KÖLE DEĞİL İŞÇİYİZ! 3.HAVAALANI İŞÇİLERİ ANLATIYOR LİRA NIN DEĞER KAYBI, ENFLASYON VE KRİZ

Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Cumhuriyet Halk Partisi

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI.

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

Birleşik Metal İş Sendikası üyesi işçilerin % 92,4 ü erkek, % 7,6 sı kadındır.

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU**

Cumhuriyet Halk Partisi

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU

Gelir Testi Yaptırmayanlar Dikkat!

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

Günlük Kent Gazetesi

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

CHP EMEK BÜROLARI EMEK BÜLTENİ

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

ŞUBAT 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Konuşmama ekonomik değerlendirmelerimle devam edeceğim.

NEYI DAHA BEKLİYORSUN! MASADA YANDAŞ MEMURUN İŞİ YAŞ! KAMU ÇALIŞANI. Yanlışta ısrar etme, senin iradeni satanların peşinden gitme!

FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

En Yüksek Prim Ödeyen 10 İşverene Ödül Verildi

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

EVDE BAKIM PARASI ALANLARA SİGORTA GELİYOR

4+4+4 Dayatması ile. Öğretmenler Nasıl. Mağdur Ediliyor? Ne dedik, Ne oldu? EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

İşyeri Temsilcileri Rehberi

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

ALMANYA DA 2010 ARALIK AYI İTİBARİYLE ÇALISMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

İZMİR- MENEMEN-KOYUNDERE MEVKİİNDEKİ İŞ KAZASI İLE İLGİLİ RAPOR

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

OYDER, Bursa'da 22. Diyalog Toplantısı'nı gerçekleştirdi

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

VALİDEBAĞ KORUSU ve VALİDEBAĞ GÖNÜLLÜLERİ

GENEL YETKİLİ SENDİKA. Hizmet Sendikacılığımızın 2009 Kazanımları

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

ÜÇ MİLYONDAN FAZLA İŞÇİ ASGARÎ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

ategoryid=97

BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROĞLU NUN 2011 MESS GREVLERİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Ocak / January Temmuz / July 1985

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

2008 yılında gönüllü çabalarla kurulan Uluslararası Şeffaflık Derneği ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik yönden gelişimi için toplumun tüm

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

VII. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı. 6Mayıs 2014

Transkript:

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Özel Sayı Ekim 2018 Fiyatı: 1,00 TL Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şey yok, kazanacağınız yeni bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin! KÖLE DEĞİL İŞÇİYİZ! BİZLER HİÇBİR ŞEKİLDE SUÇLU OLDUĞUMUZU DÜŞÜNMÜYORUZ. HAK İSTEMEK SUÇ DEĞİLDİR. ASIL SUÇLU, BİZ İŞÇİLERİ İNSANLIK DIŞI ÇALIŞMA KOŞULLARINA MAHKÛM EDEN İGA PATRONLARIDIR. 3.HAVAALANI İŞÇİLERİ ANLATIYOR LİRA NIN DEĞER KAYBI, ENFLASYON VE KRİZ

İNŞAAT İŞÇİLERİ KÖLE DEGİLDİR! Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 2 3. Havalimanı inşaatında çalışan binlerce işçi, kötü çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle 14 Eylül Cuma sabahı direnişe geçti. Kölece çalışma koşullarında çalıştırılan, insanlık dışı barınma, beslenme ve ulaşım koşullarına maruz bırakılan, iş cinayetlerine kurban giden işçiler isyan etti. İşçilerin haklı talepler temelinde başlattıkları direnişe, sermayenin çıkarlarını korumakla görevli devlet güçleri saldırdı. 15 Eylül Cumartesi sabaha saat 03 te polis ve jandarma işçilere saldırdı. Koğuş kapıları kırılarak içeri girildi. İşçiler darp edildi. Aralarında çok sayıda öncü işçi ve İnşaat İşçileri Sendikası yöneticisinin de olduğu 543 işçi gözaltına alındı. Gözaltında alınan yüzlerce işçiden 19 işçi adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, 24 işçi ise tutuklandı. İşçiler ne istiyor? İşçilerin İGA Havalimanı İşletmesi A.Ş.'ye ilettiği talepler şöyle: Eyleme katılan işçiler işten çıkarılmasın! Habersiz işten atılanlar işe iade edilsin! Servis sorunu çözülsün! Yatakhaneler ve banyo düzenli temizlensin! Tahtakurusu sorunu çözülsün, yataklar değişsin! İşçilere tedavileri için gerekli sağlık malzemeleri revir tarafından verilsin! Maaşların tamamı hesaba yatsın, elden maaş verilmesin! Geçmişe dönük maaşlar ödensin! 6 aydır maaş alamayan arkadaşların ödemeleri yapılsın! İşçiler ve formenler aynı yemekhanede yemek yesin! Bu sorunları bildikleri halde müdahale etmeyen İCA yetkilileri işten atılsın! İş cinayetleri çözülsün! İşçi kıyafetleri verilsin! Serviste geçen süre mesai olarak verilsin! Basın karşısında bu maddeler okunsun! İşçilerinin talepleri ve mücadelesi meşrudur! Üreten ve yaratan işçi sınıfıdır. Sermayeyi sürekli çoğaltan işçilerin patronlar tarafından el Çünkü örgütlü değiliz. Bölük, pörçüğüz. Patronlar, kapitalistler ve onların devleti karşımızda örgütlenmiş güç olarak duruyor. konulmuş, karşılığı ödenmeyen emeğidir. Ücretli emek sömürüsü patronları zenginleştirirken, işçiler yoksulluk içinde yaşam savaşı veriyor. Zenginliğin yaratıcısı işçilere tahta kurusunu reva gören, ücretlerini düzenli ödemeyen, servis sorunu çözmeyen, sağlıksız koşullarda barınmalarını sağlayan, kötü çalışma koşullarının sorumluları patronlardır. Kötü çalışma koşullarının düzletilmesini istemek, mücadele etmek suç değildir. Devlet, işçilere tahta kurusunu reva gören patronların çıkarını koruyor! Hak verilmez alınır! Haksızlıklara, kötü çalışma koşullarına karşı mücadele etmek haktır, meşrudur. Biz üretmesek, patronlar ve onların devleti felç olur. Biz durursak hayat durur. Toplumun büyük çoğunluğunu biz oluşturuyoruz. Gerçek güç biziz, fakat gücümüzün farkında değiliz. Çünkü örgütlü değiliz. Bölük, pörçüğüz. Patronlar, kapitalistler ve onların devleti karşımızda örgütlenmiş güç olarak duruyor. Sınıf olarak örgütlenmeliyiz. Sınıf olarak örgütlenmedikçe, örgütlü güç olarak hareket etmedikçe hiçiz. Bunun için gerekli olan bilinçlenmek, gücümüzün farkına varmak, örgütlenmek, örgütlenmektir Aynı ozan Emekçi nin bir marşında söylediği gibi: Durma öyle, boynu bükük çaresiz. Sen de katıl yükselen kavgamıza. Ne kaderdir, ne de sonsuz çektiğimiz acılar. Yıkılacak en sonunda sömürücü zorbalar. Çalışan biz, yaratan biz, biz açız. Sömüreni sırtımızda taşırız. Neden böyle öfkemizi içimizde saklarız. Haklı biziz, güçlü biziz, bunu anlamalıyız. Kapitalizmi yıkalım! Örgütlenelim! Halk demokrasisi, sosyalizm, komünizm için mücadele edelim! 25 Eylül 2018 Not: Gazetemizi baskıya hazırlarken yeni gelişmeler yaşandı. 3. Havalimanı nda çalışan işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebi ile yaptıkları eylemden sonra, devletin kolluk güçlerinin işçilere yönelik baskısı, operasyonları sürüyor. 3 Ekim de gece saatlerinde havalimanı şantiye alanında çalışan 8 işçi daha gözaltına alındı. Gözaltıların, İGA patronları ve polisin kamera kayıtlarına göre yapıldığı belirtildi. Gözaltına alınan işçilerden 6 sı tutuklanırken, 2 si ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Böylelikle 3. Havalimanı ndaki direniş nedeniyle tutuklanan işçi sayısı 33 e yükseldi. 4 Ekim de akşam saatlerinde ise Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut DİSK binasından çıktıktan sonra Jandarma tarafından gözaltına alındı. Karabulut 5 Ekim de çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Haksızlıklara, kötü çalışma koşullarına karşı mücadele etmek haktır, meşrudur. Kötü çalışma koşullarının düzeltilmesini istemek, mücadele etmek suç değildir. Asıl suçlu olanlar işçilere tahta kurularını reva gören patronlardır. Tutuklanan Havalimanı işçileri, sendikacılar bırakılsın! 5 Ekim 2018 serbest

