel çocuğumuza ulaşıyor, çok teşekkür ediyor, selam sevgi ve saygılarımızı yolluyoruz...

Bayram Taşcı ya yazarlık kariyeri ve kitabı hakkında bir takım sorular sorduk.

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

Bodrum Sutopu Takımı, Başkan Kocadon u ziyaret etti

Boğaziçi Grubumuz gönüllüleri TÜYAP Fuarında tanıtım yapıyorlar, oldukça büyük bir fedakarlık yaptıkları, umarım emeklerinin karşılığını alırlar...

edilemeyeceğini düşünmüş olsa gerek, eşinin karşısına Ben Vendee Globe yarışına katılacağım, Fransa ya gidiyorum diyerek çıkıyor.

Hak ve Sorumluluklarımız. Bu Hafta Neler Oldu? Dağların Zirvesinden Bir Konuk: Nasuh Mahruki. Yaratıcı Drama ile Hikâye Tasarımı

Hırkatepe Köyü-Beypazarı (30 Kasım 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Kadınlar Ne İster? Erkekler Ne Verir?

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı


Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum

GENEL BİLGİLER AİLEMLE İYİLİK PEŞİNDEYİM YARIŞMA YÖNERGESİ

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

DERGİ & YAYIN KULÜBÜ-İLKOKUL

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Kendini rezil etmekte ve bunun hesabını vermek yerine de umursamamakta başarılı bir ülkeyiz.

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

-28 yaşında Yedi Zirveler i tamamlayan dünyadaki 44. ve en genç dağcı,

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

DİKKAT VE DİKKAT TOPLAMA ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

"ben sana mecburum, sen yoksun."

BuranoVenedik denince akla ilk

WILDERNESS HOTEL & GOLF RESORT, Wisconsin Dells - WI

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Transkript:

EVEREST TEKİ TÜRK BAYRAĞI RÖPORTAJ HAZIRLAYANLAR: FURKAN GÖKBERK ÖNER Fethiye Belediye Fen Lisesi 9-A Sınıfı ALPKEREM AYDIN Fethiye Belediye Fen Lisesi 9-C Sınıfı REHBER ÖĞRETMEN CÜNEYT KÖSE

