BU DERS NOTU ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDAN YARARLANILARAK HAZIRLANMIŞTIR 1

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BU DERS NOTU ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDAN YARARLANILARAK HAZIRLANMIŞTIR 1"

Transkript

1 1 DİŞ HEKİMLİĞİ TARİHİ DERS NOTLARI DERSİN KONUSU Diş hekimliği tarihi dersi nin konusu; diş hekimliği mesleğinin günümüzün modern uygulamalarına ulaşana kadar farklı coğrafyalarda ve farklı uygarlıklarda izlemiş olduğu gelişim sürecinin incelenmesi ve değerlendirilmesidir. DERSİN AMACI Diş hekimliği tarihi dersi nin amacı; dişhekimliği mesleğinin insanoğlunun varoluş tarihi boyunca farklı zamanlarda, farklı mekanlarda ve farklı uygarlıklarda uygulanış şekillerinin incelenmesi yolu ile, modern Türk ve dünya dişhekimliği uygulamaları, sorunları ve geleceği hakkında kapsamlı ve geniş ufuklu bir değerlendirme olanağı sağlanmasıdır. DERSİN KAYNAKLARI Diş hekimliği tarihi dersi nin akışı içerisinde ders notlarına ek olarak aşağıdaki kaynak kitaplardan yararlanılması salık verilir. 1. Yüksel Noras. Diş Hekimliği Tarihi. Hacettepe Üniv. Yayınları No: B10 Ankara, Ahmet Efeoğlu. Dişhekimliği Tarihi. İstanbul Üniv. Yayınları, İstanbul, Nuri Muğan. Türk Diş Hekimliği Tarihi. İstanbul Üniv. Yayınları No:3831, İstanbul, Ahmet Efeoğlu, Ayşegül Demirhan Erdemir, Öztan Öncel. Başlangıçtan Günümüze Diş Hekimliği. Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, İlter Uzel. Anadolu Uygarlıklarında Diş Hekimliği. Yeni Adana Ofset Ltd. Şti, Adana, Curt Proskauer, Fritz Witt. Pictorial History of Dentistry. Verlag M. Du Mont Schauberg, Köln, 1962

2 2 7. Malvin E. Ring. Dentistry An Illustrated History. The CV Mosby Comp, St Louis, 1985 PALEOSTOMATOLOJİ ve DENTAL ANTROPOLOJİ Diş hekimliği nin özgün bir meslek olarak yapılanmaya başlaması 18.yy ikinci yarısından itibaren başlamış olmakla birlikte, çok daha eski çağlardan beri insanoğlu nun ağız, diş ve çevre dokularının hastalıkları bulunduğuna ve bunların tedavisi ile uğraşıldığına dair deliller bulunmaktadır. Eski çağlardan kalma insan ve hayvan kalıntılarındaki hastalık belirtileri ile ilgilenen bilim dalı, paleopatoloji adı ile bilinir. Bu bağlamda, kalıntıların ağız, diş ve çevre dokuları açılarından incelenmesi, insan dişi kalıntıları üzerindeki hastalık belirtilerinin değerlendirilmesi konularındaki çalışmalar, paleostomatoloji biliminin kapsamı içindedir (1). Eski çağlardan kalma insan kalıntıları, paleontoloji bilim dalının olduğu kadar antropoloji biliminin de ilgi alanı içindedir. Özellikle dişler; insan topluluklarının genetik yakınlıkları ya da farklılıkları, aralarındaki ilişkiler ve büyük göçler hakkında değerli bilgiler kazandırırlar (2,3). Dişlerin tarih bilimleri açısından böylesi değerli oluşunun sebebi, kemikten daha dayanıklı olması ve çağlar boyu bozulmadan toprak altında kalabilmeleridir (2). Antropolojinin dişleri inceleyen bu dalı, dental antropoloji olarak bilinir. Dental antropoloji diş buluntularının biçimi, ölçüsü, durumu, genetik özellikleri, farklılıkları, işlevi ve konumunu inceleyerek sonuç çıkarır (4 6). Örneğin, Bilgin ve ark. (7) tarafından incelenmiş olan Erzurum yerleşkesi diş örneklerinin, 9000 yıl daha eskiye tarihlenen ve Özbek (8) tarafından incelenmiş olan Çayönü yerleşkesi diş örneklerinden daha küçük oldukları saptanmıştır (7,8). Benzer şekilde, her ikisi de Geç Bizans dönemine tarihlenen Aslantepe ve İznik yerleşkelerine ait diş buluntularının aynı büyüklüğe sahip oldukları, kafatası ölçüm kriterlerinin de aynı oldukları saptanmıştır (9 11). Çürük: Günümüz bilgilerinin ışığında, en eski diş hastalığının çürük olduğu kabul edilmektedir. Diş çürüğü, insandan önceki buluntularda bile saptanmıştır. 6 milyon yıl öncesinde yaşamış sürüngenlerin, hatta 12 milyon yıl önce yaşamış balıkların dişlerinde bile çürüğe rastlandığı bilinmektedir (12,13). Ferrier, MÖ 8. bine tarihlenen 2000 insan dişinde çürük oranını %3 olarak bildirmiştir. Mummery ise, İngiltere de bulunan aynı döneme ait

3 3 68 kafatasının inceleyerek çürük oranını %2,94 olarak bildirmiştir (12). Magitot, Fransa da bulunan benzerlerinin %1 1,2 sinde çürük saptadıklarını bildirmişlerdir (13). Bas Moulin mağaralarında ve Rodezya nın kuzeyindeki bir mağarada bulunan neolitik döneme ait insan dişlerinde de az sayıda çürük saptandığı Weinberger tarafından aktarılmıştır (14). Sandallı ve ark. (15), Hitit çağı insan kalıntılarında yalnız bir adet çürük dişe rastlandığını bildirmişlerdir. Neolitik döneme ait Çayönü buluntularında çalışan Özbek (8), inceledikleri 874 dişin 49 unda (% 5.6) çürük saptamışlardır. Erzurumda keşfedilen yakın çağ a ait insan buluntularını inceleyen Bilgin ve ark (7); 62 erişkin iskeletinin 16 sında (% 25.8) çürük diş saptamışlardır. Toplam 297 sürekli dişin 44 ünün (%14,8) çürük olduğu görülmüştür. Paleolitik çağda çürük diş sayısının düşük olmasının sebebi, insanların avcılık ve toplayıcılıkla beslenmeleri ile açıklanmaktadır. Mezolitik çağda az da olsa artış gösteren diş çürüğü, neolitik çağda insanların tarım ve yoğun karbonhidrat beslenmesine geçmeleri ile birlikte artış göstermiştir (16 18). Bununla birlikte, onbinlerce yıl toprak altında kalmış dişlerde çeşitli hasarlar oluşmuş olabileceği de göz ardı edilmemelidir. Humus asiditesinin yüksek olduğu yer altı ortamlarda kalan iskeletlerde dişin boyun bölgesindeki sement dokusu üzerinde post mortem ölüm sonrası yalancı çürükler gelişebilir. Bazı toprak altı canlılarının salgılarının da yalancı çürüğe neden oldukları bilinmektedir (2,17). Günümüzde ise insan dişlerinde çürük sıklığının %98 civarında olduğu bilinmektedir (19). Aşınma: Tarih öncesi insan buluntularının incelenmesinde, çürükten sonraki ikinci önemli dental problemin aşınma olduğu görülmüştür. Aşınma; çiğneme sırasında dişlerin birbirine sürtünmeleri ve bu arada çiğnenen gıda içindeki sert cisimlerin yol açtığı tahrip sonucu diş minesinin giderek eksilmesi şeklinde tanımlanmaktadır (15,19). İki bileşeni vardır. Atrisyon, dişlerin birbirine sürtünmesi ile oluşan aşınmayı, Abrazyon ise yabancı cisimlerin sürtünmesi ile oluşan aşınmayı ifade eder. Önceleri yalnızca, karşıt dişlerin birbirine değen çiğneyici yüzlerinde oluşan aşınma zamanla komşu dişlerin ara yüzlerinde de ortaya çıkar. Genç bireylerdeki ara yüz değim noktaları, yaşlılarda ara yüz değim alanlarına dönüşür. Besinlerin sertliği, kum ve toprak ile karışmış olması ve tahılların taş havanlarda öğütülmüş olması, aşınmanın sebepleri olarak gösterilebilir.

4 4 Çayönü toplumuna ait ön dişlerin kesici kenar ve ön yüzündeki aşınmalar, bu dişlerin beslenme dışı amaçlar için de kullanılmış olabileceklerini düşündürmüştür (2,8). Apse: Çürük, aşınma ya da kırık sonucu oluşan pulpa diş özü açılmaları, pulpitis ler pulpa iltihapları ve apikal paradontitisler kök ucu iltihapları nın oluşturduğu diş abseleri de, paleostomatolojinin önemli hastalıklarındandır. Apseli diş oranı, Bilgin ve ark. (7) tarafından yakınçağ Erzurum yerleşkesi buluntularında %5.7, Özbek (8) tarafından Çayönü yerleşkesi buluntularında % 30.4 olarak hesaplanmıştır. Apsenin en çok üst 6 numaralı dişlerde görüldüğü saptanmıştır. Dişeti iltihabı: Yaşam boyunca dişler üzerinde birikmiş olan diş taşları, post mortem dönemde aynen kalır. Dental antropolojide diş taşları, Brothwell şemasına göre hafif, orta, belirgin ve çok belirgin olarak dört sınıfta değerlendirilir (16). Çoğunlukla diş taşları ile paralel gelişen bir başka hastalık ise periodontitis dişeti iltihabı dir. Çok eski buluntularda bile yaygındır. Dişi tutan çevre kemik dokusunun kaybı ile karakterizedir (20). Erzurum yerleşkesindeki büyük azıların yanak yüzünde hafif oranda diş taşına rastlanmış, dişeti iltihabı oranı %11.6 (%5.3 hafif, %6.3 orta) olarak hesaplanmıştır (7). Çayönü toplumundaki dişeti iltihabı oranı ise % 28.5 olarak bildirilmiştir (8). Hipoplazi: İnsan buluntularında çürük ile karıştırılabilecek bir başka diş hastalığı, hipoplazidir. Mine dokusunun kötü kalitede oluşması şeklinde tanımlanabilir. Mine yüzeyinde çukurlar ya da oluklar şeklinde görünür (21). Sıklığı; Erzurum toplumunda %10, Çayönü toplumunda ise % 8.1 olarak hesaplanmıştır (7,8). MÖ 6. Bine tarihlenen Tepecik (Elazığ) buluntularında ise 478 süt ve sürekli diş incelenmiş, hipoplazi sıklığı süreklü dişlerde %56.4, süt dişlerinde ise %63.6 olarak hesap edilmiştir (22). Hipoplazinin farklı toplumlarda değişen sıklıkta ortaya çıkması, beslenme bozuklukları ve sistemik hastalıklarla ilişki olasılığını düşündürmektedir. Ante mortem diş kaybı: Çürük, kırık, diş özü ve dişeti iltihapları ve apseler gibi hastalıklar yüzünden dönemin insanlarının çok fazla ağrı çekmiş olduklarını ve bu zorlamaların insanları tedavi yöntemi keşfetmeye itmiş olduğunu tahmin etmek güç değildir. Bilinen en eski diş tedavisi ise diş çekimi dir. İnsan buluntularında yaygın olarak gözlenebilen ante mortem diş kayıpları, eski insanların kendi dişlerini ya da başkalarının dişlerini çekmiş olabileceklerini göstermektedir. Antemortem diş kaybı yüzdesi Erzurum toplumunda %32,

