ULUSLARARASI STRATEJİK BAKIŞ ENSTİTÜSÜ POLICY BRIEF 11/28/2015 Kasım 2015, No.1 Türkiye-Rusya Krizinin Geleceği Üzerine Bir Değerlendirme Zafer Gündüz, Uzman, Uluslararası Stratejik Bakış Enstitüsü. Giriş Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Doktor Adayı. Türkiye nin angajman kuralları gereği Rusya ya ait SU-24 uçağını hava sahasını ihlal etmesi nedeniyle düşürmesi sonucunda özelde iki ülke arasında kısa vadede şiddetli orta ve uzun vadede uluslararası sonuçlar doğuracak bir kriz meydana getirmiştir. Rus uçağı düşürülmeden önce ki sürece baktığımızda aslında böyle bir krizin ayak seslerinin geldiğini sezinleyebilmekteydik. Rusya Türkiye hava sahasını daha önce birçok kez ihlal etmiş ve Türkiye yetkilileri tarafından dostluk ve işbirliği ortağı olması münasebetiyle diplomatik bir dille uyarılmıştı. Tüm bu uyarılara rağmen Rusya bildiğini okumuş Türkiye hava sahasını ihlal etmiş ve krizin doğmasına zemin hazırlamıştır. Rusya jetinin Türkiye tarafından daha önce hesaplanıp planlanarak mı yoksa spontane (anlık) bir ihlal sonucunda mı düşürüldüğü henüz netlik kazanmış değildir. Dış politika konusunda devletler karar alırken genelde kar ve zararlarını hesap ederek rasyonel hareket ederler. Devletlerin birincil önceliği güvenliğini sağlamaktır. Türkiye daha önce Suriye de kendi uçağının Suriye hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülmüş fakat bunun için aynı çapta bir misillemede bulunulmamıştır. Bu durum Türkiye deki muhalif partiler ve kamuoyu tarafından hükümet nezdinde ciddi eleştirilere neden olmuştur. AK parti hükümeti genel itibariyle ülke güvenliği için aldığı kararlarda kamuoyunu dikkate almaktadır. Eğer Rusya jeti bu ihlal sonucu düşürülmemiş olsaydı başta Cumhurbaşkanı olmak üzere AK Parti 1
hükümeti ulusal güvenliği ve onuru sağlama konusunda ciddi zafiyet gösterdiği için ciddi eleştirilere tabi tutulacak AK Partinin kamuoyu nezdinde derin bir güven kaybına neden olacaktı. Devletler dış politikada ciddi sonuçlar doğuracak eylemlerde bulunurken her zaman rasyonel hareket etmezler. Uluslararası konjonktüre göre bazen en az zararla krizi atlatmak için kararlar alırlar. Türkiye açısından baktığımızda Suriye konusunda izlediği dış politika bölgesel bir oyuncu düzeyinde seyretmektedir. Suriye ile uzun bir sınıra sahip komşu olması güvenliğini ciddi ölçüde etkilemektedir. Bunun yanında Suriye nin kuzey batısında yer alan bölgede yer alan Türkmenler Türkiye ile soy birliğine sahip olması Türkiye yi onların güvenliği ile ilgilenmek zorunluluğunu doğurmuştur. Diğer bir neden ise Türkiye nin ulusal güvenliğini ileride ciddi ölçüde tehdit edebilecek Kürt unsurlarının Kuzey Suriye de kantonlar oluşturarak otonom elde etmeye çalışmaları Türkiye nin güvenliğini ileride ciddi düzeyde tehdit edebilecek riskleri barındırmaktadır. Suriye Krizine Gelişimi: Türkiye nin Suriye de iç savaş çıktığından beri izlemiş olduğu dış politika zaman zaman ayrışsa da Batıyla işbirliği çerçevesinde yürütülmüştür. Savaşın uzaması dışardan müdahalelerin artması Suriye iç savaşını uluslararasılaştırmıştır. Uluslararası hegemon güç olarak başat aktör Amerika nın