Kerem Mertoğlu YÜKSEK LİSANS TEZİ. Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Kerem Mertoğlu YÜKSEK LİSANS TEZİ. Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı"

Transkript

1 Armutta Melezleme Yoluyla Ateş Yanıklığına (Erwinia amylovora) Dayanıklılık Konusunda Elde Edilen F 1 Melez Populasyonunun Fenolojik ve Meyve Özelliklerinin Belirlenmesi Kerem Mertoğlu YÜKSEK LİSANS TEZİ Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı Kasım 2016

2 Determination of Phenological and Fruit Features of F 1 Hybrid pear (Pyrus communis L.) population in terms of Fire Blight (Erwinia amylovora) Resistance Kerem Mertoğlu MASTER OF SCIENCE THESIS Department of Department of Horticulture November 2016

3 Armutta Melezleme Yoluyla Ateş Yanıklığına (Erwinia amylovora) Dayanıklılık Konusunda Elde Edilen F 1 Melez Populasyonunun Fenolojik ve Meyve Özelliklerinin Belirlenmesi Kerem Mertoğlu Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Yönetmeliği Uyarınca Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı Meyve Yetiştiriciliği ve Islahı Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ Olarak Hazırlanmıştır Danışman: Doç. Dr. Yasemin Evrenosoğlu Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Komisyonu Tarafından Desteklenmiştir Kasım 2016

4 ONAY Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisi Kerem MERTOĞLU nun YÜKSEK LİSANS tezi olarak hazırladığı Armutta Melezleme Yoluyla Ateş Yanıklığına (Erwinia amylovora) Dayanıklılık Konusunda Elde Edilen F 1 Melez Populasyonunun Fenolojik ve Meyve Özelliklerinin Belirlenmesi başlıklı bu çalışma, jürimizce lisansüstü yönetmeliğin ilgili maddeleri uyarınca değerlendirilerek kabul edilmiştir. Danışman : Doç.Dr. Yasemin EVRENOSOĞLU İkinci Danışman : - Yüksek Lisans Tez Savunma Jürisi: Üye: Doç.Dr. Yasemin EVRENOSOĞLU Üye: Prof. Dr. Mehmet Atilla AŞKIN Üye: Yrd. Doç. Dr. Cenap YILMAZ Üye : - Üye : - Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu nun... tarih ve... sayılı kararıyla onaylanmıştır. Prof. Dr. Hürriyet ERŞAHAN Enstitü Müdürü

5 vi ÖZET Türkiye, önemli bir armut üreticisi olup, sahip olduğu iklimsel avantajı erkenci, orta ve geçci armut üretimine yansıtarak dünyada potansiyel üretici konumunda bulunan ilk 5 ülke arasına adını yazdırmıştır. Henüz istenilen düzeyde olmayan ihracat rakamını ise kaliteli meyve üretimiyle yakalaması mümkündür. Gümrüklerde, kalıntı testlerine takılarak geri gönderilen armutların analizi yapıldığında, kalıntıya sebep olan kimyasalların büyük kısmını armudun en yıkıcı hastalığı olan ateş yanıklığına karşı kullanılan kimyasalların oluşturduğu görülmektedir. Ateş yanıklığına karşı henüz kesin bir çözümün bulunamamış olması, kullanılan kimyasalların insan sağlığına zararlı olmaları ve organik yetiştiriciliğin giderek yaygınlaşması, hastalığın kontrolünde dayanıklı anaç ve çeşit ıslahını ön plana çıkarmaktadır. Çalışmada bu amaçla ateş yanıklığı hastalığına hassasiyet durumları belirlenen 42 genotip ve 4 çeşidin, 2 yıllık fenolojik, pomolojik, morfolojik ve kimyasal özellikleri tespit edilmiştir. Çalışmada incelenen genotiplerin tam çiçeklenme tarihleri, yıllara göre 25 Mart - 25 Nisan, hasat tarihleri 3 Ağustos - 6 Ekim, tam çiçeklenmeden hasada kadar geçen gün sayısı gün arasında değişiklik göstermiştir. Ortalama meyve boyu mm, meyve eni mm, meyve ağırlığı g, meyve eti sertliği ise kg/cm 2 aralığında değişim göstermiştir. Ortalama suda çözünebilir kuru madde içeriği % % 17.7, titre edilebilir asit miktarı % aralığında değişim göstermiştir. Çalışmada, özellikleri belirlenen 42 genotip ile referans olarak kullanılan 4 çeşit, ateş yanıklığı hastalığına dayanıklılık, yeme kalitesi, albeni, meyve iriliği, boy/çap, suda çözünebilir kuru madde, meyve eti taş hücre durumu, meyve eti sertliği ve paslılık parametreleri kullanılarak, tartılı derecelendirmeye tabi tutulmuştur. Değerlendirme sonucunda, üstün bulunan 7 genotip ileri düzey gözlem parseline geçebilecek potansiyelde görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Armut, Erwinia amylovora, Genotip, Tartılı Derecelendirme Yöntemi

6 vii SUMMARY Turkey, as a significant pear producer, has taken its part in the top 5 countries of the World in terms of production potential by reflecting its climate advantage on early, middle and late season pear production. It is also possible to increase the current undesirable amount of exports by producing high quality fruits. When the pears returned from customs as a result of residue tests, it is seen that the most of the chemicals causing residues are chemicals used against the most destructive disease in pears, fire blight. The lack of a final solution to fire blight and the harmful effects of the protective chemicals on human health, put forward the improvement of resistant rootstocks and varietyies. For this purpose, in this research two-years phenological, morphological and chemical properties of 42 genotypes and 4 cultivars, which susceptibility levels against fire blight detected, were determined. Full blooming dates, harvest dates and day from full blooming to harvest of analysed genotypes were varied between 25 March - 25 April, 3 August - 6 October and days, respectively. Average fruit length was detected among mm, fruit diameter was detected between mm, fruit weight was between g, and fruit flesh hardness was varied between kg/cm 2. Average watersoluble dry matter content and titrable acidity varied among 12.3 % % and 0.18 % %, respectively. In this research, 42 genotypes and 4 parental cultivars, subjected to weighed ranked method via parameters of susceptibility to fire blight, edible quality, attractiveness, fruit thickness, length/diameter, water-soluble dry matter, condition of fruit flesh stone cell, fruit flesh hardness and rustiness. Due to evaluation results, 7 genotypes considered as potentially superior to progress advanced level observation plots. Keywords: Pear, Erwinia amylovora, Genotype, Weighted-ranked method.

7 viii TEŞEKKÜR Gerek bu konudaki çalışmalar gerekse diğer çalışmalar boyunca bilgi ve tecrübesini esirgemeksizin paylaşan ve yönlendiren, Danışman Hocam Sayın Doç. Dr. Yasemin EVRENOSOĞLU na sonsuz teşekkürü bir borç bilirim. Yüksek lisans eğitimim süresince, yardıma ihtiyaç duyduğum her an, desteklerini esirgemeyen değerli bölüm Hocalarıma, laboratuar ve saha çalışmalarında yardım aldığım, fakülte personeli ve öğrencilerime çok teşekkür ederim. Çalışmanın her aşamasında bıkmaksızın destek gösteren, Arş. Gör. Yasin ALTAY ve Arş. Gör. Onur İLERİ ye çok teşekkür ederim. Çalışmayı destekleyen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonuna teşekkür ederim. Tüm hayatım boyunca olduğu gibi tez çalışmam boyunca da desteğini ve sabrını benden esirgemeyen sevgili aileme ve tez döneminde hayatıma girerek her şeyi daha anlamlı kılan biricik evladım Doruk a minnet duygularımı bildiririm.

8 ix İÇİNDEKİLER ÖZET... SUMMARY... TEŞEKKÜR... İÇİNDEKİLER... ŞEKİLLER DİZİNİ... ÇİZELGELER DİZİNİ... SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ... Sayfa 1. GİRİŞ VE AMAÇ LİTERATÜR ARAŞTIRMASI Hastalığın Dünya ve Türkiye de Bulunuşu ve Yayılışı Hastalık Etmeni, Tanılanması, İzolasyonu ve Patojenite Testleri Hastalık Belirtileri, Konukçuları, Taşınması ve Yayılması Ateş Yanıklığı Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri Ateş Yanıklığına Karşı Çeşitlerin Reaksiyonları ve Dayanıklılık Islahı ile İlgili Bildirişler Armudun Fenolojik, Pomolojik ve Kimyasal Özellikleri ile İlgili Önceki Çalışmalar 3. MATERYAL VE YÖNTEM Materyal Melez armut genotipleri ve çeşitler Denemenin yürütüldüğü yıllara ait iklim verileri Yöntem Fenolojik gözlemler Tam çiçeklenme Hasat tarihi Tam çiçeklenme ile hasat tarihi arasındaki süre (TÇHS) Pomolojik gözlemler Meyve ağırlığı Meyve boyutları Meyve kabuk renkleri Meyve eti sertliği vi vii viii ix xi xii xiii 22 29

9 x İÇİNDEKİLER (devam) Sayfa Kimyasal özellikler Suda çözünür kuru madde miktarı (SÇKM) Titre edilebilir asit tayini ph tayini Morfolojik özellikler İstatistiksel yöntem BULGULAR VE TARTIŞMA Fenolojik Gözlemler Pomolojik Gözlemler Kimyasal Özellikler Morfolojik Özellikler Tartılı Derecelendirme Sonuçları SONUÇLAR VE ÖNERİLER KAYNAKLAR DİZİNİ... 72

10 xi ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil Sayfa 1.1. A. Dağ muşmula sında çiçek infeksiyonu, B. Armut ağacı üzerinde eksudat ve uzayan lezyon, C. Elma anacında infeksiyon Dünya da armut yetiştiriciliği yapılan bölgeler Erwinia amylovora bakterisi Çiçek yanıklığı Sürgün ve ince dal yanıklığı Meyve yanıklığı Kök boğazında ateş yanıklığı Ateş yanıklığı hastalığının döngüsü Çalışmanın yürütüldüğü melez armut koleksiyon parseli Melez armutların ağırlık ölçümleri Melez armutlarda titre edilebilir asit tayini Melez armutlarda ph tayini Armutlarda bazı UPOV kriterlerine ilişkin değişkenlere ait şekilsel gösterimler... 47

11 xii ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge Sayfa 1.1. Türkiye de yıllara göre meyve veren ve vermeyen armut ağacı sayıları ile armut üretim miktarları Ağustos sonunda toplanmış yumuşak çekirdekli meyvelerin yaprak örneklerinde makro ve mikro elementlerin optimum seviyeleri Melez bireylerin duyarlılık karakterleri ve sınıfları Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı, ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı, ve duyarlılık sınıfı bilgileri ve 2015 yıllarına ait aylık ortalama hava ve 50 cm toprak sıcaklıkları Armutta UPOV kataloğunda bulunan tanımlama kriterlerinden bazıları ve seçilen kriter değişkenlerine ait açıklamalar, açıklamaların not değerleri ve örnek çeşitler Melez Armut genotiplerinin "Tartılı Derecelendirme"ye esas alınan parametreleri, göreceli (rölatif) puanları, özelliklerin sınıf değerleri ve puanları Melez Armut genotipleri ve çeşitlerine ait tam çiçeklenme ve hasat tarihleri ile tam çiçeklenmeden hasada geçen gün sayıları Melez armut genotipleri ve çeşitlerine ait meyve eni, meyve boyu, meyve ağırlığı ve meyve sertliği değerleri Melez Armut genotipleri ve çeşitlerinde kabuk üst ve kabuk alt renklerine ait L*, a*, b* değerleri Melez armut genotipleri ve çeşitlerinde suda çözünebilir kuru madde, asitlik derecesi ve titre edilebilir asit değerleri Melez Armut genotipleri ve çeşitlerine ait UPOV kataloğundan seçilen tanımlama kriterleri değişkenlerine ait not değerleri Melez Armut genotipleri ve çeşitlerine ait UPOV kataloğundan seçilen tanımlama kriterleri değişkenlerine ait not değerleri Değiştirilmiş Tartılı Derecelendirme Metoduna göre melez armut genotiplerinin özellikler itibariyle aldıkları puanlar... 67

12 xiii SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ Simgeler Açıklama % Yüzde Ca Kalsiyum Cm Santimetre Cu Bakır Da Dekar Fe Demir K Potasyum Lb Libre Mg Magnezyum Ml Mililitre Mn Mangan N Azot o C P ph Ppm Zn Μm Santigrat derece Fosfor Asitlik derecesi Milyonda bir Çinko Mikrometre Kısaltmalar ÇD KOH testi Spp TOVAG UPOV USDA UV Açıklama Çeşit duyarlılığı Potayum hidroksit testi Alttür Tarım Ormancılık ve Veterinerlik Araştırma Grubu Uluslararası yeni bitki varyetelerini koruma birliği Birleşik devletler tarım departmanı Ultraviyole

13 1 1.GİRİŞ VE AMAÇ Türkiye, dünya üzerinde sahip olduğu coğrafi konum, ekolojik farklılık ve topoğrafik çeşitliliğinin zengin olması gibi sebeplerle, tüm meyve türlerinin yetiştiriciliğine uygundur. Bahçe tarımının doğuş yerlerinden olan Anadolu, birçok meyve türünün de anavatanı konumundadır (Özbek, 1978; Ağaoğlu vd., 1997). Türkiye meyveciliğinde, ılıman iklim meyvelerinin önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Erkenci ve geçci çeşitler arası çok sayıda çeşidin olması, ülkenin topoğrafik yapısına bağlı olarak, bölgeler içinde rakım farklılıklarının olması, mikroklima alanların varlığı ve sahil kesimlerinin kıyı ve yayla şeklinde ayrılıyor olması gibi sebeplere, son dönemde muhafaza şartlarının iyileşmesi de ilave edildiğinde, ılıman iklim meyvelerini, yıl boyu raflarda taze olarak edinmek mümkün olmaktadır. Elma, armut, ayva, erik, şeftali, kayısı, kiraz, fındık, ceviz, kestane, badem, antepfıstığı ülkemizde yetiştirilen başlıca önemli ılıman iklim meyveleri arasında yer almaktadır. Yumuşak çekirdekli meyve türlerinde, bitkilerde stres oluşturarak, onları normal vejetasyon seyrinden uzaklaştıran birçok biyotik ve abiyotik stres faktörleri (kuraklık, sıcaklık, böcek, bakteri vb.) vardır. Bu stres faktörlerinden birisi olan bitki hastalıkları, tarımsal üretimde, bitkide oluşan deformasyon ve verim düşüşünün, ürün üzerinde meydana gelen kalite kayıplarının en önemli sebepleri arasındadır. FAO tarafından açıklanan verilere göre, dünyada her yıl üretilen tarım ürünlerinin, minimum %12 lik kısmı patojen mikroorganizmalar sebebiyle kaybedilmektedir (FAO, 1993). Agrios a (1997) göre, hastalık, zararlı, yabancı otlar ve diğer patojenler sebebi ile meyvelerde görülen kayıp % 23,4 seviyesindedir. Bu faktör ve kayıpların en önemlilerinden birisi de şüphesiz bakterilerdir. Yumuşak çekirdeklilerde görülen başlıca bakteriyel hastalıklar, Erwinia amylovora [(Burr.) Winslow vd.], bakteriyel tomurcuk yanıklığı (Pseudomonas syringae pv. syringae van Hall.), bakteriyel acı benek (Pseudomonas syringae pv. papulans (Rose) Dhanvantari), kök kanseri (Agrobacterium tumafaciens (E.F. Smith & Townsend) Conn), saçak kök oluşumu (Agrobacterium rhizogenes (Riker vd.)) ve bakteriyel dal yanıklığı (Erwinia stewarti (Smith) Mergaert vd.)'dir.

14 2 Bakteriyel hastalıklardan, Erwinia amylovora nın ortaya çıkışı ve kısa sürede yıkıcı etkisinin anlaşılması ile, 50 yıl kadar önce araştırıcılar bir araya gelerek bir çalışma grubu oluşturmuş, yaptıkları çalışmaları değerlendirmek ve ileriye dönük eylem planlarını tasarlamak amaçlı her 3 yılda bir workshop düzenlemeye başlamış ve halen sürdürmektedirler. Hastalığın ülkemiz içinde önemi bilinmekte olup, Türkiye ulusal ateş yanıklığı çalışma grubu oluşturulmuş, hastalıkla mücadele için çalışmalar başlatılmıştır. Erwinia amylovora nın sebep olduğu ateş yanıklığı hastalığı, en büyük zararı armut meyvesine vermektedir. Armut, Rosales takımının Rosaceae familyasının Pomoideae alt familyasından, yumuşak çekirdekli meyveler grubu içinde, Pyrus cinsine dahil olup, Dünya nın ılıman iklim bölgelerinde yetiştirilen bir meyve türüdür. Kuzey yarımkürede 55. enlem derecesine kadar uzanan bir yetişme alanına sahiptir. Hastalık gelişimi için 49. enlemden sonraki alanlar, iklimin elverişsiz olması sebebi ile yetiştiricilikte problem olmamaktadır (Sobiczewski vd., 1997). Armudun, Dünya üzerinde üç gen merkezi bulunmaktadır. Bunlar, Çin (Çin, Mançurya, Japonya, Kore ve Amur Vadisi), Orta Asya (Kuzeybatı Hindistan, Afganistan, Özbekistan ve Türkistan) ve Kafkasya ile Batı Asya (Kafkasya, Anadolu dan Orta Avrupa ya kadar) dır. Birçok bitki türünün anavatanı konumunda olan Türkiye, armudun da gen merkezleri arasında yerini almaktadır. Pyrus cinsi, tümü Asya, Avrupa ve Afrika orjinli 20 türü içerir. Cins üzerine yapılan, 51 kimyasal ve botanik karakterin kullanıldığı detaylı taksonomik çalışmalar sonucu, türler 4 ana gruba ayrılmıştır (Van Der Zwet ve Keil 1979). Bunlar; 1- Doğu Asya armutları, 2- Daha büyük meyveli Doğu Asya armutları, 3- Kuzey Afrika armutları, 4- Avrupa ve Batı Asya armutları. Van Der Zwet ve Keil (1979), ekonomik anlamda, en önemli 5 armut türünden aşağıdaki şekilde bahsetmiştir. Türlerin ateş yanıklığına dayanım derecelerini,

15 3 dayanıklıdan hassasa, Pyrus ussuriensis, P. calleryana, P. betulaefolia, P. pyrifolia ve P. communis şeklinde sıralamışlardır. Pyrus communis; Pratikte yetiştiriciliği yapılan, armut çeşitleri, Avrupa nın yerel armudu olan Pyrus communis ten türemiştir. P. communis, yaygın ve yöresel olarak kültürü yapılan armuttur. Bu türün çeşitleri kalite parametreleri yönünden diğerlerinden çok daha üstündür. Türün çeşitleri ateş yanıklığına dayanım derecesi bakımından, kendi içinde, önemli derecede çeşitlilik gösteriyor olmasına karşın, yüksek kalitedeki Avrupa armutlarının hiç birisi ateş yanıklığına bağlı epideminin ciddi olduğu bölgelerde dayanıklılık gösteremez. Pyrus calleryana; yoğun olarak, Çin in merkezi ve doğusunda doğal halde yaygınlık gösterir. Türe ait Bradford çeşidinin bütün seleksiyonları, böceklere, Fabraea yaprak lekesi (Fabraea maculata) ve ateş yanıklığına oldukça yüksek derecede dayanıklıdır. Pyrus calleryana ya ait diğer çeşitlerin ateş yanıklığına hassas olduğu belirtilmektedir. Pyrus ussuriensis; yoğun olarak Kuzey Çin ve Kuzey Sibirya arasında yayılım gösterir. Armut türleri arasında, ateş yanıklığına en dayanıklı olanıdır. Pyrus pyrifolia; Çin ve Japonya da yaygın olarak yetiştirilmektedir. Türün, ateş yanıklığına dayanımı yüksek olan çok sayıda çeşidi bulunmaktadır. Pyrus betulaefolia; Merkez ve Kuzey Çin de yoğun yayılım göstermektedir. Türün çeşitleri arasında ateş yanıklığına yüksek dayanım gösterenleri bulunmaktadır. Armut yaprağını döken meyve türleri içerisinde elmadan sonra en çok üretilen meyve konumundadır. Dünya da 26 milyon tona yaklaşan armut üretiminin, %1,85 lik kısmı Türkiye ye ait olup, üretici ülkeler arasında 5. sırada bulunması önemli bir armut üreticisi olduğunu göstermektedir (FAO, 2013). Üretici ülkeler arasında Çin ilk sırada olup, üretimin %65 lik kısmını tek başına karşılamaktadır.

