ZAYENDE GEZGĠNLERĠYLE GANGA DAN EVEREST E NAMASTE



Benzer belgeler
Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Sevda Üzerine Mektup


TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

ilk yar'larımızın sevgili dostları

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6

Hindistanda Holi Festivali Turu

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

BuranoVenedik denince akla ilk

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)


Bilmem daha önce adını duymuģ muydunuz : Dr. DerviĢ Özer, hem tıp doktoru, hem de heykeltıraģ Hikayesi de Ģöyle (Google dan alıntıdır):


Herkese Bangkok tan merhabalar,

Nepal Gezisi (Holi Festivali'nde Nepal'e gidiyoruz!)

: ARİF ÖZUTKU PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

MUMBAİ GEZİSİ VE HİNT DÜĞÜNÜ

Altın Üçgen Hindistan

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Altın Üçgen Hindistan Holi Festivali

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Türk Hava Yolları Tarifeli Seferi ile. Hindistan. Kurban Bayramı'nda Hindistan. Jaipur-Agra-Varanasi-Delhi. 10 Eylül - 18 Eylül 2016 (9 gün - 8 gece)

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Süha Derbent ile Egzotik Nepal de Fotograf Çekimi. Kathmandu 04 Gece 05 Gün

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

AMAÇLAR VE KAZANIMLAR. Psikomotor Alan Sosyal-Duygusal Alan Dil Alan BiliĢsel Alanı Özbakım Becerileri

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

ATEġ NASIL YAKILIR.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

Azrail in Bir Adama Bakması

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

NEPAL TOPLUMA HİZMET PROJESİ

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik.

Şimdi yukarıdaki karikatürden yola çıkarak küçük bir öykü yazın. Hayal gücünüzün derinliklerine inmeye hazır mısınız? Yalnız bazı kurallarımız var!

Kırgınlığım anlatılmaz On üç yaģında görücü kesti sözü Karanlıklar doğurdu içime, çürüttü özü.

Behiye Hanım Anaokulu - Aylık Bülten. Ocak Sayı: 4

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

YAŞAM ÖYKÜSÜ. Doğum yeri: Doğum Tarihi: 1. Aile Bilgileri Baba: Adı: YaĢı:

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Renkler hakkında bazı gerçekler.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Transkript:

ZAYENDE GEZGĠNLERĠYLE GANGA DAN EVEREST E NAMASTE

GANGA DAN EVEREST E NAMASTE GANGA DAN EVEREST E NAMASTE Yazı ve Fotoğraflar : Zayende Gezginleri Zayende Gezginleri BaĢak Güçlü Ufuk UlaĢoğlu Cenk Doğru Seval Akbaba Yeliz Ayral Necdet Bükülmez Siren Çerçi Hande Demirvuran Serpil Egi AyĢe Emengen Zeynep Ern Selin Saatçioğlu Ali Ġzar Pınar Ġzar Ürper Kırdar Gültürk Köroğlu ġirin Tekinay AyĢe Didem Kurucu Reya Özilhan Deniz Reha Özilhan ġebnem Özilhan Ülkü ġarlıgil Cengiz GümüĢtüs YeĢim Tetik ġafak Tülümen Reyhan Türk Lütfiye Güreli Ömer Faruk AyĢe ġahin Güçkıran ġebnem Çaylan Yelda Baler Zayende Travel Agency : Bağdat Cad. 27/10 Kızıltoprak Ġstanbul 0216 348 90 87 www.zayende.com info@zayende.com yeldabaler@superonline.com

YOL HALĠ Yol baģtan çıkarıcı, yolculuk kıģkırtıcıdır. Yolcu, yolculuğa dahil olabildiği sürece gördüklerinin, yaģadıklarının hakkını verir. Merak ettiklerinin peģinden giderken bir tutam baharat serpiliverir yolculuğun üzerine, herģey daha da lezzetlenir ve bu lezzet, yoldaki bizi bize sevdirir. Yolculuğun yalnız gidilen yol olmadığını, öncesiyle sonrasıyla, hazırlıkları ve üretimleriyle gidilen yolun kat kat üstünde bir süreç olduğuna inanırız. Uzun ya da kısa, yolculukları bu süreçte yaģadığımız zaman bizden mutlusu olmaz. 2010 kasım ayında yaptığımız Hindistan Katmandu gezimizde tam da böylesi bir süreç yaģandı, hâlâ da yaģanıyor. Aylar öncesinde baģlayan hazırlıklar, okumalar, yazıģmalar on günlük dolu dolu bir yolculukla Ģekillendi. Yollarda biriktirdiklerimiz Ģarkılardan, Ģiirlerden, resimlerden, yazılardan ve fotoğraflardan kendine yol buldu ve bir CD ile kitaba dönüģtü. Bu yıl içerisinde Zayende Gezginleri ile yaptığımız Hindistan ve Nepal yolculuklarından, yol arkadaģlarımızla birlikte hazırladığımız bu kitap neģeli, sorgulayan, düģündüren, yolun yolcuyu değiģtirdiğini hissettiren bir çalıģma. Herkesin gönlüne sağlık. Yolumuz açık ve baharatı bol olsun. Yelda Baler Zayende Travel

Zayende Travel Hindistan - Katmandu Gezisi Fotoromanı 12-21 Kasım 2010 Heyen içinde baģladık geziye. Yeni Delhi Havaalanı ile ilk tanıģmamız.gezi boyun 6 kez uğrayın Havaalanı bizden sorulur oldu haliyle... Yol boyu otobüsümüzü gören Hint erkeklerinin ilgi odağı olduk. Neden aba? Ve otobüsümüz. Meğer içinde faremiz de bizi karģılıyormuģ. Asıl ilgi patlamasını Zayende Gezginleri Saree lerini giyip Tac Mahal e gidince yaģadık... Boynumuzdaki çiçekler gezinin güzel geçeceğini müjdeliyordu.

Herkes o kadar güzel olmuģtu ki... Otelde bizim dıģımızdakiler bir düğüne gittiğimizden emindi. Biz de onları üzmedik ve Tac Mahal de yapılan bir düğüne davetli olduğumuzu söyledik.