İŞÇİLER İNSANCA MUAMELE GÖRMEK İSTİYOR! 3.Havalimanı inşaatında çalışan işçiler kötü çalışma koşullarına isyan etti. Dev Yapı İş Sendikası İstanbul 3.Bölge Temsilcisi Hasan Oğuz ile 3.havalimanı işçilerinin eylemleri, çalışma koşulları, barınma, servis sorunları, işçilerin talepleri üzerine konuştuk. Hasan Oğuz ile yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz. 3.Havalimanı inşaatında yaşanılan çok sorun var. Çalışma saatleri uzun. 29 Ekim 2018 e yetiştirilmesi gerekiyor. Şimdi açılışı 31 Aralık a aldılar. Zaten yetişmesi mümkün değil. Küçük bir kısım açılır. Büyük kısımda inşaat devam eder. Havaalanı inşaatının tamamen bitmesi daha uzun yıllar sürer. Yaşanılan sorunlardan kaynaklı eylemler de devam eder. Havalanın planlanan tarihte açılması için yoğun mesai, iş güvenliği hiçe sayılarak işçilerin çalıştırılması söz konusu. İş cinayetlerinde 300, 500 işçinin öldüğü iddiası var. Bize ulaşan isimleri belli olan 39 işçi var. Rakamlar abartılı görünüyor. Bin diyen bile var. Ölümleri gizliyorlar. Açıktan kabul etmiyorlar. Şirket çalışanları üzerinde ağır baskılar söz konusu olduğu için açıktan bazı şeyleri söylemeyi göze alamıyorlar. İş güvenliği uzmanları, saha sorumluları sayıyı net olarak bilebilir. Bunlar dışında kimse bilemez. 3.havaalanı inşaatında çalışma, barınma, servis sorunları var. Özellikle servisler çok sıkıntılı. Proje ilerledikçe, para azaldıkça, şartlar ağırlaştıkça, işçiler kalabalıklaştıkça, sıkıntılar da artmaya başladı. Bunun üzerine birçok eylem oldu. Son bir yılda irili ufaklı çok eylem oldu. Günü birlik eylemler oluyordu. Eylemler iki saat üç saat sürüyordu. Ertesi güne sarkmıyordu. Maaş ödenmiyordu. Eylem yapılıyordu. Maaş ödeniyordu ya da ödeme sözü veriliyordu. Kötü yemeklerden kaynaklı eylemler oluyordu. Yemekler düzeliyordu. Servisler için eylem yapılıyordu. Servisler düzeliyordu. Fakat öyle bir hale geldi ki yaşanılan sorunlar ayyuka çıktı ve düzelmemeye başladı. Sorunlar birikmişti. En sonunda işçiler isyan etti. Kararlı bir direniş gösterdiler. Valisi, kaymakamı, yönetim ile görüşmeler sonucunda sözler verildi. Bunlar çözülmeyecek şeyler değil. Siz başlayın, çözeriz denildi. İşçileri oyaladılar. İşçiler protokol imzalamak istedi. Hepsi geri adım attı. 14 Eylül de işçiler sabah eyleme başladı. Bir jandarma grubu geldi. Eylemi sonlandırmaya çalıştı. İşçiler eyleme devam etti. Bunun üzerine Özel harekat, jandarma, polis yoğun bir şekilde alana geldi. Kaba dayak, gaz bombası, Toma kullanarak işçileri dağıttılar. İşçiler koğuşlar bölgesine çekildi. 14 Eylül den iki gün önce bir servis kazası oldu. 17 işçi yaralandı. Çok sorun var. Tetikleyici olan servis sorunu. 14 Eylül de işçiler kazan kaldırdı. Saha sorumluları eylemi durduramayınca, sahayı terk etmek zorunda kaldılar. Eylem daha da büyüdü. Polis işçilere tek tek GBT kontrolü yapmaya başladı. Sendika yöneticileri şantiye alanı dışına çıkarıldı. 15 Eylül saat 03 te koğuşlar basıldı. Kapılar kırılarak içeri girildi. İşçiler darp edildi. GBT kontrolü yapıldı. İşçiler plastik kelepçe takılarak gözaltına alındı. Tepki gösteren işçilere şiddet uygulandı. Gözaltına alınan işçiler farklı farklı yerlerdeki karakollara götürüldü. Arnavutköy Jandarma Karakolu na götürülen işçilere sabah saat 10 a kadar yemek, sigara verilmedi. Saat 10 dan sonra verildi. 15 Eylül de 160 işçi serbest bırakıldı. Şuanda işçiler Jandarma eşliğinde çalışıyorlar. Jandarma şantiye içinde sürekli devriye geziyor. İşçilerin başında sorumlu, mimar, mühendis, ustabaşı olması gerekirken Jandarma var. Mahkumları Jandarma eşliğinde götürüp çalıştırmaları gibi burada da aynı durum söz konusu. İşçiler çalışmak istemiyor. Köyden gelmiş çalışıyor. Amacı geçinmek, köye para göndermek. Para biriktirmek. Devletin şiddeti ile karşılaşınca havaalanı inşaatında çalışmak istemiyor. Başka şantiyeye gider çalışırım, para kazanırım. Bu tür şeylerle uğraşmak istemiyorum diyor. İşi bitmiş olanlar, daha doğrusu işi azalmış olanlar çıkıyor. İşin bitirilmesi için çalışması gereken işçileri bırakmıyorlar. Maaşlarınızı ödemeyiz, gözaltına alırız tehditleriyle işçiler arasında korku yayıyorlar. İşçiler maaşlarını almak için mecburen çalışmak zorunda kalıyorlar. Çalışmak istemeyen, ayrılan çok sayıda işçi var. Bu işçilerin yerine İstanbul dışından çok sayıda yeni işçi getirildi. Bu işçilerin AKP tabanından olmasına dikkat ediyorlar. 24 işçi tutuklandı. Dört tanesi İnşaat İş Sendikası yöneticisi. Dört sendikacı, yirmi işçi arkadaş olmak üzere 24 kişi tutuklandı. Öncü işçileri ve sendikacıları tespit ederek tutukladılar. Eylemlerin devam etmesini istemedikleri için taleplerin birçoğunu uygulama sözü verdiler. İçeriden taleplerin çoğunluğunun uygulanmadığı bilgisi geliyor. Az sayıda talep uygulamaya geçirilmiş durumda. Bir daha böyle bir şeyin olmasını engellemek için öncü işçileri tutukladılar. Baskı ile korkutma ile işçileri çalıştırıyorlar. Olası bir eylemin önüne geçmeye çalışıyorlar. Uzun süre bunu başaramazlar. İşçiler bir gün yine tepkilerini gösterecektir. Nitekim bugün de servis sorunu nedeniyle işçiler eylem yaptı. Dört işçi gözaltına alındı. Üçü tutuklandı. İşçilerin servis sorunu var. Kamp alanı ile şantiye arası 5 kilo metre. İşçilerin gitmesi gelmesi bir saat sürüyor. Şimdi bu süre artmış durumda. İşçiler Jandarma eşliğinde, askeri düzende tek sıra halinde servislere biniyorlar. Eskiden yığın halinde koşarak servislere biniyorlardı. İşçilerin yan yana gelmesine, gruplaşmalarına izin verilmiyor. Kimi köşe yazarları, inşaatın fıtratında var, zaten yaptıkları inşaat işi, nasıl bir düzen bekliyorlar, bundan daha iyisi nasıl olabilir? gibi tavırlar takınıyorlar. Sanki sorun yokmuş gibi, bunlar normalmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Böyle bir şey yok. Böyle bir anlayış olamaz. Daha iyisi olabilir. İş cinayetleri önlenebilir. Yoğun çalışma, aşırı baskı, güvenlik önlemlerinin alınmaması sonucu iş cinayetleri oluyor. İşçinin düzenli uyuması, düzenli beslenmesi lazım. Tahta kurusundan, fazla mesaiden dolayı, işçi iyi uyuyamazsa, gün içinde en ufak dikkatsizlik kazaya yol açar. İşçilerin talepleri insani talepler. Bize insanca muamele edilsin. Maaşlarımız düzenli ödensin. Yatakhanelerde tahta kurusu olmasın. Yemekler düzgün olsun. Sigorta primleri düzgün yatırılsın. Eylem yapan arkadaşlar işten atılmasın. Günde 8 saat çalışayım diyor işçi. Fazla mesai yapmak istemiyor. 5 yıldızlı otelde kalayım demiyor. Kaldığım yerde tahta kurusu olmasın diyor. Bunlar gayet insani talepler. Devletin işçilere sağlaması gereken çalışma koşullarını talep ediyor işçiler. Devlet işçilerin taleplerini karşılama yerine, işçilere tahtakurusunu reva gören patronların yanında yer aldı. Böylelikle bir kez daha işçilerin devleti olmadığını gösterdi. 25 Eylül 2018 3Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki

İŞÇİLER ANLATIYOR Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 4 3.Havalimanı inşaatında çalışan işçilerin yaşadıkları sorunlar, ses getiren eylemleri, gözaltına alınmaları, gözaltı sonrasında şantiyede durum vb. konularında İnşaat İşçileri Sendikası nın işçilerle yaptığı söyleşiyi yayınlıyoruz. İşçiler söyleşide önemli bilgiler veriyor. Söyleşi için bakınız: http://insaatis.org Yağmur altında servis beklerken başladı olaylar. Servislerin gecikmesinden dolayı bir kargaşa yaşanmaya başladı. Olayların çıkmasının bir nedeni de iki gün önce servis kazası yaşanmıştı. O kazadan dolayı işçiler zaten tepkiliydi. Bize 17 kişi yaralı, birinin durumu ağır dediler. Ama direniş günü 4 işçinin öldüğünü, 20 den fazla işçinin yaralı olduğunu öğrendik. Sayı arttıkça işçilerin tepkileri de artmaya başladı. Planlı bir olay değildi, dediğim gibi servis beklerken kendiliğinden gelişen bir olaydı. Sonra sloganlar atılmaya başladı. Hatta protestoya katılan ve katılmayan işçiler arasında bir kavga da yaşandı. Bu sırada 1 kişi yaralandı. İşçiler protestoya katılmayanlara sizde gelin destek verin diye çağrıda bulunuyordu. Akşam direnişi başlamadan önce yemekhanede IGA patronlarının da katıldığı bir açıklama yapılacak dediler. Patronlar gelince işçiler yuhaladı onları. Onlar, birkaç kişi gelsin sorunları anlatsın dediler. Sonra tekrar yürüyüş başladı. Akşam sadece protesto yürüyüşü yapıldı. Hiçbir yer taşlanmadı. İşçiler İşçiyiz, köle değiliz!, Faşizme karşı omuz omuza! sloganlarını attılar. Bu faşizm sloganı İGA yı, patronları hedef alarak atılan bir slogandı. Ama patronlar bunu siyasete çevirdiler, işçileri ikiye bölmek için. Birçok haberde olaylar planlı yapıldı, hava alanının açılışı engellensin diye örgütler tarafından yapıldı denildi. Ama öyle değildi. Bir anda gelişen bir direnişti. Akşam direnişte taleplerin kabul edildiği, yarınki oturma eylemine izin vereceklerini söylediler. Ama verdikleri sözü tutmadılar. Gece adeta baskın yaptılar. Koğuşların yedek anahtarları olduğunu bildikleri halde kapıları kırarak içeri girdiler. İşçileri gözaltına aldılar. Gözaltına alınan arkadaşları sendikacılar aleyhine konuşturmuşlar. Onlara Olayı sendikacılar başlattı deyin demişler. Amaç sendikacıları tutuklamak İşçiler şu anda da bu gözaltına alma biçimine tepki duyuyor. Kamplara hem girişte hem de çıkışta üstümüzü arıyorlar. Saraya gitsek bu kadar aramazlar. İlk gün jandarma, polis eşliğinde işçiler işe götürüldü. Şimdi ise her yerde polisler, akrepler bekliyor. Sabah uyandık, yemekhane gittik. Yemekhane dışına çıktığımızda bir baktım etrafta insanlar toplanmış. Herkes Yönetim istifa! diye slogan atıyor, hakkını arıyordu. Servisler geç geldiği için, uzun kuyruklar oluşuyordu. Saat 8.00 de işbaşı yapmayanın yevmiyesi kesilecek diyordu patronlar. Örneğin öğlen 1 saat molan var ama vaktinin hepsi kuyrukta geçiyordu. Kimi işçi maaşını geç alıyordu. 2-3 aylık maaşları içerde olanlar vardı. İnsanlar da buna tepki duyuyordu. Sonra olaylar büyüdü. Kimi işçi katılıyordu kimi kenarda izliyordu. Protestolar sırasında araçların hareket etmesine izin verilmedi. Kimi işe giden işçiler de geri döndü geldi. Sabah işçilerin taleplerinin olduğu liste İGA ya verildi. Sonra işçiler yürüyüşe başladı. Sabah İGA ya liste verilmişti. Sonra Jandarmalar, polis geldi. Onlar gelince olay iyice büyüdü. Gaz bombaları attılar üstümüze. Olaylar biraz durulunca akşam yeniden toplanıldı. Akşam yemekten sonra patronlar, general gelip toplantı yapmak istedi. Biz taleplerin kabul edilmesini istedik, bir de gündüz 1 işçi arkadaşımızı gözaltına aldılar, onun serbest bırakılmasını istedik. Onlar elimizden geleni yapacağız falan dediler. Kimi dedi evet, bazıları da hayır dedi. Çünkü biz bu listeyi kabul edeceklerse şimdi kabul etmelerini istiyorduk. İşçileri tek tek görüşmeye çağırıyorlardı gelin görüşelim diyorlardı. Biz gitmedik. Çünkü kandırmak için çağırıyorlardı. Sonra yürüyüşle kapıya doğru gittik ve gözaltındaki işçiyi aldık. Sigara içmek için dışarı çıktım. Ne var ne yok diye bakayım diye. Baktık servis araçları var içi asker dolu. Operasyon olacak diye düşündük. Gece baskın yapacaklar dedik. Gece 12-1 e kadar uyumadım. Gece gözümüzü kapattık bir de baktık operasyon oluyor. Kimi koğuşların kapısını kırdılar. Kalkın, kimliklerinizi verin diye bağırıyorlardı. İşyeri kimliği olmayanların çoğunu gözaltına aldılar. Bize Aşağı inin, sicilinize bakacağız dediler. İnsanlar da üstlerindekilerle, o soğukta aşağı indi. Sonra bunları böylece gözaltına aldılar. İnşaat içindeki jandarma karakolunda tuttular. 500-600 işçi aldılar. Ben de gözaltına alındım. Ellerimizi kelepçelediler. Hepimizin tek tek fotoğrafını çektiler. Sonra bizi Maslak İlçe Jandarma ya götürdüler. İki kişilik hücreye 15 kişi koydular bizi. Bize iki ufak sandviç ve 1 L su verdiler. Bunlar hem öğle yemeğiniz hem akşam yemeğiniz dediler. Akşama kadar böyle idare ettik. Bir sefer doktor geldi. Bize doktora çıktıktan sonra serbest kalacağımız söylendi. Doktorun yanına gittik. Bir şeyin var mı? diye sordu. Yok dedim. Muayene etmeden direkt gidin, sıradaki gelsin dedi. Doktor muayenesinden sonra serbest bırakmadılar. Akşam oldu, yemek ve sigara istedik ama vermediler. Biz tepki gösterip Suçumuz yok, serbest bırakın diye kapılara vurunca sizi devlet malına zarar vermekten içeri atarız diye tehdit ettiler. Sonra parmak izine götürdüler. Burada da serbest kalacaksınız dediler ama yine bırakmadılar. Bizi gece 02.00 gibi serbest bıraktılar. Gözaltından çıkar çıkmaz işyeri servislerine bindirilip havaalanına götürüldük. Herkes korkmuş durumda. O nedenle kimse sesini çıkartamıyor. Aslında hepsi şikayetçi yaşananlardan ama ellerinden bir şey gelmiyor. Bir inşaat alanında jandarma olabilir mi işçiyle beraber? Akrepler işçilerin arasında. Bu olabilir mi? Gözaltı sırasında dayak yiyen bir işçi vardı. Darp etmişler onu. Ama adam burada kurulu düzenim var, bırakıp nereye gideceğim, nasıl yeniden düzen kuracağım diyor. O nedenle sabrediyorum bir şey diyemiyorum diyor. Şantiyenin içi jandarma dolu. En son kırdıkları kapıları gördük çöpte, onları değiştirdiler. Ama tahtakuruları var yine. Her tarafım kaşınıyor. Gece uyuyamıyoruz. İşten çıkmayı düşünüyorum çünkü tahtakurularına dayanamıyorum artık. Üstelik bize asgarileri yatırıyorlar gerisini zarfta veriyorlar. Zarfların ise normalde ağızları kapalı olması gerekirken, açık Belki de kırpıyorlar bu paraları da. Servislerde de sıkıntı devam ediyor. Kuyruklar oluşuyor yine. Değişen hiçbir şey yok. Düzelttik diyorlar ama yalan.