16 4 Ülkemizde yaklaşık da lık alanda armut yetiştiriciği yapılmaktadır. Toplam adet armut ağacının, adedi verim olgunluğunda olup, bu ağaçlardan ton ürün alınmaktadır (TÜİK, 2015). Ülkemizin armut ağaç ve meyve üretimine dair bilgiler Çizelge 1.1 de verilmiştir. Çizelge 1.1. Türkiye de yıllara göre meyve veren ve vermeyen armut ağacı sayıları ile armut üretim miktarları (TÜİK, 2015) YIL Meyve veren ağaç sayısı Meyve vermeyen ağaç sayısı ÜRETİM (Bin) (bin) (Ton) Üretimde dünyada ilk 5 te olmamıza rağmen, ihracat rakamımız ton düzeyinde olup oldukça düşüktür (Wapa, 2014). Henüz istenilen düzeyde olmayan ihracat rakamını ise kaliteli meyve üretimiyle yakalamak mümkün olacaktır. Gümrüklerde kalıntı testlerine takılarak geri gönderilen armutların analizi yapıldığında, kalıntıya sebep olan kimyasalların büyük kısmını armudun en yıkıcı hastalığı olan ateş yanıklığına karşı kullanılan kimyasalların oluşturduğu görülmektedir. Ateş yanıklığının belirtileri tipik olup, diğer hastalıklardan belirgin şekilde ayırt edilebilmektedir. Ateşten yanmış bir görünüm alan ağacın, üzerinde yaprak, çiçek ve meyveler genelde dökülmeden asılı kalırlar. Kuruyan dalların uçları karakteristik şekilde çoban değneğine benzer şekil alır. Meyveler pörsür, kurur ve mumyalaşır. Armutlarda, kanserin odun dokusu altında ki, kızılımsı kahverengi dokusu, diğer konukçularda nadiren

17 5 görülür (Van Der Zwet ve Keil, 1979; Lelliott ve Stead, 1987; Van Der Zwet ve Beer, 1995). Hastalığın kontrolü zor olup, bitkilerin hemen her organında infeksiyona yol açabilmekte (Şekil 1.1), bitkilerde bu tahripkar etkisi sonucu bitkilerin ölümüne sebep olabilmektedir. Bu nedenle, mücadelenin entegre şekilde yapılması gerekmektedir. Hastalıkla mücadelede kullanılan tüm yöntemler için çalışmaların ilerletilerek, her kategori için etkin mücadele yöntemlerinin bulunup birlikte uygulanması gerekmektedir (Van Der Zwet ve Beer, 1995). A B C Şekil 1.1. A. Dağ muşmula sında çiçek infeksiyonu, B. Armut ağacı üzerinde eksudat ve uzayan lezyon, C. Elma anacında infeksiyon (Van Der Zwet ve Beer, 1995). Hızla artan dünya nüfusunun aksine tarıma elverişli alanlar giderek azalmakta ve bitkilerde verim, kalite ve nitelik kaybına sebep olan faktörler hızla artmaktadır. Durum böyle iken, kısıtlı alanlardan bol ve kalite parametreleri yüksek olan ürün alma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Sürdürülebilir tarımsal üretimin devamı için, tüm ekosistemin doğal dengesi gözetilmeli ve üretim maliyeti düşünülerek bitkisel üretim stratejileri geliştirilmelidir. Aksi takdirde ne yazık ki gelecek nesillere teslim edilebilecek sağlıklı ve güvenli bir ortam ile yeterli gıda olmayacaktır. Tarımsal üretimde pestisitlerin kullanımını azaltan veya yasaklayan yeni tarım politikalarının geliştirilmesi ile bitki hastalık ve zararlıları ile mücadele stratejileri içinde, hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşit ıslahı oldukça fazla ilgi görmeye başlamıştır. Dayanıklılık; bitkinin bir hastalık etmeni ile karşılaşması durumunda infeksiyona karşı koyabilmesi ya da konukçu-asalak interaksiyonunun bitki yararına değişmesi olarak tanımlanabilir. Ateş yanıklığı etmeni bakterinin, farklı yollarla bitkilere ulaşması kolay

18 6 şekilde gerçekleştiğinden, etmeni bitkiden tamamı ile uzak tutmak yöntem ne olursa olsun mümkün değildir. Kültürel, kimyasal ve biyolojik mücadeleler, etmenin popülasyonunu azaltmak amaçlı mücadeleler olup asıl mücadele, etmen bitkiye ulaştığında, bitkinin göstereceği reaksiyon ölçütünde olmaktadır. Hassas çeşitlerde, etmen az miktarda bile yıkıcı etkilere sahipken, dayanıklı çeşitlerde, etmenin virülensi ve popülasyonu yüksek olsa dahi hastalık ilerleyememektedir. Hastalık etmeninin her durumda bitkiye ulaşacağı gerçeği düşünüldüğünde, bahçeyi kurarken seçtiğimiz çeşit ve anacın ateş yanıklığına dayanıklı olması son derece önemlidir. Ülkemizde ve Dünya da hastalığa dayanımı yüksek, aynı zamanda meyve kalite parametreleri üstün olan armut çeşit sayısı yetersizdir. Bu çalışmada kontrollü ve serbest tozlamalar sonucu elde edilen, ateş yanıklığına dayanıklılık durumları belirlenmiş F 1 melezlerin, pomolojik, fenolojik, kimyasal ve morfolojik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Melez bitkilerin bu özelliklere ait verileri ile günümüzde ticari değeri yüksek olması sebebiyle yetiştiriciliği yaygın olan 4 armut çeşidinin (Santa Maria, Kiefer, Williams, Ankara) verileri, tartılı derecelendirmeye tabi tutulmuştur. Duyusal parametrelerin de eklendiği tartılı derecelendirme sonucuna göre, seçilen parametrelerce, aldığı toplam skor bakımından yeterli görülen genotipler bir sonraki aşama olan ileri gözlem parsellerine aktarılmıştır. Bu sayede, seçilen melez tiplerin yeni çeşit adayları olarak geçirmeleri gereken ilk aşamaları tamamlanmıştır.

19 7 2.LİTERATÜR ARAŞTIRMASI 2.1. Hastalığın Dünya ve Türkiye de Bulunuşu ve Yayılışı Yaklaşık 250 yıllık geçmişi olan hastalık, ilk olarak 1780 yılında New York eyaletinde tespit edilmiştir. İlk etapta Kuzey Amerika ile sınırlı kalan hastalık, günümüzde Dünyanın armut yetiştirilen bölgelerin tamamına yakın kısmında yaygındır (Şekil 2.1) ta Kanada, 1843 te Meksika ya ulaşan hastalık, Avrupa da ilk defa İngiltere de 1957 yılında görülmüştür yılında Hollanda nın kıyı bölgelerine yayılmış ve bu tarihten itibaren Kuzey Batı Avrupa nın tüm ülkelerinde ortaya çıkmıştır. İlerleyen yıllarda hastalığın yayılımı, Kıbrıs, İsrail, Türkiye, Lübnan, Yunanistan, Bulgaristan, İtalya ülkeleri ile devam etmiştir. Şekil 2.1. Dünya da armut yetiştiriciliği yapılan bölgeler (Van Der Zwet ve Beer, 1995) lı yıllarda Nil deltasına ulaşan hastalığın, Mısır da yılları arasında, Le Conte armut çeşidinde, çiçek yanıklığının gelişimiyle, sonraki yılda, % 95 lere varan ürün kaybına sebep olduğu bildirilmiştir. Amerika da 1976 yılında yapılan araştırmanın sonuçları incelendiğinde, Kalifornia da, özellikle armutta, 4.7 milyon dolarlık kayba neden olmuş ve bakteri kaynaklı hastalıklar arasında ateş yanıklığı ilk sırada yer almıştır (Van Der Zwet ve Beer, 1991). Hollanda da hastalığın epidemi yaptığı 1975 yılında; dan fazla Cotoneaster (Dağ muşmulası), Pyracantha (Ateş dikeni), 8700 Stranvaesia (Alev çalısı) ve 4500 Sorbus (Üvez) tahrip olmuştur (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Ateş yanıklığı hastalığı 1972 yılında Fransa da ilk kez kuzey kısımda Crataegus

20 8 spp de (alıç) görülmüş, yıllarında, Paris ve Seine Nehri Vadi sine yayılmıştır (Larue ve Vincent, 1990). Güney yarım kürede ise hastalık, yalnızca Yeni Zellanda da gözlenmiştir (Van Der Zwet ve Beer, 1991). Zutra vd. (1986) hastalığın İsrail e ilk girişinin 1985 te elma ve armutlarda olduğunu, yıllarında hızla yayıldığını, hava koşullarının uygun olmaması sebebiyle ilerleyişinin yavaşladığını bildirmişlerdir. Hastalık, Norveç te ilk 1986 yılında Stavenger bölgesinde Cotoneaster spp. türlerinde görülmüş, ardından diğer konukçulara yayılmıştır (Sletten, 1990). Araştırıcılar, Kuzey İrlanda da 1989 yılında, Cotoneaster spp. türlerinde etmenin yaygın olduğunu belirtmişlerdir (Grimm vd., 1991). Bosna, Sırbistan ve Makedonya da, epidemi yapan hastalığın armut ve ayva ağaçlarından izolasyonunu yapmışlar ve etmenin E. amylovora olduğunu bildirmişlerdir (Arsenijevic vd., 1991) yılında Kuzey Ürdün de ayvalarda görülen hastalığın kısa zamanda, elma ve armut bahçelerine de sıçradığı bildirilmiştir (Tehabsim vd., 1992). Mazarei vd. (1994) hastalığın Azerbaycan ve Ghazuvin de meyve bahçelerinde yaygın olarak bulunduğunu bildirmişlerdir. Günümüzde ateş yanıklığı hastalığı, Avrupa kıtasının ticari meyve endüstrisini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Türkiye de ateş yanıklığının görüldüğü ilk yer Afyon un Sultandağı ilçesidir. İlçe yakınlarında bulunan göllerin, Mısır ve Kıbrıs tan gelen göçmen kuşlara, dinlenme ve barınma yeri sağladığı ve hastalığın bu kuşlar vasıtası ile ülkeye girdiği düşünülmektedir (Öktem ve Benlioğlu, 1988) de ise Isparta ve Burdur da görülmüştür (Öktem ve Benlioğlu, 1988; Momol vd., 1992). Sonraki yıllarda yapılan survey çalışmalarıyla ateş yanıklığı hastalığının Orta Anadolu Bölgesi nde yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarında %15 60, Ege Bölgesi nde %23,93, Doğu Akdeniz Bölgesi nde ise %42,37 oranına varan bulaşıklık oluşturduğu belirlenmiş; hastalık nedeniyle bölgede çok sayıda ağacın söküldüğü bildirilmiştir (Öktem ve Benlioğlu, 1988; Tokgönül ve Çınar, 1991; Demir ve Gündoğdu, 1993). Ege bölgesinde hastalık ilk kez 1986 yılında, Aydın ve Denizli de görülmüş, yılları arasında bölgenin tüm illerinde değişen oranda hastalığın olduğu tespit edilmiştir (Demir ve Gündoğdu, 1992) yılında Batı Akdeniz de nisan ve mayıs aylarının yağmurlu geçmesi, hastalığın şiddetli şekilde ortaya çıkmasına neden olmuştur (Momol vd., 1992). Doğu Anadolu Bölgesinde, yumuşak çekirdekli meyvelerde görülen hastalıkların belirlendiği çalışmada, en büyük sorunun ateş yanıklığı olduğu

21 9 bildirilmiştir (Kotan, 2002). Momol ve Yeğen (1993), 1987 yılı itibariyle, ateş yanıklığının Türkiye de Armut yetiştirilen her yörede bulunduğunu ve çoğunda ciddi boyutlara ulaştığını belirtmişlerdir. Yapılan bu çalışmalar hastalığın ülkemizde armut yetiştirilen hemen her bölgede yaygın olduğunu ve ekonomik kayıplara sebep olduğunu göstermektedir. 2.2.Hastalık Etmeni, Tanılanması, İzolasyonu ve Patojenite Testleri Ateş yanıklığı, birçok bitki türünü etkilemektedir. Hastalığa ateş yanıklığı isminin verilmesinin nedeni, etkilenmiş dalların, siyahlaşmış yapraklara sahip olması ve ağacın ateşle kavrulmuş gibi bir görüntü vermesidir (Van Der Zwet ve Keil, 1979; Maden, 1989). Hastalığın etmeni Erwinia amylovora bakterisidir (Burrill, 1880; Zwet ve Beer, 1991). 18. Yy. da hastalığa sebebin böcek ve fungus olduğu teorileri düşünülmüş, izleyen yüzyıl içinde sıcaklık, ışıklanma, böcek ve bitki özsuyunun donması gibi faktörlerin hastalığa sebep olabileceği üzerinde durulmuştur yılında hastalık etmeninin ilk tanısı T. Burril tarafından yapılmış ve micrococcus amylovorus olarak isimlendirilmiştir. Nomenklatürde, Bacillus amylovorus (Burr.) Trevisan, Bacterium amylovorus (Burr.) Chester, Bacillus amylovorum (Burr.) Serbinof gibi isimler verilen etmen, re-inokulasyon denemeleri sonucunda, Winslow vd. tarafından Erwinia cinsi içerisine dahil edilerek Erwinia amylovora [(Burr.) Winslow vd.] adını almıştır (Arthur, 1985; Van Der Zwet ve Beer, 1991; Tokgönül, 1991). Bitki patojeni olduğu tespit edilen ilk bakteri olan Erwinia amylovora, tek vegetatif hücreden oluşan (Şekil 2.2.), gram-negatif, fakültatif anaeorob, kısa düz çubuk şeklindedir. Tek tek veya zincir şeklinde görülebilen bakterinin boyutları 0,5-1,0 x 0,9-3,0 μm arasındadır. Peritrik kamçılarıyla hareketli olan bakterinin, minimum gelişme sıcaklığı 3-8 o C dir. İn vitro da optimum o C de gelişen bakteri, sıcaklık 37 o C nin üzerine çıktığında gelişimini durdurur ve sıcaklık 45 o C ye ulaştığında termal ölüm başlar. DNA sının % lık kısmı Guanin+Sitozin olan bakterinin, ph 5,5-8 aralığında en iyi gelişimi gösterdiği bildirilmiştir (Dye, 1968; Van Der Zwet ve Keil, 1979; Fahy ve Persley, 1983; Lelliott ve Stead, 1987).

22 10 Şekil 2.2. Erwinia amylovora bakterisi (Van Der Zwet ve Beer, 1991). Yapılan bir araştırmada, E. amylovora ile bulaşık dallardan kesilerek alınan parçacıklar, sterilize edilmiştir. Homojenize solüsyondan, Goodman ve Grosse un yüksek selektif sakaroz ortamı ve %5 sakkaroz ortamına ekim yapılmıştır. 27 o C de koloni gelişimi için, tipik E. amylovora levan oluşumu ortaya çıkana kadar inkübe edilmiştir. King-B ortamına çizilen izolatların fluorescent pigment oluşturmaları incelenmiş ve patojenite testi yapılmıştır. Süspansiyondan şırınga yardımı ile alınan etmen, ham armut parçacıklarına inokule edilmiştir. Karşılaştırma için ise, Pseudomonas syringae pv. syringae Van Hall kullanılmış ve armuda aynı şekilde enjekte edilmiştir. Kontol armutları ise steril tampon çözelti ile inokule edilmiştir. Patojenite için meydana gelen krem-beyaz renkli bakteriyel damlacıkları pozitif kabul etmişlerdir. Hipersensitif reaksiyonun testi için Nicotiana tabacum (tütün) bitkisine hastalık enjekte edilmiştir. Yanıklık simptomu gösteren dallardan izole edilen etmen, selektif ortamda geliştirildiğinde, morfolojik olarak beyaz ve kubbemsi koloni şeklinde gelişmiştir. %5 sakkarozda mukoid levan, yüksek sakkarozda krater görüntüsü oluştururken, King-B besi ortamında ise fluorescent pigment oluşturmamıştır. Bu morfolojik tanımlar E. amylovora ya ait ayırt edici morfolojik kriterler olarak belirlenmiştir (Zutra vd., 1986). Momol ve Zeller (1992), yaptıkları çalışmada, izole ettikleri E. amylovora izolotlarını Miller-Schroth ortamında geliştirmişlerlerdir. Oluşan kolonilerin merkezi koyu portakal, kenarları ise açık renkli olmuş ve tipik E. amylovora gelişimi göstermiştir. İzolatların her biri King-B besi yerinde geliştirilmiş ve UV ışığı altında fluorescent pigment oluşturmadığı görülmüştür.