projesiyle savaş başlamış fakat planlandığı gibi sonuçlanmamıştır. Türkiye bu süreçte hem Suriye ile komşu olması nedeniyle hem Amerika nın müttefiki olması nedeniyle Suriye de revizyonist bir dış politika izlemeye devam etmektedir. Suriye sorunun çatallanması diğer bir deyişle dallanıp budaklanması farklı oyuncuların devreye girmesine neden olmuştur. Suriye iç savaşına doğrudan veya dolaylı taraf olan büyük güçler yanında bölgesel güçler etkili olmaya devam etmektedir. Büyük güçler başta Amerika olmak üzere diğer Batı devletleri, doğuda ise savaşın uzaması sonucu Rusya doğrudan Çin ise dolaylı olarak müdahil olmuştur. Bölgesel olarak etkili olan en önemli olan birbirleriyle ciddi rekabet içerisin de olan İran ve Türkiye dir. Suriye iç savaşında etkili olan diğer aktörler hatta krizin süregitmesine neden olan en önemli aktörler örtülü güçler olarak kavramsallaştırdığımız güçler olmaktadır. Bunlar bölgeye dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen kendi tanımlamalarıyla mücahitler ve bunları örgütsel olarak hareket etmesini sağlayan gizli istihbarat birimleri ve bunların karşısında ise ülkenin ve rejimin güvenliğini sağlamaya çalışan Esad in silahlı kuvvetleri yer almaktadır. Gizli istihbarat örgütleri tarafından dış politika çıkarlarını gerçekleştirmek için organize edilen Proxy güçler; bunlar ISID (DAEŞ) diye bilinen Suriye de ve Irak ın bir bölümünde etkili olan devlet şeklinde 2
kendini organize eden ve tanımlayan en önemli Proxy güçtür. ISID diye tanımlanan bu güç birçok istihbarat tarafından kullanılmakta ve bunların çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Irak ta ve Suriye nin doğusunda geniş bir alan üzerinde hâkimiyet kurmuştur. ISID elamanları genelde dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen savaşçı unsurlardan oluşmaktadır. ISID ideolojik argümanları İslam tarihinde geçen selefi olarak bilinen grubun geleneğinden almaktadır. İslam dininin rijit-sert hukuksal yorumunu benimsemekte ve bunu mensupları arasından uygulamaya koymaktadır. Başlangıçta El Kaide ye bağlı olarak faaliyet gösteren bu örgüt zamanla kendine özgü bir yol tutmuş ve bağımsız hareket etmeye başlamıştır. ISID in temel gücü Irak ın işgal edilmesinden sonra iktidarın mezhepsel anlamda Şiiler in hakim olduğu bir yapıya devredilmesi ve İran tarafından desteklenmesi Sünni kesim tarafından derin tramvaya neden olmuş Şiilere karşı potansiyel bir nefretin doğmasının zeminini hazırlamıştır. Bu potansiyeli kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen gerek bölgesel güçler gerekse küresel güçler kendi lehlerine çevirmek için istihbarat güçlerini hareket geçirip örgütün organizasyonu ve teknik alt yapısı konusunda ciddi destekler sağlamışlardır. Örgüt bölgede yer alan petrol kuyularını aktif hale getirip kendisine ekonomik gelir sağlamak amacıyla çeşitli gruplara petrol satmaktadır. Kendisiyle savaştığı Esad e bile petrol sattığı söylenmektedir. ISID in en önemli müşterilerinden biri ise Batı ülkelerinin sıkı müttefiki olan İsrail dir. Suriye de etkili olan diğer en önemli grup El Nusra olarak adlandırılan El Kaide nin Suriye temsilcisidir. Ilımlı