EVEREST TEKİ TÜRK BAYRAĞI Nasuh Mahruki ismi İngilizce dersinde yaptığımız bir çeviride dikkatimizi çekti. Bu nedenle de bu gizemli kişinin izini sürmeye karar verdik. Kimdi bu Nasuh Mahruki? Niye merak ettik hayatını, maceralarını? Acaba araştırdıkça gizemini arttıracak mıydı, yoksa kaybolup gidecek miydi hafızamızdan? Hayır hayır, daha önceleri medyadan, görsel ve yazılı basından adını duyduğumuz -ne yazık ki o zaman depremle ilgili kurtarma çalışmalarından başka da bilgimizin olmadığı- bu adam muhakkak başka şeyler de yapmıştır. Yoksa tüm dünya onu, onun sayesinde de ülkemizi nasıl tanırdı? Bir teşekkür borcumuz olduğunu düşündük ona. İlk olarak elektronik posta ile ulaşıp, röportaj yapmak istediğimizi yazdık. Açıkça söylemek gerekirse pek umudumuz yoktu. Bilgilerimizi biraz somutlaştıralım istedik. Aradık, araştırdık. Kelimeler cümleleri izledi, cümleler satırları, paragrafları Bir de bakmışız ki zirvelerde doğan güneş, merak üstüne merak uyandırmakta: Sovyet Asya nın 7000 metreden yüksek beş tırmanışını da tamamlayarak, Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından KAR LEOPARI unvanı verilen Mahruki, Everest Dağı na tırmanan ilk Türk ve dünyadaki ilk Müslüman dağcıdır. YEDİ ZİRVELER projesini tamamlayan dünyanın en genç dağcısı o olmuştur. 8000 metreden yüksek Cho Oyu, Lhotse ve K2 dağlarına oksijen desteksiz olarak tırmanmıştır. Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan, Nepal, Sıkkım, Tibet, Bhutan ve Avrupa nın çeşitli ülkelerinde motosiklet seyahatleri yapmıştır. Liderlik, takım çalışması, kişisel gelişim, kendini tanıma, hedef odaklılık, kararlılık, disiplin, risk yönetimi gibi konularda motivasyon konuşmaları ve seminerler düzenlemekte olup üniversite gençliği ile de her an bilgi aktarımını sürdürmektedir. AKUT kurucu üyesi ve başkanıdır. Bir Dağcının Güncesi, Everest'te ilk Türk, Bir Hayalin Peşinde, Asya yolları, Himalayalar ve Ötesi, Yeryüzü Güncesi, Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir, Kendi Everest inize Tırmanın, kitaplarının yazarı, bu sefer farklı bir yönüyle karşımıza çıkmaktadır. Bu gizemli adam, bizi daha da şaşırtacağa benziyor. Neden umutsuzluğa düştüğümüzü anlamışsınızdır herhalde. Elektronik postamıza gelen cevap her şeyi umuda dönüştürüyor. Fethiye deki Akut grubunun mart ayı içinde düzenleyeceği kokteyle katılacağını söylemesi, aradığımız fırsatın ayağımıza geldiğini gösteriyor bize. Şanslıyız diye düşünüyoruz ve çok seviniyoruz. Fakat tekrar irtibata geçtiğimizde -ne yazık ki- bütün hayallerimiz yıkılıyor. Çünkü kokteyl iptal edildiğini öğreniyoruz. Yani yaşadığımız büyük sevinç, bir anda hayal kırıklığına dönüşüyor. Bütün bunlara rağmen içimizdeki gizli bir güç bu röportajı yapmamız gerektiğini söylüyordu, ama nasıl? O gelmediyse biz ona neden gitmeyelim ki? Sonunda içimizdeki o sesi dinleyerek İstanbul a gitmeye karar verdik. Ama bir problem vardı; bu tanınmış ve meşgul adam, bize vakit ayıracak mıydı? Nerede, nasıl, ne zaman soruları kafamızı kurcalarken cesaretimizi toplayıp telefon açtık. Telefonun ucunda ne kaprisli bir şarkıcı, ne insanlara tepeden bakan aktör, ne de mikrofona önümüzdeki maçlara bakacağız, rakibi kutluyoruz gibi başka sözler bilmeyen tanınmış bir futbolcu tavrı vardı. Sanki bizden biriydi, mütevazı ve beyefendi tavrını telefonun öbür ucunda olmasına rağmen hissediyorduk. İstanbul a gelip kendisi ile röportaj yapmak istediğimizi söylediğimizde mümkün olamayacağı korkusunu da yaşamadık dersek yalan söylemiş oluruz. Buna çok sevineceğini söylemesi bizi daha da şaşırtıyor ve ekliyor Kusura bakmayın Fethiye ye gelemedim sizleri de buraya yoracağımdan dolayı üzgünüm diyor. İçimizde küllenmiş umut ateşi tekrar yanıyor. Bundan cesaret alarak gün kararlaştırıyoruz; 30 Mart 2013 saat 17.00 de bu buluşma gerçekleşecek. Nerede görüşeceğiz? diyor. Biz de Hiçbir yer bilmiyoruz, sizin için neresi