5 5 Çayönü Toplumunda ise %25 olarak hesaplanmıştır. En sık olarak kaybedilen dişlerin birinci büyük azılar, en seyrek kaybedilen dişlerin ise köpek dişleri olduğu görülmüştür (7,8). Muğan (14), neolitik dönemde diş tedavisi ile ilgili üç tip uygulama yapılmış olabileceğini tahmin etmektedir. Bunlar; parmakla kavrayarak diş çekmek, ağrıyı kesebileceği umulan bazı bitkileri çiğnemek (ya da çiğnetmek) ve çürük diş kovuklarını çakıl taşı ya da boynuz tozu ile doldurmak. Yazarın bu tahminleri oldukça akla yakın gibi görünmekle birlikte, bilimsel kanıtlara dayanmadığından tahminden öteye geçememekte, diş tedavisi uygulamalarına işaret eden en eski buluntular ise günümüzden 5000 yıl öncesine tarihlenmektedir. SÜMER BABİL ASUR Günümüz uygarlığının ilk tohumlarının atıldığı, küçük insan topluluklarının avcılıktoplayıcılığa dayalı yaşam tarzını terk ederek tarıma dayalı yerleşik köy yaşantısına geçtikleri beş ana merkezden birinin Mezopotamya, ve özellikle de Bereketli Hilal olarak bilinen bölge olduğu artık genel olarak kabul edilmektedir (23). Mezopotamya da site devlet biçiminde örgütlü ve iyi yapılanmış merkezi yönetimler oluşturmayı başaran ilk kültür Sumer kültürüdür. Bölge daha sonraları sırası ile Babil ve Asur devletleri tarafından işgal edilmiştir. Buluntulardan birbirine kaynaşmış oldukları anlaşılan bu üç kültürün, dişhekimliği uygulamalarının tarihi açısından da aynı başlık altında incelenmesi daha yararlı olacaktır. Ünlü Asur kralı Asurbanipal in MÖ 700 de başkent Ninova da yaptırmış olduğu kütüphane, Mezopotamya tarihinin erken dönemlerini de içeren, çivi yazısı ile yazılı 100 bine yakın kil tabletin bir bölümünün günümüze ulaşmasını sağlamıştır. MÖ 1000 yıllarına ait bazı tabletlerde diş çürüğünden ve bu çürüğe neden olduğu düşünülen kurtlardan bahsedilmekte ve bu kurtlardan korunmayı sağlayacak dualar öğretilmektedir (14,24): Evren Anu tarafından Yeryüzü, evren tarafından Akarsular, yeryüzü tarafından

6 6 Dereler, akarsular tarafından Bataklıklar, dereler tarafından Ve küçük kurt, bataklıklar tarafından Yaratıldıktan sonra, Küçük kurt ağlaya sızlaya Tanrı Şamaş ın huzuruna vardı Yaşlı gözlerle dedi ki: Bana vereceğin besin ne ola? İncirle kayısı senin ola. Bunlar ne ki benim için? İncirle kayısı ha! Bırak da hiç olmazsa Dişle dişeti arasına sokulayım Azı dişlerinin içine yerleşeyim. Mademki böyle dedin ey küçük kurt, Katretsin seni toprak ana O kudretli eliyle Mayalanmış arpa suyu ile karıştırılmış yağ, bu dizeler üç kere yinelenerek ağrıyan dişin üzerine sürülecek. Dualar ve sihirler dışında çeşitli hastalıklara iyi gelen 250 kadar bitkisel formül drog tarif edilmekte; bunların yenerek, çiğnenerek ya da topikal yol (sürülerek) ile kullanılması tavsiye edilmektedir. Bununla birlikte, diş ağrısı ile ilgili herhangi bir cerrahi uygulamadan söz edilmemektedir. Babil de astroloji çok gelişmişti. Doğadaki her olayın gökyüzünde yazılı olduğuna ve değiştirilemeyeceğine inanılırdı. Bu Gökyüzü Kitabı nda yaşayan tüm varlıkların günü, geleceği ve kaderi yazılı idi. Doğal olarak hastalık ve sağlık da bu bağlamda değerlendirilirdi. Babil ve Asur da tıp ve din pratiğinin iç içe olduğu bilinmektedir (14). Bu kültürlerde tıp uygulayan iki kesim bulunmakta idi. Bunlardan birincisi, eğitimli ve yüksek sınıfa ait saray büyücüleri olup, hekimlik ve din adamlığı özelliklerinin ikisini birden taşırlardı. Hastaları, günün belli saatlerinde yaptıkları ve belli sayıda tekrarladıkları büyülerle iyileştirmeye

7 7 çalışırlardı. İkinci grup uygulayıcı ise; çıraklıktan yetişen, bitkisel droglarla semptomatik tedavi uygulayan, bazı cerrahi uygulamaları yapabilen kişilerdi. Bu hekimlerin uygulamalarını anlatan 26 kil tablet günümüze ulaşmıştır. Bu tabletler, Büyücü hastanın evine gittiği zaman başlığını taşır. Hastalığın tanı ve tedavisini içermektedir. Örneğin, diş gıcırdatan bir hastanın tedavisi şöyledir: Kırmızı toz ve ardıç meyvesi birlikte ezilir, dişler bu toz ile ovulur. Aynı hastalığın büyü yolu ile tedavisi ise şöyledir: Bir insan kafatası, renkli yün bir örtü ile örtülmüş bir iskemle üzerine konur. Üç gün boyunca sabah ve akşam birer kurban kesilir. Büyü yedi kez tekrarlanır. Hasta, kafatasını yedi ayrı zamanda yedişer kez öper. İkinci grubun daha başarılı olması nedeni ile zaman içinde yöntemleri yaygınlık kazandı ve büyücüler arasında da yaygınlaştı. Bu tabletlerden birinde, dişler ile ilgili 16 reçete bulunmaktadır. Üç sütun halinde düzenlenmiş olan tabletin birinci sütunu ilaç olarak kullanılacak maddeyi, ikinci sütun endikasyonu, üçüncü sütun ise uygulama şeklini tarif etmektedir (12): Erkek pillu bitkisi Diş ağrısı Dişe uygulayın Topraktan çıkarıldıktan sonra güneşe gösterilmeyen keçi boynuzu ağacı kökü Topraktan çıkarıldıktan sonra güneşe gösterilmeyen deve dikeni kökü Diş kurdu Hastalıklı diş Dişe uygulayın Kurutup toz haline getirin, yağ ile karıştırıp dişe uygulayın Kasnı otu sakızı (Galbanum) Sallanan diş Dişe uygulayın Şap, nane ve aromatik turu Diş temizliği Yemeklerden önce dişleri temizleyin

8 8 Yine Babil dönemine (MÖ 2250) ait bir başka tablette ise, diş çürüğünün neden olduğu ağrı için bir formül bulunmaktadır. Buna göre; Banotu (Hyosycamus Niger) tohumları ezilerek toz haline getirilir, mastika ile karıştırılarak macun haline getirilir ve çürük kavitesine yerleştirilir. Tıp uygulayıcılarının din adamlarından ve tıbbi pratiklerin dini pratiklerden ayrılması ise, Hammurabi Kanunları nda belgelenmiştir. Hekimler ile hastaların karşılıklı sorumlulukları Hammurabi Kanunlarında ayrıntılı olarak tarif edilmektedir. MÖ 2200 yılarına ait olan kanunların yazılı olduğu tabletler 1901 yılında Susa harabelerinde bulunmuştur. 2,25m yükseklikteki bir dikilitaş üzerine çivi yazısı ile yazılı olan bu yasalar 282 paragraf içermektedir ve hekimin toplumsal sorumluluklarını tarif eden ilk yasalardır. Örneğin 282. yasa, hastanın ölümüne neden olan ya da apse drenajı sırasında hastayı kör eden hekimin ellerinin kesilmesini öngörür. Buna karşılık olarak cerrahi uygulamanın başarılı olması 10 şekel (1 şekel: 8,4gr) gümüş ile ödüllendirilir. Dişlere verilen önem ise bazı yasalarda açıkça görülmektedir. Örneğin: 196. Eğer kişi kendisi ile aynı sınıftaki bir kişinin gözüne zarar verirse, aynı zarar onun gözüne de verilir Eğer kişi kendisinden daha aşağı sınıftaki bir kişinin gözüne zarar verirse, 505gr gümüş öder Eğer kişi kendisi ile aynı sınıftaki bir kişinin dişine zarar verirse, onun da dişi çekilir Eğer kişi kendisinden daha aşağı sınıftaki bir kişinin dişine zarar verirse 166gr gümüş öder. Yukarıdaki maddelerden, bir dişe bir gözün üçte biri kadar tazminat bedeli saptanmış olması dikkat çekmektedir.

9 9 Eski Mezopotamya da tıp uygulayıcıları, ayın uğursuz sayılan 7.,14.,19., ve 21. günleri çalışmazlardı. Diş tedavisi uyguladığı bilinen en eski Mezopotamya hekimi, MÖ 2400 de, Kral Gudea döneminde yaşamış olan Dio Edinmugi dir. Günümüzde Louvre müzesinde bulunan bir monogram, bu hekimin diş çekimi yaptığını belgelemektedir. Mühürü ele geçirilmiş olan bir diğer eski Mezopotamya hekimi ise, MÖ 2100 yıllarında yaşamış olan Urlugaledinna dır. Bu dönemde ağız ve diş temizliğine önem verildiği iki ayrı kanıttan anlaşılmaktadır. Bunlardan birincisi, altın ve gümüş kürdanlardır. İkincisi ise bir diş macunu formülüdür: Eğer bir kişinin dişleri sararmışsa akad tuzu, çamsakızı, mısır anasonu ezilerek karıştırılır ve dişler ovulur. Bal, şarap ve yağ karıştırılarak dişler çalkalanır ve gargara yapılır. ANTİK MISIR M.Ö yılları civarında Nil nehri çevresindeki verimli düzlüklerde ortaya çıkan ve başkenti Memphis olan Mısır İmparatorluğu; merkezi otoriteye sahip, iyi örgütlenmiş ve düzenli bir devlet olarak, en eski yazılı dökümanlara sahiptir. M.Ö de yaşamış olduğu tahmin edilen İmhotep, bilinen en eski hekimdir. Kendinden sonrakiler tarafından tıp tanrısı olarak Eski Mısır pantheon una yerleştirilmiştir. Eski krallık döneminde (M.Ö ), tıbbın gelişmiş ve örgütlü bir meslek kolu olduğu bilinmektedir. Giza piramitleri yakınlarındaki kazılarda ortaya çıkarılan hekim mezarlarından, hekimlerin o dönemdeki uygulamaları, çalışma şartları ve sosyal durumları hakkında bilgi sağlanmıştır. Hekim sözcüğünün hiyeroglif yazısında yatay bir ok ve bir yağ kavanozu ile gösterildiği ve sinu şeklinde telaffuz edildiği; ayrıca hekimler arasında Baş Hekim, Bölge Hekimi ve Yüksek Hekim şeklinde bir hiyerarşi bulunduğu öğrenilmiştir (12). Pers lere ait bazı belgeler ise Eski Mısır da hekimlerin tıp okullarında yetiştirildiğini belirtmektedir (25). Heredotos, M.Ö. 5. yy Mısırındaki tıp uygulamasını şöyle anlatmaktadır:

10 10 Tıp onlar arasında ayrı bölümler halinde uygulanmaktadır. Her hekim bir tek hastalığın tedavisi ile uğraşır. Böylelikle ülke hekimlerle dolup taşar. Göz, diş, baş, barsak ve iç hastalıkların tedavisi ile ayrı hekimler ilgilenir. Tarif edilen bu uzmanlaşmanın yalnız bu yüzyıla has olduğunu ve daha önceki dönemlerde olmadığını savunan tarihçiler bulunmakla birlikte, yalnız diş ile ilgilenen hekimlerin her zaman mevcut olduğu genel olarak kabul görmektedir. Mısır kültüründe diş sağlığı ile uğraşan hekimler diğer hekimlerden farklı olarak göz ve yatay fildişi ile gösterilir ve sinu adını kullanmazlardı (12). Diş tedavisinde uzmanlaştığı bilinen ilk hekim Hesi Re dir. Bu kişiye ait belgeler, Kral Zoser (M.Ö. 2600) e ait olan Basamaklı piramit te bulunmuştur. Belgeler beş ahşap levhadan ibarettir. Hesi Re nin kabartma resmini ve 13 ünvanını içermektedir. Ünvanlardan bazıları, Hekimlerin ve Diş Hekimlerinin Şefi, Kraliyet Kayıtlarının Yöneticisi ve Krallığın Bekçisi dir. Eski Mısır uygarlığında ağız ve diş temizliğine özel bir önem verildiği, kahvaltı ile ağız ve diş temizliğinin ayrılmaz bir bütün olarak algılandığı hatta yüksek sınıftan Mısırlıların yalnız saç ve diş bakımı ile uğraşan özel hizmetçileri bulunduğu Grapow tarafından bildirilmiştir (12). Yalnız soylu ailelere hizmet eden ve dişçilik sanatı ile uğraşan bir meslek kolundan Heredotos da söz eder. Bu kişilerin, sycamore (Frenk çınarı) ağacından yonttukları yapay dişleri keten iplik ya da altın ve gümüş tellerle boşluğa komşu dişlere bağladıklarını anlatır. Yazılı ve resimli dokümanlarda ağız ve dişler ile ilgili herhangi bir tanımlamaya rastlanmamıştır. Ağız, vücudun giriş deliği olarak tanımlanmış, dişler uzun ve sivri resmedilmiş, mandibula ise çiğneme kemiği olarak adlandırılmıştır. Bu noktadan hareketle Mısırlıların anatomiye ilgi göstermedikleri düşünülebilir. Mumyalama sanatında bu denli ileri gitmiş olan bir uygarlığın anatomiye böylesine ilgisiz kalmış olması şaşırtıcıdır. Bazı tarihçiler, mumyalama işlemini eğitimsiz cahil zenaatkarların yapması nedeni ile Mısırlıların