muhalifler olarak bilinen ve Suriye krizinin başlangıcından itibaren Amerika ve diğer Batı ülkeleri tarafından silah teknik ve ekonomik olarak desteklenen Özgür Suriye Ordusudur. ÖSO nün organize edilmesindeki temel amaç Esad rejimini devirerek Suriye de özgür ve demokratik bir rejim kurmaktı. Amaçlanan bu proje çeşitli nedenlerden dolayı kadük kalmış ve uzun bir zaman alan sürece yayılmıştır. Bu durumu fırsat bilen Rusya daha öncede müttefik olarak gördüğü Suriye rejimini korumak için bölgeye gelmiştir. Rusya nın tarihsel süreç içerisinde sürekli bir hedefi olan sıcak denizlere inme amacı olmuş bunu gerçekleştirmek için fırsat kollamıştır. Suriye krizi Rusya ya bu fırsatı sunmuş bu idealini gerçekleştirmek için harekete geçirmiştir. Rusya da yaklaşık 15 yıldır iktidarda olan Putin ve ekibi Rusya yı tekrar eski gücüne kavuşturmak için ciddi mücadeleye girişmiş Batı tarafından sürekli nüfuz alanlarını kaybeden Rusya Gürcistan ile başlayan sonra Ukrayna ile devam eden Batı yayılmacılığına karşı mücadeleye girişmiş Kırımı ve doğu Ukrayna yık ilhak etmiştir. Suriye krizini taraflar arasında çıkarları açısından ele alacak olursak başta ABD olmak üzere Büyük Orta Doğu projesi çerçevesinde Orta Doğuya yön verme gevşek olan hegemon gücünü pekiştirmek 3
için Arap baharı olarak adlandırılan süreci başlatmıştır. Bugüne kadar gelinen süreç Arap baharını bir anlamda Arap kışına çevirmiş bölgede patlamaya hazır bir bomba potansiyeline sahip durum Suriye de büyük bir kaosa dönüşmüş binlerce insanın ölümüne ve ülkesini terk etmesine neden olmaktadır. ABD nin Irak tecrübesi Suriye yi doğrudan kara gücüyle işgal etmemesi gerektiği konusunda büyük bir ders olmuş tek başına hareket etme yerine çoklu taraflı bir yaklaşımla hareket etmesine neden olmuştur. ABD ve Avrupa ülkelerinin kendi arlarında ki çıkar farklılaşmaları birlikte hareket etmeyi her zaman olanaklı kılmamıştır. Krizin derinleşmesine ve uzamasına neden olan bir diğer konu Çin in ekonomik ve politik olarak küresel anlamda yükselişe geçmesi ABD nin dikkatini Orta Doğu dan ziyade Uzak Doğu ya odaklanmasına neden olmuştur. Bölgedeki orta ölçekteki güçler ya da bölgesel güçler olan Türkiye ve İran ın bölgedeki revizyonist politikaları Suriye krizinin sadece büyük güçlerin oyun sahası değil aynı zamanda bölgesel güçlerinde oyun sahası haline gelmiştir. İran ın bölgedeki hedefi Şii hilali olarak adlandırılan bölgede nüfuz alanları oluşturarak kendi güvenliği için tehdit olarak gördüğü Sünni bölgeleri veya devletleri kontrol altına almaya çevrelemeye çalışmaktadır. ABD nin Irak ı işgal etmesi sonrası İran için büyük fırsat olarak görülmüş dış politika hedefi olan Şii hilalini gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. İran aynı zamanda Lübnan da Hizbullah ı örgütleyip ekonomik ve politik olarak destekleyerek bölgedeki nüfuz sahasını genişletmek veya en azından korumak için faaliyetlerini sürdürmektedir. Suriye krizinde mezhepsel bakımından kendine yakın olarak gördüğü Suriye deki Şii iktidarını yani Esad ı desteklemiş ve iktidarda kalması için doğrudan müdahalelerden bulunmamaktan çekinmemiştir. Türkiye