ÜÇ SENDİKADAN ORTAK BASIN TOPLANTISI rını kullanarak ifade eden arkadaşlarımızın 600 den fazlası gözaltına alındı. Günlerce gözaltında tutuldu, şiddete, baskı ve sindirme yöntemlerine maruz kaldıktan sonra önemli bir kısmı serbest bırakıldı. Mahkemeye çıkarılan ve aralarında dört İnşaat İş yöneticinsin de bulunduğu 24 işçi arkadaşımız tutuklanarak önce Metris Cezaevi ne oradan da Silivri ye götürüldü. Biz imzacı sendikalar olarak işçi arkadaşlarımızın tutuklanmasını, işçilerin haklı taleplerine ve örgütlenme hakkına yapılmış bir saldırı olarak görüyor, tutuklanan işçilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 3.Havalimanı nda inşaat işçilerine dayatılan kölelik koşullarını reddediyor, barınma, ulaşım, güvenli ve güvenceli çalışma taleplerinin bir an önce yerine getirilmesini bir kez daha talep ediyoruz. Sendika temsilcileri, 3.Havalimanı'nda yaşanılan gelişmeler üzerine bilgi verdi. 3. Havalimanı inşaatında yağmur altında beklerken servis gelmediği için tepki gösterip gözaltına alınan 4 işçiden 3 ü tutuklandı. Tutuklu işçi sayısı toplam 27 kişi. Gözaltına alınan 600'ü aşkın işçinin hepsi işten atıldı. Havalimanında bütün bas- kılara rağmen, işçilerin ıslık çalma, alkışlama şeklinde eylemleri devam ediyor. Yeni İşçi Dünyası olarak 3.Havalimanı işçilerinin haklı mücadelesini destekliyor, ortak metne imzacı oluyor, tutuklanan işçilerin, sendikacıların serbest bırakılmasını, taleplerinin kabul edilmesini talep ediyoruz. Köle değil işçiyiz! 28 Eylül 2018 Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki İnşaat işkolunda örgütlenme çalışması yürüten Devrimci Yapı İşçileri Sendikası, İnşaat İş Sendikası, İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası, 28 Eylül Cuma günü DİSK Genel Merkez binasında ortak basın toplantısı düzenledi. Sendikalar tutuklanan işçi ve sendikacıların serbest bırakılmasını, işçilerin taleplerinin kabul edilmesini talep etti. Basın toplantısında, inşaat işkolunda örgütlenme çalışması yürüten sendikaların, emekten, işçi sınıfı mücadelesinden yana olan aydınlar, meslek ve demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin havalimanı işçileriyle dayanışmak amacıyla imzaya açtıkları ortak metin okundu. 3.Havalimanı nda iş cinayetlerine, kölece çalışmaya, insanlık dışı barınma-beslenmeulaşım koşullarına, ücretlerin ödenmemesine, sigorta primlerinin eksik yatırılmasına, aşağılanma ve horlanmaya karşı biriken öfkelerini, direnme hakla- 5

LİRA NIN DEĞER KAYBI, ENFLASYON VE KRİZ Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 6 Lira Dolar karşısında, Ocak- Eylül 9 aylık bir dönemde yarıya yakın % 44 değer kaybetti. Türk parasının Dolar karşısında değer kaybetmesi, sürdürülemez olan dış borçla, öncelikle devlet altyapı yatırımlarına ve inşaata dayalı, içte de borçlanmaya dayalı tüketim temelinde yüksek kalkınma siyasetinin duvara toslaması sonunda kaçınılmazdı. Lira nın değerinin üzerinde işlem görmesinin nedeni döviz olarak gelen sıcak parayı çekebilmek için yürütülen yüksek faiz politikası, buna karşı emperyalist metropollerde ise ekonomiyi canlandırmak için yürütülen düşük faiz, ucuz para politikası idi. Batılı emperyalist metropollerdeki düşük, nerede ise sıfır-faiz politikasının terk edilmesi, sıcak paranın yavaş yavaş daha az karlı ve fakat daha güvenlikli metropol ülkelere geri dönme eğilimi, Lira nın değer kaybetmesini, yavaş yavaş gerçek değerine geri dönmesini beraberinde getirecekti. Bu kaçınılmazdı. Yani Lira nın döviz karşısında değer kaybetmesinin maddi temeli Türkiye nin AKP döneminde yürüttüğü borca dayalı yüksek kalkınma ekonomi siyasetinde yatıyor. Diğer yandan fakat Lira da iki saat içinde 1 liralık değer kaybı gibi gerçek ekonomi verileri ile açıklanamaz anormal gelişmeler, evet doğrudan doğruya kurda spekülatif oyunlar üzerinden Türkiye ye karşı çekilen finansal operasyonların ürünüdür. Bu finansal operasyonların hedefi Türkiye nin siyaset yapıcılarına ölümü gösterip,sıtmaya razı etmek, Türkiye yi yeniden IMF kapısında sıraya sokmak, sonuçta mali ve bütün diğer siyasetini belirlemektir. BÜYÜME HIZI 2008/2009 krizinden bu yana Türkiye ekonomisi sürekli büyüyor. Yıllık ortalama büyüme hızı dünya ekonomisinin büyüme hızının üzerinde. 2008/2009 daki krizden bu yana Türkiye ekonomisinde iki çeyrek üst üste küçülme yaşanmadı. Veriler temelinde Türkiye ekonomisinin kriz içinde olduğu tespitini yapmak, hele hele ekonomi bitmiştir, çöktü, çöküyor tespitleri gerçeklerden kopuk, bir çok halde isteği gerçeğin yerine koyan tespitlerdir. Veriler 2010 dan bu yana ekonomik krizden -yeni kriz devresine giriş iki çeyrek üst üste ekonomik küçülme/ eksi büyüme olduğunda söz konusu- söz edilemeyeceğini gösteriyor. Ekonomi 2016 da darbe girişimi ertesinde bir çeyrek küçüldü. Sonra yine toplandı. Askeri darbeye rağmen 2016 yılında toplamda % 3,3 büyüdü. 2018 de özellikle üçüncü çeyrek için kura dayalı finansal kriz denya da kur şoku ndan vb. den söz edebiliriz. Fakat bu finansal kriz gerçek ekonomiye bir anda ve bire bir yansımıyor. Yansımaları zamana yayılı olacaktır. Anda da bir ekonomik kriz değil var olan. Yine de çok sayıda stratejik önemi olmayan işletme iflas edecektir. İşsizlik ve enflasyon yükselecektir. ENFLASYON Enflasyon rakamları bağlamında da benzer bir durum söz konusu. 2017 de % 11,9 olan enflasyon oranı konusunda sonraki yıllar için Yeni Ekonomi Programı nda hedeflenen rakamlar şöyle: 2018 de %20,8, 2019 da %15,9, 2020 de % 9,8, 2021 de % 5,0. Her halükarda 2018 için yüzde 20 nin üzerinde, 2019 da yüzde 16 ya yakın enflasyon bizzat hükümet tarafından kabul edilmiş durumdadır. 2020,2021 öngörüleri ise iyimser öngörüler olarak görünüyor. Türkiye İstatistik Kurumu, Eylül ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Açıklamaya göre enflasyon Eylül ayında %6,3 oranında artış gösterdi. Yıllık enflasyon %17,9'dan %24,52'ye yükseldi. Enflasyon Başkan hükümetinin 2018 hedefini Eylül ayında sollamış durumda. Enflasyonun yükselmesi işçilerin, emekçilerin alım gücünüm düşmesi, işçilerin, emekçilerin daha da yoksullaşması demektir. Ücretlerin enflasyon karşısında erimesi demektir. Krizin sorumlusu olanlar, krizi yaratanlar zenginlik içerisinde yaşarken; yaratan ve üreten işçilerin, emekçilerin payına zam, yoksulluk düşüyor. Burjuvazi işçilere kısa vadede, emekçilere işsizlik ve enflasyon vad ediyor. Burjuvazinin hedeflediği ve artık zorunlu hale gelmiş olan değişim,onun orta vadeli ve uzun vadeli çıkarları için uygun olan siyaset bu! BORÇ STOKU 2018 in ilk çeyreğinde Hazine ve Maliye Bakanlığı nın verilerine göre Türkiye'nin brüt dış borç stoku 466,7 milyar Dolar dır. Bu miktar devlet ve kamu borçlarının, özel sektörün borçlarının kısa ve uzun vadeli tümüdür. Dış borç stokunun GSYİH ya oranı % 52,9 dur. Türkiye'nin dışarıdan alacakları düşüldüğünde ortaya çıkan net dış borç stoku da aynı dönem için 303,2 milyar dolardır. Stokun GSYİH ya oranı % 34,3 tür. Söz konusu dönemde Hazine garantili dış borç stoku da 14,2 milyar dolardı. Kamu net borç stoku ise bu dönemde 271,6 milyar lira olarak gerçekleşti. Stokun GSYİH ya oranı % 8,4 tür. AB tanımlı genel yönetim borç stoku (devlet borcu) 922,3 milyar lira, bu rakamın GSYİH ya oranı % 28,4 tür. Türkiye dış borcu en yüksek devletler sıralamasında 185 devlet arasında, borcun GSYİH ya oranı % 28 olarak 156. sıradadır! Yani Türkiye dış borç/gsyih oranı açısından dünya devletleri içinde iyi durumda olan devletlerden biridir.borcunu ödeyebilecek durumdadır. Borç bağlamında özel sektörün kısa vadede ödeme zorlukları vardır. Kurdaki oynamalar Dolar cinsinden olan borçların ödenmesinde dezavantajlı bir durum yaratmaktadır. Burada yeni borçlanma veya devlet desteği olmazsa bir dizi özel sektör kuruluşu iflas durumu ile karşı karşıya kalabilir. IMF ile anlaşma yapılsın baskısı buradan kaynaklanmaktadır. Ancak anda emperyalist güçlerin kendi aralarındaki çelişmelerin derinleşmesi sonucu hem özel sektörün, hem TC devletinin kredi/borç kaynaklarını çeşitlendirme konusunda alternatifleri vardır. Bu bağlamda Çin Türkiye yi batı bloğundan koparmak için fırsat kollamaktadır. Fakat YEP ten görüldüğü gibi burjuvazinin andaki programı batıdan kopmak değildir. Orta vadede ise planladığı ihraç edilebilir sanayi ürünlerine devlet desteği ile üretimin yapısını değiştirmektir. Ekonomik açıdan önümüzde işçi ve emekçilerin önüne milli dava uğruna fedakarlık talepleri gelecektir. İşçi ve emekçilerle, egemen burjuvazinin ortak bir milli dava sı yoktur. Türkiye de egemen Türk burjuvazisi işçi sınıfının ve tüm emekçilerin sömürücüsü ve baş düşmanıdır. Görev bu gerçeği işçi sınıfı ve emekçilere taşımaktır. 3 Ekim 2018