11 11 mumyalama çalışmalarından tıbbi bir bilgi elde edemediklerini savunmaktadır (12). Eski Mısırda MÖ 3. yy dan sonraki Ptolome ler döneminde insan diseksiyosu yapılabilmiş ancak bu dönem çok uzun sürmemiştir. Bununla birlikte Eski Mısır hekimleri Mezopotamyalı meslektaşlarından daha ileri düzeyde idiler ve dolaşım sisteminin merkezinin metu yani kalp olduğunu biliyorlardı. Hastalıkların tanısı için ise; bakma, elleme, dinleme, dışkı ve idrar kontrolü gibi usuller kullanırlardı. Gıda artıklarının kanda vedihu olarak adlandırdıkları bir kalıntıya neden olduğunu ve bunun hastalık yapma potansiyeli bulunduğuna inanırlardı. Tedavi yaklaşımı genel olarak bu riskli vedihu nun vücuttan atılması esasına dayalı olduğundan; ishal oluşturma, idrar söktürme, lavman, hacamat, terletme, balgam çıkartma, dağlama, friksiyon ve banyo yöntemlerinden yararlanırlardı. Eski Mısır tedavi uygulamaları dinsel, büyüsel ve drog tedavisi olarak üç türdü. Dinsel tedavilerde rüyalardan ve telkinden, büyü tedavisinde büyücülerin özel ritüeller ile hazırladıkları muska ve nazarlıklardan, drog tedavisinde ise, çeşitli bitkisel, hayvansal ve madensel droglardan yararlanılırdı. Bu droglar hastaya infüzyonlar, kaşeler, macunlar, fitil, gargara, tütsü ve pomatlar olarak uygulanırdı (25). Antik Mısır uygarlığındaki tıbbi uygulamalar hakkındaki bilgilerimiz, bazı papirus lerden kaynaklanmaktadır. Ebers Papirusları: 1872 de George Ebers tarafından Thebes te bulunmuş olup, Leipzig Üniversitesinde korunmaktadır. M.Ö ile 1500 arası dönemi içeren 21m boyunda anonim bir eserdir. Genellikle iç hastalıklar ile ilgilidir. Organlara göre bölümlere ayrılmıştır. Hastalıklara ait 700 tedavi yöntemini, çeşitli ilaçların formülü ile kullanım şekillerini tarif eder. Dişeti iltihapları, pulpa iltihapları, diş ağrıları ve aşınmalar gibi diş hastalıkları hakkında da birçok bilgi içermektedir. Tedaviler genellikle yakılar, bitki özleri ve çiğneme tabletleri şeklindedir. Örneğin, dişleri güçlendirmek için aşağıdaki formül önerilmektedir: Öğütülmüş kayatuzu, aşıboyası ve bal birer ölçü karıştırılır ve karışım dişe basınçla uygulanır. Diş absesi için önerilen beş ayrı formülden biri ise şöyledir:

12 12 İnek sütü, taze hurma ve baklagil tohumu birer ölçü karıştırılarak açık havada bir gece bekletilerek çiğ ile nemlendirilir. Karışım yutulmadan çiğnenip tükürülerek kullanılır. Hearst Papirusları: Phoebe Hearst tarafından bulunan ve günümüzde California Üniversitesinde korunmakta olan bu papiruslar ilk kez 1905 de Reisner tarafından incelenmiştir. Ebers Papiruslarına benzer şekilde yüzlerce tedavi içermekle birlikte daha geç bir döneme aittir ve önerilen tedaviler Ebers papirusundakilerin benzeridir. Edwin Smith Papirusları: Luxor da 1862 de Edwin Smith tarafından bulunmuş olan bu papiruslar günümüzde Brooklyn Müzesindedir. 4,68m uzunluğunda olup her iki yüzü de yazılıdır. Kafatası hasarlarından omurga hasarlarına kadar 48 olgu üzerinde travmatik ve cerrahi sorunlar irdelenmektedir. Kısa olgu sunumlarından oluşmaktadır. Her olguda kısa bir başlıktan sonra tanı özetlenmiş, sonuç ise; tedavi edilebilir bir hastalık, tedavi için uğraşılması gereken bir hastalık ya da tedavi edilemez bir hastalık şeklinde ifade edilmiştir. Tarif edilen olgular arasında ağız bölgesi ile ilgili olanlar şunlardır: Olgu 15. Maksilla (üst çene) ve zigoma (elmacık kemiği) bölgesinde kemik delinmesi. Olgu 16. Maksilla ve zigoma bölgesinde kemik çatlağı. Olgu 17. Maksilla ve zigoma bölgesinde karışık kemik kırığı. Olgu 24. Mandibula (alt çene) kırığı. Olgu 25. Mandibula çıkığı. Olgu 26. Üst dudakta yara. Olgu 27. Çenede yarık şeklinde yara. Anlatılan bilgiler arasında kas, tendon ve ligamentler ile alt çene kasları ve bunların temporal kemiğe bağlanma şekilleri de bulunmaktadır. Olgu 25, yerinden çıkan mandibulanın yerleştirilmesi işlemini şöyle açıklamaktadır:

13 13 Başparmağını ağız içine, ramus un bittiği yere, diğer dört parmağını da ağız dışına hastanın çenesinin altına yerleştir ve çeneyi aşağı ve arkaya doğru it. Bu uygulama modern tıp ta hala uygulanmakta olan ve Hipokrat manevrası olarak bilinen bir uygulamadır. Eski Yunan hekimlerinin bilgilerinin kaynağını göstermektedir. Papirus un kırığa yaklaşımı şöyledir: Çenesi kırık kişiyi muayene ederken kırığı el ile bulun ve parmaklarınızla yerine yerleştirin. Kırık üzerinde açık yara varsa kanama durmaz ve yüksek ateş görülür. Bu hastalık tedavi edilemez. Edwin Smith papiruslarında dişler ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu üç papirus dışında, Chester Beatty Koleksiyonu (MÖ1200), Berlin Tıbbi Papirusu (MÖ 1300) ve Londra Tıbbi Papirusu (MÖ1350) adı ile bilinen belgeler, medikal bilgi içermekle birlikte dişlerle ilgili değildirler. Eski Mısır uygarlığından kalan tıbbi buluntular yalnız yazılı dokümanlardan ibaret değildir. İnsan kalıntıları da aynı şekilde zengin bilgi kaynağıdır. Anılan dönemde uygulanmış diş tedavileri ile ilgili bilgi veren buluntulardan bazıları şunlardır: Örnek 1. Giza piramidi yakınlarında Hermann Junker tarafından bulunmuş olan bu parça, M.Ö e tarihlenmekte olup, birbirine altın bir tel ile bağlanmış olan 47 ve 48 no lu dişlerden ibarettir. Aşınma sonucu pulpası (diş özü) açılmış olan 48 no lu dişin, pulpa hasarı sonucu sekonder gelişen apikal paradontitis (kök ucu iltihabı) nedeni ile mobilite (sallanma) sinin arttığı tahmin edilebilir. Buluntuyu Weinberger den aktaran Efeoğlu (12) dişin mobilitesini kök rezorbsiyonu (erimesi) na bağlamakla birlikte, köklerin rezorbe kökler mi, yoksa apeksifikasyonu (kök oluşumu) tamamlanmamış dişler mi olduğu anlaşılamamaktadır. Sebebi her ne olursa olsun, örnekten anlaşıldığı kadarı ile sallanan bir dişin hareketliliği, sağlıklı olan komşusuna splintlenerek tedavinin gerçekleştirilmiş olduğu kesindir. Dişler üzerinde diş taşı bulunmasına rağmen tel üzerinde taş bulunmaması yazarlar

14 14 arasında şüphe oluşturmuşsa da, işlemin birey hayatta iken ağız içinde yapılmış olduğu ve tedavi gören dişlerin bir süre bu şekilde kullanılmış olduğu genel olarak kabul görmektedir. Örnek 2. El Qatta (Kahirenin kuzeybatısı) da Farid tarafından bulunmuş olan örnek, birbirine altın tel ile bağlı 11,12 ve 13 no lu dişlerden oluşmaktadır. 13 no, çift kat tel ile bağlıdır. 11 no arayüz ve labialinde telin sıkıca oturabileceği bir oluk hazırlanmıştır. 12 no üzerinde diş taşı bulunmaktadır. 11 no daki ucu kopuk olan splint in, şimdi eksik olan 21 no lu dişe bağlandığı tahmin edilebilir. Tarif edilen bu iki örneğin her ikisi de IV. ve V. Krallık (MÖ ) dönemine tarihlenmekle birlikte, bir benzerleri daha bulunamamıştır. Aristokrat mumyalarındaki incelemelerde pek çok dental problem saptanmış olmakla birlikte herhangi bir tedavi girişimi belirtisine rastlanmamıştır. Anılan altın splintlerin tıbbi mi yoksa kozmetik gereksinimden mi doğduğu henüz bilinmemektedir. Örnek 3. M.Ö ye tarihlenen erkek mandibulası aşırı ve yaygın aşınma göstermektedir. Birinci büyükazı oklüzalinde pulpa açılmıştır. Mandibulanın bukkal yüzünde ise, birinci büyükazı mezyal kökü hizasında, yaklaşık 2,5mm çaplı ve birbirinden 3mm uzaklıkta iki delik bulunmaktadır. Alveol kemiği kenar kristasının yaklaşık 5mm apikalindeki bu delikler kemik içindeki bir boşluğa ulaşmaktadır. Deliklerin tam yuvarlak ve keskin sınırlı olmaları, patolojik bir süreç sonucu oluşmadıklarını, bir tür delgi ve insan eli ile oluşturulduklarını göstermektedir. Eski Mısırlıların bu tür delgileri çeşitli amaçlar için kullanmakta oldukları da bilinmektedir. Bu abse drenajı uygulamasının başka benzerine rastlanmamıştır. Bu kültürde diş çürüğü çok seyrek olmakla birlikte, aşınma nedeni ile oluşan pulpa açılmaları, iltihabi kök ucu değişiklikleri ve kist ler sıktır. Diştaşı, çürük ve abse sıklığının, aristokrat kesime ait insan buluntularında, yoksul kesimden daha yüksek olduğu dikkat çekmiştir. (12) FENİKE

15 15 Mezopotamya ve Mısır kültürlerinin etkisi altındaki bu ara bölgede diş tedavisi ile ilgili ilk buluntu Fenike uygarlığına aittir. Gaillardot tarafından 1862 de Sidon (Sayda, Lübnan) da bulunmuş olan ve MÖ 4.yy a tarihlenen piyes, bir kadın üst çene parçasıdır. Çekilmiş olan 21 ve 22 no lu dişler yerine başka bir bireye ait olan dişler, altın bir tel ile kaninler arası bölgedeki dişlere bağlanmıştır. Böylece hastanın protetik tedavisinin başarı ile gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır (12). Aynı mezarlıktan ele geçen ikinci buluntu ise, ön altı dişin altın tel ile birbirine bağlanmış olduğu bir mandibuladır. Splint üzerindeki diş taşları, uygulamanın yaşayan bireyde ağız içinde uygulandığını ve bireyin ölümüne kadar geçen sürede kullanıldığını göstermektedir (12). Musevi kutsal kitabı Eski Ahit te, sağlık ve sanitasyon (vücut temizliği) la ilgili öneriler bulunmaktadır. Talmud da bir kamışın ince dilimlere ayrılması ve her bir parçanın ucu dövülüp liflendirilerek diş temizliğinde kullanılması tavsiye edilmiştir. Ayrıca diş güzelliğini öven cümlelere de rastlanabilir. Bunda Mısır ve Babil tıbbının etkisi söz konusu olabilir. Bununla birlikte, göç eden bir kavim olan Museviler, tıp pratiğinin yayılmasını sağlamışlardır (14). HİTİT Önceleri tıp tarihi Grek uygarlığı ile başlatılıyordu. Ancak bugün tıbbın temellerinin, onlardan daha önce Mısır ve Mezopotamya'da atıldığı bilinmektedir. Anadolu topraklarını askeri ve siyasi bir güç altında toplayan ilk toplum ise Hititlerdir. Hititlerin Anadolu'da kurduğu büyük uygarlık içinde, farklı kültürlerin etkileri görülür. Hititler sağlık sahasında da diğer uygarlıklardaki tıbbi gelişmelerden etkilenmişlerdir. Hititler döneminde Anadolu'da gelişen tıbbi faaliyetler ve hekimlik hakkında bilgi veren belgeler henüz yeterli değildir. Ancak eldeki belgeler ışığında, Hititlerde de Mısır ve Mezopotamya'daki gibi gelişmiş tıbbi faaliyetlerin olduğu anlaşılmaktadır. Hitit tıbbı ve ilaçları hakkındaki bilgilerimiz, Hititlerin merkezi Hattuşa'da (Boğazköy) bulunmuş olan arşivindeki tabletlere dayanmaktadır. Bu arşivde ele geçen tıbbi metinlerin büyük kısmı Akkadcadır, bir kısmı ise Akkadcadan Hititçeye tercüme edilmiştir. Tıp ile ilgili bu tabletlerin başında hastalığın ismi verilir ya da