Düğün hazırlığı değil de neydi? Tac Mahal tüm ihtiģamıyla karģımızdaydı. Soluğumuzu kesen, bazılarımızı gözyaģlarına boğan bir güzellik sunuyordu.

Jaipur daki Hint Filmine (Golmaal 3) gidiģ ayrı bir olaydı... Neredeyse güvenlik marifeti ile atılıyorduk sinemadan! Jaipur da filmden çıkıp kendimizi zorla bir doğum gününe davet ettirdik, sonradan öğrendik ki kabul edilmemizin ana nedeni ġafak ın tek bak kınası olmuģ Bu selamı filmden öğrendik, Ģimdi de Hintli bir sinemasevere öğretiyoruz Hintliler soruyordu: Aaa bu bizim Cenk de, aba yanındaki hatun kim? Necdet sorar doğum günü kimin? Deepak (Jaipur da taş satıyor) 6 aylık bebek olan yeğenimin. Necdet Siz yılda iki kere mi doğum günü kutlarsınız? diye sorar, Deepak tan gelen cevap şaşırtıcıdır Hayır prematüre olarak 1 kg doğdu, ank şimdi parti yapıyoruz Necdet sarsılmıģtır aynen kardeşinin piyano dersi nasıl gidiyor? diye soru soran adama gelen Ģamar gibi yanıt misali... kardeşimin parmakları yok!

Ne yani! Hindistan dayız diye Bayram Lokumu yiyemeyeceğiz mi? Ülkü Hanım ın elini öpen Ufuk 150 Rupi bayram bahģiģini cebine koyup, doğru Pashmina almaya koģtu... Sokaklarda görmediğimiz hayvan kalmadı! Kediden gayri...! Maksat Dosti ler alıģveriģte görsün!

Çocuklara bayıldık.ne kadar masumdular! Gezi sonrası hepimize uğur getireceğine inandığımız Ganesh in en dejenere halini de görmüģ olduk bir dükkânda...

Dilek tuttuk, Ganj a bıraktık, Katmandu da dua çarkı çevirdik. Neler diledik aba? Sadhu lara ĢaĢırdık. Amma da liberal olmuģlardı. TL yi Rupi ye çevirdiklerinde sözün bittiği yerdeydik!

Masala Çayı Herkes Ģahane fotoğraflar çekti ama ne eforlar harndı... Yediğimiz içtiğiniz bizin olsun... demeyip neler yedik içtik belgeliyoruz! Everest Birası

Ama içimizden bazılarının BĠZĠNIS uçtuklarında yedikleri, içtikleri anlatılmaz, yaģanır... BIZINISSSS KASTTA UÇAN ARKADAġLARA EKONOMĠK KASTTAN HOSTES MARĠFETĠYLE GELEN NOT Biz Ekonomi kastında olanlar hostes aracılığı ile bir mektup gönderip, 8 öğretiyi sunduk. (bkz yan sayfa) KarĢılığında Bizinıs kast 3 kırık yeģil zeytin ve bu fotoğrafların olduğu kamerayı ilettiler hostesle. Seval iģi abartıp, arka kapıdan bindi, herkese Bizinıs ne tarafta? diye sora sora! Allahtan indikten sonra golf arabası bulamad,ı aksi halde sakat numarası yapıp yanımızdan arabayla geçecekmiģ EKONOMĠ KAST GURUSUNUN SEKĠZ ÖĞRETĠSĠ 1. Çok tıkınmayın 2. No Alcoholeeeeeeeee 3. No more shopping 4. Hostesleri meģgul etmeyin 5. Hint filmi yasak. Seyrediyorsanız eģlik edip oynamayın 6. Pilota dırdır yapmayın 7. No photo 8. Sevgi seniniçinde UNUTMA!!! Not : Bu öğretiler hâlâ iģe yaramadıysa birinci öğretiye geri dönün.

* Necdet Zayende gezginlerinden bir kaç kiģiyi Hintlilerle fotoğraflamak isterken bu toplu fotoğrafa girmeye çalıģan Zayende cilerden dolayı bir türlü çekemez. Sonunda öyle yavaģ çekiyorum ki aile gittikçe büyüyor, kadraja sığdıramıyorum der. * Necdet, çevir kazı yanmasın durumlarında yazılarına Ģu imzayı atar Kaygan Zemin Gurusu. * Yeliz Katmandu da aradığı feyi bulmuģtur.ġçinde baharat olmadığına inandığı tek Ģey olan dilim kek sipariģini verir.elemanın önce çöpü elleyip sonra kek verecek olduğunu görünce olmazzzz der ve adamı 20 metre ilerideki lavaboya el yıkaması için gönderir. Adam lavabo dan dönünce espresso sunu çoktan yudumlayan Siren e dönüp mahçup gülücük ile she s right! der * Yelda ballandıra ballandıra son gece konaklayağımız Delhi deki Galaxy oteli anlatır. Sonunda odayı 01:30 da terkedeceğiz deyince Necdet dayanamaz ArkadaĢlar odanız ile duygusal bağ kurmayın lütfen, ayrılık acı olur sonra deyiverir. ZAYENDE GEZGĠNLERĠNDEN ĠNCĠLER * * Yeliz Katmandu Gümrük Memuruna aceleyle pasaportunu uzatır. Memur sırıtarak you re not hurry I am hurry der ve kimliğini gösterir. Adamın adı Hari. Bizim Yeliz adama güle güle your name is Hari but why you are so slow? der. Kuyrukta sıra bekleyenler tamam artık akģama kadar tutar bizi bu adam derken, Hari gülmeye devam ederek giriģ damgasını basar. Yeliz in arkasından bakakalan Hari fabrika ayarlarına geç de olsa geri döner ve görevine devam eder. Seval alıģveriģe çıktığında tüm esnaf birbirine tuktuk marifeti ile haber gönderip, kepenk kapatma uyarısı vermeye baģladı. KaĢmir pazarlığı sırasında satıcıya is your mother beautiful? diye sorar. Adamğız da bir mutlu olur nereden anladın? der * * Zayende Gezginleri Delhi deki Galaxy Otel de mide ve kulak ziyafeti içindedir. Sahne alan müzisyen 70-80 lerden retro parçalar okurken, bizimkiler kendisini Hintli sanıp, Rengarenk in Hintçesini isterler ama adamğız Hintçe bilmiyormuģ meğer. Bunun üzerine Hande duruma el koyarak önce bir Latin parça arkasından Sezen Aksu nun bir parçası ile sahne alır. Hande nin muhteģem sesini duyan Hint Sosyetesi ve Brahman kastı mensupları Mercedesler ile akın akın otele gelmeye baģlarlar. Hintli taklidi yapan müzisyenin iģine son verilir ve Hande ile 20 milyon rupee lik kontrat imzalanır. Zavallı Hande cik kontrat görüģmesinde abi Ģu odada sabah 06 ya kadar yatayım, para mara istemem demiģ olsa da menajerimiz Seval devreye girer Deniz in alternatif Hint içkileri : Ganjitsu : Ganj suyundan yapılmıģ baharatlı Varanasi yerel içkisi, içtiğiniz zaman doğrudan re-enkarne oluyorsunuz. Yeti suyu : bu bizim rakının, yunan uzosunun Hint versiyonu olup, Himalaya larda yetiģen çeģitli baharatların karmasından ve hiamalay doğal kaynak suyundan imal edilmiģ olup alkol derecesi %100 dür. Budaxa : Kathmandu sokaklarında solumuģ olduğumuz düģük oktanlı benzin ve solvent ile saf alkolün karıģımı bir içki olup, içtiğiniz zaman Buda nın gözü gibi her yerde gözünüzün olduğunu düģündürüp doğrudan kematoryuma götüren bir içki) * Bundan sonra Hindistan da alıģveriģ yapan Türkler çok ĢaĢıraklar zira esnaf onları OHA hitabıyla karģılayak. Nedeni Yelda nın fiyatı duyun oha diye bağırması, anlamı sorulun da very good, very good demesi...