uygunsa oraya gelelim diyoruz. Evime buyurun diyor. Bu arada heyecan ve mutluluğumuzu tahmin edersiniz. Hâlâ inanamıyoruz; Türkiye nin, hatta dünyanın tanıdığı, çıkmadığı zirve kalmayan ve Akut un kurucularından Nasuh Mahruki, hiç tanımadığı, sadece kendisi ile röportaj yapmak isteyen iki lise öğrencisine -o kadar yoğunluğuna rağmen- evinin kapılarını açıyordu. Ülkemizde hangi ünlüye bu kadar kolay ulaşılır ya da hangi tanınmış birisiyle böyle samimi ve içten konuşmalar yapılırdı acaba? Neyse ki, bize nasip olmuştu Bizim için artık zaman durmuş, ilerlemiyordu. O birkaç gün asırlar gibi geliyordu, bir türlü geçmek bilmiyordu saniyeler. Çok değişik ve bir türlü anlam veremediğimiz duygular içinde otobüse biniyoruz. Nasuh Mahruki ile yapacağımız röportajın ağırlığı, coşkusu, belki biraz da ürküsü sarmıştı bizi. Ama tek bildiğimiz şey 10 saat boyunca otobüste heyecandan bir saniye bile gözümüzü kırpamayacaktık. İstanbul a vardığımızda heyecanımız iki katına çıktı. Asya ve Avrupa yı birbirine bağlayan, yedi tepe üzerine kurulmuş ve yüzyıllarca birçok komutanın zapt edemediği bu gizemli şehir, nice şiirlere, romanlara, aşklara konu olmuş İstanbul Hoş geldiniz der gibi karşıladı bizi. Hoş bulduk diyerek başlıyoruz, Nasuh Mahruki ile yapacağımız görüşmenin verdiği heyecanı ona da anlatmaya. Etiler semtine geldiğimizde gerek binaların görünüşü, gerekse insanların giyimleri ve tavırlarından İstanbul un kalburüstü bir semtine geldiğimizi anlamak zor olmadı. Televizyonlarda ve fotoğraflarda gördüğümüz lüks arabalar yanımızdan geçiyor, dükkânlar şık ve gösterişli. Sonunda evin bulunduğu sokağa yaklaşıyoruz. Heyecanımız iki kat artıyor bir anda soracağımız sorular aklımızdan uçup gidiyor. Tatlı bir yokuşu iniyoruz, karşımıza üçlü bir yol ayrımı çıkıyor, tıpkı hayatımızda karşımıza çıkan yol ayrımları gibi, seçtiğimiz yol yaşamınızın akışını değiştirecek gibi hissediyoruz. Sokak tabelasına bakıp sola dönüyoruz. Sokağın her iki tarafından lüks binalar sıra sıra dizilmiş kibirli gözlerle bizlere