16 16 özellikleri belirtilir ve hasta organlar sayılır. Sonra da bunları iyileştirmek için kullanılacak ilaçlar ve bunların hazırlanış şekilleri verilir. Bu ilaçların büyük bir kısmının bitkisel droglardan elde edildiği görülür. Hititlere ait, "anatomi kitabı" niteliğinde bir tablet ele geçmemiş olmakla birlikte, rituellerde geçen ve vücut organlarıyla ilgili olan bazı terimlerden, insan anatomisi hakkındaki bilgi sahibi oldukları anlaşılmıştır. Hititler devrinde Anadolu'da görülen hastalıkların en kötüsü, kitle halinde ölümlere yol açtığı bilinen ve henkan denilen hastalıktır. Bu hastalığın veba, kolera veya tifo gibi bir salgın hastalık olduğu sanılmaktadır. Anadolu'da zaman zaman uzun süren kıtlıkların ve salgınların olduğu bilinmektedir. Murşili'nin veba dualarından, vebanın o devirlerde Hatti ülkesini perişan ettiğini anlamak güç değildir. Vebanın ortadan kaldırılabilmesi için hemen her yolun denendiği anlaşılmaktadır. Veba duasından anlaşıldığı kadarıyla Murşili vebanın sebebini babasının döneminde yapılan haksızlık ve kötülüklere bağlar ve babası 1. Şuppiluliuma'nın yaptığı haksızlıklar yüzünden tanrıların kızarak, tüm ülkeye böyle büyük bir ceza verdiklerini ifade eder. Hitit toplumunda, hastalıklara sebep olduğu düşünülen faktörlerin başında tanrıların ihmal edilmesi veya onlara karşı işlenen suç ve günahlar, bedeni ve ruhi kirlilik, mağaralar, düdenler ve yer çatlaklarından çıkarak insanları kötü biçimde etkileyen birtakım kötü güçler, ölü ruhlarının huzursuz edilmesi ve kara büyü bulunmaktadır. Tedavi usulleri ise üç grupta incelenebilir. Bunlar, dini tedavi, büyü tedavisi ve droglar kullanılarak yapılan tedavidir. Hastalığın bir tanrı ya da başka bir güç tarafından verildiğine inanılıyorsa, hastalığı tedavi etmenin yolu, hastalık sebebi olduğu düşünülen güçlere yalvarmak, dua etmek ya da kurban sunmaktır. Anadolu yarımadasında bu inanış ve uygulama, Hippocrates a kadar sürmüştür. Büyü rituelleri, kötülüklerin keçi, koyun, fare, boğa, eşek gibi hayvanlara majik olarak geçirilmesine dayanır. İnsanın hasta olan kısımlarına, hayvanın kesilen uzuvları yerleştirilerek, insandaki hastalığın hayvanın bu organlarına geçeceği düşünülür. Hitit tıbbında büyünün yanısıra droglarla tedavinin de önemli bir yeri vardır. İlaç yapımında kullanılan droglar organik (bitkisel ve hayvansal) ve anorganik (mineraller v.b.) menşelidirler. Bitkiler, insanlar tarafından tedavi amacıyla kullanılan ilk ilaçlardır. İnsanoğlu, zamanla edindiği tecrübeler sonucunda, bitkilerin tedavi edici özellikleri olduğunu keşfetmiştir. Anadolu, iklim ve toprak özellikleri bakımından, üzerinde her tür bitkinin yetiştirilebildiği verimli topraklara sahiptir. Florası zengin olan bir yerde ikamet ettikleri için, Hititlerin de bu bitkilerden ilaç

17 17 olarak faydalanmış olmaları doğaldır. Hitit tabletlerinde geçen bitkiler arasında, bugün Anadolu'da halen tıbbi amaçla kullanılan adamotu, banotu, haşhaş, mazı, mersin, meyan kökü, safran gibi bitkiler de yer alır. Tabletlerde, nebati drogların yanısıra, birtakım hayvansal ve madeni droglar da geçmektedir. İlaç reçetelerinde geçen ilaçların bir kısmını ise dışardan (Mezopotamya ve Mısır'dan) ithal etmişlerdir. Hititçede "hekim" sözcüğünü karşılayan sözcükler yabancı dillerden Hititçeye girmiştir. Sümercede "hekim" anlamına gelen LÚA.ZU ve "falcı, büyücü" anlamlarına gelen AZU kelimesi de Hitit tabletlerinde geçmektedir. Sümercede LÚA.ZU ile LÚAZU farklı iki terimdir. Akkadcadaki karşılıkları da bunu gösterir. LÚA.ZU'nun Akkadca karşılığı ASU, LÚAZU'nun ise BARU'dur. LÚA.ZU "hekim", LÚAZU ise "falcı, kurban bakıcısı, kahin" manasına gelir. Her iki kelimenin de Hititçede kullanılmış olması, Hitit hekimlerinin sadece büyü temelli tedavi uygulamadığını gösterir. Kaynaklarda SALA.ZU'ya da rastlanmıştır. SAL "kadın" anlamına geldiği için, Hititler döneminde kadın hekimlerin de görev yaptığı anlaşılmaktadır. KUB XXX 42 I 8 ve devamındaki satırlarda, Hurrili bir sala.zu yani kadın hekim olan Azzari'nin, düşman saldırılarına karşı bir sıvı ile ordu komutanını, atları ve savaş arabalarını, ordudaki askerleri ve diğer savaş malzemelerini yağlayarak majik bir şekilde koruduğu anlatılır. Eldeki az sayıda belge, Hitit toplumunda kadın hekimlere de başvurulduğunu, ancak bunların tıbbi müdaheleden çok, majik işlemler uyguladıklarını göstermektedir. Eski yakın doğu'da, bir saray ve tapınağa bağlı olarak çalışan uzman zanaatkarların arasında hekimler de yer almaktaydı. Bu hekimler başka tapınaklar ya da saraylarda da görevlendirilir ve orada bir süre kaldıktan sonra, tekrar eski yerlerine geri dönerlerdi. Metinlerdeki ifadelerde, bu hekimlerin geri dönüşleri ve kalış süreleriyle ilgili sıkı kaideler getirilmiş olmasından, bulundukları ülkeler için çok değerli ve önemli oldukları anlaşılmaktadır. Bu hekimlerin daha ziyade Mısır ve Babil'den Hatti topraklarına gönderildiği bilinmektedir. Hititler bu yabancı hekimlere büyük değer vermişlerdir. Yabancı hekimlerin dışında tabletlerde isimleri geçen Hititli hekimler de bulunmaktadır. Bunlardan Hutupi ve Akiya, Hatti ülkesinin en meşhur hekimlerinden olup, saray halkını iyileştirme yetkisine sahiptiler. Hitit hekimlerini, sadece saraydaki hekimlerle sınırlamamak gerekir. Ayrıca Hitit

18 18 ülkesinde, halkın tedavisiyle meşgul olan pek çok hekim de vardır. Ancak Hitit devlet arşivindeki tabletlerde geçmediği için bu halk hekimlerinin isimleri bilinmemektedir. Hititler hekimleri aralarında usta çırak ilişkisi ve iyi yapılandırılmış bir hiyerarşinin bulunduğu; tabletlerde anılan UGULA LÚA.ZU (yönetici hekim, hekimlerin idarecisi), GAL LÚ.MESA.ZU (hekimlerin en büyüğü, şef hekim), LÚA.ZU SAG (başhekim), LÚA.ZU TUR KAB.ZU.ZU (yardımcı talebe küçük hekim) gibi unvanlardan anlaşılmaktadır. Hititlerde gelişmiş tıbbi tedavi metotları yoktur; ancak tıbbi faaliyetlerin temelinde bulunan araştırıcı zihniyet mevcuttur (26). Boğazköy de bulunan Hitit tabletleri, diş ile ilgili tedavilerin hukuki ve mali yönü, sözgelimi tedavi ücretleri ile ilgilidir. İON ve GREK Grek kültürü, bilim ve sanatın birçok alanında olduğu gibi tıpta da, Mezopotamya, Mısır ve Anadolu daki öncellerinin mirası üzerine kuruludur. Eski Ege Uygarlığı M.Ö yıllarında, Ege adalarının Akdeniz'in doğu kıyılarında yaşayan ırklar tarafından fethedilmesiyle başladı. Grek ler, İndo Germen lerin MÖ 2000 ve 700 yılları arasında Balkan yarımadasının güneyine doğru yaptıkları sürekli akınlar ve göçler sırasında ortaya çıkmışlardır. Yerli Giritlileri ve İonia lıları iterek önce Ege adalarına, sonra da sırası ile Balkan yarımadasının güney ucuna ve Batı Anadolu ya yayılarak yerleşmiş, Batı Akdeniz ve Doğu Karadeniz de ticaret kolonileri kurmuşlardır. Helenistik kültürün, Ege denizinin her iki kıyısına egemen olmasından önceki dönemin tıp uygulaması, Homeros tarafından anlatılmaktadır: Hekim, pek çok yaşama değer bir varlıktır. Yaralardan okları çıkarmada ve açılan bu yaraları bitkisel merhemlerle iyileştirmede eşi yoktur." İlyada da ise; ok ve ciritlerin çıkarılmasından, bandajlamadan, kompreslerden, kanamayı durdurmadan, yaraları balmumuyla iyileştirme yöntemlerinden, bitkisel özlerle yapılan ilaçlar ve yaralıyı hayata döndürmede yararlanılan şarap ve diğer sıvılardan söz eder. Homeros'un devrinde tıbbın büyüye dayanmadığı, uzmanlar tarafından uygulanan,

19 19 karşılığında para kazanılan bağımsız bir disiplin olduğu görülmekle birlikte, zaman içinde Grek kültürü üzerindeki doğu etkisi arttı, tıp da ruhanileşti. Homeros'dan sonraki edebi eserler incelendiğinde; büyü, kötü ruhlar, kahinler ve kehanetle ilgili konulara göndermelerle yüklü oldukları görülür. Bu dönemde Grek tanrılarının çoğu şifa verici özellikleriyle anılmaya başlandı. Apollo, Artemis, Athena ve Afrodit'in yanı sıra yer altı tanrıları da hastalıkları tedavi edebilmekte veya önleyebilmekteydiler. Aesculapius mezhebi de bu tanrılardan birine tapınmayla gelişmiş olabilir. Çünkü sembolü olan yılan yer altı güçlerinin eski bir simgesidir. Ayrıca yılan, Anadolu'daki Sami kabileleri arasında şifa tanrısının kutsal işareti olarak kabul edilirdi. Yaklaşık MÖ 770 yıllarında, ilk Aesculapius mabetleri inşa edildi. Zamanla sayıları 300'ü aştı. Genellikle ormanlara, su kaynaklarına, madensel özelliklere ve harika manzaralara sahip olan güzel topraklar üzerine yapılmış olan bu tapınakların en ünlüleri Epidarius, Knidos, Kos, Atina, Bergama ve Cyrene'dedir (26). Grek kültürünün hastaneleri olan ve Apollon un oğlu sağlık tanrısı Aesculapius a adanmış bulunan Aesculapius mabetlerinde tedavi yöntemi, Hitit ve Mezopotamya kültürlerindeki gibi dua ve telkin idi. Banyo ve oruç esaslarına dayanırdı. Yıkanıp temizlendikten sonra sunağa yaklaşan ve törenle tövbe eden hastalar en iç bölgeye abaton alınırlardı. Burada battaniyelere sarılı olarak koyun postları üzerine uzanır, oruç tutmaktan ve uyku ilaçlarından yorgun düşmüş olarak uyurlardı. Hastalar uyur uyumaz rahipler kutsal yılanlarla birlikte hastalar arasında dolaşırdı. Uyandıklarında her hastanın rüyasını anlatması istenir, bir rahip rüyayı yorumlar ve uygun tedaviye karar verirdi. Hastanın iyileşmemesi durumunda rahipler, hastanın ya kendisine söylenenleri tam olarak yerine getirmediğini ya da tedaviye inancı olmadığını söylerlerdi. Zaman ilerledikçe sorgulayıcı bir düşünce sistemi gelişmesi, doğa ve insanın sorgulanması, ilk filozofların aynı zamanda biyolog ve tabiat bilimci olmalarının etkisi ile tıp uygulayıcıları da dinsel tedavi yöntemlerinden gittikçe uzaklaşmaya başladılar. Zaten rahip olmayanların uyguladıkları tedavi yöntemleri en eski devirlerden beri tapınak sistemiyle beraber uygulanıyordu. MÖ 6. yy dan itibaren tıp profesyonel bir kimlik kazandı. Yeni eğitim görmüş öğrenciler, okullarının saygınlığı göz önüne alınarak kendilerine verilen çalışma