23 Hastalık Belirtileri, Konukçuları, Taşınması ve Yayılması Ateş yanıklığı, birçok bitki türünü etkilemektedir. En büyük zararı ise Rosaceae familyası üyelerine vermektedir. Rosaceae familyasının 40 cinsine ait 200 den fazla türde belirti oluşturduğu rapor edilmiştir (Beer ve Opgenorth, 1976). Başta Pyrus ve Malus olmak üzere Cydonia, Cotoneaster, Crataegus, Pyracantha ve Sorbus cinslerinde ekonomik olarak önemli düzeyde kayıplara sebep olmaktadır (Van Der Zwet ve Keil, 1979; Van Der Zwet ve Beer, 1995). Polifag olan bakteri, son yıllarda Prunus salicina, Prunus armenica, Prunus persica, Prunus domestica ve Prunus avium türlerine de zarar vermektedir. Ayrıca ahududu bitkilerinde de hastalığın şiddetinin arttığı gözlemlenmiştir (Maden, 1989; Sobiczewski vd., 1997; Mohan ve Bijman, 1999; Korba ve Sillerova, 2010). Ateş yanıklığı hastalığının gelişimi, çevre, konukçu ve patojen arası interaksiyona bağlıdır. Patojenin hem miktarı hem de hastalık yapma derecesi önemlidir. Tek vegetatif hücreden ibaret olan E.amylovora nın infeksiyona sebep olabilmesi için, virülensi yüksek ve yeterli miktarda bulunması gerekir (Keil ve Van Der Zwet, 1972; Van Der Zwet ve Beer, 1991). Hastalığın ortaya çıkmasında konukçu, konukçunun yeri, ekolojik koşullar, ağacın beslenmesi ve kültürel işlemler önemli rol oynamaktadır (Van Der Zwet ve Beer, 1995). Konukçu bitkinin hastalığa duyarlılığı, etmene maruz kalan kısım ve yaşı, hastalığa reaksiyonda farklı tepkileri beraberinde getirir. Aktif gelişme evresinde olan kısımların hastalık gelişimine daha uygun olduğu ve hastalığın bu kısımlardan, daha yavaş gelişen veya gelişmesini tamamlamış kısımlara doğru yayıldığı bildirilmektedir. E. amylovora, kanserli kısmın içinde veya yakınında bakteriyel hücre olarak, enfekte olmuş bitki organlarında bakteriyel sızıntı veya eksüdat şeklinde ve düşük bağıl nemde kuru bakteriyel iplikçik strandları halinde olmak üzere 3 farklı şekilde bulunmaktadır (Van Der Zwet vd., 1988; Sobiczewski vd., 1997). Hastalık etmeni kışı bitki dokuları içerisinde geçirdikten sonra baharın gelmesi ile tekrar aktif hale gelmekte ve iletim demetleri ile tüm bitki dokularına yayılmaktadır (Benlioğlu ve Özakman, 1992). Genellikle hastalık belirtileri ilk olarak çiçek ve genç sürgünlerde kendini göstermektedir. Nemli ortamda su alıp şişen kanserli dokular, zamanla yara veya doğal açıklıklardan dışarıya sızıntılar gerçekleştirir. Ooze akıntıların tatlı ve

24 12 çekici kokusu hastalığın taşınmasına aracı olan böcekleri kendine çekmektedir. Bu bakteriyel akıntıların zamanla kuruması ile strand iplikçikleri oluşmakta, iplikçikler canlılar ve yağmur, rüzgar, fırtına gibi doğal olayların etkisi ile farklı bitkilere taşınmaktadır (Van Der Zwet ve Keil, 1979; Maden, 1989; Tokgönül, 1991). Hastalık etmeninin konukçu bitki dokularına girişi, serbest su filmi veya nemli koşullarda yaralı kısımlar ve doğal açıklıklar olan hydatod, lentisel ve nektarlar vasıtası ile olmaktadır. Etmen kışı konukçusu olduğu bitkide meydana getirdiği kanserli dokuların içinde ve kenarında, tomurcuklarda ve odun dokularında geçirir (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Hastalık, ilk simptomlarını bahar başlarında, havanın ılık ve nemli olduğu dönemde, genelde çiçeklerde göstermektedir (Fahy ve Hayward, 1983). İnfekte olmuş çiçekler, önce sulu bir görünüm almakta ve hızlı pörsüme evresini takiben önce kahverengileşmekte ve zaman geçtikçe dokular kararmaktadır. Bu çiçekler bazen dökülse de genelde asılı kalmaktadırlar (Şekil 2.3). Bakteri çiçeklerden aşağı doğru çiçek sapına oradan da meyve mahmuzunun kabuğu içine hareket eder. Mahmuzun infeksiyonu onun üzerindeki tüm çiçeklerin, yaprakların ve meyvelerin ölümüne neden olmaktadır (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Şekil 2.3. Çiçek yanıklığı (Sobiczewski vd., 1997).

25 13 Çiçeklerden sonra hastalığa en hassas organlar, genç sürgünler ve ince dallardır. İnfeksiyonlu ince dalın kabuğu nemli olup ilk dönemde yumuşaktır. Ardından koyulaşmakta, çöküp kurumaktadır (Maden, 1989). Kuruma uçtan aşağı doğru seyrederek, tipik çoban değneği görünümünü almaktadır (Şekil 2.4). Hava koşullarına bağlı olarak, hastalık, birkaç gün içinde 30 cm ye kadar ilerleyebilmektedir. Şekil 2.4. Sürgün ve ince dal yanıklığı (Van Der Zwet ve Beer, 1995). Yapraklarda, yaprak sapı, ana damar ve yaprak kenarlarında kahverengi-siyah lekeler belirmektedir (Van Der Zwet ve Beer, 1991). Siyahlık hastalığın seyri ile birlikte tüm yaprağı kaplamaktadır. Yapraklar pörsümekte, kıvrılıp kurumaktadır. Genelde yanık sonucu bükülmüş dallar üzerinde aşağı doğru asılı kalmaktadırlar (Maden, 1989). Meyve infeksiyonları lentiseller, yaralar ve hastalıklı meyve dalından olmaktadır. Hastalığa maruz kalan armut meyveleri sulu bir görünümün ardından, kahverengileşir, pörsür, mumyalaşır ve sonunda siyahlaşırlar (Şekil 2.5). Hastalıklı meyveler, dallar üzerinde uzun süre düşmeden kalmaktadır (Maden, 1989).

26 14 Şekil 2.5. Meyve yanıklığı (Sobiczewski vd., 1997). Meyve infeksiyonu hasat sonrası dönemde de görülebilmektedir (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Simptomlar, meyve mahmuzları ve uç dallardan aşağı doğru ilerleyerek, yan dallara ve ana gövdeye ulaşmaktadır. Ağaç gövdesinde kendini gösteren hastalık, gövde yanıklığı olarak bilinmekte ve kahverengi, çökük alanların oluşmasına sebep olmaktadır. Sonunda köke kadar ulaşan bakteri bitkinin ölümüne sebep olmaktadır. Kök ve kök boğazı yanıklıkları, hastalığın en yıkıcı zarar tipidir. İnfeksiyonlar, genelde, koyu ve ıslak görünümdedir. Başlangıçta sınırları belirsizdir, fakat sonradan çatlaklarla belirgin hale gelmektedir (Şekil 2.6). Şekil 2.6. Kök boğazında ateş yanıklığı (Sobiczewski vd., 1997). İlk infeksiyonlar, hastalıklı dokular etrafında çoğalan bakterilerin böcek, yağmur ve rüzgâr hareketleriyle yeni oluşan çiçek ve sürgünlere bulaşmasıyla meydana gelmektedir (Momol, 1990). Vejetasyon döneminin başında, primer infeksiyonların gelişimi için hava ve çevre şartlarının uygunluğu, hastalığın gelişimine olanak sağlamaktadır. İletim

27 15 demetleri aracılığı ile bitki organlarına yayılan bakteri, ikincil infeksiyonları oluşturmaktadır. Havaların nemli olduğu vejetasyon dönemi başında, bakteriyel kanserler su emmekte, zamanla şişkinleşen dokular, yara veya lentisel gibi açıklıklardan dışarı çıkmaktadırlar. Bakteriyel akıntı olarak adlandırılan bu salgı, %20 si bakteri olan koyu kıvamlı damlacıklar oluşturur. Damlacıklar birleşerek daha büyük damlalar oluşturabilmektedir. Büyük damlalar akarak bitki yüzeyinde tabaka oluşturmaktadır (Maden, 1989). Bakteriyel akıntılar ve akıntıların oksijenle teması sonucu zamanla, kahverengileşip karararak kuruması ile ortaya çıkan ve strand olarak isimlendirilen iplikçikler önemli inokulum kaynaklarıdır (Momol, 1990). Ooze damlalar içerisinde bulunan bakteri genelde virülent olup, bu durumda 2 yıl kadar patojenliğini sürdürebilmektedir (Van Der Zwet ve Keil, 1979; Tokgönül, 1991). Hastalığın döngüsü bir dizi infeksiyondan oluşmakta ve aşağıda belirtildiği şekilde ortaya çıkmaktadır; 1. İlk aşamada, arılar bakteriyi çiçekten çiçeğe taşır, 2. Bakteri, çiçekler ve stomalardan giriş yapar, 3. Bakteri interselüler alanda çoğalıp, yayılır, 4. İnfekte olmuş çiçekler buruşup ölür, 5. İnfeksiyon, diğer çiçekler, meyveler, sürgün ve yapraklara yayılır, 6. Dallar ve gövdede yeni kanser oluşumları ortaya çıkar, 7. Sürgün ölür ve ölü yapraklar asılı kalır, 8. Genç ağaç ciddi bir şekilde zarar görür, 9. Bakteri kanser kenarlarında kışlar, 10. Kanserli bölgeler genişler ve akıntı oluşturur, 11. Bu akıntıdaki bakteri, böcekler ve yağmur vasıtasıyla farklı organlara geçer, 12. Ateş yanıklığı bakterisi hızla yayılır, 13. Genç sürgünler direkt olarak infekte olur, 14. Bakteri odun dokusunda interselüler alanda çoğalıp yayılır, 15. İnfekte doku hücreleri çöker (Şekil 2.7) (Van Der Zwet ve Beer, 1995).

28 16 Şekil 2.7. Ateş yanıklığı hastalığının döngüsü (Van Der Zwet ve Beer, 1995). Hastalığın taşınmasında özellikle arılar ve sokucu-emici ağız yapısına sahip böceklerin etkisi büyüktür. Çıtır (1989), Amasya ve Tokat ta hastalığın ilk görüldüğü dönem öncesinde, Gökhoyuk Devlet Üretme Çiftliğine dışarıdan arı kovanı getirildiğini ve buna bağlı olarak aynı yerde hastalığın ortaya çıktığını ve yayılmasında da yine arıların etkili olduğunu bildirmiştir. Balarıları ve yabanarılarının, hastalık etmeni bakteriyi çiçekten çiçeğe taşıdıkları farkedilmiştir. Arı kolonilerinin mevsimlere bağlı olarak taşınması, hastalığın yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda 77 böcek cinsinin patojeni yayabildiği bildirilmiştir (Loncaric vd., 2009). Sokucu-emici ağız yapısına sahip böcekler, hastalığı taşımanın yanında hastalık etmeninin bitkiye girişini sağlayan yaraları da açmaktadırlar (Van Der Zwet vd., 1988). Patojen bakterinin bitkiye girişi daha çok stoma, lentisel, nektar gibi doğal açıklıklardan olmaktadır. Bitkiye sürgün ve dallar aracılığı ile giren etmen, genelde bu kısımlar üzerinde bulunan yaralardan içeri giriş yapmaktadır (Öktem ve Benlioğlu, 1988).

29 17 Sturmus vulgaris L. (Sığırcık) benzeri kuşların, hastalık etmenini ülkeler arası taşıdığı bildirilmektedir (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Kanserli doku veya akıntılar üzerine düşen yağmur tanecikleri, etmeni sıçratarak başka konukçulara ulaştırmaktadır. Yağmur, aynı zamanda bitki üzerinde bulunan bakterinin, alt kısımlara taşınmasına neden olmaktadır. Sulama suyu veya yağmur suyu ile toprak içinde ve toprak yüzeyinde, yüzey akışına geçen bakteri farklı bitkilere ulaşmaktadır. Kuru havalarda çiçek içinde bulunan nektar bakteri gelişimi için fazla derişiktir. Yağmurun yağması ile konsantrasyonu azalan nektar içinde, bakteri kolaylıkla gelişebilmektedir. Rüzgar, E. amylovora nın ürettiği bakteriyel iplikçikleri çok uzun mesafelere taşıyabilmektedir. Öyle ki bulutlara kadar çıkıp, yağmurla konukçuya düştüğü saptanmıştır. Esen sert rüzgarlar bitki organları arasında şiddetli temaslara sebep olarak hastalığa elverişli durumları meydana getirmektedir. Yapılan çalışmada ateş yanıklığının hakim rüzgar yönünde daha fazla zarar verdiği saptanmıştır (Van Der Zwet ve Beer, 1991). Toprak koşulları (toprak tipi, nem içeriği, asitliği, besin maddeleri içeriği, sıcaklığı), hem bitkinin hem de E. amylovora nın gelişimi üzerine etki etmektedir. Ağır, drenajı bozuk, yüksek asitli ve aşırı gübrelenmiş topraklarda bitki gelişimi geri kalmakta, bakteri infeksiyonu için uygun ortam oluşmaktadır (Fisher vd., 1959; Van Der Zwet ve Beer, 1991) C aralıklarının dışında bulunan toprak sıcaklığında, bakteri gelişiminin kısıtlandığı, optimum C aralığında gelişim gösterdiği bildirilmektedir (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Gübrelemenin mutlak suretle dengeli yapılması gerekmektedir. Aksi halde ateş yanıklığı hastalığının şiddeti artmaktadır. Armut için; N, P, K, Ca, Mg ve beş mikro elementin arzu edilen seviyeleri yaprak analizleri ile belirlenmiştir (çizelge 2.1) (Lewis ve Kenworthy, 1962; Van Der Zwet ve Beer, 1991; Stiles ve Reid, 1991; Van Der Zwet ve Beer, 1995).

30 18 Çizelge 2.1. Ağustos sonunda toplanmış yumuşak çekirdekli meyvelerin yaprak örneklerinde makro ve mikro elementlerin optimum seviyeleri ELEMET UYGUN SEVİYE Azot % Fosfor % Potasyum % Kalsiyum % Magnezyum % Bor ppm Çinko ppm Bakır 7-12 ppm Mangan ppm Demir 50+ ppm Ateş yanıklığına hassasiyet üzerine makro besin elementleri miktarlarının, mikrolardan daha etkili olduğu ifade edilmektedir (Lewis ve Kenworthy, 1962). Çeşitli azotlu gübreler ve organik azot kaynaklarının fazla kullanımını bitkilerde vegetatif gelişim periyodunun uzun olmasına, geç uygulanan azotun ise vegetasyon dönemi sonunda odunlaşmamış dokuların bulunmasına sebebiyet vermesiyle, ateş yanıklığına hassasiyet oluşturduğu belirtilmiştir. Yüksek miktarda uygulanan K elementi ise Mg ve Ca elementleri ile rekabet içinde olduğundan bu bitki besin elementlerinin alımını azaltır. Oysa bu iki elementin ateş yanıklığına hassasiyeti azalttığı belirtilmektedir (Van Der Zwet ve Beer, 1995). Antalya nın Korkuteli ilçesinde yapılan bir çalışmada, Ateş yanıklığı ile K içeriği arasında ve yaprak ile sürgünlerde N/K oranı ve ayrıca sürgünlerdeki Mn içeriği arasında istatistiksel olarak dikkate değer bir ilişki bulunmuştur. Kurutulmuş yapraklardaki K> 1,7 g/100 g ve Mn> 3,3 g/100 g olduğu durumda, sürgün yanıklıklarının daha az olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca N/K oranının 1.2 olduğu durumda bitkide infeksiyonun daha az olduğu, 1.8 değerinde maksimum olduğu tespit edilmiştir (Köseoğlu vd., 1976). Düşük düzeydeki Cu, Mn ve Zn ortamında yetiştirilen armutlarda, hastalığa hassasiyet artarken, düşük P ve Fe görülen armutlarda ise hastalığa direnç artmıştır. Fazla Ca hastalığa direnci arttırmıştır (Lewis ve Kenworthy, 1962). Van Der Zwet ve Beer (1991) e göre, meyve bahçesi kurulurken çok dikkatli olunmalı, durumun bitki lehine olması için gerekli bütün önlemler alınmalıdır. Arazinin drenajı iyi yapılmalı, bakterinin toprak içinde veya üzerinde taşınması engellenmelidir. Böcek populasyonunu azaltmak için örtü bitkilerinin sık sık biçilmesine veya mücadelesine önem verilmelidir. Ağaç üzerinde bulunan obur dallar alınmalı, düzenli budama

31 19 yapılmalıdır. Budama yapılırken derin kesimlerden kaçınılmalı, hastalık bulunan dallar belirtinin cm altından kesilerek imha edilmelidir. Budama yerleri, etmen girişine müsait olduğundan kapatılmalı, her kesimden sonra budama aletleri % 10 luk sodyum hipoklorit içinde 2-3 dk. bekletilmelidir. İnokulumla temas halinde eller, ayakkabılar, kıyafetler ve hatta bahçe aletleri ile tekerleri bile yayılıma sebep olabilir (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Düzenli toprak ve yaprak analizleri ile bitki gelişimi için ihtiyaç duyulan bitki besin elementleri verilmelidir. Toprak ph sı mümkün olduğunca 6.5 in üzerine çıkarılmamalıdır. Çok gerekli olmadıkça salma ve yağmurlama sulamadan kaçınılmalı, damla sulama sistemi tercih edilmelidir (Van Der Zwet ve Beer, 1991) Ateş Yanıklığı Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri Ateş yanıklığı, bitkilerde oksidatif strese sebep olmaktadır. Enerji dönüşümü sırasında, son derece reaktif olan ve bitki dokularına zarar veren serbest radikaller ara ürün olarak ortaya çıkmaktadır. Aerobik organizmalar, serbest radikallerin oluşumunu engelleyen veya zararlı etkilerini ortadan kaldıran antioksidan savunma sistemlerine sahip olup, bazı durumlarda mevcut bu sistem serbest radikallerin etkisini tamamen önleyememekte ve bu durumda oksidatif stres ortaya çıkmaktadır (Güler vd., 2011). Etmenin sentezlediği amylovorin ve levan toksininden duyarlı konukçular etkilenirken, dayanıklı konukçular zarar görmemektedir (Schroth vd., 1974; Agrios, 1997). Fitopatojen bakteri, toksine ilave olarak bitkilerde kloroz, nekroz ve geriye doğru ölümlere sebep olan enzimler de salgılamaktadır (Crosse vd., 1972). Ateş yanıklığı hastalığına karşı kullanılan mücadele yöntemleri 4 grup altında (kültürel, kimyasal, biyolojik ve dayanıklı anaç ve çeşit kullanımı) toplanabilir. Kültürel yöntemler, bitkide stres unsuru olan etmenlerin, çoğalımını azaltan veya engelleyen tedbir amaçlı tarımsal mücadele yöntemi olarak tanımlanmaktadır. E. amylovora nın İngiltere ye bulaşık kasalarla girdiğine dikkat çekilmektedir. Ateş yanıklığı hastalığına dair, bilinen en eski mücadele yönteminin ( ), lokal yanıklık olan bitkilerde yanık sürgünlerin, şiddetli infeksiyon gösteren bitkilerin ise tamamen kesilerek uzaklaştırılması olduğu belirtilmiştir (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Kültürel önlemlerin etkisi entegre mücadelede daha net görülmektedir. Kültürel önlemlerin, hastalığı