GREV VE DİRENİŞLERDEN KISA KISA Flormar işçilerine uluslararası alandan ve ülke içinden yoğun destek var. Flormar işçileri kazanacak ve sendika Flormar a girecek! KÖROĞLU GRUP İNŞAAT TA DİRENİŞ KENAN GÜNGÖRDÜ DEN ANKARA YÜRÜYÜŞÜ 20 yıl sağlık emekçisi olarak çalışan ve Zeytinburnu Belediyesi'nde çalışırken KHK ile işten atılan Kenan Güngördü ve Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'nden KHK ile işten atılan Sinan Yerdelen seslerini duyurmak için Ankara'ya yürüdü. İki kamu emekçisi işlerini geri alabilmek için Ankara'ya yürürken, eylemde olan işçileri ziyaret ederek ve kent meydanlarında açıklama yaparak yürüyüşlerini sürdürdü. Kenan Güngördü: "Zeytinburnu Belediyesi'nde bir gün ansızın mesai bitimine 5 kala işten atıldığım söylendi. Hakkında güvenlik soruşturması olduğu söylenen 11 kişilik listede adım olduğu söylenerek işten çıkarıldım. Halen hangi sebeple işten atıldığımı bilmiyorum. Bu hukuksuzluğun düzeltilmesi için mahkemeye gittim. Mahkemeyi kazanmama rağmen Zeytinburnu Belediyesi beni işe başlatmadı. İşim ekmeğim için mücadele ediyorum." Sinan Yerdelen ise Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'nde yine güvenlik soruşturması nedeniyle işten atıldı. KHK kararname, güvenlik soruşturması hukuksuzluktur. İki emekçi bu hukuksuzluğa karşı mücadele ediyor. İki emekçi tüm hukuki yollara başvurmuş ve haklılıkları kanıtlanmış olmasına rağmen işe başlatılmıyorlar. Bu durumu protesto etmek için Ankara'ya yürüdüler. İstanbul Bostancı da Köroğlu Grup İnşaat ve Resing İnşaat Mimarlık Restorasyon un Kozyatağı nda yapımını üstlendiği apartman inşaatında demir-kalıp-beton kaba işlerini yapan 15 işçi, ödenmeyen 3-4 aylık ücretleri ve yatırılmayan sigorta primleri için şantiyede direnişe geçti. Köroğlu Grup şantiyeyi boşaltmış, işçilere ödeme sözü vermişti. Verilen sözün yerine getirilmemesi üzerine işçiler direnişe geçti. Köroğlu Grup işçilerin alacaklarını ödeme yerine, işçileri polise ve savcılığa şikayet etti. İşçiler polis tarafından karakola götürüldü. İfade işlemlerinden sonra şantiyeye dönen işçilerin direnişi sürüyor. CARGİLL İŞÇİLERİ YÜRÜDÜ FLORMAR DİRENİŞİ Gebze de kurulu bulunan, kozmetik ürünleri üreten Flormar fabrikasında çalışan, Petrol İş Sendikası nda örgütlendikleri ve arkadaşlarına destek oldukları için işten atılan çoğu kadın 127 işçinin direnişi kararlılıkla sürüyor. İşten atılan işçiler 14 Mayıs tan bu yana Gebze Flormar Fabrikası önünde direniyor. İşçiler işlerine sendikalı olarak dönme mücadelesi veriyor. Tek Gıda İş Sendikası na üye oldukları için 14 Cargill işçisi işten atıldı. Direnişe geçen işçiler işe iade ve sendikanın tanınması talebi ile Bursa dan İstanbul a yürüyüş gerçekleştirdi. Gebze de direnişte bulunan Flormar işçilerini ziyaret ettikten sonra gözaltına alınan işçiler 7 saat gözaltında kaldı. 19 Eylül de işçiler, Ataşehir Palladium Tower da bulunan Cargill Genel Müdürlüğü önünde yürüyüşlerini sonlandırarak basın açıklaması yaptı. İşçiler sık sık, Cargill işçisi yalnız değildir!, Atılan işçiler geri alınsın!, Sendika haktır engellenemez! Direne direne kazanacağız! sloganları attı. Cargill işçileri adına konuşan Suat Karlıkaya da Cargill işçilerinin tek talebi var. Yaşatılan mağduriyetin giderilmesi ve tekrar işbaşı yaptırılması dedi. Karlıkaya şöyle konuştu: Bulunduğunuz ülkenin kanunlarına uyma taahhüdünüz var. İşe iade davasını kazanırsak işbaşı yaptırma sözü veriyor musunuz? Yoksa daha önce yaptığınız gibi paraları ödeyip işbaşı yaptırmayacak mısınız? 7Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki

Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 8 Cargill yönetimine sesleniyoruz. 14 arkadaşımızı derhal işbaşı yaptırın. Aksi durumda gerçek anlamda eylemlere başlayacağız. Kazanılana kadar devam edeceğiz. Cargill işçileri, Genel Müdürlük önündeki eylemlerini 21 Eylül cuma gününe kadar sürdürdü. MÜCADELE SÜRÜYOR! Direnişçi Real, Uyum Makro Market işçilerinin Nakliyat İş Sendikası öncülüğünde; ödenmeyen alacaklarının ödenmesini sağlamak için verdikleri mücadele sürüyor. İşçiler Migros, Media Markt mağazalarında kasa kilitleme eylemlerini sürdürüyor. 23 Eylül de Uyum Makro market direnişçi işçileri Beylikdüzü Migros 5M Mağazası içine girerek oturma eylemi yaptı. Migros yönetimi işçilerin tazminatlarını ödeme sözü vermiş, fakat sözünü yerine getirmemişti. İşçiler verilen sözün yerine getirilmesini, tazminatlarının ödenmesini istiyor. İşçilerin oturma eylemine müdahale eden polis, işçileri darp ederek gözaltına aldı. Bir süre gözaltında tutulan işçiler daha sonra serbest bırakıldı. HEMA MADENCİLİK TE 209 İŞÇİ İŞTEN ATILDI Bartın'ın Amasra ilçesinde kurulu bulunan Hema Madencilik AŞ de çalışan 26 sı sendikasız 209 maden işçisi mali sıkıntılar gerekçe gösterilerek işten atıldı. 52 günlük ücret, bayram ikramiyeleri ve sosyal hakları ödenmeyen işçiler işyeri önünde direnişe geçti. BBS METAL DE DİRENİŞ Sendika üyesi olmak anayasal haktır. Bu hakkı kullanan işçilere karşı patronların cevabı işçileri işten atmak oluyor. Gebze de kurulu bulunan BBS Metal Fabrikasında Birleşik Metal-İş e üye olan 11 işçi işten atıldı. İşçiler fabrika önünde direnişe geçti. İşten atılan 14 yıllık işçi Mutlu Tosun, işten atılmadan önce ustabaşı olarak çalıştığını, sendikaya üyeliği sonrası yeniden makine İŞÇİ ARKADAŞ! Yeni İşçi Dünyası gazetesi senin sesin, senin gazetendir. O nu sahiplen! O nu yazılarınla, haberlerinle destekle! Çevrende dağıt! Gönüllü muhabiri ol! Çalıştığın işyerinde yaşadığın sorunları, gelişmeleri bize bildir! Çevrende duyduğun işçi sınıfını ilgilendiren haberleri bizimle paylaş! İnternet kullanmıyorsan bize telefon et! Herhangi bir olay, gelişme olduğunda gazetemizden muhabir iste! Bizi ziyaret et! Yeni İşçi Dünyası nı yaşatmak hepimizin operatörü olarak çalıştırıldığını söyledi. Sendikanın yetki belgesini almasının ardından işten çıkarılan Tosun, çalışma koşullarının ağır olduğunu, pazar günleri mesai yaptıklarını, 16 saate kadar süren mesai saatleri olduğunu, bayramlarda ilk iki gün tatil olsa bile sonraki günler zoraki çalıştırıldıklarını dile getirdi. Bu koşullara karşı Anayasal haklarını kullanarak sendikalaştıklarını anlatan Tosun, patronun toplantılar yaparak sendikadan istifaya zorladığını, sonra da işten attığını belirtti. ÖZTİRYAKİLER DE İŞÇİ KIYIMI Mali kriz gerekçesi ile kapitalistler işçileri işten atmaya devam ediyor. Bu kervana Öztiryakiler de katıldı. Öztiryakiler de işten atılan işçilerin sayısı 200 ü aştı. İşçilerin verdiği bilgi şöyle: Önce kıdem tazminatı hakkını henüz kazanamamış olanlar atıldı, geriye kalanların ise bölümleri değiştirildi. Patron herkesi ikna etti kriz var diyerek. Kriz bitince herkesi geri alacağını iddia etse de biz bu işçi düşmanı tutumu daha önce sendikal faaliyet yürüten arkadaşlarımız işten atıldığında da görmüştük. Öztiryakiler 1958 yılında kurulmuş, 50 metrekarelik alanda üretime başlamış, şimdi ise 150 bin metrekarelik alanda 10 grup şirketiyle faaliyet sürdüren, endüstriyel mutfak sektöründe dünyadaki ilk 15 firmadan biri. CSUN DA 200 Ü AŞKIN İŞÇİ İŞTEN ATILDI Aylardır ücretleri ödenmeyen ve fabrika önünde eylem yapan 200 den fazla CSUN işçisi işten atıldı. 380 işçinin çalıştığı ve Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu, Tuzla da kurulu bulunan Çin sermayeli fabrikada işçiler, 4,5 aydır ücretlerini alamıyordu. CSUN da daha önce de 120 işçi işten atılmıştı. Çin sermayeli güneş panelleri üreten ve aylardır üretim yapılmayan fabrikada çalışan işçiler daralma gerekçesiyle işten atıldı. İşçilere tek tek işten atıldığına dair fesih tebligatı gönderildi. İşçiler, ödenmeyen ücretleri ile kıdem ve ihbar tazminatlarını da alamadı. Ücretleri ödenmeyen CSUN işçileri haziran ayından bu yana fabrika önünde dönüşümlü olarak nöbet tutuyordu. görevidir. Zira Yeni İşçi Dünyası işçi sınıfının sesidir. Yeni İşçi Dünyası senin sesin, senin mücadelendir! Gazetene sahip çık! Adresimiz: Asmalımescit Mah. Terkoz Çıkmazı, Terkoz İşhanı, No: 1/303, Beyoğlu/ İstanbul Esenyurt: Sultaniye Mah. 625 Sok. No: 7/1 Eposta: yeniiscidunyasi@gmail.com Tel: 212/2511191 05354841344