tepeden bakıyorlar. Kendimizi Cumhuriyet bayramında protokolü selamlayarak geçen askeri birliklere benzetiyoruz. Kendini beğenmiş binaların arasında 8 numarayı arıyoruz. Yüksek bahçe duvarları olan bir ev bizi bekleyen bir insan gibi ayağa kalkarak karşılıyor. Diğer binaların aksine daha mütevazi ve sevecen bir tavırla. Numaraya bakmadan duruyoruz bu gizemli evin kapısında. Kapının üzerinde Mahruki yazıyor, evet geldik diyoruz. Zili nasıl çaldığımızı bilemiyoruz, çünkü bir yandan ellerimiz titriyor bir yandan da kalp atışlarımız sesi sanki bütün sokağı sarıyor. Çift kanatlı kapı açılıyor bizi bir bayan karşılıyor güler yüzle. Ne için geldiğimizi söylüyoruz, Buyurun sizi bekliyoruz diyor ve içeri alıyor. Sanki ortaçağdan kalma bir şatonun kapısından içeri giriyoruz, o koca şatonun kapıları bize ardına kadar açılıyor. Bahçedeki iki köpeğin havlaması bizi bu rüyadan uyandırıyor. Demir parmaklık arkasındaki köpekler ev sahibinin memnuniyetine aldırmadan bizi davetsiz misafir gibi karşılıyorlar. Evin kapısından içeri giriyoruz. Ahşaptan yapılmış bir merdiven karşılıyor evdeki uşak misali. Merdivenleri büyük bir heyecanla çıkıyoruz, bir kat yukarıda önümüze çıkan kapıdan içeri girerken ince bir koridor bizi sanki gizemli bir mabedin içine sokuyor. Nasuh Bey her an kaşımıza çıkacak gibi geliyor. Koridoru geçerken soldaki odaya giriyoruz. İçerisi loş, ahşap kaplı, duvarlar kitaplık ve dünyanın değişik yerlerinden alınmış biblolar, resimler, bıçaklar vs. süs eşyaları ile dolu. Raflarda yan yana dizilmiş birçok eşya, dil, din, ırk ve renk ayrımı yapmadan omuz omuza kardeşçe duruyorlar, dünyadaki bütün savaşlara ve ayrımcılığa inat. Bizi içeri davet eden bayan bizlere tekrar hoş geldiniz diyor. Bu bayanın Nasuh Bey in eşi Mine Hanım olduğunu anlıyoruz sonradan. Nasuh Bey in yolda olduğunu ve beş dakikaya kalmaz burada olacağını söylüyor. Bu arada oturduğumuz odayı, kitapları, duvarda asılı eşyaları resimleri, bibloları inceliyoruz; bir anda her eşya bizi dünyanın farklı kıtalarına ve