32 20 engellemede yeterli olmaması, çok iş gücü gerektirmesi ve üreticinin net sonuçlar istemesi sebepleriyle, çiftçiler tarafından ya tam olarak yerine getirilmemekte ya da hiç tercih edilmemektedir. Günümüzde ateş yanıklığına karşı önerilebilecek etkin kimyasal mücadele bulunmamaktadır lerde antibiyotiğin keşfi ile hastalığa karşı farklı antibiyotikler denenmiş ve Streptomycin, Terramycin, Kasugamycin gibi antibiyotikler hastalığa karşı etkili bulunmuştur. Ancak antibiyotiklerin insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri, kullanımı halinde dayanıklı tiplerin gelişimi (Loper vd., 1991; Chiou ve Jones, 1991) ve pahalı oluşu gibi sebeplerle kullanımı yasaktır. Kullanımı yasak olmasına rağmen, E. amylovora nın streptomisine dayanıklı strainlerinin varlığı, ilk olarak 1971 yılında Amerika Birleşik Devletleri nde kaydedilmiş olup, daha sonra farklı bölgelerde de rapor edilmiştir (Loper vd., 1991; Chiou ve Jones, 1991). Erzurum, Erzincan, Artvin, Kars ve Iğdır illerinde, yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarından izole edilen E. amylovora nın toplam 41 strain inde streptomisin sülfata karşı duyarlılıkları test edilmiş ve strainlerin %31.7 sinin streptomisine karşı dayanıklı olduğu tespit edilmiştir (Kotan vd., 2009). E. amylovora nın antibiyotiğe dayanıklılık genlerinin belirlendiği çalışmalarda, iki mekanizmanın bulunduğu; bunlardan birinin kromozomal (Schroth vd., 1979), diğerinin ise plazmid orjinli olduğu belirtilmektedir (Chiou ve Jones, 1991). Antibiyotik kullanımının yasaklanması, hastalığa karşı fungusitlerin kullanımını beraberinde getirmiştir. Fungusitler içinde ön plana çıkan kimyasallar, Fosetil-Al, bakırlı bileşikler, maneb+bakır, mancozeb+bakır gibi kombinasyonlar olmuştur. Bakırlı preparatların hastalığa etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, bakır+maneb karışımının en iyi etkiyi verdiği fakat hiçbirinin hastalığı engellemede yeterli olmadığı belirtilmiştir (Saygılı ve Üstün, 1996). Bakırlı bileşikler bitkilere koruyucu olarak ancak dormant dönemde uygulanabilmektedir. Farklı ülkelerde yapılan ve bakırın hastalığı engellemede etkinliğinin araştırıldığı çalışmalar neticesinde, bakırlı preparatların etkisinin düşük (%1-35) olduğu görülmüştür (Van Der Zwet ve Keil, 1979). Bakırın vegetasyon döneminde kullanılması, bitkinin fizyolojisi üzerine olumsuz etki göstermekte ve bitkide genel fitotoksik etkilere sebep olmaktadır (Benlioğlu ve Özakman, 1992). Fitotoksik etkiler bitkide, küçük ve paslı meyvelerin oluşmasına, sürgünlerde geriye doğru ölümlere ve bitkide genel bir zayıflığın oluşmasına sebep olmaktadır (Teviotdale ve Viveros, 1999).

33 21 Kimyasal mücadelede, patojenlerin kullanılan kimyasallara dayanıklılık geliştirmesi, kimyasalların insan, hayvan ve çevreye zarar vermesi, ürünün pazarlanırken rezidü testlerini geçememesi ve etkin bir çözümün bulunamamış olması, hastalıkla mücadelede kimyasal kullanımını arka plana atmaktadır. Son yıllarda Ateş yanıklığına karşı, bitki, insan ve çevre sağlığı dikkate alınarak, kimyasallara alternatif olarak, bitki ekstraktları, uçucu yağlar ve terpenoidler kullanılmış ve olumlu sonuçlar alındığı bildirilmiştir. Isparta ilinde yoğun olarak yetiştirilen Rosa domescena nın taç yapraklarından elde edilen gül suyunun etkili antibakteriyel olduğu görülmüştür (Basim ve Basim, 2004). Türkiye de doğal olarak yetiştirilen bitkilerden elde edilen Aksebio2 etmene karşı son derece başarılı sonuçlar vermiştir (Yeğen vd., 2002). Mikrobiyal pestisitler günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır (Saygılı vd., 2008). Ateş yanıklığı hastalığına karşı, biyolojik mücadele de yaygın olarak kullanılan bakteriler; Burkholderia spp., Pseudomonas spp., Enterobacter spp., Serratia spp., Bdellovibrio bacteriovorus, Esheria spp., ve Agrobacterium spp. cinslerine ait tür ve strainlerdir. Son zamanlarda, özellikle fluoresan Pseudomonaslar, hem E. amylovora ya karşı biyolojik mücadele etmenleri hem de bitki gelişimini teşvik edici bakteriler olarak büyük ilgi görmektedir. Biyolojik mücadele; doğal veya genetik yapısı değiştirilmiş mikroorganizmaların veya onların ürettiği metabolitlerin kullanılması durumunda, patojen etmenlerin ortadan kaldırıldığı veya populasyonlarının baskı altına alındığı bir tarımsal mücadele yöntemi olarak tanımlanmaktadır (Kotan, 2002). Biyolojik mücadelede kullanılan ajan; patojen ve konukçu arası etkileşimin, bitki lehine olması için 4 farklı şekilde (antibiyosis, rekabet, hiperparazitizm ve sonradan kazanılmış sistemik dayanıklılık) etki göstermektedir. Biyolojik mücadele için ilk adımlar yaklaşık 80 yıl kadar önce, Amerika da patojen olmayan bakterilerin izole edilip kullanılması ile başlamıştır (Van Der Zwet ve Keil, 1979). ABD de yapılan bir çalışmada, P. fluorescens str. A 506 bakterisi, E. amylovora ya karşı kullanılmış ve bitkilerde erken uyarı sisteminin uyarılması yoluyla, özellikle infeksiyon başlamadan uygulandığında çok etkili olduğu görülmüştür (Smith, 2001).

34 22 Farklı konukçu bitkilerden izole edilen 80 kadar bakterinin, E. amylovora ya karşı antagonistik etkileri incelenmiş ve çok sayıda bakteri straininin pozitif antagonistik etkisi olduğu görülmüştür. Özellikle Erwinia herbicola nın E.h.89 nolu straininin, in-vitro ve tarla şartlarında ki etkilerinin korelasyonu iyi sonuç vermiştir (Zeller ve Wolf, 1996). Bacillus substilis in biyolojik ajan olarak kullanıldığı çalışmada, hastalığın %62-68 oranında azaldığı tespit edilmiştir (Biondi vd., 2007). İran da yapılan ve E. amylovora ya karşı, biyolojik ajan olarak P. agglomerans in kullanıldığı çalışmada, armut ağaçlarında hastalık %20,62 oranında olmuştur (Ahari vd., 2007). Ateş yanıklığına karşı antagonistik etki gösteren potansiyel ajanların seçimi için yapılan çalışmada, in vitro koşullarda çok sayıda Bacillus ve Pseudomonas cinsi bakteri test edilmiştir. Bacillus spp. nin iki straini, Pseudomonas ın üç straini (Pseudomonas putida nın P5 straini, ve Pseudomonas aeruginosa nın P10 ve P14 strainleri) E. amylovora ya karşı engelleyici etki göstermiştir (Cornea vd., 2007). Özaktan ve Türküsay (1994), armut ağaçlarından izole edilen epifit bakterilerin, etmene karşı etkilerini incelemişler ve E. herbicola nın %64 ü, flouresan Pseudomonasların ise %57 si etmene karşı yüksek etkili bulunmuştur. Ülkemizde Aysan vd nin (1999) yaptığı diğer bir çalışmada, E. amylovora ya antagonistik etki gösteren bakteriler çiçek, sürgün ve yapraklardan izole edilerek denenmiş ve 2 izolatın hastalığı %52-60 oranında azalttığı bildirilmiştir. E.amylovora ya karşı, bitki savunma sisteminin erken uyarılması yoluyla yapılan bir çalışmada, elma ve armutta fosfat bileşikleri ve benzothiadiazole kullanılmış hastalık seviyesinin %40-60 oranında azaltıldığı belirlenmiştir (Ruz vd., 2008). Pusey vd. (2011) elma ve armut stigmaları üzerinde yaptığı çalışmada, Pseudomonas agglomerans E325 in, E. amylovora ya karşı alkalin ve fosfat içerikli bir antibiyotik ürettiğini ve etmenle mücadelede antibiyosis etki gösterdiğini bildirmiştir Ateş Yanıklığına Karşı Çeşitlerin Reaksiyonları ve Dayanıklılık Islahı ile İlgili Bildirişler Aldwinckle ve Preezewski ye (1976) göre, yetiştiriciliği yapılan hiçbir elma ve armut çeşidi ateş yanıklığına tamamı ile dayanıklı olmayıp, türler ve çeşitler arasında

35 23 hassasiyet farkı bulunmaktadır. Aynı çeşit elma ve armutlarda bile anaç, gübreleme, topoğrafya, ekoloji, kışı kanserlerde geçiren patojenin yoğunluğu vb. faktörler hassasiyet farklılıklarına sebep olmaktadır. Erwinia amylovora, konukçu bitkilerin toprak altı ve toprak üstü organlarının tamamında etki göstererek, bitkilerin hızla ölümüne sebep olan çok tahripkar bir hastalıktır (Sobiczewski ve Suski, 1988; Garret, 1990; Larue ve Vincent, 1990; Moses, 1992; Moltmann, 1996; Pejchinovski, 1996; Hale vd., 1996; Sobiczewski vd., 1997). Ateş yanıklığına karşı henüz kesin bir çözümün bulunamamış olması, kullanılan kimyasalların insan sağlığına zararlı olmaları, hastalığın kontrolünde dayanıklı anaç ve çeşit ıslahını ön plana çıkarmaktadır. Dayanıklı çeşit ıslahında ise en çok başvurulan yöntemlerden biri kontrollü melezlemelerdir. Layne vd. (1968), armutta ateş yanıklığına dayanıklılık ıslahında, çeşitli basit ve kompleks melezleme programlarının başarılı bir şekilde kullanılabileceğini göstermişlerdir. Melezleme için seçilen ebeveynler genellikle hastalığa dayanımı yüksek olanlar ile meyve kalitesi iyi olanlar arasında yapılmaktadır. Kontrolü zor olan hastalığın, yıkıcı etkisinin anlaşılması ile Dünya genelinde öncelikle, yerel ve mevcut çeşitlerin hastalığa hassasiyetleri belirlenmiş, ardından ıslah programları planlanarak, hastalığa dayanıklı yeni anaç, ara anaç ve çeşitler elde edilmeye çalışılmıştır. Çalışmalar günümüzde de yoğun şekilde devam etmektedir. Islah programlarında, kontrollü veya serbest tozlamalar sonucu elde edilen melezlerin, hastalığa duyarlılıkları suni inokulasyonlarla belirlenmektedir. Bu amaçla standardize olmuş, virülens düzeyi yüksek, farklı yörelerden izole edilmiş farklı E. amylovora strainlerini içeren hastalık yapıcı süspansiyondan, aktif büyüme dönemi içerisinde bulunan 5-6 aylık fidanların, sürgün ucu kısmında bulunan gövde dokusuna iğne ile inokule edilmektedir. Hastalığın enjekte edildiği bitkiler, önce 3-5 gün kadar hastalık gelişimi için uygun şartların sağlandığı iklimlendirme odalarına, ardından seraya alınmakta, yaklaşık 2 ay sonra yanıklığın ortaya çıktığı dallarda ölçüm yapılmaktadır. Dayanıklılık derecesi, toplam sürgün boyu üzerinde ölçülen hastalıklı kısmın oranına göre hesaplanarak aşağıdaki formül ile belirlenmektedir (2.1) (Carpenter ve Shay, 1953; Thompson vd., 1962; Layne vd., 1968; Van Der Zwet, 1970; Layne ve Quamme, 1975).

36 24 ı ı ğ ü ü ğ Dünyada ve Türkiye de bitki hastalık ve zararlıları ile mücadelede dayanıklı bitki çeşitlerinin geliştirilmesinin amaçlandığı çok sayıda araştırma yapılmış ve çalışmalar yoğun şekilde devam etmektedir. Yumuşak çekirdekli meyvelerde zarar yapan bakteriyel hastalıklarla ilgili olarak yapılan bu dayanıklılık çalışmalarının çoğunluğu ateş yanıklığını önlemeye yöneliktir. Hastalığa armut çeşitlerinin, elma çeşitlerinden daha hassas olduğu bildirilmiştir (Momol ve Zeller, 1993). Ateş yanıklığına dayanıklılık ıslahının başlangıcı, Çin kum armutlarının Batı Amerika ya tanıtımı ile başlamıştır (Hedrick vd., 1921). Türler arası melezlemelerden elde edilen Garber, Kieffer ve Le Conte gibi armut çeşitleri, P.communis türüne dahil çeşitlere kıyasla ateş yanıklığına daha dayanıklıdır. Ancak bu çeşitlerin meyve kalite parametrelerinin iyi olmadığı bildirilmektedir. Bu çeşitlerin tanıtımından kısa bir süre sonra, Amerika da ateş yanıklığına dayanıklı, yüksek kaliteli armut ıslahı çalışmaları başlamıştır (Magness, 1937; Layne ve Quamme, 1975). Ateş yanıklığına dayanıklılık ıslahında, mevcut dayanıklılığı döllerine aktarmada en üstün ebeveynleri seçmede, soy testi güvenilir yol olarak kabul edilmiştir. Yüksek dayanım gösteren P.ussuriensis, P.pyrifolia, P.communis orijinli dayanıklı çeşitler soy testine tabi tutulmuşlardır. Birçok dayanıklı çeşit, 1963 den beri test edilmiş ve elde edilen bu verilere göre birçok farklı melezleme programı gerçekleştirilmiştir (Layne ve Quamme, 1975). Araştırıcılar, hastalığa dayanıklı melez eldesi için; Pyrus calleryana, P.pyrifolia ve P.ussuriensis türlerindeki mevcut dayanıklılıktan yararlanmaya ve bu dayanıklılığı meyve kalitesi yüksek, P.communis çeşitlerine basit ve kompleks melezlemelerle aktarmaya çalışmışlardır. Sonuç olarak ıslah sistemleri arasında, hastalığa dayanım açısından herhangi bir farkın olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. P.communis in kendilenmesi ve geriye melezlenmesi ile yüksek oranda kaliteli ve dayanıklı bireylerin ortaya çıktığı saptanmıştır (Layne ve Quamme, 1975). Genel olarak, doğu kökenli armut tür ve melezleri, ateş yanıklığına daha dayanıklıdır. Araştırıcılar, ateş yanıklığına dayanıklılık ıslahında dayanıklı ebeveyn

37 25 seçiminin, başarılı sonuçların elde edilmesinde etkili olabileceğini belirtmişlerdir (Reimer, 1925; Layne ve Quamme, 1975). Bir ebeveynin ıslah değerinin belirlenmesinde, hastalığa dayanım ve dayanımı aktarmanın yanında, ağaç ve meyve özellikleri de son derece önemlidir. Armutta ateş yanıklığına dayanıklılık geni taşıyan Pyrus calleryana, Pyrus pyrifolia ve Pyrus ussuriensis türleri, genelde dayanıklılıkla birlikte istenmeyen; küçük meyvelilik, düşük aroma, taşlılık, dikenlilik gibi bazı özellikleri kombine halde bulundurur. Amaç, hastalığa dayanıklı, ağaç ve meyve özellikleri arzu edilen şekilde ve ekonomik değere sahip genotipler elde etmek olduğundan, melezleme sonucunda dayanıklı fakat meyve kalitesi kötü olanlarda bir veya birkaç generasyon geriye melezlemelere başvurulmaktadır. Tüm bunların zaman, işçilik ve maliyet anlamında kayıp olması nedeniyle, çalışmanın başında olumlu özellikleri yüksek oranda barındıran ebeveynlerin kullanımı, çalışmanın ilerleyen döneminde istenilen özellikte bireylerin ortaya çıkışını arttıracaktır (Layne ve Quamme, 1975). Kanadalı araştırıcılar, ateş yanıklığına dayanıklılık çalışmalarında, hastalığa dayanıklı Pyrus communis, P. ussuriensis ve P. pyrifolia türlerinin seleksiyonlarını, meyve özellikleri iyi olan P. communis çeşitleri ile melezleyerek, meyve kalitesi iyi ve aynı zamanda hastalığa dayanıklı; Harrow Queen, Harrow Delight ve Harrow Sweet adını verdikleri 3 çeşit ortaya çıkarmışlardır (Hunter, 1993). İsviçre de meydana gelen ateş yanıklığı salgınından sonra, 43 armut ve 101 elma çeşidinde ateş yanıklığına karşı hassasiyetlerinin belirlenmesi amacı ile yapılan çalışmada, kara leke hastalığına hassas olan çeşitlerin, ateş yanıklığına da hassas oldukları belirtilmiştir (Hasler ve Kellerhals, 1995; Sobiczewski vd., 1997). Amerika ve İngiltere de, ateş yanıklığına dayanıklı melez eldesi için araştırıcılar, ateş yanıklığı infeksiyonunun en önemli giriş noktalarından olan ikincil çiçekleri oluşturmaya az eğilimli veya eğilimsiz ebeveynleri melezlemede kullanmışlardır (Alston, 1971; Layne ve Quamme, 1975). USDA nın yürüttüğü ıslah programı neticesinde, ateş yanıklığına dayanıklılığı yüksek olan Seckle den daha dayanıklı 8 yeni klon elde edilmiştir (Bell ve Van Der Zwet, 1993; Sobiczewski vd., 1997).