SAROS KÖRFEZİ YOK OLMAK ÜZERE! Trakya nın güneyinde, Gelibolu Yarımadası nın uç noktasından Enez e kadar uzanan Ege Denizi nin kuzey doğusundaki yerdir Saros Körfezi. Temiz denizi, geniş ve ince kumlu sahili ve nispeten serin deniz suyu ile bilinir. Çanakkale Boğazı na paralel, 60 km.lik bir sahille uzanan üçgen biçimli tertemiz kumsallarla kaplı bir doğa harikasıdır. Trakya kıyılarında, genişliği 10 km.yi bulan, derinliği 90 m. yi geçmeyen bir kıyı şeridi şeklinde uzanır. Antalya/ Patara ve Side den sonra Türkiye deki en büyük kumsalı ile Saros Körfezi nde bulunan Erikli sahili doğa güzelliğiyle ün salmıştır. Deniz dibindeki akıntılar sebebiyle hiçbir zaman kirlenmeyeceği söylenen bu doğa harikası, yasa yapanların ve yapılmış yasaları tanımayanların eliyle kapitalist rant için yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yok etmek kapitalizmin ruhundadır. Yok etmeden varlığını sürdüremez! Körfezin kontrolü de kapitalist sisteme hizmet edenlerin elindedir. Rant getiren her alanın doğa katliamına müsaade ettiler, ediyorlar. Taş Ocakları Körfezi Tehdit Ediyor Kendinden öncekiler gibi 16 yıldır doğayı talan etmede ustalaşan AKP hükümeti 2010 da, Saros Körfezi Özel Koruma Bölgesi olarak ilan etti. Buna göre su kaynaklarına 2 kilometreden yakın olamaz yerlere taş ocakları yapılamaz genelgesi artık hükmünü yitirmişti. Çünkü yapılan yeni taş ocakları projeleri mühendislerin ölçümlerine göre su kaynaklarına 850 metre, denize ise daha yakındır. AKP nin hükümetleri yeni taş ocaklarının açılmasına göz yummuştur. Bölgede yeni açılmak istenen taş ocakları için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu) gereksiz görülmektedir. Taş ocakları için binlerce ağaç katliamı yapıldı. Bunun yanı sıra dünyanın her yerinden dalış yapmak için bölgeye gelenlerin sayısında her geçen gün düşüşe de sebebiyet verdi. Taş ve kalker ocaklarında patlatma yapmaya başlandığından beri su altı zenginlikleri de yok edilme ile baş başadır. Saros Körfezi Mecidiye Beldesi Turizm ve Kültür Varlıklarını Koruma Yaşatma Derneği üyesi dalgıç Recep Çınar a göre TAŞ OCAKLARI KARADAN FAZLA DENİZE ZARAR VERİYOR Taş ve kalker ocaklarına karşı direnen köylülerden Dilber Sarı şunları söylemektedir: Ocaklardaki kamyonlar günün her saatinde köyümüzden geçiyor. Toz soluyoruz. Boğazımıza yapışıyor. Kanser oluyoruz. Hiç durmuyorlar evimiz öyle bir sallanıyor ki deprem oldu sanıyoruz. Köyümüzde dalgıçların dalması için limanımız var. Buraya gelenler bu rezilliğimizi görmeye mi geliyorlar? Vicdanım rahat değil. Torunlarımıza bunları mı bırakacağız? Taş ocağı istemiyoruz. Saros Körfezi ne Bir De FSRU Gemileri İçin İskele/ Liman Yapılacak Hani derler ya, bir bela yetmezmiş gibi taş ocaklarına taş çıkartacak bir başka bela da kapıda. Saros Körfezi nin Sazlıdere ve Gökçetepe arasındaki bölümüne sıvı hâlde taşınan doğal gazı tekrar gaz hâline getiren (FSRU Gemiler) in yanaşacağı bir iskele/liman yapılması AKP hükümeti tarafından planlanmıştır, yapılacaktır. Doğal gaz taşıyan tankerler bildiğimiz küçük kuru yük gemileri gibi değil, 350-400 metre boyunda devasa gemilerdir. Devasa tankerler en başta körfezde bir tanker trafiği yaratacaklardır. Bu gemilerin manevrası bile adeta bir havuz olan Saros Körfezi ni alt üst etmeye yeter de artar! Bu devasa tankerlerin içinde olacağı bir kaza körfezin her bölgesinde fazlasıyla hissedilecektir. İskele yapılacak alanın birinci derece deprem kuşağında olduğu da işin cabası. Bugün bir iskele, yarın yanına bir ek yeni eklemelerin kapısı aralanır; 3-5 yıl sonra bir de bakmışsın Saros Körfezi, İzmit Körfezi BOTAŞ istasyonu gibi olmuştur. Bir bakarsın Saros körfezi de İzmit Körfezi gibi canlılar için yaşanılır olmaktan çıkmıştır. Saros körfezinin talan edilmesi yalanlar eşliğinde gerçekleştirilmektedir. Örneğin iskele/liman yapılması ile büyük çaplı bir istihdam yaratılacağı söylenmektedir. Yine yapılan çalışmanın çevreye ve doğaya hiç bir zararı yok yalanı söylenmektedir. Bu yalanlara kanmamak lazım. Başlangıçta kâğıt üstünde bütün projeler tertemizdir. Limanın bölge halkına hiçbir kültürel, sosyal, ekonomik getirisi olmayacaktır. Uluslararası şirketler tankerlerle taşıyacakları doğal gaz için doğal güzellikleri yok edeceklerdir. Önümüzdeki yakın zamanda doğası tahrip edilmiş, tanker trafiği ile altı üstüne gelmiş, petrol türevlerine yataklık yapan bir körfezin bize sağlayacağı hiçbir olumlu fayda olmadığı gibi gelecek nesillerin geleceği de ipotek edilecektir. Bölgenin en büyük hazinesi üç-beş kapitalist kazansın diye rant için yok edilecektir. Taş ocaklarıyla başlayan, yapılacak tanker limanı ile devam edecek olan tahribata sessiz kalma! Saros Körfezindeki Kapitalist Rant/Talana Hayır! 13 Ağustos 2018 9Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki

GENEL İŞ: İzmir de DİSK e bağlı Genel-İş Sendikası na üye işçiler Konak Meydanı nda bir araya gelerek krize karşı yarım günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdiler. Eyleme işçilerin yanı sıra DİSK genel başkanı Arzu Çerkezoğlu, çeşitli sendikacılar ve kimi milletvekilleri katıldılar. BİRLEŞİK METAL İŞ: *İzmir de kurulu bulunan ve DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası nın örgütlü olduğu Delphi fabrikasında toplusözleşme görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine işçiler eyleme geçtiler. İşçilerin talepleri sosyal yardımlara %35 ve ücretlere 900 TL net zam yapılması ve dörtlü vardiya sistemine son verilmesi. *DİSK e bağlı Genel-İş Sendikasına üye işçiler ODTÜ de Rektörlük binası önünde Eşit kadro hakkı istiyoruz diyerek basın açıklaması gerçekleştirdiler. İşçilerin talepleri kadroya geçişle birlikte kaybedilen toplu sözleşme haklarının geri verilmesi ve Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından verilen yüzde 4 lük zam oranları güncellenmesi. *DİSK Genel İş üyesi Beşiktaş Belediyesi işçilerinin, ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle başlattığı iş bırakma eylemi kazanımla sonuçlandı. Eylemin başladığı aynı gün içerisinde maaşların yatırılması ile birlikte işçiler eylemlerini sonlandırdılar. Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki *İstanbul Esenyurt Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü nün yol bakım ve onarım işinde çalışan taşeron işçileri, iki aydır maaşlarını alamadıkları için iş bırakma eylemine başladı. Belediye Başkanı ise topu taşeron firmaya attı. *Eskişehir de faaliyet gösteren, DİSK/Birleşik Metal-İş in örgütlü olduğu Candy Hoover Doruk fabrikasında sözleşme dayatmasına karşı kadro hakları ve iş yükünün yoğunluğuna karşı çalışma koşullarının iyileştirilmesi için eyleme geçen sözleşmeli işçilerden 16 sı işten atıldı. İşten atılmaların duyulması üzerine fabrikadaki bine yakın işçi iş bıraktı. 10