farklı ülkelerine götürüyor. Bir bakıyoruz Asya da Nepal de, bir bakıyoruz Afrika da, Pakistan da, Avusturalya dayız. Sanki bu oda bize kısa bir dünya turu attırıyor, farklı farklı insanlar, kültürler tanıyoruz. Sanki hepsi birden bire dile geliyor ve kendi ülkelerinin dilleriyle bizlere bir şeyler anlatıyorlar. Kitaplara gözümüz kayıyor her konuyla ilgili kitap var. Karşıdaki odaya gözümüz takılıyor, burası da ayrı bir dünya sanki Teleskoplar, duvardaki tablolar, antika araç gereçler bizi etkiliyor. Nasuh Bey in odaya girmesi bizi bu sihirli dünyadan çekip çıkarıyor. Hoş geldiniz diyor ve tokalaşıyoruz. Kusura bakmayın sizi buralara kadar yordum diyor alçak gönüllülükle. Asıl biz teşekkür ediyoruz bu yoğunluk içinde sizi meşgul ettiğimiz için. diyoruz. Fethiye den getirdiğimiz hediyeleri veriyoruz, çok seviniyor ve teşekkür ediyor bir İstanbul Beyefendisi edasıyla. Vakit geçirmeden sorularımıza geçiyoruz; bize kendiniz hakkında bilgi verir misiniz? Diyoruz. 21 Mayıs 1968 yılında İstanbul da doğduğunu, ilk ve orta öğrenimini Terakki Lisesi nde yaptığını, daha sonra ise Bilkent Üniversitesi işletmede okuduğunu söylüyor. Mahruki soyadının ne anlama geldiğini soruyoruz. Başlıyor gururla anlatmaya: Mahruki nin Arapça bir kelime olup ateşte yanan anlamına geldiğini söylüyor, bizler nereden gelmiş demeden devam ediyor. Benim büyük büyük babam Osmanlı da II. Mahmut döneminde Kaptan-ı derya olarak görev yapıyormuş. Sakız adasındaki Yunan isyanını bastırmış. Ancak limanda Osmanlı donanması demirlemiş beklerken Yunanlar tarafından ateş kayığı denilen bir gemi gizlice gelerek Sancak gemisini ateşe vermiştir, böylece de Nasuh Paşa gemisini kurtarmak için mücadele ederken şehit düşmüştür. Bir an için yüzünde hem gurur ve hem hüznü hissediyoruz ve devam ediyor. Bu olaydan dolayı da Mahrukizadeler olarak anılmışız, soyadı kanunundan sonra da Mahruki soyadını almışız. diyor. Neden dağcılık diye sorduğumuzda ise Çocukluğumdan beridir doğaya ve hayvanlara düşkündüm, birçok hayvanım oldu bu evin bahçesinde, yani hep doğayla iç içe oldum diyor. İçindeki doğa ve hayvan sevgisini gözlerinden okuyabiliyoruz. Üniversitede panolarda gördüğüm doğada spor isimli küçük bir el ilanının peşine takılarak bu günlere geldim diyor. Küçücük bir el ilanının insan hayatını nasıl değiştirebileceğini düşünüyoruz bir an için. Tıpkı önümüze çıkan yol ayrımları gibi. Daha sonra eğitimler alarak 1988 de hobi olarak başladığım bu işe profesyonel dağcı olarak devam ettim. diyor. Bunları anlatırken gözlerinde ve davranışlarında o sınırsız özgüveni hissediyoruz, bu öyle bir özgüven ki bunun kaynağını çözmek için sorularımıza devam ediyoruz. Bu sporun diğer sporlardan farkı nedir diye sorduğumuzda Başta herhangi bir sporcunun sahip oluğu bütün özellikleri taşıması gerekiyor, buna ek olarak disiplin ve dikkat. diyor ve büyük bir zevkle anlatmaya başlıyor. Dağcılığın antrenmanı dağda olur. Çünkü güvenlik alanınız dışında olduğu için herhangi bir acil durumda veya kaza halinde kendi başınızın çaresine kendiniz bakacaksınız. Bu spor size neler kazandırdı diye sorduğumuzda ise Diğer sporcularda olmayan çok özel yeteneklerin gelişmesine yol açıyor. Genellikle riskli ve tehlikeli süreçleri yönetmek ve doğru kararlar vermeyi, özellikle kişide liderlik vasıflarını ön plana çıkarıyor. Malzemeyi doğru kullanarak, nerde durup nerde devam etmeyi, kendini tanıma ve farkındalık yaratma gibi çok özel kabiliyetler kazandırır. diyor bu sözlerden dağcılık sporunun aslında kendini tanımanın bir yolu olduğunu anlıyoruz. Bu sırada eşi Mine Hanım bizlere çay ikram ediyor. Mine Hanımla Nasuh Bey Bhutan Krallığı nda geleneksel törenle evlendiklerini de öğreniyoruz. Çaylarımızı yudumlarken bu sıcak sohbet içimizi daha da ısıtıyor. Hiç bitmesin diyoruz, Nasuh Bey o zorlu tırmanışlarını, gezip-gördükleri yerleri anlatmasını istiyoruz tıpkı 1001 gece masallarında olduğu gibi, günlerce masal tadında