20 20 ehliyetini almak için konseye başvururlardı. Pratisyenler para karşılığında hasta kabul edebilir ve bir muayenehane açabilirlerdi. (26). Güney İtalya daki Croton kasabasında bulunan Greko İtalik Tıp Okulu, Pythagoras (MÖ ) tarafından kurulmuştur ve bilimsel tıbbın temelini oluştur. Bu okulun öğrencileri, ustalarına bağlı kalacaklarına ve deneyimi olmayanlara özel bilgilerini açıklamayacaklarına yemin ederlerdi. Pythagoras tan önce tabiatüstü bir örtüyle perdelenmiş olan hastalık kavramı, Pythagoras ın öğretileri sayesinde bilimin ışığı ile aydınlandı. Greko İtalik tıp okulu nun öğrencilerinden Alcmaeon, "Doğa Üzerine adlı kitabında, hastalıkları doğaüstü güçlere başvurmadan önleme ve iyileştirme yolları önermiştir. Buna göre sağlık; sıcak ve soğuk, ıslak ve kuru, tatlı ve ekşi gibi temel karşıtlıklara dayanmaktaydı. Hastalığın sebebi bu dengelerdeki bozukluklardı. Aynı okuldan Empedocles (M.Ö ) ise, dünyayı meydana getiren dört element bulunduğuna, insan vücudu da dahil olmak üzere her şeyin kökeninin; toprak, su, ateş ve hava olduğuna, bunlar arasındaki dengenin bozulmasının hastalıklara neden olduğuna inanırdı. Greko İtalik okul bu şekilde gelişirken, Kuzey Afrika'da, Cyrene'de, Knidos'ta, Rodos ve Kos da başka tıp okulları açılmaya başladı. Buralarda öğretim, tanı ve muayeneye dayanmaktadır. Kos okulu nun kurucusu, İstanköy lü Hippocrates (MÖ ) tıbbın din den ayrılmasını sağladı. Hippocrates in prensipleri, aradan geçen 2500 yıla rağmen günümüzde bile geçerliliğini korumaktadır: Önce, zarar verme. Ağrıyı dindir. Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat kaçıcı, deneyim kararsız, karar zordur. Hekimin görevi nadiren iyileştirmek, çok kere ağrıyı dindirmek, fakat her zaman teselli etmektir. Susan cahil, cahillerin filozofudur (14). Hippocrates in tıp eğitimi akıl ve deneysel yönteme dayalı idi. Hippocrates ekolüne göre bir hastalık incelendiğinde yalnız semptomların (belirtilerin) ortadan kaldırılması yetmez. Etiyolojisinin (sebebinin) de anlaşılması gerekir. Tedavi buna göre saptanır. Bu

21 21 ekolde fizyopatoloji vücut sıvılarının humor dengesine bağlıdır. Humoral patoloji olarak bilinen bu yaklaşım, bedenin dört temel sıvısı bulunduğunu, bu sıvıların kan, balgam sarı safra ve siyah safra olduğunu öngörür. Kan, sıcak ve nemli dir. Balgam, soğuk ve nemli, sarı safra sıcak ve kuru, kara safra ise soğuk ve kuru dur. Aynı yy ın filozof hekim i Empedocles, evrenin yapısını oluşturan dört temel element ten hava nın vücutta kan şeklinde, su yun balgam şeklinde, ateş in sarı safra şeklinde, toprağın ise siyah safra şeklinde bulunduğunu varsaymıştır. Humoral patoloji kavramı tıp dünyasındaki egemenliğini, Rudolf Wirchow un hücresel patoloji kavramını tanıttığı 1858 yılına kadar sürdürmüştür. Hippocrates in eserlerinde ağız hastalıkları ayrıca ele alınmayıp, hastalıkların ağızdaki belirtileri olarak düşünülmüştür. Hippocrates in dişlere en ilginç yaklaşımı, onları günümüzdeki sisteme çok benzer bir şekilde numaralandırmış olmasıdır: Ön dişlerden sayıldığında 5. dişin ikişer çift halinde dört kökü vardır. Köklerin uçları sanki komşu dişin köküymüş gibi içe eğiktir. Üçüncü dişte diğerlerine oranla daha sık apse oluşur. Uyku sırasında oraya çıkan koyu burun akıntısı ve ağrının nedeni genellikle bu diştir. Bu dişte çürük oluşabilir ancak 5. dişte çürüme olasılığı daha fazladır. Beşinci dişin ortasında bir, öne yakın kısmında iki çıkıntı bulunur. Yedinci dişin ise kalın sonlanan tek bir kökü vardır. Hippocrates in numaralamaya lateral kesicilerden başladığı ve ön diş olarak adlandırdığı santral kesicileri numaralamadığı görülmektedir. Yazıda 7 no lu diş olarak geçen diş 3. büyük azıdır ve Hippocrates in başka yazılarında akıl veren diş olarak anılmaktadır. İnsanın gelişimi ise şöyle anlatılmaktadır: Gelişim kafatası ve çenelerden başlar. Dişler diğer kemiklerden daha serttir. Dişlerin gelişimi, çocuk daha ana karnında iken başlar. İlk gelişen dişler 7 yaşında iken dökülmeye başlar. Ancak bazı dişler daha erken dökülebilir. Tüm kemikler arasında yalnız çene kemiklerinde damar vardır. Buy nedenle çene kemiklerinde beslenme diğer kemiklerden daha iyidir.

22 22 Hippocrates çürüğün oluşumunda iki endojen (huy ve mukus) ve bir de eksojen (beslenme) faktör olduğunu belirtmiş, diş kurdu kavramına yer vermemiştir. Hippocrates ekolü tedavi işlemleri kolay ve lokal girişimlerdir. Sallanan dişlerin günümüzün modern davyelerine benzeyen kerpetenler olan odontagra ve rizagra ile çekilmesi tarif edilmiştir. Sallanmayan dişlerin çekimi uygun görülmez. Bunun yerine mukus un kurutulması için dağlama önerilir. Dil kenarında inatçı yaraları olan bireylerin kırık dişi olup olmadığının iyice araştırılması önerilir. Bu yaklaşım günümüzde de geçerlidir. Çene kırıkları ve çıkıkları, Articulatio, Eklemler kitabında anlatılmıştır. Total (tam) ve parsiyel (kısmi) alt çene kırıkları ayrı ayrı değerlendirilir. Kırık parçalar bir araya getirildikten sonra dişlerin birbirine altın tel ile bağlanması tavsiye edilmiştir. Bu uygulama da günümüz uygulamasına paraleldir. Hippocrates, çene ucu kırıklarını anlatırken, burada bir symphis (kaynaşma yeri) olduğu yanılgısına düşmüştür. Bazı tarihçiler bu yanılgıyı insan diseksiyo su (kadavra açma) yapamamış olmasına ve yalnız hayvan kadavralarda çalışmış olmasına bağlamalarına rağmen Hippocrates in sağlam bir insan mandibulası görmemiş olması olasılığı azdır. Corpus Hippocraticum adı ile bilinen Hippocrates külliyatı, çoğu öğrencileri, yardımcıları ve ardılları tarafından yazılmış yüzden fazla kitaptan oluşmaktadır. Meslek ahlakına önem vermiş olan Hipocrates in andı, küçük değişikliklerle hala geçerlidir. Andın orijinalinin çevirisi, Uzluk a göre şöyledir: Hekim Apollon, Aesculapius, Hygia, Panacea ve bütün tanrı ve tanrıçalar adına and içerim, onları tanık tutarım ki; bu andımı, verdiğim sözü, gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu sanatta ustamı babam gibi tanıyacağım. Rızkımı onunla paylaşacağım. Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Onun ailesini kardeş bileceğim. Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret ya da senet almaksızın öğreteceğim. Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri, başka dersleri evlatlarıma, ustamın çocuklarına, hekim andı içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka kimseye öğretmeyeceğim. Gücüm

23 23 yettiği kadar tedavimi hiçbir zaman kötülük için değil, yardım için kullanacağım. Benden zehir isteyene onu vermeyeceğim gibi bu hareket tarzını tavsiye bile etmeyeceğim. Bunun gibi, gebe bir kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz şekilde kullanacağım. Bıçağımı, mesanesinde taş bulunan muzdariplerde bile kullanmayacağım. Bunun için yerimi ehline terk edeceğim. Hangi evce girersem gireyim hastaya yardım için gireceğim. Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım. İster hür ister köle olsun erkeklerin, kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan sakınacağım. Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında insanlarla ilişkide iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım, kimseye açmayacağım. Binaenaleyh bu andımı yerine getirirsem, verdiğim sözden dönmezsem, bütün hayatım süresince, sanatım için insanlar arasında iyi ad kazanacağım. Yeminimden dönersem bunun zıddına uğrayayım. (12). Platon un öğrencisi olan filozof hekim Aristoteles in tıbba önemli katkıları olmuştur. Bu katkılar; zooloji, karşılaştırmalı anatomi, fizyoloji ve stomatoloji alanlarındadır. Fakat Aristo nun dişler konusundaki gözlemleri yanılgılarla doludur. Erkeklerde kadınlardan daha fazla diş bulunduğu, fazla dişi olanların daha uzun yaşadığı, akıl dişlerinin bazı bireylerde (özellikle kadınlarda) 20 yaşından daha geç (80 yaşına kadar) sürebildiği ve dişlerin ömür boyu uzamaya devam ettiği, bu yanılgılar arasındadır. Bununla birlikte Mechanica adlı eserinde, demirden yapılmış odontagra diş kerpeteni ve rizagra kök kerpeteni kullanılarak dişlerin kolayca çekilişini tarif etmiştir: Doktorlar dişleri neden yalnızca parmakları ile değil de buna odontagra nın ağırlığını da ekleyerek kolayca çekerler? Bunun sebebinin, dişin parmaklar arasından odontagra ya oranla daha kolay kaçması olduğu söylenebilir mi? Demir, dişin üzerinden, uçları yumuşak ve yuvarlak olan parmaklara oranla daha kolay kaçmayıp dişi de daha iyi kavramaz mı? Odontagra iki kaldıraçtan oluşur. Bu iki kaldıraç sayesinde

24 24 dişi oynatmak daha kolaydır. Fakat bir kere kımıldadıktan sonra parmaklarla çekmek, alet ile çekmekten daha kolaydır. ETRÜSK ve ROMA İndo Germen akınları MÖ 1000 yıllarında orta ve güney İtalya yı hedef aldı. Çok kısa bir süre sonra MÖ 800 de Asyalı Etrüskler Toscana ya, Grekler de Kuzey İtalya ve Sicilya ya girdiler. Etrüsk ler daha sonraları kuzeyde Po, güneyde ise Roma ya kadar yayıldılar. Romalıların özgürlüklerini kazanarak devlet oluşturmaları ise MS500 e rastlar (12). Günümüzde Etrüsk lere ait herhangi bir tıbbi belge bulunmamaktadır. Bununla birlikte tıpta çok ileri olduklarına dair bazı buluntular söz konusudur. Bir Etrüsk kenti olan Veji deki sağlık tapınağında, hastalıklarından kurtulmak isteyen kişilerin ya da iyileşmiş olan kişilerin adak olarak tapınağa bıraktıkları tahmin edilen, pişmiş topraktan yapılmış çeşitli organ heykelleri bulunmuştur. Bu toprak heykel adak lar arasında bir diş dizisi de bulunmaktadır. Aeschilus bir şiirinde Etrüsk leri Tıp üreten bir kavim olarak niteler. Mezarlardan çıkarılan insan buluntuları ise, Etrüsk lerin yalnız genel tıp değil diş tıbbında da ileri olduklarını göstermektedir: Örnek 1. Kaninden birinci büyük azıya uzanan bir sabit protezdir. Birbirine lehimlenmiş dört altın tüpten oluşmaktadır. Birinci ve dördüncü tüpler, dayanak dişler olan 3 ve 6 no lu dişleri kavramaktadır. 2 ve 3. tüpler ise, şu anda yerinde bulunmayan ara gövdeleri perçin ile tutmaktadır. Örnek 2. MÖ 600 e tarihlenen bu buluntu, çok ince bir işçilik sergilemektedir. Birbirine lehimlenmiş yedi halkadan oluşmaktadır. Halkalar dişetini tahriş etmeyecek şekilde konumlandırılmıştır. Eksik olan 11 ve 21 no lu dişlerin yerine tek parça dana kemiğinden bir ara gövde perçinlenmiş, iki ayrı diş görüntüsü oluşturabilmek için kemiğin üzerine vertikal bir oluk hazırlanmıştır. Bazı tarihçiler, bu parçanın üretimi sırasında ölçü alındığına ve model hazırlandığına kesin gözü ile bakmaktadırlar.