BÖYLE DE OLABİLİR! Bir çok sorunla birlikte okullar açıldı Bir yandan aileler çocuklarını istedikleri okullara gönderemiyorlar; çocukların İmam Hatip Okulları na gitmesi isteniyor. İçerik olarak zaten gerici, ırkçı, faşist bir müfredat uygulanıyor. Toplumun gerici kesimleri kız çocuklarını okula göndermiyorlar vb. vb. Öte yandan diğer şeylere olduğu gibi okul araç ve gereçlerine yapılan zamlar da aileleri zor durumda bırakıyor. Güya parasız olduğu ileri sürülen eğitim sisteminde çocukların doğru temellerde eğitimi değil, para duruyor. Lise eğitimi alan ve ama yüksekokula giremeyen yüzbinlerce genç her yıl işsizler ordusuna katılıyor. Yüksek öğrenime giriş sınavlarına hazırlanmak da, kazanmak da, ve evet okumak da büyük dert!!! Oysa eğitim de başka olabilir: Eğitim alanında: Demokratik halk devleti bütün vatandaşlarına 12 yıllık zorunlu, ücretsiz, tüm masrafları devlet tarafından karşılanan, içerik olarak gerçek anlamda laik ve demokratik eğitim sunacaktır. Eğitimde her türden ataerkil ideoloji kalıntılarına karşı mücadele edilecek, eğitim kurum ve araçlarındaki (okul kitapları vb) her türden cinsiyetçilik bertaraf edilecektir. Kız çocuklarının eğitim ve öğretimini garanti altına almak için gerekli tedbirler alınacaktır. Demokratik halk devleti, tüm vatandaşlarına ana dilde eğitim hakkını sağlayacaktır. Eğtimde, politeknik eğitim üretim süreçleri ile birleştirilmiş, teori pratik bütünlmüğü içinde eğitim ilkesi temel alınacaktır. Yüksek öğrenim özerk olacak, bunun nasıl olacağı devlet tarafından belirlenecektir. Yüksek öğrenim, yüksek meslek eğitimi ve akademik eğitim 12 yıl eğitim almış herkese açık ve parasız olacaktır. Bu saydıklarımız, bu sistemde yapılacak şeyler değil Tüm bunların yapılması için büyük çaplı dönüşüme ihtiyaç var Devrime ihtiyaç var! İşçilerin devrimine ihtiyaç var! Merkezinde insan değil para olan kapitalistlerin düzenin yıkılması, yerine insanın merkezde durduğu bir düzenin kurulması gereklidir! Elbette bunun için örgütlenmek ve mücadele etmekten başka yol yoktur Eylül 2018 Eğitim Köşesi PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ II Proletarya diktatörlüğü, kendinden önceki bütün diktatörlüklerden ayrı olarak, kendini sürekli kılmayı değil, kendini, kendisi ile birlikte her türlü diktatörlüğü gereksiz hale getirmeyi amaçlayan, sınıfsız yepyeni bir topluma geçiş toplumunun aracı olan diktatörlüktür. Marks bu bağlamda kendisinin yeni olarak yaptığının: 1. Sınıfların varlığının, sadece Üretimin belirli tarihsel gelişme aşamalarına bağlı olduğunu; 2. Sınıf mücadelesinin zorunlu olarak Proletarya Diktatörlüğüne götürdüğünü; 3.Bu diktatörlüğün kendisinin, sadece bütün sınıfların ortadan kalkmasına ve sınıfsız bir topluma geçişi oluşturduğunu kanıtlamak (Leninizm Defterleri, 3. Defter, İnter Yayınları, sayfa 44) olduğunu belirtir. Amacı son çözümlemede, kendine de ihtiyaç bırakmamak olan bir diktatörlüğün bütün çabaları, en başından itibaren, bu amaç için iktisadi ve kültürel şartların yaratılması doğrultusunda işçi sınıfının ve diğer emekçi kitlelerin mücadelesinin örgütlenmesine yönelmek zorundadır. Proletarya diktatörlüğü öğretisini Marks ve Engels ten devralıp savunan ve geliştiren Lenin, bu bağlamda şöyle der: Proletarya diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı inatçı bir mücadele, kanlı ve kansız, şiddetli ve barışcıl, askeri ve iktisadi, eğitsel ve yönetsel bir mücadeledir. (Lenin Devlet ve Devrim, Leninizm Defterleri, 3. Defter, İnter Yayınları, sayfa 42) Proletarya diktatörlüğü, sınıf mücadelesinin sona ermesi değil, bilakis onun yeni biçimler altında sürdürülmesidir. Proletarya diktatörlüğü muzaffer olmuş ve siyasi iktidarı ele geçirmiş olan proletaryanın, yenilmiş ama yok olmamış, ortadan kalkmamış ve direniş göstermekten vazgeçmeyen burjuvaziye karşı, direnişini artıran burjuvaziye karşı sınıf mücadelesidir.(age. Sayfa 49) Proletarya diktatörlüğünün biçimleri tabii ki içinde yaşanılan geçiş toplumunun somut şartlarına göre değişir. Fakat proletarya diktatörlüğünü, proletarya diktatörlüğü yapan öz değişmez: Burjuvazi üzerinde topyekûn diktatörlük, burjuvaziye karşı sınıfsız toplum için sınıf mücadelesinin örgütlenmesi Rusya da 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi ne önderlik eden Bolşevikler, proletarya diktatörlüğünün genel öğretilerini kendi devrimleri içinde sınamak ve geliştirmek fırsatını yakaladılar. Rusya da iktidarı ele geçiren proletarya, tek ülkede devrimi sürdürmek, sosyalizmi inşa etmek, komünizme giden yolu tek ülkede de olsa açmak göreviyle karşı karşıya kaldı. Bu, teoride (en azından 1916 ya kadar) öngörülmeyen yeni bir durumdu. Proletarya diktatörlüğünün somut sorunları konusunda dünya proletaryasının elindeki en önemli deneyim, Lenin ve Stalin önderliğindeki Sovyetler Birliği nin deneyimidir. Bu deneyim her şeyden önce Kapitalizmden Komünizme Geçiş Dönemi nin teoride öngörülenden çok daha uzun bir zamanı kapsayacağını, çok daha zorlu olacağı, bu geçiş döneminin kendi içinde de değişik evrelere sahip olduğu, her birinin kendine has öne çıkan görevleri olduğu görülmüştür. Marks ın komünizmin alt evresi olarak adlandırdığı sosyalizm de, etrafı düşman bir ortamla çevrili bir proletarya diktatörlüğü devletinin, proletaryanın iktidarını sürdürebilmek için kendisini güçlendirmek zorunda olduğu vb. Stalin tarafından ortaya konuldu. Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 11

Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 12 KADINA YÖNELİK ŞİDDETE, CİNSEL ŞİDDET VE ÇOCUK İSTİSMARINA KARŞI MÜCADELE İŞÇİ SINIFININ GÖREVİDİR! Gün geçmiyor ki, medya ve sosyal medya üzerinden kadınlara yönelik şiddetin ve aynı şekilde çocuklara yönelik şiddet ve istismarın vahşi biçimleriyle karşılaşmayalım. Bugün yine gazeteleri açıyor ve yine rezil mi rezil bir haberle karşılaşıyoruz: Şiddet nedeniyle boşanmak isteyen kadını kocası defalarca taşa vurarak dövdü. Kolu ve eli kırılan, başına 50 dikiş atılan kadının şikayette bulunması üzerine koca tutuklandı. (Milliyet, 30 Ağustos 2018) Bunları duyduk ve gördükçe genelde oluşan algı şüphesiz kadınlara yönelik şiddetin ve çocuk istismarının giderek arttığı yönündedir. Kadına yönelik şiddet artıyor mu? İşin aslı şu ki, esasen bilimsel temelde verilere dayandırılarak bu algının doğruluğu ya da yanlışlığı ileri sürülemez. Çünkü hâlâ daha kadınlara yönelik şiddet vakalarını ve hatta çocuk istismarlarını kaydeden resmi bir istatistik yok. Bırakalım kamuya yansımayanı, yansıyanı dahi sayan/kayıtlara geçiren böylesi bir resmi istatistik yok! Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki kadının statüsü biriminin Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı var sözümona! Bu eylem planının dayandığı istatistiki araştırma 2008 ve 2014 yılına ait!! Bütün resmi açıklamalar da buna dayandırılıyor. Bu konuda devletin görevini yapmadığı apaçık ortada! Nitekim, devlete bu konuda güven olmayacağını iyi bilen duyarlı sivil toplum örgütleri medya üzerinden kamuoyuna yansıyan olayları izlemeye ve veri olarak toplamaya soyunmuş durumda. Bunlardan biri Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu. Platformun internet sayfasında Öldürülen Kadınlar Anısına ANIT SAYAÇ gibi olumlu bir başlangıç yapılmıştı. Burda sayılan kadın cinayetleri vakaları, çünkü ancak bunlar direkt kamuya yansıyor. Platform şu açıklamada bulunuyor:... cinsel şiddet ve çocuk istismarı haberlerinin ortaya çıkması, gerek bu suçların şikayete bağlı olması gerek soruşturma ve dava süreçlerinin devam ediyor olmasından dolayı net sayının belirlenmesi zorlaşmaktadır. İstanbul Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili mercilerinin tespit etmesi ve buna göre şiddetle mücadele yöntemlerini belirlemesi gerekirken; söz konusu makamlar bunları yapmıyor. Bizler, basına yansıyan halini derleyerek bir sayıya ulaşıp, bu çerçevede raporumuzu hazırlıyoruz. Ancak çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıkladığımız ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazla. (kadıncinayetlerinidurduracagiz.net) Devlet bu konuda görevini yapmadığı gibi, sorunu sadece ve sadece propaganda ve magazin gündemi temelinde ele aldığı açıktır. Öyle ki, çocuk istismarı toplumsal sorunu üzerine gerçekten çok yönlü ve mağdurları tekrar mağdur etmeyecek şekilde gitmek gerekirken, kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel şiddete karşı gerçekçi çözümleri üretmek yerine, kamuoyunu hadım ve idam gibi sorunun çözümünde işe yaramaz ve gerici tedbirlerle oyalıyor. Diğer taraftan ama, kadına ve çocuklara yönelik şiddet konulu davalarda indirim uygulanması devam ediyor... Şimdi gündemde olan af tartışmasıyla da bağ içinde, duyarlı kamuoyu haklı olarak bunun yine bu kader kurbanları nın salıverilmesine hizmet edeceği endişesini duyuyor. Her ihtimalde, kadınlara yönelik şiddete ve çocuk istismarına karşı toplumsal duyarlılık ve tepki bir nebze olsun artmıştır. Ancak henüz çok başlardayız... Öyle ki, başkası yaptığı zaman öfkeyle tepki veren kişi evde eşine şiddet uygulamaya devam ediyor olabiliyor... Yani bu patriyarkal (erkek egemen) kültürün aşılması o kadar kolay değil. Ama nedir? Kadınlar bilinçlendikçe ve herşeyden önce de ekonomik bağımsızlıklarına ulaştıkça koca şiddetine katlanmak tan vazgeçebiliyorlar. Kadınlar HAYIR! dedikçe, egemenlikleri sarsılan erkekler de saldırganlaşabiliyorlar!!! Çocuk istismarının engellenmesi için de temel olan şey kadının güçlendirilmesidir. Ancak güçlü ve bağımsız bir anne aile içi cinsel şiddete karşı kendini ve çocuklarını koruma yetisine sahip olabilir!!! Çocuklara yönelik cinsel istismara ilişkin bütün uluslararası araştırmalar ve veriler bunu göstermektedir. Devletin görevini yerine getirmesi talebini yükseltir ve bu konuda bir kamuoyu faaliyeti yürütürken, önce yine kendimize dönüp bakmak ve mücadelemizi sağlam temellere oturtmak zorundayız. Kadına yönelik şiddete, cinsel şiddet ve çocuk istismarına karşı mücadele işçi sınıfının görevidir!!! Öyleyse ne yapmalı? Sendikada, iş yerinde ve işçi ve emekçilerin birarada olduğu her alanda kadına yönelik şiddetin kabul edilemez bir toplumsal kötülük olduğu bilincinin yaratılması için bu sorunu gündeme oturtmak!!! Tartışmak ve işçi ve emekçiler arasında, en başta da sınıf bilinçli işçi ve emekçi erkekler arasında bu sorunun yakıcı bir sorun olduğu ve mücadelenin ertelenemeyeceği bilincini geliştirmek!!! Nerden çıktı şimdi bu? türünden itirazların bizzat kendisinin sorunun işçi ve emekçi kitleler arasındaki derin egemenlik ilişkisini sorgulamaktan, demokrasi ve sosyalizm kültürünün geliştirilmesi görevinden ne kadar uzak olduğunun bilincinde davranmak!!! Kadına yönelik şiddet ve cinsel şiddet karşısında açık ve net ve sonuna kadar tutarlı bir tavır geliştirmek! Kadına yönelik şiddetin bahanesi yoktur! Şiddet kabul edilemez! İşçi sınıfından erkekler/emekçi erkekler birlikte yaşam içinde ortaya çıkan sorunları şiddet dışında yöntemlerle çözmeyi öğrenmek zorundadırlar!!! bilincinin yerleşmesi için azami çaba göstermek!!! Sendikaları, işçi temsilciliklerini, iş arkadaşlarımızı ve hatta patron/işyeri yönetimini bu konuda açık tavır koymaya zorlamak!!! Bunu yaparken, bizim işçi sınıfından kadın ve erkekleri aydınlatma, eğitme görevimiz olduğunu gözden kaçırmamak!!! Bizim seçeceğimiz yol ve yöntem linç politikası olamaz, ama kadına yönelik şiddeti hafife alan, üstünü örtüp geçiştirmeye çalışan bir politika HİÇ OLAMAZ!!! Kadına yönelik şiddet işçi ve emekçilerin davasına zarar verir, hedeflediğimiz toplumsal ilişkilere kökten terstir!!! Bunu anlamayan erkeklerin karşısında sınıf bilinçli kadın ve erkeklerin tutarlı tavırları olacaktır!!! Sorunun nihai çözümünün proleter demokrasisinin geliştiği, insanın insana köleliğinin son bulduğu, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmasının ötesinde tam anlamıyla özgürleştiği bir toplumda olacağı bilincimizdedir. Bu toplum için mücadele ediyoruz, edeceğiz. Ancak, bu mücadeleye öncülük etmek isteyen sınıf bilinçli kadın ve erkeklerin kendi saflarındaki kötülüklerin bertarafını ileri güzel günlere havale etme lüksü yoktur!!! Bu bizim açımızdan geleceğin değil, şimdinin görevidir!!! Bu anlamda: Kendini sorgula yoldaş! 30 Ağustos 2018