38 26 Yapılan bir diğer çalışmada, Beurre Bosc, Beurre Durondeau, Williams, Comice, Conference, Genereal Leclerc, Herzogin Elsa, Hosiu, Nijisseiki, Passe Crassane, ve Precoco de Trevoux çeşitlerinin Avrupa da ateş yanıklığına en hassas çeşitler olduğu belirtilmiştir (Van Der Zwet, 1996). Bagnara vd. (1993) yaptıkları çalışma sonucunda, Beurre Bosc, Beurre Durondeau, Comice, Conférence, Elsa, Passe Crassane ve Williams çeşitlerinin hastalığa hassas olduğunu belirtmiştir. Çek Cumhuriyeti nde yapılan bir çalışmada, hastalığa en dayanıklı çeşidin Margeurite Marillat, en hassas çeşidin ise Salisbury olduğu bildirilmiştir (Paprstein vd., 2013). Çek Cumhuriyetinde yapılan bir başka çalışmada yerel (Libovicka Maslovka, Krvavka Moravska, Rihova Bezjaderka, Solanka), ticari (Beurre Bosc, Conference, Alexander Lucas, Williams) ve yeni ıslah edilen (Bohemica, Dicolor) çeşitlerinin hastalığa karşı reaksiyonları belirlenmiştir. Çalışma sonucunda çeşitlerde yanıklık sırasıyla, Bohemica 8.9%, Alexander Lucas 17.2%, Solanka 26.6%, Conference 39.8%, Beurre Bosc 41.4% Krvavka Moravska 52.2%, Williams 62.3%, Rihova Bezjaderka 83.3%, Libovicka Maslovka 100%, Dicolor 100% oranında olmuştur (Sillerova vd., 2010). Polonyalı araştırıcılar, İsveç (Carola 45.2%, Granna Rodparon %25.5, Göteborgs Diamant %38.6), İsviçre (Pyrus Gelbmöstler 16/ %, Pyrus communis FG %, Pyrus communis FG %, Pyrus Wasserbirne 62.4%), İngiltere (Hessle 3.3%) ve Belçika (Esperens Herre 36.6%, Cra Py x %, Belgium Cra Py F %, Cra Py H %, Cra Py J %, Cra Py G %, Cra Py V %, Cra Py E %, Cra Py J %, Cra Py W %) orjinli çeşit ve klonların hastalığa hassasiyelerini belirlemişler ve hastalık oranlarının yukarıda belirtilen oranda olduğunu bildirmişlerdir (Przybyla vd., 2012). Macaristan da yapılan çalışmada, Alexander Lucas ve Stössel Tabornok çeşitleri hastalığa az duyarlı, Eldorado, Serres Olivér, Diel Vajkörte çeşitleri orta duyarlı ve Téli Esperes ve Drouard Elnök çeşitleri ise aşırı duyarlı olarak belirlenmiştir (Végh vd., 2011). Van Der Zwet vd. (1988) yaptıkları çalışma neticesinde armutlarda anaç olarak, Old Home, O41/Farmingdale hibridi ve Pyrus calleryana; çeşit olarak ise Ayers, Magness, Maxine ve Orient'i önermektedir. Old Home Farmingdale (OHF 333), anacına uygulanan somaklonal varyasyonla elde edilen klonlarda, laboratuar koşullarında hastalığa dayanımın arttığı, saha denemelerinin ise sürdüğü bildirilmektedir (Nacheva vd., 2013). Coscia ve Dr.

39 27 Guyot armut çeşitlerinin melezlenmesi ile elde edilen ISF-FO , 9 farklı E. amylovora straini içeren karışım ile testlenmiş ve ümitvar olarak bildirilmiştir (Rosati vd., 2002). Çıtır ve Mırık (1999), Tokat ve Amasya da, yumuşak çekirdekli meyve türlerinden olan elma ve armudun, E. amylovora ya hassasiyet durumlarını araştırmışlardır. Çalışma sonucunda, elmalarda erkenci çeşitlerin, geçcilere göre daha hassas olduğunu ortaya koymuşlardır. Armutlarda ise, Santa Maria, Williams, Mustafa Bey ve Akça gibi erkenci çeşitler çok hassas olarak saptanırken, yine erkenci çeşitlerden Keklik Ayağı, geçci çeşitlerden Ankara, Kieffer, Taş ve Çiçek armudunun dayanıklı olduğu saptanmıştır. Batı Anadolu koşullarında Akça, Mustafa Bey ve Hacı Hamza hassas, Çermai ise orta derece dayanıklı olarak bildirilmiştir (Demir ve Gündoğdu, 1993). Türkiye de Momol vd. (1992) tarafından, Bucak ve Korkuteli nde bulunan, armut ağaçlarının ince dallarından izole edilen bakteri eksudatları Ankara, Williams ve Santa Maria armuduna uygulanmış, çalışma sonucunda Ankara çeşidinin en dayanıklı, Williams ın orta, Santa Maria nın ise en hassas olduğu ve Santa Maria çeşidi ile kurulan bahçelerde, infeksiyonu takiben kurulan bahçenin 2 yıl gibi kısa bir sürede yok olduğu bildirilmiştir. Benzer bir diğer araştırmada ise, Williams çeşidi hastalığa en hassas grup içinde yer alırken, Conference ve Kaiser Alexandre çeşitleri hastalığa orta dayanıklı grup içinde bulunmuşlardır (Van Der Zwet ve Beer, 1991). Önemli armut çeşitlerinden olan Kieffer, çiçek yanıklığına dayanıklı olmasına karşın, sürgün yanıklığına orta derecede dayanıklıdır. Conference çeşidi ise sürgün yanıklığına orta derecede dayanıklı, çiçek yanıklığına ise çok hassas olarak belirlenmiştir. Santa Maria ve Williams çeşitleri ise sürgün yanıklığına hassas, çiçek yanıklığına orta derecede dayanıklıdır (Sobiczewski vd., 1997). 13 armut çeşidinin değerlendirildiği bir çalışmada, Akça, Williams, Santa Maria, Laleliye, Deveci ve Moonglow ın çok hassas, Ankara, Mustafa Bey, Çermai ve Hacı Hamza nın orta hassas, Limon, Kieffer ve Mıgırık çeşitlerinin ise düşük hassasiyette olduğu bildirilmiştir (Aysan vd., 1999). Doğu Akdeniz Bölgesinde, yetiştiriciliği yapılan Santa Maria ve Williams çeşitlerinde hastalığın ağır infeksiyonlara sebep olduğunu bildirilmiştir (Tokgönül ve Çınar, 1991). 22 armut çeşidinin E. amylovora ya karşı

40 28 duyarlılıklarının belirlenmesinin amaçlandığı bir başka çalışmada, çeşitlerin etmene farklı düzeyde reaksiyon gösterdiği ve en hassas çeşidin Abbe fetel olduğu belirtilmiştir (Demir ve Gündoğdu, 1991). Van Gölü genetik havzasından toplanan toplam 38 armut çeşidine ait sürgünlerin test edildiği bir çalışmada, lezyon uzunluklarına göre sürgünlerin ateş yanıklığına karşı dirençleri belirlenmiştir. Dayanıklı, orta dayanıklı, orta duyarlı, duyarlı, yüksek duyarlı olmak üzere beş grup oluşturulmuştur. 2 armut genotipi orta dayanıklı, 14 armut genotipi orta duyarlı bulunmuştur. Kalan genotiplerin tamamı, duyarlı ve yüksek duyarlı gruba girmiş, hastalığa dayanıklı genotip gözlemlenmemiştir (Özrenk vd., 2012). Ege bölgesinde bulunan armut çeşitlerinin ateş yanıklığına hassasiyetlerinin belirlendiği çalışmada, cm. uzunluktaki sürgünlere, yoğunluğu 10 8 hücre/ml. olan 48 saatlik bakteri kültüründen alınan etmen, şırınga ile inokule edilmiştir C ve % nisbi nemin sağlandığı seralarda 9 hafta bekletilen bitkilerin, duyarlılık düzeyleri saptanmıştır. Değerlendirme sonucunda çeşitlerin büyük çoğunluğunun hastalığa çok duyarlı olduğu bulunmuştur. Ancak Keklik Ayağı, Ekşi Sulu, Şeker ve Ovalı armutlarının dayanımı oldukça yüksek bulunmuş ve hassas-orta hassas (C-D) grupta yer almışlardır. Karaçıbık çeşidi orta hassas (C), Erken tezeren ve Cepsığmaz çeşitleri ise hassas-yüksek derecede hassas (D-E) grupta bulunmuşlardır (Saygılı vd., 1999). Evrenosoğlu vd. (2014) ateş yanıklığına karşı elde edilen F 1 melez armutların, hastalığa reaksiyonlarını belirlemişler ve elde ettikleri 7495 melezin, %11,91 inin çok az duyarlı, %3,99 unun az duyarlı, %6,62 sinin orta derecede duyarlı, %18,07 sinin duyarlı ve %59,41 inin çok duyarlı gruba girdiğini bildirmişlerdir. Trabzon ilinin Çaykara ilçesinde yapılan bir çalışmada, PCR yöntemiyle, üstün görülen mahalli armut çeşitlerinde, ateş yanıklığı hastalığına karşı hassasiyet durumları araştırılmış ve incelenen genotiplerde, hassasiyet genlerine rastlanmadığı bildirilmiştir (Çelikel, 2015). Türkiye'de ticari değeri olan armut çeşitlerinin büyük çoğunluğu, ateş yanıklığı hastalığına karşı yüksek hassasiyet gösteren sınıfta yer almaktadırlar. Bu sebeple, ülkemizde ateş yanıklığı hastalığına dayanıklı ve üstün özellikli tiplerin elde edilmesi

41 29 amacıyla ıslah projeleri başlatılmış olup, çalışmalar hala devam etmektedir (Evrenosoğlu vd., 2011; Öztürk vd., 2011). Ateş yanıklığına dayanıklı birey eldesi için elma ve armutlarda gen transferleri de yapılmıştır. Hyalophora cecropia dan elde edilen Cecropin B nin sentetik türevi olan SB- 37 geni ve Attacin E geni, Agrobacterium ırkları aracılığıyla, Passe Crassane ve Old Home çeşidine aktarılmıştır. Elde edilen dayanıklı transgenik klonlarda, 10 gün içerisinde simptomların azaldığı görülmüştür (Reynoird vd., 1999 a; Reynoird vd., 1999 b). T4 lizozim ve laktoferrin genlerinin transferi, bitkilerde hastalığa dayanımı arttırmıştır (Chevreau vd., 2000; Malnoy vd., 2000) Armudun Fenolojik, Pomolojik ve Kimyasal Özellikleri ile İlgili Önceki Çalışmalar Türkiye de yetiştirilen farklı armut çeşit ve tiplerinin fenolojik, pomolojik ve kimyasal özellikleri ile ilgili birçok çalışma bulunkaktadır. Erciş te bazı ümitvar mellaki armutları üzerine yapılan araştırmada, tam çiçeklenme Nisan, hasat Kasım ve tam çiçeklenmeden hasada geçen süre ise gün olarak bulunmuştur (Aşkın ve Oğuz, 1995). Ulaşoğlu (2000), Tokat ta mahalli çeşitlerle yaptığı çalışmada, tam çiçeklenmenin 5-12 Nisan, hasadın 25 Temmuz 15 Eylül, meyve boyunun mm, meyve çapının 49.4 mm ile 67.7 mm, meyve ağırlığının g g, meyve eti sertliğinin ise 1.90 kg/cm²-8.90 kg/cm² aralığında değiştiğini bildirmişlerdir. Kimyasal özelliklerden suda çözünebilir kuru madde miktarı % , titre edilebilir asit miktarı % ve ph değeri aralıklarında saptanmıştır. Yukarı Çoruh vadisinde yetiştirlen yerel armutlarda incelenen özelliklerden, tam çiçeklenme 21 Nisan (Bozdoğan) 30 Nisan (Hacıhamza ve Limon), hasat 13 Eylül (Bozdoğan) 28 Eylül (Limon) tarihleri arasında bulunmuştur. İncelenen tiplerde, meyve boyu (Bozdoğan) (Ankara) mm, meyve eni (Bozdoğan) (Hacıhamza) mm, meyve ağırlığı (Bozdoğan) (Hacıhamza) g ve meyve eti

42 30 sertliği 3.07 (Hacıhamza) (Limon) kg/cm 2 değerleri arasında tespit edilmiştir (Karlıdağ ve Eşitken, 2006). Özkaplan (2010), Ordu ve çevresinde yetiştirilen mahalli armutlar üzerine yaptığı araştırma sonucunda, çiçeklenme başlangıcı tarihlerini 23 Mart 9 Nisan aralığında tespit ederken, çiçeklenme sonu tarihlerinin 8-26 Nisan, hasat tarihlerinin 27 Haziran (Kiraz-2) - 30 Ağustos (Ağustos), tam çiçeklenmeden hasada geçen gün sayısınin ise 86 (Kiraz-3) 147 (Ağustos) gün aralığında değiştiğini belirlemiştir. İncelenen özelliklerden meyve ağırlığı en düşük Kiraz-2 tipinde g, en yüksek Bağ tipinde g, meyve boyu en düşük Kavun-4 tipinde mm, en yüksek Bağ tipinde mm, meyve eni ise en düşük Kavun-4 tipinde mm, en yğksek Kabak-2 tipinde mm tespit edilmiştir. İncelenen tiplerin suda çözünebilir kuru madde miktarının % 7.0 (Kiraz-4, Kalınsap-2) 16.5 (Bal), titre edilebilir asit miktarının % 0.07 (Kabalak) 0.66 (Kavun) ve ph değerinin 3.32 (Uzunsap) 6.25 (Sakalçürüten) aralıklarında değiştiği bulunmuştur. Yapılan bir araştırmada, Gürgentepe de incelenen yerel armutlarda, tam çiçeklenme ve hasat tarihleri sırasıyla1 Mart (Kiraz) 27 Nisan (Daş) ve 15 Temmuz (Kiraz) - 15 Kasım (Daş) aralıklarında belirlenirken, tam çiçeklenmeden hasada geçen süre incelenen tiplere göre 132 (Gavum) 190 (Daş) arasında değişmiştir. İncelenen pomolojik özelliklerden meyve ağırlığı (Çörtük) (Hamderme) g, meyve boyu (Çörtük) (hamderme) mm, meyve eni (Çörtük) (Hamderme) mm, meyve eti sertliği 4.28 (Küpdüşen) 9.36 (Limon) kg/cm 2 aralıklarında saptanırken, kimyasal özelliklerden suda çözünebilir toplam kuru madde miktarı en düşük Küpdüşen (% 6.59), en yüksek Çatal (15.37) tiplerinde, titre edilebilir asit miktarı en düşük Kürtün (% 0.058), en yüksek Limon (0.52) tiplerinde ve ph değeri en düşük Limon (3.76), en yüksek Serende (4.77) tiplerinde belirlenmiştir. (Kılıç, 2015). Asya armutlarının Uşak ekolojisinde denendiği bir çalışma sonucunda, çeşitlerin tam çiçeklenme tarihleri 2 Nisan (Kosui) 7 Nisan (Atago), hasat tarihleri 22 Ağustos (Hosui) 21 Eylül (Chojuro), tam çiçeklenmeden hasada geçen süreleri ise 139 (Atago) 169 (Chojuro) gün aralığında saptanmıştır. Denenen çeşitlerin meyve ağırlığı, meyve boyu ve meyve eni değerleri en düşük ve en yüksek olacak şekilde sırasıyla, (Hosui) (Chojuro) g; (Hosui) (Chojuro) mm ve (Hosui) 88.99

43 31 (Chojuro) mm aralıklarında bulunmuştur. Kimyasal özellikler olan suda çözünebilir kuru madde miktarı % 11.6 (Atago) % 14.2 (Hosui), titre edilebilir asit miktarı % 0.10 (Hosui) % 0.26 (Atago) ve ph değeri 4.39 (Atago) 5.22 (Hosui) aralıklarında değişim göstermiştir. (Ekici ve Yıldırım, 2016). Eğirdir ekolojisinde erkenci armutlar üzerine yapılan bir araştırmada, meyve ağırlığı en düşük 49 tipinde (21.57 g), en yüksek Sarı Armut tipinde (273.0 g), meyve boyu en düşük 49 tipinde (25.91 mm), en yüksek Sarı Armut tipinde ( mm), meyve eni en düşük 49 tipinde (35.76 mm), en yüksek Guyot da (82.06 mm), meyve eti sertliği en düşük Turşu tipinde (4.91 kg/cm 2 ), en yüksek 3-1 tipinde (13.26 kg/cm 2 ) belirlenmiştir. suda çözünebilir toplam kuru madde miktarı % (Aranzap) (49), Çeşit ve tiplerin titre edilebilir asit miktarı % 0.10 (Turşu ve 13) 0.94 (49) ve ph değeri 3.21 (49) (Turşu) aralığında değişen değerlerde bulunmuştur (Polat ve Bağbozan, 2016).

44 32 3.MATERYAL VE YÖNTEM 3.1. Materyal Çalışma 2014 ve 2015 yıllarında, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Ziraat Fakültesi deneme arazileri içerisinde bulunan armut F 1 melez parselinde yürütülmüştür (Şekil 3.1). Şekil 3.1. Çalışmanın yürütüldüğü melez armut koleksiyon parseli Melez bitkiler, ateş yanıklığına dayanıklı armut çeşitlerinin geliştirilmesi amacıyla, başlatıp geliştirilen, TOVAG 106O719 ve TOVAG 110O938 nolu projelerden elde edilmiştir. Bu projeler kapsamında, melezlerin ateş yanıklığı hastalığına karşı hassasiyetleri de belirlenmiştir (Evrenosoğlu vd., 2010). Buna göre, sürgün injeksiyonu yoluyla, her melez 2 defa testlenmiş (Mayıs ve Ağustos aylarında), her testlemeden 8 hafta sonra, sürgünlerde enfekteli kısmın uzunluğu ölçülerek, aşağıda gösterilen formüle göre

45 33 (ÇD) değeri hesaplanmıştır (3.1) (Thomson vd., 1962). elde edilen iki değerin aritmetik ortalaması alınmış ve her melez için çeşit duyarlılığı (ÇD) bulunmuştur. Bulunan ÇD değerleri Thibault vd. nin (1987) uyguladığı aşağıda gösterilen tabloya göre uyarlanmış ve melez bireylerin duyarlılık karakterleri ve sınıfları ortaya konmuştur (Çizelge 3.1). Çizelge 3.1. Melez bireylerin duyarlılık karakterleri ve sınıfları Çeşit Duyarlılığı (ÇD Değeri %) Duyarlılık Sınıfı A B C D E Duyarlılık Karakteri Çok az duyarlı Az duyarlı Orta derecede duyarlı Duyarlı Çok duyarlı Melez armut genotipleri ve çeşitler Koleksiyon parseli içerisinde bulunan melezlerin bir kısmı 2014 yılında çiçeklenmiş, çiçek açan melezlerin yaklaşık 125 adedi pomolojik analizleri yapmaya yetecek miktarda meyve vermiştir. Pomolojik analizleri yapılan melezlerden yaklaşık 60 adedi, üstün özellikleri nedeniyle, 2015 yılında tekrar değerlendirilmek üzere seçilmiştir. Seçilen 60 melez içerisinden, 2015 yılında, pomolojik analizler için yeter miktarda meyve veren 42 adet melez çalışmamızın materyalini oluşturmuş ve 2 yıllık fenolojik, pomolojik, morfolojik ve kimyasal özellikleri belirlenerek değerlendirilmiştir. Değerlendirilen melezlerin fotoğrafları, isim, melezleme kombinasyonu, genotipin duyarlılığı (ÇD değeri %), duyarlılık sınıfı bilgileri ile birlikte verilmiştir. Ayrıca ebeveyn olarak kullanılan ve tartılı derecelendirmeye dahil edilen, Ankara, Williams, Santa Maria ve Kiefer çeşitleri de tabloya eklenmiştir (Çizelge 3.2).