ġarki DA YAPTIK SONUNDA... Güfte : Anonim Beste : Hande Demirvuran Uttar Pradesh dolaylarından bir Sadhu bozlağı: Varanasiden varamadım Masala içtim doyamadım Ganesh'e estetik yapamadım, Ellerim kınalıydı deklanģöre basamadım, Yandım yandım ommmmmmm Business'da uçamadım,galaxy'de kalamadım, Ganga'da yıkanamadım, YıkanmıĢ çarģaflarda yatamadım, Döndüğümde ben ben olamadım, Ruhumu kaybettim bulamadım Her yerde kınalar yapıldı, uçakta bile Gelecek gezimizde bir düğüne katılıp, kına gecesi tadında eğlenelim diye plan yaptık Yelda ile... Yandım yandım ommmmmmm Ganesh oğlan dedi "yandım" Bir biçare Sadhu'ya kandım Her önüme çıkan öküzü Nandi sandım Geceyarısı yollara düģmekten usandım Yandım yandım ommmmmmm

Özetle; çok yorgun, gördüklerimizden sarsılmıģ durumdaydık. Geziye baģladığımız bizler değildik gezinin sonunda. Nirvana ya mı ulaģmıģtık yoksa mevcut yaģamımızda sahip olduklarımıza Ģükretmeyi mi öğrenmiģtik bilinmez. Sindirmek için zamana ihtiyacımız olak ama bu zaman sonunda ne hissedeceğimizi Ģimdiden biliyoruz. Eksik kalan Ģeyleri tamamlamak için, oralarda kalan ruhumuzu bedenimiz ile buluģturmak için yeniden yollara düģeceğiz, aynen Yelda ve Reyhan ın daha önce hissettikleri gibi... OM MANI PADME HUM LOTUS ÇĠÇEĞĠ ĠÇĠNDEKĠ MÜCEVHERLER OLDUK

BU FOTOROMANA KATKISI BULUNANLAR Yapım: Zayende Travel Yönetmen:Yelda Baler Senaryo: Necdet Bükülmez Metin Yazarları: ġebnem Özilhan, Ürper Kirdar, Siren Çerçi Müzik&kareografi: Hande Demirvuran Dans&Vokal: Tüm Zayende Gezginleri Giysi tasarım: Siren Çerçi Grafik bilgisayar: Selin Saatçioğlu Görüntü Yönetmenleri: BaĢak Güçlü, Ufuk UlaĢoğlu, ġafak Tülümen, Cenk Doğru Halkla ĠliĢkiler: AyĢe Emengen Sağlık: Gültürk Köroğlu, Pınar Ġzar Mali ĠĢler: Seval Akbaba Hukuk&Baharat ĠĢleri: Deniz Reha Özilhan DĠġiĢleri: Ali Ġzar Ruhani iģler, Eğitim: Reyhan Türk Hijyen,temizlik: Yeliz Ayral, Serpil Egi Moral, motivasyon, sting: ġirin Tekinay Görünmez adam: Cengiz GümüĢtüs Varanasi de kayıp kız: Zeynep Ern UlaĢtırma: Tuk tuk çu Hari Yemek: Lokmacı Kapoor Am Bayram lokumu için Ülkü ġarlıgil e özel teģekkür AlıĢveriĢ Sorumluları: Reya Özilhan, AyĢe Didem Kurucu ve tüm Zayende Gezginleri Bavul, ambalaj sorumlusu: YeĢim Tetik Ayın elemanı: Katmandu Airport daki zımbacı am Konaklama: Ne mümkün! 02:00 de tekerlek döner. Not: Filmdeki bu isimlerin gerçek Ģahıslarla hiç ilgisi yoktur. Ama Sadhu lara 10 Euro verirseniz hemen ilgi kurulur.