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI TARİHİNDEN (II) 1908 Jön Türk Devrimi ve İşçi Hareketi 1908 Jön Türk Devrimi, bir burjuva devrimidir. Bu devrim, Osmanlı merkezi feodal rejimini belli burjuva dönüşümlere zorlayan yarı yolda kalan bir devrimdir. Bu devrim, daha çok üst yapıda bir askeri darbe, darbe tehdidi yöntemleri ile gerçekleşen bir devrimdir. Lenin, Jön Türk Devrimi ni bir halk devrimi değil, burjuva devrimi olarak değerlendirmektedir. ( Devlet ve Devrim, Lenin, s.53, İnter Yayınları, 1995, İstanbul) Jön Türk Devrimi ni izleyen günlerde, Osmanlı toplumu o zamana dek benzerini yaşamadığı bir toplumsal hareketlilik dönemine girer. İttihat ve Terakki Partisi, başlangıçta hükümette yer almaz. Ancak İttihat ve Terakki Partisi dışardan denetleyen belirleyici siyasi güç konumundadır. 1913 e gelindiğinde İttihat ve Terakki Partisi iktidarı bütünüyle üzerlenir. Jön Türk Devrimi, ekonomik tabanı henüz kurulmamış Türkçü burjuva hevesiyle, sömürgeleşme tehdidinden kurtulmak ve ölen devlet gücünü canlandırmak için yapılır. Ancak bu yönelim iktidara gelindikten sonra bir kenara bırakılır. Emperyalist büyük güçlerden Almanya nın yanında yer alınır. Kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesi sonucu, işçi sınıfı ve diğer çalışanlar, hemen hemen her ülkede iş bırakma eylemlerini geliştirir. İşçi sınıfının eylemlerinin yoğunlaşmasına paralel olarak devletin, kapitalistlerin çıkarları doğrultusunda işçi sınıfının eylem ve örgütlerini denetim altına alır. Bu amaçla grevler ve işçi örgütlenmeleri yasaklanır. Çalışanlar, sert önlemlerle, baskı ve şiddet ile yıldırmak istenir! Baskı ve şiddet ile çalışanların mücadelesi engellenemediğinde, devlet ikinci aşamada, işçi örgütlenmelerini ve sendika kurma hakkını tanımak, grev uygulamasını düzenlemek zorunda kalır. Bu aşamaya varılması, hiçbir ülkede işçi sınıfının, tüm çalışanların bilinçli ve kararlı savaşımı olmaksızın gerçekleşemez. 1908 birçok açıdan olduğu gibi işçi sınıfı tarihi açısında da önemlidir. İşçi eylemleri, l908'de, o zamana kadar görülmemiş boyutlara ulaşır. 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu nda önemli grev olayları meydana gelir. Birkaç ay gibi kısa sürede o zamana dek görülmemiş ölçüde onlarca grev örgütlenir, bir grev patlaması yaşanır. 1908 grevleri, işçi sınıfı tarihi açısından birçok deneyimle yüklüdür. 1908 grevleri, başlatılış, örgütleniş ve sonuçlandırılış bakımından ilginç özellikler taşımaktadır. 1908'in birkaç ayında imparatorluk sınırları içerisinde 100 den fazla grev yapılır. 1908 grev patlaması sadece o dönemde imparatorluğun önemli sanayi merkezleri olan Selanik ve İstanbul'u değil, bunların yanı sıra Aydın, İzmir, Balya-Karaaydın, Edirne, Ereğli, Adana, Samsun, Beyrut, Ergani, Kavala, Drama vb. gibi birçok kenti de etkiler. Birçok grev, örneğin demiryolu ve maden grevleri birkaç kenti birden, bazen bir bölgeyi kapsar. Özellikle eylülün ilk yarısında peş peşe çok sayıda işçiyi kapsayan grevlerin meydana gelmesi ile bütün ülkede bir genel grev dalgası eser. Grevlerin coğrafi olarak bu derece yaygın olarak ve ülkenin hemen hemen her bölgesini etkileyecek şekilde örgütlenmesi, o dönemde işçi eylemlerinin vardığı boyutları göstermesi bakımından oldukça ilginçtir. 1908 grevleri, ekonomik açıdan oldukça etkileyici nitelikler taşımaktadır. Sözkonusu grevler, gıda, demiryolu, tramvay, denizyolu taşımacılığı, dokuma, yapı malzemesi, metal ve maden gibi o dönemde imparatorluğun en can alıcı iş kollarını etkiler. Demiryolu grevlerinin birçok işkolunu da etkilediği görülür. Bu grevlerin birçoğu yabancı sermayenin elindeki işkolları ve işletmelerde örgütlenir. 1908 grevleri, işçilerin istekleri bakımından da ilginçtir. İşçilerin temel isteği ücretlerin arttırılmasıdır. Ücretlerin arttırılma isteğinin yanında diğer talepler de öne sürülmektedir. Örneğin, on üçüncü aylık (Anadolu Demiryolu grevinde), işgününün kısaltılması (Şark Demiryolu grevinde, işgününün 8 saatle; İzmir Tramvay İşletmesi grevinde, 10 saatle sınırlandırılması), sendikanın işverence tanınması, gece çalışmaları için %100 fazla ödenti, haftalık ya da on beş günlük tatil, yıllık ücretli izin istekleri öne çıkmaktadır. Grevlerin başlatılmasında da kimi farklılıklar öne çıkmaktadır. Birçok grevin aniden başlatılması genel ilkedir. Kimi grevlere çıkılmadan önce, işverenle görüşme girişimleri, talepleri sadrazama, İttihat ve Terakki Partisi ne, bir dilekçe ile bildirilmesi gibi barışçıl yollara başvurulduğu da görülmektedir. Anadolu Demiryolu İşletmesi nde işçiler greve başlamadan önce gösteri yapıp, Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 13

Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 14 "Grevlerin başlatılmasında da kimi farklılıklar öne çıkmaktadır. Birçok grevin aniden başlatılması genel ilkedir. Kimi grevlere çıkılmadan önce, işverenle görüşme girişimleri, talepleri sadrazama, İttihat ve Terakki Partisi ne, bir dilekçe ile bildirilmesi gibi barışçıl yollara başvurulduğu da görülmektedir. Anadolu Demiryolu İşletmesi nde işçiler greve başlamadan önce gösteri yapıp, grev duyurusunu Haydarpaşa Garı kapısına asarlar. Selanik'te de bir greve başlanırken benzer gösteriler yapılır. grev duyurusunu Haydarpaşa Garı kapısına asarlar. Selanik'te de bir greve başlanırken benzer gösteriler yapılır. Ancak, kimi grevlere başlamadan önce, uyuşmazlığın çözümü için barışçıl yolların denendiği de bir gerçektir. Grevciler, greve başlarken, gösteri ve yürüyüşler yaparak, bildiri dağıtarak kamuoyunu kazanmaya çalışır. Grevlerin yönetimi genellikle örgütsüz işçi gruplarınca üstlenilir. Birçok grev yönetiminin, işçi birlikleri, dernekler ya da çok az sayıdaki sendikalarca üstlenildiği de görülmektedir. Bu arada kimi zaman da bir tek işçi önderinin bir grevi örgütlediği, yönettiği olmuştur. Veta isimli bir işçi, Kavala ve Drama'da on dört bin işçiyi greve götürür. Topal Mevlüt, Balya-Karaaydın grevini yüzlerce işçinin önderliğini yaparak gerçekleştirir. Kimi grevlerde, bir ya da birkaç grev komitesi oluşturulduğu da görülmektedir. 1908 grevleri sırasında bir de işgal eylemi vardır. Şirket-i Hayriye'de (İstanbul Deniz Yolları İşletmesi) işçileri ücret artışı için greve gittiklerinde şirket müdürü grevcilerle görüşmeyi reddeder. Grevciler, Sirkeci'deki şirket merkezini, tüm büro çalışanlarını da içerde alıkoyarak işgal eder ve müdürü görüşmeye zorlar. Dün olduğu gibi, bugün de haklarını arayan işçilere karşı kapitalistlerin yöntemleri hep aynıdır. 1908 grevlerinde, grev sonrasında işçiler, işverenler ve güvenlik güçlerinin baskısı ile karşı karşıya kalır. Grevciler, özellikle de grev yöneticileri, işlerinden çıkarılma, izlenme, fişlenme, işçi örgütlerinden ayrılmaya zorlanma gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşır. Grev sonrasında, özellikle grev başarısızlık ile sonuçlanmışsa, birçok grevci işini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Grev hakkı herhangi bir yasa tarafından güvence altına alınmadığından, işverenler, grevcileri kolaylıkla işten atıp yerlerine yenilerini alabiliyorlardı. Grev sonrasında işten çıkarılan işçi ve işçi önderlerinin işe alınmaları ya da tutuklanan arkadaşlarının bırakılmaları amacıyla işçilerin yeniden greve gittikleri görülmüştür. Böylece, kimi grevler, ekonomik, toplumsal özellikleri yanında siyasal boyutta kazandığı söylenebilir. İmparatorluk yöneticileri, İttihat Terakki Partisi, 1908 grevlerinin yabancı sermayeyi rahatsız etmesi üzerine, bu konuda bir kanun yapma gereksinimi duyar. 8 Ekim 1908 de "Tatil-i Eşgal Cemiyetleri Hakkında Kanun-u Muvakkat [Grev Derneklerine İlişkin Geçici Yasa] kabul edilir. Bu kanun sendikalaşmayı yasaklayan ve grevleri sınırlandıran bir kanundur. Bu kanun hakkında hazırlanan fezleke Ticaret ve Nafia Nezareti ne gönderilir (Bayındırlık/Ulaştırma Bakanlığı). Bu kanun hakkında hazırlanan fezleke aynı zamanda şirketlere, demiryolu şirketine de bildirilir. Fezleke de liman, rıhtım, tramvay, havagazı, elektrik gibi kamu hizmetlerine yönelik işyerlerinde devlet memuriyetinde olduğu gibi greve gidilemeyeceği, bunun Tatil-i Eşgal Cemiyetleri Hakkında Kanun-u Muvakkat ile güvence altına alındığı bildirilir. Bu kanuna uymayan ve greve kalkışan ya da grev kışkırtıcılığı yapan işçi ve memurların tutuklanıp haklarında yasal soruşturma yapılacağının şirket çalışanlarına da bildirilmesi istenir. Bu kanun, ülkemizdeki ilk grev ve sendika yasasıdır. Bu kanunun amacı, II. Meşrutiyeti izleyen grev dalgasına son vermektir. Tatil-i Eşgal Kanunu işçi eylemlerini, grevleri durdurmak ve işçi örgütlenmesini hükümetin denetimi altına almak, yasaklamak amacı ile çıkarılmıştır. Bu kanun işçi hareketine vurulan bir darbedir. Bu darbe vurulurken Osmanlı hükümeti, yabancı sermaye ile işbirliği içerisinde işçilere karşı ceberut tavrını bir kez daha göstermiştir. Tatil-i Eşgal Kanunu, işçiler ve işçi örgütleri tarafından sürekli tepki ile karşılanır ve eleştirilir. İşçiler ve örgütleri, Tatil-i Eşgal Kanun-u, Meclis-i Mebusan da görüşülüp çıkmasını önlemek için birçok kentte gösteri ve yürüyüşler yapılır. En ilginç protesto eylemi, Selanik'te, 6 Haziran 1909 Cumartesi günü düzenlenen mitingdir. Miting için beş dilde (Türkçe-Osmanlıca, Fransızca, Yunanca, Bulgarca ve Ladino- İbrani harfleriyle İspanyolca) el ilanları ile çağrı yapılır. Mitinge 23 işçi örgütünden 6 bin kişi katılır. Mitingin örgütlenmesinde Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu (SSİF) önemli rol oynar. Benzer protesto eylemleri Kavala, Drama, İzmir ve Edirne de de yapılır. Bu protesto eylemlerine ve tüm karşı koymalara rağmen, Tatil-i Eşgal Kanunu (Grev Yasası) 9 Ağustos 1909 da Meclis-i Mebusan da kabul edilir. Tatil-i Eşgal Kanunu 1936 ya kadar yürürlükte kalır. Tatil-i Eşgal Kanunu nun yürürlüğe konulması ile beklenen amaç gerçekleşir. II. Meşrutiyet ile başlayan grev dalgası hızını yitirir, grevler azalır. Böylece grevlerin önemli oranda önü alınır. Ancak grevler tümü ile sona ermez, yeni grevler örgütlenir, ama bunlar artık çok yoğun sayıda değildir. Yasayla, ekonomik bakımdan en önemli ve işçinin en yoğun olduğu ve dolayısıyla işçi eylemlerine en elverişli işletmelerde sendika özgürlüğü tanınmaz. Grev hakkı da sınırlandırıldığı için, işçi eylemleri, ekonomik etkinliklerinden çok şey yitirir. Yasa kapsamına giren işletmeler, daha çok imparatorluğun sanayi merkezleri diyebileceğimiz kentlerdir. Sonrasını biliyoruz. Müslüman olmayan halklar, hazırlanan bir plân dâhilinde soykırıma tabi tutulur. Ve Osmanlı İmparatorluğu, Almanya nın yanında savaşa girer. (Devam edecek)

DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ KOSTA RİKA: GENEL GREV! Kosta Rika da, bütçe kesintilerini içeren Mali Plan ı protesto etmek için 10 Eylül de başlayan genel grev 3. haftasında sürüyor. Genel grevi sendikalardan ve sosyal gruplardan oluşan bir birlik olan USSN (Unidad Sindical y Social Nacional) örgütlüyor. USSN nin çağrısıyla yüzbinlerce emekçi 26 Eylül de sokağa çıktı. Yolları bloke etti, hayatı felç etti. Protesto gösterilerine en az 600 bin kişinin katıldığı belirtiliyor. 5 milyonluk ülkede bu ciddi bir sayı. Hazine Bakanlığı tarafından Haziran ayında meclise sunulan Kosta Rika nın refahı için mali sürdürülebilirlik planı, dolaylı vergilerin yükseltilmesi; eğitim ve sağlık gibi alanlarda kamu bütçesinin kısılması; ücretlerin en azından 2 yıllığına dondurulması ve fazla mesai ücretlerinde indirime gidilmesi; yeni personel alımının ve alt yapı yatırımlarının durdurulması gibi saldırıları içeriyor. ARJANTİN: 36 SAATLİK GENEL GREV Arjantin de, IMF ile anlaşma yapan ve bu çerçevede kemer sıkma politikalarını yoğunlaştıran Macri ve hükümetine karşı Eylül ayı içinde ikinci büyük grev yapıldı. Ülkenin en büyük sendikası Genel İşçi Konfederasyonu CGT nin çağrısıyla yapılan ülke çapındaki grev 36 saat sürdü. Hükümet kriz koşullarını bahane ederek Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 50 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı. Ancak anlaşmanın Haziran ayında açıklanmasından bu yana, Arjantin Pezosu ABD dolarına karşı yüzde 30 değer kaybetti. Ücretler ise yüzde 34 enflasyon karşısında eridi. İSVİÇRE: KADINLARDAN EŞİT ÜCRET TALEBİ İsviçre nin başkenti Bern de eşit ücret talebiyle yürüyen kadınlar cinsel ayrımcılığı ve saldırıları protesto etti. Aralarında ülkenin en büyük sendikalarından Unia nın da olduğu 40 ın üzerinde örgütün çağrısıyla 22 Eylül de düzenlenen yürüyüşe 20 bin kadın katıldı. Anayasa ile garanti altına alınan eşit ise eşit ücret maddesinin hayata geçirilmesini talep eden kadınlara aynı işi farklı ücret uygulamasına son verilmesini istedi. Unia sendikası, bu sorunun çözülmesi konusunda parlamentonun ve hükümetin adım atmaması durumunda 2019 yılının kadın grevi yılı olacağını duyurdu. İsviçre de 1982 yılından beri yasalar cinsel eşitlik i öngörüyor. Fakat ülkede kadın emekçiler erkeklere nazaran ortalama yüzde 20 daha az ücret alıyor. POLONYA: KAMU EMEKÇİLERİ SOKAĞA ÇIKTI Polonya nın başkenti Varşova da 22 Eylül de başta öğretmenler olmak üzere sağlık emekçileri ve diğer kamu çalışanları hükümeti protesto etti. Son yıllarda bastırılmış ücretlere karşı çıkan yaklaşık 25 bin kamu emekçisi zam talebinde bulundu. Protesto gösterisine katılan gruplardan en kalabalık olanı olan öğretmenler, Eğitim alanına kaosu getiren ve eğitim bütçesini kısıtlayan bakanın görevden alınmasını istediler. İktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi PİS, 2015 te yapılan genel seçimlerde salt çoğunluğu elde etmişti. 2017 de basını, istihbarat örgütünü, yargıyı kontrol altına almak için düzenlemeler yapıp senatodan geçiren PİS büyük tepki toplamış, on binlerin katıldığı protesto gösterileri düzenlenmişti. Kaynak: https://www.yasanacakdunya.org/category/ dunya-isci-sinifindan-haberler/ Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın işçi eki 15

3.HAVALİMANI İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMA PLATFORMU KURULDU Yeni İşçi Dünyası nın da bileşeni olduğu, 3.Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu, 8 Ekim pazartesi günü TMMOB Karaköy binası konferans salonunda düzenlediği basın toplantısıyla kuruluşunu kamuoyuna duyurdu. Toplantıya, platformun bileşeni kurumların temsilcileri, destekleyicileri olmak üzere çok sayıda insan katıldı. Toplantının başında 3.Havalimanı işçilerinin direnişi anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. HDP Ekoloji Meclisi üyesi Beyza Üstün ün yönlendiriciliğinde yapılan toplantıda; Zeki Kılıçaslan platformun kuruluş amacını, İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyesi İsmail Şahin, Dev Yapı İşçileri Sendikası Örgütlenme Sekreteri Nihat Demir; havalimanı işçilerinin sorunlarını kısaca anlattı. Havalimanı işçilerinin Avukatı Ahmet Baran Çelik sürecin hukuksal boyutu hakkında bilgi verdi. Toplantıda okunan Platformun kuruluş deklarasyonu şöyle: 3. Havalimanı ndaki insanlık dışı barınma-beslenme-ulaşım koşullarına, yaşanan iş cinayetlerine, ücretlerin düzensiz ödenmesi ve sigorta primlerinin eksik yatırılmasına, onur kırıcı muamelelere karşı birikmiş işçi öfkesinin patlamasından sonra başlayan işçi ve sendikacı tutuklamaları devam ediyor. Direnişin kendisi İGA patronları ve onları denetlemekle görevli Çalışma Bakanlığı ve yetkili tüm resmi merciler hakkında bir suç duyurusu anlamını taşıyan taleplerle tarihe geçti. Yetkililer bu talepler sayesinde açığa çıkan gerçeklerle ilgili hızla işlem başlatmak yerine İGA patronlarını korumaya aldılar. Tüm kamera kayıtlarını didik didik ederek direnişte köle değiliz diye haykıran, tutum alan işçileri teker teker ya da gruplar halinde tutuklamaya devam ediyorlar. Yaklaşık 600 işçiyi gözaltına alıp, aralarında dört İnşaat-İş yöneticisi ve en son 5 Ekim de DİSK e bağlı Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut un da olduğu beş sendikacı ile 30 işçinin tutuklanması; direnme ve örgütlenme hakkına yapılmış açık bir saldırıdır. Anayasa ihlalidir. Bizler çeşitli sendikalar, kitle örgütleri ve demokratik kurumlar, duyarlı kişiler olarak bir araya gelerek 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu nu oluşturduk. Bu Platformla haksız-hukuksuz şekilde tutuklanan işçiler ve sendikacılar ile dayanışma içinde olacağımızı, 3. Havalimanı şantiyesinde çalışan arkadaşların bir isyanla deklare ettikleri taleplerinin takipçisi olacağımızı belirtiriz. Arkadaşlarımızın bir an önce serbest bırakılması, parasız-pulsuz konuldukları cezaevindeki ihtiyaçlarının-mağdur edilen ailelerinin yaralarının sarılması için ortak bir çaba içinde olacağımızı vurgularız. Platformumuz, işçilerin direnme hakkına saygı duyan, insani taleplerini sahiplenen, onların bu şekilde mağdur edilmeleri karşısında vicdani bir sorumluluk duyan tüm kurum ve bireylere açıktır. İnşaat işçileri köle değildir! İnşaat işçileriyle dayanışmaya! 8 Ekim 2018 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Bektaş Kızılocak Yönetim Yeri ve Adresi: Sultaniye Mahallesi 625 Sokak No:7/1 Esenyurt/İstanbul Tel/ Fax: (0212) 2511191 e-mail: : www.ydicagri.net yeniiscidunyasi@gmail.com facebook.com/ Yeni dünya için çağrı twitter.com/ydicagri www.facebook.com/ Yeni-işçi-dünyası YDİ ÇAĞRI Sayı 192 nin İşçi Özel Sayısı Ekim2018 Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Ezgi Matbaası Çobançeşme Mah. Altay Sokak No:10 Yenibosna/İstanbul Tel: (0212) 452 23 02 Yayın Türü: Yerel Süreli