Devam ediyor, Burada oyun yok, aldatma, çelme takma yoktur, sürpriz yoktur. Doğa sadece olasılıklarını gerçekleştirir, yani doğa kötü bir şey yapmaz. Sana zorluk olsun diye yukarıdan taş veya çığ düşürmez. Eğer düşüyorsa da olma olasılığından dolayı düşer. diyor. Yani oyunun, hilenin ve aldatmanın olmadığı dürüst bir rakiple karşı karşıyasınız devam ediyor. Aslında ben o zirvelere çıkarken dağlarla ya da doğayla değil, kendimle yarışıyorum, yani kendi sınırlarımın nerelerde olduğunu öğreniyorum diyor. İnsanın kendi sınırlarının nerelerde olduğunu öğrenmeye çalışması hayata bakış açımızı değiştiriyor. Neden Ağrı Dağı na önce tırmanmandınız diye sorduğumuzda ise yüzünde acı bir gülümseme beliriyor. Terörden dolayı diyor. Oysaki uzak diyarların, o ıssız ve hoyrat dağlarına rahatlıkla tırmanırken, kendi ülkenin en yüksek zirvesine yıllar sonra tırmanmak bizim de içimizi sızlatıyor. Ağrı Dağı lafı geçtiğinde yüzüne başka bir hüzün gölgesi çöküyor, gözleri nemleniyor, bize belli etmese de anlıyoruz, sözlerine devam ediyor. 2000 yılında Ağrı Dağı tırmanışında değerli dostumuz İskender Iğdır ı talihsiz bir kazada kaybettik diyor. Boğazına bir şeyler düğümleniyor. O kazanın Nasuh Bey üzerinde büyük bir etki yaptığını anlıyoruz. Bir dostu kaybetmenin acısı her halinden belli oluyor. Everest e çıktığınızda neler hissettiğini soruyoruz. Öncelikle dağlar zorlu ve büyük hedeflerdir, onlara ulaşmak için öncelikle hem zihinsel hem de fiziksel hazırlık yapmak, bir sürü zorluğu ve sıkıntıyı göze almak gerekiyor, bu da o hedefi o kadar değerli hale getiriyor. Zoru başarmak insanı daha çok tatmin eder diyor. Bu sözler bizi derinden etkiliyor. Bir an için önümüze zorluklar çıktığında ya pes ettiğimiz ya da yarı yoldan döndüğümüz anlarımız aklımıza geliyor. Zorluklar karşısında pes etmemiz, aslında duyulması gereken büyük hazlardan da vaz geçmek olduğunu anlıyoruz. Everest e tırmanırken 8000 metreyi geçtiğimde oturdum bütün duygularımı ve düşüncelerimi dinledim ve yaşadım. Zirveye ulaştığımda duygular daha yoğunlaştı Zirvede başarma, özgüven, kendi sınırlarının ötesinde olmak, en önemlisi ise farkındalığını geliştiriyor. Aslında bütün bunları anlatacak en güzel kelime coşku -öyle bir coşku ki- kendini frenlemesen sanki ruhun bedeninden fışkıracak gibi geliyor. Gözlerinden Everest in zirvesindeki yaşadıklarını tekrar yaşadığını hissediyoruz. Devam ediyor Ama şunu aklımızdan çıkarmamız gerekir ki; bir tırmanış asla zirvede bitmez, çünkü yorgun bir bedenle inmen gereken güvenli bir bölgeye kadar o tırmanış devam eder. Bu sözler bize hayli ilginç geliyor. Aksi takdirde aşağı inerken ayağının tökezlemesi sonucu düşüp ölürsen, o başarının artık bir anlamı yoktur, sadece bir istatistik olarak kalırsın diyor. Bir dağcı için zirveye ulaşmakla her şey bitmiyor tekrar güvenli bir şekilde inmek gerekiyor. Aslında hayatımız da böyle değil mi? Everest in zirvesine Türk bayrağını diktikten sonra hüngür hüngür ağladığını söylüyor. Biz de o bayrakla fotoğraf çektirmek istediğimizi söylediğimizde ise derin bir ah çekerek devam ediyor: 1992 de Khan Tengri Dağı na ilk çıktığımdaki o bayrağı, ulaştığım bütün zirvelerde dalgalandırdım. Everest e de dalgalandı, rüzgârdan yırtılır diye orada bırakmadım diyor. Gözleri uzaklara dalarak K2 tırmanışım sırasında çadırımla birlikte zirve günü için götürdüğüm yiyecekler, kaz tüyü montum ve o bayrak da fırtınada uçtu gitti. Everest in zirvesine dikilen ilk Türk bayrağının olmayışı hepimizi üzüyor. K2 dağını soruyoruz, Dünya nın en zor dağı olduğunu söylüyor. Nedenini sorduğumuzda ise Birçok kişinin bu dağa tırmanışı sırasında hayatını kaybettiğini söylüyor. Birçok istatistik sıralıyor. K2 Dağı na çıkarken bazı talihsizlikler yaşadığınızı, çadırınızı, kaz tüyü montunuzu ve yiyeceğinizi kaybettiniz ama tırmanıştan vaz geçmediniz, neden? diye soruyoruz. Zaten ben oraya çıkmadan önce karşılaşacağım zorlukların neler olacağına hazırdım. Hep zirvede olmayı hayal ettim. Bütün bunları başarmak için çok istemek gerekiyor. Ama sadece istemek yeterli değil, o isteğin eylemsel karşılığını hayata yansıtmak