Desen: ġebnem Çaylan ANLAMAK Yazı : Özn Yurdalan Bir yolcu gördüm Ne solumadığı hava kalmıģtı on iklimin içinde, ne de yeryüzünde uğramadığı bir Ģehir vardı. Gittiği her yerde uzun süre geçirirdi. Sadece gördükleriyle kalmaz, tanıģıp ahbap olduklarıyla yetinmez, orada yaģayanların konuģtukları lisanı da öğrenirdi. Nasıl sığdırırdı bun kelimeyi, deyimi hafızasına, bilmiyorum. Kısacık süre içinde okuyup yazmayı söker, ana dili o dil olanları bile ĢaĢkınlığa sürükleyecek mükemmellikte konuģurdu. Dilini bilmediği insanları tanıdığını söylemek bir yana, oralara gitmiģ bile saymazdı kendini. Ġnsanlarla bir arada olmanın tek yolunun dillerini anlamaktan geçtiğine inanır, gittiği her yerde daima bunu savunurdu. Yıllar böyle geçmiģti. Öğrendiği o kadar çok dille birlikte yaģamayı nasıl becerebildiğini aklım almıyordu doğrusu. Merak içindeydim. Ona iyice yaklaģmanın yolunu bulduğum sırada yolculuklarını çoktan bitirmiģti. Artık ne bir yere gidiyor, ne bir dil öğrenmek için gayret sarf ediyordu. Bun zaman sonra kendine özgü bir ifadenin peģinde koģtuğunu anlamak için birkaç konuģmasını dinlemek yeterliydi. Çoktandır her anlattığı hikâyede yıllar boyun bellediği dillerin arasından seçtiği en nadide sözcükleri kullanmaya baģlamıģtı. Bir süre sonra bu kelimelerin sayısı iyice artmıģtı ve nihayet bütün konuģmalarını sadece bildiği dillerden seçilmiģ kelimelerden kurmaya baģlamıģtı. Hayatının geri kalanı, yılların süzgecinden geçmiģ cümlelerde kurduğu anlatıların arasında geçiyordu artık Neden sonra yanına vardığımda her dalında ayrı çiçekler açmıģ yaģlı bir ağaç gibi göründü bana. Gölgesine girdikten sonra bir kenara oturup beklemeye baģladım. Susuyordum. Doğrusu, sessiz ve kıpırtısız durarak hislerini en iyi Ģekilde ifade edebileceğimi düģünmüģtüm. Yine de söyleyeceklerim vardı, sözler boğazımdan taģmasın diye ağzımı açmıyordum. KonuĢmaya kalkıģmadan önce ondan bir iģaret gelmesini bekledim. Benim diyeceklerimi anlayağından kuģkum yoktu, ank onun söylediklerini ben anlayabilecek miydim, doğrusu hiç emin değildim. Anlataklarının dilini çözebilmem pek mümkün olmayaktı korkarım. Zaten bu yüzden öylece oturup onu seyretmeyi, dallarına yuva kurmuģ kuģları dinlemeyi, budaklarından sızan kokuyu solumayı tercih etmiģtim. Bana yakıģan bu derin sessizlik olmasına rağmen, merakımı yenemedim, bütün o lisanları nasıl öğrendiğini sordum. Durup dururken sordum. Ondan gelen bir iģaret olmadığı halde dayanamayıp sordum. Asıl sormak istediğim bir ömür süren yolculuklarından geriye ne kaldığıydı hâlbuki. Sözlerim karģısında hiç tereddüt etmeden, KonuĢmanı lisanı yoktur, dedi, ben anlaģmak için kelimeler ihtiyaç duymam. Peki, yaptığın bun yolculukta gittiği her yerde, insanların konuģtuğu ne kadar dil varsa hepsini öğrenen sen değil misin? Benim o lisanlarla hiç iģim olmadı bun yıl. Gittiğim yerlerde yaģayanların dillerini değil, nasıl konuģtuklarını öğrendim önce, nasıl anlaģtıklarını gördüm. Seslerinden ve sessizliklerinden, bakıģlarından ve kokularından anlamaya çalıģtım birbirlerini nasıl tanıyıp nasıl bildiklerini. Sevinçlerini, kederlerini, öfkelerini, hırslarını, kıskançlıklarını, aģklarını, nefretlerini ve tutkularını hangi davranıģlarla ortaya döktüklerini gözledim. Bütün o sözcükler, cümleler, deyimler, tanımlar sonradan geldi, kendiliğinden. Lisanlarını öyle öğrendim.