46 34 Çizelge 3.2. Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı bilgileri Genotip: I Akça x Serbest ÇD değeri: % 52 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II-5-5 Akça x Kiefer ÇD değeri: % 51,37 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: I-27-7 Santa Maria x Cleveland Select ÇD değeri: % 0 Duyarlılık Sınıfı: A Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 54,02 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 76,32 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 32,95 Duyarlılık Sınıfı: C Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 86,21 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 77,08 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 78,17 Duyarlılık Sınıfı: E

47 35 Çizelge 3.2. (devam) Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı bilgileri Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II Kiefer x Santa Maria ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II Kiefer x Serbest ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Kiefer x Serbest ÇD değeri: % 63,33 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Kiefer x Serbest ÇD değeri: % 24,33 Duyarlılık Sınıfı: C Genotip: II Kiefer x Serbest ÇD değeri: % 62,91 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Güz ÇD değeri: % 90,71 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Kiefer x Serbest ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II-21-7 Santa Maria x Güz ÇD değeri: % 72,17 Duyarlılık Sınıfı: E

48 36 Çizelge 3.2. (devam) Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı bilgileri Genotip: II Santa Maria x Williams ÇD değeri: % 59,03 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II Santa Maria x Williams ÇD değeri: % 94,44 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Williams ÇD değeri: % 72,22 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Williams ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Williams ÇD değeri: % 70,48 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 69,23 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 37,92 Duyarlılık Sınıfı: C Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 57,37 Duyarlılık Sınıfı: D

49 37 Çizelge 3.2. (devam) Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı bilgileri Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeriı: % 0 Duyarlılık Sınıfı: A Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 90,48 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 78,43 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 61,29 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 62,18 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 63,16 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E

50 38 Çizelge 3.2. (devam) Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı bilgileri Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Ankara ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II-29-2 Williams x Bursa ÇD değeri: % 100 Duyarlılık Sınıfı: E Genotip: II Williams x Kiefer ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: II Williams x Taş ÇD değeri: % 21,35 Duyarlılık Sınıfı: C Genotip: II Santa Maria x Serbest ÇD değeri: % 7,38 Duyarlılık Sınıfı: A Genotip: Williams ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: Santa Maria ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Genotip: Ankara ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D

51 39 Çizelge 3.2. (devam) Melez armut genotiplerine ait isim, ana ebeveyn x tozlayıcı, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı ile ebeveyn olarak kullanılan çeşitlere ait isim, çeşit duyarlılığı ve duyarlılık sınıfı bilgileri Genotip: Kiefer ÇD değeri: % 50 Duyarlılık Sınıfı: D Denemenin yürütüldüğü yıllara ait iklim verileri Deneme materyallerinin sağlandığı F1 melez parselinin bulunduğu Eskişehir ilinde, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü kayıtlarına göre yıllarını kapsayan uzun yıllık verilerde yıllık toplam ortalama sıcaklık 9,0 o C, ortalama oransal nem % 63,33, en düşük sıcaklık -27,8 o C, en yüksek sıcaklık ise 40,6 o C olmuştur. Çalışmanın yürütüldüğü 2014 ve 2015 yıllarına ait aylık ortalama hava sıcaklığı ve aylık ortalama 50 cm toprak sıcaklığı değerleri çizelge 3.3 te verilmiştir (Meteoroloji 3. Bölge Müdürlüğü Eskişehir, 2015). Çizelge ve 2015 yıllarına ait aylık ortalama hava ve 50 cm toprak sıcaklıkları Aylar Özellik Aylık Ortalama Hava Sıcaklığı ( C) Aylık Ortalama 50cm toprak sıcaklığı ( C)

52 Yöntem Fenolojik gözlemler Koleksiyon parseli içerisinde bulunan genotiplerin, 2014 ve 2015 yıllarında tam çiçeklenme ve hasat tarihleri tespit edilmiştir. İki tarih arasında geçen toplam gün sayısı bulunarak, tam çiçeklenme ile hasat arasındaki geçen gün sayısı hesaplanmıştır Tam çiçeklenme Çiçek tomurcuklarının % oranında çiçek açtığı devre tam çiçeklenme dönemi olarak kaydedilmiştir (Bostan, 1990) Hasat tarihi Hasat tarihi, genotiplerin renklenme, kopma tabakasının durumu ve tatlarına bakılarak belirlenmiştir (Büyükyılmaz vd., 1994) Tam çiçeklenme ile hasat arasındaki süre (TÇHS) elde edilmiştir. Tam çiçeklenme tarihi ile hasat tarihi arasında geçen toplam gün sayısı bulunarak Pomolojik özellikler Genotiplerden hasat edilen meyvelerin, laboratuar ortamında, meyve ağırlığı, meyve boyu, meyve eni, meyve kabuk alt rengi, meyve kabuk üst rengi ve meyve eti sertliği belirlenmiştir Meyve ağırlığı Meyve ağırlığı, her yıl elde edilen meyveler içerisinden rastgele seçilen 3 adet meyvenin g a duyarlı elektronik terazide (Sartorius - CPA 16001S) ayrı ayrı

53 41 tartılarak, toplamda iki yıla ait 6 meyvenin aritmetik ortalaması alınarak elde edilmiştir (Şekil 3.2). Şekil 3.2. Melez armutların ağırlık ölçümleri Meyve boyutları Meyvenin eni ve boyu, 0.01 mm ye duyarlı dijital kumpas ile her yıla ait 3 er meyvenin rastgele seçilerek ölçülmesi ve toplamda 6 meyvenin aritmetik ortalamaları alınarak elde edilmiştir Meyve kabuk renkleri Her yıl rastgele seçilen 3 er meyvenin, alt ve üst kabuk renkleri, renk ölçer (Konica Minolta CR-400) vasıtası ile ölçülerek, L*, a*, b* değerleri bulunmuştur. Toplam 6 meyveden okunan değerlerin, aritmetik ortalaması alınmıştır. L* değeri meyve renginin parlaklığında değişimi göstermektedir. L* değeri 100 e yaklastıkça parlaklık artmaktadır. a* değeri yesilden kırmızıya, b* değeri maviden sarıya renk değisimini ifade etmektedir (Günen vd., 2005; Vardal, 2009).

54 Meyve eti sertliği İki yıla ait meyvelerin sertlik tayini el penetrometresi (GY 3) ile tespit edilmiş ve 6 meyvenin aritmetik ortalaması alınarak belirlenmiştir Kimyasal özellikler Genotiplere ait meyvelerin, katı meyve suyu sıkacağı ile elde edilen meyve sularından, suda çözünür kuru madde miktarı, titre edilebilir asit miktarı ve ph belirlenmiştir Suda çözünür kuru madde miktarı (SÇKM) Her yıl 5 er adet meyvenin karışımından elde edilen 3 grup meyve suyu, kaba filtre kağıdından geçirilerek süzülmüştür. Meyve suyundan, dijital refraktometreye (ATAGO 2312) 2 damla damlatılarak okülerden okunan 3 değer kaydedilmiştir. 2 yıla ait toplam 6 değerin ortalaması alınmıştır (Karaçalı, 1990) Titre edilebilir asit tayini Her yıl 5 er adet meyvenin kullanılarak elde edildiği meyve suyundan 10 ar ml alınmış ve içerisine indikatör olarak 3-4 damla fenolftalein ilave edilmiştir. Titrasyon sırasında renk değiştiği anda sarfiyat miktarından toplam asitlik g/l olarak aşağıdaki formüle göre belirlenmiştir (3.2) (Karaçalı, 1990). İki yıla ait toplam 6 değerin ortalaması alınmıştır (Şekil 3.3). Toplam Asitlik = (V.N.E.1000)/M (3.2) V: Harcanan NaOH miktarı (ml), N: NaOH normalitesi (genellikle 0.1N), M: Titre edilen örnek miktarı (ml), E: Gıdadaki etkin, en çok bulunan organik asidin mili ekivalen ağırlığı (g) (Malik asit için: 0.067).

55 43 Şekil 3.3. Melez armutlarda titre edilebilir asit tayini ph tayini Her yıl 5 er adet meyve kullanılarak elde edilen 3 grup meyve suyu, süzüldükten sonra beher içerisine konulmuş ve ph metrenin elektrot ucu meyve suyu içine batırılmıştır. Sabitlenen değer kaydedilmiştir (Karaçalı, 1990). 2 yıla ait toplam 6 değerin ortalaması alınmıştır (Şekil 3.4).

56 44 Şekil 3.4. Melez armutlarda ph tayini Morfolojik özellikler Genotipler üzerinde belirlenen morfolojik kriterler, UPOV tarafından geliştirilen tanımlama kataloğu listesinden yararlanılarak elde edilmiştir (UPOV, 2000). Araştırılan genotiplerde; Ağaç özelliği bakımından; gelişme kuvveti, dallanma ve taç şekline, Yaprak özelliği bakımından; yaprak ayasının uzunluk/genişlik oranı, ucunun şekli ve kenar dişliliğine, Çiçek özelliği bakımından; çiçek sapı uzunluğu, erkek ve dişi organların birbirine göre pozisyonu ve taç yaprak büyüklüğüne, Meyve özelliği bakımından, hasat zamanında çanak yaprakların durumu, uzunluk/çap oranı, büyüklük, dikey görünüşün şekli, kabuk zemin rengi, kabuk üst rengi, üst rengin renk tonu, sap uzunluğu, sap kalınlığı, etin yapısı, etin sertliği, etin sululuğu ve çekirdeğin şekline bakılmıştır. Çalışmada UPOV tarafından belirlenen kriterlerden seçilmiş olan karakterler, karakterlere ait puan ve puanların ifade etiği açıklamalar Çizelge 3.4 te verilmiştir.

BADEM YETİŞTİRİCİLİĞİ

BADEM YETİŞTİRİCİLİĞİ BADEM YETİŞTİRİCİLİĞİ Badem Anadolu nun en eski meyve türlerinden birisidir. Ancak ülkemizde bademe gerekli önem verilmemekte, genellikle tarla kenarlarında sınır ağacı olarak yetiştirilmektedir. Ülkemizde

Detaylı

İKLİM VE TOPRAK ÖZELLİKLERİ

İKLİM VE TOPRAK ÖZELLİKLERİ Bertina İspanyol orijinli bir badem çeşidi olup gec çiçeklenir.ağaç gelişimi mükemmel olup gelişimi çok hızlıdır.kendine verimli bir türdür..iç piyasada tutalan ve ihracat şansı yüksek olan bir çeşittir.meyve

Detaylı

Ceviz Fidanı-Ağacı İklim ve Toprak İstekleri

Ceviz Fidanı-Ağacı İklim ve Toprak İstekleri Yavuz-1 CEVİZ (KR-2) Ceviz yetişen tüm bölgelerde yetişir. Özellikle geç donların görüldüğü yerlerde yetiştirilmesi tavsiye edilir. Verimsiz bir çeşittir. Nisbi Periyodisite görülür. Meyvesi oval şekilli

Detaylı

KAPLAN86 CEVİZİ. Kaplan 86 Cevizi

KAPLAN86 CEVİZİ. Kaplan 86 Cevizi Kaplan 86 Cevizi Dik, yayvan bir taç gelişmesi gösterir. 5 yaşındaki bir ağacın ortalama verimi 4-5 kg'dır. Meyve salkımı 2-3'lü olur. Meyveler elips şeklinde olup, kabuktan kolay ayrılır. Taze ceviz olarak

Detaylı

Budama, seyreltme, gübreleme gibi bahçe işleri daha kolay ve ekonomik olarak yapılabilir.

Budama, seyreltme, gübreleme gibi bahçe işleri daha kolay ve ekonomik olarak yapılabilir. Son yıllarda ekonomik şartlar ve Pazar isteklerinin değişmesi nedeniyle modern meyveciliğin yapılması gerekmektedir. Bu ise anacak bodur elma bahçesi tesisi veya yarı bodur elma bahçesi tesisi ile olmaktadır.modern

Detaylı

Ferragnes Badem Çeşidi ve Özellikleri. Badem Yetişriciliği İklim ve Toprak Özellikleri

Ferragnes Badem Çeşidi ve Özellikleri. Badem Yetişriciliği İklim ve Toprak Özellikleri Ferragnes Badem Çeşidi ve Özellikleri Fransız orijinlidir. Bir Cristomorto X Ai melezlemesinden elde edilmiştir ve atalarının en olumlu özelliklerini almıştır: Ağaçlar çabuk meyveye yatar,hastalıklara

Detaylı

ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI. Doç.Dr. Soner KAZAZ

ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI. Doç.Dr. Soner KAZAZ ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI Doç.Dr. Soner KAZAZ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü 06110-Ankara skazaz@ankara.edu.tr GERBERA YETİŞTİRİCİLİĞİ-1 Anavatanı

Detaylı

Yerfıstığında Gübreleme

Yerfıstığında Gübreleme Yerfıstığında Gübreleme Ülkemizin birçok yöresinde ve özellikle Çukurova Bölgesi nde geniş çapta yetiştiriciliği yapılan yerfıstığı, yapısında ortalama %50 yağ ve %25-30 oranında protein içeren, insan

Detaylı

ZİRAİ MÜCADELE TEKNİK TALİMATLARI CİLT IV. BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola (Berk. Et Curt) Berl et de Toni

ZİRAİ MÜCADELE TEKNİK TALİMATLARI CİLT IV. BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola (Berk. Et Curt) Berl et de Toni ZİRAİ MÜCADELE TEKNİK TALİMATLARI CİLT IV BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola (Berk. Et Curt) Berl et de Toni 1. TANIMI VE YAŞAYIŞI Hastalığa neden olan etmen obligat bir parazittir. Hücrelerarası gelişir,

Detaylı

İNCİRİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN

İNCİRİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN İNCİRİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN İncirin iklim İstekleri İncir bir yarı tropik iklim meyvesidir. Dünyanın ılıman iklime sahip bir çok yerinde yetişebilmektedir. İncir

Detaylı

BAĞLARDA KÜLTÜREL İŞLEMLER. Doç. Dr. Murat AKKURT

BAĞLARDA KÜLTÜREL İŞLEMLER. Doç. Dr. Murat AKKURT BAĞLARDA KÜLTÜREL İŞLEMLER Doç. Dr. Murat AKKURT BAĞLARDA TOPRAK İŞLEME Amaçlar : Yabancı ot kontrolü Havalandırma ve sıcaklığın düzenlenmesi - mikroorganizma faaliyeti Kaymak tabakasının kırılması Besin

Detaylı

Elmada Acı Benek (bitter pit)

Elmada Acı Benek (bitter pit) Elmada Acı Benek (bitter pit) Bu hastalık meyve daha bahçede iken başlamakta olup kalsiyum eksikliği nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Kalsiyum hücre duvarının gelişiminde önemli bir role sahip olup eksikliğinde

Detaylı

AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ

AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN AHUDUDU Ahududu, üzümsü meyveler grubundandır. Ahududu, yurdumuzda son birkaç yıldır ticari amaçla yetiştirilmektedir. Taze tüketildikleri

Detaylı

FARKLI GÜBRE KOMPOZİSYONLARININ ÇAYIN VERİM VE KALİTESİNE ETKİSİ. Dr. GÜLEN ÖZYAZICI Dr. OSMAN ÖZDEMİR Dr. MEHMET ARİF ÖZYAZICI PINAR ÖZER

FARKLI GÜBRE KOMPOZİSYONLARININ ÇAYIN VERİM VE KALİTESİNE ETKİSİ. Dr. GÜLEN ÖZYAZICI Dr. OSMAN ÖZDEMİR Dr. MEHMET ARİF ÖZYAZICI PINAR ÖZER FARKLI GÜBRE KOMPOZİSYONLARININ ÇAYIN VERİM VE KALİTESİNE ETKİSİ Dr. GÜLEN ÖZYAZICI Dr. OSMAN ÖZDEMİR Dr. MEHMET ARİF ÖZYAZICI PINAR ÖZER Dünya üzerinde çay bitkisi, Kuzey yarımkürede yaklaşık 42 0 enlem

Detaylı

BACTOGEN ORGANİK GÜBRELER,

BACTOGEN ORGANİK GÜBRELER, BACTOGEN ORGANİK GÜBRELER, mikrobiyal formülasyondan ve bitki menşeli doğal ürünlerden oluşur. Bu grupta yer alan gübreler organik tarım modelinde gübre girdisi olarak kullanılırlar. Bitkilerin ihtiyaç

Detaylı

kalkerli-kumlu, besin maddelerince zengin, PH sı 6-8

kalkerli-kumlu, besin maddelerince zengin, PH sı 6-8 Ayvalık(Edremit Zeytini) Yağı altın sarısı renginde, meyve kokusu içeren, aromatik, kimyasal ve duyusal özellikleri bakımından birinci sırada yer alır. Son yıllarda meyve eti renginin pembeye döndüğü dönemde

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1247

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1247 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1247 KAHRAMANMARAŞ İLİNİN GENEL MEYVECİLİK DURUMU Mehmet SÜTYEMEZ*- M. Ali GÜNDEŞLİ" Meyvecilik kültürü oldukça eski tarihlere uzanan Anadolu'muz birçok meyve türünün anavatanı

Detaylı

zeytinist

zeytinist 1 T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ EDREMİT MESLEK YÜKSEKOKULU Zeytincilik ve Zeytin İşleme Teknolojisi Programı Öğr. Gör. Mücahit KIVRAK 0 505 772 44 46 kivrak@gmail.com www.mucahitkivrak.com.tr 2 3 4 Zeytin

Detaylı

ŞEFTALİNİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN

ŞEFTALİNİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN ŞEFTALİNİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN Şeftali bir ılıman iklim meyve türüdür. Kış mevsiminde dinlenmeye girer ve yapraklarını döker. Dünya üzerinde kış mevsiminde hava

Detaylı

ÖNEMLİ ZARARLILARI. Spodoptera spp. (Yaprak kurtları) yumurta

ÖNEMLİ ZARARLILARI. Spodoptera spp. (Yaprak kurtları) yumurta ÖNEMLİ ZARARLILARI Spodoptera spp. (Yaprak kurtları) Ergin 20 mm yumurta Larva 35-40 mm ÖNEMLİ ZARARLILARI ÇİÇEK TRİPSİ (Frankliniella tritici) Küçük sigara şeklinde 1,3 mm uzunluğunda, genelde sarı renkli

Detaylı

Sert çekirdekli meyvelerde görülen depo hastalıkları

Sert çekirdekli meyvelerde görülen depo hastalıkları Sert çekirdekli meyvelerde görülen depo hastalıkları Diğer meyvelerde olduğu gibi sert çekirdekli meyvelerde hasattan sonraki dönemde yaralanmalara ve patojen efeksiyonlarına oldukça hassas olup meyve

Detaylı

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması Pestisit; herhangi bir istenmeyen canlının (zararlı organizma), yayılmasını engelleyen, uzaklaştıran ya da ondan koruyan her türlü bileşik ya da bileşikler karışımıdır. Tarımda pestisitler, zararlı organizmaları

Detaylı

Prof. Dr. Nurgül TÜREMİŞ

Prof. Dr. Nurgül TÜREMİŞ * Prof. Dr. Nurgül TÜREMİŞ Örtüaltında meyve yetiştiriciliği çok eskiden beri yapılmaktadır. İlk uygulamalar Fransa ve İngiltere krallıklarına dayanmaktadır. Soğuğa hassas ağaçların büyük saksılar içerisinde

Detaylı

Sıcaklık. 40 dereceden daha yüksek sıcaklarda yanma görülür. Yıllık sıcaklık ortalaması 14 dereceden aşağı olmamalıdır.