25 25 Örnek mm genişliğinde altın şerit dişleri labial ve lingualden sarmaktadır. Diş aralarındaki kısımlar lehim ile birleştirilmiştir. Ara bölmelerle birbirinden ayrılmış olan beş bölümden üçü dayanak dişleri sarmakta, aradaki iki bölmeye ise eksik dişlerin yerine geçen çekilmiş iki insan dişi perçinlenmiştir. Bu ara gövde lerden biri yerinde olmakla birlikte diğeri yoktur. Örnek no lu dişin eksikliğini tamamlamak üzere hazırlanmış olan sabit protez; 42,41,32 ve 33 no lu dayanak dişler üzerindeki, birbirine lehim ile birleştirilmiş birer altın halkadan oluşmaktadır. Ara gövde altından hazırlanmıştır. Örnek 5. Uzel (14) tarafından Salihli de bulunmuş olan bu örnek, dayanak alt lateral kesicilere 4 5mm genişliğinde altın bantlarla tutturulmuş, insan ya da koyun dişinden ara gövdelerden oluşan eksiksiz bir örnektir. Üzerindeki diş taşı, köprünün bir süre kullanıldığının işaretidir. Yukarıda sayılan örneklerden anlaşıldığı kadarı ile Etrüsk ler altını döverek ve keserek şekillendirebilecek, lehim ile birleştirebilecek bir kuyumculuk becerisine sahiplerdi. Günümüzde çeşitli müzelerde sergilenmekte olan mücevherleri de hala hayranlık uyandırmaktadır. Etrüsklerin geliştirmiş oldukları kuyumculuk becerisi ve bunun diş tedavisine uyarlanması, kültürel bir kalıt olarak Etrüsklerden Romalılara geçmiştir. Teano daki bir Roma mezarından çıkarılmış olan ve MÖ 300 e tarihlenen altın sabit protez tamamen Etrüsk tekniğini yansıtır. Romalıların Tıbbi bilgi ve becerilerinin atılım yapmasını sağlayan olay MÖ 146 da Korinthos u işgal ederek buradaki hekimleri köle olarak memleketlerinde çalıştırmış olmalarıdır. Bu köle hekim ler daha sonra özgürlüklerine kavuşmuş olmalarına rağmen ün kazandıkları Roma topraklarında çalışmayı sürdürmüşlerdir. Bu hekimlere Caesar tarafından Roma geleneklerine aykırı olarak vatandaşlık statüsü de verilmiştir. Grek hekimlerin Roma da kazandıkları bu ün ve servet, daha sonra pek çok Grek hekimin Roma ya göçmesine neden olmuştur. Bunlardan en çok tanınan isim, MÖ 124 de Bursa da doğmuş olan Asclepiades tir. MÖ 91 yılında Roma ya göç eden bu hekim basit ve akılcı uygulamaları ile ünlüdür. Trakeostomi operasyonunu ilk kez tarif eden hekimdir.

DİŞ HEKİMLİĞİ TARİHİ

DİŞ HEKİMLİĞİ TARİHİ DİŞ HEKİMLİĞİ TARİHİ DERS NOTLARI DERSİN KONUSU Diş hekimliği tarihi dersi nin konusu; diş hekimliği mesleğinin günümüzün modern uygulamalarına ulaşana kadar farklı coğrafyalarda ve farklı uygarlıklarda

Detaylı

Tıp Tarihine Yaklaşım

Tıp Tarihine Yaklaşım Tıp Tarihine Yaklaşım Avcılık-Toplayıcılık Aşaması Mezopotamya Uygarlıklarında Tıp Eski Mısır Tıbbı Çin Tıbbı Eski Hint Tıbbı Yunan Tıbbı Modern Dönem (Batı) Tıbbı Avcılık-Toplayıcılık Aşaması Bütün gün

Detaylı

ECZACILIK MESLEĞİNİN TARİHİ

ECZACILIK MESLEĞİNİN TARİHİ ECZACILIK MESLEĞİNİN TARİHİ Prof.Dr. Afife MAT ECZACILIĞIN KÖKENLERİ Hastalıklar ve hastalık amilleri insandan önce dünyada bulunuyordu. İlk iyileştiriciler: Büyücüler Hastalık sebebi: kötü ruhlar, tabiat

Detaylı

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI Kelime anlamı İki nehrin arası olan Mezopotamya,

Detaylı

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir. Akadlar,Babiller,Asurlular ve Elamlılar Video Ders Anlatımı AKADLAR M.Ö. 2350 2150 Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir. Samiler tarafından Orta Mezopotamya da Kral Sargon

Detaylı

Prof. Dr. Ayfer TEZEL

Prof. Dr. Ayfer TEZEL Prof. Dr. Ayfer TEZEL Bir devirdeki tıbbi gelişmeler o devrin kültürü hakkında bilgi verir. Tıp tarihini öğrenmek, tıbbı anlamak, tıbbi teknik ve metotları anlama isteğinden kaynaklanır Tıpla ilgili belgeler,

Detaylı

Periodontoloji nedir?

Periodontoloji nedir? Periodontoloji 1 2 Periodontoloji Periodontoloji nedir? Periodontoloji, dişleri ve implantları çevreleyen yumuşak ve sert dokuların iltihabi hastalıkları ve bunların tedavisi ile ilgilenen bir dişhekimliği

Detaylı

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu Prof. Dr. Bülent Yılmaz Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü E-posta : byilmaz@hacettepe.edu.tr

Detaylı

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı. M.Ö 2000 den itibaren Eski Yunan da ve Ege de polis adı verilen şehir devletleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlileri Atina,Sparta,Korint,Larissa ve Megara dır. Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak

Detaylı

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI YUNAN ANADOLU MEZAPOTAMYA İRAN MISIR HİNT ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI GENEL ÖZELLİKLERİ: 1- Genellikle iklim

Detaylı

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö. 3000 2000 yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir.

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö. 3000 2000 yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir. MATE417 ÇALIŞMA SORULARI A) Doğru/Yanlış : Aşağıdaki ifadelerin Doğru/Yanlış olduğunu sorunun altındaki boş yere yazınız. Yanlış ise nedenini açıklayınız. 1. Matematik ile ilgili olabilecek en eski buluntu,

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler... 4. ÜNİTE İÇİNDEKİLER Tarihteki Önemli Buluşlar... 6 Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor...21 Coğrafi Keşifler... 26 Rönesans... 32 Reform... 36 Mucitler... 43 Düşünce, sanat

Detaylı

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ LIQUIDAMBAR ORIENTALIS ANADOLU SIĞLA AĞACI Muğla Relikt Tarihteki Önemi Kleopatra aşk iksiri ve parfüm olarak kullanmıştır Hipokrat döneminden beri ilaç olarak kullanılmıştır.

Detaylı

Prof. Dr. Gökhan AKSOY

Prof. Dr. Gökhan AKSOY Prof. Dr. Gökhan AKSOY * Çiğneme, Beslenme * Yutkunma, * Estetik, * Konuşma, * Psikolojik Kriterler * Sosyolojik Kriterler Mandibüler: alt çene kemiğine ait, alt çene kemiğiyle ilgili Örnek: * mandibüler

Detaylı

Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir

Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir DEFNE Latince ismi : Laurus nobilis Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir Defne Bitkisi: Anavatanı Asya olan Defne,

Detaylı

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

İktisat Tarihi II. IV. Hafta İktisat Tarihi II IV. Hafta İnsan Bilgisinde Devrim - devam Çağdaş yabanlarda olduğu gibi eski çağlarda tıp kuramının özü büyüydü. II. Devrimden sonra Babil de doktorlar aynı zamanda rahipti. Mısır da

Detaylı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı TRAVMA Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı HEDEFLER Travmanın tarihçesi Travmanın tanımı Travma çeşitleri (Künt, Penetran, Blast,

Detaylı

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür KARAYOLLARI İLK KEZ MEZOPOTAMYA DA GELİŞTİ İlk taş kaplı sokak, Ur kentinde geliştirildikten sonra İranlılar krallar yolunu yaptı. Romalılar karayollarını mükemmelleştirip ilk karayolu ağını kurdu. Mezopotamya

Detaylı

Tarih Öncesi (Pre Historik Dönemde) Diş Tedavisi İLK ÇAĞLARDA DİŞ TEDAVİSİ

Tarih Öncesi (Pre Historik Dönemde) Diş Tedavisi İLK ÇAĞLARDA DİŞ TEDAVİSİ Tarih Öncesi (Pre Historik Dönemde) Diş Tedavisi İLK ÇAĞLARDA DİŞ TEDAVİSİ Eski Taş Devri (Kabataş, Paleolitik)Paleolitik Çağ, insanların yerkürede yaşamaya başlamalarından yaklaşık 10.000 yıl öncesine

Detaylı

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir.

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir. MISIR BAHÇELERİ En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir. pramitler Mısırlıların kralarına yaptıkları

Detaylı

Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş, önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur.

Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş, önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur. Bilim Tarihi I Ders Notları ESKİÇAĞ DA BİLİM ANADOLU MEDENİYETLERİ Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş, önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur. Hititler Anadolu da kurulan

Detaylı

MÜZİK ALETLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIR

MÜZİK ALETLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIR MÜZİK ALETLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIR Dünyanın en eski flütü 40 bin yıl önceye uzanıyor. Hititler in flüt, gitar, lir, arp, tef, çalpara, davul ve gayda kullandığını gösteren taş kabartmalar var.

Detaylı

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM URARTU UYGARLIĞI Gülsevilcansel YILDIRIM 120213060 Urartular MÖ birinci yüzyılın başında, Van Gölü ve çevresinde önemli bir devlet Kuran ve günümüze kadar buradaki uygarlıkları etkilemiş bir kavimdir.

Detaylı

T.C. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi TOKAT

T.C. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi TOKAT T.C. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi TOKAT 2009 2010 Öğretim Yılı Eğitim Rehberi GOÜ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM REHBERİ Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz M. Kemal Atatürk GOÜ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM

Detaylı

Sığırda Dişe Bakarak Yaş Tahmini

Sığırda Dişe Bakarak Yaş Tahmini Sığırda Dişe Bakarak Yaş Tahmini Prof. Dr. Serap GÖNCÜ Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 01330 Adana Bir sığırın yaşı, değişik metotlarla tahmin edilebilir. Her gün doğan buzağıların

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI İÇİNDEKİLER Yunan Uygarlığı Hakkında Genel Bilgi Yunan Dönemi Kentleri Yunan Dönemi Şehir Yapısı Yunan Dönemi

Detaylı

İktisat Tarihi II

İktisat Tarihi II İktisat Tarihi II 23.02.2018 İkincil özeklerde yalnızca ekonomik yapı benimsenmekle kalmamıştır. - Biblos - Kapadokya uygarlıkları birincil özeklerin yapısı ile zorlanmıştır. İkinci devrimin yaygınlaşmasında

Detaylı

Antibakteriyel bitkiler, Akneye iyi gelen bitkiler ve dahası. Antibakteriyel bitkiler, Akneye iyi gelen bitkiler ve dahası

Antibakteriyel bitkiler, Akneye iyi gelen bitkiler ve dahası. Antibakteriyel bitkiler, Akneye iyi gelen bitkiler ve dahası Antibakteriyel bitkiler, Akneye iyi gelen bitkiler ve dahası Antibakteriyel bitkiler, Akneye iyi gelen bitkiler ve dahası Ağrılı Adet Ezan Çiçeği Kullanımı: Tohum yağı genç kızlara 4 gr günde yetişkinlere

Detaylı

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZ ELİMİZDE

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZ ELİMİZDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZ ELİMİZDE Ağız ve diş sağlığı anne karnında başlar Doğum öncesi yeterli beslenen ve sağlam doğan bebeklerin 6 aylıktan itibaren ilk SÜT DİŞLERİ çıkar 2,5 3 yaşın sonuna kadar çocuğun

Detaylı

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ AST101 ASTRONOMİ TARİHİ 2017-2018 Güz Dönemi (Z, UK:2, AKTS:3) 4. Kısım Doç. Dr. Kutluay YÜCE Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Antik Yunan Bilimi Sokrat Öncesi Dönem

Detaylı

İnsanların var oluşundan yazının icadına kadar olan döneme denir. Tarih öncesi devirlerin birbirinden

İnsanların var oluşundan yazının icadına kadar olan döneme denir. Tarih öncesi devirlerin birbirinden Tarih Öncesi Devirlerde Anadolu Video Ders Anlatımı TARİH ÖNCESI DEVİRLERDE ANADOLU Türkiye tarih öncesi devirlerde üzerinde birçok medeniyet kurulan çok önemli bir yerleşim merkeziydi. Ülkemizin tarihi

Detaylı

Periodontoloji nedir?