HAYATA DAĠR TÜM BĠLDĠKLERĠNĠZĠ UNUTUN: HĠNDĠSTAN A GĠDĠYORUZ! Yazı : Siren Çerçi Fotoğraf : Cenk Doğru Bir yolculuk daha baģlıyor Önceki seferlerden farklı olarak; düģüncelerimi, inançlarımı, yaģam Ģeklimi, belki de kimliğimi geçici olarak dondurarak yola çıkıyorum. Oralara dair okuduğum, dinlediğim ve izlediğim pek çok Ģey, eminim anlamını yitirecek; bakmakla görmek arasındaki ince çizgide, yeniden benlik kazanıp yer edecek ben de. Hindistan yıllardır içimde; yara gibi, belki de yavaģ yavaģ büyüyen lotus çiçeği gibi, hayallerin ötesinde bir tutkuya dönüģmüģ meğerse. Kara sevdaya düģmüģ bir aģık gibi, yollara bakar olmuģtum. Heyenla, gideceğim zamana karģı gün saydım Hep kendi gönül gözümdeki Hindistan ı hayal ettim. Hayal ettiğim bu ülkeyle gerçekleģecek ilk tanıģmada, o ilk görüģteki aģk olak mı?, diyerek duyduğum meraktan, uçaktan inmek bile bir asır gibi geldi bana. Zihnimdeki kara çukurlar, her adımda; kaģmir yumuģaklığında, huzurlu ve dokunulası tuģesiyle olduğum yerden çok baģka diyarlarda berraklaģtı. Bu ülkeye dair bildiklerimin, gerçek olandan eksik ve farklı olduğunu anlamamla birlikte gerçek, hayalimdeki Hindistan ı aydınlatmaya baģladı. Bu aydınlanmayla birlikte içimdeki merakı gidermek, sorularıma bir an önce cevap bulma arzusunu dizginleyemiyorduk artık Artık ayaklarım benim değil gibiydi; bağımsız hareket ediyor ve Varanasi nin ara sokaklarına doğru çekiliyordu. Ben de Murathan Mungan ın dediği gibi belki de, yakınlarını kaybetmiģ, öksüz savaģ çocukları gibi olmuģtum. Ne aradığını, aradığını bulduğunda da ne yapağını bilmeyen çocuklar gibi Kendi irademin dıģında kalan aklıma ve yüreğime hakim olamıyordum. Ganj a çıkan sokakların dar keģmekeģinden nehre yürüyüp kayıklarla açıldığımızda, elimdeki çiçekli kandillere bakarken buldum kendimi. Çoktan güneģ batmaya, Gatlar da alev alev yanan ölülerin bedenleri yeni ruh aramaya baģlamıģ, dumanlarla birlikte yükselen buruk kokular, çiçek kokularına karıģmıģ, Ganj ıģık ıģık, renk renk Hindu dostlarını beklemeye koyulmuģtu. Birbirine paralel sandalların arasından elimi suya uzattım, kollarımdaki rengarenk bilezikler suda Ģıkır Ģıkır ses çıkartırken, çiçekli kandilimi göz kırpan Ganga nın usul kollarına dualarla, dileklerle üpererek bıraktım Fotoğraf : Cenk Doğru Üzerimden büyük bir yük kalkmıģ gibi, bir anda hafifledim. Yeniden doğuģ bu olsa gerekti. Her yer ıģıl ıģıldı. Tüm nehrin üzeri ilahilerle ĢenlenmiĢ, mumlarla aydınlanmıģtı Her akģam düzenlenen ve bizim ilk kez Ģahit olduğumuz bu mistik törenin bitimiyle Ganj ı uykuya yatırıp, bin bir düģünceyle ayrıldık kenarından. Sabahın ilk ıģıklarıyla kollarını açmıģ anne gibi, bizi bekleyen gizemli nehrin kıyısından hareket ederken; uzaktaki yakınlarımız, yeni doğak olan güneģle gelen umutlarımız, hayretler içinde yıkanırken izlediğimiz Hindular, renkler, tenler, duygular, Gatlar da yananlar, bir bir gözümüzün önünden geçip gidiyordu. Kavram karmaģası ve değiģik duygular da beraberinde Bu geldiğimiz noktada, yaģanmıģlıklarımız ve inançlarımızın ne denli farklı olduğunu anlatmaya; dünyadan kopuk bu alemin, insana kendini baģka bir yaģamda ya da gezegende hissettirdiğini söylemek bile kifayetsiz kalıyor Yakılanların yakınlarının arasından; sessizce, travmatik kokular - korkularla, benliğimiz altüst olmuģ geçerken - hayatı sorgulayan gözlerle, yüreğimizin derinliklerine bakmaya itiliyoruz. Artık kalbimiz bir baģka çarpıyor; ironik

Mitolojik detaylarla adeta her birimiz Ģok geçirmiģ bir Ģekilde, çakılmıģ kalıyoruz ateģin baģında; gerçekte var olmak, tokat gibi çarpıyor yüzlerimize Oralarda erkekler kırmızı tükürüyor sokaklara. Ġlk gördüğümde hayrete düģtüm, hasta olduklarını düģündüm.bir zaman sonra öğrendim ki, hazmı kolaylaģtırması için çiğnedikleri bitkilerin renginden kaynaklanıyomuģ.. Kendi dünyalarından kopup, misyonunu tamamlamaya gelmiģ gezginler gibi; yaradılıģın ve tüm inançların kökten sarsıldığı kentlerini gezerken Hindistan ın, kaosun tam ortasında kayboluyoruz. Her dört yol ağzında, yüreğimiz ağzımıza geliyor. Aynı anda farklı yönlerden gelen motor rikģalar, bisikletlerinde keçi taģıyanlar, kutsal hayvanlar, hızla nereden çıktığını kestiremediğimiz arabalar, türlü çeģit insan kitleleri ve aniden havaya kalkan toz bulutları içinde göz gözü görmüyor. HoĢgörü ülkesinde, herģey belli bir ahenk içinde iģliyor, kimse kimseye çarpmıyor, süratle hareket halinde olmamıza rağmen, akıģ sorunsuz süregidiyor. Eteklerimize yapıģıp para isteyen çocuklar, türlü çeģit satıcılar, fotoğraf çektirmek isteyen naif Hintli dostlarımız ve para karģılığı fotoğraf çekmemize izin veren Sadular la yol alıyoruz kent sokaklarında. Fotoğraf : BaĢak Güçlü Fotoğraf : Reyhan Türk Dizlerimizin bağı çözülene kadar geziyoruz sokakları; her köģesinde bizi farklı sürprizlerin beklediği, maymunların tepemizde gezdiği tapınaklarda soluklanıyoruz... Belki de pek çok kiģiye nasip olmayan deneyimler yaģadık, fillere bindik; hiç tahmin etmezdim bir filin bu kadar yüksek olağını. Sırtında sallana sallana Amber Fort a çıkarken; bizim güzel suratlı, boyalı, iģlemeli filimiz birden huysuzlandı, devam etmek istemedi yola. Geri geri gidiyor sonra kendi etrafında dönüyordu. Merakla ne olduğunu anlamaya çalıģırken biz, birden hortumunu yere uzattı ve aldığı bir cismi, önümüzdeki filin üzerinde ilerleyen, bir yandan da fotoğraf çekmekte olan Yelda ya uzattı. Hayretler içinde ne olduğunu anlamaya çalıģırken, bir de baktık ki, Yelda nın düģen objektif kapağını uzatıyormuģ bizim duyarlı dostumuz. Oralarda her an, her türlü sürpize açık olmak gerektiğini bir kez daha deneyimleyip, keyifle devam ettik yolumuza.. Büyük gün geldi çattı; nihayet Tac Mahal günü Otel lobisinde her birimiz gelin gibi giyindik kuģandık; usulüne uygun bağlanmıģ sarilerimizle, taktık takıģtırdık, alnımızda bindiler Fotoğraf : Yelda Baler Hintli kadın edalarında yirmi küsür Türk kızı, rengarenk bir Ģenlik havasında cümbüģe kaptırdık kendimizi. Birbirimizin fotoğraflarını çekerek otobüse doluģtuk. Tac Mahal in güvenlik kontrolünden geçerken tüm teknolojik detaylardan kurtulup; halhallı çıplak ayaklarım, fotoğraf makinem, ben ve bana eģlik eden aklımdan bağımsız yüreğimle, dıģ avludan yürümeye baģladığımda artık çok geçti. GözyaĢlarım kendiliğinden engellenemez bir süratle dökülmeye baģlamıģtı bile. Arınma ve tertemiz olma dedikleri böyle olmalıydı, engellenemeyen gözyaģlarıyla. Ne de olsa yalnız gözyaģlarımız yıkardı ruhumuzdaki yaraları ve tertemiz yapardı O büyük koyu renk dev kapıdan, yıllardır hayalini kurduğum, masallara özgü beyaz -tertemiz ruhani- uzaktaki aģkı çağıran akıl almaz yapıyı karģımda gördüğümde ellerim titremeye baģladı. Uzun bir süre karģısında dondum, öylece durdum, deklanģöre basamadım. Her an tetikte olan parmaklarım ve bedenim taģ kesti adeta. Uzayıp giden havuza düģen yansımamın karģısında kalakaldım. Etrafımdaki kalabalık bir bir silinip gitmeye baģladı. Sanki içime Mümtaz Banu nun ruhu girdi; çıplak ve halhallı ayaklarımla üzerinde durduğum, bembeyaz mermer avluda kendi peri masalımın içindeydim. Mavi sarimin içinde uçuģarak, tekrar tekrar reenkarne oluyordum. Günün ıģıklarını, buranın kendine has ahenkli doğasında söndürüp, büyülenmiģ gözlerle muhteģem Tac Mahal in karanlığa kavuģmasını izledik. Büyük aģkın mabedinde, her gece aģıklar yeniden buluģuyordur. Belki de bundandır, karanlık çökünce hiç ıģıkla aydınlatılmaması. Ruhları huzur bulan eģler birbirlerine orada kavuģuyor mudur? diye düģünmedim değil. Bu vesileyle sanırım biz de AĢk Hacısı olduk diye gülümseyerek yürüdüm, Tac Mahal i arkamda bıraktım ama yüreğimde evime getirdim.