Sıcaklık. 40 dereceden daha yüksek sıcaklarda yanma görülür. Yıllık sıcaklık ortalaması 14 dereceden aşağı olmamalıdır. Ekolojik istekleri Çayda verim ve kalite ile ekolojik koşullar arasında ilişki vardır. Dünya üzerinde kuzey yarımkürede 42.enlem, güney yarım kürede ise 30. enlem çay bitkisinin son yetişme sınırlarıdır.

Detaylı

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, 26160, Eskişehir, Türkiye. *Sorumlu yazar:

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, 26160, Eskişehir, Türkiye. *Sorumlu yazar: Ateş Yanıklığı (Erwinia amylovora) Hastalığına Dayanıklılık Islahında, Hastalığa Karşı Testlenmiş F1 Melez Armut Popülasyonunun Fenolojik ve Meyve Özellikleri Kerem MERTOĞLU * Yasemin EVRENOSOĞLU Eskişehir

Detaylı

Elma kış dinlenmesine ihtiyaç duyan meyve türü olup, soğuklama gereksinimi diğer meyvelere göre uzundur.

Elma kış dinlenmesine ihtiyaç duyan meyve türü olup, soğuklama gereksinimi diğer meyvelere göre uzundur. Elma Tarihçe İklim İstekleri Elma ılıman, özellikle soğuk ılıman iklim bitkisidir. Akdeniz Bölgesinde 800 m. den yukarı yerlerde yetişir. Yüksek ışık yoğunluğu elmada çok iyi renk oluşumunu sağlar. Elma

Detaylı

Ato Serisi. Atofer TOPRAKTAN UYGULAMA PREPARATI ŞELATLI DEMİR. Demirin Bitkilerdeki Fonksiyonu. Demirin Topraktaki Yarayışlılığı

Ato Serisi. Atofer TOPRAKTAN UYGULAMA PREPARATI ŞELATLI DEMİR. Demirin Bitkilerdeki Fonksiyonu. Demirin Topraktaki Yarayışlılığı Ato Serisi Atofer TOPRAKTAN UYGULAMA PREPARATI ŞELATLI DEMİR Demirin Bitkilerdeki Fonksiyonu Demir çoğu bitki enziminin önemli bir parçasıdır. Kloroplastlarda bulunur ve fotosentez metabolizmasında önemli

Detaylı

Ateş Yanıklığına Duyarlı Ve Dayanıklı Bazı Armut Çeşitlerinin Bitki Besin Maddesi İçeriklerinin Belirlenmesi

Ateş Yanıklığına Duyarlı Ve Dayanıklı Bazı Armut Çeşitlerinin Bitki Besin Maddesi İçeriklerinin Belirlenmesi Ege Üniv. Ziraat Fak. Derg., 2003, 40 (3):65-72 ISSN 1018-8851 Ateş Yanıklığına Duyarlı Ve Dayanıklı Bazı Armut Çeşitlerinin Bitki Besin Maddesi İçeriklerinin Belirlenmesi Yasemin GÜNEN 1 Bülent YAĞMUR

Detaylı

BAHÇE BİTKİLERİNDE BUDAMA TEKNİKLERİ

BAHÇE BİTKİLERİNDE BUDAMA TEKNİKLERİ BAHÇE BİTKİLERİNDE BUDAMA TEKNİKLERİ MEYVE AĞAÇLARINDA TERBİYE SİSTEMİ VE BUDAMA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BAHÇIVANLIK EĞİTİMİ KURSU Ankara MEYVE AĞACININ KISIMLARI 1- KÖK Toprak altı organıdır Meyve ağacının

Detaylı

Gemlik Zeytini. Gemlik

Gemlik Zeytini. Gemlik Gemlik Meyve ve çekirdekleri orta irilikte olup % 29.9 oranında yağ içerir. Siyah sofralık olarak değerlendirilir. Meyveleri yağ bakımından zengin olduğundan sofralık kalite dışındaki taneler yağlık kolarak

Detaylı

Prof. Dr. Nuray Mücellâ Müftüoğlu ÇOMÜ, Ziraat Fakültesi, Toprak Bölümü Çanakkale. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Rize

Prof. Dr. Nuray Mücellâ Müftüoğlu ÇOMÜ, Ziraat Fakültesi, Toprak Bölümü Çanakkale. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Rize Prof. Dr. Nuray Mücellâ Müftüoğlu ÇOMÜ, Ziraat Fakültesi, Toprak Bölümü Çanakkale Ekrem Yüce Dr. Turgay Turna Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Rize Ali Kabaoğlu Safiye Pınar Özer Gökhan Tanyel ÇAYKUR Atatürk

Detaylı

DOĞRU VE DENGELİ GÜBRE KULLANIMI BİTKİLERE HASTALIK VE ZARARLILARA KARŞI DAYANIKLILIK KAZANDIRIR

DOĞRU VE DENGELİ GÜBRE KULLANIMI BİTKİLERE HASTALIK VE ZARARLILARA KARŞI DAYANIKLILIK KAZANDIRIR DOĞRU VE DENGELİ GÜBRE KULLANIMI BİTKİLERE HASTALIK VE ZARARLILARA KARŞI DAYANIKLILIK KAZANDIRIR Prof. Dr. Habil Çolakoğlu 1 Prof. Dr. Mehmet Yıldız 2 Bitkilerin yeterli ve dengeli beslenmesi ile ürün

Detaylı

Elma ve armutta ateş yanıklığı (Erwinia amylovora)

Elma ve armutta ateş yanıklığı (Erwinia amylovora) Elma, armut ve ayva gibi yumuşak çekirdekliler ile diğer bazı kimi sert çekirdekliler konukçusudur. Asıl zararı yumuşak çekirdeklilerde olu hastalık özellikle elma ve armutta şiddetli zararlara neden olmaktadır.

Detaylı

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK Dünyada kültüre alınıp yetiştirilmekte olan 138 meyve türünden, yaklaşık 16'sı subtropik meyve türü olan 75'e yakın tür ülkemizde

Detaylı

MEYVE AĞAÇLARINDA GÖZLER MEYVE AĞAÇLARINDA DALLAR

MEYVE AĞAÇLARINDA GÖZLER MEYVE AĞAÇLARINDA DALLAR MEYVE AĞAÇLARINDA GÖZLER Gözler, etrafı tüy ve pullarla çevrilerek dış etkilerden korunmuş büyüme noktalarıdır. Bunlar, meyve ağaçlarında dal, yaprak ve çiçekleri oluştururlar. Genellikle şekilleri ve

Detaylı

BİTKİ BESİN MADDELERİ (BBM)

BİTKİ BESİN MADDELERİ (BBM) BİTKİ BESİN MADDELERİ (BBM) Toprak Bilgisi Dersi Prof. Dr. Günay Erpul erpul@ankara.edu.tr Işık Enerjisinin Kimyasal Enerjiye Dönüştürülmesi Fotosentez, karbon (C), oksijen (O) ve hidrojen (H) atomlarını

Detaylı

Çiftçi Şartlarında Potasyumlu Gübrelemenin Verim ve Kaliteye Olan Etkisi

Çiftçi Şartlarında Potasyumlu Gübrelemenin Verim ve Kaliteye Olan Etkisi Çiftçi Şartlarında Potasyumlu Gübrelemenin Verim ve Kaliteye Olan Etkisi Âlim Çağlayan 1 Ertan Demoğlu 1 Besinlerin rolü Yeterli bir gübreleme programı sadece bütün besinlerin temel görevleri açık bir

Detaylı

BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola

BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola BAĞ MİLDİYÖSÜ İbrahim DEMRAN Köksal AKSU Didem SAYMAN MANİSA TARIM İL MÜDÜRLÜĞÜ BİTKİ KORUMA ŞB. MD. Manisa ilinde 1980 yılından buyana uygulanan Bağ Tahmin ve Erken Uyarı Projesi kapsamındadır. Salgınlar

Detaylı

organik gübre

organik gübre www.multiponi.com MultiPoni gübre, standart kimyasal gübrelere kıyasla bitki beslemesini, tabiatın yöntemleriyle gerçekleştirir ve toprak yapısını zenginleştirerek dengeler. Mikroorganizmalar, MultiPoni

Detaylı

BİBER YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÜBRELEME

BİBER YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÜBRELEME BİBER YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÜBRELEME Ülkemizin birçok yerinde acı-tatlı taze biber, dolmalık, kurutmalık ve sanayi tipi (salçalık) biber yetiştiriciliği yapılmaktadır. Çeşitlere göre değişmekle birlikte

Detaylı

Sakarya İli Fındık Alanlarındaki Bitki Sağlığı Sorunları Çalıştayı Raporu

Sakarya İli Fındık Alanlarındaki Bitki Sağlığı Sorunları Çalıştayı Raporu Prof. Dr. Celal TUNCER, Doç. Dr. İsmail ERPER 25.11.2016/SAKARYA ÇALIŞTAY SONUÇ BİLDİRİSİ Sakarya İli Fındık Alanlarındaki Bitki Sağlığı Sorunları Çalıştayı Raporu Sakarya Ticaret Borsası Sakarya İli Fındık

Detaylı

Docto Serisi Topraktan ve yapraktan uygulama preparatı

Docto Serisi Topraktan ve yapraktan uygulama preparatı Docto Serisi Topraktan ve yapraktan uygulama preparatı Docto-Zinc 15 Çinkonun Bitkilerdeki Fonksiyonu Çinko bitkilerde bulunan çoğu enzim sisteminde katalist olarak rol alır. Çinko içeren enzimler nişasta

Detaylı

SOĞAN YETİŞTİRİCİLİĞİ GİRİŞ:

SOĞAN YETİŞTİRİCİLİĞİ GİRİŞ: SOĞAN YETİŞTİRİCİLİĞİ GİRİŞ: Soğan insan beslenmesinde özel yeri olan bir sebzedir. Taze veya kuru olarak tüketildiği gibi son yıllarda kurutma sanayisinde işlenerek bazı yiyeceklerin hazırlanmasında da

Detaylı

ARMUT ANAÇLARI VE ÖZELLİKLERİ

ARMUT ANAÇLARI VE ÖZELLİKLERİ ARMUT ANAÇLARI VE ÖZELLİKLERİ ANAÇLAR AĞAÇ GELİŞİMİ KİREÇLİ VE YÜKSEK AĞIR PH'LI VE TOPRAKLARA TABAN SUYU KISITLI YÜKSEK DAYANIKLILIK SULAMA TOPRAK VE K ATE BA 29 1 m x 4 m 2 m x 5 m 3 veya 4 Farold 40

Detaylı

BESİN MADDELERİNİN KSİLEM VE FLOEMDE UZUN MESAFE

BESİN MADDELERİNİN KSİLEM VE FLOEMDE UZUN MESAFE BESİN MADDELERİNİN KSİLEM VE FLOEMDE UZUN MESAFE TAŞINIMI Su, mineral elementler ve küçük molekül ağırlıklı organik bileşiklerin bitkilerde uzun mesafe taşınımları ksilem ve floemde gerçekleşir. Ksilemde

Detaylı

MEYVE BAHÇESİ KURARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

MEYVE BAHÇESİ KURARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ? MEYVE BAHÇESİ KURARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ? Giriş Meyve ağaçları, çok yıllık bitkilerdir. Türe, bölgeye, toprak koşullarına ve bakım şartlarına bağlı olarak 20 ile 100 yıl yaşarlar. Hatta zeytin gibi

Detaylı

Fen ve Mühendislik Dergisi 2000, Cilt 3, Sayı 1 51. KAHRAMANMARAŞ BÖLGESİNDE TRABZONHURMASI (Diospyros kaki) SELEKSİYONU

Fen ve Mühendislik Dergisi 2000, Cilt 3, Sayı 1 51. KAHRAMANMARAŞ BÖLGESİNDE TRABZONHURMASI (Diospyros kaki) SELEKSİYONU Fen ve Mühendislik Dergisi 2000, Cilt 3, Sayı 1 51 KAHRAMANMARAŞ BÖLGESİNDE TRABZONHURMASI (Diospyros kaki) SELEKSİYONU Mehmet SÜTYEMEZ K.S.Ü., Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Kahramanmaraş Fuat

Detaylı

Perşembe (Ordu/Türkiye) Yöresinde Yetiştirilen Elma Genotiplerinin Pomolojik, Morfolojik ve Fenolojik Özellikleri

Perşembe (Ordu/Türkiye) Yöresinde Yetiştirilen Elma Genotiplerinin Pomolojik, Morfolojik ve Fenolojik Özellikleri Araştırma Makalesi / Research Article Iğdır Üni. Fen Bilimleri Enst. Der. / Iğdır Univ. J. Inst. Sci. & Tech. 4(3): 15-20, 2014 Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi Iğdır University Journal

Detaylı

ÜRETİM AŞAMASINDA ADIM ADIM HASTALIKLARLA MÜCADELE

ÜRETİM AŞAMASINDA ADIM ADIM HASTALIKLARLA MÜCADELE ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI BİTKİSEL ÜRETİM VE UYGULAMA ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ AKADEMİ MERKEZİ FAALİYETLERİ ÜRETİM AŞAMASINDA ADIM ADIM HASTALIKLARLA MÜCADELE HAZIRLAYAN:Kübra

Detaylı

Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile

Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile uygulanan kültürel önlemlerden biri de tarım ilacı uygulamalarıdır.

Detaylı

ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI. Doç.Dr. Soner KAZAZ

ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI. Doç.Dr. Soner KAZAZ ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI Doç.Dr. Soner KAZAZ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü 06110-Ankara skazaz@ankara.edu.tr KASIMPATI (KRZANTEM) YETİŞTİRİCİLİĞİ-1

Detaylı

ÇİLEK YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÜBRELEME

ÇİLEK YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÜBRELEME ÇİLEK YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÜBRELEME Ülkemizin birçok bölgesinde yetiştiriciliği yapılan çilek bitkisi üzümsü meyveler grubunda olup meyvesi en kısa sürede olgunlaşmaktadır. İnsan beslenmesi ve sağlığı bakımından

Detaylı

ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI. Doç.Dr. Soner KAZAZ

ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI. Doç.Dr. Soner KAZAZ ZBB306 KODLU SÜS BİTKİLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ DERSİ NOTLARI Doç.Dr. Soner KAZAZ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü 06110-Ankara skazaz@ankara.edu.tr GERBERA YETİŞTİRİCİLİĞİ-2 GERBERANIN

Detaylı

Antepfıstığında Gübreleme

Antepfıstığında Gübreleme Antepfıstığında Gübreleme Tam verime çok geç yatan (8-10 yıl) antepfıstığı uzun ömürlü bir meyve ağacıdır. Hiçbir meyve ağacının yetiştirilemediği kıraç, taşlık ve kayalık arazilerde bile yetişebilmektedir.

Detaylı

Meyve ağaçları, sebzeler, tarla bitkileri, narenciyeler, elma, armut, şeftali, erik ve süs bitkileri.

Meyve ağaçları, sebzeler, tarla bitkileri, narenciyeler, elma, armut, şeftali, erik ve süs bitkileri. Docto-Fer Topraktan uygulama preparatı Demirin Bitkilerde Fonksiyonu Demir çoğu bitki enziminin önemli bir parçasıdır. Kloroplastlarda bulunur ve fotosentez metabolizmasında önemli rolü vardır. Klorofil

Detaylı

ŞEKER PANCARI BİTKİSİNDE GÜBRELEME

ŞEKER PANCARI BİTKİSİNDE GÜBRELEME ŞEKER PANCARI BİTKİSİNDE GÜBRELEME Ülkemizin Ege - Akdeniz ve Batı Karadeniz sahil kesimleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç tüm diğer tarım alanlarında yetiştiriciliği yapılan şeker pancarında verim

Detaylı

AYVANIN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN

AYVANIN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN AYVANIN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN Ayvanın İklim İstekleri Ayva bir ılıman iklim meyve türüdür. Kışın yapraklarını dökerek dinlenmeye girer. Ilıman deniz ikliminden hoşlanır.