Periodontoloji nedir? Periodontoloji Periodontoloji nedir? Periodontoloji, dişleri ve implantları çevreleyen yumuşak ve sert dokuların iltihabi hastalıkları ve bunların tedavisi ile ilgilenen bir dişhekimliği dalıdır. Periodontoloji,

Detaylı

İMPLANT. Prof. Dr. Ahmet Saraçoğlu

İMPLANT. Prof. Dr. Ahmet Saraçoğlu İMPLANT Prof. Dr. Ahmet Saraçoğlu İMPLANT NEDİR? İmplant, herhangi bir nedenden dolayı kaybedilen dişlerin, fonksiyon ve görünüşünü tekrar kazandırmak amacıyla, kişinin çene kemiğine yerleştirilen, kişinin

Detaylı

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1 ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1 Frigler Frigler Troya VII-a nın tahribinden (M.Ö. 1190) hemen sonra Anadolu ya Balkanlar üzerinden gelen Hint Avupa kökenli kavimlerden biridir.

Detaylı

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir.

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir. Ağız ve Diş Sağlığı Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir. Ağız sağlığı: Dişler ve onları

Detaylı

İktisat Tarihi II. I. Hafta

İktisat Tarihi II. I. Hafta İktisat Tarihi II I. Hafta Tarih Öncesi Çağların Bölümlenmesi Taş Çağı Bakır Çağı Tunç veya Bronz Çağı Tarihsel gelişim türün sürdürülmesi ve çoğalmasına katkıda bulunma ölçütüne göre de yargılanabilir.

Detaylı

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

İktisat Tarihi II. 1. Hafta İktisat Tarihi II 1. Hafta İktisat tarihinin görevi ekonomilerin performanslarında ve yapılarında zaman içinde meydana gelen değişiklikleri açıklamaktır. Tarih Öncesi Çağların Bölümlenmesi Taş Çağı Bakır

Detaylı

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

İktisat Tarihi II. 2. Hafta İktisat Tarihi II 2. Hafta İKİNCİ DEVRİMİN BAŞLANGICI İkinci bir devrim kendine yeterli küçücük köyleri kalabalık kentler durumuna getirmiştir. Bu dönemde halk yerleşiktir. Köyün kendisi toprak elverdikçe

Detaylı

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM DOKU YENİLENMESİNDE OTOLOG ÇÖZÜM TÜRKİYEDE TEK DENTAL PRP KİTİ KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM YENİLENMEK KENDİ İÇİMİZDE ONARICI DOKU YENİLENMESİNİ HIZLANDIRAN YENİLİKÇİ

Detaylı

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket VÜCUDUMUZDA SISTEMLER Destek ve Hareket DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ Vücudun hareket etmesini sağlamak Vücutta bulunan organlara destek sağlamak Destek ve Hareket Sistemi İskelet Sistemi Kaslar Kemikler Eklemler

Detaylı

ANTİK DÖNEM SAĞLIK MERKEZLERİ

ANTİK DÖNEM SAĞLIK MERKEZLERİ İZMİR TİCARET ODASI ANTİK DÖNEM SAĞLIK MERKEZLERİ Hazırlayan: Ümit ÇİÇEK İZMİR, Nisan 2006 ANTİK DÖNEMDEKİ SAĞLIK MERKEZLERİ Asklepion, sağlık tanrısı Asklepios a adanan kutsal ve insanları tedavi etme

Detaylı

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İLKÇAĞ TARİHİ Ders No : 0020100003 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ

BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ İÇERİK Müzikoloji nedir? Müzik tarihinin Müzikoloji içindeki yeri Müzik tarihinin temel kavramları Etimoloji (Müzik kelimesinin kökeni) Kültürel evrim

Detaylı

COĞRAFİK UYGARLIKLAR. Mezopotamya ya kurulmuş devletler: Sümerler, Akadlar, Babiller, Assurlar ve Elamlılar dır. SÜMERLER AKADLAR ASSURLAR BABİLLER

COĞRAFİK UYGARLIKLAR. Mezopotamya ya kurulmuş devletler: Sümerler, Akadlar, Babiller, Assurlar ve Elamlılar dır. SÜMERLER AKADLAR ASSURLAR BABİLLER COĞRAFİK Mezopotamya, günümüz sınırlarına göre çoğu Irak ta bulunan ve arabistana kadar uzanan dar ve uzun bir platodur. Dicle ve Fırat nehirlerin arasına kurulmuş bu yer varlığının en önemli kısımlarını

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI Canlılar hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için ATP ye ihtiyaç duyarlar. ATP yi ise besinlerden sağlarlar. Bu nedenle

Detaylı

TARİHÇE BÖLÜMLER. Fakültemiz Klinik Bilimler Bölümü altında hizmet veren sekiz Anabilim Dalı bulunmaktadır.

TARİHÇE BÖLÜMLER. Fakültemiz Klinik Bilimler Bölümü altında hizmet veren sekiz Anabilim Dalı bulunmaktadır. TARİHÇE Adıyaman Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 15/04/2011 tarihli ve 27906 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 04/04/2011 tarihli ve 2011/1595 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuştur. Yükseköğretim

Detaylı

AMAÇ. HEKİMLİK ve HALK SAĞLIĞININ GELİŞİMİ HEDEFLER HEKİMLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ. Prof. Dr. Yıldız PEKŞEN

AMAÇ. HEKİMLİK ve HALK SAĞLIĞININ GELİŞİMİ HEDEFLER HEKİMLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ. Prof. Dr. Yıldız PEKŞEN Ünite 9 HEKİMLİK ve HALK SAĞLIĞININ GELİŞİMİ Prof. Dr. Yıldız PEKŞEN AMAÇ Hekimlik ve Halk Sağlığının gelişimi konusunda bilgi aktarmak HEDEFLER HEKİMLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ Hekimliğin tarihsel gelişim

Detaylı

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun boşluğu iki delikle dışarı açılır. Diğer taraftan

Detaylı

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ SÜRGÜN YAPRAK ÇİÇEK MEYVELER 10 Bitkisel Ürünlerden Yararlanma Şekilleri Şifalı bitkilerden aşağıda belirtilen yöntemler kullanılarak yararlanılmaktadır. İnfusyon (Infusion):

Detaylı

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar YARALANMALAR YARA NEDİR? Bir travma sonucu deri yada mukozanın bütünlüğünün bozulmasıdır. Aynı zamanda kan damarları, adale ve sinir gibi yapılar etkilenebilir. Derinin koruma özelliği bozulacağından enfeksiyon

Detaylı

Kırık, Çıkık ve Burkulmalar

Kırık, Çıkık ve Burkulmalar Kemik bütünlüğünün bozulmasına kırık denir. Kırıklar darbe sonucu veya kendiliğinden oluşur. Kapalı ve açık kırık çeşitleri vardır. Kapalı Kırık: Kemik bütünlüğü bozuktur, ancak deri sağlamdır. Açık Kırık:

Detaylı

İmplantın Uygulanabilirliği İmplantlar belirli bir kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant öngörülen bölgede çene kemiğinin

İmplantın Uygulanabilirliği İmplantlar belirli bir kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant öngörülen bölgede çene kemiğinin 2 Dental İmplantlar Dental implant eksik olan dişlerin işlevini ve estetiğini tekrar sağlamak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen ve kemikle uyumlu malzemeden yapılan yapay diş köküdür. Köprü ve tam protezlere

Detaylı

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI 1- Vücuda şekil vermek 2- Kaslara bağlantı yeri oluşturmak ve hareketlerin yapılmasına olanaksağlamak 3- Vücut ağırlığını taşımak 4- Vücudun yumuşak kısımlarını korumak

Detaylı

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi MANİSA HABER Soğuklarla birlikte sinüzit vakalarında artış yaşanıyor Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ercan Pınar, havaların

Detaylı

SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM

SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM AMAÇ Solunum yolu tıkanması ve boğulmada ilk yardım konularında bilgi, tutum ve beceri kazandırmak. HEDEFLER-1 Solunum yolu tıkanıklığının tanımını söyleyebilme,

Detaylı

Urla / Klazomenai Kazıları

Urla / Klazomenai Kazıları Urla / Klazomenai Kazıları Oniki İon kenti arasında anılan Klazomenai, Urla-Çeşme yarımadasının kuzey kıyısında, İzmir Körfezi'nin ortalarında yer almaktadır. Klazomenai arazisinin (khora) doğuda Smyrna

Detaylı

hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi

hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi İçindekiler Bel fıtığı nedir? 4 Bel fıtığı teşhisi nasıl yapılır? 6 Bel fıtığı tedavisi nasıl yapılır? 7 Barricaid için bir aday

Detaylı

Tarihin Çeşitleri Hikayeci Tarih: Nakilci tarih yazımıdır. Eski Yunan Tarihçisi Heredot'la başlar.

Tarihin Çeşitleri Hikayeci Tarih: Nakilci tarih yazımıdır. Eski Yunan Tarihçisi Heredot'la başlar. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ Tarihin Tanımı Tarih, insan topluluklarının geçmişteki yaşayışlarını, birbirleriyle olan ilişkilerini, neden-sonuç ilişkisi içerisinde yer ve zaman göstererek, belgeler ışığında objektif

Detaylı

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

Endometriozis. (Çikolata kisti)

Endometriozis. (Çikolata kisti) Endometriozis (Çikolata kisti) Bugün Neler Konuşacağız? Endometriozis Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne Sıklıkta Görülür? Hangi Sorunlara Neden Olur? Nasıl Tanı Konur? Nasıl Tedavi Edilir? Endometriozis

Detaylı

Dişlerin Ark İçerisindeki ve Karşılıklı İlişkileri. Prof. Dr. Mutahhar Ulusoy

Dişlerin Ark İçerisindeki ve Karşılıklı İlişkileri. Prof. Dr. Mutahhar Ulusoy Dişlerin Ark İçerisindeki ve Karşılıklı İlişkileri Prof. Dr. Mutahhar Ulusoy Dişler belirli bir düzene uyarak, ağızda karşılıklı iki grup meydana getirmişlerdir: Maksiller kemiğe ve böylelikle sabit olan

Detaylı

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri... Kanser Nedir? Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri... Kanser, günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisi. Sık görülmesi ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle de bir halk

Detaylı

Rönesans Heykel Sanatı

Rönesans Heykel Sanatı Rönesans Heykel Sanatı Ortaçağda heykel mimariye bağımlıdır. Fakat Rönesans döneminde, heykel mimariden bağımsız eserler olarak karşımıza çıkar. Heykeller meydanlarda, saraylarda ve köşklerde sergilenmeye

Detaylı

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ Travma; ani olarak dıştan mekanik bir etki sonucu meydana gelen, sağlığı tehdit eden, fiziksel ve ruhsal hasarlara yol açan bir olaydır.

Detaylı

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Kuzeyde Sırbistan ve Kosova batıda Arnavutluk, güneyde Yunanistan,

Detaylı

Uygarlığın Doğuşu ve İlk Çağ Uygarlıkları Video Flash Anlatımı 2.ÜNİTE: UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLI

Uygarlığın Doğuşu ve İlk Çağ Uygarlıkları Video Flash Anlatımı 2.ÜNİTE: UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLI Uygarlığın Doğuşu ve İlk Çağ Uygarlıkları Video Flash Anlatımı 2.ÜNİTE: UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLI 1.KONU: TARİHÎ ÇAĞLARA GİRİŞ 2.KONU: İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI 1.K0NU TARİHİ ÇAĞLARA GİRİŞ İnsan, düşünebilme

Detaylı

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur.