GANGA DAN DĠLEĞĠM Satırlar anlatmak istedim sana Nasıl gezdiğini benimle çıplak ayak ġah-ı Cihan ın mağbedinin beyaz mermerlerinde Nasıl dokunduğumuzu o aģkın yakutuna Elim gitse de defalar seyir defterime Yazamadım. Yetmedi kelimelerim Seni nıma alıp yalanların peģinden koģarken Saçma sapan aģkların, anlamsız telaģların Bizden çok uzaklarda ne kadınlar varmıģ Ümitlerini rengarenk kumaģların ardına saklamıģ Doğan her güne teslim sonraki sefere hazır kadınlar Verilecek son nefes gibi sakin, sessiz Sırtımda karam, aklımda sen Dolanırken ġiva nın kentinde gün ağırmadan O kadınların ellerinden tutup Gan ja yürüyen Yüzleri toza sürünmüģ ne çocuklar varmıģ Alalı sokaklarda yanımızdan geçip giden Ayrı geçen zaman gibi sorgusuz, sualsiz Daha kaç yıl yüzünü görmeden yaģarım hiç bilmem Ve daha kaç yıl nefeslenirim özleminle Nilüferin içindeki mücevherin eģliğinde ağlarken Utanmayı bıraktım yakın gözlerden Ve seni diledim Ganj da yanan mumun ateģinde. Hande DEMĠRVURAN Kasım 2010

HĠNDUSTAN KATMANDU SEFERĠ VOL.1 Yazı : ġebnem Özilhan Fotoğraf : YeĢim Tetik Bugün 22 Aralık ÇarĢamba 2010 Yani Hindustan Katmandu seferimizden döneli bir aydan fazla oldu. Varsın olsun, benim kiģisel telefonumun saat ayarı hala Hindustan saatini gösteriyor. Zayende ekibinden gelen her e-mail e, cevap veremesem de, çok eğlenerek ve gülerek okuyorum. Hepimizin aklı saree lerde, Tac Mahal de, yemeklerde, oralarda yaģanan hayatın tarifsiz karmaģasında Hemen herkes döner dönmez ilk aklına düģenleri çoktan yazdı bile Ben ise fil kafalı Ganej oğlanı (Ajansta kendisine Ganej oğlan diyoruz, sanki daha bi bizden biri oldu!) çalıģma masama koyduğumdan beri, neredeyse döndüğümden bu yana doğru düzgün uyumayarak, sabahlayarak ve hep çok çalıģarak ayip bir ay Fotoğraf : YeĢim Tetik geçirdim. DüĢününce, bir varmıģ bir yokmuģ düģler biraz flu görünüyor artık. Ama hissettiklerim döndüğüm günkü gibi Galiba hep öyle kalaklar Ġzlenimlerimi hâlâ anlatamadıklarım soruyorlar, nasıldı? diye. Diyorum ki, ne yüklediğim fotoğraflar ne de naçizane kelimelerim yeter, siz bir de kendi gözlerinizle görün. Görmeye değer ; çünkü kimin ne gördüğü ve hissettiği sadece kendi sınırlarından ibaret, değil mi? Oralardayken tüm Zayende Gezginleri olarak hepimiz isyanlardaydık; nasıl olurda böylesine zengin bir tarih, birikim, biliģim ve tıp alanında öncülük ve inanılmaz bir hayat enerjisi tarifsiz yoksulluğa razı olur? Naif bir hayat anlayıģı aba zalimin zulmü mü? ġimdi gözümü kapatıyorum ve aklıma tüm yoksulluğuna karģılık alıģık olmadığım tonlarda renkler ve desenler, koman gülen gözler ve yürek ferahlatan iyi niyetler geliyor. Mantra bileziğimi ve lotus çiçeğinin en küçük çekirdeklerinden yapılmıģ bilekliğimi kolumdan çıkarmıyorum. Bir gün yine oralarda kendimi kaybetmek ve bulmak istiyorum. Varanasi de Ganga anayı (Ganj nehri) uykusuna dualarımızla uğurladıktan sonra, Deniz, Reya, Didem ve bendenizin yaģadıkları film gibiydi. Bize çok uzun gelen bir zaman diliminde, dilenciler, satıcılar ve kelimelerle anlatımın tam anlamıyla Nobel ödüllü yazarlara mahsus olduğu karmaģada bir süre dolandıktan sonra, bisikletli rikģalar ile yaģadığımız bol adrenalinli deneyimin sonucunda, daha güvenli olağını düģündüğümüz (HoĢ o kadar gezdik, yalnız iki hastane görebilmiģtik ) motorlu rikģaya binmeye karar verdik. Kısa süreli bir pazarlıktan sonra, aracın iki tarafının açık olduğu, ha çarptık ha Ģimdi bize çarptılar hisleriyle, düģmemek için birbirimize adeta yapıģarak (Disneyland neymiģ!) yer yer çok karanlık yollarda ilerlemeye baģladık. Gün boyu gördüklerimizden içimiz kırık dökük ve kimsenin yorgunluktan konuģmaya meli yok Ank rikģamız tam modunda! Arka tarafta oturan bizler, açılan son volümde müziği duymakta hiç zorlanmadık! Çünkü arkamızda, kafa hizasında tam araç kadar bir hopörlörle adeta diskolu rikģaya bindiğimizi fark ettik. RikĢamız, son sürat hızına uyan en yüksek volümdeki müziğine önce sözleriyle eģlik etmeye baģladı. GülüĢlerimizden aldığı güçle bir de dans etmeye baģlamasın mı? Korkmayı falan bir tarafa bıraktık, kahkahalarla gülüyoruz, galiba baģka bir Ģansımız da yok! Tam otelimizin önünde inerken tarumar olmuģ bizler eğleniyorduk farkında olmadan. ĠĢte Hindustan böyle bir yer! Ölüm kokulu sokaklar; herkesin alnına kondurmak istediği bindilere, kınalarla bezenmiģ ellere, pullarla süslenmiģ binbir renkte sarilere, koman gülen gözlere, bünyeyi yıkayan ve yakan tadlara ve durumunu nicedir kabullenmiģ ruhlara karģılık buluyor. Gerisi, biz fanilere kalmıģ ĠĢte malum soru: Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Zayendeciler bu sorunun cevabını biliyor!