Detaylı

8. BÖLÜM: MİNERAL TOPRAKLARDAKİ BİTKİ BESİN MADDELERİ

8. BÖLÜM: MİNERAL TOPRAKLARDAKİ BİTKİ BESİN MADDELERİ 8. BÖLÜM: MİNERAL TOPRAKLARDAKİ BİTKİ BESİN MADDELERİ BİTKİ GELİŞMESİNİ KONTROL EDEN ETMENLER IŞIK TOPRAK (durak yeri) ISI HAVA SU BİTKİ BESİN MADDELERİ BİTKİLER İÇİN MUTLAK GEREKLİ ELEMENTLER MUTLAK GEREKLİ

Detaylı

Modern (Bodur) ve Geleneksel Meyve Yetiştiriciliği. 04 Şubat 2014 İzmir

Modern (Bodur) ve Geleneksel Meyve Yetiştiriciliği. 04 Şubat 2014 İzmir Modern (Bodur) ve Geleneksel Meyve Yetiştiriciliği 04 Şubat 2014 İzmir Ajanda Geleneksel Meyve Yetiştiriciliği (GMY) Modern Meyve Yetiştiriciliği (MMY) GMY ve MMY Farkları GMY Nasıl MMY Çevrilir 2 Geleneksel

Detaylı

Bazı aspir genotiplerinin pas hastalığına karşı reaksiyonları hakkında ön çalışma 1

Bazı aspir genotiplerinin pas hastalığına karşı reaksiyonları hakkında ön çalışma 1 BİTKİ KORUMA BÜLTENİ 2009, 49(4): 183-187 Bazı aspir genotiplerinin pas hastalığına karşı reaksiyonları hakkında ön çalışma 1 Selin KALAFAT 2 Aziz KARAKAYA 2 Mehmet Demir KAYA 3 Suay BAYRAMİN 3 SUMMARY

Detaylı

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR GİRİŞ Solanaceae familyasına ait olduğu bilinen patatesin Güney Amerika`nın And Dağları nda doğal olarak yetiştiği; 16. yüzyılın ikinci yarısında

Detaylı

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ ARMUT RAPORU ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ TEMMUZ, 2017 1 İçindekiler 1. DÜNYA ÜRETİMİ VE TİCARETİ... 3 1.1 DÜNYA ÜRETİMİ... 3 1.2 DÜNYA İTHALATI... 4 1.3 DÜNYA İHRACATI...

Detaylı

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Çanakkale

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Çanakkale Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Çanakkale Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, 5. Ulusal Atatürk Bitki Çay ve Besleme Bahçe Kültürleri ve Gübre

Detaylı

ZEYTİNDE BAKIM İŞLEMLERİ

ZEYTİNDE BAKIM İŞLEMLERİ ZEYTİNDE BAKIM İŞLEMLERİ 01 Haziran 2011 ADANA COPYRIGHT Bu kitabın her hakkı mahfuzdur. Mahreç gösterilerek dahi iktibas edilemez. İmtiyaz Sahibi : T.C. DOĞU AKDENİZ ZEYTİN BİRLİĞİ Editörler : Mehmet

Detaylı

ELMANIN GÜBRELENMESİ

ELMANIN GÜBRELENMESİ Değerli çiftçilerimiz; hiç şüphesiz en doğru gübreleme tavsiyeleri usulüne uygun olarak alınmış toprak ve yaprak örneklerinin tam teşekküllü laboratuarlarda yapılan analiz sonuçlarına göre yapılabilmektedir.

Detaylı

4. Hafta Bahçe bitkilerinin ekolojik istekleri: İklim ve toprak faktörleri, yer ve yöney

4. Hafta Bahçe bitkilerinin ekolojik istekleri: İklim ve toprak faktörleri, yer ve yöney 4. Hafta Bahçe bitkilerinin ekolojik istekleri: İklim ve toprak faktörleri, yer ve yöney BAHÇE BİTKİLERİNİN EKOLOJİK İSTEKLERİ Bitkide büyüme ve gelişme, bitkisel üretimde çeşitlilik Bitkinin genetik yapısı

Detaylı

Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi

Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi Akide ÖZCAN 1 Mehmet SÜTYEMEZ 2 1 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv., Afşin Meslek Yüksekokulu,

Detaylı

Dryocosmus kuriphilus(kestane gal arısı)sürvey Talimatı. Dryocosmuskuriphilus(Yasumatsu) (Kestane gal arısı)

Dryocosmus kuriphilus(kestane gal arısı)sürvey Talimatı. Dryocosmuskuriphilus(Yasumatsu) (Kestane gal arısı) Dryocosmus kuriphilus(kestane gal arısı)sürvey Talimatı Zararlı Organizma Dryocosmuskuriphilus(Yasumatsu) (Kestane gal arısı) Sınıf: Insecta Takım: Hymenoptera Familya:Cynipidae Tanımı Konukçuları Zarar

Detaylı

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar. 1- Canlının tanımını yapınız. Organizmaya sahip varlıklara canlı denir. 2-Bilim adamları canlıları niçin sınıflandırmıştır? Canlıların çeşitliliği, incelenmesini zorlaştırır. Bu sebeple bilim adamları

Detaylı

Taksonomi. Familya: Compositea Tür : Cichorium endive Çeşit : Cichorium intybus (witloof)

Taksonomi. Familya: Compositea Tür : Cichorium endive Çeşit : Cichorium intybus (witloof) Taksonomi Familya: Compositea Tür : Cichorium endive Çeşit : Cichorium intybus (witloof) Anavatanı Hindistan Türkmenistan Baykal Gölü Çevresi Sibirya D.Akdeniz Türkiye Ülkemizde Şikori Akdeniz Böglesinde

Detaylı

zeytinist

zeytinist 1 T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ EDREMİT MESLEK YÜKSEKOKULU Zeytincilik ve Zeytin İşleme Teknolojisi Programı Öğr. Gör. Mücahit KIVRAK 0 505 772 44 46 kivrak@gmail.com www.mucahitkivrak.com.tr 2 3 4 KALSİYUM

Detaylı

zeytinist

zeytinist 1 T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ EDREMİT MESLEK YÜKSEKOKULU Zeytincilik ve Zeytin İşleme Teknolojisi Programı Öğr. Gör. Mücahit KIVRAK 0 505 772 44 46 kivrak@gmail.com www.mucahitkivrak.com.tr 2 3 4 ZEYTİN

Detaylı

belirlenmiştir. En iyi meyve tutumu 22 nolu tozlayıcının %5 lik çiçek tozu un karışımından elde edilmiştir. 3. Denemede kullanılan tozlayıcı

belirlenmiştir. En iyi meyve tutumu 22 nolu tozlayıcının %5 lik çiçek tozu un karışımından elde edilmiştir. 3. Denemede kullanılan tozlayıcı ÖZET 1. Denemenin yürütüldüğü yıllarda tozlayıcı tip ve dişi çeşitlerde çiçeklenmenin Nisan ayında olduğu gözlenmiştir. 1998 yılında tozlayıcı tip ve dişi çeşitlerin çiçeklenmesi 6 Nisan (çiçeklenme başlangıcı)

Detaylı

Acurun anavatanı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Anadolu, İran, Afganistan ve Güney Batı Asya anavatanı olarak kabul edilmektedir.

Acurun anavatanı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Anadolu, İran, Afganistan ve Güney Batı Asya anavatanı olarak kabul edilmektedir. ACUR YETĠġTĠRĠCĠLĠĞĠ 1.Black Strong Ürünlerinin Acur YetiĢtiriciliğinde Kullanımı Acur organik maddece zengin topraklarda çok iyi yetişir. Organik madde oranı toprak analizi sonucunda 0-2 arasında ise

Detaylı

Meyva Bahçesi Tesisi

Meyva Bahçesi Tesisi Meyva Bahçesi Tesisi Meyve bahçesi tesisinde dikkate alınması -gereken koşullar 1. Yer seçimi 2. Tür ve çeşit seçimi 3. Anaç seçimi 4. Tozlanma isteğinin bilinmesi 5. Dikim sistemleri ve dikim sıklığı

Detaylı

Arpada Hastalıklara Bağlı Olmayan Yaprak Lekeleri

Arpada Hastalıklara Bağlı Olmayan Yaprak Lekeleri Arpada Hastalıklara Bağlı Olmayan Yaprak Lekeleri Hastalığa bağlı olmayan bu yaprak lekeleri, genelde yaprağın sadece bir tarafında fark edilebilmektedir. Nadiren klorozlarla çevrili olurlar ve renk değişimleri

Detaylı

Genetik materyal olarak tohum depolamanın üstünlükleri

Genetik materyal olarak tohum depolamanın üstünlükleri Genetik materyal olarak tohum depolamanın üstünlükleri 1. Pratik açıdan tohum depolama bitkinin vejatatif kısımlarını depolanmaktan daha kolaydır. 2. Tohumlar oldukça küçük, oldukça fazla depolanabilir

Detaylı

FINDIK VE FINDIK MAMULLERİ SEKTÖRÜ

FINDIK VE FINDIK MAMULLERİ SEKTÖRÜ FINDIK VE FINDIK MAMULLERİ SEKTÖRÜ DÜNYA ÜRETİMİ Dünya Fındık Üretimi Dünya fındık üretimine ilişkin veriler incelendiğinde, son 15 yıllık süreçte dünya üretimi ortalama 800 bin ton civarında gerçekleştiği

Detaylı

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ) TOPRAK Toprak esas itibarı ile uzun yılların ürünü olan, kayaların ve organik maddelerin türlü çaptaki ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar âlemini barındırarak bitkilere durak

Detaylı

No: 217 Menşe Adı BİRECİK BELEDİYE BAŞKANLIĞI

No: 217 Menşe Adı BİRECİK BELEDİYE BAŞKANLIĞI No: 217 Menşe Adı Tescil Ettiren BİRECİK BELEDİYE BAŞKANLIĞI Bu coğrafi işaret, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun Geçici 1 inci Maddesi uyarınca Mülga 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında

Detaylı

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAŞ MEYVE VE SEBZE SEKTÖR RAPORU

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAŞ MEYVE VE SEBZE SEKTÖR RAPORU YAŞ MEYVE VE SEBZE SEKTÖR RAPORU DÜNYADA YAŞ MEYVE VE SEBZE ÜRETİMİ FAO nun verilerine göre; 2012 yılında dünyada 57,2 milyon hektar alanda, 1,1 milyar ton yaş sebze üretimi yapılmıştır. Domates yaklaşık

Detaylı

Araştırma (Research) İskilip armutları. Turan KARADENİZ 1, Mustafa Serdar ÇORUMLU 1

Araştırma (Research) İskilip armutları. Turan KARADENİZ 1, Mustafa Serdar ÇORUMLU 1 Akademik Ziraat Dergisi 1(2): 61-66 (2012) ISSN: 2147-6403 http://azd.odu.edu.tr Araştırma (Research) İskilip armutları Turan KARADENİZ 1, Mustafa Serdar ÇORUMLU 1 1 Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Detaylı

T.C. NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ

T.C. NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ BURSA VE YALOVA İLLERİNDE YUMUŞAK ÇEKİRDEKLİ MEYVE AĞAÇLARINDA ATEŞ YANIKLIĞI HASTALIĞINA NEDEN OLAN Erwinia amylovora (Burr.) Winslow

Detaylı

BAHÇE ÜRÜNLERİNDE HASAT & DERİM PROF.DR.NURDAN TUNA GÜNEŞ

BAHÇE ÜRÜNLERİNDE HASAT & DERİM PROF.DR.NURDAN TUNA GÜNEŞ BAHÇE ÜRÜNLERİNDE HASAT & DERİM PROF.DR.NURDAN TUNA GÜNEŞ HASAT & DERİM Olgunlaşmış olan meyvenin ana bitkiden ayrılması, Nasıl yapılmalı???? Ürünün hassaslığı Hasadın hızı Hasat yönteminin maliyeti Hasat

Detaylı

İYİ TARIM UYGULAMALARI NASIL YAPILIR?

İYİ TARIM UYGULAMALARI NASIL YAPILIR? İYİ TARIM UYGULAMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK: Yönetmelik metni uzun olduğundan adresinden ulaşılabilir. güncel yönetmelik hükümlerine Bakanlığımızın aşağıda veb Resmi Gazete Tarihi: 07.12.2010 Resmi Gazete

Detaylı

Çayın Bitkisel Özellikleri

Çayın Bitkisel Özellikleri Çayın Bitkisel Özellikleri Bir asırlık bir ömre sahip bulunan çay bitkisi doğada büyümeye bırakıldığında zaman bir ağaç görünümünü alır. Görünüş itibarı ile dağınık bir görünüm arz eden bitki yapısı tek

Detaylı

ERİK YETİŞTİRİCİLİĞİ ERİK FİDANI VE AĞACI İKLİM İSTEKLERİ

ERİK YETİŞTİRİCİLİĞİ ERİK FİDANI VE AĞACI İKLİM İSTEKLERİ ERİK YETİŞTİRİCİLİĞİ Erikler Prunus cerasifera (Yeşil erikler = Can erikler), P. salicina (Japon erikleri) ve P. domestica (Avrupa erikleri) olmak üzere üç türe ayrılmaktadır. Bu türler içinde Can erikleri

Detaylı

ISSN: Yıl /Year: 2017 Cilt(Sayı)/Vol.(Issue): 1(Özel) Sayfa/Page: Araştırma Makalesi Research Article

ISSN: Yıl /Year: 2017 Cilt(Sayı)/Vol.(Issue): 1(Özel) Sayfa/Page: Araştırma Makalesi Research Article VII. Bahçe Ürünlerinde Muhafaza ve Pazarlama Sempozyumu, 04-07 Ekim 2016 1 Incir ISSN: 2148-0036 Yıl /Year: 2017 Cilt(Sayı)/Vol.(Issue): 1(Özel) Sayfa/Page: 15-23 Araştırma Makalesi Research Article Araştırma

Detaylı

BROKKOLİ (Brassica oleracea var. italica)

BROKKOLİ (Brassica oleracea var. italica) BROKKOLİ (Brassica oleracea var. italica) SİSTEMATİKTEKİ YERİ Takım: Brassicales Familya: Brassicaceae Cins: Brassica Tür: B. oleracea var. italica SAĞLIK VE BESLENME YÖNÜNDEN Brokkoli, A ve C vitamini,

Detaylı

GAP Bölgesinde Yetiştirilen Bitkilerin Sulama Proğramları

GAP Bölgesinde Yetiştirilen Bitkilerin Sulama Proğramları GAP Bölgesinde Yetiştirilen Bitkilerin Sulama Proğramları GİRİŞ Sulamanın amacı kültür bitkilerinin ihtiyacı olan suyun, normal yağışlarla karşılanmadığı hallerde insan eliyle toprağa verilmesidir. Tarımsal

Detaylı

Tablo 4- Türkiye`de Yıllara Göre Turunçgil Üretimi (Bin ton)

Tablo 4- Türkiye`de Yıllara Göre Turunçgil Üretimi (Bin ton) NARENCİYE DOSYASI Kökeni Güneydoğu Asya olan turunçgillerin, çağdaş anlamda üretimi 19. yüzyılda ABD`de başlamış ve hızla yayılmıştır. Turunçgil yetiştiriciliği dünyada 40 derece kuzey enlemi ile 40 derece

Detaylı

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi TARIMSAL FAALİYETİN ÇEVRE ÜZERİNE ETKİSİ Toprak işleme (Organik madde miktarında azalma) Sulama (Taban suyu yükselmesi

Detaylı

Gübre Kullanımının Etkisi

Gübre Kullanımının Etkisi 1 Gübre Kullanımının Etkisi Tarımsal üretimi artırmanın en kolay yollarından biri gübre Dünyada gübre kullanımı sürekli artıyor. En çok tüketilen azotlu ve fosforlu gübreler Kirlilik açısından ahır gübresi

Detaylı

BAZI KÜLTÜR BİTKİLERİNDE KLASİK GÜBRELERE İLAVETEN ÖZEL GÜBRELERİN KULLANILMASI

BAZI KÜLTÜR BİTKİLERİNDE KLASİK GÜBRELERE İLAVETEN ÖZEL GÜBRELERİN KULLANILMASI BAZI KÜLTÜR BİTKİLERİNDE KLASİK GÜBRELERE İLAVETEN ÖZEL GÜBRELERİN KULLANILMASI Değerli çiftçilerimiz; hiç şüphesiz en doğru gübreleme tavsiyeleri usulüne uygun olarak alınmış toprak ve yaprak örneklerinin

Detaylı

Yetiştirme Ortamlarında Besin Maddesi Durumunun Değerlendirilmesi

Yetiştirme Ortamlarında Besin Maddesi Durumunun Değerlendirilmesi Yetiştirme Ortamlarında Besin Maddesi Durumunun Değerlendirilmesi N, P, K ve Mg un 1:5 ekstraksiyon çözeltisindeki standard değerleri Çok az Az Yeterli Fazla Çok fazla Oldukça fazla N (meq/l)

Detaylı

Gübreleme Zeytin ağacında gübreleme ağacın dikimi ile başlar bunu izleyen yıllarda devam eder. Zeytin ağaçlarının gereksinimi olan gübre miktarını

Gübreleme Zeytin ağacında gübreleme ağacın dikimi ile başlar bunu izleyen yıllarda devam eder. Zeytin ağaçlarının gereksinimi olan gübre miktarını Gübreleme Zeytin ağacında gübreleme ağacın dikimi ile başlar bunu izleyen yıllarda devam eder. Zeytin ağaçlarının gereksinimi olan gübre miktarını belirlemenin en iyi yolu yaprak-toprak analizleridir.

Detaylı

SERA TASARIMI ve İKLİMLENDİRME. Cengiz TÜRKAY Ziraat Yüksek Mühendisi. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Erdemli-Mersin 12 Ekim 2012

SERA TASARIMI ve İKLİMLENDİRME. Cengiz TÜRKAY Ziraat Yüksek Mühendisi. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Erdemli-Mersin 12 Ekim 2012 SERA TASARIMI ve İKLİMLENDİRME Cengiz TÜRKAY Ziraat Yüksek Mühendisi Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Erdemli-Mersin 12 Ekim 2012 Sera nedir? Bitki büyüme ve gelişmesi için gerekli iklim etmenlerinin

Detaylı

ARIKÖY TOPLU YAPI YÖNETİMİ BİTKİLER NE İSTER

ARIKÖY TOPLU YAPI YÖNETİMİ BİTKİLER NE İSTER ARIKÖY TOPLU YAPI YÖNETİMİ BİTKİLER NE İSTER Hazırlayan ZİRAAT MÜHENDİSİ:Murad Ali DEMİR İSTANBUL 2009 N (DAL) (AZOT) Bitkilerin en fazla ihtiyaç duyduğu besin maddelerinden biri olan azot vejetatif gelişmeyi

Detaylı

Pastırmada Enterokoklar

Pastırmada Enterokoklar Pastırmada Enterokoklar Özlem ERTEKİN 1 Güzin KABAN 2 Mükerrem KAYA 2 1 Munzur Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, TUNCELİ 2 Atatürk Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, ERZURUM Laktik asit bakterileri

Detaylı