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur. 1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur. a) Tutsaklık düzeni b) Üretim artığının sağlanması c) Uzmanlaşmış zanaatçı sınıfı

Detaylı

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar? BÖBREK HASTALIKLARI Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Böbrekler ne işe yarar? Böbreğin en önemli işlevi kanı süzmek, idrar oluşturmak ve vücudun çöplerini (artık ürünleri) temizlemektir. Böbrekte oluşan idrar, idrar

Detaylı

MUHSİN ERTUĞRUL MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ TAKI TARİHİ SORULARI 1) Yapılan kazılarda takılarla ilgili ilk bulgular hangi döneme aittir?

MUHSİN ERTUĞRUL MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ TAKI TARİHİ SORULARI 1) Yapılan kazılarda takılarla ilgili ilk bulgular hangi döneme aittir? MUHSİN ERTUĞRUL MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ TAKI TARİHİ SORULARI 1) Yapılan kazılarda takılarla ilgili ilk bulgular hangi döneme aittir? 2) Paleolitik çağda doğal malzemeleri hangi yöntemleri kullanıp şekillendirerek

Detaylı

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI Dünyamızda o kadar çok canlı türü var ki bu canlıları tek tek incelemek olanaksızdır. Bu yüzden bilim insanları canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandırmışlardır.

Detaylı

Administrator tarafından yazıldı. Cumartesi, 16 Haziran :16 - Son Güncelleme Cumartesi, 16 Haziran :25

Administrator tarafından yazıldı. Cumartesi, 16 Haziran :16 - Son Güncelleme Cumartesi, 16 Haziran :25 Tırnak batması nedir? Sert tırnağın yumuşak dokuyu sıkıştırıp tahriş etmesi sonucu oluşan iltihaplanma ve kronik yaraya tırnak batması denir. Genellikle ayaklarda ve birinci parmakta görülür. Tırnak batmasının

Detaylı

URARTULAR. topografik özelliklerinden dolayı federasyon üyelerinin birbirleriyle bağları gevşekti.

URARTULAR. topografik özelliklerinden dolayı federasyon üyelerinin birbirleriyle bağları gevşekti. E T KİNLİK 5 URARTULAR U Y G A R L I K L A R T A R İ H İ - I A Y D A N D E M İ R K U Ş K AY N A K 1 : 178 (Lloyd, Seton, Türkiye nin Tarihi, Tübitak Yayınları, 2007, s. 106) K AY N A K 2 Hitit İmparatorluğu

Detaylı

KİŞNİŞ(Coriandrum sativum)

KİŞNİŞ(Coriandrum sativum) KİŞNİŞ(Coriandrum sativum) Tibbi Etkileri ve Kullanımı yöntemleri şöyle sıralanabilir: Eski Mısır papirüsleri, Çince ve Sanskritçe metinlerde ve hatta İncil'de sağlığa yararlı etkilerinden övgüyle söz

Detaylı

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6 BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6 ROMALILARDA BİLİM http://www.tarihbilimi.gen.tr/icerik_resimler/roma-imparatorlugu.jpg Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü GİRİŞ M.Ö.3.y.y. da Romalılar bütün

Detaylı

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran Tarihi ve bugünü ile Her an Harran Güneydoğu haritası (Urfa, Harran) İbrahim Ur dan Kenan Ülkesine giderken Harran dan geçti mi? Yakup Harran da Yakup un kuyusunun fotoğrafı Yakup un kuyusu (?) Ay Tanrısı

Detaylı

Simental sığır ırkının anavatanı İsviçre dir. Simental hem süt ve hemde etçi olmalarından dolayı kombine bir sığır ırkıdır. Dünyada bir çok ülkede

Simental sığır ırkının anavatanı İsviçre dir. Simental hem süt ve hemde etçi olmalarından dolayı kombine bir sığır ırkıdır. Dünyada bir çok ülkede BESİLİK BÜYÜKBAŞ SIMMENTAL (SİMENTAL) Simental sığır ırkının anavatanı İsviçre dir. Simental hem süt ve hemde etçi olmalarından dolayı kombine bir sığır ırkıdır. Dünyada bir çok ülkede yetiştirilmektedir.

Detaylı

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu Helen Birliği/İskender İmparatorluğu Makedonyalı İskender in tahta çıkışı = Per İmp. Aile kavgaları+yunan sitelerinin iflası Yunan Siteleri= Artan nüfus+işsizlik ve besin eksikliği+çiftçilerin sürekli

Detaylı

TANER ÖZDEMİR TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ ZAMAN VE TAKVİM

TANER ÖZDEMİR TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ ZAMAN VE TAKVİM ZAMAN VE TAKVİM Takvim zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metoduna takvim adı verilir. DİKKAT: Takvimlerin ortaya çıkmasında insanların ekonomik uğraşları önemlidir. UYARI: Hicri takvimin başlangıcı

Detaylı

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR Havadaki su buharı ve gazların, cisimler üzerine uyguladığı ağırlığa basınç denir. Basıncı ölçen alet barometredir. Normal hava basıncı 1013 milibardır.

Detaylı

2. Kozmetik Kongresi, Subat 2012, Antalya. Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU

2. Kozmetik Kongresi, Subat 2012, Antalya. Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU 2. Kozmetik Kongresi, 17-19 Subat 2012, Antalya Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU Kozmetik, bir kimseyi daha çekici hale getirmek ya da görünüm sorunlarını gidermek için kullanılan ürünleri, bakımları ve tedavileri

Detaylı

ÇİMENTO VE BETONUN TARİH İÇİNDE GELİŞİMİ

ÇİMENTO VE BETONUN TARİH İÇİNDE GELİŞİMİ ÇİMENTO VE BETONUN TARİH İÇİNDE GELİŞİMİ Betonarme bina, köprü ve diğer modern yapılar çimento ile yapılır. Çimentonun 1824 teki keşfinden binlerce yıl önce yapılmış olan bazı binalar hala sağlam. İmhotep

Detaylı

DERİ TABAKLAMANIN SIRLARINI SÜMERLER DEN ÖĞRENDİK

DERİ TABAKLAMANIN SIRLARINI SÜMERLER DEN ÖĞRENDİK DERİ TABAKLAMANIN SIRLARINI SÜMERLER DEN ÖĞRENDİK Derinin günlük yaşamda kullanılması M.Ö. 7000 lere kadar uzanır. İlk insanların deriyi nasıl tabakladığı Sümer kil tabletlerinde yazılıdır. Deri İlk İnsanların

Detaylı

MEZBAHA BİLGİSİ ve ET T M U M A U Y A E Y NES E İ

MEZBAHA BİLGİSİ ve ET T M U M A U Y A E Y NES E İ MEZBAHA BİLGİSİ ve ET MUAYENESİ ETİN TANIMI: Genel olarak yenilebilen tüm hayvansal dokular et olarak ifade edilir. Bilimsel anlamda ise; çoğunluğu kas doku olmak üzere, kan, epitel, yağ ve bağ dokuları

Detaylı

Yunan Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur.

Yunan Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur. Yunan Grek Uygarlığı Video Ders Anlatımı YUNAN (GREK) (M.Ö. 1200 336) Akalara son veren DORLAR tarafından kurulan bir medeniyettir. Yunan Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde

Detaylı

Romatizma BR.HLİ.066

Romatizma BR.HLİ.066 Nedir? başta eklemler olmak üzere, birçok organ ve dokunun doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmesine yol açabilen hastalıklar grubudur. Kanda iltihap düzeyinde yükselmeye neden olup olmamasına göre

Detaylı

C-Ç E-F G-Ğ 248 İLKYARDIM

C-Ç E-F G-Ğ 248 İLKYARDIM İNDEKS A A-B-C, 6 Acil taşıma yöntemleri, 55 Acil tedavi, 3,4 Açık kırık, 177 Akciğer, 41 Akrep sokması, 213 Altın beşik Dört elle altın beşik, 62 Üç elle altın beşik, 64 İki elle altın beşik, 66 Ana damara

Detaylı

titi fer Dünyanın en güzel N efertiti nin Tüm Zamanların En Güzel Kadını:

titi fer Dünyanın en güzel N efertiti nin Tüm Zamanların En Güzel Kadını: BD NİSAN 2017 96 ÜNLÜLERİN BİYOGRAFİLERİ BD NİSAN 2017 Tüm Zamanların En Güzel Kadını: Ne fer titi Dünyanın en güzel kadını denince akla ilk gelen isim yine bir Mısır kraliçesi olan Kleopatra dır. Ama

Detaylı

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065 Gençlerde Bel Ağrısına Dikkat! Bel ağrısı tüm dünyada oldukça yaygın bir problem olup zaman içinde daha sık görülmektedir. Erişkin toplumun en az %10'unda çeşitli nedenlerle gelişen kronik bel ağrıları

Detaylı

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ 1. ADSG109 Ağız ve Diş Sağlığında Araç-Gereç Bilgisi - I SAĞLIK HİZMETLERİ YÜKSEKOKULU AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ Diş Hastalıkları

Detaylı

Romatizma ve Tedavisi Hakkında Yanlışlar ve Doğrular

Romatizma ve Tedavisi Hakkında Yanlışlar ve Doğrular Romatizma ve Tedavisi Hakkında Yanlışlar ve Doğrular BR.HLİ.067 Romatizma hastalıkları toplumda oldukça sık görülen hastalıklardır. Bunların sıklıkla günlük yaşamı etkilemesi, kişinin yaşam kalitesini

Detaylı

Geleneksel Çin Tıbbı mucizesi Akupunktur/akupressur meridyen ve noktaların tanıtımı. Prof. Dr. Şahin Ahmedov shahmedov@yahoo.com

Geleneksel Çin Tıbbı mucizesi Akupunktur/akupressur meridyen ve noktaların tanıtımı. Prof. Dr. Şahin Ahmedov shahmedov@yahoo.com Geleneksel Çin Tıbbı mucizesi Akupunktur/akupressur meridyen ve noktaların tanıtımı Prof. Dr. Şahin Ahmedov shahmedov@yahoo.com Akupressur, geleneksel Çin tıbbının ayrılmaz parçasıdır 4600 yıl önce Çin

Detaylı

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ülkemizde halkın beslenme

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. Zülfü ARIKANOĞLU

Yrd.Doç.Dr. Zülfü ARIKANOĞLU Yrd.Doç.Dr. Zülfü ARIKANOĞLU ORGAN NAKLİ NEDİR? Vücutta görevini yerine getiremeyen bir organın yerine, canlı vericiden veya ölüden alınan yeni ve sağlam bir organın cerrahi yöntemlerle nakledilmesi işlemidir.

Detaylı

Yaralanmalar. Bölüm 5

Yaralanmalar. Bölüm 5 Yaralanmalar Bölüm 5 Kapsam: Yara nedir? Kaç çeşit yara vardır? Yaraların ortak belirtileri nelerdir? Yaralanmalarda ilkyardım nasıl olmalıdır? Ciddi yaralanmalar nelerdir? Ciddi yaralanmalarda ilkyardım

Detaylı

BİRECİK İLÇEMİZ Fırat ta Gün Batımı

BİRECİK İLÇEMİZ Fırat ta Gün Batımı BİRECİK İLÇEMİZ Fırat ta Gün Batımı Birecik ilçesi Şanlıurfa Merkez ilçesine 80 km uzaklıkta olup, yüzölçümü 852 km2 dir. İlçe merkez belediye ile birlikte 3 belediye ve bunlara bağlı 70 köy ve 75 mezradan

Detaylı

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU Kutsal alanlardaki Onur Anıtları, kente ya da kentin kutsal alanlarına maddi ve

Detaylı

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi. TIP TARİHİ ve ETİK ANABİLİM DALI

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi. TIP TARİHİ ve ETİK ANABİLİM DALI Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi TIP TARİHİ ve ETİK ANABİLİM DALI Tıp Tarihi ve E,k AD Öğretim üyeleri Prof.Dr. M. Murat CİVANER Doç.Dr. Elif ATICI Yrd.Doç.Dr. Sezer KAFA Öğrenciler 9 Yüksek Lisans ve

Detaylı

ASTRONOMİ TARİHİ. 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış. Serdar Evren 2013

ASTRONOMİ TARİHİ. 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış. Serdar Evren 2013 ASTRONOMİ TARİHİ 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış Serdar Evren 2013 Fotoğraf: Eski Yunan mitolojisinde sırtında gök küresini taşıyan astronomi tanrısı, ATLAS. Bilim Tarihine Genel Bakış Modern bilimin

Detaylı