Siz de hiç hissettiniz mi bilmiyorum ama bazı yolculuklar sonrası hayata bakıģınızı, düģüncelerinizi gezi öncesine göre farklılaģmıģ hissedersiniz. Özellikle Hindistan gezisi sonrası ben bu değiģimi gördüm kendimde. Dokuz günlük koģturma ile geçen bir gezinin ardından gördüklerimizi,yaģadıklarımızı sindirmek biraz zaman alak sanırım. Ank Ģu anda ilk olarak hissettiklerimi ve fotoğraflarımı siz dostlarımla paylaģmak istedim. NĠRVANA YOLUNDA YAġAM SORGUSU Yazı : Necdet Bükülmez Fotoğraf : Necdet Bükülmez Öncelikle bir kez daha bu topraklarda doğmuģ olduğuma Ģükrettim.Sürekli eleģtirdiğimiz adaletsiz gelir dağılımı,herkese özellikle de kadınlara eģit tanınmamıģ insan hakları,tam demokratik olamamıģ bir toplum,dengesiz nüfus politikaları,plansız Ģehircilik konularında bizden çok daha geri ülkeler olduğunu görünce halinize Ģükrediyorsunuz ama içinizi büyük bir acı ve umutsuzluk kaplıyor dünya adına özellikle de bu durumda bırakılmıģ olan o ülke insanları adına.tek suçları kast sisteminin hala devam ettiği bir düzende alt kastlara mensup ya da kast'a bile alınmamıģ ana babadan doğmuģ olmaları. Çaresizlik içinde "bir Ģey yapmak lazım,bir Ģey yapmak lazım" diye söylenip duruyorsunuz.ve iktidar hırsında olanları,bu hırslarını yerine getirmek için dinleri alet edip,inançları kontrol altına alanları,her türlü nükleer silaha,sanayiye,teknolojiye sahipken bu ezilen halkı için hiç bir Ģey yapmayıp kendi çıkarları için bozuk düzenin sürmesini sağlayanları lanetliyorsunuz. Özellikle Varanasi'de insanlığın geldiği daha doğrusu bittiği noktayı görüyorsunuz.dinleri gereği bu yaģamı acı çekmek olarak gören ve amaçlarının bir sonraki yaģamlarında döngüyü tamamlayıp bir üst varlık olarak dünyaya gelmek olan insanların Ġnsanlıktan çıktığını görüyorsunuz. YaĢlılar kutsal kent Varanasi'de ölümü bekliyorlar. Ölüp, yakıldıktan sonra külleri Ganj'a serpilen insanların Tanrılarına ulaģaklarına inanıyorlar. Dolayısıyla yeniden doğup yeni bir yaģam sürdürmek zorunda kalmayaklarını yani acı çekmeyeceklerini düģünüyorlar.yaģadıkları bu hayata değer vermediklerinden olsa gerek, inanılmaz bir sefalet,pislik,çaresizlik buluyorsunuz her yerde. Korku kaplıyor içinizi ama size kötü davranaklarından değil, insanlıktan çıkma noktasına nasıl gelebildiklerine dair.sokaklarda baģıboģ bir Ģekilde Tanrısal bağları nedeniyle hiçbir tehditsiz kendilerinden daha zor Fotoğraf : YeĢim Tetik durumdaki insanlar ile yaģayan inekler, öküzler, maymunlar, yaban domuzları, fareler,köpekler.hiç olmazsa bu hayvancıklar kurtarmıģ kendilerini diye bir buruk sevinç kaplıyor içinizi. Kıran Desai'nin de "Kaybın Türküsü" romanında yanıt bulamadığı gibi "Yoksulluk, bu pisliğin nedeni olmamalı!". Gün batımına doğru ölü yakma törenleri yapılıyor.ölenlerin yakınlarına saygıdan kimse deklanģöre basmıyor fotoğraf makinalarında."on Euro ver fotoğraf çektirtelim" diyenlere de kulak asmıyorsunuz,büyüyü bozmamak uğruna.