gerekiyor diyor. Bence yaşamın sırrı gayret etmektir. diyor ve beynimizde iki kelime yankılanıyor: istemek ve gayret. Başarı için iki sihirli kelime. Bu sözleri, bundan sonraki hayatımızın vaz geçilmezleri arasına yazıyoruz. Akut u kurma fikri nasıl ortaya çıktı diye, soruyoruz. Bizler ancak başımıza bir musibet geldiğinde bazı şeylerin farkına varıyoruz. Sahip olduğumuz bilgi ve beceriyi gelecek kuşaklara etkin ve doğru bir şekilde aktarmayı henüz oluşturamadık, yaşayarak öğrenme gibi en pahalı öğrenmeyi kullanıyoruz ne yazık ki diyor ve devam ediyor 94 Kasım ında Bolkar Dağları nda bir dağ kazası yaşandı. Bütün dağcıların seferber olmasına rağmen kayıp iki gencin cesedi bulunamadı. Bu talihsiz kaza sonunda, aralarında benim de bulunduğum bir avuç dağcı gelecekle ilgili bir takım öngörülerde ve saptamalarda bulunduk. 1995 yılında bütün kaynaklarımızı ve bütün dikkatimizi bu konuya yoğunlaştırdık. Arama kurtarma konusunda Türkiye de ne var ne yok diye araştırdığımızda çok ilginç bir fotoğrafla karşılaştık Türkiye de bu konuda büyük bir boşluk olduğunu fark ettik. Bu araştırmaları yaparken de başka bir şeyle daha karşılaştık. Türkiye nin birkaç yılda bir çeşitli felaketlerle uğraştığını fark ettik. Türkiye nin geri kalanı ise bütün bunları 99 depreminden sonra keşfetti. diyor. Bunlar anlatılırken 99 depreminin Türkiye üzerinde bıraktığı büyük etkiyi düşünüyoruz. Yani ülkemizde büyük felaketler sonrası çeşitli önlemler alınıyor ama belli bir kesim bunun bedelini çok ağır ödemiş oluyor. Yüzümüzden bunu fark etmenin verdiği güvenle sözüne devam ediyor. Madem Türkiye de bu tür felaketler görülüyor neden bu işi sadece çok sevdiğimiz dağlar için yapacağız? Karşılıksız, seve seve, gönülden yaptığımız bu işi ülkemiz ve milletimiz için de yapalım dedik. Büyük depremler ve sellerde de bu işleri yapabiliriz dedik ve 14 Mart 1996 yılında AKUT u resmi olarak kurduk. diyor. Yüzünde bir anda bir hüzün beliriyor ve devam ediyor, 1999 depreminde Türkiye nin kahraman AKUT u olarak anıldık. Ne olduysa da ondan sonra oldu. Hızlı bir şekilde karalama yoluna gidildik. İstanbul valisi tarafından banka hesaplarımıza el konuldu. Medyada ve gazetede aleyhimizde yazılar çıktı. Bence AKUT un bu başarısı bazı çevrelerce kabullenilmedi. diyor. Gelirleriniz nereden, diyoruz. Bağışlar ve verdiğimiz seminerlerden. diyor, yüzünde acı bir gülümseme beliriyor ve devam ediyor. Aldığımız bu bağışlar insanlara yardım için, ama nedense yardım ve kurtarma için kullandığımız araçlardan ve telsizlerden yüklü miktarda vergi alınıyor, bütün girişimlerimize rağmen halen vergi almaya devam ediliyor. diyor. O zirvelerin fırtınasına, dondurucu soğuğuna, karına ve her türlü zorluğuna göğüs geren Nasuh Beyi bu karalamalar üzmüşe benziyor. Bütün bunlar sizi yolunuzdan çevirdi mi, diyoruz. Tekrar o öz güven beliriyor yüzünde ve devam ediyor. Vatan bizim, millet bizim toprak bizim. diyor ve ekliyor Nazım Hikmet in bir sözü var: Memleketini olduğu gibi, bütün pisliğiyle seveceksin, öyle yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmemek olmaz. İyisi de kötüsü de bizim hepsini beraberce seveceksin birleştirme ve geliştirme için mücadele edeceksin diyor. İstemeye istemeye müsaade isteyip kalkıyoruz. Nasuh Bey bizi bahçe kapısına kadar uğurluyor. O kapıdan çıkarken başka duygular içimizi kaplıyor. Yüreğimizin yarısını bu evde bırakıp gidiyoruz. Nasuh Beyin o filozof gibi konuşmaları, vatan ve millet sevgisi, liderliği, zorluklara karşı direnci ve hepsinden önemlisi o gözlerindeki özgüven bize de geçiyor sanki. Hayatımızdaki yol ayrımında doğru yolu seçtiğimizi anlıyoruz. Artık başka mecralara akıyoruz, içimizde Everest in zirvesi, aşılmaz K2, 1999 depremindeki enkazlar, Nepal daki tapınak, Tibet rahipleri ve AKUT var. Geri dönüş yolumuz, değişik duyguları ve düşünceleri yaşayarak geçti. Doğru yol ayrımına sapmıştık. O Everest te dalgalanan ilk Türk bayrağını düşünüyoruz gururlanıyoruz yarınlara daha da umutla bakıyoruz.