ve bölgede yer alan diğer Sünni devletler özellikle Suudi Arabistan ve Katar İran ın bu yayılmacı emellerinden kendi ulusal güvenlikleri için tehdit olarak görmeye başlamışlar. Suriye krizinde Esad ve rejimine karşı olan muhalif gruplara askeri ve ekonomik destek vermişler ve vermeye devam etmektedirler. Devletlerin güçlerini egzersiz yaptığı (güç gösterisi )bu oyun sahasında oyuncuların farklı çıkarlara sahip olması Suriye krizinin ya da iç savaşının uzamasına neden olan en büyük etkenlerden biri olmaya devam etmektedir. Tekrar konumuza dönecek olursak Rusya nın bölgeye yerleşmek için fırsat olarak gördüğü Suriye krizi Batıya karşı güç mücadelesine ve güç gösterisine dönüştürmüştür. Mısırda yolcu uçağının düşürülmesi ile Rusya ya bir mesaj verilmiş bunun sonucunda Rusya Suriye deki faaliyetleri konusunda daha sert bir tutum almaya başlamıştır. Suriye de Esad a karşı savaşan tüm muhalif grupları hedef tahtasına oturtarak havadan bombalamaya başlamıştır. Putin in hırçınlaşarak izlemiş olduğu bu politika Suriye nin kuzey batısında yer alan Türkiye nin soydaşları olan Türkmenleri 4
bombalamaya başlaması ve hava sahasını birkaç kez ihlal etmesi Türkiye tarafından uyarılmasıyla sonuçlanmış ve Türkiye den özür dilemiş konu kapanmıştır. Türkiye bölgedeki izlediği politika kuzey Suriye de bir tampon uçuşa yasak bölge oluşturarak gelen göç dalgasına karşı en doğal hakkı olan talebi dile getirmiş fakat ne Rusya ne de Batı devletlerine bunu kabul ettirememiştir. Sonuçta hava sahasını ihlal ettiği Rusya uçağını düşürmüş ticari ortağı olan Rusya ile arasında kriz yaşanmasının fitilini ateşlemiştir. Rusya uçağının düşürülmesi sonucunu lehine çevirmek için fırsat olarak görmüş Türkiye ile olan bütün ekonomik ve ticari ilişkiler Rusya tarafından askıya alınmıştır. Rusya nın bu kızgınlığı aslında onun petrol fiyatlarının düşmesi veya düşürülmesi sonucu yaşadığı ekonomik sancıların Türkiye üzerinden dışa vurumu gibi gözükmektedir. Rusya Türkiye den böyle bir eylem beklemediği ummadığı için onun Türkiye ye karşı çok sert tepki vermesinin bir diğer nedenidir. Krizin tırmanması enerji bakımdan Türkiye nin dışa bağımlı olması yüzünden ve Rusya da faaliyet gösteren büyük projelere imza atmış Türk şirketleri için zor günlerin habercisi gibi görünmektedir. Türkiye nin yapması gereken Rusya ile arasında sert rüzgârların esmesine neden olan bu ortamı yumuşatarak krizden en az hasarla sıyrılmaktır. Şu an krizin üzerinden 3 gün geçmesine rağmen hiçbir soğuma belirtisi Rusya tarafında görülmemekte sanki krizin daha da derinleşeceğinin sinyallerini vermektedir. Rusya elde etmiş olduğu bu psikolojik üstünlüğü kendi lehine politik sonuçlar doğurması için güçlü şekilde kullanmaya devam etmektedir. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin krizin karşısında bekleyip görelim modunda hareket etmektedir. ABD den gelen açıklama Türkiye ile Rusya arasında ki sorundur bizim müdahil olmamız söz konusu değildir. Sonuç olarak Suriye bölgesel oyuncuların ve küresel oyuncuların güç gösterisinin oyun sahası olmaya devam etmektedir. İçinde büyük bir potansiyel çatışma riskini barındırmaktadır. 5