Arkasından melodiler eģliğinde törenler yapılıyor az önce ölülerini yaktıkları Ganj nehri Ghat'larında.Nehirde kayıklara binmiģ yüzlerce gezgin, yaģama dair karmaģık duygular ile izliyor töreni tüyleri ürpererek.ank yine de dilek tutuyorlar ve sulara bırakıyorlar mum yakarak çiçekleri. Eminim dileklerin çoğu daha eģit,adil bir dünya düzeni üzerine. Ertesi sabah gün doğumunda yine kayıklara binip,güneģi selamlama ayinlerini izliyoruz.hepimizin mikrop kapar mıyız aba diye düģündüğü Ganj'ın sularında insanlar kendinden geçmiģ bir Ģekilde yıkanıyor,kutsanıyor. Çocuklarını,giysilerini ve ruhlarını yıkıyorlar,yine mum yakıp çiçeklerini bırakıyorlar Ganj'ın esrarengiz sularına. DüĢünüyorum neden insanlar inancını kendi içinde yaģamak yerine semboller ile baģkalarına göstermek ihtiyacındalar?hindistan'ta bireyler yok Sihler,Budistler,Hindular ve Müslümanlar var.üzerinde çok düģünülmesi gereken bir konu bence. Jaipur,Agra,Delhi gibi büyük Ģehir yaģamlarına da giriyoruz zaman elverdiğince. Oralarda da gözümüze ilk çarpan Ģey lüks ve zenginlik ile pislik ve yoksulluğun birarada büyük bir tezat oluģturarak yaģaması,çarpık Ģehir yapılanması, düzensiz hatta Ġstanbul trafiğini bile mumla aratan bir trafik,egzost gazlarından oluģan yoğun hava kirliliği.bu sefer de çevre bilinci bakımından üzüntü duyuyorsunuz olup bitene.korna çalmamak ayıp burada. O nedenle her geçiģ yapan araç mutlaka kornaya basıyor. Ġstanbul'da olsa kavga hatta cinayet konusu olabilecek bu korna çalma eylemi burada kendilerini uyardıkları için takdirle karģılanıyor diğer sürücüler tarafından. Hiç mi güzellik görmediniz Hindistan'da dediğinizi duyuyorum.görmez miyiz hiç?yaģanan sefalete Fotoğraf : Necdet Bükülmez meydan okursına süslenmiģ,takılarını takmıģ,kınalarını yakmıģ,nefis bir renk uyumu ile sari'lerini kuģanmıģ kadınlar,boncuk gözlü masum çocuklar,bir milyarı aģkın nüfus ile yaģamı paylaģan insanların kavgadan uzak sakin tavırları,sözlerini anlamasınız da sizi kendisine bağlayan,eğlendiren,hüzünlendiren Bollywood filmleri,iģtahı arttıran düzeyde bir acı sunan baharatlı vejeteryan yemekleri,özgürce dolaģıp,ģiddete maruz kalmayan hayvanları,eģsiz zariflik içinde ve gördüğünüz anda eriģilmez ve çok gizemli bulduğunuz içinde en güzel aģk hikayesini barındıran Taj Mahal'i,hortumları rengarenk boyanmıģ süslü fillerin sırtında çıktığımız Amber Kalesini,Jaipur'da bir zaman kadınların, sokağı ank oradan izleyebildikleri pembe zarif bir yapı olan Hava Mahal'i,sıkı bir pazarlıkla beģte bir fiyatına almayı baģarabileceğiniz otantik hediyelik eģyalar satan dükkanları,ġngiliz himayesi altında kalmanın getirmiģ olduğu herkesin Ġngilizce konuģup,sizinle diyalog kurabildiğini,sokaklarda dolaģırken hırsızlık,ģiddet gibi bir tehlike korkusu yaģanmadığını bir çırpıda sayabiliriz güzellikler olarak. Fotoğraf : Necdet Bükülmez Gezimizin son bölümünde sis nedeniyle yedi saat geç varabildiğimiz Nepal Katmandu'yu ziyaret ettik.hindu ve Budist tapınakları,tapınaklardaki rengarenk dua bayrakları,hindistan'a göre göreceli temizliği ve Ģehircilik düzeni,kadın erkek herkesi cezbeden çarģıları,68 kuģağı ruhunu yansıtan rock barları ve son derece saygılı ve güleryüzlü halkı ile hepimizin gönlünde ayrı bir yer tuttu Katmandu.Ortak kanı bir gün yeniden yolumuzun Nepal'e ve Katmandu'ya düģeceği idi. Umarım en kısa zamanda egzost gazından oluģan hava kirliliğine bir çözüm bulur Nepalliler.Söylemeden geçemeyeceğim bir olumlu nokta da Katmandu'da korna çalmanın ayıp karģılandığına dair reklam panoları görmek oldu. Yazımı Nepal'de çok tekrarlanan bir mantra (seçilen sözcük) olan OM MANI PADME HUM ile bitireyim. Budistlerin en çok tekrarladığı bu mantrayı her yerde,hediyelik eģyalarda görebilirsiniz. Çevirisi "Lotus çiçeğinin içindeki mücevher" olan bu mantra,kiģinin sevgi,kardeģlik,hakkaniyet, merhabet, saygı gibi tüm olumlu duyguları içinde, ruhunda hissetmesine yol açar. Katmandu'yu dolaģırken bu mantranın melodisi ile huzur bulabilirsiniz. Herkese yaģamlarında en az bir kez yapmalarını önereceğim bir gezi oldu Hindistan-Nepal gezisi.yaģamı daha anlamlı kılıp NĠRVANA'ya mevcut yaģamda ulaģmak için. Ben mi? Eksik kalan Ģeyleri tamamlamaya çalıģmak için yeniden gideceğim sanırım Taj Mahal,Varanasi ve Katmandu'ya,ama bu kez çok koģturmadan,yavaģ yavaģ :)